» 7 / A’râf  157:

Kuran Sırası: 7
İniş Sırası: 39
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206

 » 7 / A’râf  Suresi: 157
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : onlar ki
2. يَتَّبِعُونَ (YTBAVN) = yettebiǔne : uyarlar
3. الرَّسُولَ (ELRSVL) = r-rasūle : o Elçi'ye
4. النَّبِيَّ (ELNBY) = n-nebiyye : o Peygamber'e
5. الْأُمِّيَّ (ELÊMY) = l-ummiyye : ümmi
6. الَّذِي (ELZ̃Y) = lleƶī :
7. يَجِدُونَهُ (YCD̃VNH) = yecidūnehu : buldukları
8. مَكْتُوبًا (MKTVBE) = mektūben : yazılı
9. عِنْدَهُمْ (AND̃HM) = ǐndehum : yanlarında
10. فِي (FY) = fī :
11. التَّوْرَاةِ (ELTVRET) = t-tevrāti : Tevrat
12. وَالْإِنْجِيلِ (VELÎNCYL) = vel'incīli : ve İncil'de
13. يَأْمُرُهُمْ (YÊMRHM) = ye'muruhum : kendilerine emreden
14. بِالْمَعْرُوفِ (BELMARVF) = bil-meǎ'rūfi : iyiliği
15. وَيَنْهَاهُمْ (VYNHEHM) = ve yenhāhum : ve kendilerini meneden
16. عَنِ (AN) = ǎni : -ten
17. الْمُنْكَرِ (ELMNKR) = l-munkeri : kötülük-
18. وَيُحِلُّ (VYḪL) = ve yuHillu : ve helal kılan
19. لَهُمُ (LHM) = lehumu : onlara
20. الطَّيِّبَاتِ (ELŦYBET) = T-Tayyibāti : güzel şeyleri
21. وَيُحَرِّمُ (VYḪRM) = ve yuHarrimu : ve haram kılan
22. عَلَيْهِمُ (ALYHM) = ǎleyhimu : onlara
23. الْخَبَائِثَ (ELḢBEÙS̃) = l-ḣabāiṧe : çirkin şeyleri
24. وَيَضَعُ (VYŽA) = ve yeDeǔ : ve kaldırıp atan
25. عَنْهُمْ (ANHM) = ǎnhum : onlardan
26. إِصْرَهُمْ (ÎṦRHM) = iSrahum : ağırlıkları
27. وَالْأَغْلَالَ (VELÊĞLEL) = vel'eğlāle : ve prangaları
28. الَّتِي (ELTY) = lletī : öyle ki
29. كَانَتْ (KENT) = kānet : idiler
30. عَلَيْهِمْ (ALYHM) = ǎleyhim : onların üzerinde
31. فَالَّذِينَ (FELZ̃YN) = felleƶīne : artık onlar
32. امَنُوا ( ËMNVE) = āmenū : inananlar
33. بِهِ (BH) = bihi : O'na
34. وَعَزَّرُوهُ (VAZRVH) = ve ǎzzerūhu : ve O'na saygı gösterenler
35. وَنَصَرُوهُ (VNṦRVH) = ve neSarūhu : ve O'na yardım edenler
36. وَاتَّبَعُوا (VETBAVE) = vettebeǔ : ve uyanlar
37. النُّورَ (ELNVR) = n-nūra : nura
38. الَّذِي (ELZ̃Y) = lleƶī :
39. أُنْزِلَ (ÊNZL) = unzile : indirilen
40. مَعَهُ (MAH) = meǎhu : O'nunla beraber
41. أُولَٰئِكَ (ÊVLÙK) = ulāike : işte
42. هُمُ (HM) = humu : onlar
43. الْمُفْلِحُونَ (ELMFLḪVN) = l-mufliHūne : felaha erenlerdir
onlar ki | uyarlar | o Elçi'ye | o Peygamber'e | ümmi | | buldukları | yazılı | yanlarında | | Tevrat | ve İncil'de | kendilerine emreden | iyiliği | ve kendilerini meneden | -ten | kötülük- | ve helal kılan | onlara | güzel şeyleri | ve haram kılan | onlara | çirkin şeyleri | ve kaldırıp atan | onlardan | ağırlıkları | ve prangaları | öyle ki | idiler | onların üzerinde | artık onlar | inananlar | O'na | ve O'na saygı gösterenler | ve O'na yardım edenler | ve uyanlar | nura | | indirilen | O'nunla beraber | işte | onlar | felaha erenlerdir |

[] [TBA] [RSL] [NBE] [EMM] [] [VCD̃] [KTB] [AND̃] [] [] [] [EMR] [ARF] [NHY] [] [NKR] [ḪLL] [] [ŦYB] [ḪRM] [] [ḢBS̃] [VŽA] [] [EṦR] [ĞLL] [] [KVN] [] [] [EMN] [] [AZR] [NṦR] [TBA] [NVR] [] [NZL] [] [] [] [FLḪ]
ELZ̃YN YTBAVN ELRSVL ELNBY ELÊMY ELZ̃Y YCD̃VNH MKTVBE AND̃HM FY ELTVRET VELÎNCYL YÊMRHM BELMARVF VYNHEHM AN ELMNKR VYḪL LHM ELŦYBET VYḪRM ALYHM ELḢBEÙS̃ VYŽA ANHM ÎṦRHM VELÊĞLEL ELTY KENT ALYHM FELZ̃YN ËMNVE BH VAZRVH VNṦRVH VETBAVE ELNVR ELZ̃Y ÊNZL MAH ÊVLÙK HM ELMFLḪVN

elleƶīne yettebiǔne r-rasūle n-nebiyye l-ummiyye lleƶī yecidūnehu mektūben ǐndehum t-tevrāti vel'incīli ye'muruhum bil-meǎ'rūfi ve yenhāhum ǎni l-munkeri ve yuHillu lehumu T-Tayyibāti ve yuHarrimu ǎleyhimu l-ḣabāiṧe ve yeDeǔ ǎnhum iSrahum vel'eğlāle lletī kānet ǎleyhim felleƶīne āmenū bihi ve ǎzzerūhu ve neSarūhu vettebeǔ n-nūra lleƶī unzile meǎhu ulāike humu l-mufliHūne
الذين يتبعون الرسول النبي الأمي الذي يجدونه مكتوبا عندهم في التوراة والإنجيل يأمرهم بالمعروف وينهاهم عن المنكر ويحل لهم الطيبات ويحرم عليهم الخبائث ويضع عنهم إصرهم والأغلال التي كانت عليهم فالذين آمنوا به وعزروه ونصروه واتبعوا النور الذي أنزل معه أولئك هم المفلحون

 » 7 / A’râf  Suresi: 157
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
الذين | ELZ̃YN elleƶīne onlar ki Those who
يتبعون ت ب ع | TBA YTBAVN yettebiǔne uyarlar follow
الرسول ر س ل | RSL ELRSVL r-rasūle o Elçi'ye the Messenger,
النبي ن ب ا | NBE ELNBY n-nebiyye o Peygamber'e the Prophet,
الأمي ا م م | EMM ELÊMY l-ummiyye ümmi the unlettered,
الذي | ELZ̃Y lleƶī whom
يجدونه و ج د | VCD̃ YCD̃VNH yecidūnehu buldukları they find him
مكتوبا ك ت ب | KTB MKTVBE mektūben yazılı written
عندهم ع ن د | AND̃ AND̃HM ǐndehum yanlarında with them
في | FY in
التوراة | ELTVRET t-tevrāti Tevrat the Taurat
والإنجيل | VELÎNCYL vel'incīli ve İncil'de and the Injeel.
يأمرهم ا م ر | EMR YÊMRHM ye'muruhum kendilerine emreden He commands them
بالمعروف ع ر ف | ARF BELMARVF bil-meǎ'rūfi iyiliği to the right
وينهاهم ن ه ي | NHY VYNHEHM ve yenhāhum ve kendilerini meneden and forbids them
عن | AN ǎni -ten from
المنكر ن ك ر | NKR ELMNKR l-munkeri kötülük- the wrong,
ويحل ح ل ل | ḪLL VYḪL ve yuHillu ve helal kılan and he makes lawful
لهم | LHM lehumu onlara for them
الطيبات ط ي ب | ŦYB ELŦYBET T-Tayyibāti güzel şeyleri the pure things
ويحرم ح ر م | ḪRM VYḪRM ve yuHarrimu ve haram kılan and makes unlawful
عليهم | ALYHM ǎleyhimu onlara for them
الخبائث خ ب ث | ḢBS̃ ELḢBEÙS̃ l-ḣabāiṧe çirkin şeyleri the impure things
ويضع و ض ع | VŽA VYŽA ve yeDeǔ ve kaldırıp atan and he relieves
عنهم | ANHM ǎnhum onlardan from them
إصرهم ا ص ر | EṦR ÎṦRHM iSrahum ağırlıkları their burden
والأغلال غ ل ل | ĞLL VELÊĞLEL vel'eğlāle ve prangaları and the fetters
التي | ELTY lletī öyle ki which
كانت ك و ن | KVN KENT kānet idiler were
عليهم | ALYHM ǎleyhim onların üzerinde upon them.
فالذين | FELZ̃YN felleƶīne artık onlar So those who
آمنوا ا م ن | EMN ËMNVE āmenū inananlar believe
به | BH bihi O'na in him
وعزروه ع ز ر | AZR VAZRVH ve ǎzzerūhu ve O'na saygı gösterenler and honor him,
ونصروه ن ص ر | NṦR VNṦRVH ve neSarūhu ve O'na yardım edenler and help him
واتبعوا ت ب ع | TBA VETBAVE vettebeǔ ve uyanlar and follow
النور ن و ر | NVR ELNVR n-nūra nura the light
الذي | ELZ̃Y lleƶī which
أنزل ن ز ل | NZL ÊNZL unzile indirilen has been sent down
معه | MAH meǎhu O'nunla beraber with him -
أولئك | ÊVLÙK ulāike işte Those (are)
هم | HM humu onlar [they]
المفلحون ف ل ح | FLḪ ELMFLḪVN l-mufliHūne felaha erenlerdir "the successful ones."""

7:157 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

onlar ki | uyarlar | o Elçi'ye | o Peygamber'e | ümmi | | buldukları | yazılı | yanlarında | | Tevrat | ve İncil'de | kendilerine emreden | iyiliği | ve kendilerini meneden | -ten | kötülük- | ve helal kılan | onlara | güzel şeyleri | ve haram kılan | onlara | çirkin şeyleri | ve kaldırıp atan | onlardan | ağırlıkları | ve prangaları | öyle ki | idiler | onların üzerinde | artık onlar | inananlar | O'na | ve O'na saygı gösterenler | ve O'na yardım edenler | ve uyanlar | nura | | indirilen | O'nunla beraber | işte | onlar | felaha erenlerdir |

[] [TBA] [RSL] [NBE] [EMM] [] [VCD̃] [KTB] [AND̃] [] [] [] [EMR] [ARF] [NHY] [] [NKR] [ḪLL] [] [ŦYB] [ḪRM] [] [ḢBS̃] [VŽA] [] [EṦR] [ĞLL] [] [KVN] [] [] [EMN] [] [AZR] [NṦR] [TBA] [NVR] [] [NZL] [] [] [] [FLḪ]
ELZ̃YN YTBAVN ELRSVL ELNBY ELÊMY ELZ̃Y YCD̃VNH MKTVBE AND̃HM FY ELTVRET VELÎNCYL YÊMRHM BELMARVF VYNHEHM AN ELMNKR VYḪL LHM ELŦYBET VYḪRM ALYHM ELḢBEÙS̃ VYŽA ANHM ÎṦRHM VELÊĞLEL ELTY KENT ALYHM FELZ̃YN ËMNVE BH VAZRVH VNṦRVH VETBAVE ELNVR ELZ̃Y ÊNZL MAH ÊVLÙK HM ELMFLḪVN

elleƶīne yettebiǔne r-rasūle n-nebiyye l-ummiyye lleƶī yecidūnehu mektūben ǐndehum t-tevrāti vel'incīli ye'muruhum bil-meǎ'rūfi ve yenhāhum ǎni l-munkeri ve yuHillu lehumu T-Tayyibāti ve yuHarrimu ǎleyhimu l-ḣabāiṧe ve yeDeǔ ǎnhum iSrahum vel'eğlāle lletī kānet ǎleyhim felleƶīne āmenū bihi ve ǎzzerūhu ve neSarūhu vettebeǔ n-nūra lleƶī unzile meǎhu ulāike humu l-mufliHūne
الذين يتبعون الرسول النبي الأمي الذي يجدونه مكتوبا عندهم في التوراة والإنجيل يأمرهم بالمعروف وينهاهم عن المنكر ويحل لهم الطيبات ويحرم عليهم الخبائث ويضع عنهم إصرهم والأغلال التي كانت عليهم فالذين آمنوا به وعزروه ونصروه واتبعوا النور الذي أنزل معه أولئك هم المفلحون

[] [ت ب ع] [ر س ل] [ن ب ا] [ا م م] [] [و ج د] [ك ت ب] [ع ن د] [] [] [] [ا م ر] [ع ر ف] [ن ه ي] [] [ن ك ر] [ح ل ل] [] [ط ي ب] [ح ر م] [] [خ ب ث] [و ض ع] [] [ا ص ر] [غ ل ل] [] [ك و ن] [] [] [ا م ن] [] [ع ز ر] [ن ص ر] [ت ب ع] [ن و ر] [] [ن ز ل] [] [] [] [ف ل ح]

 » 7 / A’râf  Suresi: 157
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
الذين | ELZ̃YN elleƶīne onlar ki Those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
يتبعون ت ب ع | TBA YTBAVN yettebiǔne uyarlar follow
Ye,Te,Be,Ayn,Vav,Nun,
10,400,2,70,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الرسول ر س ل | RSL ELRSVL r-rasūle o Elçi'ye the Messenger,
Elif,Lam,Re,Sin,Vav,Lam,
1,30,200,60,6,30,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
النبي ن ب ا | NBE ELNBY n-nebiyye o Peygamber'e the Prophet,
Elif,Lam,Nun,Be,Ye,
1,30,50,2,10,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
الأمي ا م م | EMM ELÊMY l-ummiyye ümmi the unlettered,
Elif,Lam,,Mim,Ye,
1,30,,40,10,
ADJ – accusative masculine singular adjective
صفة منصوبة
الذي | ELZ̃Y lleƶī whom
Elif,Lam,Zel,Ye,
1,30,700,10,
REL – masculine singular relative pronoun
اسم موصول
يجدونه و ج د | VCD̃ YCD̃VNH yecidūnehu buldukları they find him
Ye,Cim,Dal,Vav,Nun,He,
10,3,4,6,50,5,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
مكتوبا ك ت ب | KTB MKTVBE mektūben yazılı written
Mim,Kef,Te,Vav,Be,Elif,
40,20,400,6,2,1,
N – accusative masculine indefinite passive participle
اسم منصوب
عندهم ع ن د | AND̃ AND̃HM ǐndehum yanlarında with them
Ayn,Nun,Dal,He,Mim,
70,50,4,5,40,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
التوراة | ELTVRET t-tevrāti Tevrat the Taurat
Elif,Lam,Te,Vav,Re,Elif,Te merbuta,
1,30,400,6,200,1,400,
"PN – genitive proper noun → Torah"
اسم علم مجرور
والإنجيل | VELÎNCYL vel'incīli ve İncil'de and the Injeel.
Vav,Elif,Lam,,Nun,Cim,Ye,Lam,
6,1,30,,50,3,10,30,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – genitive proper noun → Injeel"
الواو عاطفة
اسم علم مجرور
يأمرهم ا م ر | EMR YÊMRHM ye'muruhum kendilerine emreden He commands them
Ye,,Mim,Re,He,Mim,
10,,40,200,5,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بالمعروف ع ر ف | ARF BELMARVF bil-meǎ'rūfi iyiliği to the right
Be,Elif,Lam,Mim,Ayn,Re,Vav,Fe,
2,1,30,40,70,200,6,80,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine passive participle
جار ومجرور
وينهاهم ن ه ي | NHY VYNHEHM ve yenhāhum ve kendilerini meneden and forbids them
Vav,Ye,Nun,He,Elif,He,Mim,
6,10,50,5,1,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الواو عاطفة
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
عن | AN ǎni -ten from
Ayn,Nun,
70,50,
P – preposition
حرف جر
المنكر ن ك ر | NKR ELMNKR l-munkeri kötülük- the wrong,
Elif,Lam,Mim,Nun,Kef,Re,
1,30,40,50,20,200,
N – genitive masculine (form IV) passive participle
اسم مجرور
ويحل ح ل ل | ḪLL VYḪL ve yuHillu ve helal kılan and he makes lawful
Vav,Ye,Ha,Lam,
6,10,8,30,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular (form IV) imperfect verb
الواو عاطفة
فعل مضارع
لهم | LHM lehumu onlara for them
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
الطيبات ط ي ب | ŦYB ELŦYBET T-Tayyibāti güzel şeyleri the pure things
Elif,Lam,Tı,Ye,Be,Elif,Te,
1,30,9,10,2,1,400,
N – accusative feminine plural noun
اسم منصوب
ويحرم ح ر م | ḪRM VYḪRM ve yuHarrimu ve haram kılan and makes unlawful
Vav,Ye,Ha,Re,Mim,
6,10,8,200,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular (form II) imperfect verb
الواو عاطفة
فعل مضارع
عليهم | ALYHM ǎleyhimu onlara for them
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
الخبائث خ ب ث | ḢBS̃ ELḢBEÙS̃ l-ḣabāiṧe çirkin şeyleri the impure things
Elif,Lam,Hı,Be,Elif,,Se,
1,30,600,2,1,,500,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
ويضع و ض ع | VŽA VYŽA ve yeDeǔ ve kaldırıp atan and he relieves
Vav,Ye,Dad,Ayn,
6,10,800,70,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
الواو عاطفة
فعل مضارع
عنهم | ANHM ǎnhum onlardan from them
Ayn,Nun,He,Mim,
70,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
إصرهم ا ص ر | EṦR ÎṦRHM iSrahum ağırlıkları their burden
,Sad,Re,He,Mim,
,90,200,5,40,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
والأغلال غ ل ل | ĞLL VELÊĞLEL vel'eğlāle ve prangaları and the fetters
Vav,Elif,Lam,,Ğayn,Lam,Elif,Lam,
6,1,30,,1000,30,1,30,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine plural noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
التي | ELTY lletī öyle ki which
Elif,Lam,Te,Ye,
1,30,400,10,
REL – feminine singular relative pronoun
اسم موصول
كانت ك و ن | KVN KENT kānet idiler were
Kef,Elif,Nun,Te,
20,1,50,400,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
فعل ماض
عليهم | ALYHM ǎleyhim onların üzerinde upon them.
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
فالذين | FELZ̃YN felleƶīne artık onlar So those who
Fe,Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
80,1,30,700,10,50,
REM – prefixed resumption particle
REL – masculine plural relative pronoun
الفاء استئنافية
اسم موصول
آمنوا ا م ن | EMN ËMNVE āmenū inananlar believe
,Mim,Nun,Vav,Elif,
,40,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
به | BH bihi O'na in him
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
وعزروه ع ز ر | AZR VAZRVH ve ǎzzerūhu ve O'na saygı gösterenler and honor him,
Vav,Ayn,Ze,Re,Vav,He,
6,70,7,200,6,5,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ونصروه ن ص ر | NṦR VNṦRVH ve neSarūhu ve O'na yardım edenler and help him
Vav,Nun,Sad,Re,Vav,He,
6,50,90,200,6,5,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
واتبعوا ت ب ع | TBA VETBAVE vettebeǔ ve uyanlar and follow
Vav,Elif,Te,Be,Ayn,Vav,Elif,
6,1,400,2,70,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form VIII) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
النور ن و ر | NVR ELNVR n-nūra nura the light
Elif,Lam,Nun,Vav,Re,
1,30,50,6,200,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
الذي | ELZ̃Y lleƶī which
Elif,Lam,Zel,Ye,
1,30,700,10,
REL – masculine singular relative pronoun
اسم موصول
أنزل ن ز ل | NZL ÊNZL unzile indirilen has been sent down
,Nun,Ze,Lam,
,50,7,30,
V – 3rd person masculine singular (form IV) passive perfect verb
فعل ماض مبني للمجهول
معه | MAH meǎhu O'nunla beraber with him -
Mim,Ayn,He,
40,70,5,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
ظرف مكان منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
أولئك | ÊVLÙK ulāike işte Those (are)
,Vav,Lam,,Kef,
,6,30,,20,
DEM – plural demonstrative pronoun
اسم اشارة
هم | HM humu onlar [they]
He,Mim,
5,40,
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
ضمير منفصل
المفلحون ف ل ح | FLḪ ELMFLḪVN l-mufliHūne felaha erenlerdir "the successful ones."""
Elif,Lam,Mim,Fe,Lam,Ha,Vav,Nun,
1,30,40,80,30,8,6,50,
N – nominative masculine plural (form IV) active participle
اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |الَّذِينَ: onlar ki | يَتَّبِعُونَ: uyarlar | الرَّسُولَ: o Elçi'ye | النَّبِيَّ: o Peygamber'e | الْأُمِّيَّ: ümmi | الَّذِي: | يَجِدُونَهُ: buldukları | مَكْتُوبًا: yazılı | عِنْدَهُمْ: yanlarında | فِي: | التَّوْرَاةِ: Tevrat | وَالْإِنْجِيلِ: ve İncil'de | يَأْمُرُهُمْ: kendilerine emreden | بِالْمَعْرُوفِ: iyiliği | وَيَنْهَاهُمْ: ve kendilerini meneden | عَنِ: -ten | الْمُنْكَرِ: kötülük- | وَيُحِلُّ: ve helal kılan | لَهُمُ: onlara | الطَّيِّبَاتِ: güzel şeyleri | وَيُحَرِّمُ: ve haram kılan | عَلَيْهِمُ: onlara | الْخَبَائِثَ: çirkin şeyleri | وَيَضَعُ: ve kaldırıp atan | عَنْهُمْ: onlardan | إِصْرَهُمْ: ağırlıkları | وَالْأَغْلَالَ: ve prangaları | الَّتِي: öyle ki | كَانَتْ: idiler | عَلَيْهِمْ: onların üzerinde | فَالَّذِينَ: artık onlar | امَنُوا: inananlar | بِهِ: O'na | وَعَزَّرُوهُ: ve O'na saygı gösterenler | وَنَصَرُوهُ: ve O'na yardım edenler | وَاتَّبَعُوا: ve uyanlar | النُّورَ: nura | الَّذِي: | أُنْزِلَ: indirilen | مَعَهُ: O'nunla beraber | أُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlar | الْمُفْلِحُونَ: felaha erenlerdir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |الذين ELZ̃YN onlar ki | يتبعون YTBAWN uyarlar | الرسول ELRSWL o Elçi'ye | النبي ELNBY o Peygamber'e | الأمي ELÊMY ümmi | الذي ELZ̃Y | يجدونه YCD̃WNH buldukları | مكتوبا MKTWBE yazılı | عندهم AND̃HM yanlarında | في FY | التوراة ELTWRET Tevrat | والإنجيل WELÎNCYL ve İncil'de | يأمرهم YÊMRHM kendilerine emreden | بالمعروف BELMARWF iyiliği | وينهاهم WYNHEHM ve kendilerini meneden | عن AN -ten | المنكر ELMNKR kötülük- | ويحل WYḪL ve helal kılan | لهم LHM onlara | الطيبات ELŦYBET güzel şeyleri | ويحرم WYḪRM ve haram kılan | عليهم ALYHM onlara | الخبائث ELḢBEÙS̃ çirkin şeyleri | ويضع WYŽA ve kaldırıp atan | عنهم ANHM onlardan | إصرهم ÎṦRHM ağırlıkları | والأغلال WELÊĞLEL ve prangaları | التي ELTY öyle ki | كانت KENT idiler | عليهم ALYHM onların üzerinde | فالذين FELZ̃YN artık onlar | آمنوا ËMNWE inananlar | به BH O'na | وعزروه WAZRWH ve O'na saygı gösterenler | ونصروه WNṦRWH ve O'na yardım edenler | واتبعوا WETBAWE ve uyanlar | النور ELNWR nura | الذي ELZ̃Y | أنزل ÊNZL indirilen | معه MAH O'nunla beraber | أولئك ÊWLÙK işte | هم HM onlar | المفلحون ELMFLḪWN felaha erenlerdir |
Kırık Meal (Okunuş) : |elleƶīne: onlar ki | yettebiǔne: uyarlar | r-rasūle: o Elçi'ye | n-nebiyye: o Peygamber'e | l-ummiyye: ümmi | lleƶī: | yecidūnehu: buldukları | mektūben: yazılı | ǐndehum: yanlarında | : | t-tevrāti: Tevrat | vel'incīli: ve İncil'de | ye'muruhum: kendilerine emreden | bil-meǎ'rūfi: iyiliği | ve yenhāhum: ve kendilerini meneden | ǎni: -ten | l-munkeri: kötülük- | ve yuHillu: ve helal kılan | lehumu: onlara | T-Tayyibāti: güzel şeyleri | ve yuHarrimu: ve haram kılan | ǎleyhimu: onlara | l-ḣabāiṧe: çirkin şeyleri | ve yeDeǔ: ve kaldırıp atan | ǎnhum: onlardan | iSrahum: ağırlıkları | vel'eğlāle: ve prangaları | lletī: öyle ki | kānet: idiler | ǎleyhim: onların üzerinde | felleƶīne: artık onlar | āmenū: inananlar | bihi: O'na | ve ǎzzerūhu: ve O'na saygı gösterenler | ve neSarūhu: ve O'na yardım edenler | vettebeǔ: ve uyanlar | n-nūra: nura | lleƶī: | unzile: indirilen | meǎhu: O'nunla beraber | ulāike: işte | humu: onlar | l-mufliHūne: felaha erenlerdir |
Kırık Meal (Transcript) : |ELZ̃YN: onlar ki | YTBAVN: uyarlar | ELRSVL: o Elçi'ye | ELNBY: o Peygamber'e | ELÊMY: ümmi | ELZ̃Y: | YCD̃VNH: buldukları | MKTVBE: yazılı | AND̃HM: yanlarında | FY: | ELTVRET: Tevrat | VELÎNCYL: ve İncil'de | YÊMRHM: kendilerine emreden | BELMARVF: iyiliği | VYNHEHM: ve kendilerini meneden | AN: -ten | ELMNKR: kötülük- | VYḪL: ve helal kılan | LHM: onlara | ELŦYBET: güzel şeyleri | VYḪRM: ve haram kılan | ALYHM: onlara | ELḢBEÙS̃: çirkin şeyleri | VYŽA: ve kaldırıp atan | ANHM: onlardan | ÎṦRHM: ağırlıkları | VELÊĞLEL: ve prangaları | ELTY: öyle ki | KENT: idiler | ALYHM: onların üzerinde | FELZ̃YN: artık onlar | ËMNVE: inananlar | BH: O'na | VAZRVH: ve O'na saygı gösterenler | VNṦRVH: ve O'na yardım edenler | VETBAVE: ve uyanlar | ELNVR: nura | ELZ̃Y: | ÊNZL: indirilen | MAH: O'nunla beraber | ÊVLÙK: işte | HM: onlar | ELMFLḪVN: felaha erenlerdir |
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlar, öyle kişilerdir ki ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de de yazılmış olarak bulacakları şeriât sâhibi Ümmî Peygambere uyarlar ve o, onlara iyiliği emreder, kötülükten nehy eder onları ve temiz şeyleri onlara helâl etmededir, pis ve kötü şeyleri harâm etmede. Sırtlarındaki ağır yükleri indirmededir, bağlandıkları zincirleri kırmada. Artık ona inananlar, onu ululayanlar, ona yardım edenler ve ona indirilen ışığa uyanlardır kurtulanlar, muratlarına erenler.
Adem Uğur : Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.
Ahmed Hulusi : Onlar ki ellerindeki Tevrat ve İncil'de belirtilmiş O Rasûl'e, Ümmî (asıl fıtratı bozulmamış - yaratıldığı saflık üzere) Nebi'ye tâbi olurlar. . . Onlara, Allâh'a göre olumlu olanları emreder ve olumsuz fiilleri yasaklar; onlara temiz şeyleri helal kılar; pis, çirkin şeyleri haram eder; onlardan sırtlarındaki ağır yükü (benliklerinin getirilerini) kaldırır ve üzerlerindeki zincirleri (yüzlerini Allâh'a döndürmelerini engelleyen tüm bağlarını) çözer. . . İşte O'na iman eden, O'na saygı gösteren (destekleyen), O'na yardım eden ve O'nunla birlikte inzâl olunan Nur'a (Kur'ân) tâbi olanlar var ya, işte onlardır kurtuluşa erenlerin ta kendileri!
Ahmet Tekin : Önlerindeki yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat ve İncil’de adının yazılı olduğunu gördükleri Ümmî Rasule, Mekkeli, aslı nesli belli, öğrenim görmeyen, idraklerin ötesini kavrayabilen bütün insanlığın peygamberine, onun sünnetine tâbi olanlara O, iyiliği, meşrû olanı emreder, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü, planları, programları, âdaleti uygulayarak, kamu düzenini sağlar. Şeriatın suç saydığı ve haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeyleri, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yasaklayarak, önleyici tedbirler alarak kamu güvenliğini temin eder, temiz, iyi ve sağlıklı şeyleri onlara helâl kılar; murdar, pis ve sağlıksız şeyleri de onlara haram kılar; omuzlarındaki ağır sorumlulukları, riayeti güç sınırlamaları, altından kalkılmaz katı hükümleri kaldırır, onları müsamahalı bir düzene kavuşturur. Onları baskılardan kurtarır, hürriyetlerine kavuşturur. İşte o peygambere iman edip, ona saygı gösterenler, onu destekleyenler, ona yardım edenler, onunla birlikte, indirilen nura, Kur’ân’a tâbi olanlar, işte onlar kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa erenlerdir.
Ahmet Varol : Onlar, kendi yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları okuma yazma bilmeyen, kendilerine iyiliği emredip kötülükten sakındıran, temiz şeyleri onlara helal kılıp pis şeyleri haram eden, ağır yüklerini ve daha önce üzerlerinde bulunan bağları indiren o nebi peygambere iman ederler. Ona iman eden, saygı gösteren, yardımda bulunan ve onunla indirilmiş olan nura uyan kimseler işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Ali Bulaç : Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Ali Fikri Yavuz : Onlar ki, yanlarında bulunan Tevrat ve İncil’de ismini yazılı buldukları ümmi Peygamber o Rasûle tâbi olurlar; o (Rasûl) kendilerine iyiliği emrediyor, onları fenalıktan alıkoyuyor; onlara (nefislerine) haram ettikleri temiz şeyleri halâl kılıyor, murdar şeyleri de üzerlerine haram kılıyor, onların ağır yüklerini, üzerlerindeki bağları indiriyor. Ve onlar ki, ona (Rasûle) iman ederler, kendisine tâzim ederler, ona yardım ederler ve kendisine indirilen (Kur’an’a) tâbi olurlar, işte bunlar kurtulanlardır.
Bekir Sadak : (156-15) 7 «Bu dunyada ve ahirette bizim icin guzel olani yaz; biz Sana yoneldik» dedi. Allah : «Azabima diledigim kimseyi ugratirim, rahmetim herseyi kaplamistir; bunu Allah'a karsi gelmekten sakinanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanip, yanlarindaki Tevrat ve Incil'de yazili bulduklari, okuyup yazmasi olmayan peygambere uyanlara yazacagiz. O peygamber, onlara, uygun olani emreder ve fenaliktan meneder, temiz seyleri helal, murdar seyleri haram kilar, onlarin agir yuklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hurmet eden, yardim eden, onunla gonderilen nura uyanlar yok mu? Iste onlar saadete erenlerdir» dedi. *
Celal Yıldırım : Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları Ümmî Peygamber'e uyarlar. O Ümmî Peygamber ki, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men'eder; iyi ve temiz olan yararlı şeyleri onlara helâl kılar; kötü ve murdar şeyleri onlara haram kılar; onların ağır yükünü ve üzerlerinde bulunagelen bağları, zincirleri indirir. Artık onlar ki Peygamber'e (gönülden) inandılar, saygı gösterip O'nu aziz tuttular ve O'na yardımda bulundular ve O'nunla beraber indirilen nura uydular, işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler onlardır.
Diyanet İşleri : Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Diyanet İşleri (eski) : (156-157) 'Bu dünyada ve ahirette bizim için güzel olanı yaz; biz Sana yöneldik' dedi. Allah: 'Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim herşeyi kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygambere uyanlara yazacağız. O peygamber, onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir' dedi.
Diyanet Vakfi : Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.
Edip Yüksel : Nitekim onlar (vakti gelince) yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiyi, o ümmi (Tevrat ve İncil okumamış) peygamberi izlerler. (O peygamber) onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helal, pis şeyleri de haram kılar; üzerlerindeki ağırlıkları ve onlara vurulan prangaları kaldırıp atar. Ona inananlar, ona saygı duyanlar, ona yardım edenler, kendisiyle birlikte indirilen ışığı izleyenler başarıya ulaşanlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Onlar ki, o ümmî peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, o, onlara iyiyi emreder ve onları kötülüklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılar, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yükleri indirir, üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar, işte o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı bulacakları elçiye, o okuyup yazma bilmeyen peygambere uyarlar. O, onlara iyilik emreder ve onları kötülükten alıkoyar, temiz, hoş şeyleri kendileri için helal, murdar şeyleri üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yüklerini, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indirir atar. İşte o zaman ona iman eden, ona tam saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler; işte o asıl maksada ulaşan kurtulmuşlar, onlardır.
Elmalılı Hamdi Yazır : Onlar ki yanlarında Tevrat ve İncilde yazılı bulacakları o Resule o, ümmî Peygambere ittiba' ederler o onlara ma'ruf ile emreder ve onları münkerden nehyeyler, ve temiz hoş şeyleri kendileri için halâl, murdar şeyleri üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir atar, o vakıt ona iyman eden, ona kuvvetle ta'zım eyliyen, ona yardımcı olan ve onun nübüvvetiyle beraber indirilen nuru ta'kib eyliyen kimseler, işte o murada iren müflihîn onlar
Fizilal-il Kuran : “Onlar ki yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı gördükleri, okuma yazması olmayan peygambere tabi olurlar, o peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten nehyeder, tertemiz ve iyi olan şeyleri helal, kötü ve zararlı şeyleri haram eder, onların sırtlarındaki ağır yükü kaldırır, onların zincirlerini kırar; o peygambere inanıp ona saygı gösteren, yardım eden, onunla birlikte gönderilen ışığa uyanlar yok mu, murada erenler işte onlardır” buyurdu.
Gültekin Onan : Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi nebi olan elçiye uyarlar; o onlara marufu buyuruyor, münkeri yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Hakkı Yılmaz : (156,157) "Allah diyor ki: “Benim azabım var; onu dilediğime dokundururum, rahmetim de var; o ise her şeyi kuşatmıştır. Onu da özellikle Allah'ın koruması altına girenlere, zekâtını; vergisini verenlere ve âyetlerimize inananlara; kendilerine iyiyi emreden ve onları kötülüklerden alıkoyan, temiz ve hoş şeyleri kendilerine serbestleştiren, kirli, pis ve kötü şeyleri de üzerlerine yasaklayan, sırtlarından ağır yükleri, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indiren, yanlarındaki Tevrât ve İncîl'de yazılmış bulacakları Anakentli/ Mekkeli Peygamber, o Elçi'ye uyan kimselere yazacağım. O hâlde, O'na iman eden, O'na kuvvetle saygı gösteren, O'na yardımcı olan ve O'nun ile birlikte indirilen nûru izleyen kimseler var ya, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” "
Hasan Basri Çantay : (Onlar) nezdlerindeki Tevrat ve İncîlde (ismini ve sıfatını) yazılı bulacakları ümmî nebiy olan o resule tâbi' olanlardır. O, kendi terine iyiliği emrediyor, onları kötülükden nehyediyor, onlara (nefislerine haram kıldıkları) temiz şeyleri halâl, (halâl kıldıkları) murdar şeyleri de üzerlerine haram kılıyor. Onların ağır yüklerini, sırtlarında olan zincirleri indiriyor o. İşte ona îman edenler, onu ta'zîm edenler, ona yardım edenler ve onunla (onun nübüvvetiyle) birlikde indirilen nura tâbi' olanlar! Onlar selâmete erenlerin ta kendileridir.
Hayrat Neşriyat : (Onlar, Mûsâ ve Îsâ’ya îmân edip tâbi' oldukları gibi) yanlarındaki Tevrât ve İncîl’de kendisini (ismini ve sıfatlarını) yazılı buldukları o resûle, o ümmî peygambere(Muhammed’e de) tâbi' olanlardır. (O peygamber) onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten yasaklar; hem onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri ise üzerlerine haram kılar; hem onların ağırlıklarını (ağır mükellefiyetlerini) ve üzerlerinde olan zincirleri (tatbîkı zor hükümleri) indirir. Artık ona îmân eden, ona hürmet eden, ona yardım eden ve onunla berâber indirilen nûra(Kur’ân’a) tâbi' olanlar var ya, işte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir!
İbni Kesir : Onlar ki; yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı bulacakları; okuma, yazma bilmeyen ve nebi olan Rasule tabi olurlar. O, kendilerine ma'rufu emreder, münkerden nehyeder. Temiz şeyleri helal kılar, murdar şeyleri de haram eder. Onların ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir. İşte ona iman edenler, onu ta'zim edenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nura tabi olanlar, işte onlar; felaha erenlerin kendileridir.
İskender Evrenosoğlu : Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmî, nebî, resûle tâbî olurlar. Onlara ma'ruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri), helâl kılar. Habis olanları (kötü ve pis şeyleri), onlara haram kılar. Ve onların, ağırlıklarını (günahlarını sevaba çevirip, günahlarının ağırlığını) kaldırır. Ve üzerlerindeki zincirleri, (ruhu vücuda bağlayan bağ ve fetih kapısının üzerindeki 7 baklalı altın zincir) kaldırır. Artık onlar, O'na îmân ettiler ve O'na saygı gösterdiler ve O'na yardım ettiler ve O'nunla beraber indirilen Nur'a (Kur'ân-ı Kerim'e) tâbî oldular. İşte onlar, onlar felâha (kurtuluşa, cennet mutluluğuna ve dünya mutluluğuna) erenlerdir.
Muhammed Esed : onlar ki, ellerindeki Tevratta ve (daha sonra da) İncilde tanımlanmış bulacakları Elçinin, okuması yazması olmayan Habercinin izinden gidecekler; (ve o Elçi ki) onlara yapılması doğru olanı buyurup yapılması yanlış olanı yasaklayacak; yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri haram kılacak; onların sırtlarına vurulmuş yükü indirip boyunlarına geçirilmiş zincirleri çözecek. Ve sonuç olarak, ona inanan, onu yüce tutup destekleyen ve yücelerden bahşedilen ışığın ardına onunla birlikte düşenler; işte böyleleri, nihai kurtuluşa, esenliğe erişen kimseler olacak".
Ömer Nasuhi Bilmen : O kimseler ki, Resûle, Nebiyy-i Ümmî olana tâbi olurlar. O nebi ki, O'nu yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılmış bulurlar. Onlara mâruf ile emreder ve onları münkerden nehy eyler ve onlara temiz olan şeyleri helâl kılar, onların üzerine habis şeyleri de haram kılar. Ve onlardan ağır yüklerini ve üzerlerinde bulunan bağları kaldırır, artık o kimseler ki O'na imân ederler ve O'na tazîmde ve yardımda bulunurlar ve onunla beraber indirilmiş olan Nûr'a tâbi oluverirler, işte felâh bulanlar onlardan ibarettir.
Ömer Öngüt : Onlar ki yanlarında bulunan Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o Elçi'ye, o ümmî Peygamber'e uyarlar. O Peygamber kendilerine iyiliği emreder, kötülükten men eder. Onlara temiz şeyleri helâl, çirkin şeyleri de haram kılar. Onların ağır yüklerini, sırtlarındaki zinciri kaldırıp atar. İşte o Peygamber'e inanan, saygı gösterip aziz tutan, ona yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar kurtuluşa ve saâdete erenlerdir.
Şaban Piriş : Ümmi Peygambere, elçiye tabi olan kimseler, yanlarında bulunan Tevrat ve İncil’de, onun, “kendilerine iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar, temiz şeyleri kendilerine helal; pis şeyleri onlara haram kılar, onlardan boyunlarını büken ağır yükü kaldırır” yazdığını görürler. Ona iman edenler, onu destekleyip, yardım eden ve onunla gönderilen aydınlatıcıya uyanlar, işte onlar, kurtuluşa erecek olanlar onlardır.
Suat Yıldırım : Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil’de vasıfları yazılı o ümmî Peygambere tâbi olurlar. O Peygamber ki kendilerine meşrû şeyleri emreder, kötülükleri yasaklar, kendilerine güzel ve hoş şeyleri mübah, murdar şeyleri ise haram kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. Ona iman eden, onu destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla beraber indirilen nûra tâbi olanlar var ya, işte felaha erenler onlardır.
Süleyman Ateş : Onlar ki yanlarındaki Tevrât ve İncil'de yazılı buldukları o Elçi'ye, o ümmi Peygamber'e uyarlar. O (Peygamber) ki, kendilerine iyiliği emreder, kendilerini kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri harâm kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. O'na inanan, destekleyerek O'na saygı gösteren, O'na yardım eden ve O'nunla beraber indirilen nura uyanlar, işte felâha erenler onlardır.
Tefhim-ul Kuran : Onlar, Ümmi peygamber (Rasûl) e uyanlardır. Yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılıdır ki O (peygamber) onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, sırtlarındaki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, saygı gösterip düşmanlarına karşı yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Ümit Şimşek : Onlar, ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmî nebî olan Peygambere uyanlardır. Peygamber ise onlara iyiliği emreder, onları kötülükten sakındırır, temiz şeyleri onlara helâl eder, pis şeyleri haram kılar, daha önce üzerlerinde bulunan ağır yükleri ve bağları kaldırır. Ona iman eden, onu destekleyen, ona yardım eden ve onunla indirilmiş olan nura uyan kimseler, kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir.
Yaşar Nuri Öztürk : Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar; o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}