» 7 / A’râf  169:

Kuran Sırası: 7
İniş Sırası: 39
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206

 » 7 / A’râf  Suresi: 169
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَخَلَفَ (FḢLF) = feḣalefe : ardından
2. مِنْ (MN) = min :
3. بَعْدِهِمْ (BAD̃HM) = beǎ'dihim : sonra onların
4. خَلْفٌ (ḢLF) = ḣalfun : yerlerine geçip
5. وَرِثُوا (VRS̃VE) = veriṧū : varis olanlar
6. الْكِتَابَ (ELKTEB) = l-kitābe : Kitaba
7. يَأْخُذُونَ (YÊḢZ̃VN) = ye'ḣuƶūne : alıyorlar
8. عَرَضَ (ARŽ) = ǎraDe : menfaatini
9. هَٰذَا (HZ̃E) = hāƶā : şu
10. الْأَدْنَىٰ (ELÊD̃N) = l-ednā : alçak(dünyan)ın
11. وَيَقُولُونَ (VYGVLVN) = ve yeḳūlūne : ve diyorlar ki
12. سَيُغْفَرُ (SYĞFR) = seyuğferu : (nasıl olsa) bağışlanacağız
13. لَنَا (LNE) = lenā : biz
14. وَإِنْ (VÎN) = ve in : ve eğer
15. يَأْتِهِمْ (YÊTHM) = ye'tihim : kendilerine gelse
16. عَرَضٌ (ARŽ) = ǎraDun : bir menfaat daha
17. مِثْلُهُ (MS̃LH) = miṧluhu : ona benzer
18. يَأْخُذُوهُ (YÊḢZ̃VH) = ye'ḣuƶūhu : onu da alırlar
19. أَلَمْ (ÊLM) = elem :
20. يُؤْخَذْ (YÙḢZ̃) = yu'ḣaƶ : peki alınmamış mıydı?
21. عَلَيْهِمْ (ALYHM) = ǎleyhim : kendilerinden
22. مِيثَاقُ (MYS̃EG) = mīṧāḳu : misak (söz)
23. الْكِتَابِ (ELKTEB) = l-kitābi : Kitap'ta
24. أَنْ (ÊN) = en : diye
25. لَا (LE) = lā :
26. يَقُولُوا (YGVLVE) = yeḳūlū : söylemeyecekler
27. عَلَى (AL) = ǎlā : hakkında
28. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah
29. إِلَّا (ÎLE) = illā : başkasını
30. الْحَقَّ (ELḪG) = l-Haḳḳa : gerçekten
31. وَدَرَسُوا (VD̃RSVE) = vederasū : ve öğrenmediler mi?
32. مَا (ME) = mā :
33. فِيهِ (FYH) = fīhi : onun içindekini
34. وَالدَّارُ (VELD̃ER) = ve ddāru : ve yurdu
35. الْاخِرَةُ (EL ËḢRT) = l-āḣiratu : Âhiret
36. خَيْرٌ (ḢYR) = ḣayrun : daha hayırlıdır
37. لِلَّذِينَ (LLZ̃YN) = lilleƶīne :
38. يَتَّقُونَ (YTGVN) = yetteḳūne : korunanlar için
39. أَفَلَا (ÊFLE) = efelā :
40. تَعْقِلُونَ (TAGLVN) = teǎ'ḳilūne : düşünmüyor musunuz?
ardından | | sonra onların | yerlerine geçip | varis olanlar | Kitaba | alıyorlar | menfaatini | şu | alçak(dünyan)ın | ve diyorlar ki | (nasıl olsa) bağışlanacağız | biz | ve eğer | kendilerine gelse | bir menfaat daha | ona benzer | onu da alırlar | | peki alınmamış mıydı? | kendilerinden | misak (söz) | Kitap'ta | diye | | söylemeyecekler | hakkında | Allah | başkasını | gerçekten | ve öğrenmediler mi? | | onun içindekini | ve yurdu | Âhiret | daha hayırlıdır | | korunanlar için | | düşünmüyor musunuz? |

[ḢLF] [] [BAD̃] [ḢLF] [VRS̃] [KTB] [EḢZ̃] [ARŽ] [] [D̃NV] [GVL] [ĞFR] [] [] [ETY] [ARŽ] [MS̃L] [EḢZ̃] [] [EḢZ̃] [] [VS̃G] [KTB] [] [] [GVL] [] [] [] [ḪGG] [D̃RS] [] [] [D̃VR] [EḢR] [ḢYR] [] [VGY] [] [AGL]
FḢLF MN BAD̃HM ḢLF VRS̃VE ELKTEB YÊḢZ̃VN ARŽ HZ̃E ELÊD̃N VYGVLVN SYĞFR LNE VÎN YÊTHM ARŽ MS̃LH YÊḢZ̃VH ÊLM YÙḢZ̃ ALYHM MYS̃EG ELKTEB ÊN LE YGVLVE AL ELLH ÎLE ELḪG VD̃RSVE ME FYH VELD̃ER EL ËḢRT ḢYR LLZ̃YN YTGVN ÊFLE TAGLVN

feḣalefe min beǎ'dihim ḣalfun veriṧū l-kitābe ye'ḣuƶūne ǎraDe hāƶā l-ednā ve yeḳūlūne seyuğferu lenā ve in ye'tihim ǎraDun miṧluhu ye'ḣuƶūhu elem yu'ḣaƶ ǎleyhim mīṧāḳu l-kitābi en yeḳūlū ǎlā llahi illā l-Haḳḳa vederasū fīhi ve ddāru l-āḣiratu ḣayrun lilleƶīne yetteḳūne efelā teǎ'ḳilūne
فخلف من بعدهم خلف ورثوا الكتاب يأخذون عرض هذا الأدنى ويقولون سيغفر لنا وإن يأتهم عرض مثله يأخذوه ألم يؤخذ عليهم ميثاق الكتاب أن لا يقولوا على الله إلا الحق ودرسوا ما فيه والدار الآخرة خير للذين يتقون أفلا تعقلون

 » 7 / A’râf  Suresi: 169
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فخلف خ ل ف | ḢLF FḢLF feḣalefe ardından Then succeeded
من | MN min from
بعدهم ب ع د | BAD̃ BAD̃HM beǎ'dihim sonra onların after them
خلف خ ل ف | ḢLF ḢLF ḣalfun yerlerine geçip successors
ورثوا و ر ث | VRS̃ VRS̃VE veriṧū varis olanlar (who) inherited
الكتاب ك ت ب | KTB ELKTEB l-kitābe Kitaba the Book
يأخذون ا خ ذ | EḢZ̃ YÊḢZ̃VN ye'ḣuƶūne alıyorlar taking
عرض ع ر ض | ARŽ ARŽ ǎraDe menfaatini goods
هذا | HZ̃E hāƶā şu (of) this
الأدنى د ن و | D̃NV ELÊD̃N l-ednā alçak(dünyan)ın the lower (life)
ويقولون ق و ل | GVL VYGVLVN ve yeḳūlūne ve diyorlar ki and they say,
سيغفر غ ف ر | ĞFR SYĞFR seyuğferu (nasıl olsa) bağışlanacağız """It will be forgiven"
لنا | LNE lenā biz "for us."""
وإن | VÎN ve in ve eğer And if
يأتهم ا ت ي | ETY YÊTHM ye'tihim kendilerine gelse comes to them
عرض ع ر ض | ARŽ ARŽ ǎraDun bir menfaat daha goods
مثله م ث ل | MS̃L MS̃LH miṧluhu ona benzer similar to it
يأخذوه ا خ ذ | EḢZ̃ YÊḢZ̃VH ye'ḣuƶūhu onu da alırlar they will take it.
ألم | ÊLM elem Was not
يؤخذ ا خ ذ | EḢZ̃ YÙḢZ̃ yu'ḣaƶ peki alınmamış mıydı? taken
عليهم | ALYHM ǎleyhim kendilerinden on them
ميثاق و ث ق | VS̃G MYS̃EG mīṧāḳu misak (söz) Covenant
الكتاب ك ت ب | KTB ELKTEB l-kitābi Kitap'ta (of) the Book
أن | ÊN en diye that
لا | LE not
يقولوا ق و ل | GVL YGVLVE yeḳūlū söylemeyecekler they will say
على | AL ǎlā hakkında about
الله | ELLH llahi Allah Allah
إلا | ÎLE illā başkasını except
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳa gerçekten the truth
ودرسوا د ر س | D̃RS VD̃RSVE vederasū ve öğrenmediler mi? while they studied
ما | ME what
فيه | FYH fīhi onun içindekini (is) in it?
والدار د و ر | D̃VR VELD̃ER ve ddāru ve yurdu And the home
الآخرة ا خ ر | EḢR EL ËḢRT l-āḣiratu Âhiret (of) the Hereafter
خير خ ي ر | ḢYR ḢYR ḣayrun daha hayırlıdır (is) better
للذين | LLZ̃YN lilleƶīne for those who
يتقون و ق ي | VGY YTGVN yetteḳūne korunanlar için fear Allah.
أفلا | ÊFLE efelā So will not
تعقلون ع ق ل | AGL TAGLVN teǎ'ḳilūne düşünmüyor musunuz? you use intellect?

7:169 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ardından | | sonra onların | yerlerine geçip | varis olanlar | Kitaba | alıyorlar | menfaatini | şu | alçak(dünyan)ın | ve diyorlar ki | (nasıl olsa) bağışlanacağız | biz | ve eğer | kendilerine gelse | bir menfaat daha | ona benzer | onu da alırlar | | peki alınmamış mıydı? | kendilerinden | misak (söz) | Kitap'ta | diye | | söylemeyecekler | hakkında | Allah | başkasını | gerçekten | ve öğrenmediler mi? | | onun içindekini | ve yurdu | Âhiret | daha hayırlıdır | | korunanlar için | | düşünmüyor musunuz? |

[ḢLF] [] [BAD̃] [ḢLF] [VRS̃] [KTB] [EḢZ̃] [ARŽ] [] [D̃NV] [GVL] [ĞFR] [] [] [ETY] [ARŽ] [MS̃L] [EḢZ̃] [] [EḢZ̃] [] [VS̃G] [KTB] [] [] [GVL] [] [] [] [ḪGG] [D̃RS] [] [] [D̃VR] [EḢR] [ḢYR] [] [VGY] [] [AGL]
FḢLF MN BAD̃HM ḢLF VRS̃VE ELKTEB YÊḢZ̃VN ARŽ HZ̃E ELÊD̃N VYGVLVN SYĞFR LNE VÎN YÊTHM ARŽ MS̃LH YÊḢZ̃VH ÊLM YÙḢZ̃ ALYHM MYS̃EG ELKTEB ÊN LE YGVLVE AL ELLH ÎLE ELḪG VD̃RSVE ME FYH VELD̃ER EL ËḢRT ḢYR LLZ̃YN YTGVN ÊFLE TAGLVN

feḣalefe min beǎ'dihim ḣalfun veriṧū l-kitābe ye'ḣuƶūne ǎraDe hāƶā l-ednā ve yeḳūlūne seyuğferu lenā ve in ye'tihim ǎraDun miṧluhu ye'ḣuƶūhu elem yu'ḣaƶ ǎleyhim mīṧāḳu l-kitābi en yeḳūlū ǎlā llahi illā l-Haḳḳa vederasū fīhi ve ddāru l-āḣiratu ḣayrun lilleƶīne yetteḳūne efelā teǎ'ḳilūne
فخلف من بعدهم خلف ورثوا الكتاب يأخذون عرض هذا الأدنى ويقولون سيغفر لنا وإن يأتهم عرض مثله يأخذوه ألم يؤخذ عليهم ميثاق الكتاب أن لا يقولوا على الله إلا الحق ودرسوا ما فيه والدار الآخرة خير للذين يتقون أفلا تعقلون

[خ ل ف] [] [ب ع د] [خ ل ف] [و ر ث] [ك ت ب] [ا خ ذ ] [ع ر ض] [] [د ن و] [ق و ل] [غ ف ر] [] [] [ا ت ي] [ع ر ض] [م ث ل] [ا خ ذ ] [] [ا خ ذ ] [] [و ث ق] [ك ت ب] [] [] [ق و ل] [] [] [] [ح ق ق] [د ر س] [] [] [د و ر] [ا خ ر] [خ ي ر] [] [و ق ي] [] [ع ق ل]

 » 7 / A’râf  Suresi: 169
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فخلف خ ل ف | ḢLF FḢLF feḣalefe ardından Then succeeded
Fe,Hı,Lam,Fe,
80,600,30,80,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الفاء استئنافية
فعل ماض
من | MN min from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
بعدهم ب ع د | BAD̃ BAD̃HM beǎ'dihim sonra onların after them
Be,Ayn,Dal,He,Mim,
2,70,4,5,40,
N – genitive noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
خلف خ ل ف | ḢLF ḢLF ḣalfun yerlerine geçip successors
Hı,Lam,Fe,
600,30,80,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
ورثوا و ر ث | VRS̃ VRS̃VE veriṧū varis olanlar (who) inherited
Vav,Re,Se,Vav,Elif,
6,200,500,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الكتاب ك ت ب | KTB ELKTEB l-kitābe Kitaba the Book
Elif,Lam,Kef,Te,Elif,Be,
1,30,20,400,1,2,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
يأخذون ا خ ذ | EḢZ̃ YÊḢZ̃VN ye'ḣuƶūne alıyorlar taking
Ye,,Hı,Zel,Vav,Nun,
10,,600,700,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
عرض ع ر ض | ARŽ ARŽ ǎraDe menfaatini goods
Ayn,Re,Dad,
70,200,800,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
هذا | HZ̃E hāƶā şu (of) this
He,Zel,Elif,
5,700,1,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
الأدنى د ن و | D̃NV ELÊD̃N l-ednā alçak(dünyan)ın the lower (life)
Elif,Lam,,Dal,Nun,,
1,30,,4,50,,
N – genitive masculine singular noun
اسم مجرور
ويقولون ق و ل | GVL VYGVLVN ve yeḳūlūne ve diyorlar ki and they say,
Vav,Ye,Gaf,Vav,Lam,Vav,Nun,
6,10,100,6,30,6,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
سيغفر غ ف ر | ĞFR SYĞFR seyuğferu (nasıl olsa) bağışlanacağız """It will be forgiven"
Sin,Ye,Ğayn,Fe,Re,
60,10,1000,80,200,
FUT – prefixed future particle sa
V – 3rd person masculine singular passive imperfect verb
حرف استقبال
فعل مضارع مبني للمجهول
لنا | LNE lenā biz "for us."""
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
وإن | VÎN ve in ve eğer And if
Vav,,Nun,
6,,50,
CIRC – prefixed circumstantial particle
COND – conditional particle
الواو حالية
حرف شرط
يأتهم ا ت ي | ETY YÊTHM ye'tihim kendilerine gelse comes to them
Ye,,Te,He,Mim,
10,,400,5,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع مجزوم و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
عرض ع ر ض | ARŽ ARŽ ǎraDun bir menfaat daha goods
Ayn,Re,Dad,
70,200,800,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
مثله م ث ل | MS̃L MS̃LH miṧluhu ona benzer similar to it
Mim,Se,Lam,He,
40,500,30,5,
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مرفوع والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
يأخذوه ا خ ذ | EḢZ̃ YÊḢZ̃VH ye'ḣuƶūhu onu da alırlar they will take it.
Ye,,Hı,Zel,Vav,He,
10,,600,700,6,5,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ألم | ÊLM elem Was not
,Lam,Mim,
,30,40,
INTG – prefixed interrogative alif
NEG – negative particle
الهمزة همزة استفهام
حرف نفي
يؤخذ ا خ ذ | EḢZ̃ YÙḢZ̃ yu'ḣaƶ peki alınmamış mıydı? taken
Ye,,Hı,Zel,
10,,600,700,
V – 3rd person masculine singular passive imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مبني للمجهول مجزوم
عليهم | ALYHM ǎleyhim kendilerinden on them
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
ميثاق و ث ق | VS̃G MYS̃EG mīṧāḳu misak (söz) Covenant
Mim,Ye,Se,Elif,Gaf,
40,10,500,1,100,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
الكتاب ك ت ب | KTB ELKTEB l-kitābi Kitap'ta (of) the Book
Elif,Lam,Kef,Te,Elif,Be,
1,30,20,400,1,2,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
أن | ÊN en diye that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
لا | LE not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يقولوا ق و ل | GVL YGVLVE yeḳūlū söylemeyecekler they will say
Ye,Gaf,Vav,Lam,Vav,Elif,
10,100,6,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
على | AL ǎlā hakkında about
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
الله | ELLH llahi Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
إلا | ÎLE illā başkasını except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳa gerçekten the truth
Elif,Lam,Ha,Gaf,
1,30,8,100,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
ودرسوا د ر س | D̃RS VD̃RSVE vederasū ve öğrenmediler mi? while they studied
Vav,Dal,Re,Sin,Vav,Elif,
6,4,200,60,6,1,
CIRC – prefixed circumstantial particle
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو حالية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ما | ME what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
فيه | FYH fīhi onun içindekini (is) in it?
Fe,Ye,He,
80,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
والدار د و ر | D̃VR VELD̃ER ve ddāru ve yurdu And the home
Vav,Elif,Lam,Dal,Elif,Re,
6,1,30,4,1,200,
REM – prefixed resumption particle
N – nominative feminine singular noun
الواو استئنافية
اسم مرفوع
الآخرة ا خ ر | EḢR EL ËḢRT l-āḣiratu Âhiret (of) the Hereafter
Elif,Lam,,Hı,Re,Te merbuta,
1,30,,600,200,400,
ADJ – nominative feminine singular adjective
صفة مرفوعة
خير خ ي ر | ḢYR ḢYR ḣayrun daha hayırlıdır (is) better
Hı,Ye,Re,
600,10,200,
N – nominative masculine singular indefinite noun
اسم مرفوع
للذين | LLZ̃YN lilleƶīne for those who
Lam,Lam,Zel,Ye,Nun,
30,30,700,10,50,
P – prefixed preposition lām
REL – masculine plural relative pronoun
جار ومجرور
يتقون و ق ي | VGY YTGVN yetteḳūne korunanlar için fear Allah.
Ye,Te,Gaf,Vav,Nun,
10,400,100,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أفلا | ÊFLE efelā So will not
,Fe,Lam,Elif,
,80,30,1,
INTG – prefixed interrogative alif
SUP – prefixed supplemental particle
NEG – negative particle
الهمزة همزة استفهام
الفاء زائدة
حرف نفي
تعقلون ع ق ل | AGL TAGLVN teǎ'ḳilūne düşünmüyor musunuz? you use intellect?
Te,Ayn,Gaf,Lam,Vav,Nun,
400,70,100,30,6,50,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَخَلَفَ: ardından | مِنْ: | بَعْدِهِمْ: sonra onların | خَلْفٌ: yerlerine geçip | وَرِثُوا: varis olanlar | الْكِتَابَ: Kitaba | يَأْخُذُونَ: alıyorlar | عَرَضَ: menfaatini | هَٰذَا: şu | الْأَدْنَىٰ: alçak(dünyan)ın | وَيَقُولُونَ: ve diyorlar ki | سَيُغْفَرُ: (nasıl olsa) bağışlanacağız | لَنَا: biz | وَإِنْ: ve eğer | يَأْتِهِمْ: kendilerine gelse | عَرَضٌ: bir menfaat daha | مِثْلُهُ: ona benzer | يَأْخُذُوهُ: onu da alırlar | أَلَمْ: | يُؤْخَذْ: peki alınmamış mıydı? | عَلَيْهِمْ: kendilerinden | مِيثَاقُ: misak (söz) | الْكِتَابِ: Kitap'ta | أَنْ: diye | لَا: | يَقُولُوا: söylemeyecekler | عَلَى: hakkında | اللَّهِ: Allah | إِلَّا: başkasını | الْحَقَّ: gerçekten | وَدَرَسُوا: ve öğrenmediler mi? | مَا: | فِيهِ: onun içindekini | وَالدَّارُ: ve yurdu | الْاخِرَةُ: Âhiret | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | لِلَّذِينَ: | يَتَّقُونَ: korunanlar için | أَفَلَا: | تَعْقِلُونَ: düşünmüyor musunuz? |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فخلف FḢLF ardından | من MN | بعدهم BAD̃HM sonra onların | خلف ḢLF yerlerine geçip | ورثوا WRS̃WE varis olanlar | الكتاب ELKTEB Kitaba | يأخذون YÊḢZ̃WN alıyorlar | عرض ARŽ menfaatini | هذا HZ̃E şu | الأدنى ELÊD̃N alçak(dünyan)ın | ويقولون WYGWLWN ve diyorlar ki | سيغفر SYĞFR (nasıl olsa) bağışlanacağız | لنا LNE biz | وإن WÎN ve eğer | يأتهم YÊTHM kendilerine gelse | عرض ARŽ bir menfaat daha | مثله MS̃LH ona benzer | يأخذوه YÊḢZ̃WH onu da alırlar | ألم ÊLM | يؤخذ YÙḢZ̃ peki alınmamış mıydı? | عليهم ALYHM kendilerinden | ميثاق MYS̃EG misak (söz) | الكتاب ELKTEB Kitap'ta | أن ÊN diye | لا LE | يقولوا YGWLWE söylemeyecekler | على AL hakkında | الله ELLH Allah | إلا ÎLE başkasını | الحق ELḪG gerçekten | ودرسوا WD̃RSWE ve öğrenmediler mi? | ما ME | فيه FYH onun içindekini | والدار WELD̃ER ve yurdu | الآخرة EL ËḢRT Âhiret | خير ḢYR daha hayırlıdır | للذين LLZ̃YN | يتقون YTGWN korunanlar için | أفلا ÊFLE | تعقلون TAGLWN düşünmüyor musunuz? |
Kırık Meal (Okunuş) : |feḣalefe: ardından | min: | beǎ'dihim: sonra onların | ḣalfun: yerlerine geçip | veriṧū: varis olanlar | l-kitābe: Kitaba | ye'ḣuƶūne: alıyorlar | ǎraDe: menfaatini | hāƶā: şu | l-ednā: alçak(dünyan)ın | ve yeḳūlūne: ve diyorlar ki | seyuğferu: (nasıl olsa) bağışlanacağız | lenā: biz | ve in: ve eğer | ye'tihim: kendilerine gelse | ǎraDun: bir menfaat daha | miṧluhu: ona benzer | ye'ḣuƶūhu: onu da alırlar | elem: | yu'ḣaƶ: peki alınmamış mıydı? | ǎleyhim: kendilerinden | mīṧāḳu: misak (söz) | l-kitābi: Kitap'ta | en: diye | : | yeḳūlū: söylemeyecekler | ǎlā: hakkında | llahi: Allah | illā: başkasını | l-Haḳḳa: gerçekten | vederasū: ve öğrenmediler mi? | : | fīhi: onun içindekini | ve ddāru: ve yurdu | l-āḣiratu: Âhiret | ḣayrun: daha hayırlıdır | lilleƶīne: | yetteḳūne: korunanlar için | efelā: | teǎ'ḳilūne: düşünmüyor musunuz? |
Kırık Meal (Transcript) : |FḢLF: ardından | MN: | BAD̃HM: sonra onların | ḢLF: yerlerine geçip | VRS̃VE: varis olanlar | ELKTEB: Kitaba | YÊḢZ̃VN: alıyorlar | ARŽ: menfaatini | HZ̃E: şu | ELÊD̃N: alçak(dünyan)ın | VYGVLVN: ve diyorlar ki | SYĞFR: (nasıl olsa) bağışlanacağız | LNE: biz | VÎN: ve eğer | YÊTHM: kendilerine gelse | ARŽ: bir menfaat daha | MS̃LH: ona benzer | YÊḢZ̃VH: onu da alırlar | ÊLM: | YÙḢZ̃: peki alınmamış mıydı? | ALYHM: kendilerinden | MYS̃EG: misak (söz) | ELKTEB: Kitap'ta | ÊN: diye | LE: | YGVLVE: söylemeyecekler | AL: hakkında | ELLH: Allah | ÎLE: başkasını | ELḪG: gerçekten | VD̃RSVE: ve öğrenmediler mi? | ME: | FYH: onun içindekini | VELD̃ER: ve yurdu | EL ËḢRT: Âhiret | ḢYR: daha hayırlıdır | LLZ̃YN: | YTGVN: korunanlar için | ÊFLE: | TAGLVN: düşünmüyor musunuz? |
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlardan sonra kitaba vâris olan öyle bir nesil geldi ki hem şu dünyanın geçici matahını alırlar da elbette ilerde yarlıganırız, suçlarımız örtülür bizim derler, hem de gene ellerine ona benzer geçici bir matah geçse almakta devam ederler. Halbuki Allah'a karşı ancak gerçek olanı söyleyeceklerine dair onlardan o kitabın hükmünce söz alınmamış mıydı ve kitapta olanları okuyup dururlar da. Halbuki âhiret yurdu, sakınanlara daha hayırlıdır, hâlâ mı aklınız ermiyor?
Adem Uğur : Onların ardından da (âyetleri tahrif karşılığında) şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab'a vâris olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâla aklınız ermiyor mu?
Ahmed Hulusi : Onlardan sonra, yerlerine hakikat bilgisine vâris olan, yeni nesiller geldi. . . Şu en sefil dünyanın zenginliğini elde etmek için yaşıyorlar, sonra da "Mağfiret olacağız nasıl olsa" diyorlardı. Şayet onlara onun misli bir dünyalık gelse, onu da alırlardı. . . Kendilerinden, Allâh üzerine Hak olmayanı söylemeyecekler diye hakikat bilgisi adına söz alınmamış mıydı? Onda olanı ders edinip incelemediler mi? Korunanlar için sonsuz olan gelecek yaşam ortamı daha hayırlıdır. . . Aklınızı kullanmayacak mısınız?
Ahmet Tekin : Onların ardından da, Kitabı, Tevrat’ı miras olarak devralan bozuk bir nesil geldi. Şu alçak dünya malını alıyorlar; nasıl olsa bağışlanacağız diyerek onun gibi bir mal ve rüşvet gelse yine alacaklar. Peki, Allah adına haktan, doğrudan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın hükmü üzere kesin bir taahhüt, mîsak alınmamış mı idi? Onun içindekileri okuyup öğrenmemişler miydi? Oysa âhiret yurdu, ebedî yurt Allah’a sığınıp, emirlerine yapışanlar, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananlar, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?
Ahmet Varol : Onların ardından yerlerine, Kitab'a mirasçı olan bir nesil geldi ki, şu aşağılık dünya menfaatini alır da: 'Biz bağışlanacağız' derler. Onun gibi bir başka menfaat gelse onu da alırlar. [12] Kendilerinden Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başkasını söylememeleri üzere kesin söz alınmamış mıydı? Onlar da o Kitab'ın içindekileri okuyup incelediler. Sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Akıl etmiyor musunuz?
Ali Bulaç : Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)ın geçici yararını alıyor ve: "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz?
Ali Fikri Yavuz : Nihayet arkalarından bozuk bir toplum bunların yerine geçti ki, kitaba (Tevrat’a) vâris oldular: şu alçak dünya malını rüşvet olarak irtikâp ederler de, bir de: “Bize mağfiret olunacak.” derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle bir mal gelse, onu da alırlar. Acaba Allah’a karşı, hakdan başka bir şey söylemiyeceklerine dair kendilerinden, o kitabın hükmü üzere, kuvvetli söz alınmadı mıydı? Ve o kitabın (Tevrat’ın) içindekini ders edinip okumadılar mı? Halbuki âhiret yurdu, Allah’dan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmıyacak mısınız?
Bekir Sadak : (169-17) 0 Ardlarindan yerlerine gelen bir takim kotuler, Kitap'a mirasci oldular. «Biz nasil olsa affedilecegiz» diyerek Kitap'in hukumlerini degistirme karsiligi bu degersiz dunyanin mallarini alirlar; Yine ona benzer gecici bir sey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karsi ancak gercegi soyleyeceklerine dair Kitap uzerine soz alinmamis miydi? Kitap'da olanlari okumamislar miydi? Allah'a karsi gelmekten sakinanlar icin, ahiret yurdu vardir, dusunmuyor musunuz? Biz, iyilige calisanlarin ecrini elbette zayi etmeyiz.
Celal Yıldırım : Arkalarından onların yerine birtakım bozuk kimseler geldiler de kitaba vâris (sahip) oldular; (hükümlerini değiştirme karşılığında) şu değersiz aşağılık dünyanın geçici malını almaya başladılar ve «nasılsa ileride bağışlanırız» dediler; buna benzer geçici bir mal (ve menfaat) gelse yine de almakta tereddüt etmezler. Allah'a karşı haktan (ve doğruluktan) başka bir şey söylemiyeceklerine dair kitabda (mevcut hükümler uyarınca) söz alınmamış mıydı ? Ve kitabdakini ders olarak okumuşlardı. (Allah'tan korkup, kötülüklerden) sakınanlar için Âhiret yurdu hayırlıdır. Artık aklınızı kullanmaz mısınız?
Diyanet İşleri : Derken, onların ardından yerlerine Kitab’a (Tevrat’a) varis olan (kötü) bir nesil geldi. Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve “(nasıl olsa) biz bağışlanacağız” derlerdi. Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Hâlbuki, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz?
Diyanet İşleri (eski) : (169-170) Ardlarından yerlerine gelen bir takım kötüler, Kitap'a mirasçı oldular. 'Biz nasıl olsa affedileceğiz' diyerek Kitap'ın hükümlerini değiştirme karşılığı bu değersiz dünyanın mallarını alırlar; yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair Kitap üzerine söz alınmamış mıydı? Kitap'da olanları okumamışlar mıydı? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için, ahiret yurdu vardır, düşünmüyor musunuz? Biz, iyiliğe çalışanların ecrini elbette zayi etmeyiz.
Diyanet Vakfi : Onların ardından da (âyetleri tahrif karşılığında) şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab'a vâris olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâla aklınız ermiyor mu?
Edip Yüksel : Onların yerine, kitaba mirasçı olan başka nesiller geçti. Ancak, 'Nasıl olsa bağışlanacağız,' diyerek aşağılık ve geçici menfaatleri seçtiler. Kendilerine, benzeri geçici menfaatler gelse yine seçerler. Onlardan, kitaba bağlı kalacaklarına ve ALLAH hakkında ancak gerçeği söyleyeceklerine dair söz alınmamış mıydı? Onu okuyup öğrenmediler mi? Erdemliler için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Anlamıyor musunuz?
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Derken kitabı (Tevrat'ı) miras alan bozuk bir nesil bunların yerini aldı. Bize nasıl olsa mağfiret edilecek diyerek, şu alçak dünya malını alıyorlar, yine onun gibi bir mal ve rüşvet gelse onu da alırlar. Allah'a karşı haktan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın hükmü üzere misak alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri okuyup öğrenmemişler miydi? Oysa ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Derken, arkalarından Kitab'ı (Tevrat'ı) miras alan bozuk bir nesil bunların yerine geçti. Onlar şu alçak dünya malını alırlar, bir de: «Biz nasıl olsa bağışlanacağız!» derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle birşey gelse, onu da alırlar. Allah'a karşı yalnız hakkı söyleyeceklerine dair kendilerinden Kitapta söz alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri durmadan okumadılar mı? Halbuki ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır; hala akıllanmayacak mısınız?
Elmalılı Hamdi Yazır : Derken arkalarından bunlara bozuk bir güruh halef oldu ki kitâbı miras aldılar, şu alçak Dünya arazını irtikâb ile alırlar da birde «bize mağfiret olunacak» derler. Mukabil taraftan da kendilerine öyle bir şey gelse onu da alırlar, ya Allaha karşı haktan başka bir şey söylemiyeceklerine dâir kendilerinden kitâb mîsakı alınmadı mı idi? Ve onun içindekini ders edinib okumadılarmı? Halbuki Âhıret evi Allahtan korkanlar için daha hayırlıdır, halâ akıllanmıyacakmısınız?
Fizilal-il Kuran : Onlardan sonra gelen kötü bir nesil Kitab’a mirasçı oldu. “Biz nasıl olsa affedileceğiz” diyerek Kitab’ın hükümlerini değiştirme karşılığı bu değersiz dünyanın mallarını alırlar. Yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da alırlar. Onlardan, Allah’a karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair Kitab üzerine ahd alınmamış mıydı? Kitab’da onları okumamışlar mıydı? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Daha aklınızı başınıza almayacak mısınız?
Gültekin Onan : Onların ardından yerlerine (halife) kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya)nın geçici yararını alıyor ve: "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Tanrı'ya karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. (Tanrı'dan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akletmeyecek misiniz?
Hakkı Yılmaz : Derken onlardan sonra bir nesil gelip onların yerlerine geçti. Kitab'a mirasçı oldular. Onlar bu dünyanın değersiz kazanımlarını alırlar, “Bize ileride mağfiret olunur/ suçlarımız bağışlanır” diyorlardı. Kendilerine ona benzer değersiz bir mal gelirse, onu da alıyorlardı. –Allah'a karşı haktan başkasını söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın teminatı alınmadı mı? Hâlbuki onda olanı okuyup öğrenmişlerdi. Âhiret yurdu, Allah'ın koruması altına girmiş kimseler için daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmeyecek misiniz?–
Hasan Basri Çantay : Onlardan sonra — (bir tarafdan) bu dünyânın geçici metâını kapıb: «Biz (nasıl olsa) ileride yarlığanırız» demek, (bir tarafdan) kendilerine ona benzer bir meta' gelirse onu da (kaçırmayıb) almak (da devam etmek) özere o kitaba vâris olan — kötü kimseler gelib onların yerine geçmişdir. Allaha İcardı hakdan başkasını söylemeyeceklerine dâir kendilerinden o kitabın (hükmü vech ile) te'minât alınmadı mıydı? Halbuki onda olanı durmayıp okumuşlardır da. Halbuki âhiret yurdu (öyle kötü hallerden) sakınanlar için (mahz-ı) hayırdır. Daha aklınızı başınıza almayacak mısınız?
Hayrat Neşriyat : Buna rağmen onların ardından yerlerine, Kitâb’a vâris olan birtakım (kötü) kimseler geldi; şu değersiz dünyanın geçici menfaatini alıyorlar ve: '(Nasıl olsa) bize mağfiret edilecek!' diyorlar. Fakat kendilerine, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar.Allah’a karşı haktan başka bir şey söylemeyecek lerine dâir Kitab’da ken dilerinden sağlam söz alınma mış mıydı? Ve onun içindekini okumamışlar mıy dı? Hâlbuki âhiret yurdu,(günahlardan) sakınanlar için daha hayırlıdır. Hiç akıl erdirmez misiniz?
İbni Kesir : Onlardan kötü kimseler gelip onların yerine geçmiş, kitaba varis olmuşlardı. Dünyanın geçici meta'ını alıyorlar ve: İleride affedileceğiz diyorlardı. Onlara buna benzer bir meta' gelse onu da alıyorlar. Onlardan; Allah'a karşı ancak hakkı söyleyeceklerine dair kitab üzerine ahd alınmamış mıydı? Ahiret yurdu, Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı başınıza almayacak mısınız?
İskender Evrenosoğlu : Artık onlardan sonra, sonraki nesil halef oldu (onların yerine geçti). Kitab'a varis oldular. Ve: “Yakında bize mağfiret edilecek (günahlarımız sevaba çevrilecek).” diyerek, bu değersiz dünya malını alırlar (aldılar). Ve onun gibi bir misli daha dünya malı onlara gelse, onu da alırlar. Allah'a karşı haktan başka bir şey söylememeleri için onlardan Kitab'ın misaki alınmadı mı? Ve O'nun içindekileri, onlar okudular (öğrendiler). Takva sahibi olanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?
Muhammed Esed : Ve ardından ilahi kitabın mirasçısı (oldukları halde) bu değersiz dünyanın geçici tatlarına sarılan (yeni) kuşaklar aldı onların yerini; ve "Nasıl olsa sonunda affedileceğiz" diyerek karşılarına çıkan bu kabil geçici şeylere sarılan (günahkar) kimseler olup çıktılar. (Oysa), onlardan Allaha yalnızca doğru ve gerçek olanı isnat edeceklerine dair ilahi kitap üzerine söz alınmamış mıydı? Onda (yazılı) olanı tekrar tekrar okumamışlar mıydı? Allaha karşı sorumluluk bilinci duyan herkes için (iki hayattan) en iyisi, en üstünü ahiret hayatı olduğuna göre artık aklınızı kullanmayacak mısınız?
Ömer Nasuhi Bilmen : Onlardan sonra birtakım kimseler halef oldu, kitaba varis oldular, bu den'î varlığın fani meta'ını alır dururlar ve derler ki: «Elbette biz ileride mağfiret olunacağız.» Ve onlara onun misli bir meta' gelecek olsa onu da alıverirler. Onlardan Allah Teâlâ'ya karşı haktan başkasını söylemeyeceklerine dair o kitabın misakı (onun hükmü veçhile bir ahd) alınmamış mı idi? Halbuki, onlar o kitaptakini okumuşlardı. Ahiret evi ise muttakîler için hayırlıdır. Hâlâ (buna) akıl erdiremiyecek misiniz?
Ömer Öngüt : Arkalarından onların yerine Kitab'a vâris olan bir takım kimseler geldiler. Şu aşağılık dünyanın geçici menfaatini alıyorlar ve: “Biz nasıl olsa bağışlanacağız. ” diyorlardı. Onlara buna benzer bir menfaat daha gelse onu da almaktan tereddüt etmezler. Allah'a karşı gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dâir Kitap'ta onlardan söz alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri ders olarak okumamışlar mıydı? Allah'tan korkanlar için ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Hâlâ düşünmüyor musunuz?
Şaban Piriş : Onların ardından, onları izleyen ve kitaba varis olan bir nesil geldi. -Biz nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek, bu dünyanın geçici malını alıyorlar. Yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Öğrendikleri kitapta, onlardan ‘Allah hakkında doğru olandan başkasını söylememek’ üzere ‘kitap andı’ alınmamış mıydı? Korunanlar için ahiret yurdu daha iyidir. Aklınızı kullanmıyor musunuz?
Suat Yıldırım : Onlardan sonra hayırsız bir nesil geldi ki bunlar kitaba (Tevrat’a) vâris oldular, ama âyetleri tahrif etme karşılığında şu değersiz dünya metâını alıp "Nasılsa affa nail oluruz!" düşüncesiyle hareket ettiler. Af umarken bile, öbür yandan yine gayr-ı meşrû bir metâ, bir rüşvet zuhûr etse, onu da alırlar. Peki onlardan, Allah hakkında gerçek olandan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kitapta mevcut hükümler uyarınca söz alınmamış mıydı? Ve kitabın içindekileri ders edinip okumamışlar mıydı? Halbuki ebedî âhiret yurdu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?
Süleyman Ateş : Onların ardından, yerlerine geçip Kitaba vâris olan birtakım insanlar geldi ki, onlar, şu alçak(dünyân)ın menfaatini alıyorlar: "Biz nasıl olsa bağışlanacağız!" diyorlar. Kendilerine, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki "Allâh hakkında, gerçekten başkasını, söylememeleri hususunda kendilerinden Kitap misâkı alınmamış mıydı? Ve onun içindekini okuyup öğrenmediler mi? Âhiret yurdu, korunanlar için daha hayırlıdır. Düşünmüyor musunuz?
Tefhim-ul Kuran : Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dünya) nın geçici yararını alıyor ve: «Yakında bağışlanacağız» diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı da okudular. (Allah'tan) Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Halâ akıl erdirmeyecek misiniz?
Ümit Şimşek : Derken onların arkasından kötü bir nesil geldi ve kitap onların eline geçti. Onlar şu aşağılık dünyanın gelip geçici malını alır, 'Nasıl olsa bağışlanacağız' derlerdi. Sonra aldıklarının bir misli daha gelse onu da alırlardı. Yoksa onlardan, Allah hakkında gerçek dışı birşey söylemeyeceklerine dair, kitabın hükmüne göre söz alınmamış mıydı? Ve onlar kitapta yazılı olanı okuyup öğrenmemişler miydi? Sakınanlar için âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?
Yaşar Nuri Öztürk : Arkalarından, yerlerini alan halefler geldi. Bunlar, Kitap'a varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında birşey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış mıydı? O Kitap'ın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu, takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}