» 5 / Mâide  41:

Kuran Sırası: 5
İniş Sırası: 112
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120

 » 5 / Mâide  Suresi: 41
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. يَا (YE) = yā : EY/HEY/AH
2. أَيُّهَا (ÊYHE) = eyyuhā : SİZ!
3. الرَّسُولُ (ELRSVL) = r-rasūlu : Elçi
4. لَا (LE) = lā :
5. يَحْزُنْكَ (YḪZNK) = yeHzunke : seni üzmesin
6. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler
7. يُسَارِعُونَ (YSERAVN) = yusāriǔne : yarış eden(ler)
8. فِي (FY) = fī :
9. الْكُفْرِ (ELKFR) = l-kufri : küfürde
10. مِنَ (MN) = mine :
11. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : onlar ki
12. قَالُوا (GELVE) = ḳālū : derler
13. امَنَّا ( ËMNE) = āmennā : inandık
14. بِأَفْوَاهِهِمْ (BÊFVEHHM) = biefvāhihim : ağızlariyle
15. وَلَمْ (VLM) = velem :
16. تُؤْمِنْ (TÙMN) = tu'min : inanmamış iken
17. قُلُوبُهُمْ (GLVBHM) = ḳulūbuhum : kalbleri
18. وَمِنَ (VMN) = ve mine : ve arasında
19. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : olanlar
20. هَادُوا (HED̃VE) = hādū : yahudi(ler)
21. سَمَّاعُونَ (SMEAVN) = semmāǔne : kulak verirler
22. لِلْكَذِبِ (LLKZ̃B) = lilkeƶibi : yalana
23. سَمَّاعُونَ (SMEAVN) = semmāǔne : kulak verirler
24. لِقَوْمٍ (LGVM) = liḳavmin : bir kavme
25. اخَرِينَ ( ËḢRYN) = āḣarīne : başka
26. لَمْ (LM) = lem :
27. يَأْتُوكَ (YÊTVK) = ye'tūke : sana gelmemiş olan
28. يُحَرِّفُونَ (YḪRFVN) = yuHarrifūne : onlar kaydırırlar
29. الْكَلِمَ (ELKLM) = l-kelime : kelimeleri
30. مِنْ (MN) = min :
31. بَعْدِ (BAD̃) = beǎ'di : bazısının
32. مَوَاضِعِهِ (MVEŽAH) = mevāDiǐhi : yerlerinden
33. يَقُولُونَ (YGVLVN) = yeḳūlūne : derler
34. إِنْ (ÎN) = in : eğer
35. أُوتِيتُمْ (ÊVTYTM) = ūtītum : size verilirse
36. هَٰذَا (HZ̃E) = hāƶā : bu
37. فَخُذُوهُ (FḢZ̃VH) = feḣuƶūhu : alın
38. وَإِنْ (VÎN) = vein : ve eğer
39. لَمْ (LM) = lem :
40. تُؤْتَوْهُ (TÙTVH) = tu'tevhu : verilmezse
41. فَاحْذَرُوا (FEḪZ̃RVE) = feHƶerū : sakının
42. وَمَنْ (VMN) = ve men : ve birini
43. يُرِدِ (YRD̃) = yuridi : isterse
44. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
45. فِتْنَتَهُ (FTNTH) = fitnetehu : şaşırtmak
46. فَلَنْ (FLN) = felen :
47. تَمْلِكَ (TMLK) = temlike : sen yapamazsın
48. لَهُ (LH) = lehu : onun için
49. مِنَ (MN) = mine : karşı
50. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'a
51. شَيْئًا (ŞYÙE) = şey'en : hiçbir şey
52. أُولَٰئِكَ (ÊVLÙK) = ulāike : işte onlar
53. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : o kimseler ki
54. لَمْ (LM) = lem :
55. يُرِدِ (YRD̃) = yuridi : istememiştir
56. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
57. أَنْ (ÊN) = en :
58. يُطَهِّرَ (YŦHR) = yuTahhira : temizlemesini
59. قُلُوبَهُمْ (GLVBHM) = ḳulūbehum : kalblerini
60. لَهُمْ (LHM) = lehum : onlar için vardır
61. فِي (FY) = fī :
62. الدُّنْيَا (ELD̃NYE) = d-dunyā : dünyada
63. خِزْيٌ (ḢZY) = ḣizyun : rezillik
64. وَلَهُمْ (VLHM) = ve lehum : ve Onların
65. فِي (FY) = fī :
66. الْاخِرَةِ (EL ËḢRT) = l-āḣirati : ahirette de
67. عَذَابٌ (AZ̃EB) = ǎƶābun : bir azab
68. عَظِيمٌ (AƵYM) = ǎZīmun : büyük
EY/HEY/AH | SİZ! | Elçi | | seni üzmesin | kimseler | yarış eden(ler) | | küfürde | | onlar ki | derler | inandık | ağızlariyle | | inanmamış iken | kalbleri | ve arasında | olanlar | yahudi(ler) | kulak verirler | yalana | kulak verirler | bir kavme | başka | | sana gelmemiş olan | onlar kaydırırlar | kelimeleri | | bazısının | yerlerinden | derler | eğer | size verilirse | bu | alın | ve eğer | | verilmezse | sakının | ve birini | isterse | Allah | şaşırtmak | | sen yapamazsın | onun için | karşı | Allah'a | hiçbir şey | işte onlar | o kimseler ki | | istememiştir | Allah | | temizlemesini | kalblerini | onlar için vardır | | dünyada | rezillik | ve Onların | | ahirette de | bir azab | büyük |

[Y] [EYH] [RSL] [] [ḪZN] [] [SRA] [] [KFR] [] [] [GVL] [EMN] [FVH] [] [EMN] [GLB] [] [] [HVD̃] [SMA] [KZ̃B] [SMA] [GVM] [EḢR] [] [ETY] [ḪRF] [KLM] [] [BAD̃] [VŽA] [GVL] [] [ETY] [] [EḢZ̃] [] [] [ETY] [ḪZ̃R] [] [RVD̃] [] [FTN] [] [MLK] [] [] [] [ŞYE] [] [] [] [RVD̃] [] [] [ŦHR] [GLB] [] [] [D̃NV] [ḢZY] [LHM] [] [EḢR] [AZ̃B] [AƵM]
YE ÊYHE ELRSVL LE YḪZNK ELZ̃YN YSERAVN FY ELKFR MN ELZ̃YN GELVE ËMNE BÊFVEHHM VLM TÙMN GLVBHM VMN ELZ̃YN HED̃VE SMEAVN LLKZ̃B SMEAVN LGVM ËḢRYN LM YÊTVK YḪRFVN ELKLM MN BAD̃ MVEŽAH YGVLVN ÎN ÊVTYTM HZ̃E FḢZ̃VH VÎN LM TÙTVH FEḪZ̃RVE VMN YRD̃ ELLH FTNTH FLN TMLK LH MN ELLH ŞYÙE ÊVLÙK ELZ̃YN LM YRD̃ ELLH ÊN YŦHR GLVBHM LHM FY ELD̃NYE ḢZY VLHM FY EL ËḢRT AZ̃EB AƵYM

eyyuhā r-rasūlu yeHzunke elleƶīne yusāriǔne l-kufri mine elleƶīne ḳālū āmennā biefvāhihim velem tu'min ḳulūbuhum ve mine elleƶīne hādū semmāǔne lilkeƶibi semmāǔne liḳavmin āḣarīne lem ye'tūke yuHarrifūne l-kelime min beǎ'di mevāDiǐhi yeḳūlūne in ūtītum hāƶā feḣuƶūhu vein lem tu'tevhu feHƶerū ve men yuridi llahu fitnetehu felen temlike lehu mine llahi şey'en ulāike elleƶīne lem yuridi llahu en yuTahhira ḳulūbehum lehum d-dunyā ḣizyun ve lehum l-āḣirati ǎƶābun ǎZīmun
يا أيها الرسول لا يحزنك الذين يسارعون في الكفر من الذين قالوا آمنا بأفواههم ولم تؤمن قلوبهم ومن الذين هادوا سماعون للكذب سماعون لقوم آخرين لم يأتوك يحرفون الكلم من بعد مواضعه يقولون إن أوتيتم هذا فخذوه وإن لم تؤتوه فاحذروا ومن يرد الله فتنته فلن تملك له من الله شيئا أولئك الذين لم يرد الله أن يطهر قلوبهم لهم في الدنيا خزي ولهم في الآخرة عذاب عظيم

 » 5 / Mâide  Suresi: 41
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
يا ي | Y YE EY/HEY/AH """O!"
أيها أ ي ه | EYH ÊYHE eyyuhā SİZ! You
الرسول ر س ل | RSL ELRSVL r-rasūlu Elçi Messenger!
لا | LE Let not
يحزنك ح ز ن | ḪZN YḪZNK yeHzunke seni üzmesin grieve you
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
يسارعون س ر ع | SRA YSERAVN yusāriǔne yarış eden(ler) hasten
في | FY in (to)
الكفر ك ف ر | KFR ELKFR l-kufri küfürde [the] disbelief -
من | MN mine of
الذين | ELZ̃YN elleƶīne onlar ki those who
قالوا ق و ل | GVL GELVE ḳālū derler said,
آمنا ا م ن | EMN ËMNE āmennā inandık """We believe"""
بأفواههم ف و ه | FVH BÊFVEHHM biefvāhihim ağızlariyle with their mouths
ولم | VLM velem and not
تؤمن ا م ن | EMN TÙMN tu'min inanmamış iken believe
قلوبهم ق ل ب | GLB GLVBHM ḳulūbuhum kalbleri their hearts,
ومن | VMN ve mine ve arasında and from
الذين | ELZ̃YN elleƶīne olanlar those who
هادوا ه و د | HVD̃ HED̃VE hādū yahudi(ler) (are) Jews.
سماعون س م ع | SMA SMEAVN semmāǔne kulak verirler They (are) listeners
للكذب ك ذ ب | KZ̃B LLKZ̃B lilkeƶibi yalana to falsehood,
سماعون س م ع | SMA SMEAVN semmāǔne kulak verirler (and) listeners
لقوم ق و م | GVM LGVM liḳavmin bir kavme for people,
آخرين ا خ ر | EḢR ËḢRYN āḣarīne başka other,
لم | LM lem (who have) not
يأتوك ا ت ي | ETY YÊTVK ye'tūke sana gelmemiş olan come to you.
يحرفون ح ر ف | ḪRF YḪRFVN yuHarrifūne onlar kaydırırlar They distort
الكلم ك ل م | KLM ELKLM l-kelime kelimeleri the words
من | MN min from
بعد ب ع د | BAD̃ BAD̃ beǎ'di bazısının after
مواضعه و ض ع | VŽA MVEŽAH mevāDiǐhi yerlerinden their context,
يقولون ق و ل | GVL YGVLVN yeḳūlūne derler saying,
إن | ÎN in eğer """If"
أوتيتم ا ت ي | ETY ÊVTYTM ūtītum size verilirse you are given
هذا | HZ̃E hāƶā bu this
فخذوه ا خ ذ | EḢZ̃ FḢZ̃VH feḣuƶūhu alın [so] take it
وإن | VÎN vein ve eğer but if
لم | LM lem not
تؤتوه ا ت ي | ETY TÙTVH tu'tevhu verilmezse you are given it
فاحذروا ح ذ ر | ḪZ̃R FEḪZ̃RVE feHƶerū sakının "then beware."""
ومن | VMN ve men ve birini And (for) whom
يرد ر و د | RVD̃ YRD̃ yuridi isterse intends
الله | ELLH llahu Allah Allah
فتنته ف ت ن | FTN FTNTH fitnetehu şaşırtmak his trial,
فلن | FLN felen then never
تملك م ل ك | MLK TMLK temlike sen yapamazsın will you have power
له | LH lehu onun için for him
من | MN mine karşı against
الله | ELLH llahi Allah'a Allah
شيئا ش ي ا | ŞYE ŞYÙE şey'en hiçbir şey anything.
أولئك | ÊVLÙK ulāike işte onlar Those
الذين | ELZ̃YN elleƶīne o kimseler ki (are) the ones
لم | LM lem never
يرد ر و د | RVD̃ YRD̃ yuridi istememiştir will intend
الله | ELLH llahu Allah Allah
أن | ÊN en that
يطهر ط ه ر | ŦHR YŦHR yuTahhira temizlemesini He purifies
قلوبهم ق ل ب | GLB GLVBHM ḳulūbehum kalblerini their hearts.
لهم | LHM lehum onlar için vardır For them
في | FY in
الدنيا د ن و | D̃NV ELD̃NYE d-dunyā dünyada the world
خزي خ ز ي | ḢZY ḢZY ḣizyun rezillik (is) disgrace
ولهم ل ه م | LHM VLHM ve lehum ve Onların And for them
في | FY in
الآخرة ا خ ر | EḢR EL ËḢRT l-āḣirati ahirette de the Hereafter
عذاب ع ذ ب | AZ̃B AZ̃EB ǎƶābun bir azab (is) a punishment
عظيم ع ظ م | AƵM AƵYM ǎZīmun büyük great.

5:41 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

EY/HEY/AH | SİZ! | Elçi | | seni üzmesin | kimseler | yarış eden(ler) | | küfürde | | onlar ki | derler | inandık | ağızlariyle | | inanmamış iken | kalbleri | ve arasında | olanlar | yahudi(ler) | kulak verirler | yalana | kulak verirler | bir kavme | başka | | sana gelmemiş olan | onlar kaydırırlar | kelimeleri | | bazısının | yerlerinden | derler | eğer | size verilirse | bu | alın | ve eğer | | verilmezse | sakının | ve birini | isterse | Allah | şaşırtmak | | sen yapamazsın | onun için | karşı | Allah'a | hiçbir şey | işte onlar | o kimseler ki | | istememiştir | Allah | | temizlemesini | kalblerini | onlar için vardır | | dünyada | rezillik | ve Onların | | ahirette de | bir azab | büyük |

[Y] [EYH] [RSL] [] [ḪZN] [] [SRA] [] [KFR] [] [] [GVL] [EMN] [FVH] [] [EMN] [GLB] [] [] [HVD̃] [SMA] [KZ̃B] [SMA] [GVM] [EḢR] [] [ETY] [ḪRF] [KLM] [] [BAD̃] [VŽA] [GVL] [] [ETY] [] [EḢZ̃] [] [] [ETY] [ḪZ̃R] [] [RVD̃] [] [FTN] [] [MLK] [] [] [] [ŞYE] [] [] [] [RVD̃] [] [] [ŦHR] [GLB] [] [] [D̃NV] [ḢZY] [LHM] [] [EḢR] [AZ̃B] [AƵM]
YE ÊYHE ELRSVL LE YḪZNK ELZ̃YN YSERAVN FY ELKFR MN ELZ̃YN GELVE ËMNE BÊFVEHHM VLM TÙMN GLVBHM VMN ELZ̃YN HED̃VE SMEAVN LLKZ̃B SMEAVN LGVM ËḢRYN LM YÊTVK YḪRFVN ELKLM MN BAD̃ MVEŽAH YGVLVN ÎN ÊVTYTM HZ̃E FḢZ̃VH VÎN LM TÙTVH FEḪZ̃RVE VMN YRD̃ ELLH FTNTH FLN TMLK LH MN ELLH ŞYÙE ÊVLÙK ELZ̃YN LM YRD̃ ELLH ÊN YŦHR GLVBHM LHM FY ELD̃NYE ḢZY VLHM FY EL ËḢRT AZ̃EB AƵYM

eyyuhā r-rasūlu yeHzunke elleƶīne yusāriǔne l-kufri mine elleƶīne ḳālū āmennā biefvāhihim velem tu'min ḳulūbuhum ve mine elleƶīne hādū semmāǔne lilkeƶibi semmāǔne liḳavmin āḣarīne lem ye'tūke yuHarrifūne l-kelime min beǎ'di mevāDiǐhi yeḳūlūne in ūtītum hāƶā feḣuƶūhu vein lem tu'tevhu feHƶerū ve men yuridi llahu fitnetehu felen temlike lehu mine llahi şey'en ulāike elleƶīne lem yuridi llahu en yuTahhira ḳulūbehum lehum d-dunyā ḣizyun ve lehum l-āḣirati ǎƶābun ǎZīmun
يا أيها الرسول لا يحزنك الذين يسارعون في الكفر من الذين قالوا آمنا بأفواههم ولم تؤمن قلوبهم ومن الذين هادوا سماعون للكذب سماعون لقوم آخرين لم يأتوك يحرفون الكلم من بعد مواضعه يقولون إن أوتيتم هذا فخذوه وإن لم تؤتوه فاحذروا ومن يرد الله فتنته فلن تملك له من الله شيئا أولئك الذين لم يرد الله أن يطهر قلوبهم لهم في الدنيا خزي ولهم في الآخرة عذاب عظيم

[ي] [أ ي ه] [ر س ل] [] [ح ز ن] [] [س ر ع] [] [ك ف ر] [] [] [ق و ل] [ا م ن] [ف و ه] [] [ا م ن] [ق ل ب] [] [] [ه و د] [س م ع] [ك ذ ب] [س م ع] [ق و م] [ا خ ر] [] [ا ت ي] [ح ر ف] [ك ل م] [] [ب ع د] [و ض ع] [ق و ل] [] [ا ت ي] [] [ا خ ذ ] [] [] [ا ت ي] [ح ذ ر] [] [ر و د] [] [ف ت ن] [] [م ل ك] [] [] [] [ش ي ا] [] [] [] [ر و د] [] [] [ط ه ر] [ق ل ب] [] [] [د ن و] [خ ز ي] [ل ه م] [] [ا خ ر] [ع ذ ب] [ع ظ م]

 » 5 / Mâide  Suresi: 41
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
يا ي | Y YE EY/HEY/AH """O!"
Ye,Elif,
10,1,

أيها أ ي ه | EYH ÊYHE eyyuhā SİZ! You
,Ye,He,Elif,
,10,5,1,
VOC – prefixed vocative particle ya
N – nominative noun
أداة نداء
اسم مرفوع
الرسول ر س ل | RSL ELRSVL r-rasūlu Elçi Messenger!
Elif,Lam,Re,Sin,Vav,Lam,
1,30,200,60,6,30,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
لا | LE Let not
Lam,Elif,
30,1,
PRO – prohibition particle
حرف نهي
يحزنك ح ز ن | ḪZN YḪZNK yeHzunke seni üzmesin grieve you
Ye,Ha,Ze,Nun,Kef,
10,8,7,50,20,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع مجزوم والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
يسارعون س ر ع | SRA YSERAVN yusāriǔne yarış eden(ler) hasten
Ye,Sin,Elif,Re,Ayn,Vav,Nun,
10,60,1,200,70,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form III) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
في | FY in (to)
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الكفر ك ف ر | KFR ELKFR l-kufri küfürde [the] disbelief -
Elif,Lam,Kef,Fe,Re,
1,30,20,80,200,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
من | MN mine of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الذين | ELZ̃YN elleƶīne onlar ki those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
قالوا ق و ل | GVL GELVE ḳālū derler said,
Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
100,1,30,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
آمنا ا م ن | EMN ËMNE āmennā inandık """We believe"""
,Mim,Nun,Elif,
,40,50,1,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
بأفواههم ف و ه | FVH BÊFVEHHM biefvāhihim ağızlariyle with their mouths
Be,,Fe,Vav,Elif,He,He,Mim,
2,,80,6,1,5,5,40,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
جار ومجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ولم | VLM velem and not
Vav,Lam,Mim,
6,30,40,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الواو استئنافية
حرف نفي
تؤمن ا م ن | EMN TÙMN tu'min inanmamış iken believe
Te,,Mim,Nun,
400,,40,50,
V – 3rd person feminine singular (form IV) imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
قلوبهم ق ل ب | GLB GLVBHM ḳulūbuhum kalbleri their hearts,
Gaf,Lam,Vav,Be,He,Mim,
100,30,6,2,5,40,
"N – nominative feminine plural noun → Heart
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun"
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ومن | VMN ve mine ve arasında and from
Vav,Mim,Nun,
6,40,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
P – preposition
الواو عاطفة
حرف جر
الذين | ELZ̃YN elleƶīne olanlar those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
هادوا ه و د | HVD̃ HED̃VE hādū yahudi(ler) (are) Jews.
He,Elif,Dal,Vav,Elif,
5,1,4,6,1,
"V – 3rd person masculine plural perfect verb → Judaism
PRON – subject pronoun"
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
سماعون س م ع | SMA SMEAVN semmāǔne kulak verirler They (are) listeners
Sin,Mim,Elif,Ayn,Vav,Nun,
60,40,1,70,6,50,
N – nominative masculine plural noun
اسم مرفوع
للكذب ك ذ ب | KZ̃B LLKZ̃B lilkeƶibi yalana to falsehood,
Lam,Lam,Kef,Zel,Be,
30,30,20,700,2,
P – prefixed preposition lām
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
سماعون س م ع | SMA SMEAVN semmāǔne kulak verirler (and) listeners
Sin,Mim,Elif,Ayn,Vav,Nun,
60,40,1,70,6,50,
N – nominative masculine plural noun
اسم مرفوع
لقوم ق و م | GVM LGVM liḳavmin bir kavme for people,
Lam,Gaf,Vav,Mim,
30,100,6,40,
P – prefixed preposition lām
N – genitive masculine indefinite noun
جار ومجرور
آخرين ا خ ر | EḢR ËḢRYN āḣarīne başka other,
,Hı,Re,Ye,Nun,
,600,200,10,50,
ADJ – genitive masculine plural adjective
صفة مجرورة
لم | LM lem (who have) not
Lam,Mim,
30,40,
NEG – negative particle
حرف نفي
يأتوك ا ت ي | ETY YÊTVK ye'tūke sana gelmemiş olan come to you.
Ye,,Te,Vav,Kef,
10,,400,6,20,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
يحرفون ح ر ف | ḪRF YḪRFVN yuHarrifūne onlar kaydırırlar They distort
Ye,Ha,Re,Fe,Vav,Nun,
10,8,200,80,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form II) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الكلم ك ل م | KLM ELKLM l-kelime kelimeleri the words
Elif,Lam,Kef,Lam,Mim,
1,30,20,30,40,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
من | MN min from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
بعد ب ع د | BAD̃ BAD̃ beǎ'di bazısının after
Be,Ayn,Dal,
2,70,4,
N – genitive noun
اسم مجرور
مواضعه و ض ع | VŽA MVEŽAH mevāDiǐhi yerlerinden their context,
Mim,Vav,Elif,Dad,Ayn,He,
40,6,1,800,70,5,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
يقولون ق و ل | GVL YGVLVN yeḳūlūne derler saying,
Ye,Gaf,Vav,Lam,Vav,Nun,
10,100,6,30,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إن | ÎN in eğer """If"
,Nun,
,50,
COND – conditional particle
حرف شرط
أوتيتم ا ت ي | ETY ÊVTYTM ūtītum size verilirse you are given
,Vav,Te,Ye,Te,Mim,
,6,400,10,400,40,
V – 2nd person masculine plural (form IV) passive perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض مبني للمجهول والتاء ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
هذا | HZ̃E hāƶā bu this
He,Zel,Elif,
5,700,1,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
فخذوه ا خ ذ | EḢZ̃ FḢZ̃VH feḣuƶūhu alın [so] take it
Fe,Hı,Zel,Vav,He,
80,600,700,6,5,
RSLT – prefixed result particle
V – 2nd person masculine plural imperative verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
الفاء واقعة في جواب الشرط
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وإن | VÎN vein ve eğer but if
Vav,,Nun,
6,,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
COND – conditional particle
الواو عاطفة
حرف شرط
لم | LM lem not
Lam,Mim,
30,40,
NEG – negative particle
حرف نفي
تؤتوه ا ت ي | ETY TÙTVH tu'tevhu verilmezse you are given it
Te,,Te,Vav,He,
400,,400,6,5,
V – 2nd person masculine plural (form IV) passive imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع مبني للمجهول منصوب والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فاحذروا ح ذ ر | ḪZ̃R FEḪZ̃RVE feHƶerū sakının "then beware."""
Fe,Elif,Ha,Zel,Re,Vav,Elif,
80,1,8,700,200,6,1,
RSLT – prefixed result particle
V – 2nd person masculine plural imperative verb
PRON – subject pronoun
الفاء واقعة في جواب الشرط
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ومن | VMN ve men ve birini And (for) whom
Vav,Mim,Nun,
6,40,50,
REM – prefixed resumption particle
COND – conditional noun
الواو استئنافية
اسم شرط
يرد ر و د | RVD̃ YRD̃ yuridi isterse intends
Ye,Re,Dal,
10,200,4,
V – 3rd person masculine singular (form IV) imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
الله | ELLH llahu Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
فتنته ف ت ن | FTN FTNTH fitnetehu şaşırtmak his trial,
Fe,Te,Nun,Te,He,
80,400,50,400,5,
N – accusative feminine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فلن | FLN felen then never
Fe,Lam,Nun,
80,30,50,
RSLT – prefixed result particle
NEG – negative particle
الفاء واقعة في جواب الشرط
حرف نفي
تملك م ل ك | MLK TMLK temlike sen yapamazsın will you have power
Te,Mim,Lam,Kef,
400,40,30,20,
V – 2nd person masculine singular imperfect verb, subjunctive mood
فعل مضارع منصوب
له | LH lehu onun için for him
Lam,He,
30,5,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
من | MN mine karşı against
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الله | ELLH llahi Allah'a Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
شيئا ش ي ا | ŞYE ŞYÙE şey'en hiçbir şey anything.
Şın,Ye,,Elif,
300,10,,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
أولئك | ÊVLÙK ulāike işte onlar Those
,Vav,Lam,,Kef,
,6,30,,20,
DEM – plural demonstrative pronoun
اسم اشارة
الذين | ELZ̃YN elleƶīne o kimseler ki (are) the ones
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
لم | LM lem never
Lam,Mim,
30,40,
NEG – negative particle
حرف نفي
يرد ر و د | RVD̃ YRD̃ yuridi istememiştir will intend
Ye,Re,Dal,
10,200,4,
V – 3rd person masculine singular (form IV) imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
الله | ELLH llahu Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
أن | ÊN en that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
يطهر ط ه ر | ŦHR YŦHR yuTahhira temizlemesini He purifies
Ye,Tı,He,Re,
10,9,5,200,
V – 3rd person masculine singular (form II) imperfect verb, subjunctive mood
فعل مضارع منصوب
قلوبهم ق ل ب | GLB GLVBHM ḳulūbehum kalblerini their hearts.
Gaf,Lam,Vav,Be,He,Mim,
100,30,6,2,5,40,
"N – accusative feminine plural noun → Heart
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun"
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لهم | LHM lehum onlar için vardır For them
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الدنيا د ن و | D̃NV ELD̃NYE d-dunyā dünyada the world
Elif,Lam,Dal,Nun,Ye,Elif,
1,30,4,50,10,1,
N – genitive feminine singular noun
اسم مجرور
خزي خ ز ي | ḢZY ḢZY ḣizyun rezillik (is) disgrace
Hı,Ze,Ye,
600,7,10,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
ولهم ل ه م | LHM VLHM ve lehum ve Onların And for them
Vav,Lam,He,Mim,
6,30,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
الواو عاطفة
جار ومجرور
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الآخرة ا خ ر | EḢR EL ËḢRT l-āḣirati ahirette de the Hereafter
Elif,Lam,,Hı,Re,Te merbuta,
1,30,,600,200,400,
N – genitive feminine singular noun
اسم مجرور
عذاب ع ذ ب | AZ̃B AZ̃EB ǎƶābun bir azab (is) a punishment
Ayn,Zel,Elif,Be,
70,700,1,2,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
عظيم ع ظ م | AƵM AƵYM ǎZīmun büyük great.
Ayn,Zı,Ye,Mim,
70,900,10,40,
ADJ – nominative masculine singular indefinite adjective
صفة مرفوعة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |يَا: EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الرَّسُولُ: Elçi | لَا: | يَحْزُنْكَ: seni üzmesin | الَّذِينَ: kimseler | يُسَارِعُونَ: yarış eden(ler) | فِي: | الْكُفْرِ: küfürde | مِنَ: | الَّذِينَ: onlar ki | قَالُوا: derler | امَنَّا: inandık | بِأَفْوَاهِهِمْ: ağızlariyle | وَلَمْ: | تُؤْمِنْ: inanmamış iken | قُلُوبُهُمْ: kalbleri | وَمِنَ: ve arasında | الَّذِينَ: olanlar | هَادُوا: yahudi(ler) | سَمَّاعُونَ: kulak verirler | لِلْكَذِبِ: yalana | سَمَّاعُونَ: kulak verirler | لِقَوْمٍ: bir kavme | اخَرِينَ: başka | لَمْ: | يَأْتُوكَ: sana gelmemiş olan | يُحَرِّفُونَ: onlar kaydırırlar | الْكَلِمَ: kelimeleri | مِنْ: | بَعْدِ: bazısının | مَوَاضِعِهِ: yerlerinden | يَقُولُونَ: derler | إِنْ: eğer | أُوتِيتُمْ: size verilirse | هَٰذَا: bu | فَخُذُوهُ: alın | وَإِنْ: ve eğer | لَمْ: | تُؤْتَوْهُ: verilmezse | فَاحْذَرُوا: sakının | وَمَنْ: ve birini | يُرِدِ: isterse | اللَّهُ: Allah | فِتْنَتَهُ: şaşırtmak | فَلَنْ: | تَمْلِكَ: sen yapamazsın | لَهُ: onun için | مِنَ: karşı | اللَّهِ: Allah'a | شَيْئًا: hiçbir şey | أُولَٰئِكَ: işte onlar | الَّذِينَ: o kimseler ki | لَمْ: | يُرِدِ: istememiştir | اللَّهُ: Allah | أَنْ: | يُطَهِّرَ: temizlemesini | قُلُوبَهُمْ: kalblerini | لَهُمْ: onlar için vardır | فِي: | الدُّنْيَا: dünyada | خِزْيٌ: rezillik | وَلَهُمْ: ve Onların | فِي: | الْاخِرَةِ: ahirette de | عَذَابٌ: bir azab | عَظِيمٌ: büyük |
Kırık Meal (Harekesiz) : |يا YE EY/HEY/AH | أيها ÊYHE SİZ! | الرسول ELRSWL Elçi | لا LE | يحزنك YḪZNK seni üzmesin | الذين ELZ̃YN kimseler | يسارعون YSERAWN yarış eden(ler) | في FY | الكفر ELKFR küfürde | من MN | الذين ELZ̃YN onlar ki | قالوا GELWE derler | آمنا ËMNE inandık | بأفواههم BÊFWEHHM ağızlariyle | ولم WLM | تؤمن TÙMN inanmamış iken | قلوبهم GLWBHM kalbleri | ومن WMN ve arasında | الذين ELZ̃YN olanlar | هادوا HED̃WE yahudi(ler) | سماعون SMEAWN kulak verirler | للكذب LLKZ̃B yalana | سماعون SMEAWN kulak verirler | لقوم LGWM bir kavme | آخرين ËḢRYN başka | لم LM | يأتوك YÊTWK sana gelmemiş olan | يحرفون YḪRFWN onlar kaydırırlar | الكلم ELKLM kelimeleri | من MN | بعد BAD̃ bazısının | مواضعه MWEŽAH yerlerinden | يقولون YGWLWN derler | إن ÎN eğer | أوتيتم ÊWTYTM size verilirse | هذا HZ̃E bu | فخذوه FḢZ̃WH alın | وإن WÎN ve eğer | لم LM | تؤتوه TÙTWH verilmezse | فاحذروا FEḪZ̃RWE sakının | ومن WMN ve birini | يرد YRD̃ isterse | الله ELLH Allah | فتنته FTNTH şaşırtmak | فلن FLN | تملك TMLK sen yapamazsın | له LH onun için | من MN karşı | الله ELLH Allah'a | شيئا ŞYÙE hiçbir şey | أولئك ÊWLÙK işte onlar | الذين ELZ̃YN o kimseler ki | لم LM | يرد YRD̃ istememiştir | الله ELLH Allah | أن ÊN | يطهر YŦHR temizlemesini | قلوبهم GLWBHM kalblerini | لهم LHM onlar için vardır | في FY | الدنيا ELD̃NYE dünyada | خزي ḢZY rezillik | ولهم WLHM ve Onların | في FY | الآخرة EL ËḢRT ahirette de | عذاب AZ̃EB bir azab | عظيم AƵYM büyük |
Kırık Meal (Okunuş) : |: EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | r-rasūlu: Elçi | : | yeHzunke: seni üzmesin | elleƶīne: kimseler | yusāriǔne: yarış eden(ler) | : | l-kufri: küfürde | mine: | elleƶīne: onlar ki | ḳālū: derler | āmennā: inandık | biefvāhihim: ağızlariyle | velem: | tu'min: inanmamış iken | ḳulūbuhum: kalbleri | ve mine: ve arasında | elleƶīne: olanlar | hādū: yahudi(ler) | semmāǔne: kulak verirler | lilkeƶibi: yalana | semmāǔne: kulak verirler | liḳavmin: bir kavme | āḣarīne: başka | lem: | ye'tūke: sana gelmemiş olan | yuHarrifūne: onlar kaydırırlar | l-kelime: kelimeleri | min: | beǎ'di: bazısının | mevāDiǐhi: yerlerinden | yeḳūlūne: derler | in: eğer | ūtītum: size verilirse | hāƶā: bu | feḣuƶūhu: alın | vein: ve eğer | lem: | tu'tevhu: verilmezse | feHƶerū: sakının | ve men: ve birini | yuridi: isterse | llahu: Allah | fitnetehu: şaşırtmak | felen: | temlike: sen yapamazsın | lehu: onun için | mine: karşı | llahi: Allah'a | şey'en: hiçbir şey | ulāike: işte onlar | elleƶīne: o kimseler ki | lem: | yuridi: istememiştir | llahu: Allah | en: | yuTahhira: temizlemesini | ḳulūbehum: kalblerini | lehum: onlar için vardır | : | d-dunyā: dünyada | ḣizyun: rezillik | ve lehum: ve Onların | : | l-āḣirati: ahirette de | ǎƶābun: bir azab | ǎZīmun: büyük |
Kırık Meal (Transcript) : |YE: EY/HEY/AH | ÊYHE: SİZ! | ELRSVL: Elçi | LE: | YḪZNK: seni üzmesin | ELZ̃YN: kimseler | YSERAVN: yarış eden(ler) | FY: | ELKFR: küfürde | MN: | ELZ̃YN: onlar ki | GELVE: derler | ËMNE: inandık | BÊFVEHHM: ağızlariyle | VLM: | TÙMN: inanmamış iken | GLVBHM: kalbleri | VMN: ve arasında | ELZ̃YN: olanlar | HED̃VE: yahudi(ler) | SMEAVN: kulak verirler | LLKZ̃B: yalana | SMEAVN: kulak verirler | LGVM: bir kavme | ËḢRYN: başka | LM: | YÊTVK: sana gelmemiş olan | YḪRFVN: onlar kaydırırlar | ELKLM: kelimeleri | MN: | BAD̃: bazısının | MVEŽAH: yerlerinden | YGVLVN: derler | ÎN: eğer | ÊVTYTM: size verilirse | HZ̃E: bu | FḢZ̃VH: alın | VÎN: ve eğer | LM: | TÙTVH: verilmezse | FEḪZ̃RVE: sakının | VMN: ve birini | YRD̃: isterse | ELLH: Allah | FTNTH: şaşırtmak | FLN: | TMLK: sen yapamazsın | LH: onun için | MN: karşı | ELLH: Allah'a | ŞYÙE: hiçbir şey | ÊVLÙK: işte onlar | ELZ̃YN: o kimseler ki | LM: | YRD̃: istememiştir | ELLH: Allah | ÊN: | YŦHR: temizlemesini | GLVBHM: kalblerini | LHM: onlar için vardır | FY: | ELD̃NYE: dünyada | ḢZY: rezillik | VLHM: ve Onların | FY: | EL ËḢRT: ahirette de | AZ̃EB: bir azab | AƵYM: büyük |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ey Peygamber, ağızlarıyla inandık diyen, fakat yürekleriyle inanmayanlardan ve Yahûdilerden, boyuna kâfirliğe koşuşanlar, seni mahzun etmesin. Onlar, sözleri, yalan söylemek için boyuna dinleyip dururlar, senin yanına gelmemiş olan bir başka kavim için dinlerler boyuna. Onlar, sözlerin bâzısının yerlerini değiştirirler de size şu tarzda fetva verilirse derler, kabul edin, verilmezse çekinin kabul etmekten ve Allah, kime azâb etmek isterse sen, Allah'ın isteğine karşı o adama hiçbir şey yapamazsın. Onlar, öyle kişilerdir ki Allah, yüreklerini temizlemeyi murâd etmemiştir. Onlar içindir dünya da horluk ve onlar içindir âhirette pek büyük bir azap.
Adem Uğur : Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyle "inandık" diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler, ve sana gelmeyen (bazı) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. "Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!" derler. Allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse, sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır.
Ahmed Hulusi : Ey Rasûl! Kalpleriyle (şuurlu olarak - anlamını hissedip yaşayarak) iman etmedikleri hâlde, ağızlarıyla "İman ettik" diyenlerden küfürde koşuşanlar, seni mahzun etmesin. . . Yahudi olanlardan öylesi var ki, yalan uydurmak için veya sana gelmemiş bir topluluk adına (aracı olarak) dinleyendir. . . Yerli yerince söylenen Kelimeleri tahrif ederek, "Size şu verilirse alın, eğer o verilmez (Allâh hükmü ile hükmedilir) ise sakın yanaşmayın" derler. . . Allâh bir kimsenin dalâletini dilerse, artık onun için sen Allâh'tan bir şey bekleyemezsin. . . İşte onlar, Allâh'ın kalplerini arındırmayı dilemediği kimselerdir. . . Dünyada onlar için rezillik vardır. . . Sonsuz gelecek sürecinde de onlar için çok büyük azap vardır.
Ahmet Tekin : Ey Allah’ın Rasulü, akılları yatarak, kalpleriyle iman etmedikleri halde, ağızlarıyla: 'İnandık' diyenlerin ve yahudiliğin takipçilerinden küfür içinde yarışanların hali seni üzmesin. Onlar devamlı yalana kulak verirler. Senin yanına yaklaşmayan diğer bir kavmin sözlerine kulak kabartırlar. Kelimeleri, ifadeleri, aslî manalarını bozacak şekilde tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, bâtıl tefsirler ve te’viller yapıyorlar. Bir de: 'Eğer hakkınızda şu hükmü uygulamaya kalkarlarsa hemen kabul edin. O hükmü uygulamayıp başka hüküm uygulamak isterlerse, dikkatli olun, kendinizi savunun.' derler. Allah kimi dalâlete, sıkıntıya düşürmek isterse, sen Allah’a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini, kafalarını arındırmak istemediği kimselerdir. Onlara dünyada rezillik vardır. Âhirette, ebedî yurtta da onlara büyük bir ceza var.
Ahmet Varol : Ey Peygamber! Ağızlarıyla 'iman ettik' dedikleri halde kalpleri iman etmemiş olanlardan ve yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesinler. Onlar sürekli yalana kulak veren, sana gelmemiş bir topluluğun hesabına casusluk yapan kimselerdir. Bunlar sözlerin yerlerine konulmasından sonra onları değiştirirler. 'Size bu verilirse alın, bu verilmezse o zaman sakının' derler. [5] Allah birini şaşırtmak isterse sen onun için Allah'a karşı bir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini arındırmayı dilemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır. Onlara ahirette de büyük bir azap vardır.
Ali Bulaç : Ey Peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudiler'den küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah'tan hiç bir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azab vardır.
Ali Fikri Yavuz : Ey şanlı Rasûl! Kalbleriyle inanmadıkları halde ağızlarıyla “İnandık” diyenlerle (münafıklarla) Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin. Onlar, durmadan yalan dinleyenler ve senin huzuruna gelmiyen başka bir kavim için, casusluk edenlerdir. Yerli yerinde hak olarak söylenen kelimeleri sonradan değiştirirler: “- Eğer size şu (fetva) verilirse, onu kabul edin, verilmezse sakının” derler. Allah kimin fitneye düşmesini dilerse, asla sen onun lehine Allah’dan hiç bir şeye sahip olamazsın. Onlar, öyle kimselerdir ki, Allah kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada bir perişanlık, âhirette de büyük bir azab vardır.
Bekir Sadak : Kalbleri inanmamisken, agizlariyle, «Inandik» diyenler, yahudilerden yalana kulak verenler ve baska bir topluluk hesabina casusluk edenlerden inkara kosanlar seni uzmesin. Sozleri asil yerlerinden degistirirler de, «Boyle bir (fetva) size verilirse alin, verilmezse kacinin» derler. Allah'in fitneye dusmesini diledigi kimse icin Allah'a karsi senin elinden bir sey gelmez. Iste onlar Allah'in, kalblerini aritmak istemedigi kimselerdir. Dunyada rezillik onlaradir. Onlara ahirette de buyuk azab vardir.
Celal Yıldırım : Ey Peygamber! Ağızlarıyla İnandık deyip kalbleri inanmayanlarla Yahudilerden küfre koşuşanlar seni üzmesin. Onlar yalana iyice kulak verir, sana gelmeyen bir topluluktan yana kulak kabartıp casusluk yaparlar ; kelimeleri yerine konulmuşken kaydırıp değiştirirler de, «size bu anlamda (bir hüküm) verirlerse alın, böyle vermezlerse kaçının !» derler. Allah kimin fitne içinde kalmasını dilerse artık onun için Allah'tan (doğru yolu bulmasına) hiçbir şey ile sahip olamazsın. İşte onlar öyle kimselerdir ki Allah onların kalblerini temizlemeyi dilememiştir. Dünya'da onlar için aşağılık ve rüsvaylık, Âhirette de onlara büyük bir azâb vardır.
Diyanet İşleri : Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla “İnandık” diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler , sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: “Eğer size şu hüküm verilirse, onu tutun. O verilmezse sakının.” Allah, kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir. Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.
Diyanet İşleri (eski) : Kalbleri inanmamışken, ağızlarıyla, 'İnandık' diyenler, yahudilerden yalana kulak verenler ve başka bir topluluk hesabına casusluk edenlerden inkara koşanlar seni üzmesin. Sözleri asıl yerlerinden değiştirirler de, 'Böyle bir fetva size verilirse alın, verilmezse kaçının' derler. Allah'ın fitneye düşmesini dilediği kimse için Allah'a karşı senin elinden bir şey gelmez. İşte onlar Allah'ın, kalblerini arıtmak istemediği kimselerdir. Dünyada rezillik onlaradır. Onlara ahirette de büyük azab vardır.
Diyanet Vakfi : Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyle «inandık» diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler, ve sana gelmeyen (bazı) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. «Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!» derler. Allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse, sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır.
Edip Yüksel : Ağızlarıyla 'İnandık,' dedikleri halde kalpleriyle inanmıyanların inkarcılıktaki gayretleri seni üzmesin. Yahudilerin bir grubu var ki yalana kulak veriyor, seninle hiç karşılaşmamış bir topluluğu dinliyor. Kelimelerin anlamını kaydırıp. 'Size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının,' diyorlar. ALLAH birini şaşırtmak isterse ALLAH'a karşı kimse ona yardım edemez. İşte onlar, ALLAH'ın kalplerini temizlemeyi dilemediği kişiler. Onlar için dünyada aşağılanma, ve ahirette de büyük bir azap var.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ey peygamber, ağızlarıyla «inandık» deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ve yahudilerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, «eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının» derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ey şanlı Peygamber, gerek ağızlarıyla «Biz inandık.» deyip de kalpleriyle inanmayanlardan, gerekse yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin! Onlar yalancılık etmek için dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler, yerli yerinde söylenen kelimeleri sonradan değiştirirler, «Size böyle fetva verilirse tutun, verilmezse sakının!» derler. Allah, kimin fitneye düşmesini dilerse sen onun lehine Allah'tan hiçbir şey koparamazsın. Onlar, öyle kimselerdir ki, Allah, kalplerini temizlemek istememiştir. Onların hakları dünyada zillet ahirette de büyük bir azaptır.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ey o şanlı Resul, seni mahzun etmesin o küfürde yarış edenler: gerek o ağızlariyle «amenna» deyib de kalbleri mü'min olmıyanlardan olsun ve gerek Yehudî olanlardan, onlar yalancılık etmek için dinlerler, sana gelmiyen diğer bir kavm için dinlerler, yerli yerinde söylenen kelimeleri sonradan tahrif ederler, size böyle fetva verilirse tutun verilmezse sakının derler, kim ki Allah onun fitneye düşmesini murad etmiştir sen, ihtimali yok, onun lehine Allahdan zerrece bir şey'e malik olamazsın; onlar öyle kimselerdir ki Allah kalblerini tathir etmek murad etmemiştir, onların Dünyada hakları bir zillet, Âhırette de hakları azîm bir azabdır
Fizilal-il Kuran : Ey peygamber, kalpleri iman etmediği halde ağızdan «inandık» diyenler ile yahudilerden oluşmuş küfür yarışçılarının tutumu seni üzmesin. Bunlar körü körüne yalana kanarlar ve senin karşına çıkmayan bir grubun sözlerini tutarlar. Onlar da kelimelerin anlamlarını çarpıtan ve «size şöyle bir fetva verilerse ona uyun, eğer başka bir fetva verilirse ona kulak asmayın» diyen kimselerdir. Eğer Allah birini saptırmayı dilerse sen Allah'a karşı onun için hiç bir şey yapamazsın. İşte bunlar, Allah kalplerini arıtmayı dilememiştir. Onlar için dünyada perişanlık vardır, ahirette de onları ağır bir azap beklemektedir.
Gültekin Onan : Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "inandık" diyenlerle Yahudiler'den küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar. "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Tanrı kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Tanrı'dan hiç birşeye malik olamazsın. İşte onlar, Tanrı'nın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azab vardır.
Hakkı Yılmaz : "Ey Elçi! Kalpleri iman etmediği hâlde ağızlarıyla “İnandık” diyen kimseler ve Yahudileşmişlerden, durmadan yalana kulak veren ve sana gelmeyen kimseler için dinleyen/ casusluk eden, küfür; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddediş içinde koşuşan şu kimseler seni üzmesin. Onlar, kelimeyi yerlerinden kaydırıp değiştirirler. “Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!” derler. Allah, bir kimseyi dinden çıkma ateşine düşürmek isterse, sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve âhirette onlara çok büyük bir azap vardır. "
Hasan Basri Çantay : Ey peygamber, kalbleriyle inanmadıkları halde ağızlariyle «İnandık» diyen (münafık) larla Yahudilerden o küfr içinde (alabildiğine) koşuşanlar seni mahzun etmesin. Onlar, durmadan yalan dinleyen, senin huzuruna gelmeyen diğer bir kavm hesabına casusluk eden (kimse) lerdir. Kelimeleri (Allah tarafından) yerlerine konuldukdan sonra (tutub) bir tarafa atarlar onlar, «Eğer size şu (fetva) verilirse onu alın, şayet o verilmezse onu (kabul etmekden) çekinin» derler, Allah kimin sapıklığını irâde ederse artık sen Allahın ona âid (meşiyyetini) önlemiye hiç bir vech ile muktedir olamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki Allah, kalblerini temizlemek dilememişdir. Dünyâda hor ve hakıyr olmak onların hakkıdır. Âhiretde de onlara pek büyük bir azâb vardır.
Hayrat Neşriyat : Ey Peygamber! Kalbleri îmân etmediği hâl de, ağızlarıyla 'Îmân ettik' diyenlerden ve ya hu di olanlardan küfürde koşuşanlar, seni üzmesin! (On lar sana, aslında sâdece)yalancılık etmek için çokça kulak verenlerdir; sana gelmeyen diğer bir kavim için (câsusluk yap mak üzere) can kulağıyla dinleyicidirler.(Kitab’daki) kelimeleri yerlerin(e ko nulduk)tan sonra değiştirirler. (Üste lik) 'Şâyet size bu(hüküm, değiştirdiğimiz gibi) verilirse onu hemen alın, eğer o verilmezse o hâlde (almaktan)sakının!' der ler. Böylece Allah kimin (ken di amelindeki ısrârı yüzünden) fit neye düşmesini isterse, artık sen Allah’(dan gelecek azâb)a karşı, onun le hine aslâ hiçbir şeye mâlik olamazsın!İşte onlar öyle kimselerdir ki, Allah (oisyanları sebebiyle) onların kalb lerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada bir rezillik vardır; âhi rette ise onlar için (pek) büyük bir azab vardır!
İbni Kesir : Ey peygamber; ağızlarıyla inandık dedikleri halde kalbleriyle inanmayanlardan, yahudi olanlardan, yalan kulak verenler ve sana gelmeyen başka bir kavmin sözünü dnleyenlerden küfre koşanlar, sen, üzmesin. Sözlerin yerlerini değiştirirler de; size bu verilirse alın, verilmezse kaçının, derler. Allah, kimin de fitneye düşmesini isterse; onun için senin Allah'a karşı hiçbir şeye gücün yetmez. İşte onlar; Allah'ın kalblerini temizlemek istemediği kimselerdir. Dünyada rüsvaylık, onlaradır. Ve onlar için ahirette, büyük bir azab vardır.
İskender Evrenosoğlu : Ey Resûl! Ağızlarıyla îmân ettik deyip, kalpleri îmân etmeyenlerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Ve yahudilerden dinleyenlerin bir kısmı, sana gelmeyen başka bir kavme yalan söylemek için dinleyenlerdir. Kelimeleri sonradan yerlerinden kaydırıp, değiştirirler ve: “Eğer size bu verilirse o zaman onu alın, eğer (böyle) verilmezse o taktirde kaçının.” derler. Ve Allah, kimin fitne içinde kalmasını dilerse, artık sen, onun için Allah'tan bir şeye asla mani olacak değilsin. İşte onlar öyle kimselerdir ki Allah, onların kalplerini temizlemeyi dilemez. Onlar için, dünyada bir rezillik vardır, ahirette de onlara “büyük azap” vardır.
Muhammed Esed : Ey Peygamber! Hakikati inkarda birbirleriyle yarışanlardan dolayı üzülme: şu, ağızlarıyla "Biz inanıyoruz!" diyen, halbuki kalben inanmayanlardan ve her türlü yalanı can kulağıyla dinleyen ve (aydınlanmak için) sana gelmek yerine başka insanlara kulak veren Yahudilerden. Onlar, (vahyedilen) sözleri asıl bağlamlarından kopararak anlamlarını çarpıtırlar ve "Eğer size şöyle şöyle (bir öğreti) verilirse onu kabul edin; ama verilmezse uzak durun!" derler. (Onlara bakıp üzülme,) çünkü Allah, bir kişinin kötülüğe meyletmesini dilemişse Allahın onun hakkındaki iradesine hiçbir şekilde mani olamazsın. İşte onlar kalplerini Allahın temizlemek istemedikleridir. Onları bu dünyada zillet, öteki dünyada da korkunç bir azap bekler;
Ömer Nasuhi Bilmen : Ey Resûl! Küfr içinde yarış edenler seni mahzun etmesin. O kimselerdir ki, ağızlarıyla imân ettik dedikleri halde kalbleri imân etmemiştir. Ve Yahûdi olan kimselerden ki, bunlar pek ziyâde yalan dinleyicilerdir. Ve sana gelmeyen diğer bir kavmi de ziyâdesiyle dinleyicidirler. Kelimeleri, yerlerine konulduktan sonra tebdîl ederler. Derler ki: «Eğer size bu verilirse alıveriniz ve eğer size bu verilmezse sakınınız.» Ve Allah Teâlâ her kimin fitnesini murad ederse elbette sen onun için Allah Teâlâ tarafından bir şeye mâlik olamazsın. Onlar o kimselerdir ki Allah Teâlâ onların kalblerini temizlemek murad etmemiştir. Onlar için dünyada mezellet vardır ve onlar için ahirette de pek büyük bir azap vardır.
Ömer Öngüt : Ey Peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızları ile: “İnandık. ” diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler. Sana gelmeyen bir başka topluluk lehine kulak verip casusluk yaparlar. Kelimeleri yerlerinden tahrif ederek değiştirirler. “Bu (değişik şekliyle) size verilirse alın, verilmezse sakının!” derler. Allah bir kimsenin fitneye düşmesini isterse, senin Allah'a karşı yapacak hiçbir şeyin yoktur. İşte onlar Allah'ın, kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Dünyada onlar için rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.
Şaban Piriş : - Ey peygamber, kalpleri inanmamışken, ağızlarıyla “iman ettik” diyenler, Yahudilerden yalana kulak verenlerden ve sana gelmeyen başka bir toplum hesabına casusluk yapanlardan küfre koşturanlar seni üzmesin. Kelimeleri asıl anlamlarından saptıranlar da: - Bu fetva size verilirse alın, verilmezse kaçının, derler. Allah’ın fitneye düşmesini dilediği kimse için Allah’a karşı senin elinden bir şey gelmez. İşte onlar, Allah’ın kalplerini arındırmak istemediği kimselerdir. Onlara dünyada rezillik, ahirette de onlara büyük bir azap vardır.
Suat Yıldırım : Ey Peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla "iman ettik." diyen münafıklarla, Yahudilerden kâfirlikte yarışanlar seni üzmesin. Zira onlar yalancılık etmek için dinlerler. Senin yanında olmayan bir grup hesabına casusluk için dinlerler. Kelimeleri konuldukları yerlerden çıkarıp tahrif ederler. "Size şu fetva verilirse onu kabul edin, o verilmezse onu kabul etmekten geri durun" derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun lehinde Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki Allah onların kalplerini arındırmak istememiştir. Onların hakkı dünyada rüsvaylık olduğu gibi, âhirette de müthiş bir cezadır.
Süleyman Ateş : Ey Elçi, ağızlariyle "inandık" dedikleri halde kalbleri inanmamış olanlar arasında küfürde yarış edenler seni üzmesin. yahûdiler arasında da yalana kulak veren, sana gelmemiş olan bir kavme kulak verenler vardır. Onlar kelimeleri yerlerinden kaydırırlar: "Eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının!" derler. Allâh birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allâh'ın, kalblerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyâda rezillik var ve yine onlar için âhirette de büyük bir azâb vardır.
Tefhim-ul Kuran : Ey Peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla «inandık» diyenlerle Yahudiler'den küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar) dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, «Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının» derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah'tan hiç bir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette de onlar için büyük bir azab vardır.
Ümit Şimşek : Ey Peygamber! Kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla 'İnandık' diyenlerden inkâra koşuşanlar da, Yahudilerden yalanı can kulağıyla dinleyen ve sana gelmemiş bir topluluk hesabına casusluk edenler de seni üzmesin. Onlar kitaptaki kelimelerin yerlerini ve anlamlarını değiştirirler; 'Size şu hüküm verilirse alın, o verilmezse kaçının' derler. Allah birisini fitneye düşürmek isterse, artık sen onu Allah'ın elinden kurtaramazsın. Allah onların kalplerini temizlemek istememiştir. Dünyada onlar için bir rezillik, âhirette ise büyük bir azap vardır.
Yaşar Nuri Öztürk : Ey resul! Kalpleri inanmamış olduğu halde ağızlarıyla "inandık" diyenlerin küfürde yarışırcasına koşanları seni üzmesin. Yahudilerden bazıları yalancılık etmek için dinlerler; huzuruna çıkmamış olan başka bir topluluk için dinlerler. Yerlerine oturmuş kelimeleri, yapılarını bozup değiştirirler. "Size şu verilirse alın, eğer o verilmezse çekinin." derler. Allah birini fitneye çarptırmak isterse sen onun için Allah karşısında hiçbir şey yapamazsın. Bunlar o kişilerdir ki, Allah kalplerini temizlemek istemiyor. Dünyada bir rezillik vardır onlar için; âhirette de büyük bir azap var onlara.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}