» 2 / Bakara  61:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286

 » 2 / Bakara  Suresi: 61
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَإِذْ (VÎZ̃) = ve iƶ : hani
2. قُلْتُمْ (GLTM) = ḳultum : siz demiştiniz ki
3. يَا (YE) = yā : EY/HEY/AH
4. مُوسَىٰ (MVS) = mūsā : Musa
5. لَنْ (LN) = len : asla
6. نَصْبِرَ (NṦBR) = neSbira : biz dayanamayız
7. عَلَىٰ (AL) = ǎlā :
8. طَعَامٍ (ŦAEM) = Taǎāmin : yemeğe
9. وَاحِدٍ (VEḪD̃) = vāHidin : bir
10. فَادْعُ (FED̃A) = fed'ǔ : du'a et
11. لَنَا (LNE) = lenā : bizim için
12. رَبَّكَ (RBK) = rabbeke : Rabbine
13. يُخْرِجْ (YḢRC) = yuḣric : çıkarsın
14. لَنَا (LNE) = lenā : bize
15. مِمَّا (MME) = mimmā : şeylerden
16. تُنْبِتُ (TNBT) = tunbitu : bitirdiği
17. الْأَرْضُ (ELÊRŽ) = l-erDu : yerin
18. مِنْ (MN) = min : -nden
19. بَقْلِهَا (BGLHE) = beḳlihā : sebzesi-
20. وَقِثَّائِهَا (VGS̃EÙHE) = veḳiṧṧāihā : ve acurundan
21. وَفُومِهَا (VFVMHE) = vefūmihā : ve sarımsağından
22. وَعَدَسِهَا (VAD̃SHE) = veǎdesihā : ve mercimeğinden
23. وَبَصَلِهَا (VBṦLHE) = ve beSalihā : ve soğanından
24. قَالَ (GEL) = ḳāle : dedi ki
25. أَتَسْتَبْدِلُونَ (ÊTSTBD̃LVN) = etestebdilūne : değiştirmek mi istiyorsunuz?
26. الَّذِي (ELZ̃Y) = lleƶī : olanı
27. هُوَ (HV) = huve : o
28. أَدْنَىٰ (ÊD̃N) = ednā : daha aşağı
29. بِالَّذِي (BELZ̃Y) = billeƶī' : olanla
30. هُوَ (HV) = huve : o
31. خَيْرٌ (ḢYR) = ḣayrun : iyi
32. اهْبِطُوا (EHBŦVE) = hbiTū : inin
33. مِصْرًا (MṦRE) = miSran : bir şehre
34. فَإِنَّ (FÎN) = feinne : şüphesiz
35. لَكُمْ (LKM) = lekum : sizin için vardır
36. مَا (ME) = mā : şeyler
37. سَأَلْتُمْ (SÊLTM) = seeltum : istediğiniz
38. وَضُرِبَتْ (VŽRBT) = ve Duribet : ve vuruldu
39. عَلَيْهِمُ (ALYHM) = ǎleyhimu : üzerlerine
40. الذِّلَّةُ (ELZ̃LT) = ƶ-ƶilletu : alçaklık
41. وَالْمَسْكَنَةُ (VELMSKNT) = velmeskenetu : ve yoksulluk (damgası)
42. وَبَاءُوا (VBEÙVE) = ve bā'ū : ve uğradılar
43. بِغَضَبٍ (BĞŽB) = biğaDebin : bir gazaba
44. مِنَ (MN) = mine : -tan
45. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah-
46. ذَٰلِكَ (Z̃LK) = ƶālike : işte bu
47. بِأَنَّهُمْ (BÊNHM) = biennehum : şüphesiz öyle
48. كَانُوا (KENVE) = kānū : oldu
49. يَكْفُرُونَ (YKFRVN) = yekfurūne : (çünkü) inkar ediyorlar
50. بِايَاتِ (B ËYET) = biāyāti : ayetlerini
51. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'ın
52. وَيَقْتُلُونَ (VYGTLVN) = ve yeḳtulūne : ve öldürüyorlardı
53. النَّبِيِّينَ (ELNBYYN) = n-nebiyyīne : peygamberleri
54. بِغَيْرِ (BĞYR) = biğayri : etmediği halde
55. الْحَقِّ (ELḪG) = l-Haḳḳi : hak
56. ذَٰلِكَ (Z̃LK) = ƶālike : işte bu
57. بِمَا (BME) = bimā : sebebiyledir
58. عَصَوْا (AṦVE) = ǎSav : isyan etmeleri
59. وَكَانُوا (VKENVE) = ve kānū : ve oldukları
60. يَعْتَدُونَ (YATD̃VN) = yeǎ'tedūne : sınırı aşmış
hani | siz demiştiniz ki | EY/HEY/AH | Musa | asla | biz dayanamayız | | yemeğe | bir | du'a et | bizim için | Rabbine | çıkarsın | bize | şeylerden | bitirdiği | yerin | -nden | sebzesi- | ve acurundan | ve sarımsağından | ve mercimeğinden | ve soğanından | dedi ki | değiştirmek mi istiyorsunuz? | olanı | o | daha aşağı | olanla | o | iyi | inin | bir şehre | şüphesiz | sizin için vardır | şeyler | istediğiniz | ve vuruldu | üzerlerine | alçaklık | ve yoksulluk (damgası) | ve uğradılar | bir gazaba | -tan | Allah- | işte bu | şüphesiz öyle | oldu | (çünkü) inkar ediyorlar | ayetlerini | Allah'ın | ve öldürüyorlardı | peygamberleri | etmediği halde | hak | işte bu | sebebiyledir | isyan etmeleri | ve oldukları | sınırı aşmış |

[] [GVL] [Y] [MVS] [] [ṦBR] [] [ŦAM] [VḪD̃] [D̃AV] [] [RBB] [ḢRC] [] [] [NBT] [ERŽ] [] [BGL] [GS̃E] [FVM] [AD̃S] [BṦL] [GVL] [BD̃L] [] [] [D̃NV] [] [] [ḢYR] [HBŦ] [MṦR] [] [] [] [SEL] [ŽRB] [] [Z̃LL] [SKN] [BVE] [ĞŽB] [] [] [] [] [KVN] [KFR] [EYY] [] [GTL] [NBE] [ĞYR] [ḪGG] [] [] [AṦY] [KVN] [AD̃V]
VÎZ̃ GLTM YE MVS LN NṦBR AL ŦAEM VEḪD̃ FED̃A LNE RBK YḢRC LNE MME TNBT ELÊRŽ MN BGLHE VGS̃EÙHE VFVMHE VAD̃SHE VBṦLHE GEL ÊTSTBD̃LVN ELZ̃Y HV ÊD̃N BELZ̃Y HV ḢYR EHBŦVE MṦRE FÎN LKM ME SÊLTM VŽRBT ALYHM ELZ̃LT VELMSKNT VBEÙVE BĞŽB MN ELLH Z̃LK BÊNHM KENVE YKFRVN B ËYET ELLH VYGTLVN ELNBYYN BĞYR ELḪG Z̃LK BME AṦVE VKENVE YATD̃VN

ve iƶ ḳultum mūsā len neSbira ǎlā Taǎāmin vāHidin fed'ǔ lenā rabbeke yuḣric lenā mimmā tunbitu l-erDu min beḳlihā veḳiṧṧāihā vefūmihā veǎdesihā ve beSalihā ḳāle etestebdilūne lleƶī huve ednā billeƶī' huve ḣayrun hbiTū miSran feinne lekum seeltum ve Duribet ǎleyhimu ƶ-ƶilletu velmeskenetu ve bā'ū biğaDebin mine llahi ƶālike biennehum kānū yekfurūne biāyāti llahi ve yeḳtulūne n-nebiyyīne biğayri l-Haḳḳi ƶālike bimā ǎSav ve kānū yeǎ'tedūne
وإذ قلتم يا موسى لن نصبر على طعام واحد فادع لنا ربك يخرج لنا مما تنبت الأرض من بقلها وقثائها وفومها وعدسها وبصلها قال أتستبدلون الذي هو أدنى بالذي هو خير اهبطوا مصرا فإن لكم ما سألتم وضربت عليهم الذلة والمسكنة وباءوا بغضب من الله ذلك بأنهم كانوا يكفرون بآيات الله ويقتلون النبيين بغير الحق ذلك بما عصوا وكانوا يعتدون

 » 2 / Bakara  Suresi: 61
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذ | VÎZ̃ ve iƶ hani And when
قلتم ق و ل | GVL GLTM ḳultum siz demiştiniz ki you said,
يا ي | Y YE EY/HEY/AH """O!"
موسى م و س | MVS MVS mūsā Musa Musa
لن | LN len asla Never (will)
نصبر ص ب ر | ṦBR NṦBR neSbira biz dayanamayız we endure
على | AL ǎlā [on]
طعام ط ع م | ŦAM ŦAEM Taǎāmin yemeğe food
واحد و ح د | VḪD̃ VEḪD̃ vāHidin bir (of) one (kind),
فادع د ع و | D̃AV FED̃A fed'ǔ du'a et so pray
لنا | LNE lenā bizim için for us
ربك ر ب ب | RBB RBK rabbeke Rabbine (to) your Lord
يخرج خ ر ج | ḢRC YḢRC yuḣric çıkarsın to bring forth
لنا | LNE lenā bize for us
مما | MME mimmā şeylerden out of what
تنبت ن ب ت | NBT TNBT tunbitu bitirdiği grows
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDu yerin the earth,
من | MN min -nden of
بقلها ب ق ل | BGL BGLHE beḳlihā sebzesi- its herbs,
وقثائها ق ث ا | GS̃E VGS̃EÙHE veḳiṧṧāihā ve acurundan [and] its cucumbers,
وفومها ف و م | FVM VFVMHE vefūmihā ve sarımsağından [and] its garlic,
وعدسها ع د س | AD̃S VAD̃SHE veǎdesihā ve mercimeğinden [and] its lentils,
وبصلها ب ص ل | BṦL VBṦLHE ve beSalihā ve soğanından "and its onions."""
قال ق و ل | GVL GEL ḳāle dedi ki He said,
أتستبدلون ب د ل | BD̃L ÊTSTBD̃LVN etestebdilūne değiştirmek mi istiyorsunuz? """Would you exchange"
الذي | ELZ̃Y lleƶī olanı that which
هو | HV huve o [it]
أدنى د ن و | D̃NV ÊD̃N ednā daha aşağı (is) inferior
بالذي | BELZ̃Y billeƶī' olanla for that which
هو | HV huve o [it]
خير خ ي ر | ḢYR ḢYR ḣayrun iyi (is) better?
اهبطوا ه ب ط | HBŦ EHBŦVE hbiTū inin Go down
مصرا م ص ر | MṦR MṦRE miSran bir şehre (to) a city,
فإن | FÎN feinne şüphesiz so indeed
لكم | LKM lekum sizin için vardır for you
ما | ME şeyler (is) what
سألتم س ا ل | SEL SÊLTM seeltum istediğiniz "you have asked (for)."""
وضربت ض ر ب | ŽRB VŽRBT ve Duribet ve vuruldu And were struck
عليهم | ALYHM ǎleyhimu üzerlerine on them
الذلة ذ ل ل | Z̃LL ELZ̃LT ƶ-ƶilletu alçaklık the humiliation
والمسكنة س ك ن | SKN VELMSKNT velmeskenetu ve yoksulluk (damgası) and the misery
وباءوا ب و ا | BVE VBEÙVE ve bā'ū ve uğradılar and they drew on themselves
بغضب غ ض ب | ĞŽB BĞŽB biğaDebin bir gazaba wrath
من | MN mine -tan of
الله | ELLH llahi Allah- Allah
ذلك | Z̃LK ƶālike işte bu That (was)
بأنهم | BÊNHM biennehum şüphesiz öyle because they
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū oldu used to
يكفرون ك ف ر | KFR YKFRVN yekfurūne (çünkü) inkar ediyorlar disbelieve
بآيات ا ي ي | EYY B ËYET biāyāti ayetlerini in (the) Signs
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah
ويقتلون ق ت ل | GTL VYGTLVN ve yeḳtulūne ve öldürüyorlardı and kill
النبيين ن ب ا | NBE ELNBYYN n-nebiyyīne peygamberleri the Prophets
بغير غ ي ر | ĞYR BĞYR biğayri etmediği halde without (any)
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳi hak [the] right.
ذلك | Z̃LK ƶālike işte bu That
بما | BME bimā sebebiyledir (was) because
عصوا ع ص ي | AṦY AṦVE ǎSav isyan etmeleri they disobeyed
وكانوا ك و ن | KVN VKENVE ve kānū ve oldukları and they were
يعتدون ع د و | AD̃V YATD̃VN yeǎ'tedūne sınırı aşmış transgressing.

2:61 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

hani | siz demiştiniz ki | EY/HEY/AH | Musa | asla | biz dayanamayız | | yemeğe | bir | du'a et | bizim için | Rabbine | çıkarsın | bize | şeylerden | bitirdiği | yerin | -nden | sebzesi- | ve acurundan | ve sarımsağından | ve mercimeğinden | ve soğanından | dedi ki | değiştirmek mi istiyorsunuz? | olanı | o | daha aşağı | olanla | o | iyi | inin | bir şehre | şüphesiz | sizin için vardır | şeyler | istediğiniz | ve vuruldu | üzerlerine | alçaklık | ve yoksulluk (damgası) | ve uğradılar | bir gazaba | -tan | Allah- | işte bu | şüphesiz öyle | oldu | (çünkü) inkar ediyorlar | ayetlerini | Allah'ın | ve öldürüyorlardı | peygamberleri | etmediği halde | hak | işte bu | sebebiyledir | isyan etmeleri | ve oldukları | sınırı aşmış |

[] [GVL] [Y] [MVS] [] [ṦBR] [] [ŦAM] [VḪD̃] [D̃AV] [] [RBB] [ḢRC] [] [] [NBT] [ERŽ] [] [BGL] [GS̃E] [FVM] [AD̃S] [BṦL] [GVL] [BD̃L] [] [] [D̃NV] [] [] [ḢYR] [HBŦ] [MṦR] [] [] [] [SEL] [ŽRB] [] [Z̃LL] [SKN] [BVE] [ĞŽB] [] [] [] [] [KVN] [KFR] [EYY] [] [GTL] [NBE] [ĞYR] [ḪGG] [] [] [AṦY] [KVN] [AD̃V]
VÎZ̃ GLTM YE MVS LN NṦBR AL ŦAEM VEḪD̃ FED̃A LNE RBK YḢRC LNE MME TNBT ELÊRŽ MN BGLHE VGS̃EÙHE VFVMHE VAD̃SHE VBṦLHE GEL ÊTSTBD̃LVN ELZ̃Y HV ÊD̃N BELZ̃Y HV ḢYR EHBŦVE MṦRE FÎN LKM ME SÊLTM VŽRBT ALYHM ELZ̃LT VELMSKNT VBEÙVE BĞŽB MN ELLH Z̃LK BÊNHM KENVE YKFRVN B ËYET ELLH VYGTLVN ELNBYYN BĞYR ELḪG Z̃LK BME AṦVE VKENVE YATD̃VN

ve iƶ ḳultum mūsā len neSbira ǎlā Taǎāmin vāHidin fed'ǔ lenā rabbeke yuḣric lenā mimmā tunbitu l-erDu min beḳlihā veḳiṧṧāihā vefūmihā veǎdesihā ve beSalihā ḳāle etestebdilūne lleƶī huve ednā billeƶī' huve ḣayrun hbiTū miSran feinne lekum seeltum ve Duribet ǎleyhimu ƶ-ƶilletu velmeskenetu ve bā'ū biğaDebin mine llahi ƶālike biennehum kānū yekfurūne biāyāti llahi ve yeḳtulūne n-nebiyyīne biğayri l-Haḳḳi ƶālike bimā ǎSav ve kānū yeǎ'tedūne
وإذ قلتم يا موسى لن نصبر على طعام واحد فادع لنا ربك يخرج لنا مما تنبت الأرض من بقلها وقثائها وفومها وعدسها وبصلها قال أتستبدلون الذي هو أدنى بالذي هو خير اهبطوا مصرا فإن لكم ما سألتم وضربت عليهم الذلة والمسكنة وباءوا بغضب من الله ذلك بأنهم كانوا يكفرون بآيات الله ويقتلون النبيين بغير الحق ذلك بما عصوا وكانوا يعتدون

[] [ق و ل] [ي] [م و س ] [] [ص ب ر] [] [ط ع م] [و ح د] [د ع و] [] [ر ب ب] [خ ر ج] [] [] [ن ب ت] [ا ر ض] [] [ب ق ل] [ق ث ا] [ف و م] [ع د س] [ب ص ل] [ق و ل] [ب د ل] [] [] [د ن و] [] [] [خ ي ر] [ه ب ط] [م ص ر] [] [] [] [س ا ل] [ض ر ب] [] [ذ ل ل] [س ك ن] [ب و ا] [غ ض ب] [] [] [] [] [ك و ن] [ك ف ر] [ا ي ي] [] [ق ت ل] [ن ب ا] [غ ي ر] [ح ق ق] [] [] [ع ص ي] [ك و ن] [ع د و]

 » 2 / Bakara  Suresi: 61
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذ | VÎZ̃ ve iƶ hani And when
Vav,,Zel,
6,,700,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
T – time adverb
الواو عاطفة
ظرف زمان
قلتم ق و ل | GVL GLTM ḳultum siz demiştiniz ki you said,
Gaf,Lam,Te,Mim,
100,30,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
يا ي | Y YE EY/HEY/AH """O!"
Ye,Elif,
10,1,

موسى م و س | MVS MVS mūsā Musa Musa
Mim,Vav,Sin,,
40,6,60,,
"VOC – prefixed vocative particle ya
PN – nominative masculine proper noun → Musa"
أداة نداء
اسم علم مرفوع
لن | LN len asla Never (will)
Lam,Nun,
30,50,
NEG – negative particle
حرف نفي
نصبر ص ب ر | ṦBR NṦBR neSbira biz dayanamayız we endure
Nun,Sad,Be,Re,
50,90,2,200,
V – 1st person plural imperfect verb, subjunctive mood
فعل مضارع منصوب
على | AL ǎlā [on]
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
طعام ط ع م | ŦAM ŦAEM Taǎāmin yemeğe food
Tı,Ayn,Elif,Mim,
9,70,1,40,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
واحد و ح د | VḪD̃ VEḪD̃ vāHidin bir (of) one (kind),
Vav,Elif,Ha,Dal,
6,1,8,4,
ADJ – genitive masculine singular indefinite adjective
صفة مجرورة
فادع د ع و | D̃AV FED̃A fed'ǔ du'a et so pray
Fe,Elif,Dal,Ayn,
80,1,4,70,
REM – prefixed resumption particle
V – 2nd person masculine singular imperative verb
الفاء استئنافية
فعل أمر
لنا | LNE lenā bizim için for us
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
ربك ر ب ب | RBB RBK rabbeke Rabbine (to) your Lord
Re,Be,Kef,
200,2,20,
N – accusative masculine noun
PRON – 2nd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
يخرج خ ر ج | ḢRC YḢRC yuḣric çıkarsın to bring forth
Ye,Hı,Re,Cim,
10,600,200,3,
V – 3rd person masculine singular (form IV) imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
لنا | LNE lenā bize for us
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
مما | MME mimmā şeylerden out of what
Mim,Mim,Elif,
40,40,1,
P – preposition
REL – relative pronoun
حرف جر
اسم موصول
تنبت ن ب ت | NBT TNBT tunbitu bitirdiği grows
Te,Nun,Be,Te,
400,50,2,400,
V – 3rd person feminine singular (form IV) imperfect verb
فعل مضارع
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDu yerin the earth,
Elif,Lam,,Re,Dad,
1,30,,200,800,
"N – nominative feminine noun → Earth"
اسم مرفوع
من | MN min -nden of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
بقلها ب ق ل | BGL BGLHE beḳlihā sebzesi- its herbs,
Be,Gaf,Lam,He,Elif,
2,100,30,5,1,
"N – genitive masculine noun → Herb
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun"
اسم مجرور و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وقثائها ق ث ا | GS̃E VGS̃EÙHE veḳiṧṧāihā ve acurundan [and] its cucumbers,
Vav,Gaf,Se,Elif,,He,Elif,
6,100,500,1,,5,1,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – genitive masculine noun → Cucumber
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun"
الواو عاطفة
اسم مجرور و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وفومها ف و م | FVM VFVMHE vefūmihā ve sarımsağından [and] its garlic,
Vav,Fe,Vav,Mim,He,Elif,
6,80,6,40,5,1,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – genitive masculine noun → Garlic
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun"
الواو عاطفة
اسم مجرور و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وعدسها ع د س | AD̃S VAD̃SHE veǎdesihā ve mercimeğinden [and] its lentils,
Vav,Ayn,Dal,Sin,He,Elif,
6,70,4,60,5,1,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – genitive masculine noun → Lentil
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun"
الواو عاطفة
اسم مجرور و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وبصلها ب ص ل | BṦL VBṦLHE ve beSalihā ve soğanından "and its onions."""
Vav,Be,Sad,Lam,He,Elif,
6,2,90,30,5,1,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – genitive masculine noun → Onion
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun"
الواو عاطفة
اسم مجرور و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
قال ق و ل | GVL GEL ḳāle dedi ki He said,
Gaf,Elif,Lam,
100,1,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
أتستبدلون ب د ل | BD̃L ÊTSTBD̃LVN etestebdilūne değiştirmek mi istiyorsunuz? """Would you exchange"
,Te,Sin,Te,Be,Dal,Lam,Vav,Nun,
,400,60,400,2,4,30,6,50,
INTG – prefixed interrogative alif
V – 2nd person masculine plural (form X) imperfect verb
PRON – subject pronoun
الهمزة همزة استفهام
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الذي | ELZ̃Y lleƶī olanı that which
Elif,Lam,Zel,Ye,
1,30,700,10,
REL – masculine singular relative pronoun
اسم موصول
هو | HV huve o [it]
He,Vav,
5,6,
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
ضمير منفصل
أدنى د ن و | D̃NV ÊD̃N ednā daha aşağı (is) inferior
,Dal,Nun,,
,4,50,,
N – nominative masculine singular noun
اسم مرفوع
بالذي | BELZ̃Y billeƶī' olanla for that which
Be,Elif,Lam,Zel,Ye,
2,1,30,700,10,
P – prefixed preposition bi
REL – masculine singular relative pronoun
جار ومجرور
هو | HV huve o [it]
He,Vav,
5,6,
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
ضمير منفصل
خير خ ي ر | ḢYR ḢYR ḣayrun iyi (is) better?
Hı,Ye,Re,
600,10,200,
N – nominative masculine singular indefinite noun
اسم مرفوع
اهبطوا ه ب ط | HBŦ EHBŦVE hbiTū inin Go down
Elif,He,Be,Tı,Vav,Elif,
1,5,2,9,6,1,
V – 2nd person masculine plural imperative verb
PRON – subject pronoun
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
مصرا م ص ر | MṦR MṦRE miSran bir şehre (to) a city,
Mim,Sad,Re,Elif,
40,90,200,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
فإن | FÎN feinne şüphesiz so indeed
Fe,,Nun,
80,,50,
REM – prefixed resumption particle
ACC – accusative particle
الفاء استئنافية
حرف نصب
لكم | LKM lekum sizin için vardır for you
Lam,Kef,Mim,
30,20,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
ما | ME şeyler (is) what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
سألتم س ا ل | SEL SÊLTM seeltum istediğiniz "you have asked (for)."""
Sin,,Lam,Te,Mim,
60,,30,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
وضربت ض ر ب | ŽRB VŽRBT ve Duribet ve vuruldu And were struck
Vav,Dad,Re,Be,Te,
6,800,200,2,400,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person feminine singular passive perfect verb
الواو استئنافية
فعل ماض مبني للمجهول
عليهم | ALYHM ǎleyhimu üzerlerine on them
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
الذلة ذ ل ل | Z̃LL ELZ̃LT ƶ-ƶilletu alçaklık the humiliation
Elif,Lam,Zel,Lam,Te merbuta,
1,30,700,30,400,
N – nominative feminine noun
اسم مرفوع
والمسكنة س ك ن | SKN VELMSKNT velmeskenetu ve yoksulluk (damgası) and the misery
Vav,Elif,Lam,Mim,Sin,Kef,Nun,Te merbuta,
6,1,30,40,60,20,50,400,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative feminine noun
الواو عاطفة
اسم مرفوع
وباءوا ب و ا | BVE VBEÙVE ve bā'ū ve uğradılar and they drew on themselves
Vav,Be,Elif,,Vav,Elif,
6,2,1,,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بغضب غ ض ب | ĞŽB BĞŽB biğaDebin bir gazaba wrath
Be,Ğayn,Dad,Be,
2,1000,800,2,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine indefinite noun
جار ومجرور
من | MN mine -tan of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الله | ELLH llahi Allah- Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
ذلك | Z̃LK ƶālike işte bu That (was)
Zel,Lam,Kef,
700,30,20,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
بأنهم | BÊNHM biennehum şüphesiz öyle because they
Be,,Nun,He,Mim,
2,,50,5,40,
P – prefixed preposition bi
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
حرف جر
حرف نصب من اخوات «ان» و«هم» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū oldu used to
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
يكفرون ك ف ر | KFR YKFRVN yekfurūne (çünkü) inkar ediyorlar disbelieve
Ye,Kef,Fe,Re,Vav,Nun,
10,20,80,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بآيات ا ي ي | EYY B ËYET biāyāti ayetlerini in (the) Signs
Be,,Ye,Elif,Te,
2,,10,1,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine plural noun
جار ومجرور
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
ويقتلون ق ت ل | GTL VYGTLVN ve yeḳtulūne ve öldürüyorlardı and kill
Vav,Ye,Gaf,Te,Lam,Vav,Nun,
6,10,100,400,30,6,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
النبيين ن ب ا | NBE ELNBYYN n-nebiyyīne peygamberleri the Prophets
Elif,Lam,Nun,Be,Ye,Ye,Nun,
1,30,50,2,10,10,50,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
بغير غ ي ر | ĞYR BĞYR biğayri etmediği halde without (any)
Be,Ğayn,Ye,Re,
2,1000,10,200,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳi hak [the] right.
Elif,Lam,Ha,Gaf,
1,30,8,100,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
ذلك | Z̃LK ƶālike işte bu That
Zel,Lam,Kef,
700,30,20,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
بما | BME bimā sebebiyledir (was) because
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
عصوا ع ص ي | AṦY AṦVE ǎSav isyan etmeleri they disobeyed
Ayn,Sad,Vav,Elif,
70,90,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
وكانوا ك و ن | KVN VKENVE ve kānū ve oldukları and they were
Vav,Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
6,20,1,50,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
يعتدون ع د و | AD̃V YATD̃VN yeǎ'tedūne sınırı aşmış transgressing.
Ye,Ayn,Te,Dal,Vav,Nun,
10,70,400,4,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَإِذْ: hani | قُلْتُمْ: siz demiştiniz ki | يَا: EY/HEY/AH | مُوسَىٰ: Musa | لَنْ: asla | نَصْبِرَ: biz dayanamayız | عَلَىٰ: | طَعَامٍ: yemeğe | وَاحِدٍ: bir | فَادْعُ: du'a et | لَنَا: bizim için | رَبَّكَ: Rabbine | يُخْرِجْ: çıkarsın | لَنَا: bize | مِمَّا: şeylerden | تُنْبِتُ: bitirdiği | الْأَرْضُ: yerin | مِنْ: -nden | بَقْلِهَا: sebzesi- | وَقِثَّائِهَا: ve acurundan | وَفُومِهَا: ve sarımsağından | وَعَدَسِهَا: ve mercimeğinden | وَبَصَلِهَا: ve soğanından | قَالَ: dedi ki | أَتَسْتَبْدِلُونَ: değiştirmek mi istiyorsunuz? | الَّذِي: olanı | هُوَ: o | أَدْنَىٰ: daha aşağı | بِالَّذِي: olanla | هُوَ: o | خَيْرٌ: iyi | اهْبِطُوا: inin | مِصْرًا: bir şehre | فَإِنَّ: şüphesiz | لَكُمْ: sizin için vardır | مَا: şeyler | سَأَلْتُمْ: istediğiniz | وَضُرِبَتْ: ve vuruldu | عَلَيْهِمُ: üzerlerine | الذِّلَّةُ: alçaklık | وَالْمَسْكَنَةُ: ve yoksulluk (damgası) | وَبَاءُوا: ve uğradılar | بِغَضَبٍ: bir gazaba | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | ذَٰلِكَ: işte bu | بِأَنَّهُمْ: şüphesiz öyle | كَانُوا: oldu | يَكْفُرُونَ: (çünkü) inkar ediyorlar | بِايَاتِ: ayetlerini | اللَّهِ: Allah'ın | وَيَقْتُلُونَ: ve öldürüyorlardı | النَّبِيِّينَ: peygamberleri | بِغَيْرِ: etmediği halde | الْحَقِّ: hak | ذَٰلِكَ: işte bu | بِمَا: sebebiyledir | عَصَوْا: isyan etmeleri | وَكَانُوا: ve oldukları | يَعْتَدُونَ: sınırı aşmış |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وإذ WÎZ̃ hani | قلتم GLTM siz demiştiniz ki | يا YE EY/HEY/AH | موسى MWS Musa | لن LN asla | نصبر NṦBR biz dayanamayız | على AL | طعام ŦAEM yemeğe | واحد WEḪD̃ bir | فادع FED̃A du'a et | لنا LNE bizim için | ربك RBK Rabbine | يخرج YḢRC çıkarsın | لنا LNE bize | مما MME şeylerden | تنبت TNBT bitirdiği | الأرض ELÊRŽ yerin | من MN -nden | بقلها BGLHE sebzesi- | وقثائها WGS̃EÙHE ve acurundan | وفومها WFWMHE ve sarımsağından | وعدسها WAD̃SHE ve mercimeğinden | وبصلها WBṦLHE ve soğanından | قال GEL dedi ki | أتستبدلون ÊTSTBD̃LWN değiştirmek mi istiyorsunuz? | الذي ELZ̃Y olanı | هو HW o | أدنى ÊD̃N daha aşağı | بالذي BELZ̃Y olanla | هو HW o | خير ḢYR iyi | اهبطوا EHBŦWE inin | مصرا MṦRE bir şehre | فإن FÎN şüphesiz | لكم LKM sizin için vardır | ما ME şeyler | سألتم SÊLTM istediğiniz | وضربت WŽRBT ve vuruldu | عليهم ALYHM üzerlerine | الذلة ELZ̃LT alçaklık | والمسكنة WELMSKNT ve yoksulluk (damgası) | وباءوا WBEÙWE ve uğradılar | بغضب BĞŽB bir gazaba | من MN -tan | الله ELLH Allah- | ذلك Z̃LK işte bu | بأنهم BÊNHM şüphesiz öyle | كانوا KENWE oldu | يكفرون YKFRWN (çünkü) inkar ediyorlar | بآيات B ËYET ayetlerini | الله ELLH Allah'ın | ويقتلون WYGTLWN ve öldürüyorlardı | النبيين ELNBYYN peygamberleri | بغير BĞYR etmediği halde | الحق ELḪG hak | ذلك Z̃LK işte bu | بما BME sebebiyledir | عصوا AṦWE isyan etmeleri | وكانوا WKENWE ve oldukları | يعتدون YATD̃WN sınırı aşmış |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve iƶ: hani | ḳultum: siz demiştiniz ki | : EY/HEY/AH | mūsā: Musa | len: asla | neSbira: biz dayanamayız | ǎlā: | Taǎāmin: yemeğe | vāHidin: bir | fed'ǔ: du'a et | lenā: bizim için | rabbeke: Rabbine | yuḣric: çıkarsın | lenā: bize | mimmā: şeylerden | tunbitu: bitirdiği | l-erDu: yerin | min: -nden | beḳlihā: sebzesi- | veḳiṧṧāihā: ve acurundan | vefūmihā: ve sarımsağından | veǎdesihā: ve mercimeğinden | ve beSalihā: ve soğanından | ḳāle: dedi ki | etestebdilūne: değiştirmek mi istiyorsunuz? | lleƶī: olanı | huve: o | ednā: daha aşağı | billeƶī': olanla | huve: o | ḣayrun: iyi | hbiTū: inin | miSran: bir şehre | feinne: şüphesiz | lekum: sizin için vardır | : şeyler | seeltum: istediğiniz | ve Duribet: ve vuruldu | ǎleyhimu: üzerlerine | ƶ-ƶilletu: alçaklık | velmeskenetu: ve yoksulluk (damgası) | ve bā'ū: ve uğradılar | biğaDebin: bir gazaba | mine: -tan | llahi: Allah- | ƶālike: işte bu | biennehum: şüphesiz öyle | kānū: oldu | yekfurūne: (çünkü) inkar ediyorlar | biāyāti: ayetlerini | llahi: Allah'ın | ve yeḳtulūne: ve öldürüyorlardı | n-nebiyyīne: peygamberleri | biğayri: etmediği halde | l-Haḳḳi: hak | ƶālike: işte bu | bimā: sebebiyledir | ǎSav: isyan etmeleri | ve kānū: ve oldukları | yeǎ'tedūne: sınırı aşmış |
Kırık Meal (Transcript) : |VÎZ̃: hani | GLTM: siz demiştiniz ki | YE: EY/HEY/AH | MVS: Musa | LN: asla | NṦBR: biz dayanamayız | AL: | ŦAEM: yemeğe | VEḪD̃: bir | FED̃A: du'a et | LNE: bizim için | RBK: Rabbine | YḢRC: çıkarsın | LNE: bize | MME: şeylerden | TNBT: bitirdiği | ELÊRŽ: yerin | MN: -nden | BGLHE: sebzesi- | VGS̃EÙHE: ve acurundan | VFVMHE: ve sarımsağından | VAD̃SHE: ve mercimeğinden | VBṦLHE: ve soğanından | GEL: dedi ki | ÊTSTBD̃LVN: değiştirmek mi istiyorsunuz? | ELZ̃Y: olanı | HV: o | ÊD̃N: daha aşağı | BELZ̃Y: olanla | HV: o | ḢYR: iyi | EHBŦVE: inin | MṦRE: bir şehre | FÎN: şüphesiz | LKM: sizin için vardır | ME: şeyler | SÊLTM: istediğiniz | VŽRBT: ve vuruldu | ALYHM: üzerlerine | ELZ̃LT: alçaklık | VELMSKNT: ve yoksulluk (damgası) | VBEÙVE: ve uğradılar | BĞŽB: bir gazaba | MN: -tan | ELLH: Allah- | Z̃LK: işte bu | BÊNHM: şüphesiz öyle | KENVE: oldu | YKFRVN: (çünkü) inkar ediyorlar | B ËYET: ayetlerini | ELLH: Allah'ın | VYGTLVN: ve öldürüyorlardı | ELNBYYN: peygamberleri | BĞYR: etmediği halde | ELḪG: hak | Z̃LK: işte bu | BME: sebebiyledir | AṦVE: isyan etmeleri | VKENVE: ve oldukları | YATD̃VN: sınırı aşmış |
Abdulbaki Gölpınarlı : Bir zaman demiştiniz ki: Yâ Mûsâ, biz bir türlü yemeğe dayanamayız. Rabbinden bizim için iste de bize yerin yetiştirdiği şeylerden versin. Yerden yeşillik, kabak, sarımsak, mercimek, soğan bitirsin. Mûsâ demişti ki: Daha hayırlı olanı, ondan daha aşağılık bir şeyle değiştirmek mi istiyorsunuz? Mısır'a inin, orada dilediğiniz şey var. Üzerlerine aşağılık ve yoksulluk çullanmıştı, Allah'ın da gazabına uğradılar. Evet, öyle de oldu; çünkü Allah'ın delillerine inanmamışlardı, haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet, öyle de oldu; çünkü isyana boğulmuşlardı, çünkü aşırı gidiyorlardı.
Adem Uğur : Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın, dediniz. Musa ise: Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi. İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah'ın gazabına uğradılar. Bu musibetler (onların başına), Allah'ın âyetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi. Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları sebebiyledir.
Ahmed Hulusi : Ne demiştiniz Musa'ya. . . "Biz tek gıda ile yetinmeyiz; bizim için Rabbine dua et de bize arzda yetişenlerden; baklasından, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından versin!" Musa sordu: "Size verilmiş hayırlı ve üstün olanı, âdi değersiz şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz? Şehre inin o zaman, istediğinize kavuşursunuz. " Bundan sonra üzerlerine zillet ve meskenet vuruldu. Allâh'tan (hakikatlerindekini yaşamaktan) gadaba uğradılar (dışa dönük bir yaşama geçtiler). Çünkü Allâh'ın nefslerindeki işaretlerini (Esmâ kuvvelerini) örtüp, inkâr edip; Hakk'ın muradına karşı (nefsaniyetlerine uyarak) Nebileri öldürüyorlardı. Kendilerinden açığa çıkan isyan sonucu, sınır tanımadan, çok ileri gittiler.
Ahmet Tekin : Hani siz: 'Ya Mûsâ, tek çeşit yemeğe asla katlanmayacağız. Bizim için, yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbine dua ederek iste. Yerin bitirdiği yenilebilecek bitkilerden, sebzesinden, hıyarından acurundan, kabağından, tahılından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.' demiştiniz de Mûsâ: 'Daha hayırlı ve onurlu olan bu yaşadığımız hayatı bırakarak, aşağılandığınız bir hayata mı dönmek istiyorsunuz? Mısır’a inin, orada sizin istedikleriniz var.' dedi. İşte bu hadiseden sonra aşağılanma, ülkelerinden ve kavimlerinden uzakta yaşama, sıkıntı, onların değişmez, kendilerinden ayrı düşünülmez özellikleri haline getirildi. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu musibetler, Tevrat ve Kur’ân’daki Allah’ın âyetlerini inkâra devam etmeleri, haklı bir sebep ortada yokken peygamberleri öldürmeleri yüzünden başlarına geldi. Bunların hepsi, isyan etmeleri, taşkınlığı alışkanlık haline getirmeleri sebebiyledir.
Ahmet Varol : Hani: 'Ey Musa! Böyle bir tür yiyeceğe daha fazla dayanamayacağız. Rabbine dua et de, bize bakliyat, salatalık, sarmısak, mercimek, soğan gibi yerin bitirdiği bitkilerden çıkarsın' demiştiniz. Musa da: 'Değersiz bir şeyi hayırlı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Öyleyse bir şehre inin orada istedikleriniz vardır' demişti. Onlar aşağılık ve yoksulluk belasına çarptırıldılar ve Allah'ın gadabını hak ettiler. Böyle olması onların Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri yüzündendi. Bu, aynı zamanda Allah'a karşı gelmeleri ve taşkınlık etmeleri dolayısıylaydı.
Ali Bulaç : Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi.
Ali Fikri Yavuz : Hatırlayın ki, bir vakit; “- Ey Mûsâ, biz, bir türlü yemeğe (Kudret helvası ile bıldırcın etinden ibaret olan yemeğe) mümkün değil katlanamayacağız; artık sen, bizim için Rabbine duâ et de, arzın yetiştirdiği şeylerden: sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin” dediniz. Musâ’da: “- O hayırlı olanı, şu daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir şehire inin, orada size istediğiniz (sebzeler) var.” dedi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk yüklendi ve Allah’dan bir gazaba da uğradılar. Bu, Allah’ın âyetlerini inkâr ettiklerinden ve haksız yere (Zekeriyyâ, Yahyâ ve Şuayp gibi) peygamberleri öldürdüklerindendi. Evet bu, isyan ettiklerinden ve aşırı gitmelerindendi.
Bekir Sadak : «Ey Musa! Bir cesit yemege dayanamiyacagiz, bizim icin Rabbine yalvar, bize, yerin bitirdigi sebze, hiyar, sarmisak, mercimek ve sogan yetistirsin» demistiniz de, «Hayirli olani daha dusuk seyle mi degistirmek isitiyorsunuz? Bir sehre inin, suphesiz orada istediginiz vardir» demisti. Onlara yoksulluk ve duskunluk damgasi vuruldu, Allah'in gazabina ugradilar. Bu, Allah'in ayetlerini inkar etmeleri ve haksiz yere peygamberleri oldurmelerindendi; bu, karsi gelmeleri ve taskinlik yapmalarindandi. *
Celal Yıldırım : Ve hani: «Ey Musa! Biz bir çeşit yemek üzerine mümkün değil sabredemeyiz. Artık Rabbine bizim için duâ et de yeryüzünün bitirdiği sebze, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğan (gibi) şeylerden bize çıkarsın» demiştiniz. Musa da «O hayırlı olanı daha âdi şeylere mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin de sizin istediğiniz şeyler orada vardır» demişti. (Sonra) onların üzerine zillet ve meskenet vuruldu; Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu da Allah'ın âyet (mu'cize ve açık belge)lerini inkâr etmelerinden, haksız yere peygamberleri öldürmelerindendi. (Evet) işte bu, isyan etmelerinden, haddi aşmalarından (dolayı) idi.
Diyanet İşleri : Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı.
Diyanet İşleri (eski) : 'Ey Musa! Bir çeşit yemeğe dayanamayacağız, bizim için Rabbine yalvar, bize, yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin' demiştiniz de, 'Hayırlı olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin, şüphesiz orada istediğiniz vardır' demişti. Onlara yoksulluk ve düşkünlük damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendi; bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandı.
Diyanet Vakfi : Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın, dediniz. Musa ise: Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi. İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah'ın gazabına uğradılar. Bu musibetler (onların başına), Allah'ın âyetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi. Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları sebebiyledir.
Edip Yüksel : Fakat siz, 'Musa! Artık tek bir çeşit yiyeceğe dayanamıyacağız. Rabbini bizim için çağır da bize fasulye, kabak, sarımsak, mercimek, soğan gibi toprağın bitirdiğinden yetiştirsin,' demiştiniz de, 'İyi olanı daha düşük olanla mı (özgürlüğü kölelikle mi) değiştirmek istiyorsunuz? İsterseniz Mısır'a geri dönün, orada aradığınızı bulabilirsiniz!,' demişti. Böylece alçaklık ve yoksulluğa mahkum edildiler ve ALLAH'ın gazabına uğradılar. Çünkü onlar ALLAH'ın ayetlerine karşı sürekli nankörce davranıyorlar, peygamberleri haksız yere öldürüyorlardı. Çünkü onlar, karşı gelip taşkınlıkta bulunuyorlardı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Hani bir zamanlar, «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.» dediniz. O da size «O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.» dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ve bir vakit: «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.» dediniz. (O da): «O üstün olanı daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin, o vakit size istediğiniz olacaktır.» dedi. Üzerlerine de zillet ve meskenet damgası basıldı ve sonunda Allah'tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar ve haksız olarak peygamberleri öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana daldılar ve aşırı gidiyorlardı.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve bir vakit «ya Musa biz bir türlü yemeğe kabil değil katlanamıyacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize Arzın yetiştirdiği şeylerden: Sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın» dediniz, ya: O hayırlı olanı o daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin o vakit size istediğiniz var» dedi, üzerlerine de zillet ve meskenet binası kuruldu ve nihayet Allahdan bir gadaba değdiler, evet öyle: Çünkü Allahın ayetlerine küfrediyorlar ve haksızlıkla Peygamberleri öldürüyorlardı, evet öyle: Çünkü isyana daldılar ve aşırı gidiyorlardı
Fizilal-il Kuran : Hani siz: “Ey Musa, bir çeşit yemeğe elbette dayanamayız. Rabb’ine dua et de yerin bitirdiği sebze, acur, sarımsak, mercimek ve soğandan bizim için de çıkarsın.” demiştiniz. Musa da: “Siz bayağı olan şeyle hayırlı olan şeyi değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise bir şehre inin. Sizin için istediğiniz şeyler vardır.” demişti. Onların üstüne horluk ve yoksulluk vuruldu. Allah’tan bir gazaba da uğradılar. Bu, şüphesiz ki Allah’ın ayetlerini inkar ettiklerinden, peygamberlerini de haksız yere öldürdüklerinden idi. İşte bu ceza, isyan ettiklerinden, aşırı gittiklerinden dolayı idi.
Gültekin Onan : Demiştiniz ki: "Ey Musa! Artık tek bir çeşit yiyeceğe dayanamayacağız. Rabbine bizim için dua et de bize yerin bitirdiklerinden kabak, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin / çıkartsın." (Musa:) "Hayırlı olanı daha değersiz olanla mı değiştirmek (bedele) istiyorsunuz? İsterseniz Mısır'a geri dönün / inin, orada aradığınızı bulabilirsiniz / istediğiniz var!" demişti. Böylece alçaklık ve yoksulluğa mahkum edildiler / üzerlerine alçaklık ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Tanrı'nın gazabına uğradılar. Bu, kuşkusuz, Tanrı'nın ayetlerine küfretmeleri ve nebileri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı aşmalarındandı.
Hakkı Yılmaz : "Ve hani bir zamanlar siz, “Ey Mûsâ! Biz, tek yemeğe asla dayanamayız, artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, acurundan, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın” demiştiniz. Mûsâ da size, “O, üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya/ Mısır'a inin, o vakit istediğiniz şeyler sizin olacaktır” demişti. Ve üzerlerine aşağılık ve meskenet damgalandı ve sonunda Allah'tan bir gazaba uğradılar. İşte bu, küfretmiş; Allah'ın âyetlerini bilerek reddetmiş olmaları ve peygamberleri haksız yere öldürmüş olmaları nedeniyledir. İşte bu, isyan etmeleri ve aşırı gitmeleri nedeniyledir. "
Hasan Basri Çantay : Hani siz : «Ey Musa, bir çeşid yemeğe (kudret helvasiyle bıldırcın etine), mümkin değil, dayanamayız. O halde bizim için Rabbine duâ et de yerin bitirdiği şeylerden, sebze, acur, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın» demişdiniz. (Musa da): «O hayırlı olanı şu daha aşağı olanla değişdirmek mi istiyorsunuz? (öyle ise) bir şehre inin, çünkü (orada) size istediğiniz (sebzeler) var» demişdi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk vuruldu. Allahdan bir gazaba da uğradılar. Bu, onların Allahın âyetlerini inkâr etdiklerinden, Peygamberlerini haksız yere öldürdüklerindendi. Bu, isyan eylediklerinden ve (meaasîde) aşırı gitdiklerindendi.
Hayrat Neşriyat : Yine bir vakit şöyle demiştiniz: 'Ey Mûsâ! (Biz) tek bir yemeğe (kudret helvası ile bıldırcına) aslâ sabredemeyeceğiz; bizim için Rabbi ne duâ et de, bize ye rin bitirdiği şeylerden, sebzesinden, hıyarından, buğ da yından, mer ci me ğinden ve soğa nından çıkar sın!' (Mûsâ da onlara:) 'O hayırlı olanı, bu daha aşa ğı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? (Öyle ise) bir şehre inin, (çünki kendiniz için) iste diğiniz şeyler (orada) elbette vardır' dedi. Böylece üzerlerine zillet ve meskenet (yoksulluk dam gası) vuruldu ve Allah’dan (gelen) bir gazaba uğradılar. Bu, şübhesiz onların, Allah’ın âyetl e ri ni inkâr ediyor ve haksız yere (haksızlıklarını bile bile)peygamberleri öldürüyor olmaları sebe biyledir. (Bütün) bu(nlar), isyân etmeleri ve haddi aşmakta olduklarından dolayıdır.
İbni Kesir : Hani; siz, Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe elbette dayanamayız. Rabbına dua et de bizim için yerde yetişen samısak, sebze, acur, mercimek ve soğan bitirsin, demiştiniz, Musa da; siz bayağı olan şeyle hayırlı olanı değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyleyse bir şehre inin, istediğiniz şeyler vardır, demişti.
İskender Evrenosoğlu : Ve siz: “Ey Musa! Biz bir (çeşit) yemek (yemeye) asla sabredemeyiz. Artık bizim için Rabbine dua et. Bize yeryüzünün yetiştirdiği şeylerden, sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.” demiştiniz. (Musa a.s): “Hayırlı olanı, daha değersiz olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? (Öyle ise) Mısır'a inin, sizin istediğiniz şeyler muhakkak ki orada var.” demişti. (Sonra da) onların üzerlerine zillet (sefalet) ve fakirlik (damgası) vuruldu. Ve onlar, Allah'tan bir gazaba uğradılar. İşte bu, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmelerinden dolayıdır. İşte bu (ceza), asi olup (isyan edip), haddi aşmış olmaları sebebiyledir.
Muhammed Esed : Ve bir zamanlar yine size: "Ey Musa, doğrusu biz bir çeşit yiyecekle yetinemeyiz, öyleyse Rabbine dua et de bize topraktan yetişen ürünler, sebze, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan (gibi ürünler) çıkarsın" demiştiniz. (Musa): "Daha hayırlı (ve onurlu) olan durumu daha aşağılık olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? O halde, utanç içinde Mısır'a dönün; orada istediğiniz şeylere kavuşabilirsiniz!" demişti. Böylece, onlara yoksulluk, düşkünlük damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bütün bunlar, Allah'ın mesajının gerçeğini inkar etmedeki ısrarları ve haksız şekilde Peygamberleri öldürmeleri yüzündendir: Bütün bunlar, (Allah'a) isyan etmeleri ve hakkın sınırlarını ihlal etmedeki ısrarlarından dolayıdır.
Ömer Nasuhi Bilmen : Hani siz bir vakitte demiştiniz ki: «Ya Mûsa! Biz bir türlü taama elbette sabredemeyiz. Bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği tere, hıyar, buğday, mercimek, soğandan Bizim için de çıkarsın.» (Mûsa da) Demişti ki: «Siz bayağı olan şey ile hayırlı olan şeyi tebdîl eder misiniz? Öyle ise bir kasabaya ininiz, sizin için istediğiniz şeyler (orada) vardır.» Onların üzerlerine alçaklık, yoksulluk vuruldu ve Allah'ın gazâbına uğradılar. Bu da şüphe yok ki Allah'ın âyetlerini inkâr, peygamberlerini haksız yere katletmeleri sebebiyle olmuştur. İşte bu ceza onların isyan etmelerinden, haddi tecavüz eder olmalarından dolayıdır.
Ömer Öngüt : Hani siz: “Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe mümkün değil katlanamayacağız. Bizim için Rabbine duâ et de; yerin bitirdiği sebze, acur, sarmısak, mercimek ve soğandan çıkarsın. ” demiştiniz. Musa da onlara: “Siz hayırlı olanı, daha aşağı olan şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Öyle ise bir şehre inin, orada istediğiniz şeyler var. ” demişti. Üzerlerine zillet ve meskenet, horluk ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu; çünkü onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar, haksız yere peygamberlerini öldürüyorlardı. İsyana daldıkları, haddi aşıp aşırı gittikleri için bunu hak ettiler.
Şaban Piriş : Sizin de: -Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe dayanamayız bizim için Rabbine dua et de, bize yerde biten sebze, salatalık, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın, dediğiniz zaman, Musa: -Hayırlı olanı, daha aşağı olanlarla değiştirmek mi istiyorsunuz? Şehre inin, orada istediğiniz var, demişti. ve onlara alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu, onların Allah’ın ayetlerini tanımamalarından, Peygamberlerini haksız yere öldürmelerinden dolayı idi. Bu, isyan etmelerinden ve sınırı aşmalarından dolayı idi.
Suat Yıldırım : Bir vakit şöyle dediniz: "Mûsa! Biz bir çeşit yemeğe imkânı yok katlanamayız. O halde bizim için Rabbine yalvar da yerin bitirdiği sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın." Mûsa da: "Ne o! dedi. Siz, daha üstün olanı vererek daha düşük olanı mı almak istiyorsunuz? Pekâla, şehre inin, işte istediklerinizi orada bulursunuz." Üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası basıldı ve neticede Allah’tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu! Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Öyle oldu; çünkü onlar isyan ediyor ve haddi aşıyorlardı.
Süleyman Ateş : Hani siz demiştiniz ki: "Ey Mûsâ, biz bir yemeğe dayanamayız, bizim için Rabbine du'â et de bize yerin bitirdiği sebzesinden, acurundan, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın." (Mûsâ): "İyi olanı, daha aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin, orada size istediğiniz var," demişti. Üzerlerine alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu; Allâh'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu, çünkü onlar, Allâh'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyana daldıkları, sınırı aştıkları için bunu hak ettiler.
Tefhim-ul Kuran : Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi: (yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi.
Ümit Şimşek : Bir de, 'Ey Musa,' demiştiniz. 'Tek çeşit yemeğe katlanamıyoruz. Rabbine bizim için dua et de, yerin bitirdiklerinden bize sebze, hıyar, sarımsak, mercimek, soğan türü şeyler çıkarsın.' Musa ise 'Değerli olan şeyi, âdi şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz?' dedi. 'Öyleyse şehre inin; orada istedikleriniz olur.' Böylece onların üzerine bir alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bunun nedeni de, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleriydi. Çünkü isyan etmişlerdi ve hadlerini aşıp duruyorlardı.
Yaşar Nuri Öztürk : Siz şöyle demiştiniz: "Ey Mûsa, biz bir tek yemeğe asla dayanamayız, bizim için Rabb'ine dua et de bize yerin bitirdiklerinden, baklasından, acurundan, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin." Mûsa şöyle demişti: "Siz daha aşağı bir nimeti daha üstün bir nimete mi değişmek istiyorsunuz? İnin bir kasabaya; istediğiniz sizin olacaktır." Ve üzerlerine zillet, eziklik ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'tan bir gazaba çarpıldılar. Bu böyle oldu, çünkü onlar Allah'ın ayetlerini inkâr ediyor ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyan ettikleri için böyle oldu. Sınır tanımıyor, azgınlık yapıyorlardı.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}