» 9 / Tevbe  40:

Kuran Sırası: 9
İniş Sırası: 113
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129

 » 9 / Tevbe  Suresi: 40
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. إِلَّا (ÎLE) = illā : eğer
2. تَنْصُرُوهُ (TNṦRVH) = tenSurūhu : siz ona yardım etmezseniz
3. فَقَدْ (FGD̃) = feḳad : iyi bilin ki
4. نَصَرَهُ (NṦRH) = neSarahu : ona yardım etmişti
5. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
6. إِذْ (ÎZ̃) = iƶ : hani
7. أَخْرَجَهُ (ÊḢRCH) = eḣracehu : (Mekke'den) çıkardıklarında
8. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler
9. كَفَرُوا (KFRVE) = keferū : inkar eden(ler)
10. ثَانِيَ (S̃ENY) = ṧāniye : ikincisiydi
11. اثْنَيْنِ (ES̃NYN) = ṧneyni : iki kişiden
12. إِذْ (ÎZ̃) = iƶ : iken
13. هُمَا (HME) = humā : ikisi
14. فِي (FY) = fī :
15. الْغَارِ (ELĞER) = l-ğāri : mağarada
16. إِذْ (ÎZ̃) = iƶ : hani
17. يَقُولُ (YGVL) = yeḳūlu : diyordu
18. لِصَاحِبِهِ (LṦEḪBH) = liSāHibihi : arkadaşına
19. لَا (LE) = lā :
20. تَحْزَنْ (TḪZN) = teHzen : üzülme
21. إِنَّ (ÎN) = inne : şüphesiz
22. اللَّهَ (ELLH) = llahe : Allah
23. مَعَنَا (MANE) = meǎnā : bizimle beraberdir
24. فَأَنْزَلَ (FÊNZL) = feenzele : (İşte o zaman) indirdi
25. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
26. سَكِينَتَهُ (SKYNTH) = sekīnetehu : sekinesini
27. عَلَيْهِ (ALYH) = ǎleyhi : onun üzerine
28. وَأَيَّدَهُ (VÊYD̃H) = ve eyyedehu : ve onu destekledi
29. بِجُنُودٍ (BCNVD̃) = bicunūdin : askerlerle
30. لَمْ (LM) = lem :
31. تَرَوْهَا (TRVHE) = teravhā : sizin görmediğiniz
32. وَجَعَلَ (VCAL) = ve ceǎle : ve kıldı
33. كَلِمَةَ (KLMT) = kelimete : sözünü
34. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimselerin
35. كَفَرُوا (KFRVE) = keferū : inanmayan(ların)
36. السُّفْلَىٰ (ELSFL) = s-suflā : alçak
37. وَكَلِمَةُ (VKLMT) = vekelimetu : ve sözü ise
38. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah'ın
39. هِيَ (HY) = hiye : o
40. الْعُلْيَا (ELALYE) = l-ǔlyā : yüce olandır
41. وَاللَّهُ (VELLH) = vallahu : ve Allah
42. عَزِيزٌ (AZYZ) = ǎzīzun : daima üstündür
43. حَكِيمٌ (ḪKYM) = Hakīmun : hüküm ve hikmet sahibidir
eğer | siz ona yardım etmezseniz | iyi bilin ki | ona yardım etmişti | Allah | hani | (Mekke'den) çıkardıklarında | kimseler | inkar eden(ler) | ikincisiydi | iki kişiden | iken | ikisi | | mağarada | hani | diyordu | arkadaşına | | üzülme | şüphesiz | Allah | bizimle beraberdir | (İşte o zaman) indirdi | Allah | sekinesini | onun üzerine | ve onu destekledi | askerlerle | | sizin görmediğiniz | ve kıldı | sözünü | kimselerin | inanmayan(ların) | alçak | ve sözü ise | Allah'ın | o | yüce olandır | ve Allah | daima üstündür | hüküm ve hikmet sahibidir |

[] [NṦR] [] [NṦR] [] [] [ḢRC] [] [KFR] [S̃NY] [S̃NY] [] [] [] [ĞVR] [] [GVL] [ṦḪB] [] [ḪZN] [] [] [] [NZL] [] [SKN] [] [EYD̃] [CND̃] [] [REY] [CAL] [KLM] [] [KFR] [SFL] [KLM] [] [] [ALV] [] [AZZ] [ḪKM]
ÎLE TNṦRVH FGD̃ NṦRH ELLH ÎZ̃ ÊḢRCH ELZ̃YN KFRVE S̃ENY ES̃NYN ÎZ̃ HME FY ELĞER ÎZ̃ YGVL LṦEḪBH LE TḪZN ÎN ELLH MANE FÊNZL ELLH SKYNTH ALYH VÊYD̃H BCNVD̃ LM TRVHE VCAL KLMT ELZ̃YN KFRVE ELSFL VKLMT ELLH HY ELALYE VELLH AZYZ ḪKYM

illā tenSurūhu feḳad neSarahu llahu eḣracehu elleƶīne keferū ṧāniye ṧneyni humā l-ğāri yeḳūlu liSāHibihi teHzen inne llahe meǎnā feenzele llahu sekīnetehu ǎleyhi ve eyyedehu bicunūdin lem teravhā ve ceǎle kelimete elleƶīne keferū s-suflā vekelimetu llahi hiye l-ǔlyā vallahu ǎzīzun Hakīmun
إلا تنصروه فقد نصره الله إذ أخرجه الذين كفروا ثاني اثنين إذ هما في الغار إذ يقول لصاحبه لا تحزن إن الله معنا فأنزل الله سكينته عليه وأيده بجنود لم تروها وجعل كلمة الذين كفروا السفلى وكلمة الله هي العليا والله عزيز حكيم

 » 9 / Tevbe  Suresi: 40
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
إلا | ÎLE illā eğer If not
تنصروه ن ص ر | NṦR TNṦRVH tenSurūhu siz ona yardım etmezseniz you help him,
فقد | FGD̃ feḳad iyi bilin ki certainly,
نصره ن ص ر | NṦR NṦRH neSarahu ona yardım etmişti Allah helped him,
الله | ELLH llahu Allah Allah helped him,
إذ | ÎZ̃ hani when
أخرجه خ ر ج | ḢRC ÊḢRCH eḣracehu (Mekke'den) çıkardıklarında drove him out
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
كفروا ك ف ر | KFR KFRVE keferū inkar eden(ler) disbelieved,
ثاني ث ن ي | S̃NY S̃ENY ṧāniye ikincisiydi the second
اثنين ث ن ي | S̃NY ES̃NYN ṧneyni iki kişiden (of) the two,
إذ | ÎZ̃ iken when
هما | HME humā ikisi they both
في | FY (were) in
الغار غ و ر | ĞVR ELĞER l-ğāri mağarada the cave,
إذ | ÎZ̃ hani when
يقول ق و ل | GVL YGVL yeḳūlu diyordu he said
لصاحبه ص ح ب | ṦḪB LṦEḪBH liSāHibihi arkadaşına to his companion,
لا | LE """(Do) not"
تحزن ح ز ن | ḪZN TḪZN teHzen üzülme grieve,
إن | ÎN inne şüphesiz indeed,
الله | ELLH llahe Allah Allah
معنا | MANE meǎnā bizimle beraberdir "(is) with us."""
فأنزل ن ز ل | NZL FÊNZL feenzele (İşte o zaman) indirdi Then Allah sent down
الله | ELLH llahu Allah Then Allah sent down
سكينته س ك ن | SKN SKYNTH sekīnetehu sekinesini His tranquility
عليه | ALYH ǎleyhi onun üzerine upon him,
وأيده ا ي د | EYD̃ VÊYD̃H ve eyyedehu ve onu destekledi and supported him
بجنود ج ن د | CND̃ BCNVD̃ bicunūdin askerlerle with forces
لم | LM lem which you did not see,
تروها ر ا ي | REY TRVHE teravhā sizin görmediğiniz which you did not see,
وجعل ج ع ل | CAL VCAL ve ceǎle ve kıldı and made
كلمة ك ل م | KLM KLMT kelimete sözünü (the) word
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin (of) those who
كفروا ك ف ر | KFR KFRVE keferū inanmayan(ların) disbelieved
السفلى س ف ل | SFL ELSFL s-suflā alçak the lowest,
وكلمة ك ل م | KLM VKLMT vekelimetu ve sözü ise while (the) Word
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah
هي | HY hiye o it (is)
العليا ع ل و | ALV ELALYE l-ǔlyā yüce olandır the highest.
والله | VELLH vallahu ve Allah And Allah
عزيز ع ز ز | AZZ AZYZ ǎzīzun daima üstündür (is) All-Mighty,
حكيم ح ك م | ḪKM ḪKYM Hakīmun hüküm ve hikmet sahibidir All-Wise.

9:40 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

eğer | siz ona yardım etmezseniz | iyi bilin ki | ona yardım etmişti | Allah | hani | (Mekke'den) çıkardıklarında | kimseler | inkar eden(ler) | ikincisiydi | iki kişiden | iken | ikisi | | mağarada | hani | diyordu | arkadaşına | | üzülme | şüphesiz | Allah | bizimle beraberdir | (İşte o zaman) indirdi | Allah | sekinesini | onun üzerine | ve onu destekledi | askerlerle | | sizin görmediğiniz | ve kıldı | sözünü | kimselerin | inanmayan(ların) | alçak | ve sözü ise | Allah'ın | o | yüce olandır | ve Allah | daima üstündür | hüküm ve hikmet sahibidir |

[] [NṦR] [] [NṦR] [] [] [ḢRC] [] [KFR] [S̃NY] [S̃NY] [] [] [] [ĞVR] [] [GVL] [ṦḪB] [] [ḪZN] [] [] [] [NZL] [] [SKN] [] [EYD̃] [CND̃] [] [REY] [CAL] [KLM] [] [KFR] [SFL] [KLM] [] [] [ALV] [] [AZZ] [ḪKM]
ÎLE TNṦRVH FGD̃ NṦRH ELLH ÎZ̃ ÊḢRCH ELZ̃YN KFRVE S̃ENY ES̃NYN ÎZ̃ HME FY ELĞER ÎZ̃ YGVL LṦEḪBH LE TḪZN ÎN ELLH MANE FÊNZL ELLH SKYNTH ALYH VÊYD̃H BCNVD̃ LM TRVHE VCAL KLMT ELZ̃YN KFRVE ELSFL VKLMT ELLH HY ELALYE VELLH AZYZ ḪKYM

illā tenSurūhu feḳad neSarahu llahu eḣracehu elleƶīne keferū ṧāniye ṧneyni humā l-ğāri yeḳūlu liSāHibihi teHzen inne llahe meǎnā feenzele llahu sekīnetehu ǎleyhi ve eyyedehu bicunūdin lem teravhā ve ceǎle kelimete elleƶīne keferū s-suflā vekelimetu llahi hiye l-ǔlyā vallahu ǎzīzun Hakīmun
إلا تنصروه فقد نصره الله إذ أخرجه الذين كفروا ثاني اثنين إذ هما في الغار إذ يقول لصاحبه لا تحزن إن الله معنا فأنزل الله سكينته عليه وأيده بجنود لم تروها وجعل كلمة الذين كفروا السفلى وكلمة الله هي العليا والله عزيز حكيم

[] [ن ص ر] [] [ن ص ر] [] [] [خ ر ج] [] [ك ف ر] [ث ن ي] [ث ن ي] [] [] [] [غ و ر] [] [ق و ل] [ص ح ب] [] [ح ز ن] [] [] [] [ن ز ل] [] [س ك ن] [] [ا ي د] [ج ن د] [] [ر ا ي] [ج ع ل] [ك ل م] [] [ك ف ر] [س ف ل] [ك ل م] [] [] [ع ل و] [] [ع ز ز] [ح ك م]

 » 9 / Tevbe  Suresi: 40
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
إلا | ÎLE illā eğer If not
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
تنصروه ن ص ر | NṦR TNṦRVH tenSurūhu siz ona yardım etmezseniz you help him,
Te,Nun,Sad,Re,Vav,He,
400,50,90,200,6,5,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع منصوب والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فقد | FGD̃ feḳad iyi bilin ki certainly,
Fe,Gaf,Dal,
80,100,4,
REM – prefixed resumption particle
CERT – particle of certainty
الفاء استئنافية
حرف تحقيق
نصره ن ص ر | NṦR NṦRH neSarahu ona yardım etmişti Allah helped him,
Nun,Sad,Re,He,
50,90,200,5,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الله | ELLH llahu Allah Allah helped him,
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
إذ | ÎZ̃ hani when
,Zel,
,700,
T – time adverb
ظرف زمان
أخرجه خ ر ج | ḢRC ÊḢRCH eḣracehu (Mekke'den) çıkardıklarında drove him out
,Hı,Re,Cim,He,
,600,200,3,5,
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
كفروا ك ف ر | KFR KFRVE keferū inkar eden(ler) disbelieved,
Kef,Fe,Re,Vav,Elif,
20,80,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ثاني ث ن ي | S̃NY S̃ENY ṧāniye ikincisiydi the second
Se,Elif,Nun,Ye,
500,1,50,10,
N – accusative noun
اسم منصوب
اثنين ث ن ي | S̃NY ES̃NYN ṧneyni iki kişiden (of) the two,
Elif,Se,Nun,Ye,Nun,
1,500,50,10,50,
N – genitive masculine dual noun
اسم مجرور
إذ | ÎZ̃ iken when
,Zel,
,700,
T – time adverb
ظرف زمان
هما | HME humā ikisi they both
He,Mim,Elif,
5,40,1,
PRON – 3rd person dual personal pronoun
ضمير منفصل
في | FY (were) in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الغار غ و ر | ĞVR ELĞER l-ğāri mağarada the cave,
Elif,Lam,Ğayn,Elif,Re,
1,30,1000,1,200,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
إذ | ÎZ̃ hani when
,Zel,
,700,
T – time adverb
ظرف زمان
يقول ق و ل | GVL YGVL yeḳūlu diyordu he said
Ye,Gaf,Vav,Lam,
10,100,6,30,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
لصاحبه ص ح ب | ṦḪB LṦEḪBH liSāHibihi arkadaşına to his companion,
Lam,Sad,Elif,Ha,Be,He,
30,90,1,8,2,5,
P – prefixed preposition lām
N – genitive noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
جار ومجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لا | LE """(Do) not"
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
تحزن ح ز ن | ḪZN TḪZN teHzen üzülme grieve,
Te,Ha,Ze,Nun,
400,8,7,50,
V – 3rd person feminine singular imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
إن | ÎN inne şüphesiz indeed,
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
الله | ELLH llahe Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – accusative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة منصوب
معنا | MANE meǎnā bizimle beraberdir "(is) with us."""
Mim,Ayn,Nun,Elif,
40,70,50,1,
LOC – accusative location adverb
PRON – 1st person plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فأنزل ن ز ل | NZL FÊNZL feenzele (İşte o zaman) indirdi Then Allah sent down
Fe,,Nun,Ze,Lam,
80,,50,7,30,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
الفاء استئنافية
فعل ماض
الله | ELLH llahu Allah Then Allah sent down
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
سكينته س ك ن | SKN SKYNTH sekīnetehu sekinesini His tranquility
Sin,Kef,Ye,Nun,Te,He,
60,20,10,50,400,5,
N – accusative feminine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
عليه | ALYH ǎleyhi onun üzerine upon him,
Ayn,Lam,Ye,He,
70,30,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
وأيده ا ي د | EYD̃ VÊYD̃H ve eyyedehu ve onu destekledi and supported him
Vav,,Ye,Dal,He,
6,,10,4,5,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular (form II) perfect verb
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بجنود ج ن د | CND̃ BCNVD̃ bicunūdin askerlerle with forces
Be,Cim,Nun,Vav,Dal,
2,3,50,6,4,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine plural indefinite noun
جار ومجرور
لم | LM lem which you did not see,
Lam,Mim,
30,40,
NEG – negative particle
حرف نفي
تروها ر ا ي | REY TRVHE teravhā sizin görmediğiniz which you did not see,
Te,Re,Vav,He,Elif,
400,200,6,5,1,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
وجعل ج ع ل | CAL VCAL ve ceǎle ve kıldı and made
Vav,Cim,Ayn,Lam,
6,3,70,30,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
كلمة ك ل م | KLM KLMT kelimete sözünü (the) word
Kef,Lam,Mim,Te merbuta,
20,30,40,400,
N – accusative feminine noun
اسم منصوب
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin (of) those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
كفروا ك ف ر | KFR KFRVE keferū inanmayan(ların) disbelieved
Kef,Fe,Re,Vav,Elif,
20,80,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
السفلى س ف ل | SFL ELSFL s-suflā alçak the lowest,
Elif,Lam,Sin,Fe,Lam,,
1,30,60,80,30,,
N – nominative feminine singular noun
اسم مرفوع
وكلمة ك ل م | KLM VKLMT vekelimetu ve sözü ise while (the) Word
Vav,Kef,Lam,Mim,Te merbuta,
6,20,30,40,400,
CIRC – prefixed circumstantial particle
N – nominative feminine noun
الواو حالية
اسم مرفوع
الله | ELLH llahi Allah'ın (of) Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
هي | HY hiye o it (is)
He,Ye,
5,10,
PRON – 3rd person feminine singular personal pronoun
ضمير منفصل
العليا ع ل و | ALV ELALYE l-ǔlyā yüce olandır the highest.
Elif,Lam,Ayn,Lam,Ye,Elif,
1,30,70,30,10,1,
N – nominative feminine singular noun
اسم مرفوع
والله | VELLH vallahu ve Allah And Allah
Vav,Elif,Lam,Lam,He,
6,1,30,30,5,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – nominative proper noun → Allah"
الواو عاطفة
لفظ الجلالة مرفوع
عزيز ع ز ز | AZZ AZYZ ǎzīzun daima üstündür (is) All-Mighty,
Ayn,Ze,Ye,Ze,
70,7,10,7,
ADJ – nominative masculine singular indefinite adjective
صفة مرفوعة
حكيم ح ك م | ḪKM ḪKYM Hakīmun hüküm ve hikmet sahibidir All-Wise.
Ha,Kef,Ye,Mim,
8,20,10,40,
ADJ – nominative masculine singular indefinite adjective
صفة مرفوعة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |إِلَّا: eğer | تَنْصُرُوهُ: siz ona yardım etmezseniz | فَقَدْ: iyi bilin ki | نَصَرَهُ: ona yardım etmişti | اللَّهُ: Allah | إِذْ: hani | أَخْرَجَهُ: (Mekke'den) çıkardıklarında | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | ثَانِيَ: ikincisiydi | اثْنَيْنِ: iki kişiden | إِذْ: iken | هُمَا: ikisi | فِي: | الْغَارِ: mağarada | إِذْ: hani | يَقُولُ: diyordu | لِصَاحِبِهِ: arkadaşına | لَا: | تَحْزَنْ: üzülme | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | مَعَنَا: bizimle beraberdir | فَأَنْزَلَ: (İşte o zaman) indirdi | اللَّهُ: Allah | سَكِينَتَهُ: sekinesini | عَلَيْهِ: onun üzerine | وَأَيَّدَهُ: ve onu destekledi | بِجُنُودٍ: askerlerle | لَمْ: | تَرَوْهَا: sizin görmediğiniz | وَجَعَلَ: ve kıldı | كَلِمَةَ: sözünü | الَّذِينَ: kimselerin | كَفَرُوا: inanmayan(ların) | السُّفْلَىٰ: alçak | وَكَلِمَةُ: ve sözü ise | اللَّهِ: Allah'ın | هِيَ: o | الْعُلْيَا: yüce olandır | وَاللَّهُ: ve Allah | عَزِيزٌ: daima üstündür | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |إلا ÎLE eğer | تنصروه TNṦRWH siz ona yardım etmezseniz | فقد FGD̃ iyi bilin ki | نصره NṦRH ona yardım etmişti | الله ELLH Allah | إذ ÎZ̃ hani | أخرجه ÊḢRCH (Mekke'den) çıkardıklarında | الذين ELZ̃YN kimseler | كفروا KFRWE inkar eden(ler) | ثاني S̃ENY ikincisiydi | اثنين ES̃NYN iki kişiden | إذ ÎZ̃ iken | هما HME ikisi | في FY | الغار ELĞER mağarada | إذ ÎZ̃ hani | يقول YGWL diyordu | لصاحبه LṦEḪBH arkadaşına | لا LE | تحزن TḪZN üzülme | إن ÎN şüphesiz | الله ELLH Allah | معنا MANE bizimle beraberdir | فأنزل FÊNZL (İşte o zaman) indirdi | الله ELLH Allah | سكينته SKYNTH sekinesini | عليه ALYH onun üzerine | وأيده WÊYD̃H ve onu destekledi | بجنود BCNWD̃ askerlerle | لم LM | تروها TRWHE sizin görmediğiniz | وجعل WCAL ve kıldı | كلمة KLMT sözünü | الذين ELZ̃YN kimselerin | كفروا KFRWE inanmayan(ların) | السفلى ELSFL alçak | وكلمة WKLMT ve sözü ise | الله ELLH Allah'ın | هي HY o | العليا ELALYE yüce olandır | والله WELLH ve Allah | عزيز AZYZ daima üstündür | حكيم ḪKYM hüküm ve hikmet sahibidir |
Kırık Meal (Okunuş) : |illā: eğer | tenSurūhu: siz ona yardım etmezseniz | feḳad: iyi bilin ki | neSarahu: ona yardım etmişti | llahu: Allah | : hani | eḣracehu: (Mekke'den) çıkardıklarında | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | ṧāniye: ikincisiydi | ṧneyni: iki kişiden | : iken | humā: ikisi | : | l-ğāri: mağarada | : hani | yeḳūlu: diyordu | liSāHibihi: arkadaşına | : | teHzen: üzülme | inne: şüphesiz | llahe: Allah | meǎnā: bizimle beraberdir | feenzele: (İşte o zaman) indirdi | llahu: Allah | sekīnetehu: sekinesini | ǎleyhi: onun üzerine | ve eyyedehu: ve onu destekledi | bicunūdin: askerlerle | lem: | teravhā: sizin görmediğiniz | ve ceǎle: ve kıldı | kelimete: sözünü | elleƶīne: kimselerin | keferū: inanmayan(ların) | s-suflā: alçak | vekelimetu: ve sözü ise | llahi: Allah'ın | hiye: o | l-ǔlyā: yüce olandır | vallahu: ve Allah | ǎzīzun: daima üstündür | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir |
Kırık Meal (Transcript) : |ÎLE: eğer | TNṦRVH: siz ona yardım etmezseniz | FGD̃: iyi bilin ki | NṦRH: ona yardım etmişti | ELLH: Allah | ÎZ̃: hani | ÊḢRCH: (Mekke'den) çıkardıklarında | ELZ̃YN: kimseler | KFRVE: inkar eden(ler) | S̃ENY: ikincisiydi | ES̃NYN: iki kişiden | ÎZ̃: iken | HME: ikisi | FY: | ELĞER: mağarada | ÎZ̃: hani | YGVL: diyordu | LṦEḪBH: arkadaşına | LE: | TḪZN: üzülme | ÎN: şüphesiz | ELLH: Allah | MANE: bizimle beraberdir | FÊNZL: (İşte o zaman) indirdi | ELLH: Allah | SKYNTH: sekinesini | ALYH: onun üzerine | VÊYD̃H: ve onu destekledi | BCNVD̃: askerlerle | LM: | TRVHE: sizin görmediğiniz | VCAL: ve kıldı | KLMT: sözünü | ELZ̃YN: kimselerin | KFRVE: inanmayan(ların) | ELSFL: alçak | VKLMT: ve sözü ise | ELLH: Allah'ın | HY: o | ELALYE: yüce olandır | VELLH: ve Allah | AZYZ: daima üstündür | ḪKYM: hüküm ve hikmet sahibidir |
Abdulbaki Gölpınarlı : Siz ona yardım etmezseniz hatırlayın o zamanı ki kâfirler, onu yurdundan çıkardıkları zaman yardım etmişti ona. O, iki kişinin ikincisiydi ancak ve hani ikisi de mağaradaydılar, arkadaşına, mahzun olma demişti, şüphe yok ki Allah, bizimle berâberdir. Şüphe yok ki Allah, ona mânevî bir kuvvet ve huzur vermişti ve onu, sizin görmediğiniz ordularla kuvvetlendirmişti ve kâfir olanların sözlerini alçaltmıştı, Allah'ın sözüyse zâten yüceydi ve Allah, her şeye üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Adem Uğur : Eğer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.
Ahmed Hulusi : Gerçekten Allâh O'na yardım etmiştir, siz O'na yardım etmeseniz de! Hani hakikat bilgisini inkâr edenler O'nu (yurdundan) çıkmak zorunda bıraktıklarında; O, ikinin ikincisi (iki kişiden biri) idi! Hani onlar (Hz. Rasûlullah ve Hz. Ebu Bekr) mağarada idiler. . . Hani arkadaşına: "Mahzun olma, muhakkak ki Allâh bizimle beraberdir (mâiyet sırrına işaret ediyordu)" diyordu. . . Allâh, sekinetini (güven duygusuyla oluşan sakinlik) O'nun üzerine inzâl etmiş ve O'nu görmediğiniz ordularla desteklemişti. Hakikat bilgisini inkâr edenlerin sözlerini süfla (en aşağı) kılmıştı. . . Allâh sözü, işte ulyadır (en üstün)! Allâh Aziyz'dir, Hakiym'dir.
Ahmet Tekin : Eğer siz Allah’ın Rasulüne yardım etmezseniz, Allah ona kesinlikle yardım eder. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin kendisini, iki kişiden biri olarak, Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den hicrete mecbur bırakmaları sırasındaki gibi yardım eder. Hani onlar mağaradayken, Muhammed, arkadaşına: 'Üzülme, Allah bizimle beraberdir' diyordu. Bunun üzerine Allah ona, emniyet, rahmet ve sükûnet indirdi. Gözlerinizle göremeyeceğiniz askerî erkân ve ordularla onu destekledi. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, küfre saplananların sözlerinin ve fikirlerinin değerini düşürerek düzenlerini altetti. Allah’ın birliği, Allah’ın dinine davet fikri, Allah’ın koyduğu düzen, işte bu daima hâkim olacaktır. Allah kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır.
Ahmet Varol : Siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, (bilin ki) inkar edenler onu iki kişinin ikincisi olarak (Mekke'den) çıkardıklarında Allah kendisine yardım etmişti. O ikisi mağarada iken arkadaşına: 'Üzülme. Allah bizimledir' diyordu. Allah da ona güven duygusu vermiş, sizin görmediğiniz askerlerle onu desteklemiş ve inkar edenlerin sözlerini alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yücedir. Allah yücedir, hakimdir.
Ali Bulaç : Siz O'na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir. Hani kâfirler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah O'na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, O'nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkâr edenlerin de kelimesini (inkâr çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah'ın kelimesi, yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ali Fikri Yavuz : Eğer siz, Peygambere yardım etmezseniz, Allah vaktiyle ona yardım ettiği gibi yine eder. Hani Mekke kâfirleri onu Mekke’den çıkardıklarında, ikinin ikincisi (Peygamberin arkadaşı Hz. Ebu Bekir) ile (Sevr dağında) mağaradaydılar. O vakit Peygamber, arkadaşına şöyle diyordu: “- Mahzun olma, zira Allah’ın yardımı bizimle beraberdir.” Nihayet Allah Peygamberin (veya Ebû Bekirin) üzerine mânevi huzurunu indirdi ve onu, görmediğiniz ordularla kuvvetlendirdi. Böylece küfredenlerin kelimesini (şirk dâvasını), en alçak etti. O, Allah’ın kelimesi tevhid ise, en yüksek!... Allah, (her şeye) galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.
Bekir Sadak : N/A
Celal Yıldırım : Eğer Ona (Muhammed'e) yardım etmezseniz, Allah Ona yardım etmiştir. Hani o küfredenler, iki kişiden biri olarak Onu (yurdundan) çıkarmışlardı da. ikisi mağarada iken arkadaşına, «Üzülme Allah bizimle beraberdir» demişti. Allah da Onun üzerine sükûnet, huzur, kalb yatışkanlığı indirmiş ve Onu görmediğiniz askerlerle desteklemişti; aynı zamanda küfredenlerin sözünü alçalttıkça alçaltmıştı. Allah sözü ise en yücedir. Allah yegâne üstündür, çok güçlüdür, (sonsuz ve sınırsız) hikmet sahibidir.
Diyanet İşleri : Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Diyanet İşleri (eski) : Ona (Muhammed'e) yardım etmezseniz, bilin ki, inkar edenler onu Mekke'den çıkardıklarında mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allah ona yardım etmişti. Arkadaşına (Ebu Bekir'e) 'Üzülme, Allah bizimledir' diyordu; Allah da ona güven vermiş, görmediğiniz askerlerle onu desteklemiş, inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Ancak Allah'ın sözü yücedir. Allah güçlüdür, hakimdir.
Diyanet Vakfi : Eğer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.
Edip Yüksel : Siz ona yardım etmezseniz, ALLAH ona yardım etmişti. (Örneğin) kafirler onu, ikinin ikincisi olarak çıkarmışlardı. Hani ikisi mağarada iken, arkadaşına, 'Üzülme, ALLAH bizimle beraberdir,' diyordu... ALLAH ona huzur ve güven indirdi; görmediğiniz ordularla destekleyerek inkarcıların sözünü alçalttı. Yüce olan, yalnızca ALLAH'ın sözüdür. ALLAH Üstündür, Bilgedir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Hani o kâfirler, onu Mekke'den çıkardıkları vakit sadece iki kişiden biri iken, ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına «Üzülme, çünkü Allah bizimledir.» diyordu. Allah onun kalbine sükûnet ve kuvvet indirmişti ve onu görmediğiniz bir orduyla desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın kelimesidir. Ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Eğer siz ona yardım etmezseniz, biliyorsunuz ya, o küfredenler onu çıkardıkları sırada mağarada bulunan ikinin biri iken Allah ona yardım etmişti ki, o, arkadaşına: «Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir!» diyordu. Bunun üzerine Allah ona manevi güç ve huzur verdi, onu görmediğiniz ordularla destekledi ve küfredenlerin kelimesini en alçak etti. Allah'ın kelimesi ise en üstün olandır. Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Eğer siz ona yardım etmezseniz biliyorsunuz â Allah ona yardım etti: o küfr edenler onu çıkardığı sıra ikinin biri iken, ikisi ğârdeler iken, ki o lâhzada arkadaşına «mahzun olma çünkü Allah bizimle beraber diyordu, derken Allah onun üzerine sekinetini indirdi. Onu da görmediğiniz ordularla te'yid buyurdu da öyle yaptı ki o küfredenlerin kelimesini en alçak etti, Allahın kelimesi ise en yüksek o, öyle ya Allah bir azîz hakîmdir
Fizilal-il Kuran : Peygamber'e yardım etmezseniz, biliniz ki, kâfirler O'nu Mekke'den çıkardıklarında iki kişiden biri olarak mağaradayken Allah O'na yardım etmişti. Hani O arkadaşına «Üzülme, Allah bizimle beraberdir» diyordu. Allah O'nun kalbine güven duygusu indirmiş, kendisini göremediğiniz askerler ile desteklemiş, böylece kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın sözüdür. Allah üstün iradelidir ve her yaptığı yerindedir.
Gültekin Onan : Siz O'na (peygambere) yardım etmezseniz Tanrı O'na yardım etmiştir. Hani küfredenler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Tanrı bizimle beraberdir." Böylece Tanrı O'na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, O'nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, küfredenlerin de davasını / çağrısını alçaltmıştı. Oysa Tanrı'nın kelimesi yüce olandır. Tanrı üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Hakkı Yılmaz : "Eğer siz, Elçi'ye yardım etmezseniz, bilin ki Allah O'na kesinlikle yardım etmiştir. Hani o kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş kişiler, o'nu ikinin ikincisi olarak çıkarmışlardı. Hani ikisi mağarada idiler. Hani O, arkadaşına “Üzülme, şüphesiz Allah bizimle beraberdir” diyordu. Bunun üzerine Allah, O'nun üzerine kalbi teskin eden güven ve yatışma duygularını/morallerini içlerine koymuş, O'nu sizin görmediğiniz askerlerle güçlendirmiş ve kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kişilerin sözünü en alçak yapmıştı. Allah'ın kelimesi de en yücenin ta kendisidir. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. "
Hasan Basri Çantay : Eğer siz ona (Resulüme) yardım etmezseniz (hatırlayın o demleri ki) kâfirler onu (Mekkeden) çıkardıkları (hicretine sebeb oldukları) zaman bizzat Allah ona yardım etmişdi. (Yine de O, nusretini esirgemez. O demler öyle demlerdi ki Resûlüllâh ancak) ikinin ikincisinden ibâretdi (Hakdan başka mededkâr! yokdu. O zaman onlar («Sevr» dağının tepesindeki) mağaradaydılar. Peygamber, o vakit arkadaşına (Ebû Bekir-is Sıddıyka): «Tasalanma. Allah, hiç şübhe yok, bizimle beraberdir» diyordu. Allah o (arkadaşı) nın üzerine (kalbine) sekînetini (kuvve-i ma'neviyyesini) indirmiş, onu (Habîbini) görmediğiniz (ma'nevî) ordularla te'yîd etmiş, kâfirlerin kelimesini (küfürlerini) alçaltmışdı. Allahın kelimesi (tevhîd kelimesi) ise, o çok yücedir. Allah mutlak gaalibdir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidir.
Hayrat Neşriyat : Eğer ona (Muhammed’e) yardım etmezseniz o takdirde (bilin ki), muhakkak o inkâr edenler, (Ebû Bekir’le berâber) iki kişiden biri olarak onu (Mekke’den) çıkardıklarında Allah ona yardım etmişti. O zaman o ikisi mağaradaydılar da hani arkadaşına: 'Üzülme, şübhesiz ki Allah bizimle berâberdir!' diyordu. Artık Allah, ona sekînetini (kalblerine sükûnet ve huzur veren rahmetini) indirmiş, sizin görmediğiniz ordularla da ona (Resûlüne)kuvvet vermiş ve inkâr edenlerin sözünü (küfür da'vâlarını) en alçak kılmıştı. En yüce olan, ancak Allah’ın sözüdür. Çünki Allah, Azîz (kudreti herşeye üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
İbni Kesir : Eğer siz ona yardım etmezseniz; doğrusu Allah, ona yardım etmişti. Hani kafirler onu çıkarmışlardı da, o ikinin ikinicisydi. Hani onlar mağarada idiler ve hani o, arkadaşına; üzülme, Allah bizimledir, diyordu. Bunun üzerine Allah, ona sekinetini indirmişti, onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti. Ve küfretmiş olanların sözünü alçaltmıştı. Allah'ın kelimesi ise en yüce olandır. Allah; Aziz'dir, Hakim'dir.
İskender Evrenosoğlu : O'na sizin yardım etmeniz dışında (etmediğinizde) o zaman Allah, O'na (Resûl'e) yardım etmişti. Kâfir olanlar, O'nu (Mekke'den) çıkardığı (çıkmaya mecbur ettikleri) zaman iki (kişi)nin ikincisi idi. İkisi mağarada iken arkadaşına şöyle demişti: “Mahzun olma! Muhakkak ki; Allah, bizimle beraber.” O zaman Allah, O'nun üzerine sekînetini indirdi.Ve O'nu göremediğiniz bir ordu ile destekledi. Kâfirlerin sözünü sufli kıldı. Ve Allah'ın sözü; O, çok yücedir. Ve Allah; Azîz'dir (üstündür), Hakîm'dir (hüküm sahibi ve hikmet sahibidir).
Muhammed Esed : Eğer siz Elçiye yardım etmezseniz, o zaman (bilin ki) ona (yine) Allah (yardım edecektir, tıpkı,) o hakkı inkara şartlanmış olan kimseler onu yurdundan sürüp çıkardıkları zaman yardım etti(ği gibi); (ki o gün) (o yalnızca) iki kişiden biriydi: ve bu iki kişi (saklandıkları) mağaradayken Elçi arkadaşına: "Üzülme" dedi, "Allah bizimle beraberdir". Ve derken Allah ona katından bir sükunet/bir güven duygusu bahşetti, onu sizin göremeyeceğiniz güçlerle destekledi ve (böylece,) hakkı inkara şartlanmış olanların davasını bütünüyle yere düşürdü, Allahın davası ise (böylece her zamanki gibi) üstün ve yüce kaldı: çünkü Allah, kudretçe en üstün, hüküm ve hikmetçe en uludur.
Ömer Nasuhi Bilmen : Eğer siz O'na yardım etmezseniz muhakkak ki, Allah Teâlâ O'na yardım etmiştir. O zaman ki, kâfirler O'nu çıkarmışlardı. O ikinin biri bulunuyordu. O ikisi mağarada bulundukları sıra, o vakitte ki, refikine diyordu: «Mahzun olma, şüphe yok ki Allah Teâlâ bizimle beraberdir.» Artık Allah Teâlâ O'nun üzerine sekîneti indirdi ve bunu da görmediğiniz askerlerle teyid buyurdu ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah Teâlâ'nın kelimesi ise, o en yüksektir. Ve Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir.
Ömer Öngüt : Eğer siz ona yardım etmezseniz, doğrusu Allah ona yardım etmişti. Hani kâfirler onu çıkarmışlardı da, o ikinin ikincisiydi. Hani onlar mağarada idiler ve o arkadaşına: “Üzülme! Allah bizimledir. ” diyordu. Allah da onun üzerine sekinetini (emniyetini) indirmişti ve onu sizin görmediğiniz askerlerle desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçalttıkça alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yüce olandır. Allah Azîz'dir, hikmet sahibidir.
Şaban Piriş : O’na yardım etmezseniz, bilin ki kafirler O’nu Mekke’den çıkardıklarında mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allah O’na yardım etmişti. Arkadaşına: -Üzülme, Allah bizimle beraberdir, diyordu. Allah, O’na güven vermiş ve O’nu görmediğiniz askerlerle desteklemiştir. Kafirlerin sözünü alçaltmıştır. Allah sözü en yücedir. Allah güçlüdür, hakimdir.
Suat Yıldırım : Eğer Siz Peygambere yardımcı olmazsanız, Allah vaktiyle ona yardım ettiği gibi yine yardım eder. Hani kâfirler onu Mekke’den çıkardıklarında, iki kişiden biri olarak mağarada iken arkadaşına: "Hiç tasalanma, zira Allah bizimle beraberdir." diyordu. Derken Allah onun üzerine sekinetini, huzur ve güven duygusunu indirdi ve onu, görmediğiniz ordularla destekledi. Kâfirlerin dâvasını alçalttı. Allah’ın dini ise zaten yücedir. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
Süleyman Ateş : Eğer siz o(Hak elçisi)ne yardım etmezseniz, iyi bilin ki, Allâh ona yardım etmişti: Hani yalnız iki kişiden biri olduğu halde, inkâr edenler kendisini (Mekke'den) çıkardıkları sırada ikisi mağarada iken arkadaşına "Üzülme, Allâh bizimle beraberdir!" diyordu. (İşte o zaman) Allâh (ona yardım etti) onun üzerine sekine(huzûr ve güven duygu)sunu indirdi ve onu, sizin görmediğiniz askerlerle destekledi; inanmayanların sözünü alçattı. Yüce olan, yalnız Allâh'ın sözüdür. Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Tefhim-ul Kuran : Siz ona (peygambere) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmiştir. Hani kâfirler ikiden biri olarak onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: «Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir.» Böylece Allah ona 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, küfre sapanların da kelimesini (küfür çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah'ın kelimesi ise, yüce olandır. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ümit Şimşek : Siz Peygambere yardım etmeseniz de, inkâr edenler onu yurdundan çıkardıklarında Allah ona yardım etmiştir. O vakit iki kişiden biri olarak mağaradayken, o, arkadaşına 'Üzülme, Allah bizimle' diyordu. Nitekim Allah ona güven ve rahmetini indirdi, sizin görmediğiniz ordularla onu destekledi ve kâfirlerin dâvâsını alçalttı. Çünkü yüce olan dâvâ ancak Allah'ın dâvâsıdır; Allah ise herşeyin mutlak galibi ve sonsuz hikmet sahibidir.
Yaşar Nuri Öztürk : Eğer siz ona yardım etmezseniz bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani küfredenler onu iki kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada bulundukları bir sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Tasalanma, Allah bizimle." Bunun üzerine Allah ona sükûnet indirmiş ve kendisini sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil kılıp alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}