» 2 / Bakara  Suresi:

Kuran Sırası: 2
İniş Sırası: 87

Kırık Meal (Okunuş) Meali
|Elif, Lâm, Mîm: Elif Lâm Mîm | (2:1)
|ƶālike: Budur | l-kitābu: Kitap | : yok | raybe: şüphe | fīhi: onda | huden: yol gösterici/hediye | lilmutteḳīne: erdemlilere | (2:2)
|elleƶīne: Kimseler / olanlar | yu'minūne: Doğrularlar | bil-ğaybi: gayble / gizlilikle | ve yuḳīmūne: ve Doğrulurlar | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe | ve mimmā: ve şeyden | razeḳnāhum: rızıklandırıldıkları | yunfiḳūne: harcarlar | (2:3)
|velleƶīne: ve Kimseler / olanlar | yu'minūne: Doğrularlar | bimā: -şeyle | unzile: indirilen/sunulan | ileyke: sana | ve mā: ve -şeye | unzile: indirilen/sunulan | min: -den | ḳablike: senden önce | ve bil-āḣirati: ve ahirete de | hum: onlar | yūḳinūne: kesinlikle inanırlar | (2:4)
|ulāike: işte onlar | ǎlā: üzeredirler | huden: bir hidayet | min: -nden | rabbihim: Rableri- | ve ulāike: ve işte | humu: onlardır | l-mufliHūne: umduklarına erenler | (2:5)
|inne: elbette | elleƶīne: ki | keferū: inkar edenler | sevā'un: eşittir | ǎleyhim: onlara | eenƶertehum: onları uyarman | em: yada | lem: | tunƶirhum: uyarmasan da | : | yu'minūne: inanmazlar | (2:6)
|ḣateme: mühürlemiştir | llahu: Allah | ǎlā: üzerini | ḳulūbihim: kalblerinin | ve ǎlā: ve üzerini | sem'ǐhim: kulaklarının | ve ǎlā: ve üzerine | ebSārihim: gözlerinin | ğişāvetun: perde inmiştir | ve lehum: ve Onların | ǎƶābun: bir azab | ǎZīmun: büyük | (2:7)
|ve mine: ve | n-nāsi: insanlardan | men: öyleleri de | yeḳūlu: derler | āmennā: inandık | billahi: Allah'a | ve bil-yevmi: ve gününe | l-āḣiri: ahiret | vemā: olmadıkları halde | hum: onlar | bimu'minīne: inanıyor | (2:8)
|yuḣādiǔne: aldatmağa çalışırlar | llahe: Allah'ı | velleƶīne: ve kimseleri | āmenū: inanan | ve mā: | yeḣdeǔne: aldatamazlar | illā: başkasını | enfusehum: kendilerinden | ve mā: değiller | yeş'ǔrūne: farkında | (2:9)
|: | ḳulūbihim: onların kablerinde | meraDun: hastalık vardır | fezādehumu: artırmıştır | llahu: Allah | meraDan: hastalıklarını | ve lehum: ve Onların | ǎƶābun: bir azab | elīmun: acı | bimā: ötürü | kānū: olduklarından | yekƶibūne: yalancı | (2:10)
|ve iƶā: zaman | ḳīle: denildiği | lehum: onlara | : yapmayın | tufsidū: bozgunculuk | : | l-erDi: yeryüzünde | ḳālū: derler | innemā: sadece | neHnu: biz | muSliHūne: düzelticileriz | (2:11)
|elā: İyi bilin ki | innehum: muhakkak | humu: onlar | l-mufsidūne: bozgunculardır | velākin: fakat | : değildir | yeş'ǔrūne: anlayanlardan | (2:12)
|ve iƶā: zaman | ḳīle: denildiği | lehum: onlara | āminū: iman edin | kemā: gibi | āmene: inandıkları | n-nāsu: insanların | ḳālū: derler | enu'minu: inanır mıyız? | kemā: gibi | āmene: inandığı | s-sufehā'u: beyinsizlerin | elā: iyi bilin ki | innehum: doğrusu onlardır | humu: onlar | s-sufehā'u: asıl beyinsizler | velākin: fakat | : değildir | yeǎ'lemūne: bilenlerden | (2:13)
|ve iƶā: zaman | leḳū: rastladıkları | elleƶīne: kimselere | āmenū: inanan | ḳālū: derler | āmennā: inandık | veiƶā: ve zaman | ḣalev: yalnız kaldıkları | ilā: ile | şeyāTīnihim: şeytanları | ḳālū: derler | innā: şüphesiz biz | meǎkum: sizinle beraberiz | innemā: elbette sadece | neHnu: biz | mustehziūne: (onlarla) alay ediyoruz | (2:14)
|Allahu: Allah | yestehziu: alay eder | bihim: kendileriyle | ve yemudduhum: ve onları bırakır | : içinde | Tuğyānihim: taşkınları | yeǎ'mehūne: bocalayıp dururlar | (2:15)
|ulāike: işte onlar | elleƶīne: | şteravu: satın aldılar | D-Delālete: sapıklığı | bil-hudā: hidayet karşılığında | femā: etmedi | rabiHat: kâr | ticāratuhum: ticaretleri | ve mā: ve değildir | kānū: olanlardan | muhtedīne: doğru yolu bulan | (2:16)
|meṧeluhum: Onların durumu | kemeṧeli: durumu gibidir | lleƶī: kişinin | stevḳade: yakan | nāran: ateş | felemmā: ne zaman ki | eDā'et: aydınlatır | : | Havlehu: çevresini | ƶehebe: giderdi | llahu: Allah | binūrihim: onların nurunu | ve terakehum: ve onları bıraktı | : içinde | Zulumātin: karanlıklar | : değildir | yubSirūne: görenlerden | (2:17)
|Summun: sağırdırlar | bukmun: dilsizdirler | ǔmyun: kördürler | fehum: onlar | : değildir | yerciǔne: dönecek | (2:18)
|ev: ya da (onlar) | keSayyibin: boşanan yağmur gibi | mine: -ten | s-semāi: gök | fīhi: içinde | Zulumātun: karanlıklar | ve raǎ'dun: ve gök gürlemesi | ve berḳun: ve şimşek (ler) | yec'ǎlūne: tıkarlar | eSābiǎhum: parmaklarını | : içine | āƶānihim: kulakları | mine: -nden | S-Savāǐḳi: yıldırım sesleri | Haƶera: korkusuyla | l-mevti: ölüm | vallahu: oysa Allah | muHīTun: tamamen kuşatmıştır | bil-kāfirīne: inkarcıları | (2:19)
|yekādu: neredeyse | l-berḳu: şimşek | yeḣTafu: kapıverecek | ebSārahum: gözlerini | kullemā: zaman | eDā'e: aydınlattığı | lehum: onları | meşev: yürürler | fīhi: o(nun ışığı)nda | ve iƶā: zaman | eZleme: karanlık çöktüğü | ǎleyhim: üzerlerine | ḳāmū: dikilip kalırlar | velev: eğer | şā'e: dileseydi | llahu: Allah | leƶehebe: elbette götürürdü | bisem'ǐhim: işitmelerini | ve ebSārihim: ve görmelerini | inne: Şüphesiz | llahe: Allah'ın | ǎlā: üzerine | kulli: her | şey'in: şey | ḳadīrun: gücü yeter | (2:20)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | ǎ'budū: kulluk edin | rabbekumu: Rabbinize | lleƶī: "o ki;" | ḣaleḳakum: sizi yarattı | velleƶīne: "ve o ki;" | min: (siz)-den | ḳablikum: sizden öncekileri | leǎllekum: belki | tetteḳūne: korunursunuz | (2:21)
|Elleƶī: O (Rabb) ki | ceǎle: kıldı | lekumu: sizin için | l-erDe: yeri | firāşen: döşek | ve ssemāe: ve göğü | binā'en: bina | ve enzele: ve indirdi | mine: -ten | s-semāi: gök | māen: su | feeḣrace: çıkardı | bihi: onunla | mine: -den | ṧ-ṧemerāti: çeşitli ürünler | rizḳan: rızık olarak | lekum: sizin için | felā: öyleyse | tec'ǎlū: koşmayın | lillahi: Allah'a | endāden: eşler (denk) | veentum: ve siz de | teǎ'lemūne: bile bile | (2:22)
|ve in: eğer | kuntum: iseniz | : içinde | raybin: şüphe | mimmā: -den | nezzelnā: sana indirdiğimiz | ǎlā: -e | ǎbdinā: kulumuz (Muhammed) | fe'tū: haydi getirin | bisūratin: bir sure | min: | miṧlihi: onun gibi | ved'ǔ: ve çağırın | şuhedā'ekum: şahitlerinizi | min: -dan | dūni: başka | llahi: Allah | in: eğer | kuntum: iseniz | Sādiḳīne: doğru | (2:23)
|fein: yok eğer | lem: | tef'ǎlū: yapmadınızsa | velen: ki asla yapamayacaksınız | tef'ǎlū: | fetteḳū: o halde sakının | n-nāra: ateşten | lletī: ki | veḳūduhā: onun yakıtı | n-nāsu: insanlar | velHicāratu: ve taşlardır | uǐddet: hazırlanmış | lilkāfirīne: inkarcılar için | (2:24)
|ve beşşiri: ve müjdele | elleƶīne: kimseleri | āmenū: inanan | ve ǎmilū: ve işleyen | S-SāliHāti: salih işler | enne: muhakkak | lehum: onlar için vardır | cennātin: cennetler | tecrī: akan | min: -ndan | teHtihā: altları | l-enhāru: ırmaklar | kullemā: her | ruziḳū: rızıklandırıldıklarında | minhā: onlardaki | min: -den | ṧemeratin: meyve | rizḳan: rızk olarak | ḳālū: derler | hāƶā: Bu | lleƶī: şeydir | ruziḳnā: rızıklandığımız | min: -den | ḳablu: daha önce | ve utū: verilmiştir | bihi: onlara | muteşābihen: ona benzer | ve lehum: ve Onların | fīhā: orada | ezvācun: eşler | muTahheratun: tertemiz | ve hum: ve onlar | fīhā: orada | ḣālidūne: ebedi kalacaklardır | (2:25)
|inne: muhakkak | llahe: Allah | : değildir | yesteHyī: çekinecek | en: | yeDribe: misal vermekten | meṧelen: bir örneği | : gibi | beǔDeten: bir sivrisineği | fe mā: hatta olanı | fevḳahā: onun da üstünde | feemmā: gerçekten | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan | feyeǎ'lemūne: bilirler | ennehu: kesinlikle o | l-Haḳḳu: haktır (gerçektir) | min: -nden | rabbihim: Rableri- | ve emmā: ve ise | elleƶīne: edenler | keferū: inkar | feyeḳūlūne: derler ki | māƶā: neyi | erāde: istedi (kasdetti) | llahu: Allah | bihāƶā: bu | meṧelen: misalle | yuDillu: saptırır | bihi: onunla | keṧīran: bir çoğunu | ve yehdī: ve yine yola getirir | bihi: onunla | keṧīran: bir çoğunu | ve mā: -maz | yuDillu: saptır- | bihi: onunla | illā: başkasını | l-fāsiḳīne: fasıklardan | (2:26)
|elleƶīne: onlar ki | yenḳuDūne: bozarlar | ǎhde: (verdikleri) sözü | llahi: Allah'a | min: -dan | beǎ'di: sonra- | mīṧāḳihi: söz verip bağlandıktan | ve yeḳTaǔne: ve keserler | : şeyi | emera: emrettiği | llahu: Allah'ın | bihi: kendisiyle | en: | yūSale: birleştirmesini | ve yufsidūne: ve bozgunculuk yaparlar | : -nde | l-erDi: yeryüzü- | ulāike: işte | humu: onlardır | l-ḣāsirūne: ziyana uğrayanlar | (2:27)
|keyfe: nasıl | tekfurūne: inkar edersiniz | billahi: Allah'a | vekuntum: siz iken | emvāten: ölüler | feeHyākum: O sizi diriltti | ṧumme: sonra | yumītukum: öldürecek | ṧumme: sonra | yuHyīkum: diriltecek | ṧumme: sonra | ileyhi: O'na | turceǔne: döndürüleceksiniz | (2:28)
|huve: O | lleƶī: ki | ḣaleḳa: yarattı | lekum: sizin için | : ne | : varsa | l-erDi: yeryüzünde | cemīǎn: hepsini | ṧumme: sonra | stevā: yöneldi | ilā: -e | s-semāi: gök- | fe sevvāhunne: onları düzenledi | seb'ǎ: yedi | semāvātin: gök (olarak) | ve huve: ve O | bikulli: her | şey'in: şeyi | ǎlīmun: bilir | (2:29)
|ve iƶ: bir zamanlar | ḳāle: dedi ki | rabbuke: Rabbin | lilmelāiketi: meleklere | innī: şüphesiz ben | cāǐlun: yaratacağım | : -nde | l-erDi: yeryüzü- | ḣalīfeten: bir halife | ḳālū: dediler (melekler) | etec'ǎlu: mi yaratacaksın? | fīhā: orada | men: kimse | yufsidu: bozgunculuk yapan | fīhā: orada | ve yesfiku: döken | d-dimā'e: kan | veneHnu: oysa biz | nusebbiHu: tesbih ediyor | biHamdike: seni överek | ve nuḳaddisu: ve takdis ediyoruz | leke: seni | ḳāle: dedi | innī: şüphesiz ben | eǎ'lemu: bilirim | : şeyleri | : değilsiniz | teǎ'lemūne: siz biliyor | (2:30)
|ve ǎlleme: ve öğretti | ādeme: Adem'e | l-esmā'e: isimleri | kullehā: bütün | ṧumme: sonra | ǎraDehum: onları sunup | ǎlā: -e | l-melāiketi: melekler- | feḳāle: ve dedi | enbiūnī: bana söyleyin | biesmā'i: isimlerini | hā'ulā'i: onların | in: eğer | kuntum: iseniz | Sādiḳīne: doğru kimseler | (2:31)
|ḳālū: dediler ki | subHāneke: Seni tesbih ederiz | : yoktur | ǐlme: bilgimiz | lenā: bizim | illā: başka | : şeyden | ǎllemtenā: bize öğrettiğin | inneke: şüphesiz sen | ente: sen | l-ǎlīmu: bilensin | l-Hakīmu: hakim olansın | (2:32)
|ḳāle: (Allah) dedi ki | : EY/HEY/AH | ādemu: Adem | enbi'hum: bunlara haber ver | biesmāihim: onların isimlerini | fe lemmā: ne zaman ki | enbeehum: bunlara haber verince | biesmāihim: onların isimlerini | ḳāle: (Allah) dedi ki | elem: değil miydim? | eḳul: size demiş | lekum: size | innī: şüphesiz ben | eǎ'lemu: bilirim | ğaybe: gayblarını | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | ve eǎ'lemu: ve bilirim | : şeyleri | tubdūne: sizin açıkladıklarınız | ve mā: ve şeyleri | kuntum: olduğunuz | tektumūne: gizlemekte | (2:33)
|ve iƶ: hani | ḳulnā: demiştik | lilmelāiketi: Meleklere | scudū: secde edin | liādeme: Adem'e | fesecedū: hemen secde ettiler | illā: hariç | iblīse: İblis | ebā: kaçındı | vestekbera: ve kibirlendi | ve kāne: ve oldu | mine: -dan | l-kāfirīne: inkarcılar- | (2:34)
|ve ḳulnā: ve dedik ki | : EY/HEY/AH | ādemu: Adem | skun: oturun | ente: sen | ve zevcuke: ve eşin | l-cennete: cennette | ve kulā: ve yeyin | minhā: ondan | rağaden: bol bol | Hayṧu: yerde | şi'tumā: dilediğiniz | velā: -mayın | teḳrabā: yaklaş- | hāƶihi: şu | ş-şecerate: ağaca | fetekūnā: olursunuz | mine: -den | Z-Zālimīne: zalimler- | (2:35)
|feezellehumā: onlar(ın ayağın)ı kaydırdı | ş-şeyTānu: şeytan | ǎnhā: oradan | fe eḣracehumā: çıkardı | mimmā: yerden | kānā: bulundukları | fīhi: içinde | ve ḳulnā: ve dedik ki | hbiTū: inin | beǎ'Dukum: kiminiz | libeǎ'Din: kiminize | ǎduvvun: düşman olarak | velekum: sizin için vardır | : -nde | l-erDi: yeryüzü- | musteḳarrun: kalmak | ve metāǔn: ve nimet | ilā: | Hīnin: bir süre | (2:36)
|feteleḳḳā: derken aldı | ādemu: Adem | min: -nden | rabbihi: Rabbi- | kelimātin: kelimeler | fetābe: tevbesini kabul etti | ǎleyhi: onun | innehu: şüphesiz | huve: O | t-tevvābu: tevbeyi çok kabul edendir | r-raHīmu: çok esirgeyendir | (2:37)
|ḳulnā: dedik | hbiTū: inin | minhā: oradan | cemīǎn: hepiniz | fe immā: zaman | ye'tiyennekum: size geldiği | minnī: benden | huden: bir hidayet | femen: kimler | tebiǎ: uyarsa | hudāye: benim hidayetime | felā: artık yoktur | ḣavfun: bir korku | ǎleyhim: onlara | ve lā: ve olmazlar | hum: onlar | yeHzenūne: üzülenlerden | (2:38)
|velleƶīne: ve kimseler | keferū: inkar eden | ve keƶƶebū: ve yalanlayan | biāyātinā: ayetlerimizi | ulāike: işte onlar | eSHābu: halkıdır | n-nāri: ateş | hum: onlar | fīhā: orada | ḣālidūne: ebedi kalacaklardır | (2:39)
|: EY/HEY/AH | benī: Çocuklar | isrāīle: İsrail | ƶkurū: hatırlayın | niǎ'metiye: ni'metleri | lletī: "o ki;" | en'ǎmtu: ni'metlendirdim | ǎleykum: sizleri | ve evfū: ve tutun | biǎhdī: bana verdiğiniz sözü | ūfi: ben de tutayım | biǎhdikum: size verdiğim sözü | ve iyyāye: ve sadece benden | ferhebūni: korkun | (2:40)
|ve āminū: ve inanın | bimā: şeye | enzeltu: indirdiğim | muSaddiḳan: doğrulayıcı olarak | limā: bulunanı | meǎkum: sizin yanınızda | ve lā: | tekūnū: ve olmayın | evvele: ilk | kāfirin: inkar eden | bihi: onu | ve lā: | teşterū: ve satmayın | biāyātī: benim ayetlerimi | ṧemenen: bedele | ḳalīlen: azıcık | ve iyyāye: ve benden | fetteḳūni: sakının | (2:41)
|ve lā: | telbisū: ve katıştırmayın | l-Haḳḳa: gerçeği | bil-bāTili: batılla | ve tektumū: ve gizlemeyin | l-Haḳḳa: hakkı | veentum: siz | teǎ'lemūne: bildiğiniz halde | (2:42)
|ve eḳīmū: ve doğrulun | S-Salāte: SalâTe/Desteğe | ve ātū: ve verin | z-zekāte: zekatı | verkeǔ: ve eğilin | meǎ: beraber | r-rākiǐyne: eğilenlerle | (2:43)
|ete'murūne: Emretmediniz mi | n-nāse: insanlara | bil-birri: iyilikle | ve tensevne: ve unutuyorsunuz | enfusekum: kendinizi | veentum: ve size | tetlūne: seslendirilen/okunan | l-kitābe: Kitabı/yazgıyı | efelā: -yok mu | teǎ'ḳilūne: akletmek | (2:44)
|vesteǐynū: arayın | biS-Sabri: sabırla | ve SSalāti: ve destekle(zikrullah/mesaj) | ve innehā: ve Kİ o | lekebīratun: büyüklenmesin | illā: başkasına | ǎlā: -üzerine | l-ḣāşiǐyne: dinginlik- | (2:45)
|elleƶīne: onlar ki | yeZunnūne: bilirler | ennehum: şüphesiz onlar | mulāḳū: kavuşacaklardır | rabbihim: Rablerine | ve ennehum: ve gerçekten onlar | ileyhi: O'na | rāciǔne: döneceklerdir | (2:46)
|: EY/HEY/AH | benī: Çocuklar | isrāīle: İsrail | ƶkurū: hatırlayın | niǎ'metiye: ni'metimi | lletī: ki | en'ǎmtu: ni'metlendirdim | ǎleykum: sizi | ve ennī: ve şüphesiz | feDDeltukum: sizi üstün kıldım | ǎlā: üzerine | l-ǎālemīne: alemler | (2:47)
|vetteḳū: ve sakının | yevmen: günden | : | teczī: cezalandırılmaz | nefsun: hiç kimse | ǎn: -den(günahından) | nefsin: kimse- | şey'en: bir şey | ve lā: | yuḳbelu: kabul edilmez | minhā: kimseden | şefāǎtun: şefaat da | ve lā: | yu'ḣaƶu: ve alınmaz | minhā: ondan | ǎdlun: fidye de | ve lā: ve yapılamaz | hum: onlara | yunSarūne: hiçbir yardım | (2:48)
|ve iƶ: hani | necceynākum: sizi kurtarmıştık | min: -nden | āli: ailesi- | fir'ǎvne: Fir'avn | yesūmūnekum: onlar size reva görüyor | sū'e: en kötüsünü | l-ǎƶābi: azabın | yuƶebbiHūne: boğazlayıp | ebnā'ekum: oğullarınızı | ve yesteHyūne: sağ bırakıyorlardı | nisā'ekum: kadınlarınızı | ve fī: ve vardı | ƶālikum: bunda sizin için | belā'un: bir imtihan | min: -den | rabbikum: Rabbiniz- | ǎZīmun: büyük | (2:49)
|ve iƶ: hani | feraḳnā: yarmıştık | bikumu: sizin için | l-beHra: denizi | feenceynākum: sizi kurtarmış | ve eğraḳnā: ve boğmuştuk | āle: ailesini | fir'ǎvne: Fir'avn | veentum: ve siz de | tenZurūne: görüyordunuz | (2:50)
|ve iƶ: hani | veǎdnā: sözleşmiştik | mūsā: Musa ile | erbeǐyne: kırk | leyleten: gece için | ṧumme: sonra | tteḣaƶtumu: siz (tanrı) edinmiştiniz | l-ǐcle: buzağıyı | min: -ndan | beǎ'dihi: onun ardı- | ve entum: ve siz | Zālimūne: zalimlerdiniz | (2:51)
|ṧumme: sonra | ǎfevnā: affetmiştik | ǎnkum: sizi | min: -ndan | beǎ'di: ardı- | ƶālike: bunun | leǎllekum: belki | teşkurūne: şükredersiniz (diye) | (2:52)
|ve iƶ: ve hani | āteynā: vermiştik | mūsā: Musa'ya | l-kitābe: Kitap | velfurḳāne: ve furkan | leǎllekum: belki | tehtedūne: hidayete erersiniz (diye) | (2:53)
|ve iƶ: ve hani | ḳāle: demişti ki | mūsā: Musa | liḳavmihi: kavmine | : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | innekum: şüphesiz sizler | Zelemtum: zulmettiniz | enfusekum: kendinize | biAttiḣāƶikumu: (tanrı) edinmekle | l-ǐcle: buzağıyı | fetūbū: gelin tevbe edin de | ilā: | bāriikum: yaratıcınıza | feḳtulū: ve öldürün | enfusekum: nefislerinizi | ƶālikum: bu | ḣayrun: daha iyidir | lekum: sizin için | ǐnde: katında | bāriikum: yaratıcınız | fetābe: tevbenizi kabul buyurmuş olur | ǎleykum: sizin | innehu: şüphesiz | huve: O | t-tevvābu: tevbeyi çok kabul edendir | r-raHīmu: merhametlidir | (2:54)
|ve iƶ: ve hani | ḳultum: demiştiniz | : EY/HEY/AH | mūsā: Musa | len: | nu'mine: inanmayız | leke: sana | Hattā: kadar | nerā: görünceye | llahe: Allah'ı | cehraten: açıkça | feeḣaƶetkumu: derhal sizi yakalamıştı | S-Sāǐḳatu: yıldırım gürültüsü | veentum: siz de | tenZurūne: bunu görüyordunuz | (2:55)
|ṧumme: sonra | beǎṧnākum: sizi tekrar diriltmiştik | min: -ndan | beǎ'di: ardı- | mevtikum: ölümünüzün | leǎllekum: belki | teşkurūne: şükredersiniz (diye) | (2:56)
|ve Zellelnā: ve gölgelendirdik | ǎleykumu: üstünüze | l-ğamāme: bulutu | ve enzelnā: ve indirdik | ǎleykumu: size | l-menne: kudret helvası | ve sselvā: ve bıldırcın | kulū: yeyin | min: -den | Tayyibāti: güzellikler- | : şeyleri | razeḳnākum: rızık olarak verdiğimiz | ve mā: ve değildi | Zelemūnā: bize zulmediyor | velākin: ama | kānū: idiler | enfusehum: kendilerine | yeZlimūne: zulmetmekteler | (2:57)
|ve iƶ: hani | ḳulnā: demiştik ki | dḣulū: girin | hāƶihi: şu | l-ḳaryete: kente | fekulū: yeyin | minhā: oradan | Hayṧu: yerde | şi'tum: dilediğiniz | rağaden: bol bol | vedḣulū: girin | l-bābe: kapıdan | succeden: secde ederek | ve ḳūlū: ve deyin | HiTTatun: hitta (ya Rabbi bizi affet) | neğfir: biz de bağışlayalım | lekum: sizin | ḣaTāyākum: hatalarınızı | ve senezīdu: ve daha fazlasını vereceğiz | l-muHsinīne: güzel davrananlara | (2:58)
|febeddele: fakat değiştirdiler | elleƶīne: onlar ki | Zelemū: zalimler | ḳavlen: bir sözle | ğayra: başka | lleƶī: | ḳīle: söylenenden | lehum: kendilerine | feenzelnā: biz de indirdik | ǎlā: üzerine | elleƶīne: | Zelemū: zulmedenlerin | riczen: bir azab | mine: -ten | s-semāi: gök- | bimā: dolayı | kānū: yaptıkları | yefsuḳūne: kötülüklerden | (2:59)
|ve iƶi: hani | stesḳā: su istemişti | mūsā: Musa | liḳavmihi: kavmi için | feḳulnā: demiştik | Drib: vur | biǎSāke: asanla | l-Hacera: taşa | fenfecerat: fışkırmıştı | minhu: ondan | ṧnetā: | ǎşrate: on iki | ǎynen: göze (pınar) | ḳad: elbette | ǎlime: bilmişti | kullu: bütün | unāsin: insanlar | meşrabehum: kendi içecekleri yeri | kulū: yeyin | veşrabū: ve için | min: -ından | rizḳi: rızk- | llahi: Allah'ın | ve lā: -mayın | teǎ'ṧev: ve (başkalarına) saldır- | : -nde | l-erDi: yeryüzü- | mufsidīne: bozgunculuk yaparak | (2:60)
|ve iƶ: hani | ḳultum: siz demiştiniz ki | : EY/HEY/AH | mūsā: Musa | len: asla | neSbira: biz dayanamayız | ǎlā: | Taǎāmin: yemeğe | vāHidin: bir | fed'ǔ: du'a et | lenā: bizim için | rabbeke: Rabbine | yuḣric: çıkarsın | lenā: bize | mimmā: şeylerden | tunbitu: bitirdiği | l-erDu: yerin | min: -nden | beḳlihā: sebzesi- | veḳiṧṧāihā: ve acurundan | vefūmihā: ve sarımsağından | veǎdesihā: ve mercimeğinden | ve beSalihā: ve soğanından | ḳāle: dedi ki | etestebdilūne: değiştirmek mi istiyorsunuz? | lleƶī: olanı | huve: o | ednā: daha aşağı | billeƶī': olanla | huve: o | ḣayrun: iyi | hbiTū: inin | miSran: bir şehre | feinne: şüphesiz | lekum: sizin için vardır | : şeyler | seeltum: istediğiniz | ve Duribet: ve vuruldu | ǎleyhimu: üzerlerine | ƶ-ƶilletu: alçaklık | velmeskenetu: ve yoksulluk (damgası) | ve bā'ū: ve uğradılar | biğaDebin: bir gazaba | mine: -tan | llahi: Allah- | ƶālike: işte bu | biennehum: şüphesiz öyle | kānū: oldu | yekfurūne: (çünkü) inkar ediyorlar | biāyāti: ayetlerini | llahi: Allah'ın | ve yeḳtulūne: ve öldürüyorlardı | n-nebiyyīne: peygamberleri | biğayri: etmediği halde | l-Haḳḳi: hak | ƶālike: işte bu | bimā: sebebiyledir | ǎSav: isyan etmeleri | ve kānū: ve oldukları | yeǎ'tedūne: sınırı aşmış | (2:61)
|inne: şüphesiz | elleƶīne: | āmenū: inananlar | velleƶīne: | hādū: ve yahudiler | ve nneSārā: ve hıristiyanlar | ve SSābiīne: ve sabiiler | men: kim | āmene: inanırsa | billahi: Allah'a | velyevmi: ve gününe | l-āḣiri: ahiret | ve ǎmile: ve yaparsa | SāliHen: iyi işler | felehum: onlar için vardır | ecruhum: mükafatları | ǐnde: katında | rabbihim: rablerinin | ve lā: ve yoktur | ḣavfun: korku | ǎleyhim: onlara | ve lā: ve yoktur | hum: onlara | yeHzenūne: hüzün | (2:62)
|ve iƶ: hani | eḣaƶnā: almıştık | mīṧāḳakum: sizin sözünüzü | ve rafeǎ'nā: ve kaldırmıştık | fevḳakumu: üzerinize | T-Tūra: dağı | ḣuƶū: tutun | : şeyi | āteynākum: size verdiğimiz | biḳuvvetin: kuvvetle | veƶkurū: ve hatırlayın | : şeyi | fīhi: içinde olan | leǎllekum: belki de siz | tetteḳūne: korunursunuz | (2:63)
|ṧumme: sonra | tevelleytum: dönmüştünüz | min: -ından | beǎ'di: ard- | ƶālike: bunun | felevlā: eğer olmasaydı | feDlu: iyiliği | llahi: Allah'ın | ǎleykum: size | ve raHmetuhu: ve merhameti | lekuntum: elbette olurdunuz | mine: -dan | l-ḣāsirīne: ziyana uğrayanlar- | (2:64)
|veleḳad: ve elbette | ǎlimtumu: bilmişsinizdir | elleƶīne: | ǎ'tedev: haddi aşanları | minkum: içinizden | : -nde | s-sebti: cumartesi günü- | feḳulnā: işte dedik ki | lehum: onlara | kūnū: olun | ḳiradeten: maymunlar | ḣāsiīne: aşağılık | (2:65)
|feceǎlnāhā: ve bunu yaptık | nekālen: ibretlik bir ceza | limā: şey için | beyne: arasındaki (önündeki) | yedeyhā: onların iki eli | ve mā: ve şey (için) | ḣalfehā: ardından gelen | ve mev'ǐZeten: ve bir öğüt | lilmutteḳīne: müttakiler için | (2:66)
|ve iƶ: hani | ḳāle: demişti | mūsā: Musa | liḳavmihi: kavmine | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ye'murukum: size emrediyor | en: ki | teƶbeHū: kesmenizi | beḳaraten: bir inek | ḳālū: dediler | etetteḣiƶunā: bizimle ediyor musun? | huzuven: alay | ḳāle: dedi | eǔƶu: sığınırım | billahi: Allah'a | en: | ekūne: olmaktan | mine: -den | l-cāhilīne: cahiller- | (2:67)
|ḳālū: dediler | d'ǔ: du'a et | lenā: bizim için | rabbeke: Rabbine | yubeyyin: açıklasın | lenā: bize | : ne olduğunu | hiye: onun | ḳāle: dedi ki | innehu: şüphesiz O | yeḳūlu: diyor ki | innehā: gerçekten o | beḳaratun: bir inektir | : olmayan | fāriDun: yaşlı | ve lā: ve olmayan | bikrun: körpe | ǎvānun: orta yaşlı | beyne: arasında | ƶālike: bunun | fef'ǎlū: haydi yapın | : şeyi | tu'merūne: size emredilen | (2:68)
|ḳālū: dediler ki | d'ǔ: du'a et | lenā: bizim için | rabbeke: Rabbine | yubeyyin: açıklasın | lenā: bize | : nedir | levnuhā: onun rengi | ḳāle: dedi ki | innehu: şüphesiz O | yeḳūlu: diyor | innehā: gerçekten o | beḳaratun: bir inektir | Safrā'u: sarı renginde | fāḳiǔn: parlak | levnuhā: onun rengi | tesurru: sevinç verir | n-nāZirīne: bakanlara | (2:69)
|ḳālū: dediler ki | d'ǔ: du'a et | lenā: bizim için | rabbeke: Rabbine | yubeyyin: açıklasın | lenā: bize | : nasıl bir şey olduğunu | hiye: onun | inne: zira | l-beḳara: o inek | teşābehe: benzer geldi | ǎleynā: bize | ve innā: ama mutlaka biz | in: eğer | şā'e: dilerse | llahu: Allah | lemuhtedūne: hidayeti buluruz | (2:70)
|ḳāle: dedi ki | innehu: şüphesiz O | yeḳūlu: şöyle diyor | innehā: gerçekten o | beḳaratun: bir inektir | : olmayan | ƶelūlun: boyundurluk altında | tuṧīru: sürmek için | l-erDe: yeri | ve lā: | tesḳī: ve sulamaz | l-Harṧe: ekin | musellemetun: kusursuz | : yoktur | şiyete: hiçbir alacası | fīhā: onda | ḳālū: dediler | l-āne: işte şimdi | ci'te: getirdin | bil-Haḳḳi: doğruyu | feƶebeHūhā: ve boğazladılar onu | ve mā: | kādū: az daha | yef'ǎlūne: yapmayacaklardı | (2:71)
|ve iƶ: hani | ḳateltum: siz öldürmüştünüz | nefsen: bir adam | feddāra'tum: birbirinizle atışmıştınız | fīhā: onun hakkında | vallahu: oysa Allah | muḣricun: ortaya çıkarıcıdır | : şeyi | kuntum: olduğunuz | tektumūne: gizlemiş | (2:72)
|feḳulnā: dedik ki | Dribūhu: vurun ona (öldürülene) | bibeǎ'Dihā: (ineğin) bir parçasıyla | keƶālike: işte böylece | yuHyī: diriltir | llahu: Allah | l-mevtā: ölüleri | ve yurīkum: ve size gösterir | āyātihi: ayetlerini | leǎllekum: umulur ki | teǎ'ḳilūne: düşünürsünüz | (2:73)
|ṧumme: sonra yine | ḳaset: katılaştı | ḳulūbukum: kalbleriniz | min: -ından | beǎ'di: ard- | ƶālike: bunun | fehiye: şimdi onlar | kālHicārati: taş gibi | ev: hatta | eşeddu: daha da | ḳasveten: katıdır | ve inne: çünkü | mine: | l-Hicārati: öyle taş | lemā: var ki | yetefecceru: fışkırır | minhu: içinden | l-enhāru: ırmaklar | ve inne: ve şüphesiz | minhā: öylesi de | lemā: var ki | yeşşeḳḳaḳu: çatlayıverir de | feyeḣrucu: çıkar | minhu: ondan | l-māu: su | ve inne: ve şüphesiz | minhā: ondan | lemā: öylesi de var ki | yehbiTu: aşağı yuvarlanır | min: -ndan | ḣaşyeti: korkusu- | llahi: Allah | ve mā: ve değildir | llahu: Allah | biğāfilin: gafil | ǎmmā: -dan | teǎ'melūne: yaptıklarınız- | (2:74)
|efeteTmeǔne: umuyor musunuz? | en: ki | yu'minū: inanacaklar | lekum: size | veḳad: oysa | kāne: vardı ki | ferīḳun: bir grup | minhum: bunlardan | yesmeǔne: işitirlerdi de | kelāme: sözünü | llahi: Allah'ın | ṧumme: sonra | yuHarrifūnehu: onu değiştirirlerdi | min: -ından | beǎ'di: ard- | : | ǎḳalūhu: düşünüp akıl erdirdikten | vehum: ve onlar | yeǎ'lemūne: bildikleri halde | (2:75)
|ve iƶā: zaman | leḳū: rastladıkları | elleƶīne: kimselerle | āmenū: inanan | ḳālū: derler | āmennā: inandık | veiƶā: zaman | ḣalā: yalnız kaldıkları | beǎ'Duhum: onların bazısı | ilā: -na | beǎ'Din: bazısı- | ḳālū: derler | etuHaddiṧūnehum: onlara haber mi veriyorsunuz | bimā: şeyleri | feteHa: açtığı | llahu: Allah'ın | ǎleykum: size | liyuHāccūkum: sizin aleyhinizde delil olarak kullansınlar | bihi: onu | ǐnde: katında | rabbikum: Rabbiniz | efelā: | teǎ'ḳilūne: Aklınızı kullanmıyor musunuz? | (2:76)
|evelā: | yeǎ'lemūne: bilmiyorlar mı ki? | enne: şüphesiz | llahe: Allah | yeǎ'lemu: bilir | : şeyleri | yusirrūne: onların gizledikleri | ve mā: ve şeyleri | yuǎ'linūne: açığa vurdukları | (2:77)
|ve minhum: onların içinde vardır | ummiyyūne: ümmiler | : | yeǎ'lemūne: bilmezler | l-kitābe: Kitabı | illā: dışında | emāniyye: kuruntuları | ve in: | hum: onlar | illā: sadece | yeZunnūne: zannediyorlar | (2:78)
|feveylun: vay haline | lilleƶīne: o kimselerin ki | yektubūne: yazıyorlar | l-kitābe: Kitabı | bieydīhim: elleriyle | ṧumme: sonra | yeḳūlūne: diyorlar | hāƶā: bu | min: | ǐndi: katındandır | llahi: Allah | liyeşterū: satmak için | bihi: onu | ṧemenen: paraya | ḳalīlen: azıcık | feveylun: vay haline | lehum: onların | mimmā: ötürü | ketebet: yazdığından | eydīhim: ellerinin | ve veylun: vay haline | lehum: onların | mimmā: ötürü | yeksibūne: kazandıklarından | (2:79)
|ve ḳālū: Bir de dediler ki | len: asla | temessenā: bize dokunmayacaktır | n-nāru: ateş | illā: dışında | eyyāmen: gün | meǎ'dūdeten: sayılı birkaç | ḳul: De ki | etteḣaƶtum: aldınız mı? | ǐnde: katında | llahi: Allah | ǎhden: bir söz (bu hususta) | felen: öyleyse | yuḣlife: dönmez | llahu: Allah | ǎhdehu: sözünden | em: yoksa | teḳūlūne: söylüyorsunuz | ǎlā: hakkında | llahi: Allah | : bir şey | : | teǎ'lemūne: bilmediğiniz | (2:80)
|belā: evet | men: kim | kesebe: kazanır | seyyieten: bir günah | ve eHāTat: ve kuşatmış olursa | bihi: kendisini | ḣaTiyetuhu: suçu | feulāike: işte onlar | eSHābu: halkıdır | n-nāri: ateş | hum: onlar | fīhā: orada | ḣālidūne: sürekli kalacaklardır | (2:81)
|velleƶīne: kimseler | āmenū: inanan | ve ǎmilū: ve yapanlar | S-SāliHāti: yararlı işler | ulāike: işte onlar da | eSHābu: halkıdır | l-cenneti: cennet | hum: onlar | fīhā: orada | ḣālidūne: sürekli kalacaklardır | (2:82)
|ve iƶ: ve hani | eḣaƶnā: biz almıştık | mīṧāḳa: bir söz | benī: oğullarından | isrāīle: İsrail | : | teǎ'budūne: kulluk etmeyeceksiniz | illā: başkasına | llahe: Allah'tan | ve bil-vālideyni: ve anaya-babaya | iHsānen: iyilik edeceksiniz | ve ƶī: ve | l-ḳurbā: yakınlara | velyetāmā: ve yetimlere | velmesākīni: ve yoksullara | ve ḳūlū: ve söyleyin | linnāsi: insanlara | Husnen: güzeli | ve eḳīmū: ve doğrulun | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe | ve ātū: ve verin | z-zekāte: zekatı | ṧumme: sonra | tevelleytum: döndünüz | illā: hariç | ḳalīlen: pek azınız | minkum: sizden olan | ve entum: ve siz | muǎ'riDūne: yüz çeviriyorsunuz | (2:83)
|ve iƶ: hani | eḣaƶnā: almıştık | mīṧāḳakum: sizden kesin söz | : | tesfikūne: dökmeyeceksiniz | dimā'ekum: birbirinizin kanını | ve lā: | tuḣricūne: çıkarmayacaksınız | enfusekum: birbirinizi | min: -dan | diyārikum: yurtlarınız- | ṧumme: sonra | eḳrartum: kabul etmiştiniz | veentum: ve siz | teşhedūne: şahidsiniz | (2:84)
|ṧumme: Ama | entum: siz | hā'ulā'i: | teḳtulūne: öldürüyorsunuz | enfusekum: birbirinizi | ve tuḣricūne: ve çıkarıyorsunuz | ferīḳan: bir grubu | minkum: sizden | min: | diyārihim: yurtlarından | teZāherūne: birleşiyorsunuz | ǎleyhim: onlara karşı | bil-iṧmi: günah | vel'ǔdvāni: ve düşmanlıkla | ve in: ve eğer | ye'tūkum: size geldiklerinde | usārā: esir olarak | tufādūhum: fidyelerini veriyorsunuz | vehuve: ve o | muHarramun: yasaklanmış iken | ǎleykum: size | iḣrācuhum: onları çıkarmak | efetu'minūne: yoksa siz inanıyorsunuz da | bibeǎ'Di: bir kısmına | l-kitābi: Kitabın | ve tekfurūne: inkar mı ediyorsunuz | bibeǎ'Din: bir kısmını | femā: nedir? | cezā'u: cezası | men: kimsenin | yef'ǎlu: yapan | ƶālike: bunu | minkum: sizden | illā: başka | ḣizyun: rezil olmaktan | : -nda | l-Hayāti: hayatı- | d-dunyā: dünya | ve yevme: ve gününde | l-ḳiyāmeti: kıyamet | yuraddūne: onlar itilirler | ilā: | eşeddi: en şiddetlisine | l-ǎƶābi: azabın | ve mā: değildir | llahu: Allah | biğāfilin: gafil | ǎmmā: -dan | teǎ'melūne: yaptıklarınız- | (2:85)
|ulāike: işte onlar | elleƶīne: kimselerdir | şteravu: satın alan | l-Hayāte: hayatını | d-dunyā: dünya | bil-āḣirati: ahireti verip | felā: | yuḣaffefu: hiç hafifletilmez | ǎnhumu: onlardan | l-ǎƶābu: azab | ve lā: ve hiç | hum: onlara | yunSarūne: yardım edilmez | (2:86)
|veleḳad: ve andolsun | āteynā: verdik | mūsā: Musa'ya | l-kitābe: Kitabı | ve ḳaffeynā: birbiri ardınca gönderdik | min: -ndan | beǎ'dihi: arkası- | bir-rusuli: peygamberler | ve āteynā: ve verdik | ǐysā: Îsa'ya | bne: oğlu | meryeme: Meryem | l-beyyināti: açık deliller | ve eyyednāhu: ve onu destekledik | birūHi: Ruh ile (Ruh'ül-Kudüs) | l-ḳudusi: Kudüs (Ruh'ül-Kudüs) | efekullemā: öyle mi? | cā'ekum: size gelse | rasūlun: bir peygamber | bimā: şey ile | : | tehvā: istemediği | enfusukumu: canınızın | stekbertum: büyüklük taslayarak | feferīḳan: kimini | keƶƶebtum: yalanlayacak | ve ferīḳan: kimini de | teḳtulūne: öldüreceksiniz | (2:87)
|ve ḳālū: ve dediler | ḳulūbunā: kalblerimiz | ğulfun: perdelidir | bel: bilakis | leǎnehumu: onları la'netlemiştir | llahu: Allah | bikufrihim: inkarlarından dolayı | feḳalīlen: artık çok az | : | yu'minūne: inanırlar | (2:88)
|velemmā: Ne zaman ki | cā'ehum: onlara geldi | kitābun: bir Kitap (Kur'an) | min: | ǐndi: katından | llahi: Allah | muSaddiḳun: doğrulayıcı | limā: şeyi | meǎhum: yanlarında bulunan (Tevrat)ı | vekānū: ve idiler | min: | ḳablu: daha önce | yesteftiHūne: yardım istedikleri | ǎlā: karşı | elleƶīne: kimselere | keferū: inkar eden | felemmā: ne zaman | cā'ehum: kendilerine gelince | : şey | ǎrafū: o bildikleri (Kur'an) | keferū: inkar ettiler | bihi: onu | feleǎ'netu: artık la'neti | llahi: Allah'ın | ǎlā: üzerine olsun! | l-kāfirīne: inkarcıların | (2:89)
|bi'semā: ne kötüdür | şterav: sattıkları şey | bihi: onunla | enfusehum: kendilerini | en: için | yekfurū: inkar etmek | bimā: şeyi | enzele: indirdiği | llahu: Allah'ın | beğyen: çekemeyerek | en: | yunezzile: (vahiy) indirmesini | llahu: Allah'ın | min: | feDlihi: lutfundan | ǎlā: üzerine | men: kimsenin | yeşā'u: dilediği | min: -ndan | ǐbādihi: kulları- | febā'ū: uğradılar | biğaDebin: gazab | ǎlā: üstüne | ğaDebin: gazaba | velilkāfirīne: ve inkar edenler için | ǎƶābun: bir azab vardır | muhīnun: alçaltıcı | (2:90)
|ve iƶā: zaman | ḳīle: denildiği | lehum: onlara | āminū: inanın | bimā: şeye | enzele: indirdiği | llahu: Allah'ın | ḳālū: derler | nu'minu: inanırız | bimā: şeye | unzile: indirilen | ǎleynā: bize | ve yekfurūne: ve inkar ederler | bimā: şeyi | verā'ehu: ondan sonra gelen | vehuve: halbuki o | l-Haḳḳu: haktır | muSaddiḳan: doğrulayan | limā: şeyi | meǎhum: yanlarında bulunan | ḳul: de ki | felime: neden? | teḳtulūne: öldürüyordunuz | enbiyā'e: peygamberlerini | llahi: Allah'ın | min: | ḳablu: daha önce | in: gerçekten | kuntum: idiyseniz | mu'minīne: inanıyor | (2:91)
|veleḳad: Andolsun | cā'ekum: size gelmişti | mūsā: Musa | bil-beyyināti: apaçık delillerle | ṧumme: sonra | tteḣaƶtumu: (ilah) edinmiştiniz | l-ǐcle: buzağıyı | min: -ndan | beǎ'dihi: ardı- | ve entum: ve siz | Zālimūne: zalimler olarak | (2:92)
|ve iƶ: hani bir zaman | eḣaƶnā: almıştık | mīṧāḳakum: kesin sözünüzü | ve rafeǎ'nā: ve kaldırmıştık | fevḳakumu: üzerinize | T-Tūra: Tur(dağın)ı | ḣuƶū: tutun | : şeyi | āteynākum: size verdiğimiz | biḳuvvetin: kuvvetle | vesmeǔ: dinleyin (demiştik) | ḳālū: dediler | semiǎ'nā: dinledik | ve ǎSaynā: ve isyan ettik | ve uşribū: ve içirildi | : | ḳulūbihimu: kalblerine | l-ǐcle: buzağı (sevgisi) | bikufrihim: inkarlarıyla | ḳul: de ki | bi'semā: ne kötü şey | ye'murukum: size emrediyor | bihi: onunla | īmānukum: imanınız | in: eğer | kuntum: iseniz | mu'minīne: inanan kimseler | (2:93)
|ḳul: de ki | in: eğer | kānet: ise | lekumu: size ait | d-dāru: yurdu | l-āḣiratu: ahiret | ǐnde: katında | llahi: Allah | ḣāliSaten: gerçekten | min: (değil de) | dūni: başkasının | n-nāsi: insanlardan | fetemennevu: haydi temenni edin | l-mevte: ölümü | in: eğer | kuntum: iseniz | Sādiḳīne: sözünüzde doğru | (2:94)
|velen: | yetemennevhu: fakat (ölümü) istemezler | ebeden: asla | bimā: dolayı | ḳaddemet: yapıp sunduğu işlerden | eydīhim: ellerinin | vallahu: Allah | ǎlīmun: bilir | biZ-Zālimīne: zalimleri | (2:95)
|veletecidennehum: onları bulursun | eHraSa: en düşkünü | n-nāsi: insanların | ǎlā: | Hayātin: hayata | ve mine: | elleƶīne: kimselerden | eşrakū: ortak koşan(lar) | yeveddu: ister | eHaduhum: her biri | lev: olsa | yuǎmmeru: yaşatılmasını | elfe: bin | senetin: yıl | vemā: ve değildir | huve: o | bimuzeHziHihi: onu uzaklaştıracak | mine: -dan | l-ǎƶābi: azab- | en: oysa | yuǎmmera: (o kadar) yaşaması | vallahu: Allah | beSīrun: görüyor | bimā: şeyleri | yeǎ'melūne: yaptıkları | (2:96)
|ḳul: de ki | men: kim | kāne: ise (bilsin ki) | ǎduvven: düşmandır | licibrīle: Cebrail'e | feinnehu: şüphesiz o | nezzelehu: onu indirmiştir | ǎlā: | ḳalbike: kalbine | biiƶni: izniyle | llahi: Allah'ın | muSaddiḳan: doğrulayıcı olarak | limā: | beyne: | yedeyhi: kendinden öncekileri | ve huden: ve hidayet | ve buşrā: ve müjdeci | lilmu'minīne: inananlar için | (2:97)
|men: kim | kāne: ise | ǎduvven: düşman | lillahi: Allah'a | ve melāiketihi: ve meleklerine | ve rusulihi: ve resullerine | ve cibrīle: ve Cebrail'e | ve mīkāle: ve Mikail'e | feinne: şüphesiz | llahe: Allah da | ǎduvvun: düşmanıdır | lilkāfirīne: inkar edenlerin | (2:98)
|veleḳad: andolsun | enzelnā: indirdik | ileyke: sana | āyātin: ayetler | beyyinātin: apaçık | ve mā: ve etmez | yekfuru: inkar | bihā: onları | illā: başkası | l-fāsiḳūne: fasıklardan | (2:99)
|evekullemā: ne zaman | ǎāhedū: anlaştılarsa | ǎhden: ahitle | nebeƶehu: onu bozdular | ferīḳun: bir grup | minhum: onlardan | bel: zaten | ekṧeruhum: çokları | : | yu'minūne: inanmazlar | (2:100)
|velemmā: ne zaman | cā'ehum: onlara geldiyse | rasūlun: bir elçi | min: | ǐndi: katından | llahi: Allah'ın | muSaddiḳun: doğrulayan | limā: şeyleri | meǎhum: yanlarındaki | nebeƶe: attılar | ferīḳun: bir gurup | mine: | elleƶīne: kendilerine | ūtū: verilenlerden | l-kitābe: kitap | kitābe: kitabı | llahi: Allah'ın | verā'e: arkasına | Zuhūrihim: sırtlarının | keennehum: sanki gibi | : | yeǎ'lemūne: bilmiyorlarmış | (2:101)
|vettebeǔ: ve uydular | : şeye | tetlū: uyduduğu | ş-şeyāTīnu: şeytanların | ǎlā: hakkında | mulki: mülkü | suleymāne: Süleyman'ın | ve mā: | kefera: küfre girmedi | suleymānu: Süleyman | velākinne: fakat | ş-şeyāTīne: şeytanlar | keferū: küfre girdiler | yuǎllimūne: öğreterek | n-nāse: insanlara | s-siHra: sihri | ve mā: ve şeyi | unzile: indirilen | ǎlā: | l-melekeyni: iki meleğe | bibābile: Babil'de | hārūte: Harut | ve mārūte: ve Marut (isimli) | ve mā: | yuǎllimāni: onlar öğretmezlerdi | min: | eHadin: hiç kimseye | Hattā: | yeḳūlā: demedikçe | innemā: şüphesiz | neHnu: biz | fitnetun: fitneyiz | felā: | tekfur: sakın küfre girmeyin | feyeteǎllemūne: fakat öğreniyorlardı | minhumā: bunlardan | : şeyi | yuferriḳūne: ayıran | bihi: onunla | beyne: arasını | l-mer'i: eşi | ve zevcihi: ve karısının | ve mā: ve değildir | hum: ama onlar | biDārrīne: zarar veriyor | bihi: onunla | min: | eHadin: hiç kimseye | illā: başka | biiƶni: izninden | llahi: Allah'ın | ve yeteǎllemūne: onlar öğreniyorlardı | : şeyi | yeDurruhum: zarar veren | ve lā: değil | yenfeǔhum: yarar vereni | veleḳad: andolsun | ǎlimū: gayet iyi biliyorlardı ki | lemeni: kimsenin | şterāhu: onu satın alan | : yoktur | lehu: onun | : | l-āḣirati: ahirette | min: | ḣalāḳin: bir nasibi | velebi'se: ve ne kötüdür | : şey | şerav: sattıkları | bihi: onunla | enfusehum: kendilerini | lev: keşke | kānū: | yeǎ'lemūne: (bunu) bilselerdi! | (2:102)
|velev: ve eğer | ennehum: şüphesiz onlar | āmenū: iman etseler | vetteḳav: ve sakınmış olsalardı | lemeṧūbetun: sevabı | min: | ǐndi: katından | llahi: Allah'ın | ḣayrun: daha hayırlı (olurdu) | lev: keşke | kānū: idi | yeǎ'lemūne: bilseler | (2:103)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | : | teḳūlū: demeyin | rāǐnā: Ra'ina (bizi gözet yahut: kaba söz) | ve ḳūlū: deyin | nZurnā: unzurna (bize bak) | vesmeǔ: ve dinleyin | velilkāfirīne: ve kafirler için vardır | ǎƶābun: bir azab | elīmun: acı | (2:104)
|: | yeveddu: arzu etmezler | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | min: -nden | ehli: ehli- | l-kitābi: kitab | ve lā: | l-muşrikīne: ve müşriklerden | en: | yunezzele: indirilmesini | ǎleykum: size | min: hiçbir | ḣayrin: hayır | min: -den | rabbikum: rabbiniz- | vallahu: oysa Allah | yeḣteSSu: tahsis eder | biraHmetihi: rahmetini | men: kimseye | yeşā'u: dilediği | vallahu: Allah | ƶū: sahibidir | l-feDli: lutuf | l-ǎZīmi: büyük | (2:105)
|: ne ki | nenseḣ: biz neshedersek | min: (bir parça) | āyetin: ayeti | ev: veya | nunsihā: onu unutturursak | ne'ti: getiririz | biḣayrin: daha iyisini | minhā: ondan | ev: ya da | miṧlihā: benzerini | elem: | teǎ'lem: bilmez misin? | enne: şüphesiz | llahe: Allah'ın | ǎlā: | kulli: her | şey'in: şeye | ḳadīrun: gücü yeter | (2:106)
|elem: | teǎ'lem: bilmez misin? | enne: şüphesiz | llahe: Allah | lehu: onundur | mulku: mülkü | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | ve mā: ve yoktur | lekum: size | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | min: hiçbir | veliyyin: koruyucu | ve lā: ve (ne de) | neSīrin: bir yardımcı | (2:107)
|em: yoksa | turīdūne: arzu (mu) ediyorsunuz? | en: | teselū: istekte bulunmayı | rasūlekum: rasulunüzden | kemā: gibi | suile: istedikleri | mūsā: Musa'dan | min: | ḳablu: daha önce | ve men: ve kim | yetebeddeli: değiştirirse | l-kufra: inkarı | bil-īmāni: imana | feḳad: şüphesiz (o) | Delle: sapıtmıştır | sevā'e: dümdüz | s-sebīli: yolu | (2:108)
|vedde: isterler | keṧīrun: bir çoğu | min: -nden | ehli: ehli- | l-kitābi: kitap | lev: şayet | yeruddūnekum: sizi döndürmek | min: | beǎ'di: sonra | īmānikum: imanınızdan | kuffāran: kafirler olarak | Haseden: hasetle | min: | ǐndi: | enfusihim: içlerindeki | min: | beǎ'di: sonra | : | tebeyyene: apaçık belli olduktan | lehumu: onlara | l-Haḳḳu: gerçek | feǎ'fū: affedin | veSfeHū: hoş görün | Hattā: kadar | ye'tiye: getirinceye | llahu: Allah | biemrihi: emrini | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ǎlā: | kulli: her | şey'in: şeye | ḳadīrun: gücü yetendir | (2:109)
|ve eḳīmū: ve doğrulun | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe | ve ātū: ve verin | z-zekāte: zekatı | ve mā: ne ki | tuḳaddimū: ne gönderirsiniz | lienfusikum: kendiniz için | min: | ḣayrin: hayırdan | tecidūhu: bulursunuz | ǐnde: katında | llahi: Allah'ın | inne: şüphesiz | llahe: Allah | bimā: şeyleri | teǎ'melūne: yaptıklarınız | beSīrun: görür | (2:110)
|ve ḳālū: ve dediler | len: | yedḣule: asla giremez | l-cennete: cennete | illā: başkası | men: kimseden | kāne: olan | hūden: Yahudi | ev: veyahut | neSārā: hıristiyan | tilke: işte bu | emāniyyuhum: onların kuruntusudur | ḳul: de ki | hātū: getirin | burhānekum: delilinizi | in: eğer | kuntum: iseniz | Sādiḳīne: doğru | (2:111)
|belā: hayır | men: kim | esleme: teslim ederse | vechehu: yüzünü | lillahi: Allah'a | ve huve: ve o | muHsinun: işini güzel yaparak | fe lehu: Zira onlar/onlarsa | ecruhu: mükafatı | ǐnde: yanındadır | rabbihi: Rabbinin | ve lā: ve yoktur | ḣavfun: korku | ǎleyhim: onlara | ve lā: ve yoktur | hum: onlara | yeHzenūne: üzülmek | (2:112)
|ve ḳāleti: ve dediler ki | l-yehūdu: Yahudiler | leyseti: değiller | n-neSārā: Hıristiyanlar | ǎlā: üzerinde | şey'in: bir şey (temel) | ve ḳāleti: ve dediler ki | n-neSārā: Hıristiyanlar da | leyseti: değildirler | l-yehūdu: Yahudiler | ǎlā: üzerinde | şey'in: bir şey (temel) | vehum: oysa onlar | yetlūne: okuyorlar | l-kitābe: Kitabı | keƶālike: böylece | ḳāle: söylediler | elleƶīne: kimseler | : | yeǎ'lemūne: bilmeyen(ler) | miṧle: benzerini | ḳavlihim: onların sözlerinin | fallahu: artık Allah | yeHkumu: hüküm verecektir | beynehum: aralarında | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | fīmā: şey hakkında | kānū: oldukları | fīhi: onda | yeḣtelifūne: ihtilaf halinde | (2:113)
|ve men: ve kim olabilir | eZlemu: daha zalim | mimmen: kimseden | meneǎ: men eden | mesācide: mescidlerinde | llahi: Allah'ın | en: | yuƶkera: anılmasına | fīhā: içinde | ismuhu: isminin | ve seǎā: ve çalışandan | : | ḣarābihā: onların harabolmasına | ulāike: işte | : yoktur | kāne: olmaları | lehum: onlar için | en: | yedḣulūhā: girmeleri | illā: dışında | ḣāifīne: korka korka | lehum: onlar için vardır | : | d-dunyā: dünyada | ḣizyun: rezillik | ve lehum: ve Onların | : | l-āḣirati: ahirette | ǎƶābun: azap | ǎZīmun: büyük bir | (2:114)
|velillahi: ve Allah'ındır | l-meşriḳu: doğu da | velmeğribu: batı da | feeynemā: nereye | tuvellū: dönerseniz | feṧemme: oradadır | vechu: yüzü (zatı) | llahi: Allah'ın | inne: şüphesiz | llahe: Allah'(ın) | vāsiǔn: (rahmeti ve ni'meti) boldur | ǎlīmun: (her şeyi) bilendir | (2:115)
|ve ḳālū: ve dediler ki | tteḣaƶe: edindi | llahu: Allah | veleden: çocuk | subHānehu: O yücedir | bel: bilakis | lehu: onundur | : ne varsa | : | s-semāvāti: göklerde | vel'erDi: ve yerde | kullun: hepsi | lehu: O'na | ḳānitūne: boyun eğmiştir | (2:116)
|bedīǔ: (O) yaratıcısıdır | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | ve iƶā: zaman | ḳaDā: hükmettiği | emran: bir işe (şeye) | feinnemā: şüphesiz sadece | yeḳūlu: der | lehu: ona | kun: ol | fe yekūnu: hemen oluverir | (2:117)
|ve ḳāle: dediler ki | elleƶīne: kimseler | : | yeǎ'lemūne: bilmeyen(ler) | levlā: değil miydi? | yukellimunā: bizimle konuşmalı | llahu: Allah | ev: ya da | te'tīnā: bize gelmeli | āyetun: bir ayet (mu'cize) | keƶālike: işte böyle | ḳāle: söyle(mişler)di | elleƶīne: kimseler | min: | ḳablihim: onlardan önceki(ler de) | miṧle: benzerini | ḳavlihim: onların dediklerinin | teşābehet: birbirine benzedi | ḳulūbuhum: kalbleri | ḳad: elbette | beyyennā: iyice açıkladık | l-āyāti: ayetleri | liḳavmin: kavimler için | yūḳinūne: bilmek isteyen | (2:118)
|innā: doğrusu biz | erselnāke: seni gönderdik | bil-Haḳḳi: gerçekle | beşīran: müjdeleyici | ve neƶīran: ve uyarıcı olarak | ve lā: değilsin | tuselu: sen sorumlu | ǎn: | eSHābi: halkından | l-ceHīmi: cehennem | (2:119)
|velen: ve olmazlar | terDā: razı | ǎnke: senden | l-yehūdu: (ne) yahudiler | ve lā: (ne de) | n-neSārā: hıristiyanlar | Hattā: kadar | tettebiǎ: sen uyuncaya | milletehum: onların milletine (dinine) | ḳul: de ki | inne: şüphesiz | hudā: hidayeti | llahi: Allah'ın | huve: odur | l-hudā: asıl doğru yol | veleini: eğer | ttebeǎ'te: uyarsan | ehvā'ehum: onların arzularına | beǎ'de: sonra | lleƶī: | cā'eke: sana gelen | mine: -den | l-ǐlmi: ilim- | : yoktur | leke: sana | mine: | llahi: Allah'tan | min: hiç | veliyyin: bir dost | ve lā: ve hiç | neSīrin: bir yardımcı | (2:120)
|elleƶīne: kimseler | āteynāhumu: kendilerine verdiğimiz | l-kitābe: Kitabı | yetlūnehu: onu okuyanlar | Haḳḳa: doğru bir | tilāvetihi: okuyuşla | ulāike: işte onlar | yu'minūne: inananlardır | bihi: ona | ve men: ve kim | yekfur: inkar ederse | bihi: onu | feulāike: işte | humu: onlar | l-ḣāsirūne: ziyana uğrayanlardır | (2:121)
|: EY/HEY/AH | benī: Çocuklar | isrāīle: İsrail | ƶkurū: hatırlayın | niǎ'metiye: ni'meti | lletī: | en'ǎmtu: verdiğim | ǎleykum: size | ve ennī: gerçekten | feDDeltukum: sizi üstün kıldığımı | ǎlā: üzerine | l-ǎālemīne: alemler | (2:122)
|vetteḳū: sakının | yevmen: şu günden (ki) | : | teczī: cezasını çekmez | nefsun: kimse | ǎn: | nefsin: kimsenin | şey'en: bir şeyle | ve lā: | yuḳbelu: ve kabul edilmez | minhā: ondan | ǎdlun: fidye | ve lā: | tenfeǔhā: ona fayda vermez | şefāǎtun: şefaat | ve lā: | hum: onlara | yunSarūne: yardım da edilmez | (2:123)
|ve iƶi: zaman | btelā: imtihan ettiği | ibrāhīme: İbrahim'i | rabbuhu: Rabbi | bikelimātin: kelimelerle | fe etemmehunne: o da onları tamamlamıştı | ḳāle: (Allah) dedi ki | innī: şüphesiz ben | cāǐluke: seni yapacağım | linnāsi: insanlar için | imāmen: önder | ḳāle: (İbrahim) dedi ki | ve min: -dan da | ƶurrīyetī: benim soyum- | ḳāle: buyurdu | : | yenālu: ulaşmaz | ǎhdī: ahdim | Z-Zālimīne: zalimlere | (2:124)
|ve iƶ: hani | ceǎlnā: biz kıldık | l-beyte: Yapı | meṧābeten: toplanma yeri | linnāsi: insanlara | ve emnen: ve güven yeri | vetteḣiƶū: siz de edinin | min: -ından | meḳāmi: makam- | ibrāhīme: İbrahim'in | muSallen: destekleyen/destekleyici | ve ǎhidnā: ve emretmiştik | ilā: | ibrāhīme: İbrahim'e | ve ismāǐyle: ve İsma'il'e | en: | Tahhirā: -temizlemek | beytiye: Yapıları | liTTāifīne: tavaf edenler için | vel'ǎākifīne: ibadete kapananlar | ve rrukkeǐ: ve rüku edenler | s-sucūdi: secde edenler | (2:125)
|ve iƶ: ve hani | ḳāle: demişti ki | ibrāhīmu: İbrahim | rabbi: Rabbim | c'ǎl: kıl | hāƶā: bu | beleden: şehri | āminen: güvenli | verzuḳ: ve rızıklandır | ehlehu: halkını | mine: | ṧ-ṧemerāti: ürünlerle | men: kimseleri | āmene: inanan | minhum: onlardan | billahi: Allah'a | velyevmi: ve gününe | l-āḣiri: ahiret | ḳāle: (Rabbi) buyurdu ki | ve men: kimseyi | kefera: inkar eden | feumettiǔhu: onu geçindiririm | ḳalīlen: az bir (süre) | ṧumme: sonra | eDTarruhu: onu mahkum ederim | ilā: | ǎƶābi: azabına | n-nāri: cehennem | ve bi'se: ve ne kötü | l-meSīru: dönüş yeridir | (2:126)
|ve iƶ: ve zaman | yerfeǔ: yükselttiği | ibrāhīmu: İbrahim | l-ḳavāǐde: temellendirdiği | mine: -dan | l-beyti: Yapı | ve ismāǐylu: İsma'il'(le beraber) | rabbenā: Rabbi'imiz | teḳabbel: kabul buyur | minnā: bizden | inneke: kuşkusuz sen | ente: (yalnız) sen | s-semīǔ: işitensin | l-ǎlīmu: bilensin | (2:127)
|rabbenā: Rabbimiz | vec'ǎlnā: bizi yap | muslimeyni: teslim olanlardan | leke: sana | ve min: | ƶurriyyetinā: neslimizden de | ummeten: bir ümmet (çıkar) | muslimeten: teslim olan | leke: sana | ve erinā: ve bize göster | menāsikenā: ibadet yollarımızı | ve tub: ve tevbemizi kabul et | ǎleynā: bizden | inneke: şüphesiz sen | ente: (ancak) sensin | t-tevvābu: tevbeleri kabul eden | r-raHīmu: çok merhametli olan | (2:128)
|rabbenā: Rabbimiz | veb'ǎṧ: gönder | fīhim: onlara | rasūlen: bir elçi | minhum: kendi içlerinden | yetlū: okuyacak | ǎleyhim: kendilerine | āyātike: senin ayetlerini | ve yuǎllimuhumu: ve onlara öğretecek | l-kitābe: Kitabı | velHikmete: ve hikmeti | ve yuzekkīhim: ve onları temizleyecek | inneke: şüphesiz sensin | ente: yalnız sen | l-ǎzīzu: Aziz olan | l-Hakīmu: Hakim olan | (2:129)
|ve men: ve kim ki | yerğabu: yüz çevirir | ǎn: | milleti: milletinden (dininden) | ibrāhīme: İbrahim'in | illā: başka | men: kimseen | sefihe: sefih kılan | nefsehu: nefsini | veleḳadi: Andolsun ki | STafeynāhu: biz onu seçmiştik | : | d-dunyā: dünyada | ve innehu: ve şüphesiz o | : | l-āḣirati: ahirette de | lemine: | S-SāliHīne: salihlerdendir | (2:130)
|: hani | ḳāle: demişti | lehu: ona | rabbuhu: Rabbi | eslim: İslam ol (teslim ol) | ḳāle: dedi | eslemtu: teslim oldum | lirabbi: Rabbine | l-ǎālemīne: alemlerin | (2:131)
|ve veSSā: ve vasiyyet etti | bihā: bunu | ibrāhīmu: İbrahim | benīhi: kendi oğullarına | ve yeǎ'ḳūbu: ve Ya'kub da | : EY/HEY/AH | benī: Çocuklar | inne: şüphesiz | llahe: Allah | STafā: seçti | lekumu: sizin için | d-dīne: bu dini | felā: | temūtunne: öyleyse ölmeyin | illā: başka (bir şekilde) | veentum: sizler | muslimūne: müslümanlar olmaktan | (2:132)
|em: yoksa | kuntum: siz | şuhedā'e: şahit miydiniz | : zaman | HaDera: geldiği | yeǎ'ḳūbe: Ya'kub'a | l-mevtu: ölüm hali | : o zaman | ḳāle: (Ya'kub) dedi ki | libenīhi: oğullarına | : neye | teǎ'budūne: kulluk edeceksiniz | min: | beǎ'dī: benden sonra | ḳālū: dediler ki | neǎ'budu: kulluk edeceğiz | ilāheke: senin tanrına | ve ilāhe: ve tanrısına | ābāike: ataların | ibrāhīme: İbrahim | ve ismāǐyle: ve İsma'il | ve isHāḳa: ve İshak'ın | ilāhen: Tanrı'sına | vāHiden: tek | ve neHnu: ve biz | lehu: O'na | muslimūne: teslim olanlarız | (2:133)
|tilke: onlar | ummetun: bir ümmetti | ḳad: elbette | ḣalet: gelip geçti | lehā: kendilerine | : şeyler | kesebet: onların kazandıkları | velekum: size aittir | : şeyler | kesebtum: sizin kazandıklarınız | ve lā: | tuselūne: siz sorulmazsınız | ǎmmā: şeyden | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: onların yapıyor | (2:134)
|ve ḳālū: ve dediler | kūnū: olun ki | hūden: Yahudi | ev: veya | neSārā: hıristiyan | tehtedū: doğru yolu bulasınız | ḳul: de ki | bel: bilakis (uyarız) | millete: milletine (dinine) | ibrāhīme: İbrahim'in | Hanīfen: hanif | ve mā: | kāne: O değildi | mine: | l-muşrikīne: ortak koşanlardan | (2:135)
|ḳūlū: deyin | āmennā: inandık | billahi: Allah'a | ve mā: ve şeye | unzile: indirilen | ileynā: bize | ve mā: ve şeye | unzile: indirilen | ilā: | ibrāhīme: İbrahim'e | ve ismāǐyle: ve İsma'il'e | ve isHāḳa: ve İshak'a | ve yeǎ'ḳūbe: ve Ya'kub'a | vel'esbāTi: ve torunlarına | ve mā: ve şeye | ūtiye: verilen | mūsā: Musa'ya | ve ǐysā: ve Îsa'ya | ve mā: ve şeye | ūtiye: verilen | n-nebiyyūne: peygamberlere | min: -nden | rabbihim: rableri- | : | nuferriḳu: ayırım yapmayız | beyne: arasında | eHadin: hiçbiri | minhum: onların | ve neHnu: ve biz | lehu: O'na | muslimūne: teslim olanlarız | (2:136)
|fein: eğer | āmenū: iman ederlerse | bimiṧli: gibi | : | āmentum: sizin iman ettiğiniz | bihi: ona | feḳadi: elbette | htedev: doğru yolu bulmuş olurlar | vein: eğer | tevellev: dönerlerse | feinnemā: mutlaka | hum: onlar | : içine | şiḳāḳin: anlaşmazlık (düşerler) | feseyekfīkehumu: onlara karşı sana yeter | llahu: Allah | ve huve: ve O | s-semīǔ: işitendir | l-ǎlīmu: bilendir | (2:137)
|Sibğate: boyası (ile boyan) | llahi: Allah'ın | ve men: ve kimdir | eHsenu: daha güzeli | mine: -'tan | llahi: Allah- | Sibğaten: boyası | ve neHnu: ve biz ancak | lehu: O'na | ǎābidūne: kulluk ederiz | (2:138)
|ḳul: söyle (onlara) | etuHāccūnenā: bizimle tartışıyor musunuz? | : hakkında | llahi: Allah | vehuve: O iken | rabbunā: bizim de Rabbimiz | ve rabbukum: sizin de Rabbiniz | velenā: bizimdir | eǎ'mālunā: bizim yaptıklarımız | velekum: sizindir | eǎ'mālukum: sizin yaptıklarınız | ve neHnu: ve biz | lehu: O'na | muḣliSūne: gönülden bağlananlarız | (2:139)
|em: yoksa | teḳūlūne: söylüyor(mu)sunuz | inne: şüphesiz | ibrāhīme: İbrahim | ve ismāǐyle: ve İsma'il | ve isHāḳa: ve İshak | ve yeǎ'ḳūbe: ve Ya'kub | vel'esbāTa: ve torunlarının | kānū: olduklarını | hūden: yahudi | ev: yahut | neSārā: hıristiyan | ḳul: de ki | eentum: siz mi | eǎ'lemu: daha iyi bilirsiniz | emi: yoksa | llahu: Allah (mı) | ve men: ve kimdir | eZlemu: daha zalim | mimmen: kimseden | keteme: gizleyen | şehādeten: şahitliği | ǐndehu: yanında bulunan | mine: tarafından | llahi: Allah | ve mā: ve değildir | llahu: Allah | biğāfilin: gafil | ǎmmā: -dan | teǎ'melūne: yaptıklarınız- | (2:140)
|tilke: İşte onlar | ummetun: bir ümmetti | ḳad: ki | ḣalet: gelip geçti | lehā: onlarındır | : şeyler | kesebet: kazandıkları | velekum: ve sizindir | : şeyler | kesebtum: sizin kazandıklarınız | ve lā: | tuselūne: sorulmazsınız | ǎmmā: şeylerden | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: onların yapıyor | (2:141)
|seyeḳūlu: diyecekler ki | s-sufehā'u: bazı beyinsizler | mine: -dan | n-nāsi: insanlar- | : nedir | vellāhum: onları çeviren | ǎn: -nden | ḳibletihimu: kıbleleri- | lletī: o ki | kānū: bulunurlar | ǎleyhā: üzerinde | ḳul: de ki | lillahi: Allah'ındır | l-meşriḳu: doğu | velmeğribu: ve batı | yehdī: O iletir | men: kimseyi | yeşā'u: dilediğini (dileyeni) | ilā: -a | SirāTin: yol- | musteḳīmin: doğru | (2:142)
|ve keƶālike: ve böylece | ceǎlnākum: sizi kıldık | ummeten: bir ümmet | veseTen: vasat | litekūnū: olmanız için | şuhedā'e: şahit | ǎlā: -a | n-nāsi: insanlar- | ve yekūne: ve olması için | r-rasūlu: rasulün (de) | ǎleykum: size | şehīden: şahit | ve mā: | ceǎlnā: ve yap(ma)dık | l-ḳiblete: bir kıble | lletī: | kunte: olduğunuzu | ǎleyhā: üzerinde | illā: sadece (yaptık) | lineǎ'leme: bilmek için | men: kimseyi | yettebiǔ: uyan | r-rasūle: Elçi'ye | mimmen: kimseden | yenḳalibu: geriye dönen | ǎlā: üzerinde | ǎḳibeyhi: ökçesi | ve in: ve elbette | kānet: | lekebīraten: ağır gelir | illā: başkasına | ǎlā: | elleƶīne: kimseye | hedā: yol gösterdiği | llahu: Allah'ın | ve mā: değildir | kāne: | llahu: Allah | liyuDiyǎ: zayi edecek | īmānekum: sizin imanınızı | inne: şüphesiz | llahe: Allah | bin-nāsi: insanlara | lera'ūfun: şefkatlidir | raHīmun: merhametlidir | (2:143)
|ḳad: elbette | nerā: görüyoruz | teḳallube: çevrilip durduğunu | vechike: yüzünün | : doğru | s-semāi: göğe | felenuvelliyenneke: elbette seni döndüreceğiz | ḳibleten: bir kıbleye | terDāhā: hoşlanacağın | fevelli: (Bundan böyle) çevir | vecheke: yüzünü | şeTra: tarafına | l-mescidi: Mescid-i | l-Harāmi: Haram'a | ve Hayṧu: ve nerede | : | kuntum: olursanız | fevellū: çevirin | vucūhekum: yüzlerinizi | şeTrahu: o yöne | ve inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | ūtū: verilen | l-kitābe: kitap | leyeǎ'lemūne: elbette bilirler | ennehu: bunun | l-Haḳḳu: bir gerçek olduğunu | min: -nden | rabbihim: Rableri- | ve mā: değildir | llahu: Allah | biğāfilin: habersiz | ǎmmā: -ndan | yeǎ'melūne: onların yaptıkları- | (2:144)
|velein: ve eğer | eteyte: sen getirsen | elleƶīne: kimselere | ūtū: verilen | l-kitābe: Kitap | bikulli: her türlü | āyetin: ayeti | : değildir | tebiǔ: uyacak | ḳibleteke: senin kıblene | ve mā: ve değilsin | ente: sen (de) | bitābiǐn: uyacak | ḳibletehum: onların kıblesine | ve mā: ve değildir | beǎ'Duhum: onların bazısı | bitābiǐn: uymazlar | ḳiblete: kıblesine | beǎ'Din: diğerlerinin | veleini: ve eğer | ttebeǎ'te: uyarsan | ehvā'ehum: onların keyiflerine | min: -den | beǎ'di: sonra | : şey(den) | cā'eke: sana gelen | mine: -den | l-ǐlmi: ilim- | inneke: şüphesiz sen | iƶen: o takdirde | lemine: -den (olursun) | Z-Zālimīne: zalimler- | (2:145)
|elleƶīne: kimseler | āteynāhumu: kendilerine verdiğimiz | l-kitābe: Kitap | yeǎ'rifūnehu: onu tanırlar | kemā: gibi | yeǎ'rifūne: tanıdıkları | ebnā'ehum: oğullarını | ve inne: ve (yine) elbette | ferīḳan: bir grup | minhum: onlardan | leyektumūne: gizlerler | l-Haḳḳa: gerçeği | vehum: onlar | yeǎ'lemūne: bildikleri (halde) | (2:146)
|El-Haḳḳu: Gerçek | min: -dendir | rabbike: Rabbin- | felā: | tekūnenne: artık olma | mine: -dan | l-mumterīne: kuşkulananlar- | (2:147)
|velikullin: her (ümmetin) vardır | vichetun: bir yönü | huve: o(nun) | muvellīhā: yöneldiği | festebiḳū: O halde koşun | l-ḣayrāti: hayır işlerine | eyne: nerede | : | tekūnū: olsanız | ye'ti: getirir | bikumu: sizi | llahu: Allah | cemīǎn: bir araya | inne: kuşkusuz | llahe: Allah | ǎlā: üzerine | kulli: her | şey'in: şey | ḳadīrun: kadirdir | (2:148)
|ve min: ve | Hayṧu: nereden | ḣaracte: çıkarsan (yola) | fevelli: çevir | vecheke: yüzünü | şeTra: tarafına | l-mescidi: Mescid-i | l-Harāmi: Haram | ve innehu: bu elbette | lelHaḳḳu: bir gerçektir | min: -den | rabbike: Rabbin- | ve mā: ve değildir | llahu: Allah | biğāfilin: habersiz | ǎmmā: -dan | teǎ'melūne: yaptıklarınız- | (2:149)
|ve min: ve | Hayṧu: nereden | ḣaracte: çıkarsan (yola) | fevelli: çevir | vecheke: yüzünü | şeTra: doğru | l-mescidi: Mescid-i | l-Harāmi: Haram'a | ve Hayṧu: ve nerede | : | kuntum: olursanız | fevellū: çevirin | vucūhekum: yüzünüzü | şeTrahu: o yana | liellā: diye | yekūne: olmasın | linnāsi: hiç kimsenin | ǎleykum: aleyhinizde | Huccetun: bir delili | illā: başkasının | elleƶīne: kimselerden | Zelemū: zalim olan | minhum: onlardan | felā: | teḣşevhum: onlardan çekinmeyin | veḣşevnī: benden çekinin | veliutimme: ve tamamlayayım | niǎ'metī: ni'metimi | ǎleykum: size | veleǎllekum: umulur ki | tehtedūne: hidayete erersiniz | (2:150)
|kemā: gibi | erselnā: gönderdiğimiz | fīkum: kendi içinizden | rasūlen: bir Elçi | minkum: sizden olan | yetlū: okuyan | ǎleykum: size | āyātinā: ayetlerimizi | ve yuzekkīkum: ve sizi temizleyen | ve yuǎllimukumu: ve size öğreten | l-kitābe: Kitabı | velHikmete: ve hikmeti | ve yuǎllimukum: ve size öğreten | : şeyleri | lem: | tekūnū: olduğunuz | teǎ'lemūne: bilmiyor | (2:151)
|feƶkurūnī: Öyle ise beni anın | eƶkurkum: ben de sizi anayım | veşkurū: ve şükredin | : bana | ve lā: ve | tekfurūni: inkar etmeyin | (2:152)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: -kimseler | āmenū: inanan / doğrulayan | steǐynū: umun / bekleyin | biS-Sabri: sabırla | ve SSalāti: ve SaLâT'le / destekle | inne: muhakkak ki | llahe: Allah | meǎ: beraberdir | S-Sābirīne: sabredenlerle | (2:153)
|ve lā: | teḳūlū: demeyin | limen: kimselere | yuḳtelu: öldürülen | : -nda | sebīli: yolu- | llahi: Allah | emvātun: ölüdürler | bel: bilakis | eHyā'un: onlar diridirler | velākin: ama | : olmazsınız | teş'ǔrūne: siz farkında | (2:154)
|velenebluvennekum: andolsun sizi imtihan edeceğiz | bişey'in: şeylerle | mine: (gibi) | l-ḣavfi: korku | velcūǐ: ve açlık | ve neḳSin: ve noksanlığı | mine: | l-emvāli: mallarınızın | vel'enfusi: ve canlarınızın | veṧṧemerāti: ve ürünlerinizin | vebeşşiri: ve müjdele | S-Sābirīne: sabredenleri | (2:155)
|elleƶīne: onlar ki | iƶā: zaman | eSābethum: onlara eriştiği | muSībetun: bir bela | ḳālū: derler | innā: şüphesiz biz | lillahi: Allah içiniz | ve innā: ve şüphesiz biz | ileyhi: O'na | rāciǔne: döneceğiz | (2:156)
|ulāike: İşte | ǎleyhim: onlaradır | Salevātun: destek | min: -nden | rabbihim: Rableri- | ve raHmetun: ve rahmet | ve ulāike: ve işte | humu: onlardır | l-muhtedūne: doğru yolu bulanlar | (2:157)
|inne: şüphesiz | S-Safā: Safa | velmervete: ve Merve | min: -ndandır | şeǎāiri: nişanları | llahi: Allah'ın | femen: kim | Hacce: hacceder | l-beyte: Yapıyı | evi: ya da | ǎ'temera: ömre yaparsa | felā: yoktur | cunāHa: hiçbir günah | ǎleyhi: kendisine | en: | yeTTavvefe: tavaf etmesinde | bihimā: onları | ve men: ve kim | teTavveǎ: kendiliğinden yaparsa | ḣayran: bir iyilik | feinne: şüphesiz | llahe: Allah | şākirun: karşılığını verir | ǎlīmun: (yaptığını) bilir | (2:158)
|inne: doğrusu | elleƶīne: kimseler | yektumūne: gizleyen | : şeyleri | enzelnā: indirdiğimiz | mine: -den | l-beyyināti: açık deliller- | velhudā: ve hidayeti | min: | beǎ'di: sonra | : | beyyennāhu: biz açıkça belirttikten | linnāsi: insanlara | : | l-kitābi: Kitapta | ulāike: işte onlara | yel'ǎnuhumu: la'net eder | llahu: Allah | ve yel'ǎnuhumu: ve la'net eder | l-lāǐnūne: bütün la'net edebilenler | (2:159)
|illā: ancak hariç | elleƶīne: (kimseler) | tābū: tevbe edip | ve eSleHū: uslananlar | ve beyyenū: ve (gerçeği) açıklayanlar | feulāike: işte onlar | etūbu: tevbelerini kabul ederim | ǎleyhim: onların | ve enā: çünkü ben | t-tevvābu: tevbeyi çok kabul edenim | r-raHīmu: çok esirgeyenim | (2:160)
|inne: doğrusu | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar edip te | ve mātū: ölen | vehum: ve onlar | kuffārun: kafir olarak | ulāike: işte | ǎleyhim: onların üstünedir | leǎ'netu: la'neti | llahi: Allah'ın | velmelāiketi: ve meleklerin | ve nnāsi: ve insanların | ecmeǐyne: tüm | (2:161)
|ḣālidīne: ebedi kalırlar | fīhā: (la'net) içinde | : | yuḣaffefu: hafifletilmez | ǎnhumu: onlardan | l-ǎƶābu: azab | ve lā: ve yoktur | hum: onlara | yunZerūne: gözetme | (2:162)
|ve ilāhukum: Tanrınız | ilāhun: Tanrı'dır | vāHidun: bir tek | : yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | huve: O'ndan | r-raHmānu: Rahman'dır | r-raHīmu: Rahim'dir | (2:163)
|inne: şüphesiz | : | ḣalḳi: yaratılışında | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | veḣtilāfi: ve değişmesinde | l-leyli: gece | ve nnehāri: ve gündüzün | velfulki: ve gemilerde | lletī: | tecrī: taşıyıp giden | : | l-beHri: denizde | bimā: şeyleri | yenfeǔ: faydasına olan | n-nāse: insanların | ve mā: | enzele: indirip | llahu: Allah'ın | mine: -ten | s-semāi: gök- | min: | māin: su | feeHyā: dirilterek | bihi: onunla | l-erDe: yeri | beǎ'de: sonra | mevtihā: öldükten | ve beṧṧe: yaymasında | fīhā: orada | min: -ten | kulli: her çeşit- | dābbetin: canlıyı | ve teSrīfi: ve evirip çevirmesinde | r-riyāHi: rüzgarları | ve sseHābi: ve bulutları | l-museḣḣari: emre hazır bekleyen | beyne: arasında | s-semāi: yer | vel'erDi: ve gök | lāyātin: elbette deliller vardır | liḳavmin: bir topluluk için | yeǎ'ḳilūne: düşünen | (2:164)
|ve mine: -dan | n-nāsi: İnsanlar- | men: kimi | yetteḣiƶu: tutar | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | endāden: eşler | yuHibbūnehum: onları severler | keHubbi: sever gibi | llahi: Allah'ı | velleƶīne: (kimseler) | āmenū: inanan(lar) | eşeddu: en çok | Hubben: severler | lillahi: Allah'ı | velev: keşke | yerā: görselerdi | elleƶīne: (kimseler) | Zelemū: zulmedenler | : zaman | yeravne: gördükleri | l-ǎƶābe: azabı | enne: gerçekten | l-ḳuvvete: kuvvetin | lillahi: Allah'a aittir | cemīǎn: bütünüyle | ve enne: ve gerçekten | llahe: Allah'ın | şedīdu: şiddetlidir | l-ǎƶābi: azabı | (2:165)
|: işte | teberrae: uzak durdular | elleƶīne: kimseler | ttubiǔ: uyulan | mine: -den | elleƶīne: kimseler- | ttebeǔ: uyan | ve raevu: gördüler | l-ǎƶābe: azabı | veteḳaTTaǎt: kesildi | bihimu: onların | l-esbābu: bağları | (2:166)
|ve ḳāle: ve şöyle dediler | elleƶīne: kimseler | ttebeǔ: uyan | lev: keşke | enne: | lenā: bizim için (mümkün olsaydı) | kerraten: bir dönüş (dünyaya) | feneteberrae: uzak dursaydık | minhum: onlardan | kemā: gibi | teberra'ū: uzak durdukları | minnā: bizden | keƶālike: böylece | yurīhimu: onlara gösterir | llahu: Allah | eǎ'mālehum: bütün fiillerini | Haserātin: hasretler (pişmanlık kaynağı olarak) | ǎleyhim: onlara | ve mā: ve değildir | hum: onlar | biḣāricīne: çıkacak | mine: -ten | n-nāri: ateş- | (2:167)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | n-nāsu: insanlar | kulū: yeyin | mimmā: şeylerden | : bulunan | l-erDi: yeryüzünde | Halālen: helal | Tayyiben: temiz | ve lā: | tettebiǔ: ve izlemeyin | ḣuTuvāti: adımlarını | ş-şeyTāni: şeytanın | innehu: çünkü o | lekum: sizin | ǎduvvun: düşmanınızdır | mubīnun: apaçık | (2:168)
|innemā: daima | ye'murukum: O size emreder | bis-sū'i: kötülük | velfeHşā'i: ve hayasızlığı | ve en: | teḳūlū: ve söylemenizi | ǎlā: hakkında | llahi: Allah | : şeyleri | : | teǎ'lemūne: bilmediğiniz | (2:169)
|ve iƶā: zaman | ḳīle: dendiği | lehumu: onlara | ttebiǔ: uyun | : şeye | enzele: indirdiği | llahu: Allah'ın | ḳālū: derler | bel: hayır bilakis | nettebiǔ: uyarız | : şeye (yola) | elfeynā: biz bulduğumuz | ǎleyhi: üzerinde | ābā'enā: atalarımızı | evelev: -da mı? | kāne: olsalar- | ābā'uhum: onların ataları | : | yeǎ'ḳilūne: düşünmeyen | şey'en: bir şey | ve lā: | yehtedūne: ve doğru yolu bulamayan | (2:170)
|ve meṧelu: durumu | elleƶīne: kimselerin | keferū: inkar eden | kemeṧeli: haline benzer | lleƶī: kimsenin | yen'ǐḳu: haykıran | bimā: şeylere(hayvanlara) | : | yesmeǔ: bir şey işitmeyen | illā: başka | duǎā'en: çağırmadan | ve nidā'en: ve bağırtıdan | Summun: sağırdırlar | bukmun: dilsizdirler | ǔmyun: kördürler | fehum: onun için onlar | : | yeǎ'ḳilūne: düşünmezler | (2:171)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inananlar | kulū: yeyin | min: -nden | Tayyibāti: iyileri- | : ne ki | razeḳnākum: size rızık olarak verdik | veşkurū: ve şükredin | lillahi: Allah'a | in: eğer | kuntum: iseniz | iyyāhu: yalnızca ona | teǎ'budūne: (ona) tapıyor | (2:172)
|innemā: şüphesiz | Harrame: haram kıldı | ǎleykumu: size | l-meytete: leş | ve ddeme: ve kan | veleHme: ve etini | l-ḣinzīri: domuz | ve mā: ve şeyleri | uhille: kesilen | bihi: adına | liğayri: başkası | llahi: Allah'tan | femeni: ama kim | DTurra: mecbur kalırsa | ğayra: -maksızın | bāğin: saldır- | ve lā: | ǎādin: ve sınırı aşmaksızın | felā: yoktur | iṧme: günah | ǎleyhi: ona | inne: muhakkak ki | llahe: Allah | ğafūrun: çok bağışlayandır | raHīmun: çok esirgeyendir | (2:173)
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | yektumūne: gizleyen | : bir şey | enzele: indirdiği | llahu: Allah'ın | mine: -tan | l-kitābi: Kitap- | ve yeşterūne: ve satanlar | bihi: onu | ṧemenen: paraya | ḳalīlen: azıcık | ulāike: işte onlar | : bir şey | ye'kulūne: yemezler | : -na | buTūnihim: karınları- | illā: başka | n-nāra: ateşten | ve lā: | yukellimuhumu: onlara konuşmayacak | llahu: Allah | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: Kıyamet | ve lā: | yuzekkīhim: ve onları temizlemeyecektir | ve lehum: ve Onların | ǎƶābun: bir azab | elīmun: acıklı | (2:174)
|ulāike: onlar | elleƶīne: kimselerdir | şteravu: satın alan | D-Delālete: sapıklığı | bil-hudā: hidayet karşılığında | vel'ǎƶābe: ve azab | bil-meğfirati: mağfiret karşılığında | femā: ne kadar | eSberahum: cesaretlidirler | ǎlā: karşı | n-nāri: ateşe | (2:175)
|ƶālike: işte böyle | bienne: gerçekten | llahe: Allah | nezzele: indirmiştir | l-kitābe: Kitabı | bil-Haḳḳi: hak olarak | ve inne: ve elbette | elleƶīne: kimseler | ḣtelefū: ayrılığa düşen | : -ta | l-kitābi: Kitap- | lefī: içindedirler | şiḳāḳin: anlaşmazlık | beǐydin: derin bir | (2:176)
|leyse: değildir | l-birra: iyilik | en: | tuvellū: çevirmeniz | vucūhekum: yüzlerinizi | ḳibele: tarafına | l-meşriḳi: doğu | velmeğribi: ve batı | velākinne: fakat | l-birra: iyilik | men: kişinin | āmene: inanmasıdır | billahi: Allah'a | velyevmi: ve gününe | l-āḣiri: ahiret | velmelāiketi: ve meleklere | velkitābi: ve Kitaba | ve nnebiyyīne: ve peygamberlere | ve ātā: ve vermesidir | l-māle: malını | ǎlā: | Hubbihi: sevdiği | ƶevī: | l-ḳurbā: garibe | velyetāmā: ve yetime | velmesākīne: ve miskine | vebne: ve -çocuğuna | s-sebīli: sokak / yol | ve ssāilīne: ve dilenciye | ve fī: ve | r-riḳābi: ezilene / kölelere | ve eḳāme: ve doğrulun | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe | ve ātā: ve verin | z-zekāte: zekatı | velmūfūne: ve uygula | biǎhdihim: andlaşmalarını | iƶā: -zaman | ǎāhedū: andlaştıkları | ve SSābirīne: ve sabrettikleri | : -nda / içinde | l-be'sā'i: sıkıntı | ve DDerrā'i: ve hastalık | ve Hīne: ve hali | l-be'si: gerginlik / stres | ulāike: işte | elleƶīne: kimseler | Sadeḳū: Sadık / Bağlı | ve ulāike: ve işte | humu: onlardır | l-mutteḳūne: erdemlenen / muttaki | (2:177)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: - kimseler | āmenū: doğrulayan / iman eden | kutibe: farz kılındı | ǎleykumu: size | l-ḳiSāSu: kısas | : | l-ḳatlā: öldürmelerde | l-Hurru: hür | bil-Hurri: hür ile | vel'ǎbdu: köle | bil-ǎbdi: köle ile | vel'unṧā: kadın | bil-unṧā: kadın ile | femen: kimse | ǔfiye: affedilen | lehu: kendisi | min: tarafından | eḣīhi: kardeşi | şey'un: bir şey | fettibāǔn: artık uymalıdır | bil-meǎ'rūfi: örfe | veedā'un: ve (diyeti) ödemelidir | ileyhi: ona | biiHsānin: güzelce | ƶālike: bu | teḣfīfun: bir hafifletme | min: tarafından | rabbikum: Rabbiniz | ve raHmetun: ve rahmettir | femeni: artk kim | ǎ'tedā: haddi aşarsa | beǎ'de: sonra | ƶālike: bundan | fe lehu: Zira onlar/onlarsa | ǎƶābun: bir azab | elīmun: acıklı | (2:178)
|velekum: ve sizin için vardır | : | l-ḳiSāSi: kısasta | Hayātun: hayat | : EY/HEY/AH | ūlī: sahipleri | l-elbābi: akıl/anlayış | leǎllekum: böylece | tetteḳūne: korunursunuz | (2:179)
|kutibe: yazıldı (farz kılındı) | ǎleykum: size | iƶā: zaman | HaDera: geldiği | eHadekumu: birinize | l-mevtu: ölüm | in: eğer | terake: bırakacaksa | ḣayran: bir hayır (mal) | l-veSiyyetu: vasiyyet etmek | lilvālideyni: anaya babaya | vel'eḳrabīne: ve yakınlara | bil-meǎ'rūfi: uygun bir biçimde | Haḳḳan: bir haktır (borçtur) | ǎlā: üzerine | l-mutteḳīne: muttakiler | (2:180)
|femen: artık kim | beddelehu: (vasiyyeti) değiştirirse | beǎ'demā: sonra bir şey | semiǎhu: işittikten | feinnemā: elbette | iṧmuhu: günahı | ǎlā: üzerinedir | elleƶīne: kimselerin | yubeddilūnehu: onu değiştiren | inne: şüphesiz | llahe: Allah | semīǔn: işitendir | ǎlīmun: bilendir | (2:181)
|femen: her kim de | ḣāfe: korkar da | min: -den | mūSin: vasiyyet eden- | cenefen: hata(sından) | ev: veya | iṧmen: günah(ından) | feeSleHa: ve düzeltirse | beynehum: aralarını | felā: yoktur | iṧme: günah | ǎleyhi: ona | inne: elbette | llahe: Allah | ğafūrun: bağışlayandır | raHīmun: esirgeyendir | (2:182)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: iman eden | kutibe: yazıldı | ǎleykumu: sizin üzerinize de | S-Siyāmu: oruç | kemā: gibi | kutibe: yazıldığı | ǎlā: üzerine | elleƶīne: kimseler | min: | ḳablikum: sizden önceki(ler) | leǎllekum: umulur ki siz | tetteḳūne: korunursunuz | (2:183)
|eyyāmen: günlerdir | meǎ'dūdātin: sayılı | femen: kim | kāne: olursa | minkum: sizden | merīDan: hasta | ev: veya | ǎlā: | seferin: seferde | feǐddetun: sayısınca tutar | min: -de | eyyāmin: günler- | uḣara: başka | ve ǎlā: ve (lazımdır) | elleƶīne: kimselerin | yuTīḳūnehu: ona (güç) dayanan(lar) | fidyetun: fidye vermesi | Taǎāmu: doyuracak | miskīnin: bir yoksulu | fe men: artık kim | teTavveǎ: gönülden | ḣayran: bir iyilik yaparsa | fehuve: o | ḣayrun: hayırlıdır | lehu: kendisi için | ve en: ve | teSūmū: oruç tutmanız | ḣayrun: daha hayırlıdır | lekum: sizin için | in: eğer | kuntum: siz | teǎ'lemūne: bilirseniz | (2:184)
|şehru: ayı | rameDāne: ramazan | lleƶī: ki | unzile: indirilmiştir | fīhi: onda | l-ḳurānu: Kur'an | huden: hidayet olarak | linnāsi: insanlara | ve beyyinātin: ve açıklayıcı | mine: | l-hudā: hidayeti | velfurḳāni: doğruyu ve yanlışı ayırdetmeyi | femen: kim | şehide: şahit olursa | minkumu: içinizden | ş-şehra: o aya | felyeSumhu: oruç tutsun | ve men: kim | kāne: olur | merīDan: hasta | ev: yahut | ǎlā: üzere olursa | seferin: sefer | feǐddetun: sayısınca tutsun | min: | eyyāmin: günlerde | uḣara: başka | yurīdu: ister | llahu: Allah | bikumu: sizin için | l-yusra: kolaylık | ve lā: | yurīdu: istemez | bikumu: sizin için | l-ǔsra: güçlük | velitukmilū: ve tamamlamanızı (ister) | l-ǐddete: sayıyı | velitukebbirū: ve yüceltmenizi (ister) | llahe: Allah'ı | ǎlā: dolayı | : | hedākum: size doğru yolu gösterdiğinden | veleǎllekum: ve umulur ki siz | teşkurūne: şükredersiniz | (2:185)
|ve iƶā: ve ne zaman | seeleke: sana sorar(lar)sa | ǐbādī: kullarım | ǎnnī: benden | feinnī: şüphesiz ben | ḳarībun: (onlara) yakınım | ucību: karşılık veririm | deǎ'vete: du'asına | d-dāǐ: du'a edenin | iƶā: zaman | deǎāni: bana du'a ettiği | felyestecībū: O halde onlar da karşılık versinler | : bana | velyu'minū: inansınlar ki | : bana | leǎllehum: böylece onlar | yerşudūne: doğru yola erişirler | (2:186)
|uHille: helal kılındı | lekum: size | leylete: gecesi | S-Siyāmi: oruç | r-rafeṧu: yaklaşmak | ilā: | nisāikum: kadınlarınıza | hunne: onlar | libāsun: elbisenizdir | lekum: sizin | ve entum: ve siz de | libāsun: elbisesisiniz | lehunne: onların | ǎlime: bildi | llahu: Allah | ennekum: gerçekten siz | kuntum: olduğunuzu | teḣtānūne: yazık ediyorsunuz | enfusekum: kendinize | fetābe: tevbenizi kabul etti | ǎleykum: sizden | ve ǎfā: ve affetti | ǎnkum: sizi | felāne: artık şimdi | bāşirūhunne: onlara yaklaşın | vebteğū: ve arayın | : şeyleri | ketebe: yaz(ıp takdir etmiş ol)duğu | llahu: Allah'ın | lekum: sizin için | ve kulū: ve yiyin | veşrabū: ve için | Hattā: kadar | yetebeyyene: ayırdelinceye | lekumu: sizce | l-ḣayTu: iplik | l-ebyeDu: beyaz | mine: -ten | l-ḣayTi: iplik- | l-esvedi: siyah | mine: | l-fecri: şafağın | ṧumme: sonra | etimmū: tamamlayın | S-Siyāme: orucu | ilā: dek | l-leyli: gece (oluncaya) | ve lā: | tubāşirūhunne: (kadınlara) yaklaşmayın | veentum: siz | ǎākifūne: ibadete çekilmiş iken | : | l-mesācidi: mescidlerde | tilke: bunlar | Hudūdu: sınırlarıdır | llahi: Allah'ın | felā: | teḳrabūhā: bunlara yaklaşmayın | keƶālike: işte böyle | yubeyyinu: açıklar ki | llahu: Allah | āyātihi: ayetlerini | linnāsi: insanlara | leǎllehum: umulur ki | yetteḳūne: korunup sakınırlar | (2:187)
|ve lā: | te'kulū: yemeyin | emvālekum: mallarınızı | beynekum: aranızda | bil-bāTili: batıl (sebepler) ile | ve tudlū: ve atmayın | bihā: onları | ilā: | l-Hukkāmi: hakimler(in önün)e | lite'kulū: yemeniz için | ferīḳan: bir kısmını | min: | emvāli: mallarından | n-nāsi: insanların | bil-iṧmi: günah bir biçimde | veentum: ve siz | teǎ'lemūne: bildiğiniz halde | (2:188)
|yeselūneke: sana soruyorlar | ǎni: | l-ehilleti: hilallerden | ḳul: de ki | hiye: onlar | mevāḳītu: vakit ölçüleridir | linnāsi: insanlar için | velHacci: ve hac | veleyse: ve değildir | l-birru: iyilik | bien: | te'tū: girmek | l-buyūte: evlere | min: -ndan | Zuhūrihā: arkaları- | velākinne: fakat | l-birra: iyilik | meni: kişinin | tteḳā: takvasıdır | ve'tū: ve girin | l-buyūte: evlere | min: -ndan | ebvābihā: kapıları- | vetteḳū: ve sakının | llahe: Allah'tan | leǎllekum: umulur ki | tufliHūne: kurtuluşa erersiniz | (2:189)
|ve ḳātilū: ve savaşın | : | sebīli: yolunda | llahi: Allah | elleƶīne: kimselerle | yuḳātilūnekum: sizinle savaşan(lar) | ve lā: | teǎ'tedū: aşırı gitmeyin | inne: şüphesiz | llahe: Allah | : | yuHibbu: sevmez | l-muǎ'tedīne: aşırı gidenleri | (2:190)
|veḳtulūhum: ve onları öldürün | Hayṧu: nerede | ṧeḳiftumūhum: yakalarsanız | ve eḣricūhum: ve onları çıkarın | min: | Hayṧu: yer(Mekke)den | eḣracūkum: sizi çıkardıkları | velfitnetu: ve fitne | eşeddu: daha kötüdür | mine: -ten | l-ḳatli: adam öldürmek- | ve lā: | tuḳātilūhum: onlarla savaşmayın | ǐnde: yanında | l-mescidi: Mescid-i | l-Harāmi: Haram | Hattā: kadar | yuḳātilūkum: sizinle savaşıncaya | fīhi: orada | fein: fakat eğer | ḳātelūkum: onlar sizinle savaşırlarsa | feḳtulūhum: hemen onları öldürün | keƶālike: böyledir | cezā'u: cezası | l-kāfirīne: kafirlerin | (2:191)
|feini: eğer | ntehev: (saldırılarına) son verirlerse | feinne: gerçekten | llahe: Allah | ğafūrun: bağışlayandır | raHīmun: esirgeyendir | (2:192)
|ve ḳātilūhum: onlarla savaşın | Hattā: kadar | : | tekūne: kalmayıncaya | fitnetun: fitne | ve yekūne: ve oluncaya (kadar) | d-dīnu: din | lillahi: Allah'ın | feini: eğer | ntehev: (saldırılarına) son verirlerse | felā: artık olmaz | ǔdvāne: düşmanlık | illā: başkasına | ǎlā: -den | Z-Zālimīne: zalimler- | (2:193)
|Eş-şehru: ayı | l-Harāmu: haram | biş-şehri: aya karşılıktır | l-Harāmi: haram | velHurumātu: ve hürmetler | ḳiSāSun: karşılıklıdır | femeni: kim | ǎ'tedā: saldırırsa | ǎleykum: size | feǎ'tedū: siz de saldırın | ǎleyhi: ona | bimiṧli: gibi | : | ǎ'tedā: saldırdığı | ǎleykum: size | vetteḳū: korkun | llahe: Allah'tan | veǎ'lemū: bilin ki | enne: gerçekten | llahe: Allah | meǎ: beraberdir | l-mutteḳīne: muttakilerle | (2:194)
|ve enfiḳū: infak edin | : | sebīli: yolunda | llahi: Allah | ve lā: | tulḳū: kendinizi atmayın | bieydīkum: kendi ellerinizle | ilā: | t-tehluketi: tehlikeye | ve eHsinū: ve iyilik edin | inne: doğrusu | llahe: Allah | yuHibbu: sever | l-muHsinīne: iyilik edenleri | (2:195)
|ve etimmū: ve tamamlayın | l-Hacce: haccı | vel'ǔmrate: ve ömreyi | lillahi: Allah için | fe in: eğer | uHSirtum: engellenmiş olursanız | femā: şeyi (kesin) | steysera: kolayınıza gelen | mine: -dan | l-hedyi: kurban- | ve lā: | teHliḳū: tıraş etmeyin | ru'ūsekum: başlarınızı | Hattā: kadar | yebluğa: varıncaya | l-hedyu: kurban | meHillehu: yerine | femen: kim (varsa) | kāne: olan | minkum: içinizden | merīDan: hasta | ev: ya da | bihi: bulunan | eƶen: bir rahatsızlığı | min: -ndan | ra'sihi: başı- | fefidyetun: fidye (versin) | min: | Siyāmin: oruçtan | ev: veya | Sadeḳatin: sadakadan | ev: veya | nusukin: kurbandan | feiƶā: zaman | emintum: güvene kavuştuğunuz | femen: kimse | temetteǎ: faydalanmak isteyen | bil-ǔmrati: ömre ile | ilā: kadar | l-Hacci: hac (zamanın)a | femā: şeyi (kessin) | steysera: kolayına geleni | mine: -dan | l-hedyi: kurban- | femen: kimse | lem: | yecid: (kurban) bulamayan | feSiyāmu: oruç tutar | ṧelāṧeti: üç | eyyāmin: gün | : | l-Hacci: hacda | ve seb'ǎtin: ve yedi gün | iƶā: zaman | raceǎ'tum: döndüğünüz | tilke: böylece | ǎşeratun: on (gündür) | kāmiletun: tamamı | ƶālike: bu | limen: kimseler içindir | lem: | yekun: olmayanlar | ehluhu: ailesi | HāDirī: hazır | l-mescidi: Mescid-i | l-Harāmi: Haram'da | vetteḳū: sakının | llahe: Allah'tan | veǎ'lemū: ve bilin ki | enne: gerçekten | llahe: Allah'ın | şedīdu: şiddetlidir | l-ǐḳābi: cezası | (2:196)
|El-Haccu: Hac | eşhurun: aylardadır | meǎ'lūmātun: bilinen | femen: kim | feraDe: farz ederse (kendisine) | fīhinne: onda (o aylarda) | l-Hacce: haccı | felā: yoktur | rafeṧe: kadına yaklaşmak | ve lā: ve yoktur | fusūḳa: günaha sapmak | ve lā: yoktur | cidāle: kavga etmek | : | l-Hacci: hacda | ve mā: ne varsa | tef'ǎlū: yaptığınız | min: | ḣayrin: iyilikten | yeǎ'lemhu: onu bilir | llahu: Allah | ve tezevve dū: ve yanınıza azık alın | feinne: şüphesiz | ḣayra: en hayırlısı | z-zādi: azığın | t-teḳvā: takvadır | vetteḳūni: ve benden sakının | : EY/HEY/AH | ūlī: sahipleri | l-elbābi: akıl/anlayış | (2:197)
|leyse: yoktur | ǎleykum: sizin için | cunāHun: bir günah | en: | tebteğū: aramanızda | feDlen: lutfunu | min: | rabbikum: Rabbinizin | fe iƶā: zaman | efeDtum: ayrılıp akın ettiğiniz | min: -tan | ǎrafātin: Arafat- | feƶkurū: anın (hatırlayın) | llahe: Allah'ı | ǐnde: yanında | l-meş'ǎri: Meş'ar-i | l-Harāmi: Haram | veƶkurūhu: O'nu anın | kemā: gibi | hedākum: sizi hidayet ettiği | vein: ve | kuntum: siz idiniz | min: | ḳablihi: O'ndan önce | lemine: | D-Dāllīne: sapıklardan | (2:198)
|ṧumme: sonra | efīDū: siz de akın edin | min: | Hayṧu: yerden | efāDe: akın ettiği | n-nāsu: insanların | vesteğfirū: ve mağfiret dileyin | llahe: Allah'tan | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ğafūrun: Gafurdur | raHīmun: Rahimdir | (2:199)
|feiƶā: zaman | ḳaDeytum: bitirince | menāsikekum: ibadetlerinizi | feƶkurū: anın | llahe: Allah'ı | keƶikrikum: andığınız gibi | ābā'ekum: atalarınızı | ev: veya | eşedde: daha kuvvetli | ƶikran: bir anışla | fe mine: | n-nāsi: insanlardan | men: kimi | yeḳūlu: der ki | rabbenā: Rabbimiz | ātinā: bize ver | : | d-dunyā: dünyada | ve mā: ve yoktur | lehu: onun | : | l-āḣirati: ahirette | min: hiçbir | ḣalāḳin: nasibi | (2:200)
|ve minhum: ve onlardan | men: kimi de | yeḳūlu: derki | rabbenā: Rabbimiz | ātinā: bize ver | : | d-dunyā: dünyada da | Haseneten: güzellik | ve fī: | l-āḣirati: ahirette de | Haseneten: güzellik | ve ḳinā: ve bizi koru | ǎƶābe: azabından | n-nāri: ateş | (2:201)
|ulāike: işte | lehum: onlara vardır | neSībun: bir pay | mimmā: | kesebū: kazandıklarından | vallahu: Allah | serīǔ: çabuk görendir | l-Hisābi: hesabı | (2:202)
|veƶkurū: ve anın | llahe: Allah'ı | : | eyyāmin: günlerde | meǎ'dūdātin: sayılı | femen: kim | teǎccele: acele ederse | : | yevmeyni: iki gün içinde | felā: yoktur | iṧme: günah | ǎleyhi: ona | ve men: ve kim | teeḣḣara: geri kalırsa | felā: yoktur | iṧme: günah | ǎleyhi: ona da | limeni: kimse için | tteḳā: sakınan | vetteḳū: korkun | llahe: Allah'tan | veǎ'lemū: ve bilin ki | ennekum: şüphesiz siz | ileyhi: O'nun huzuruna | tuHşerūne: toplanacaksınız | (2:203)
|ve mine: | n-nāsi: insanlardan | men: kiminin | yuǎ'cibuke: senin hoşuna gider | ḳavluhu: sözü | : dair | l-Hayāti: hayatına | d-dunyā: dünya | ve yuşhidu: ve şahid tutar | llahe: Allah'ı | ǎlā: | : olana | : | ḳalbihi: kalbinde | ve huve: oysa o | eleddu: en azılısıdır | l-ḣiSāmi: hasımların | (2:204)
|ve iƶā: zaman | tevellā: döndüğü | seǎā: çalışır | : | l-erDi: yeryüzünde | liyufside: bozgunculuğa | fīhā: orada | ve yuhlike: ve yok etmeğe | l-Harṧe: ekin | ve nnesle: ve nesli | vallahu: Allah | : | yuHibbu: sevmez | l-fesāde: bozgunculuğu | (2:205)
|ve iƶā: ve zaman | ḳīle: dendiği | lehu: ona | tteḳi: kork | llahe: Allah'tan | eḣaƶethu: kendisini sürükler | l-ǐzzetu: gururu | bil-iṧmi: günaha | feHasbuhu: artık ona yeter | cehennemu: cehennem | velebi'se: ve ne kötü | l-mihādu: bir yataktır o | (2:206)
|ve mine: | n-nāsi: insanlardan | men: öylesi var ki | yeşrī: satar | nefsehu: kendisini | btiğā'e: aramak için | merDāti: rızasını | llahi: Allah'ın | vallahu: Allah da | ra'ūfun: çok şefkatlidir | bil-ǐbādi: kullar(ın)a | (2:207)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimeler | āmenū: iman eden(ler) | dḣulū: girin | : | s-silmi: islama (veya barışa) | kāffeten: hepiniz birlikte | ve lā: | tettebiǔ: izlemeyin | ḣuTuvāti: adımlarını | ş-şeyTāni: şeytanın | innehu: çünkü o | lekum: size | ǎduvvun: düşmandır | mubīnun: apaçık | (2:208)
|fein: eğer | zeleltum: kayarsanız | min: | beǎ'di: sonra | : | cā'etkumu: size geldikten | l-beyyinātu: açık deliller | feǎ'lemū: bilin ki | enne: şüphesiz | llahe: Allah | ǎzīzun: daima üstündür | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir | (2:209)
|hel: mı? | yenZurūne: gözlüyorlar | illā: | en: | ye'tiyehumu: gelmesini | llahu: Allah'ın | : içinde | Zulelin: gölgeler | mine: | l-ğamāmi: buluttan | velmelāiketu: ve meleklerin | ve ḳuDiye: ve bitirilmesini | l-emru: işin | ve ilā: (halbuki) | llahi: Allah'a | turceǔ: döndürülür | l-umūru: bütün işler | (2:210)
|sel: sor | benī: oğullarına | isrāīle: İsrail | kem: nice | āteynāhum: onlara verdik | min: | āyetin: ayetlerden | beyyinetin: açık | ve men: ve kim | yubeddil: değiştirirse | niǎ'mete: ni'metini | llahi: Allah'ın | min: | beǎ'di: sonra | : | cā'ethu: geldikten | feinne: şüphesiz | llahe: Allah'ın | şedīdu: çetindir | l-ǐḳābi: cezası | (2:211)
|zuyyine: süslü gösterildi | lilleƶīne: kimselere | keferū: inkar edenler€ | l-Hayātu: hayatı | d-dunyā: dünya | ve yesḣarūne: ve alay ederler | mine: | elleƶīne: kimselerle | āmenū: inanan(lar) | velleƶīne: ve kimselerle | tteḳav: takva sahipleri | fevḳahum: onlardan üstündürler | yevme: gününde | l-ḳiyāmeti: kıyamet | vallahu: Allah | yerzuḳu: rızık verir | men: kimseye | yeşā'u: dilediği | biğayri: | Hisābin: hesapsız | (2:212)
|kāne: idi | n-nāsu: insanlar | ummeten: ümmet | vāHideten: bir tek | febeǎṧe: sonra gönderdi | llahu: Allah | n-nebiyyīne: peygamberleri | mubeşşirīne: müjdeciler | ve munƶirīne: ve uyarıcılar olarak | ve enzele: ve indirdi | meǎhumu: onlarla beraber | l-kitābe: Kitabı | bil-Haḳḳi: hak olarak | liyeHkume: hükmetmek üzere | beyne: arasında | n-nāsi: insanlar | fīmā: (konularda) | ḣtelefū: anlaşmazlığa düştükleri | fīhi: onda | ve mā: ve | ḣtelefe: anlaşmazlığa düştü(ler) | fīhi: o(Kitap hakkı)nda | illā: dışında | elleƶīne: kendilerine | ūtūhu: (Kitap) verilmiş olanlar | min: | beǎ'di: sonra | : | cā'ethumu: kendilerine geldikten | l-beyyinātu: açık deliller | beğyen: sırf kıskançlıktan ötürü | beynehum: aralarındaki | fe hedā: bunun üzerine iletti | llahu: Allah | elleƶīne: kimseleri | āmenū: iman eden | limā: | ḣtelefū: ayrılığa düştükleri | fīhi: kendisinde | mine: | l-Haḳḳi: gerçeğe | biiƶnihi: kendi izniyle | vallahu: Allah | yehdī: iletir | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | ilā: | SirāTin: yola | musteḳīmin: doğru | (2:213)
|em: yoksa | Hasibtum: sandınız (mı) | en: ki | tedḣulū: gireceksiniz | l-cennete: cennete | velemmā: | ye'tikum: başınıza gelmeden | meṧelu: durumu | elleƶīne: | ḣalev: geçenlerin | min: | ḳablikum: sizden önce | messethumu: onlara dokunmuştu | l-be'sā'u: sıkıntı | ve DDerrā'u: ve yoksulluk | ve zulzilū: ve sarsılmışlardı ki | Hattā: nihayet | yeḳūle: diyorlardı | r-rasūlu: peygamber | velleƶīne: ve kimseler | āmenū: inanan | meǎhu: onunla birlikte | metā: ne zaman | neSru: yardımı | llahi: Allah'ın | elā: İyi bilin ki | inne: şüphesiz | neSra: yardımı | llahi: Allah'ın | ḳarībun: yakındır | (2:214)
|yeselūneke: sana soruyorlar | māƶā: ne | yunfiḳūne: (Allah yolunda) harcayacaklarını | ḳul: de ki | : şey | enfeḳtum: vereceğiniz | min: -dan | ḣayrin: hayır- | felilvālideyni: ana-baba içindir | vel'eḳrabīne: ve yakınlar | velyetāmā: ve öksüzler | velmesākīni: ve yoksullar | vebni: | s-sebīli: ve yolda kalmış(lar) | ve mā: ve ne | tef'ǎlū: yaparsanız | min: -dan | ḣayrin: hayır- | feinne: muhakkak | llahe: Allah | bihi: onunla birlikte | ǎlīmun: bilir | (2:215)
|kutibe: yazıldı (farz kılındı) | ǎleykumu: size | l-ḳitālu: savaş | vehuve: halbuki o | kurhun: hoşunuza gitmez | lekum: sizin | veǎsā: olur ki bazen | en: | tekrahū: hoşlanmadığınız | şey'en: bir şey | ve huve: o | ḣayrun: hayırlıdır | lekum: sizin için | ve ǎsā: ve olur ki | en: | tuHibbū: hoşlandığınız | şey'en: bir şey (de) | ve huve: o | şerrun: kötüdür | lekum: sizin için | vallahu: Allah | yeǎ'lemu: bilir | veentum: siz ise | : | teǎ'lemūne: bilmezsiniz | (2:216)
|yeselūneke: sana soruyorlar | ǎni: | ş-şehri: ayında | l-Harāmi: haram | ḳitālin: savaşmaktan | fīhi: onda | ḳul: de ki | ḳitālun: savaş | fīhi: O (aylar)da | kebīrun: büyük bir günahtır | veSaddun: ve alıkoymak | ǎn: -ndan | sebīli: yolu- | llahi: Allah | ve kufrun: ve inkar etmek | bihi: O'nu | velmescidi: ve Mescid-i | l-Harāmi: Haram(dan) | ve iḣrācu: sürüp çıkarmak | ehlihi: halkını | minhu: ondan (Mekke'den) | ekberu: daha büyük (bir günahtır) | ǐnde: yanında | llahi: Allah | velfitnetu: ve fitne | ekberu: daha büyük(bir günah)tır | mine: -ten | l-ḳatli: öldürmek- | ve lā: | yezālūne: vazgeçmezler | yuḳātilūnekum: sizinle savaşmaktan | Hattā: kadar | yeruddūkum: sizi döndürünceye | ǎn: -den | dīnikum: dininiz- | ini: eğer | steTāǔ: güçleri yetse | ve men: ve kim | yertedid: döner | minkum: sizden | ǎn: -nden | dīnihi: dini- | feyemut: ve ölürse | vehuve: ve o | kāfirun: kafir olarak | feulāike: işte | HabiTat: boşa çıkmıştır | eǎ'māluhum: onların bütün yaptıkları | : | d-dunyā: dünyada (da) | vel'āḣirati: ahirette (de) | ve ulāike: ve onlar | eSHābu: halkıdır | n-nāri: ateş | hum: ve onlar | fīhā: orada | ḣālidūne: sürekli kalacaklardır | (2:217)
|inne: muhakkak | elleƶīne: kimseler | āmenū: iman edenler | velleƶīne: ve kimseler | hācerū: ve hicret edenler | ve cāhedū: ve cihat edenler | : | sebīli: yolunda | llahi: Allah | ulāike: işte onlar | yercūne: umarlar | raHmete: rahmetini | llahi: Allah'ın | vallahu: Allah | ğafūrun: çok bağışlayan | raHīmun: çok merhamet edendir | (2:218)
|yeselūneke: sana soruyorlar | ǎni: -tan | l-ḣamri: şarap- | velmeysiri: ve kumardan | ḳul: de ki | fīhimā: o ikisinde vardır | iṧmun: günah | kebīrun: büyük | ve menāfiǔ: ve bazı yararlar | linnāsi: insanlar için | veiṧmuhumā: fakat onların günahı | ekberu: daha büyüktür | min: -ndan | nef'ǐhimā: yararı- | ve yeselūneke: ve sana soruyorlar | māƶā: ne | yunfiḳūne: infak edeceklerini | ḳuli: de ki | l-ǎfve: Af (ihtiyaçlarınızdan fazlasını) | keƶālike: böyle | yubeyyinu: açıklıyor | llahu: Allah | lekumu: size | l-āyāti: ayetleri | leǎllekum: umulur ki | tetefekkerūne: düşünürsünüz | (2:219)
|: (hakkında) | d-dunyā: dünya | vel'āḣirati: ve ahiret | veyeselūneke: ve sana soruyarlar | ǎni: -den | l-yetāmā: öksüzler- | ḳul: de ki | iSlāHun: ıslah etmek | lehum: onları(n durumlarını) | ḣayrun: hayırlıdır | ve in: ve eğer | tuḣāliTūhum: onlara karışırsanız | feiḣvānukum: sizin kardeşlerinizdir | vallahu: Allah | yeǎ'lemu: bilir | l-mufside: bozanı | mine: -den | l-muSliHi: ıslah eden- | velev: ve eğer | şā'e: dileseydi | llahu: Allah | leeǎ'netekum: sizi zora sokardı | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ǎzīzun: daima üstündür | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir | (2:220)
|ve lā: | tenkiHū: evlenmeyin | l-muşrikāti: müşrik (Allah'a ortak koşan) kadınlarla | Hattā: kadar | yu'minne: inanıncaya | veleemetun: bir cariye | mu'minetun: inanan | ḣayrun: daha hayırlıdır | min: -dan | muşriketin: ortak koşan (hür) kadın- | velev: ve eğer | eǎ'cebetkum: hoşunuza gitse bile | ve lā: | tunkiHū: evlendirmeyin | l-muşrikīne: ortak koşan erkeklerle | Hattā: kadar | yu'minū: iman edinceye | veleǎbdun: ve bir köle | mu'minun: inanan | ḣayrun: daha hayırlıdır | min: -ten | muşrikin: müşrik erkek- | velev: eğer | eǎ'cebekum: hoşunuza gitse bile | ulāike: (Zira) onlar | yed'ǔne: çağırıyorlar | ilā: | n-nāri: ateşe | vallahu: Allah ise | yed'ǔ: çağırıyor | ilā: | l-cenneti: cennete | velmeğfirati: ve mağfirete | biiƶnihi: izniyle | ve yubeyyinu: ve açıklar | āyātihi: ayetlerini | linnāsi: insanlara | leǎllehum: umulur ki | yeteƶekkerūne: düşünürler | (2:221)
|ve yeselūneke: ve sana soruyorlar | ǎni: -den | l-meHīDi: adet görme- | ḳul: de ki | huve: o | eƶen: eziyettir | feǎ'tezilū: çekilin | n-nisā'e: kadınlardan | : süresince | l-meHīDi: adet | ve lā: | teḳrabūhunne: onlara yaklaşmayın | Hattā: kadar | yeThurne: temizleninceye | feiƶā: zaman | teTahherne: temizlendikleri | fe'tūhunne: onlara varın | min: -den | Hayṧu: yer- | emerakumu: size emrettiği | llahu: Allah'ın | inne: şüphesiz | llahe: Allah | yuHibbu: sever | t-tevvābīne: tevbe edenleri | ve yuHibbu: ve sever | l-muteTahhirīne: temizlenenleri | (2:222)
|nisā'ukum: kadınlarınız | Harṧun: bir tarladır | lekum: sizin için | fe'tū: varın | Harṧekum: tarlanıza | ennā: biçimde | şi'tum: dilediğiniz | ve ḳaddimū: ve hazırlık yapın | lienfusikum: kendiniz için | vetteḳū: ve sakının | llahe: Allah'tan | veǎ'lemū: ve bilin ki | ennekum: şüphesiz siz | mulāḳūhu: O'na kavuşacaksınız | ve beşşiri: ve müjdele | l-mu'minīne: İnananları | (2:223)
|ve lā: | tec'ǎlū: kılmayın | llahe: Allah'ı | ǔrDeten: engel | lieymānikum: yeminlerinize | en: | teberrū: iyilik etmenize | ve tetteḳū: ve sakınmanıza | ve tuSliHū: ve düzetmeye | beyne: arasını | n-nāsi: insanların | vallahu: Allah | semīǔn: işitendir | ǎlīmun: bilendir | (2:224)
|: | yu'āḣiƶukumu: sizi sorumlu tutmaz | llahu: Allah | bil-leğvi: kasıtsız | : dolayı | eymānikum: yeminlerinizden | velākin: fakat | yu'āḣiƶukum: sorumlu tutar | bimā: dolayı | kesebet: kazandığından | ḳulūbukum: kalblerinizin | vallahu: Allah | ğafūrun: bağışlayandır | Halīmun: halimdir | (2:225)
|lilleƶīne: kimseler için | yu'lūne: yaklaşmamağa yemin edenler | min: | nisāihim: kadınlarına | terabbuSu: bekleme (hakkı) vardır | erbeǎti: dört | eşhurin: ay | fein: eğer | fā'ū: (o süre içinde) dönerlerse | feinne: şüphesiz | llahe: Allah | ğafūrun: bağışlayan | raHīmun: merhamet edendir | (2:226)
|ve in: eğer | ǎzemū: kesin karar verirlerse | T-Talāḳa: boşamaya | feinne: şüphesiz | llahe: Allah | semīǔn: işitendir | ǎlīmun: bilendir | (2:227)
|velmuTalleḳātu: boşanmış kadınlar | yeterabbeSne: gözetlerler | bienfusihinne: kendilerini | ṧelāṧete: üç | ḳurū'in: kur' (üç adet veya üç temizlik süresi) | ve lā: | yeHillu: helal olmaz | lehunne: kendilerine | en: | yektumne: gizlemeleri | : | ḣaleḳa: yarattığını | llahu: Allah'ın | : -nde | erHāmihinne: kendi rahimleri- | in: eğer | kunne: idiyseler | yu'minne: inanıyor | billahi: Allah'a | velyevmi: ve gününe | l-āḣiri: ahiret | ve buǔletuhunne: kocaları | eHaḳḳu: hak sahibidirler | biraddihinne: onları geri almağa | : | ƶālike: bu arada | in: eğer | erādū: isterlerse | iSlāHen: barışmak | velehunne: (kadınların) vardır | miṧlu: gibi | lleƶī: | ǎleyhinne: (erkeklerin) kendileri üzerindeki | bil-meǎ'rūfi: (örfe uygun) hakları | velirricāli: erkeklerin (hakları) | ǎleyhinne: onlar (kadınlar) üzerinde | deracetun: bir derece fazladır | vallahu: Allah | ǎzīzun: azizdir | Hakīmun: hakimdir | (2:228)
|ET-Talāḳu: boşama | merratāni: iki defadır | feimsākun: ya tutmak (lazım)dır | bimeǎ'rūfin: iyilikle | ev: ya da | tesrīHun: salıvermek | biiHsānin: güzelce | ve lā: | yeHillu: helal değildir | lekum: size | en: | te'ḣuƶū: geri almanız | mimmā: şeylerden | āteytumūhunne: onlara verdiğiniz | şey'en: bir şey | illā: başka | en: eğer | yeḣāfā: korkarlarsa | ellā: | yuḳīmā: koruyamamaktan | Hudūde: sınırlarını | llahi: Allah'ın | fein: eğer | ḣiftum: korkarsanız | ellā: | yuḳīmā: koruyamamaktan | Hudūde: sınırlarını | llahi: Allah'ın | felā: yoktur | cunāHa: bir günah | ǎleyhimā: ikisine de | fīmā: (kadının ayrılmak için verdiği) | ftedet: fidye | bihi: hakkında | tilke: işte bunlar | Hudūdu: sınırlarıdır | llahi: Allah'ın | felā: | teǎ'tedūhā: sakın bunları aşmayın | ve men: ve kim(ler) | yeteǎdde: aşarsa | Hudūde: sınırlarını | llahi: Allah'ın | feulāike: işte | humu: onlar | Z-Zālimūne: zalimlerdir | (2:229)
|fein: eğer | Talleḳahā: (erkek) yine boşarsa | felā: | teHillu: helal olmaz | lehu: ona | min: | beǎ'du: artık bundan sonra | Hattā: kadar | tenkiHa: (kadın) nikahlanıncaya | zevcen: kocaya | ğayrahu: başka bir | fein: eğer | Talleḳahā: O (vardığı adam) da boşarsa | felā: yoktur | cunāHa: bir günah | ǎleyhimā: kendilerine | en: | yeterāceǎā: tekrar birbirlerine dönmelerinde | in: eğer | Zennā: inanırlarsa | en: | yuḳīmā: koruyacaklarına | Hudūde: sınırlarını | llahi: Allah'ın | ve tilke: işte bunlar | Hudūdu: sınırlarıdır | llahi: Allah'ın | yubeyyinuhā: açıklamaktadır | liḳavmin: bir toplum için | yeǎ'lemūne: bilen | (2:230)
|ve iƶā: zaman | Talleḳtumu: boşadığınız | n-nisā'e: kadınları | fe beleğne: ulaştıklarında | ecelehunne: (iddetlerinin) sonuna | feemsikūhunne: ya onları tutun | bimeǎ'rūfin: iyilikle | ev: ya da | serriHūhunne: bırakın | bimeǎ'rūfin: iyilikle | ve lā: | tumsikūhunne: onları (yanınızda) tutmayın | Dirāran: zarar vermek için | liteǎ'tedū: haklarına tecavüz edip | ve men: kim | yef'ǎl: yaparsa | ƶālike: bunu | feḳad: muhakkak | Zeleme: zulmetmiştir | nefsehu: kendine | ve lā: | tetteḣiƶū: edinmeyin | āyāti: ayetlerini | llahi: Allah'ın | huzuven: eğlence | veƶkurū: düşünün | niǎ'mete: ni'metini | llahi: Allah'ın | ǎleykum: size olan | ve mā: | enzele: indirdiklerini | ǎleykum: size | mine: -tan | l-kitābi: Kitap- | velHikmeti: ve Hikmet(ten) | yeǐZukum: size öğüt vermek için | bihi: onunla | vetteḳū: ve korkun | llahe: Allah'tan | veǎ'lemū: ve bilin ki | enne: şüphesiz | llahe: Allah | bikulli: her | şey'in: şeyi | ǎlīmun: bilir | (2:231)
|ve iƶā: ve zaman | Talleḳtumu: boşadığınız | n-nisā'e: kadınları | fe beleğne: ulaştıklarında | ecelehunne: (iddetlerinin) sonuna | felā: | teǎ'Dulūhunne: engel olmayın | en: | yenkiHne: evlenmelerine | ezvācehunne: (eski) kocalarıyla | iƶā: takdirde | terāDev: anlaştıkları | beynehum: kendi aralarında | bil-meǎ'rūfi: güzelce | ƶālike: bu | yūǎZu: verilen bir öğüttür | bihi: onunla | men: kimseye | kāne: olan | minkum: içinizden | yu'minu: inanan | billahi: Allah'a | velyevmi: ve gününe | l-āḣiri: ahiret | ƶālikum: bu | ezkā: daha iyi | lekum: sizin için | ve eTheru: ve daha temizdir | vallahu: Allah | yeǎ'lemu: bilir | ve entum: ve siz | : | teǎ'lemūne: bilmezsiniz | (2:232)
|velvelidātu: ve anneler | yurDiǎ'ne: emzirirler | evlādehunne: çocuklarını | Havleyni: iki yıl | kāmileyni: tam | limen: kimse için | erāde: isteyen | en: | yutimme: tamamlamak | r-raDāǎte: emzirmeyi | ve ǎlā: üzerinedir | l-mevlūdi: babanın | lehu: (çocuk kendisine ait olan) | rizḳuhunne: onların yiyecekleri | ve kisve tuhunne: ve giyecekleri | bil-meǎ'rūfi: uygun biçimde | : | tukellefu: yükümlü tutulmaz | nefsun: hiç kimse | illā: başka | vus'ǎhā: gücünün yettiğinden | : | tuDārra: zarara sokulmasın | velidetun: (ne) anne | biveledihā: çocuğu yüzünden | ve lā: ve (ne de) | mevlūdun: baba | lehu: (çocuğun aidolduğu) | biveledihi: çocuğu yüzünden | ve ǎlā: ve üzerinde | l-vāriṧi: mirasçının | miṧlu: aynı (yükümlülük var)dır | ƶālike: bunun | fein: eğer | erādā: isterlerse | fiSālen: sütten kesmek | ǎn: | terāDin: rızalarıyla | minhumā: kendi aralarında | ve teşāvurin: ve danışarak | felā: yoktur | cunāHa: günah | ǎleyhimā: kendilerine | ve in: eğer | eradtum: isterseniz | en: | testerDiǔ: (sütannesi tutup) emzirtmek | evlādekum: çocuklarınızı | felā: yine yoktur | cunāHa: bir günah | ǎleykum: üzerinize | iƶā: sonra | sellemtum: verdikten | : şeyi (ücreti) | āteytum: verdiğiniz | bil-meǎ'rūfi: güzelce | vetteḳū: ve korkun | llahe: Allah'tan | veǎ'lemū: ve bilin ki | enne: şüphesiz | llahe: Allah | bimā: her şeyi | teǎ'melūne: yaptığınız | beSīrun: görmektedir | (2:233)
|velleƶīne: kimselerin | yuteveffevne: ölen(ler) | minkum: içinizden | ve yeƶerūne: geriye bıraktıkları | ezvācen: eşleri | yeterabbeSne: (bekleyip) gözetlerler | bienfusihinne: kendilerini | erbeǎte: dört | eşhurin: ay | ve ǎşran: ve on (gün) | feiƶā: zaman | beleğne: bitirdiği | ecelehunne: sürelerini | felā: yoktur | cunāHa: bir günah | ǎleykum: size | fīmā: | feǎlne: yapmalarında | : için | enfusihinne: kendileri | bil-meǎ'rūfi: uygun olanı | vallahu: Allah | bimā: -dan | teǎ'melūne: yaptıklarınız- | ḣabīrun: haberdardır | (2:234)
|ve lā: yoktur | cunāHa: bir günah | ǎleykum: size | fīmā: | ǎrraDtum: üstü kapalı biçimde bildirmenizden | bihi: ona | min: | ḣiTbeti: evlenme isteğinizi | n-nisā'i: kadınlara | ev: yahut | eknentum: gizlemenizden | : | enfusikum: içinizde | ǎlime: bilir | llahu: Allah | ennekum: şüphesiz sizin | seteƶkurūnehunne: onları anacağınızı | velākin: fakat | : | tuvāǐdūhunne: sakın onlarla sözleşmeyin | sirran: gizli(buluşma)ya | illā: dışında | en: | teḳūlū: söylemeniz | ḳavlen: bir söz | meǎ'rūfen: iyi (meşru) | ve lā: | teǎ'zimū: ve kalkışmayın | ǔḳdete: akdine (kıymaya) | n-nikāHi: nikah | Hattā: kadar | yebluğa: ulaşıncaya | l-kitābu: yazılanın (iddetinin) | ecelehu: sonuna | veǎ'lemū: ve bilin ki | enne: şüphesiz | llahe: Allah | yeǎ'lemu: bilir | : şeyi | : | enfusikum: içinizden geçen | feHƶerūhu: O'ndan sakının | veǎ'lemū: ve yine bilin ki | enne: şüphesiz | llahe: Allah | ğafūrun: bağışlayandır | Halīmun: halimdir | (2:235)
|: yoktur | cunāHa: bir günah | ǎleykum: size | in: eğer | Talleḳtumu: boşarsınız | n-nisā'e: kadınları | : | lem: | temessūhunne: henüz dokunmadan | ev: ya da | tefriDū: belirlemeden | lehunne: onlara | ferīDeten: mehir(lerini) | ve mettiǔhunne: ve onları faydalandırsın | ǎlā: | l-mūsiǐ: eli geniş olan | ḳaderuhu: kendi gücü nisbetinde | ve ǎlā: | l-muḳtiri: eli dar olan da | ḳaderuhu: kendi gücü nisbetinde | metāǎn: bir geçimlikle | bil-meǎ'rūfi: güzel | Haḳḳan: bu bir borçtur | ǎlā: üzerine | l-muHsinīne: iyilik edenlerin | (2:236)
|ve in: ve eğer | Talleḳtumūhunne: onları boşarsanız | min: | ḳabli: önce | en: | temessūhunne: henüz dokunmadan | veḳad: takdirde | feraDtum: (bir mehir) tesbit ettiğiniz | lehunne: onlar için | ferīDeten: vermeniz gerekir | feniSfu: yarısını | : şeyin (mehrin) | feraDtum: tesbit ettiğiniz | illā: hariç | en: | yeǎ'fūne: (kadının) vazgeçmesi | ev: veya | yeǎ'fuve: vazgeçmesi | lleƶī: kimsenin (erkeğin) | biyedihi: elinde olan | ǔḳdetu: akdi | n-nikāHi: nikah | ve en: | teǎ'fū: (erkekler) sizin affetmeniz | eḳrabu: daha yakındır | litteḳvā: takvaya | ve lā: | tensevu: unutmayın | l-feDle: iyilik etmeyi | beynekum: birbirinize | inne: şüphesiz | llahe: Allah | bimā: -şeyleri | teǎ'melūne: yaptıkları- | beSīrun: görür | (2:237)
|HāfiZū: korumacılık | ǎlā: -üstüne | S-Salevāti: destekler- | ve SSalāti: ve SaLâTın/Desteğin | l-vusTā: özünü/ortasını | ve ḳūmū: ve -doğrulmak | lillahi: Allah'a | ḳānitīne: kanaate | (2:238)
|fe in: eğer | ḣiftum: (bir tehlikeden) korkarsanız | fericālen: yaya | ev: yahut | rukbānen: binmiş olarak | feiƶā: zaman da | emintum: güvene kavuştuğunuz | feƶkurū: anın | llahe: Allah'ı | kemā: şekilde | ǎllemekum: size öğrettiği | : şeyleri | lem: | tekūnū: olmadığınız | teǎ'lemūne: biliyor | (2:239)
|velleƶīne: ve kimseler | yuteveffevne: ölen | minkum: içinizden | ve yeƶerūne: ve geriye bırakan(erkek)ler | ezvācen: eşler | veSiyyeten: vasiyyet etsinler | liezvācihim: eşlerinin | metāǎn: geçimlerinin sağlanmasını | ilā: kadar | l-Havli: bir yıla | ğayra: | iḣrācin: (evlerinden) çıkarılmadan | fein: şayet | ḣaracne: kendileri çıkarlarsa | felā: yoktur | cunāHa: bir günah | ǎleykum: sizin için | : | : bir şey | feǎlne: yapmalarında | : hakkında | enfusihinne: kendileri | min: | meǎ'rūfin: uygun olanı | vallahu: Allah | ǎzīzun: daima üstündür | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir | (2:240)
|velilmuTalleḳāti: ve boşanmış kadınların | metāǔn: geçimlerini sağlamak | bil-meǎ'rūfi: uygun olan şekilde | Haḳḳan: bir haktır (borçtur) | ǎlā: üzerine | l-mutteḳīne: müttakiler | (2:241)
|keƶālike: böyle | yubeyyinu: açıklamaktadır | llahu: Allah | lekum: size | āyātihi: ayetlerini | leǎllekum: umulur ki | teǎ'ḳilūne: düşünürsünüz | (2:242)
|elem: | tera: görmedin mi? | ilā: | elleƶīne: kimseleri | ḣaracū: çıkanları | min: -ndan | diyārihim: yurtları- | ve hum: ve onlar | ulūfun: binlerce kişi iken | Haƶera: korkusuyla | l-mevti: ölüm | feḳāle: demişti | lehumu: onlara | llahu: Allah | mūtū: Ölün! | ṧumme: sonra | eHyāhum: kendilerini diriltmişti | inne: şüphesiz | llahe: Allah | leƶū: sahibidir | feDlin: ikram | ǎlā: karşı | n-nāsi: insanlara | velākinne: ama | ekṧera: çoğu | n-nāsi: insanların | : | yeşkurūne: şükretmezler | (2:243)
|ve ḳātilū: ve savaşın | : | sebīli: yolunda | llahi: Allah | veǎ'lemū: ve bilin ki | enne: şüphesiz | llahe: Allah | semīǔn: işitendir | ǎlīmun: bilendir | (2:244)
|men: kimdir | ƶā: | lleƶī: o kimse | yuḳriDu: borç olarak verecek | llahe: Allah'a | ḳarDan: bir borcu | Hasenen: güzel | feyuDāǐfehu: arttırması karşılığnda | lehu: ona | eD'ǎāfen: fazlasıyla | keṧīraten: kat kat | vallahu: Allah | yeḳbiDu: (rızkı) kısar da | ve yebsuTu: açar da | ve ileyhi: ve hep O'na | turceǔne: döndürüleceksiniz | (2:245)
|elem: | tera: görmedin mi? | ilā: | l-melei: ileri gelenlerini | min: | benī: oğullarının | isrāīle: İsrail | min: | beǎ'di: sonra | mūsā: Musa'dan | : hani | ḳālū: demişlerdi | linebiyyin: Peygamberlerine | lehumu: onlar | b'ǎṧ: gönder | lenā: bize | meliken: bir hükümdar | nuḳātil: (onun önderliğinde) savaşalım | : -nda | sebīli: yolu- | llahi: Allah | ḳāle: dedi | hel: | ǎseytum: olurmu ki? | in: eğer | kutibe: yazılınca (farz kılınınca) | ǎleykumu: size | l-ḳitālu: savaş | ellā: | tuḳātilū: savaşmazsanız | ḳālū: dediler ki | ve mā: | lenā: bizler | ellā: | nuḳātile: neden savaşmayalım | : | sebīli: yolunda | llahi: Allah | veḳad: oysa | uḣricnā: biz çıkarılıp sürüldük | min: -dan | diyārinā: yurtlarımız- | ve ebnāinā: ve oğullarımız(ın arasın)dan | felemmā: fakat | kutibe: yazılınca | ǎleyhimu: kendilerine | l-ḳitālu: savaş | tevellev: yüz çevirdiler | illā: hariç | ḳalīlen: pek azı | minhum: içlerinden | vallahu: Allah | ǎlīmun: bilir | biZ-Zālimīne: zalimleri | (2:246)
|ve ḳāle: ve dedi ki | lehum: onlara | nebiyyuhum: peygamberleri | inne: gerçekten | llahe: Allah | ḳad: elbette | beǎṧe: gönderdi | lekum: size | Tālūte: Talut'u | meliken: hükümdar | ḳālū: dediler ki | ennā: nasıl | yekūnu: olabilir | lehu: onun | l-mulku: hükümdarlık (mülk) | ǎleynā: bizim üzerimize | veneHnu: biz | eHaḳḳu: daha layıkız | bil-mulki: hükümdarlığa | minhu: ondan | velem: | yu'te: ve verilmemiştir | seǎten: genişlik | mine: -dan | l-māli: mal- | ḳāle: dedi | inne: şüphesiz | llahe: Allah | STafāhu: onu (hükümdar) seçti | ǎleykum: sizin üzerinize | ve zādehu: ve onun artırdı | besTaten: gücünü | : | l-ǐlmi: bilgisinin | velcismi: ve cisminin | vallahu: Allah | yu'tī: verir | mulkehu: mülkünü | men: kimseye | yeşā'u: dilediği | vallahu: Allah(ın) | vāsiǔn: (lutfu) geniştir | ǎlīmun: (O herşeyi) bilendir | (2:247)
|ve ḳāle: ve dedi ki | lehum: onlara | nebiyyuhum: peygamberleri | inne: muhakkak | āyete: alameti | mulkihi: onun hükümdarlığının | en: | ye'tiyekumu: size gelmesidir | t-tābūtu: (Allah'ın Ahid sandığı) Tabut'un | fīhi: onun içinde | sekīnetun: bir huzur bulunan | min: -den | rabbikum: Rabbiniz- | ve beḳiyyetun: ve bir kalıntı | mimmā: -ndan | terake: geriye bıraktığı- | ālu: ailesinin | mūsā: Musa | ve ālu: ve ailesinin | hārūne: Harun | teHmiluhu: taşıdığı | l-melāiketu: meleklerin | inne: | : -dair | ƶālike: buna- | lāyeten: delil/işaret (olsun) diye | lekum: size | in: | kuntum: -idiniz/oldunuz | mu'minīne: doğrulaşmış- | (2:248)
|felemmā: ne zaman ki | feSale: aralandı | Tālūtu: Talut | bil-cunūdi: ordularla | ḳāle: dedi | inne: | llahe: Allah | mubtelīkum: deneyecek sizi | bineherin: nehirle | femen: kim | şeribe: içerse | minhu: ondan | feleyse: değildir | minnī: benden | ve men: ve kim | lem: | yeT'ǎmhu: ondan tadmazsa | feinnehu: şüphesiz o | minnī: bendendir | illā: dışında | meni: kimsenin | ğterafe: avuçlayan | ğurfeten: bir avuç | biyedihi: eliyle | feşeribū: hepsi içtiler | minhu: ondan | illā: hariç | ḳalīlen: pek azı | minhum: içlerinden | felemmā: nihayet | cāvezehu: (ırmağı) geçince | huve: o (Talut) | velleƶīne: ve kimseler | āmenū: iman eden | meǎhu: beraberindekiler | ḳālū: dediler | : | Tāḳate: gücümüz yok | lenā: bizim | l-yevme: bugün | bicālūte: Calut'a | ve cunūdihi: ve askerlerine karşı | ḳāle: dedi | elleƶīne: kimseler | yeZunnūne: kanaat getiren | ennehum: elbette onların | mulāḳū: kavuşacaklarına | llahi: Allah'a | kem: nice | min: | fietin: topluluk | ḳalīletin: az olan | ğalebet: galib gelmiştir | fieten: topluluğa | keṧīraten: çok olan | biiƶni: izniyle | llahi: Allah'ın | vallahu: Allah | meǎ: beraberdir | S-Sābirīne: sabredenlerle | (2:249)
|velemmā: ne zaman | berazū: karşılaşsalar | licālūte: Calut | ve cunūdihi: ve askerleriyle | ḳālū: şöyle dediler | rabbenā: Rabbimiz | efriğ: dök | ǎleynā: üzerimize | Sabran: sabır | ve ṧebbit: ve sağlam tut | eḳdāmenā: ayaklarımızı | venSurnā: ve bize yardım et | ǎlā: karşı | l-ḳavmi: topluluğuna | l-kāfirīne: kafirler | (2:250)
|fehezemūhum: derken onları bozdular | biiƶni: izniyle | llahi: Allah'ın | ve ḳatele: ve öldürdü | dāvūdu: Davud | cālūte: Calut'u | ve ātāhu: ve ona (Davud'a) verdi | llahu: Allah | l-mulke: hükümdarlık | velHikmete: ve hikmet | ve ǎllemehu: ve ona öğretti | mimmā: şeyleri | yeşā'u: dilediği | velevlā: eğer | def'ǔ: savmasaydı | llahi: Allah | n-nāse: insanların | beǎ'Dehum: bir kısmını | bibeǎ'Din: bir kısmıyle | lefesedeti: bozulurdu | l-erDu: dünya | velākinne: fakat | llahe: Allah | ƶū: sahibidir | feDlin: lutuf | ǎlā: karşı | l-ǎālemīne: bütün alemlere | (2:251)
|tilke: bunlar | āyātu: ayetleridir | llahi: Allah'ın | netlūhā: okuyoruz (açıklıyoruz) | ǎleyke: sana | bil-Haḳḳi: hak olarak | ve inneke: elbette sen | lemine: | l-murselīne: gönderilenlerdensin | (2:252)
|tilke: işte o | r-rusulu: elçiler ki | feDDelnā: üstün kıldık | beǎ'Dehum: kimini | ǎlā: karşı | beǎ'Din: kimine | minhum: onlardan | men: kimine | kelleme: konuştu | llahu: Allah | ve rafeǎ: ve yükseltti | beǎ'Dehum: kimini de | deracātin: derecelerle | ve āteynā: ve verdik | ǐysā: Îsa'ya | bne: oğlu | meryeme: Meryem | l-beyyināti: açık deliller | ve eyyednāhu: ve onu destekledik | birūHi: Ruh ile | l-ḳudusi: Kudüs | velev: ve eğer | şā'e: dileseydi | llahu: Allah | : | ḳtetele: öldürmezlerdi | elleƶīne: kimseleri (milletleri) | min: | beǎ'dihim: onların arkasından gelen | min: | beǎ'di: sonra | : | cā'ethumu: gelmiş olduktan | l-beyyinātu: açık deliller | velākini: fakat | ḣtelefū: anlaşmazlığa düştüler | feminhum: onlardan | men: kimileri | āmene: inandı | ve minhum: ve onlardan | men: kimi de | kefera: inkar etti | velev: eğer | şā'e: dileseydi | llahu: Allah | : | ḳtetelū: birbirlerini öldürmezlerdi | velākinne: ama | llahe: Allah | yef'ǎlu: yapar | : şeyi | yurīdu: dilediği | (2:253)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | enfiḳū: infak edin | mimmā: | razeḳnākum: size verdiğimiz rızıktan | min: | ḳabli: önce | en: | ye'tiye: gelmezden | yevmun: gün | : olmadığı | bey'ǔn: alışverişin | fīhi: içinde | ve lā: ve hiçbir | ḣulletun: dostluğun | ve lā: ve hiçbir | şefāǎtun: şefaatin | velkāfirūne: ve kafirler | humu: ta kendileridir | Z-Zālimūne: zalimlerin | (2:254)
|Allahu: Allah (ki) | : yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | huve: O'ndan | l-Hayyu: daima diridir | l-ḳayyūmu: koruyup yöneticidir | : | te'ḣuƶuhu: O'nu tutmaz | sinetun: ne bir uyuklama | velā: ve ne de | nevmun: bir uyku | lehu: O'nundur | : ne | : varsa | s-semāvāti: göklerde | ve mā: ve ne | : varsa | l-erDi: yerde | men: kimdir | ƶā: | lleƶī: ki | yeşfeǔ: şefaat edebilir | ǐndehu: kendisinin katında | illā: dışında | biiƶnihi: O'nun izni | yeǎ'lemu: bilir | : olanı | beyne: | eydīhim: onların önünde | ve mā: ve olanı | ḣalfehum: arkalarında | ve lā: | yuHīTūne: kavrayamazlar | bişey'in: hiçbir şey | min: -nden | ǐlmihi: O'nun ilmi- | illā: dışında | bimā: şeyler | şā'e: dilediği | vesiǎ: kaplamıştır | kursiyyuhu: O'nun Kürsüsü | s-semāvāti: gökleri | vel'erDe: ve yeri | ve lā: | yeūduhu: O'na ağır gelmez | HifZuhumā: onları koru(yup gözet)mek | ve huve: O | l-ǎliyyu: yücedir | l-ǎZīmu: büyüktür | (2:255)
|: yoktur | ikrāhe: zorlama | : | d-dīni: Dinde | ḳad: elbette | tebeyyene: seçilip belli olmuştur | r-ruşdu: doğruluk | mine: | l-ğayyi: sapıklıktan | femen: kim | yekfur: inkar eder | biT-Tāğūti: tağut (şeytan)ı | ve yu'min: ve inanırsa | billahi: Allah'a | feḳadi: muhakkak ki o | stemseke: yapışmıştır | bil-ǔrveti: bir kulpa | l-vuṧḳā: sağlam | : | nfiSāme: kopmayan | lehā: | vallahu: Allah | semīǔn: işitendir | ǎlīmun: bilendir | (2:256)
|Allahu: Allah | veliyyu: dostudur | elleƶīne: kimselerin | āmenū: inananların | yuḣricuhum: onları çıkarır | mine: -dan | Z-Zulumāti: karanlıklar- | ilā: | n-nūri: aydınlığa | velleƶīne: kimselerin | keferū: inkar eden | evliyā'uhumu: dostları da | T-TTāğūtu: tağuttur | yuḣricūnehum: (O da) onları çıkarır | mine: -tan | n-nūri: aydınlık- | ilā: | Z-Zulumāti: karanlıklara | ulāike: İşte onlar | eSHābu: halkıdır | n-nāri: ateş | hum: onlar | fīhā: orada | ḣālidūne: ebedi kalacaklardır | (2:257)
|elem: | tera: görmedin mi? | ilā: | lleƶī: kimseyi | Hācce: tartışan | ibrāhīme: İbrahim'le | : hakkında | rabbihi: Rabbi | en: diye | ātāhu: kendisine verdi | llahu: Allah | l-mulke: hükümdarlık | : zaman | ḳāle: dediği | ibrāhīmu: İbrahim | rabbiye: benim Rabbim | lleƶī: ki | yuHyī: yaşatır | ve yumītu: ve öldürür | ḳāle: dedi | enā: ben de | uHyī: yaşatır | ve umītu: ve öldürürüm | ḳāle: dedi ki | ibrāhīmu: İbrahim | feinne: şüphesiz | llahe: Allah | ye'tī: getirir | biş-şemsi: güneşi | mine: -dan | l-meşriḳi: doğu- | fe'ti: sen de getir | bihā: onu | mine: -dan | l-meğribi: batı- | febuhite: şaşırıp kaldı | lleƶī: kimse (o adam) | kefera: inkar eden | vallahu: Allah | : | yehdī: doğru yola iletmez | l-ḳavme: toplumu | Z-Zālimīne: zalim | (2:258)
|ev: yahut | kālleƶī: şu kimse gibi ki | merra: uğramıştı | ǎlā: | ḳaryetin: bir kasabaya | ve hiye: o kimse | ḣāviyetun: (duvarları) yığılmış | ǎlā: üstüne | ǔrūşihā: çatıları | ḳāle: dedi ki | ennā: nasıl | yuHyī: diriltecek | hāƶihi: bunu | llahu: Allah | beǎ'de: sonra | mevtihā: öldükten | feemātehu: kendisini öldürüp | llahu: Allah (da) | miAete: yüz | ǎāmin: sene | ṧumme: sonra | beǎṧehu: diriltti | ḳāle: dedi | kem: ne kadar | lebiṧte: kaldın | ḳāle: dedi | lebiṧtu: kaldım | yevmen: bir gün | ev: ya da | beǎ'De: birazı (kadar) | yevmin: bir günün | ḳāle: (Allah) dedi | bel: bilakis | lebiṧte: kaldın | miAete: yüz | ǎāmin: yıl | fenZur: bak | ilā: | Taǎāmike: yiyeceğine | ve şerābike: ve içeceğine | lem: | yetesenneh: bozulmamış | venZur: ve bak | ilā: | Himārike: eşeğine | velinec'ǎleke: seni kılalım diye | āyeten: bir ibret | linnāsi: insanlar için | venZur: ve bak | ilā: | l-ǐZāmi: kemiklere | keyfe: nasıl | nunşizuhā: onları birbiri üstüne koyuyor | ṧumme: sonra | neksūhā: onlara giydiriyoruz | leHmen: et | felemmā: bu işler | tebeyyene: açıkça belli olunca | lehu: ona | ḳāle: dedi ki | eǎ'lemu: biliyorum ki | enne: şüphesiz | llahe: Allah | ǎlā: | kulli: her | şey'in: şeye | ḳadīrun: kadirdir | (2:259)
|ve iƶ: ve bir zaman | ḳāle: demişti | ibrāhīmu: İbrahim | rabbi: Rabbim | erinī: bana göster | keyfe: nasıl | tuHyī: dirilttiğini | l-mevtā: ölüleri | ḳāle: (Allah) dedi | evelem: yoksa | tu'min: inanmadın mı | ḳāle: (İbrahim) dedi ki | belā: Hayır (inandım) | velākin: fakat | liyeTmeinne: tatmin olması için | ḳalbī: kalbimin | ḳāle: dedi | feḣuƶ: o halde tut | erbeǎten: dördünü | mine: -dan | T-Tayri: kuşlar- | fe Surhunne: onları alıştır | ileyke: kendine | ṧumme: sonra | c'ǎl: koy | ǎlā: üzerine | kulli: her | cebelin: dağın | minhunne: onlardan | cuz'en: bir parça | ṧumme: sonra | d'ǔhunne: onları (kendine) çağır | ye'tīneke: sana gelecekler | seǎ'yen: koşarak | veǎ'lem: bil ki | enne: şüphesiz | llahe: Allah | ǎzīzun: daima üstün | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir | (2:260)
|meṧelu: durumu | elleƶīne: kimselerin | yunfiḳūne: infak edenler(in) | emvālehum: mallarını | : | sebīli: yolunda | llahi: Allah | kemeṧeli: durumu gibidir | Habbetin: bir tohumun | enbetet: veren | seb'ǎ: yedi | senābile: başak | : | kulli: her | sunbuletin: başağında | miAetu: yüz | Habbetin: tohum | vallahu: Allah | yuDāǐfu: kat kat verir | limen: kimseye | yeşā'u: dilediği | vallahu: Allah(ın) | vāsiǔn: (lutfu) geniştir | ǎlīmun: (O) bilendir | (2:261)
|elleƶīne: kimseler | yunfiḳūne: infak eden | emvālehum: mallarını | : | sebīli: yolunda | llahi: Allah | ṧumme: sonra | : | yutbiǔne: ardından | : şeyleri | enfeḳū: verdikleri | mennen: başa kakmayan | ve lā: | eƶen: ve eziyet etmeyenlerin | lehum: vardır | ecruhum: ödülleri | ǐnde: katında | rabbihim: Rableri | ve lā: yoktur | ḣavfun: korku | ǎleyhim: onlara | ve lā: | hum: ve onlar | yeHzenūne: üzülmeyeceklerdir | (2:262)
|ḳavlun: bir söz (söylemek) | meǎ'rūfun: güzel | ve meğfiratun: ve affetmek | ḣayrun: iyidir | min: -dan | Sadeḳatin: sadaka- | yetbeǔhā: peşinden gelen | eƶen: eziyet | vallahu: Allah | ğaniyyun: zengindir | Halīmun: halimdir | (2:263)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: iman edenler | : | tubTilū: boşa çıkarmayın | Sadeḳātikum: sadakalarınızı | bil-menni: başa kakmakla | vel'eƶā: ve eziyet etmekle | kālleƶī: gibi | yunfiḳu: infak eden | mālehu: malını | riā'e: gösteriş için | n-nāsi: insanlara | ve lā: | yu'minu: inanmayan | billahi: Allah'a | velyevmi: ve gününe | l-āḣiri: ahiret | femeṧeluhu: öylesinin durumu | kemeṧeli: benzer ki | Safvānin: şu kayaya | ǎleyhi: üzerinde bulunan | turābun: toprak | feeSābehu: ona isabet etttiğinde | vābilun: bir sağnak (yağmur) | feterakehu: onu bırakır | Salden: sert bir taş halinde | : | yeḳdirūne: (Böyleleri) elde edemezler | ǎlā: hiçbir | şey'in: şey | mimmā: şeylerden | kesebū: kazandıkları | vallahu: Allah | : | yehdī: doğru yola iletmez | l-ḳavme: toplumunu | l-kāfirīne: kafirler | (2:264)
|ve meṧelu: durumu da | elleƶīne: kimselerin | yunfiḳūne: infak eden | emvālehumu: mallarını | btiğā'e: kazanmak | merDāti: rızasını | llahi: Allah'ın | ve teṧbīten: ve kökleştirmek için | min: | enfusihim: kendilerindekini (imanı) | kemeṧeli: benzer | cennetin: bir bahçeye | birabvetin: tepe üzerinde bulunan | eSābehā: değince | vābilun: bol yağmur | fe ātet: veren | ukulehā: ürününü | Diǎ'feyni: iki kat | fein: eğer | lem: | yuSibhā: değmese bile | vābilun: yağmur | feTallun: çisinti olur | vallahu: Allah | bimā: şeyleri | teǎ'melūne: yaptıklarınız | beSīrun: görmektedir | (2:265)
|eyeveddu: ister mi ki? | eHadukum: biriniz | en: | tekūne: olmasını | lehu: kendisinin | cennetun: bir bahçesi | min: -dan | neḣīlin: hurmalar- | ve eǎ'nābin: ve üzümler(den) | tecrī: akan | min: | teHtihā: altından | l-enhāru: ırmaklar | lehu: bulunan | fīhā: içinde | min: | kulli: her çeşit | ṧ-ṧemerāti: meyvası | ve eSābehu: ve kendisine geldiğinde | l-kiberu: ihtiyarlık | ve lehu: ve onlar | ƶurriyyetun: ve çocuklarının bulunduğu | Duǎfā'u: aciz | feeSābehā: isabet etsin | iǎ'Sārun: birden bir kasırga | fīhi: onlara | nārun: ateşli | feHteraḳat: yakıp kül etsin | keƶālike: böylece | yubeyyinu: açıklıyor | llahu: Allah | lekumu: size | l-āyāti: ayetleri | leǎllekum: umulurki | tetefekkerūne: düşünürsünüz | (2:266)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: iman eden(ler) | enfiḳū: infak edin | min: -nden | Tayyibāti: iyileri- | : şeylerin | kesebtum: kazandıklarınız | ve mimmā: ve şeylerden | eḣracnā: çıkardığımız | lekum: sizin için | mine: -den | l-erDi: yer- | ve lā: | teyemmemū: kalkışmayın | l-ḣabīṧe: kötü şeyleri | minhu: | tunfiḳūne: sadaka vermeye | velestum: | biāḣiƶīhi: kendinize alamayacağınız | illā: başka şekilde | en: | tuğmiDū: göz yummadan | fīhi: ondan | veǎ'lemū: bilin ki | enne: şüphesiz | llahe: Allah | ğaniyyun: zengindir | Hamīdun: övülmüştür | (2:267)
|Eş-şeyTānu: şeytan | yeǐdukumu: size vaad eder | l-feḳra: fakirliği | ve ye'murukum: ve size emreder | bil-feHşā'i: çirkin şeyleri yapmayı | vallahu: Allah ise | yeǐdukum: size va'adediyor | meğfiraten: bağışlama | minhu: kendi tarafından | ve feDlen: ve lutuf | vallahu: şüphesiz Allah'ın | vāsiǔn: (lutfu) geniştir | ǎlīmun: (O) bilendir | (2:268)
|yu'tī: verir | l-Hikmete: Hikmeti | men: kimseye | yeşā'u: dilediği | ve men: ve kimse | yu'te: verilen | l-Hikmete: Hikmet | feḳad: elbette | ūtiye: verilmiştir | ḣayran: hayır | keṧīran: çok | ve mā: | yeƶƶekkeru: bunu anlamaz | illā: başkası | ūlū: sahiplerinden | l-elbābi: akıl | (2:269)
|ve mā: ve ne | enfeḳtum: infak ederseniz | min: | nefeḳatin: nafaka olarak | ev: veya | neƶertum: (ne) adarsanız | min: | neƶrin: adak olarak | feinne: şüphesiz | llahe: Allah | yeǎ'lemuhu: onu bilir | ve mā: yoktur | liZZālimīne: zalimler için | min: hiçbir | enSārin: yardımcı | (2:270)
|in: eğer | tubdū: açıktan verirseniz | S-Sadeḳāti: sadakaları | feniǐmmā: ne güzeldir | hiye: bu | vein: eğer | tuḣfūhā: onları gizler | ve tu'tūhā: ve verirseniz | l-fuḳarā'e: fakirlere | fehuve: bu | ḣayrun: daha iyidir | lekum: sizin için | ve yukeffiru: ve kapatır | ǎnkum: sizden | min: bir kısmını | seyyiātikum: günahlarınızın | vallahu: Allah | bimā: şeylerden | teǎ'melūne: yaptıklarınız | ḣabīrun: haberdardır | (2:271)
|leyse: değildir | ǎleyke: senin üzerine | hudāhum: onları hidayet etmek | velākinne: fakat | llahe: Allah'tır | yehdī: doğru yola ileten | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | ve mā: | tunfiḳū: verdiğiniz | min: her | ḣayrin: hayır | felienfusikum: kendiniz içindir | ve mā: | tunfiḳūne: infak edemezsiniz | illā: dışında | btiğā'e: kazanmak için | vechi: (yüzü) rızasını | llahi: Allah'ın | ve mā: ve ne | tunfiḳū: verseniz | min: -dan | ḣayrin: hayır- | yuveffe: tastamam verilir | ileykum: size | ve entum: ve siz | : asla | tuZlemūne: zulmedilmezsiniz | (2:272)
|lilfuḳarā'i: (Sadakalar) fakirler içindir | elleƶīne: kimseler (için) | uHSirū: kapanıp kalan | : | sebīli: yolunda | llahi: Allah | : yoktur | yesteTīǔne: güçleri | Derben: gezmeye | : -nde | l-erDi: yeryüzü- | yeHsebuhumu: onları sanırlar | l-cāhilu: bilmeyenler | eğniyā'e: zengin | mine: dolayı | t-teǎffufi: utangaçlıklarından | teǎ'rifuhum: onları tanırsın | bisīmāhum: simalarından | : | yeselūne: istemezler | n-nāse: insanlardan | ilHāfen: ısrarla | ve mā: ne varsa | tunfiḳū: yaptığınız | min: -dan | ḣayrin: hayır- | feinne: şüphesiz | llahe: Allah | bihi: onu | ǎlīmun: bilir | (2:273)
|elleƶīne: o kimseler ki | yunfiḳūne: infak edenler | emvālehum: mallarını | bil-leyli: gece | ve nnehāri: ve gündüz | sirran: gizli | ve ǎlāniyeten: ve açık | felehum: vardır | ecruhum: ödülü | ǐnde: yanında | rabbihim: Rableri | ve lā: yoktur | ḣavfun: korku | ǎleyhim: onlara | ve lā: | hum: ve onlar | yeHzenūne: üzülmeyeceklerdir | (2:274)
|elleƶīne: o kimseler ki | ye'kulūne: yerler | r-ribā: Riba (faiz) | : | yeḳūmūne: kalkamazlar | illā: ancak | kemā: gibi | yeḳūmu: kalkarlar | lleƶī: kimse | yeteḣabbeTuhu: çarptığı | ş-şeyTānu: şeytanın | mine: | l-messi: dokunup | ƶālike: bu | biennehum: onların | ḳālū: demelerindendir | innemā: şüphesiz | l-bey'ǔ: alışveriş de | miṧlu: gibidir | r-ribā: riba (faiz) | veeHalle: oysa helal kılmıştır | llahu: Allah | l-bey'ǎ: alış-verişi | veHarrame: ve haram kılmıştır | r-ribā: ribayı | femen: kime | cā'ehu: gelir de | mev'ǐZetun: bir öğüt | min: -nden | rabbihi: Rabbi- | fentehā: (ribadan) vazgeçerse | fe lehu: Zira onlar/onlarsa | : ne varsa | selefe: geçmişte | ve emruhu: ve işi de | ilā: kalmıştır | llahi: Allah'a | ve men: kim | ǎāde: tekrar (ribaya) dönerse | feulāike: onlar | eSHābu: halkıdır | n-nāri: ateş | hum: onlar | fīhā: orada | ḣālidūne: ebedi kalacaklardır | (2:275)
|yemHaḳu: mahveder | llahu: Allah | r-ribā: ribayı | ve yurbī: ve artırır | S-Sadeḳāti: sadakaları | vallahu: Allah | : | yuHibbu: sevmez | kulle: hiçbir | keffārin: inkarcıları | eṧīmin: günahkar | (2:276)
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | āmenū: iman eden | ve ǎmilū: ve işler yapanlar | S-SāliHāti: salih (güzel) | ve eḳāmū: ve -doğrulmak | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe | ve ātevu: ve vermek | z-zekāte: zekatı | lehum: işte onların | ecruhum: ödülleri | ǐnde: yanındadır | rabbihim: Rableri | ve lā: yoktur | ḣavfun: korku | ǎleyhim: onlara | ve lā: | hum: ve onlar | yeHzenūne: üzülmeyeceklerdir | (2:277)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: iman eden(ler) | tteḳū: korkun | llahe: Allah'tan | ve ƶerū: ve bırakın (almayın) | : ne varsa | beḳiye: geri kalan | mine: -dan | r-ribā: riba- | in: eğer | kuntum: idiyseniz | mu'minīne: inanıyor | (2:278)
|fe in: eğer | lem: | tef'ǎlū: böyle yapmazsanız | fe'ƶenū: bilin | biHarbin: savaşa açıldığını | mine: (tarafından) | llahi: Allah | ve rasūlihi: ve Elçisi | ve in: ve eğer | tubtum: tevbe ederseniz | felekum: sizindir | ru'ūsu: ana | emvālikum: malınız | : | teZlimūne: ne haksızlık edersiniz | ve lā: | tuZlemūne: ne de haksızlığa uğratılırsınız | (2:279)
|ve in: eğer (borçlu) | kāne: ise | ƶū: (içinde) | ǔsratin: darlık | feneZiratun: beklemek (lazımdır) | ilā: kadar | meyseratin: bir kolaylığa | ve en: ve eğer | teSaddeḳū: sadaka olarak bağışlarsanız | ḣayrun: daha hayırlıdır | lekum: sizin için | in: eğer | kuntum: | teǎ'lemūne: bilirseniz | (2:280)
|vetteḳū: sakının | yevmen: şu günden | turceǔne: döndürüleceğiniz | fīhi: onda | ilā: | llahi: Allah'a | ṧumme: sonra | tuveffā: tastamam verilecektir | kullu: her | nefsin: kişiye | : ne | kesebet: kazandıysa | ve hum: ve onlara | : | yuZlemūne: haksızlık edilmeyecektir | (2:281)
|: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | elleƶīne: kimseler | āmenū: iman eden(ler) | iƶā: zaman | tedāyentum: birbirinize verdiğiniz | bideynin: borç | ilā: kadar | ecelin: süreye | musemmen: belirli bir | fektubūhu: onu yazın | velyektub: ve yazsın | beynekum: aranızda | kātibun: bir yazıcı | bil-ǎdli: adaletle | ve lā: | ye'be: kaçınmasın (yazsın) | kātibun: yazıcı | en: | yektube: yazmaktan | kemā: şekilde | ǎllemehu: kendisine öğrettiği | llahu: Allah'ın | felyektub: yazdırsın | velyumlili: yazdırsın | lleƶī: kimse | ǎleyhi: üzerinde | l-Haḳḳu: hak olan (borçlu) | velyetteḳi: korksun | llahe: Allah'tan | rabbehu: Rabbi olan | ve lā: | yebḣas: eksik etmesin | minhu: ondan (borcundan) | şey'en: hiçbir şeyi | fein: eğer | kāne: ise | lleƶī: kimse | ǎleyhi: | l-Haḳḳu: borçlu olan | sefīhen: aklı ermez | ev: yahut | Deǐyfen: zayıf | ev: ya da | : | yesteTīǔ: güç yetiremiyecek | en: | yumille: kendisi yazdırmaya | huve: o | felyumlil: yazdırsın | veliyyuhu: onun velisi | bil-ǎdli: adaletle | vesteşhidū: şahid tutun | şehīdeyni: iki şahidi | min: -den | ricālikum: erkekleriniz- | fe in: eğer | lem: | yekūnā: yoksa | raculeyni: iki erkek | feraculun: (o zaman) bir erkek | vemraetāni: iki kadın | mimmen: kimse | terDevne: razı olduğunuz | mine: -den | ş-şuhedā'i: şahidler- | en: ta ki | teDille: şaşırırsa | iHdāhumā: kadınlardan biri | fetuƶekkira: hatırlatması için | iHdāhumā: biri | l-uḣrā: diğerine | ve lā: | ye'be: kaçınmasınlar | ş-şuhedā'u: şahidler | iƶā: zaman | : bir şeye | duǔ: çağrıldıkları | ve lā: | tesemū: üşenmeyin | en: | tektubūhu: yazmaktan | Sağīran: az olsun | ev: veya | kebīran: çok olsun | ilā: kadar | ecelihi: onu süresine | ƶālikum: bu | eḳseTu: daha adaletli | ǐnde: katında | llahi: Allah | ve eḳve mu: ve daha sağlam | lişşehādeti: şahidlik için | ve ednā: ve daha elverişlidir | ellā: | tertābū: kuşkulanmamanız için | illā: ancak | en: | tekūne: olursa | ticāraten: ticaret | HāDiraten: peşin | tudīrūnehā: hemen alıp vereceğiniz | beynekum: aranızda | feleyse: yoktur | ǎleykum: üzerinize | cunāHun: bir günah | ellā: ötürü | tektubūhā: onu yazmamanızdan | ve eşhidū: ve şahid tutun | iƶā: zaman da | tebāyeǎ'tum: alışveriş yaptığınız | ve lā: | yuDārra: asla zarar verilmesin | kātibun: yazana da | ve lā: ve | şehīdun: şahide de | ve in: eğer | tef'ǎlū: (bir zarar) yaparsanız | feinnehu: şüphesiz | fusūḳun: kötülük olur | bikum: kendinize | vetteḳū: korkun | llahe: Allah'tan | ve yuǎllimukumu: ve size öğretiyor | llahu: Allah | vallahu: Allah | bikulli: her | şey'in: şeyi | ǎlīmun: bilir | (2:282)
|ve in: ve eğer | kuntum: olur da | ǎlā: | seferin: seferde | velem: | tecidū: bulamazsanız | kātiben: yazacak birini | ferihānun: rehinler (yeter) | meḳbūDetun: alınan | fein: eğer | emine: güvenirseniz | beǎ'Dukum: biriniz | beǎ'Dan: diğerinize | felyu'eddi: ödesin | lleƶī: kimse | 'tumine: kendisine güvenilen | emānetehu: emanetini | velyetteḳi: ve korksun | llahe: Allah'tan | rabbehu: Rabbi olan | ve lā: | tektumū: gizlemeyin | ş-şehādete: şahidliği | ve men: ve kimse | yektumhā: onu gizleyen | feinnehu: şüphesiz o | āṧimun: günahkardır | ḳalbuhu: onun kalbi | vallahu: Allah | bimā: şeyleri | teǎ'melūne: yaptıklarınız | ǎlīmun: bilir | (2:283)
|lillahi: Allah'ındır | : ne | : varsa | s-semāvāti: göklerde | ve mā: ve ne | : varsa | l-erDi: yerde | ve in: ve eğer | tubdū: açıklasanız da | : şeyi | : | enfusikum: içlerinizdeki | ev: veya | tuḣfūhu: gizleseniz de | yuHāsibkum: sizi hesaba çeker | bihi: onunla | llahu: Allah | feyeğfiru: bağışlar | limen: kimseyi | yeşā'u: dilediği | ve yuǎƶƶibu: azabeder | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | vallahu: Allah | ǎlā: | kulli: her | şey'in: şeye | ḳadīrun: kadirdir | (2:284)
|āmene: inandı | r-rasūlu: Resul | bimā: şeye | unzile: indirilen | ileyhi: kendisine | min: -nden | rabbihi: Rabbi- | velmu'minūne: ve mü'minler (de) | kullun: hepsi | āmene: inandı | billahi: Allah'a | ve melāiketihi: ve meleklerine | ve kutubihi: ve Kitaplarına | ve rusulihi: ve peygamberlerine | : | nuferriḳu: ayırdetmeyiz (dediler) | beyne: arasını | eHadin: hiçbirini | min: -nden | rusulihi: O'nun elçileri- | ve ḳālū: ve dediler ki | semiǎ'nā: İşittik | ve eTaǎ'nā: ve ita'at ettik | ğufrāneke: bağışlamanı dileriz | rabbenā: Rabbimiz | ve ileyke: sanadır | l-meSīru: dönüş(ümüz) | (2:285)
|: | yukellifu: teklif etmez | llahu: Allah | nefsen: kimseye | illā: başkasını | vus'ǎhā: gücünün yettiğinden | lehā: (herkesin) kendine | : şey | kesebet: kazandığı | ve ǎleyhā: ve aleyhinedir | : şey (kötülük) | ktesebet: işlediği | rabbenā: Rabbimiz | : | tu'āḣiƶnā: bizi sorumlu tutma | in: eğer | nesīnā: unutursak | ev: ya da | eḣTa'nā: yanılırsak | rabbenā: Rabbimiz | ve lā: | teHmil: yük yükleme | ǎleynā: bize | iSran: ağır | kemā: gibi | Hameltehu: yüklediğin | ǎlā: üzerine | elleƶīne: | min: | ḳablinā: bizden öncekilerin | rabbenā: Rabbimiz | velā: | tuHammilnā: bize yükleme | : şeyleri | : | Tāḳate: gücümüzün yetmediğimiz | lenā: bizim | bihi: ona | veǎ'fu: ve affet | ǎnnā: bizi | veğfir: bağışla | lenā: bizi | verHamnā: bize merhamet et | ente: sen | mevlānā: bizim sahibimizsin | fenSurnā: bize yardım eyle | ǎlā: karşı | l-ḳavmi: toplumuna | l-kāfirīne: kafirler | (2:286)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}