» 43 / Zuhruf  Suresi:

Kuran Sırası: 43
İniş Sırası: 63

Kırık Meal (Arapça) Meali
|حم: Ha mim | (43:1)
|وَالْكِتَابِ: Kitaba andolsun ki | الْمُبِينِ: apaçık | (43:2)
|إِنَّا: elbette biz | جَعَلْنَاهُ: onu yaptık | قُرْانًا: bir Kur'an | عَرَبِيًّا: Arapça | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تَعْقِلُونَ: düşünüp anlarsınız | (43:3)
|وَإِنَّهُ: gerçekten O | فِي: içindedir | أُمِّ: ana | الْكِتَابِ: Kitap | لَدَيْنَا: katımızda bulunan | لَعَلِيٌّ: elbette yücedir | حَكِيمٌ: hikmetlidir | (43:4)
|أَفَنَضْرِبُ: bırakalım mı? | عَنْكُمُ: sizi | الذِّكْرَ: uyarmaktan | صَفْحًا: vazgeçip | أَنْ: diye | كُنْتُمْ: oldunuz | قَوْمًا: bir kavim | مُسْرِفِينَ: aşırı giden | (43:5)
|وَكَمْ: ve nice | أَرْسَلْنَا: biz gönderdik | مِنْ: | نَبِيٍّ: peygamber | فِي: içinde | الْأَوَّلِينَ: önce gelenler | (43:6)
|وَمَا: ve | يَأْتِيهِمْ: onlara gelmezdi | مِنْ: hiçbir | نَبِيٍّ: peygamber | إِلَّا: | كَانُوا: etmedikleri | بِهِ: onunla | يَسْتَهْزِئُونَ: alay | (43:7)
|فَأَهْلَكْنَا: biz de helak ettik | أَشَدَّ: daha güçlü olanı | مِنْهُمْ: bunlardan | بَطْشًا: yakalayarak | وَمَضَىٰ: ve geçti | مَثَلُ: örneği | الْأَوَّلِينَ: öncekilerin | (43:8)
|وَلَئِنْ: andolsun eğer | سَأَلْتَهُمْ: onlara sorsan | مَنْ: kim? | خَلَقَ: yarattı | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | لَيَقُولُنَّ: elbette diyecekler ki | خَلَقَهُنَّ: onları yarattı | الْعَزِيزُ: çok üstün olan | الْعَلِيمُ: çok bilen | (43:9)
|الَّذِي: O ki | جَعَلَ: kılandır | لَكُمُ: sizin için | الْأَرْضَ: yeri | مَهْدًا: bir beşik | وَجَعَلَ: ve yapandır | لَكُمْ: size | فِيهَا: orada | سُبُلًا: yollar | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تَهْتَدُونَ: hidayete eresiniz | (43:10)
|وَالَّذِي: ve o ki | نَزَّلَ: indirendir | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | مَاءً: su | بِقَدَرٍ: bir ölçü ile | فَأَنْشَرْنَا: böylece canlandırdık | بِهِ: onunla | بَلْدَةً: bir ülkeyi | مَيْتًا: ölü | كَذَٰلِكَ: işte öyle | تُخْرَجُونَ: siz de çıkarılacaksınız | (43:11)
|وَالَّذِي: ve O ki | خَلَقَ: yaratandır | الْأَزْوَاجَ: çiftleri | كُلَّهَا: bütün | وَجَعَلَ: ve var edendir | لَكُمْ: size | مِنَ: | الْفُلْكِ: gemiler | وَالْأَنْعَامِ: ve hayvanlar | مَا: | تَرْكَبُونَ: bineceğiniz | (43:12)
|لِتَسْتَوُوا: binmeniz için | عَلَىٰ: üzerine | ظُهُورِهِ: onların sırtları | ثُمَّ: sonra | تَذْكُرُوا: anmanız için | نِعْمَةَ: ni'metini | رَبِّكُمْ: Rabbinizin | إِذَا: zaman | اسْتَوَيْتُمْ: bindiğiniz | عَلَيْهِ: onlara | وَتَقُولُوا: ve (şöyle) demeniz için | سُبْحَانَ: şanı yücedir | الَّذِي: | سَخَّرَ: hizmetimize verenin | لَنَا: bizim | هَٰذَا: bunu | وَمَا: yoksa | كُنَّا: biz değildik | لَهُ: bunu | مُقْرِنِينَ: (hizmetimize) yanaştıracak | (43:13)
|وَإِنَّا: biz elbette | إِلَىٰ: | رَبِّنَا: Rabbimize | لَمُنْقَلِبُونَ: döneceğiz | (43:14)
|وَجَعَلُوا: ve tasarladılar | لَهُ: O'na | مِنْ: -ndan | عِبَادِهِ: kulları- | جُزْءًا: bir parça | إِنَّ: gerçekten | الْإِنْسَانَ: insan | لَكَفُورٌ: bir nankördür | مُبِينٌ: apaçık | (43:15)
|أَمِ: yoksa | اتَّخَذَ: kendisine aldı (mı?) | مِمَّا: | يَخْلُقُ: yarattıklarından | بَنَاتٍ: kızları | وَأَصْفَاكُمْ: ve size seçti | بِالْبَنِينَ: oğulları | (43:16)
|وَإِذَا: ve ne zaman ki | بُشِّرَ: müjdelense | أَحَدُهُمْ: onlardan birine | بِمَا: | ضَرَبَ: anlattığı | لِلرَّحْمَٰنِ: Rahman'a | مَثَلًا: benzer olarak | ظَلَّ: kesilir | وَجْهُهُ: yüzü | مُسْوَدًّا: kapkara | وَهُوَ: ve o | كَظِيمٌ: öfkesinden yutkunup durur | (43:17)
|أَوَمَنْ: kimseyi mi? | يُنَشَّأُ: yetiştirilen | فِي: içinde | الْحِلْيَةِ: süs | وَهُوَ: ve | فِي: | الْخِصَامِ: mücadelede | غَيْرُ: olmayan | مُبِينٍ: açık | (43:18)
|وَجَعَلُوا: ve saydılar | الْمَلَائِكَةَ: melekleri | الَّذِينَ: olan | هُمْ: onlar | عِبَادُ: kulları | الرَّحْمَٰنِ: Rahman'ın | إِنَاثًا: dişi | أَشَهِدُوا: şahid mi oldular? | خَلْقَهُمْ: onların yaratılışlarına | سَتُكْتَبُ: yazılacaktır | شَهَادَتُهُمْ: şahidlikleri | وَيُسْأَلُونَ: ve (bundan) sorulacaklardır | (43:19)
|وَقَالُوا: ve dediler ki | لَوْ: eğer | شَاءَ: dileseydi | الرَّحْمَٰنُ: Rahman | مَا: | عَبَدْنَاهُمْ: biz onlara tapmazdık | مَا: yoktur | لَهُمْ: onların | بِذَٰلِكَ: bu hususta | مِنْ: hiçbir | عِلْمٍ: bilgileri | إِنْ: | هُمْ: onlar | إِلَّا: sadece | يَخْرُصُونَ: saçmalıyorlar | (43:20)
|أَمْ: yoksa? | اتَيْنَاهُمْ: onlara (mı) vermişiz? | كِتَابًا: bir Kitap | مِنْ: | قَبْلِهِ: bundan önce | فَهُمْ: onlar | بِهِ: ona | مُسْتَمْسِكُونَ: sarılıyorlar | (43:21)
|بَلْ: hayır | قَالُوا: dediler ki | إِنَّا: elbette biz | وَجَدْنَا: bulduk | ابَاءَنَا: babalarımızı | عَلَىٰ: üzerinde | أُمَّةٍ: bir din | وَإِنَّا: ve elbette biz de | عَلَىٰ: üzerinde | اثَارِهِمْ: onların izleri | مُهْتَدُونَ: gidiyoruz | (43:22)
|وَكَذَٰلِكَ: ve işte böyle | مَا: | أَرْسَلْنَا: göndermedik | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önce | فِي: herhangi | قَرْيَةٍ: bir kente | مِنْ: hiçbir | نَذِيرٍ: uyarıcı | إِلَّا: dışında | قَالَ: diyenlerden | مُتْرَفُوهَا: oranın zenginleri | إِنَّا: elbette biz | وَجَدْنَا: bulduk | ابَاءَنَا: babalarımızı | عَلَىٰ: üzerinde | أُمَّةٍ: bir din | وَإِنَّا: ve biz de | عَلَىٰ: | اثَارِهِمْ: onların izlerine | مُقْتَدُونَ: uyarız | (43:23)
|قَالَ: dedi | أَوَلَوْ: şayet | جِئْتُكُمْ: ben size getirsem de mi? | بِأَهْدَىٰ: daha doğrusunu | مِمَّا: şeyden | وَجَدْتُمْ: bulduğunuz | عَلَيْهِ: üzerinde | ابَاءَكُمْ: babalarınızı | قَالُوا: dediler | إِنَّا: doğrusu biz | بِمَا: şeyi | أُرْسِلْتُمْ: sizinle gönderilen | بِهِ: onu | كَافِرُونَ: inkar ediyoruz | (43:24)
|فَانْتَقَمْنَا: biz de öc aldık | مِنْهُمْ: onlardan | فَانْظُرْ: bak | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: oldu | عَاقِبَةُ: sonu | الْمُكَذِّبِينَ: yalanlayanların | (43:25)
|وَإِذْ: bir zaman | قَالَ: demişti ki | إِبْرَاهِيمُ: İbrahim | لِأَبِيهِ: babasına | وَقَوْمِهِ: ve kavmine | إِنَّنِي: şüphesiz ben | بَرَاءٌ: uzağım | مِمَّا: şeylerden | تَعْبُدُونَ: sizin taptığınız | (43:26)
|إِلَّا: yalnızca | الَّذِي: | فَطَرَنِي: beni yaratana | فَإِنَّهُ: çünkü O | سَيَهْدِينِ: bana doğru yolu gösterecektir | (43:27)
|وَجَعَلَهَا: ve onu yaptı | كَلِمَةً: bir söz | بَاقِيَةً: kalıcı | فِي: arasında | عَقِبِهِ: kendinden sonrakiler | لَعَلَّهُمْ: umulur ki | يَرْجِعُونَ: dönerler (diye) | (43:28)
|بَلْ: doğrusu | مَتَّعْتُ: yaşattım | هَٰؤُلَاءِ: bunları | وَابَاءَهُمْ: ve babalarını | حَتَّىٰ: dek | جَاءَهُمُ: kendilerine gelinceye | الْحَقُّ: gerçek söz | وَرَسُولٌ: ve elçi | مُبِينٌ: açıklayan | (43:29)
|وَلَمَّا: fakat | جَاءَهُمُ: onlara gelince | الْحَقُّ: gerçek | قَالُوا: dediler | هَٰذَا: bu | سِحْرٌ: büyüdür | وَإِنَّا: ve elbette biz | بِهِ: onu | كَافِرُونَ: tanımayız | (43:30)
|وَقَالُوا: ve dediler ki | لَوْلَا: değil miydi? | نُزِّلَ: indirilmeli | هَٰذَا: bu | الْقُرْانُ: Kur'an | عَلَىٰ: | رَجُلٍ: bir adama | مِنَ: -ten | الْقَرْيَتَيْنِ: iki kent- | عَظِيمٍ: büyük | (43:31)
|أَهُمْ: onlar mı? | يَقْسِمُونَ: bölüştürüyorlar | رَحْمَتَ: rahmetini | رَبِّكَ: Rabbinin | نَحْنُ: biz | قَسَمْنَا: taksim ettik | بَيْنَهُمْ: aralarında | مَعِيشَتَهُمْ: onların geçimliklerini | فِي: | الْحَيَاةِ: hayatında | الدُّنْيَا: dünya | وَرَفَعْنَا: ve üstün kıldık | بَعْضَهُمْ: onlardan kimini | فَوْقَ: üzerine | بَعْضٍ: ötekiler | دَرَجَاتٍ: derecelerle | لِيَتَّخِذَ: edinmeleri için | بَعْضُهُمْ: biri | بَعْضًا: diğerine | سُخْرِيًّا: hizmetçi, çalışan | وَرَحْمَتُ: ve rahmeti | رَبِّكَ: Rabbinin | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | مِمَّا: şeylerden | يَجْمَعُونَ: onların toplayıp yığdıkları | (43:32)
|وَلَوْلَا: (sözkonusu) olmasaydı | أَنْ: | يَكُونَ: olması | النَّاسُ: insanların | أُمَّةً: ümmet | وَاحِدَةً: bir tek | لَجَعَلْنَا: yapardık | لِمَنْ: kimseler için | يَكْفُرُ: inkar eden | بِالرَّحْمَٰنِ: Rahman'ı | لِبُيُوتِهِمْ: evlerine | سُقُفًا: tavanlar | مِنْ: -ten | فِضَّةٍ: gümüş- | وَمَعَارِجَ: ve merdivenler | عَلَيْهَا: üzerine | يَظْهَرُونَ: binip çıkacakları | (43:33)
|وَلِبُيُوتِهِمْ: ve evlerine | أَبْوَابًا: kapılar | وَسُرُرًا: ve koltuklar | عَلَيْهَا: üzerine | يَتَّكِئُونَ: yaslanacakları | (43:34)
|وَزُخْرُفًا: ve (nice) süsler | وَإِنْ: (başka) değil | كُلُّ: bütün | ذَٰلِكَ: bunlar | لَمَّا: sadece | مَتَاعُ: geçici menfaatleridir | الْحَيَاةِ: hayatının | الدُّنْيَا: dünya | وَالْاخِرَةُ: ahiret ise | عِنْدَ: katında | رَبِّكَ: Rabbinin | لِلْمُتَّقِينَ: muttakiler içindir | (43:35)
|وَمَنْ: ve kim | يَعْشُ: yüz çevirirse | عَنْ: -nden | ذِكْرِ: zikri- | الرَّحْمَٰنِ: Rahman'ın | نُقَيِّضْ: sardırırız | لَهُ: ona | شَيْطَانًا: bir şeytanı | فَهُوَ: artık o | لَهُ: onun | قَرِينٌ: arkadaşı olur | (43:36)
|وَإِنَّهُمْ: elbette onlar | لَيَصُدُّونَهُمْ: onları engellerler | عَنِ: -dan | السَّبِيلِ: yol- | وَيَحْسَبُونَ: fakat sanırlar | أَنَّهُمْ: bunlar | مُهْتَدُونَ: doğru yolda olduklarını | (43:37)
|حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | جَاءَنَا: bize geldiği | قَالَ: der ki | يَا: EY/HEY/AH | لَيْتَ: Keşke! | بَيْنِي: benimle | وَبَيْنَكَ: senin aranda | بُعْدَ: kadar uzaklık | الْمَشْرِقَيْنِ: iki doğu | فَبِئْسَ: meğer ne kötü | الْقَرِينُ: arkadaş(mışsın) | (43:38)
|وَلَنْ: ve asla | يَنْفَعَكُمُ: size bir yarar sağlamaz | الْيَوْمَ: bugün | إِذْ: çünkü | ظَلَمْتُمْ: zulmettiniz | أَنَّكُمْ: siz | فِي: | الْعَذَابِ: azabda | مُشْتَرِكُونَ: ortaksınız | (43:39)
|أَفَأَنْتَ: sen mi? | تُسْمِعُ: işittireceksin | الصُّمَّ: sağıra | أَوْ: yahut | تَهْدِي: yola ileteceksin | الْعُمْيَ: körü | وَمَنْ: ve kimseyi | كَانَ: olan | فِي: | ضَلَالٍ: sapıklıkta | مُبِينٍ: apaçık | (43:40)
|فَإِمَّا: bile | نَذْهَبَنَّ: biz alıp götürsek | بِكَ: seni | فَإِنَّا: muhakkak biz | مِنْهُمْ: onlardan | مُنْتَقِمُونَ: öc alırız | (43:41)
|أَوْ: yahut | نُرِيَنَّكَ: sana gösteririz | الَّذِي: şeyi | وَعَدْنَاهُمْ: onları uyardığımız | فَإِنَّا: şüphesiz bizim | عَلَيْهِمْ: onlara | مُقْتَدِرُونَ: gücümüz yeter | (43:42)
|فَاسْتَمْسِكْ: sen sımsıkı sarıl | بِالَّذِي: | أُوحِيَ: vahyedilene | إِلَيْكَ: sana | إِنَّكَ: çünkü sen | عَلَىٰ: üzerindesin | صِرَاطٍ: yol | مُسْتَقِيمٍ: doğru | (43:43)
|وَإِنَّهُ: şüphesiz O (Kur'an) | لَذِكْرٌ: bir Zikir'dir | لَكَ: sana | وَلِقَوْمِكَ: ve kavmine | وَسَوْفَ: ve yakında | تُسْأَلُونَ: sorulacaksınız | (43:44)
|وَاسْأَلْ: ve sor | مَنْ: kimseye | أَرْسَلْنَا: gönderdiğimiz | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önce | مِنْ: -den | رُسُلِنَا: elçilerimiz- | أَجَعَلْنَا: yapmış mıyız? | مِنْ: | دُونِ: başka | الرَّحْمَٰنِ: Rahman'dan | الِهَةً: tanrılar | يُعْبَدُونَ: tapılacak | (43:45)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | أَرْسَلْنَا: biz gönderdik | مُوسَىٰ: Musa'yı | بِايَاتِنَا: ayetlerimizle | إِلَىٰ: | فِرْعَوْنَ: Fir'avn'a | وَمَلَئِهِ: ve ileri gelen adamlarına | فَقَالَ: dedi | إِنِّي: elbette ben | رَسُولُ: elçisiyim | رَبِّ: Rabbinin | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (43:46)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | جَاءَهُمْ: onlara gelince | بِايَاتِنَا: ayetlerimizle | إِذَا: hemen | هُمْ: onlar | مِنْهَا: onlarla | يَضْحَكُونَ: (alay edip) gülmeğe başladılar | (43:47)
|وَمَا: ve | نُرِيهِمْ: onlara göstermeyiz | مِنْ: hiçbir | ايَةٍ: mu'cize | إِلَّا: başkasını | هِيَ: o | أَكْبَرُ: daha büyük (olandan) | مِنْ: -nden | أُخْتِهَا: öteki- | وَأَخَذْنَاهُمْ: ve onları yakaladık | بِالْعَذَابِ: azab(lar) ile | لَعَلَّهُمْ: umulur ki | يَرْجِعُونَ: dönerler | (43:48)
|وَقَالُوا: ve dediler ki | يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | السَّاحِرُ: büyücü | ادْعُ: du'a et | لَنَا: bizim için | رَبَّكَ: Rabbine | بِمَا: hürmetine | عَهِدَ: söz | عِنْدَكَ: sana verdiği | إِنَّنَا: artık biz | لَمُهْتَدُونَ: yola geleceğiz | (43:49)
|فَلَمَّا: fakat | كَشَفْنَا: biz kaldırınca | عَنْهُمُ: onlardan | الْعَذَابَ: azabı | إِذَا: hemen | هُمْ: onlar | يَنْكُثُونَ: sözlerinden dönüyorlar | (43:50)
|وَنَادَىٰ: ve seslendi | فِرْعَوْنُ: Fir'avn | فِي: içinde | قَوْمِهِ: kavminin | قَالَ: dedi ki | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | أَلَيْسَ: değil mi? | لِي: benim | مُلْكُ: mülkü | مِصْرَ: Mısır | وَهَٰذِهِ: ve şu | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | تَجْرِي: akıp giden | مِنْ: | تَحْتِي: altımdan | أَفَلَا: | تُبْصِرُونَ: görmüyor musunuz? | (43:51)
|أَمْ: yahut (değil miyim?) | أَنَا: ben | خَيْرٌ: daha iyi | مِنْ: -ndan | هَٰذَا: şu- | الَّذِي: ki | هُوَ: o | مَهِينٌ: aşağılıktır | وَلَا: ve olmayandır | يَكَادُ: nerdeyse | يُبِينُ: söz anlatacak durumda | (43:52)
|فَلَوْلَا: değil miydi? | أُلْقِيَ: atılmalı | عَلَيْهِ: üzerine | أَسْوِرَةٌ: bilezikler | مِنْ: -dan | ذَهَبٍ: altın- | أَوْ: yahut | جَاءَ: gelmeli (değil miydi?) | مَعَهُ: yanında | الْمَلَائِكَةُ: melekler | مُقْتَرِنِينَ: yakın | (43:53)
|فَاسْتَخَفَّ: küçümsedi | قَوْمَهُ: kavmini | فَأَطَاعُوهُ: onlar da ona boyun eğdiler | إِنَّهُمْ: çünkü onlar | كَانُوا: idiler | قَوْمًا: bir kavim | فَاسِقِينَ: yoldan çıkmış | (43:54)
|فَلَمَّا: | اسَفُونَا: onlar bizi kızdırınca | انْتَقَمْنَا: biz de öc aldık | مِنْهُمْ: onlardan | فَأَغْرَقْنَاهُمْ: ve onları boğduk | أَجْمَعِينَ: hepsini | (43:55)
|فَجَعَلْنَاهُمْ: onları yaptık | سَلَفًا: geçmiş ataları | وَمَثَلًا: ve örneği | لِلْاخِرِينَ: sonradan gelenlerin | (43:56)
|وَلَمَّا: ve ne zaman ki | ضُرِبَ: anlatılınca | ابْنُ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | مَثَلًا: bir misal olarak | إِذَا: hemen | قَوْمُكَ: kavmin | مِنْهُ: ondan ötürü | يَصِدُّونَ: yaygarayı bastılar | (43:57)
|وَقَالُوا: ve dediler | أَالِهَتُنَا: bizim tanrılarımız mı? | خَيْرٌ: hayırlıdır | أَمْ: yoksa | هُوَ: o mu? | مَا: | ضَرَبُوهُ: bunu misal vermediler | لَكَ: sana | إِلَّا: dışında bir sebeple | جَدَلًا: tartışmak | بَلْ: doğrusu | هُمْ: onlar | قَوْمٌ: bir toplumdur | خَصِمُونَ: kavgacı | (43:58)
|إِنْ: değildir | هُوَ: O | إِلَّا: başkası | عَبْدٌ: bir kul(dan) | أَنْعَمْنَا: ni'met verdiğimiz | عَلَيْهِ: kendisine | وَجَعَلْنَاهُ: ve kıldığımız | مَثَلًا: örnek | لِبَنِي: oğullarına | إِسْرَائِيلَ: İsrail | (43:59)
|وَلَوْ: ve eğer | نَشَاءُ: dileseydik | لَجَعَلْنَا: elbette yapardık | مِنْكُمْ: sizden | مَلَائِكَةً: melekler | فِي: | الْأَرْضِ: (şu) dünyada | يَخْلُفُونَ: yerinize geçen | (43:60)
|وَإِنَّهُ: ve şüphesiz O | لَعِلْمٌ: ilmidir | لِلسَّاعَةِ: kıyametin | فَلَا: hiç | تَمْتَرُنَّ: şüphe etmeyin | بِهَا: ondan | وَاتَّبِعُونِ: ve bana uyun | هَٰذَا: budur | صِرَاطٌ: yol | مُسْتَقِيمٌ: doğru | (43:61)
|وَلَا: | يَصُدَّنَّكُمُ: sizi (bundan) alıkoymasın | الشَّيْطَانُ: şeytan | إِنَّهُ: çünkü o | لَكُمْ: sizin için | عَدُوٌّ: bir düşmandır | مُبِينٌ: açık | (43:62)
|وَلَمَّا: ne zaman ki | جَاءَ: gelince | عِيسَىٰ: Îsa | بِالْبَيِّنَاتِ: açık kanıtlarla | قَالَ: dedi ki | قَدْ: elbette | جِئْتُكُمْ: ben size geldim | بِالْحِكْمَةِ: hikmet ile | وَلِأُبَيِّنَ: ve açıklamak için (geldim) | لَكُمْ: size | بَعْضَ: bir kısmını | الَّذِي: şeylerden | تَخْتَلِفُونَ: ayrılığa düştünüğünüz | فِيهِ: onda | فَاتَّقُوا: o halde korkun | اللَّهَ: Allah'tan | وَأَطِيعُونِ: ve bana ita'at edin | (43:63)
|إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | هُوَ: O'dur | رَبِّي: benim Rabbim | وَرَبُّكُمْ: ve sizin Rabbiniz | فَاعْبُدُوهُ: O'na tapın | هَٰذَا: budur | صِرَاطٌ: yol | مُسْتَقِيمٌ: doğru | (43:64)
|فَاخْتَلَفَ: birbirleriyle ihtilafa düştüler | الْأَحْزَابُ: guruplar | مِنْ: | بَيْنِهِمْ: aralarından çıkan | فَوَيْلٌ: vay haline | لِلَّذِينَ: | ظَلَمُوا: zulmedenlerin | مِنْ: -ndan | عَذَابِ: azabı- | يَوْمٍ: bir günün | أَلِيمٍ: acıklı | (43:65)
|هَلْ: -mı? | يَنْظُرُونَ: bekliyorlar | إِلَّا: başkasını- | السَّاعَةَ: sa'atin | أَنْ: | تَأْتِيَهُمْ: başlarına gelmesinden | بَغْتَةً: ansızın | وَهُمْ: ve onlar | لَا: hiç | يَشْعُرُونَ: farkında değillerken | (43:66)
|الْأَخِلَّاءُ: dostlar | يَوْمَئِذٍ: o gün | بَعْضُهُمْ: bir kısmı | لِبَعْضٍ: diğerine | عَدُوٌّ: düşmandır | إِلَّا: dışında | الْمُتَّقِينَ: muttakiler | (43:67)
|يَا: EY/HEY/AH | عِبَادِ: kullarım | لَا: yoktur | خَوْفٌ: korku | عَلَيْكُمُ: size | الْيَوْمَ: bugün | وَلَا: ve ne de | أَنْتُمْ: siz | تَحْزَنُونَ: üzülmeyeceksiniz | (43:68)
|الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: iman eden(ler) | بِايَاتِنَا: ayetlerimize | وَكَانُوا: ve olanlar | مُسْلِمِينَ: müslüman | (43:69)
|ادْخُلُوا: haydi girin | الْجَنَّةَ: cennete | أَنْتُمْ: siz | وَأَزْوَاجُكُمْ: ve eşleriniz | تُحْبَرُونَ: ağırlanıp sevindirileceksiniz | (43:70)
|يُطَافُ: dolaştırılır | عَلَيْهِمْ: onların önünde | بِصِحَافٍ: tepsiler | مِنْ: -dan | ذَهَبٍ: altın- | وَأَكْوَابٍ: ve kadehler | وَفِيهَا: orada vardır | مَا: her şey | تَشْتَهِيهِ: canların çektiği | الْأَنْفُسُ: nefislerinin | وَتَلَذُّ: ve hoşlandığı | الْأَعْيُنُ: gözlerin | وَأَنْتُمْ: ve siz | فِيهَا: orada | خَالِدُونَ: ebedi kalacaksınız | (43:71)
|وَتِلْكَ: işte | الْجَنَّةُ: cennet | الَّتِي: | أُورِثْتُمُوهَا: size miras verilen | بِمَا: karşılık | كُنْتُمْ: olduklarınıza | تَعْمَلُونَ: yapıyor(lar) | (43:72)
|لَكُمْ: sizin için vardır | فِيهَا: orada | فَاكِهَةٌ: meyva | كَثِيرَةٌ: çok | مِنْهَا: onlardan | تَأْكُلُونَ: yersiniz | (43:73)
|إِنَّ: şüphesiz | الْمُجْرِمِينَ: suçlular | فِي: | عَذَابِ: azabında | جَهَنَّمَ: cehennem | خَالِدُونَ: sürekli kalacaklardır | (43:74)
|لَا: hiç | يُفَتَّرُ: hafifletilmeyecektir | عَنْهُمْ: kendilerinden | وَهُمْ: ve onlar | فِيهِ: onun içinde | مُبْلِسُونَ: umutsuzdurlar | (43:75)
|وَمَا: | ظَلَمْنَاهُمْ: biz onlara zulmetmedik | وَلَٰكِنْ: fakat | كَانُوا: idiler | هُمُ: onlar | الظَّالِمِينَ: zalimler | (43:76)
|وَنَادَوْا: ve seslendiler | يَا: EY/HEY/AH | مَالِكُ: Malik | لِيَقْضِ: hüküm versin | عَلَيْنَا: bizim hakkımızda | رَبُّكَ: Rabbin | قَالَ: dedi | إِنَّكُمْ: siz | مَاكِثُونَ: kalacaksınız | (43:77)
|لَقَدْ: andolsun | جِئْنَاكُمْ: biz size getirdik | بِالْحَقِّ: hakkı | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَكُمْ: sizin çoğunuz | لِلْحَقِّ: haktan | كَارِهُونَ: hoşlanmıyorsunuz | (43:78)
|أَمْ: yoksa | أَبْرَمُوا: kararlaştırdılar (mı?) | أَمْرًا: bir iş | فَإِنَّا: elbette biz de | مُبْرِمُونَ: kararlıyız | (43:79)
|أَمْ: yoksa | يَحْسَبُونَ: sanıyorlar (mı?) | أَنَّا: biz | لَا: | نَسْمَعُ: işitmiyoruz | سِرَّهُمْ: onların sırlarını | وَنَجْوَاهُمْ: ve gizli konuşmalarını | بَلَىٰ: hayır (işitiriz) | وَرُسُلُنَا: ve elçilerimiz | لَدَيْهِمْ: yanlarında bulunan | يَكْتُبُونَ: yazarlar | (43:80)
|قُلْ: de ki | إِنْ: eğer | كَانَ: olsaydı | لِلرَّحْمَٰنِ: Rahman'ın | وَلَدٌ: çocuğu | فَأَنَا: ben olurdum | أَوَّلُ: ilki | الْعَابِدِينَ: tapanların | (43:81)
|سُبْحَانَ: münezzehtir | رَبِّ: Rabbi | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | رَبِّ: Rabbi | الْعَرْشِ: Arş'ın | عَمَّا: -nden | يَصِفُونَ: onların nitelendirmeleri- | (43:82)
|فَذَرْهُمْ: bırak onları | يَخُوضُوا: dalsınlar | وَيَلْعَبُوا: ve oynasınlar | حَتَّىٰ: kadar | يُلَاقُوا: kavuşuncaya | يَوْمَهُمُ: günlerine | الَّذِي: | يُوعَدُونَ: kendilerine vadedilen | (43:83)
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: ki | فِي: | السَّمَاءِ: gökte | إِلَٰهٌ: Tanrı'dır | وَفِي: ve | الْأَرْضِ: yerde | إِلَٰهٌ: Tanrı'dır | وَهُوَ: ve O | الْحَكِيمُ: hakimdir | الْعَلِيمُ: bilendir | (43:84)
|وَتَبَارَكَ: ve ne yücedir | الَّذِي: | لَهُ: kendisine ait olan | مُلْكُ: mülkü | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | وَمَا: ve bulunan her şeyin | بَيْنَهُمَا: ikisi arasında | وَعِنْدَهُ: O'nun yanındadır | عِلْمُ: bilgisi | السَّاعَةِ: sa'atin | وَإِلَيْهِ: ve O'na | تُرْجَعُونَ: döndürüleceksiniz | (43:85)
|وَلَا: ve değillerdir | يَمْلِكُ: sahip | الَّذِينَ: şeyler | يَدْعُونَ: yalvardıkları | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | الشَّفَاعَةَ: şefa'at (yetkisin)e | إِلَّا: ancak bunun dışındadır | مَنْ: kimseler | شَهِدَ: şahidlik eden | بِالْحَقِّ: hakka | وَهُمْ: ve onlar | يَعْلَمُونَ: bilerek | (43:86)
|وَلَئِنْ: ve andolsun | سَأَلْتَهُمْ: onlara sorsan | مَنْ: kim? | خَلَقَهُمْ: onları yarattı | لَيَقُولُنَّ: elbette derler | اللَّهُ: Allah | فَأَنَّىٰ: o halde nasıl? | يُؤْفَكُونَ: çevriliyorlar | (43:87)
|وَقِيلِهِ: ve onun demesi(ne andolsun) | يَا: EY/HEY/AH | رَبِّ: Rabbi | إِنَّ: şüphesiz | هَٰؤُلَاءِ: bunlar | قَوْمٌ: bir kavimdir | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmayan | (43:88)
|فَاصْفَحْ: şimdi sen geç | عَنْهُمْ: onlardan | وَقُلْ: ve de ki | سَلَامٌ: selam olsun | فَسَوْفَ: yakında | يَعْلَمُونَ: bileceklerdir | (43:89)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}