» 8 / Enfâl  Suresi:

Kuran Sırası: 8
İniş Sırası: 88

Kırık Meal (Arapça) Meali
|يَسْأَلُونَكَ: sana sorarlar | عَنِ: -den | الْأَنْفَالِ: ganimetler- | قُلِ: de ki | الْأَنْفَالُ: ganimetler | لِلَّهِ: Allah'ındır | وَالرَّسُولِ: ve Elçi(si)nindir | فَاتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | وَأَصْلِحُوا: ve düzeltin | ذَاتَ: hali | بَيْنِكُمْ: aranızdaki | وَأَطِيعُوا: ita'at edin | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Elçisine | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: siz (gerçekten) iseniz | مُؤْمِنِينَ: inananlar | (8:1)
|إِنَّمَا: gerçekten | الْمُؤْمِنُونَ: Mü'minler | الَّذِينَ: o kimselerdir ki | إِذَا: zaman | ذُكِرَ: anıldığı | اللَّهُ: Allah | وَجِلَتْ: ürperir | قُلُوبُهُمْ: yürekleri | وَإِذَا: ve zaman | تُلِيَتْ: okunduğu | عَلَيْهِمْ: kendilerine | ايَاتُهُ: O'nun ayetleri | زَادَتْهُمْ: artırır | إِيمَانًا: imanlarını | وَعَلَىٰ: ve | رَبِّهِمْ: Rablerine | يَتَوَكَّلُونَ: tevekkül ederler | (8:2)
|الَّذِينَ: o kimseler | يُقِيمُونَ: doğrulurlar | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe | وَمِمَّا: ve -şeylerden | رَزَقْنَاهُمْ: rızıklandırdığımız- | يُنْفِقُونَ: harcayanlar | (8:3)
|أُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlardır | الْمُؤْمِنُونَ: mü'minler/doğrulaşmışlar/eminler | حَقًّا: gerçek | لَهُمْ: onlara vardır | دَرَجَاتٌ: dereceler | عِنْدَ: katında | رَبِّهِمْ: Rablerinin | وَمَغْفِرَةٌ: ve bağışlanma | وَرِزْقٌ: ve rızık | كَرِيمٌ: tükenmez | (8:4)
|كَمَا: gibi | أَخْرَجَكَ: seni çıkardığı | رَبُّكَ: Rabbinin | مِنْ: -den/dan | بَيْتِكَ: Yapı'n | بِالْحَقِّ: gerçek'le | وَإِنَّ: ve Kİ | فَرِيقًا: bir kısmı | مِنَ: -den | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minler- | لَكَارِهُونَ: bundan hoşlanmıyordu | (8:5)
|يُجَادِلُونَكَ: seninle tartışıyorlardı | فِي: dair | الْحَقِّ: hakka | بَعْدَمَا: sonra | تَبَيَّنَ: ortaya çıktıktan | كَأَنَّمَا: gibi | يُسَاقُونَ: sürülüyorlarmış | إِلَى: | الْمَوْتِ: ölüme | وَهُمْ: ve onlar | يَنْظُرُونَ: gözleri göre göre | (8:6)
|وَإِذْ: o zaman | يَعِدُكُمُ: size va'dediyordu | اللَّهُ: Allah | إِحْدَى: birinin | الطَّائِفَتَيْنِ: iki topluluktan | أَنَّهَا: muhakkak | لَكُمْ: sizin olduğunu | وَتَوَدُّونَ: siz de istiyordunuz | أَنَّ: gerçekten | غَيْرَ: | ذَاتِ: hali | الشَّوْكَةِ: kuvvetsiz olanın | تَكُونُ: olmasını | لَكُمْ: sizin | وَيُرِيدُ: oysa istiyordu | اللَّهُ: Allah | أَنْ: | يُحِقَّ: gerçekleştirmek | الْحَقَّ: hakkı | بِكَلِمَاتِهِ: sözleriyle | وَيَقْطَعَ: ve kesmek | دَابِرَ: ardını | الْكَافِرِينَ: kafirlerin | (8:7)
|لِيُحِقَّ: ta ki gerçekleştirsin | الْحَقَّ: hakkı | وَيُبْطِلَ: ve ortadan kaldırsın | الْبَاطِلَ: batılı | وَلَوْ: şayet | كَرِهَ: istemese (bile) | الْمُجْرِمُونَ: suçlular | (8:8)
|إِذْ: hani | تَسْتَغِيثُونَ: siz yardım istiyordunuz | رَبَّكُمْ: Rabbinizden | فَاسْتَجَابَ: karşılık vermişti | لَكُمْ: size | أَنِّي: şüphesiz ben | مُمِدُّكُمْ: size yardım edeceğim | بِأَلْفٍ: bin | مِنَ: ile | الْمَلَائِكَةِ: melekler | مُرْدِفِينَ: birbiri ardınca | (8:9)
|وَمَا: ve | جَعَلَهُ: bunu yapmadı | اللَّهُ: Allah | إِلَّا: ancak (yaptı) | بُشْرَىٰ: müjde olsun diye | وَلِتَطْمَئِنَّ: ve yatışsın diye | بِهِ: bununla | قُلُوبُكُمْ: kalbiniz | وَمَا: ve yoktur | النَّصْرُ: yardım | إِلَّا: başkaca | مِنْ: | عِنْدِ: katından | اللَّهِ: Allah | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | عَزِيزٌ: daima üstün | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (8:10)
|إِذْ: O zaman | يُغَشِّيكُمُ: sizi bürüyordu | النُّعَاسَ: hafif bir uyku | أَمَنَةً: bir güven olmak üzere | مِنْهُ: O'ndan (Allah'tan) | وَيُنَزِّلُ: ve indiriyordu | عَلَيْكُمْ: üzerinize | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | مَاءً: bir su | لِيُطَهِّرَكُمْ: sizi temizlemek için | بِهِ: onunla | وَيُذْهِبَ: ve gidermek için | عَنْكُمْ: sizden | رِجْزَ: pisliğini | الشَّيْطَانِ: şeytanın | وَلِيَرْبِطَ: ve (birbirine) bağlamak için | عَلَىٰ: üzerini | قُلُوبِكُمْ: kalblerinizin | وَيُثَبِّتَ: ve pekiştirmek için | بِهِ: onunla | الْأَقْدَامَ: ayakları(nızı) | (8:11)
|إِذْ: hani | يُوحِي: vahyediyordu | رَبُّكَ: Rabbin | إِلَى: | الْمَلَائِكَةِ: meleklere | أَنِّي: şüphesiz ben | مَعَكُمْ: sizinle beraberim | فَثَبِّتُوا: siz pekiştirin | الَّذِينَ: kimseleri | امَنُوا: inananları | سَأُلْقِي: ben salacağım | فِي: içine | قُلُوبِ: yüreklerine | الَّذِينَ: kimselerin | كَفَرُوا: inkar edenlerin | الرُّعْبَ: korku | فَاضْرِبُوا: vurun | فَوْقَ: üstüne | الْأَعْنَاقِ: boyunların(ın) | وَاضْرِبُوا: ve vurun | مِنْهُمْ: onların | كُلَّ: her | بَنَانٍ: parmağına | (8:12)
|ذَٰلِكَ: böyle (olacak) | بِأَنَّهُمْ: çünkü onlar | شَاقُّوا: karşı geldiler | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Elçisine | وَمَنْ: kim | يُشَاقِقِ: karşı gelirse | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Elçisine | فَإِنَّ: muhakkak ki | اللَّهَ: Allah'ın | شَدِيدُ: çetin olur | الْعِقَابِ: cezası | (8:13)
|ذَٰلِكُمْ: işte siz | فَذُوقُوهُ: şimdi tadın onu | وَأَنَّ: ve şüphesiz | لِلْكَافِرِينَ: kafirler için vardır | عَذَابَ: azabı | النَّارِ: ateş | (8:14)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | إِذَا: ne zaman ki | لَقِيتُمُ: karşılaşırsanız | الَّذِينَ: kimselerle | كَفَرُوا: inkar edenlerle | زَحْفًا: toplu halde | فَلَا: asla | تُوَلُّوهُمُ: onlara döndürmeyin | الْأَدْبَارَ: arkalar(ınız)ı | (8:15)
|وَمَنْ: ve kim | يُوَلِّهِمْ: döner(kaçar)sa | يَوْمَئِذٍ: o gün | دُبُرَهُ: arkasını | إِلَّا: dışında | مُتَحَرِّفًا: bir tarafa çekilmek | لِقِتَالٍ: savaşmak için | أَوْ: ya da | مُتَحَيِّزًا: katılmak | إِلَىٰ: | فِئَةٍ: (başka) bir birliğe | فَقَدْ: muhakkak | بَاءَ: uğrar | بِغَضَبٍ: bir gazaba | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | وَمَأْوَاهُ: ve onun yeri | جَهَنَّمُ: cehennemdir | وَبِئْسَ: ve o ne kötü | الْمَصِيرُ: varılacak bir yerdir | (8:16)
|فَلَمْ: | تَقْتُلُوهُمْ: onları siz öldürmediniz | وَلَٰكِنَّ: fakat | اللَّهَ: Allah | قَتَلَهُمْ: onları öldürdü | وَمَا: | رَمَيْتَ: sen atmadın | إِذْ: zaman | رَمَيْتَ: attığın | وَلَٰكِنَّ: fakat | اللَّهَ: Allah | رَمَىٰ: attı | وَلِيُبْلِيَ: sınamak için | الْمُؤْمِنِينَ: Mü'minleri | مِنْهُ: kendinden | بَلَاءً: bir imtihanla | حَسَنًا: güzel | إِنَّ: doğrusu | اللَّهَ: Allah | سَمِيعٌ: işitendir | عَلِيمٌ: bilendir | (8:17)
|ذَٰلِكُمْ: işte size böyle yaptı | وَأَنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | مُوهِنُ: zayıflatır | كَيْدِ: tuzağını | الْكَافِرِينَ: kafirlerin | (8:18)
|إِنْ: eğer | تَسْتَفْتِحُوا: fetih istiyorsanız | فَقَدْ: işte | جَاءَكُمُ: size geldi | الْفَتْحُ: fetih | وَإِنْ: eğer | تَنْتَهُوا: vazgeçerseniz | فَهُوَ: bu | خَيْرٌ: iyidir | لَكُمْ: sizin için | وَإِنْ: ama yine | تَعُودُوا: dönerseniz | نَعُدْ: biz de döneriz | وَلَنْ: | تُغْنِيَ: sağlayamaz | عَنْكُمْ: size | فِئَتُكُمْ: topluluğunuz | شَيْئًا: hiçbir şey (yarar) | وَلَوْ: şayet | كَثُرَتْ: çok da olsa | وَأَنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | مَعَ: beraberdir | الْمُؤْمِنِينَ: inananlarla | (8:19)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | أَطِيعُوا: ita'at edin | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Elçisine | وَلَا: ve asla | تَوَلَّوْا: dönmeyin | عَنْهُ: ondan | وَأَنْتُمْ: ve siz | تَسْمَعُونَ: işittiğiniz halde | (8:20)
|وَلَا: ve asla | تَكُونُوا: olmayın | كَالَّذِينَ: gibi | قَالُوا: diyenler | سَمِعْنَا: işittik | وَهُمْ: ve onlar | لَا: | يَسْمَعُونَ: işitmedikleri halde | (8:21)
|إِنَّ: şüphesiz | شَرَّ: en kötüsü | الدَّوَابِّ: canlıların | عِنْدَ: katında | اللَّهِ: Allah | الصُّمُّ: sağırlar | الْبُكْمُ: ve dilsizlerdir | الَّذِينَ: onlar ki | لَا: | يَعْقِلُونَ: düşünmezler | (8:22)
|وَلَوْ: şayet | عَلِمَ: bilseydi | اللَّهُ: Allah | فِيهِمْ: onlarda vardır | خَيْرًا: bir iyilik | لَأَسْمَعَهُمْ: elbette onlara işittirirdi | وَلَوْ: şayet | أَسْمَعَهُمْ: onlara işittirseydi de | لَتَوَلَّوْا: yine dönerlerdi | وَهُمْ: onlar | مُعْرِضُونَ: aldırmayarak | (8:23)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | اسْتَجِيبُوا: çağrısına koşun | لِلَّهِ: Allah'ın | وَلِلرَّسُولِ: ve Elçisinin | إِذَا: zaman | دَعَاكُمْ: sizi çağırdığı | لِمَا: şeylere | يُحْيِيكُمْ: sizi yaşatacak | وَاعْلَمُوا: ve bilin ki | أَنَّ: muhakkak | اللَّهَ: Allah | يَحُولُ: girer | بَيْنَ: arasına | الْمَرْءِ: kişi ile | وَقَلْبِهِ: onun kalbi | وَأَنَّهُ: ve siz | إِلَيْهِ: O'nun huzuruna | تُحْشَرُونَ: toplanacaksınız | (8:24)
|وَاتَّقُوا: sakının | فِتْنَةً: fitneden | لَا: | تُصِيبَنَّ: erişmekle kalmaz | الَّذِينَ: kimselere | ظَلَمُوا: haksızlık edenlere | مِنْكُمْ: aranızdan | خَاصَّةً: yalnızca | وَاعْلَمُوا: bilin ki | أَنَّ: muhakkak | اللَّهَ: Allah'ın | شَدِيدُ: çetindir | الْعِقَابِ: azabı | (8:25)
|وَاذْكُرُوا: düşünün ki | إِذْ: bir zaman | أَنْتُمْ: siz | قَلِيلٌ: az idiniz | مُسْتَضْعَفُونَ: hırpalanıyordunuz | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | تَخَافُونَ: korkuyordunuz | أَنْ: | يَتَخَطَّفَكُمُ: sizi kapıp götürmesinden | النَّاسُ: insanların | فَاوَاكُمْ: (Allah) sizi barındırdı | وَأَيَّدَكُمْ: ve sizi destekledi | بِنَصْرِهِ: yardımıyle | وَرَزَقَكُمْ: ve sizi besledi | مِنَ: | الطَّيِّبَاتِ: güzel şeylerle | لَعَلَّكُمْ: belki | تَشْكُرُونَ: şükredersiniz | (8:26)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تَخُونُوا: hiyanet etmeyin | اللَّهَ: Allah'a | وَالرَّسُولَ: ve Elçisine | وَتَخُونُوا: hiyanet ederek | أَمَانَاتِكُمْ: emanetlerinize | وَأَنْتُمْ: ve siz | تَعْلَمُونَ: bildiğiniz halde | (8:27)
|وَاعْلَمُوا: ve bilin ki | أَنَّمَا: şüphesiz | أَمْوَالُكُمْ: mallarınız | وَأَوْلَادُكُمْ: ve çocuklarınız | فِتْنَةٌ: birer fitne(sınav)dır | وَأَنَّ: ve süphesiz | اللَّهَ: Allah('a gelince) | عِنْدَهُ: o'nun yanındadır | أَجْرٌ: mükafat | عَظِيمٌ: büyük | (8:28)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | إِنْ: eğer | تَتَّقُوا: korkarsanız | اللَّهَ: Allah'tan | يَجْعَلْ: O verir | لَكُمْ: size | فُرْقَانًا: iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış | وَيُكَفِّرْ: ve örter | عَنْكُمْ: sizin | سَيِّئَاتِكُمْ: kötülüklerinizi | وَيَغْفِرْ: ve bağışlar | لَكُمْ: sizi | وَاللَّهُ: Allah | ذُو: sahibidir | الْفَضْلِ: lutuf | الْعَظِيمِ: büyük | (8:29)
|وَإِذْ: ve hani | يَمْكُرُ: tuzak kuruyorlardı | بِكَ: sana | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar edenler | لِيُثْبِتُوكَ: seni tutup bağlamaları için | أَوْ: veya | يَقْتُلُوكَ: öldürmeleri için | أَوْ: ya da | يُخْرِجُوكَ: sürmeleri için | وَيَمْكُرُونَ: onlar tuzak kurarlarken | وَيَمْكُرُ: tuzak kuruyordu | اللَّهُ: Allah da | وَاللَّهُ: Allah | خَيْرُ: en iyisidir | الْمَاكِرِينَ: tuzak kuranların | (8:30)
|وَإِذَا: zaman | تُتْلَىٰ: okunduğu | عَلَيْهِمْ: onlara | ايَاتُنَا: ayetlerimiz | قَالُوا: dediler | قَدْ: muhakkak | سَمِعْنَا: İşittik | لَوْ: şayet | نَشَاءُ: istesek | لَقُلْنَا: biz de söyleriz | مِثْلَ: gibisini | هَٰذَا: bunun | إِنْ: | هَٰذَا: bu | إِلَّا: ancak | أَسَاطِيرُ: masallarındandır | الْأَوَّلِينَ: evvelkilerin | (8:31)
|وَإِذْ: ve hani | قَالُوا: demişlerdi | اللَّهُمَّ: Allah'ım | إِنْ: eğer | كَانَ: ise | هَٰذَا: bu | هُوَ: (kişi) | الْحَقَّ: bir gerçek | مِنْ: | عِنْدِكَ: senin yanından gelmiş | فَأَمْطِرْ: yağdır | عَلَيْنَا: başımıza | حِجَارَةً: taş | مِنَ: | السَّمَاءِ: gökten | أَوِ: yahut | ائْتِنَا: bize getir | بِعَذَابٍ: bir azab | أَلِيمٍ: acıklı | (8:32)
|وَمَا: oysa | كَانَ: değildi | اللَّهُ: Allah | لِيُعَذِّبَهُمْ: onlara azab edecek | وَأَنْتَ: ve sen | فِيهِمْ: onların içinde bulundukça | وَمَا: ve | كَانَ: değildi | اللَّهُ: Allah | مُعَذِّبَهُمْ: onlara azab edecek | وَهُمْ: ve onlar | يَسْتَغْفِرُونَ: istiğfar ederlerken | (8:33)
|وَمَا: neden | لَهُمْ: onlara | أَلَّا: | يُعَذِّبَهُمُ: azabetmesin? | اللَّهُ: Allah | وَهُمْ: onlar | يَصُدُّونَ: geri çevirdikleri | عَنِ: | الْمَسْجِدِ: Mescid-i | الْحَرَامِ: haramdan | وَمَا: ve | كَانُوا: olmadıkları halde | أَوْلِيَاءَهُ: onun velisi | إِنْ: | أَوْلِيَاؤُهُ: onun velileri | إِلَّا: sadece | الْمُتَّقُونَ: korunanlardır | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَهُمْ: çokları | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (8:34)
|وَمَا: ve şey | كَانَ: olan | صَلَاتُهُمْ: SaLât'leri / Destekleri | عِنْدَ: katında | الْبَيْتِ: Beyt(ullah) | إِلَّا: başka | مُكَاءً: ıslık çalmadan | وَتَصْدِيَةً: ve el çırpmadan | فَذُوقُوا: O halde tadın | الْعَذَابَ: azabı | بِمَا: dolayı | كُنْتُمْ: olmanızdan | تَكْفُرُونَ: inkar ediyor(lar) | (8:35)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | يُنْفِقُونَ: harcarlar | أَمْوَالَهُمْ: mallarını | لِيَصُدُّوا: engel olmak için | عَنْ: | سَبِيلِ: yoluna | اللَّهِ: Allah | فَسَيُنْفِقُونَهَا: ve harcayacaklar | ثُمَّ: sonra (bu) | تَكُونُ: olacak | عَلَيْهِمْ: kendilerine | حَسْرَةً: dert | ثُمَّ: nihayet | يُغْلَبُونَ: yenilecekler | وَالَّذِينَ: ve kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | إِلَىٰ: | جَهَنَّمَ: cehenneme | يُحْشَرُونَ: sürüleceklerdir | (8:36)
|لِيَمِيزَ: ayıklasın diye | اللَّهُ: Allah | الْخَبِيثَ: murdarı | مِنَ: | الطَّيِّبِ: temizden | وَيَجْعَلَ: ve koyup | الْخَبِيثَ: bütün murdarları | بَعْضَهُ: birini | عَلَىٰ: üzerine | بَعْضٍ: diğerinin | فَيَرْكُمَهُ: yığsın da | جَمِيعًا: hepsini | فَيَجْعَلَهُ: atsın | فِي: | جَهَنَّمَ: cehenneme | أُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlardır | الْخَاسِرُونَ: ziyana uğrayanlar | (8:37)
|قُلْ: söyle | لِلَّذِينَ: kimselere | كَفَرُوا: inkar eden(lere) | إِنْ: eğer | يَنْتَهُوا: vazgeçerlerse | يُغْفَرْ: bağışlanır | لَهُمْ: kendilerine | مَا: olanlar | قَدْ: | سَلَفَ: geçmiştekiler | وَإِنْ: yok yine | يَعُودُوا: dönerlerse | فَقَدْ: elbette | مَضَتْ: geçerlidir | سُنَّتُ: kanunu | الْأَوَّلِينَ: öncekilerin | (8:38)
|وَقَاتِلُوهُمْ: ve onlarla savaşın | حَتَّىٰ: kadar | لَا: | تَكُونَ: kalmayıncaya | فِتْنَةٌ: fitne | وَيَكُونَ: ve oluncaya (kadar) | الدِّينُ: din | كُلُّهُ: tamamen | لِلَّهِ: Allah'ın | فَإِنِ: eğer | انْتَهَوْا: son verirlerse | فَإِنَّ: muhakkak ki | اللَّهَ: Allah | بِمَا: ne | يَعْمَلُونَ: yaptıklarını | بَصِيرٌ: görmektedir | (8:39)
|وَإِنْ: eğer | تَوَلَّوْا: dönerlerse | فَاعْلَمُوا: bilin ki | أَنَّ: muhakkak | اللَّهَ: Allah | مَوْلَاكُمْ: sizin sahibinizdir | نِعْمَ: O, ne güzel | الْمَوْلَىٰ: sahip | وَنِعْمَ: ve ne güzel | النَّصِيرُ: yardımcıdır | (8:40)
|وَاعْلَمُوا: bilin ki | أَنَّمَا: | غَنِمْتُمْ: aldığınız ganimetlerin | مِنْ: | شَيْءٍ: herbirinin | فَأَنَّ: muhakkak | لِلَّهِ: Allah'a aittir | خُمُسَهُ: beşte biri | وَلِلرَّسُولِ: ve Elçisine | وَلِذِي: | الْقُرْبَىٰ: ve akrabalara | وَالْيَتَامَىٰ: ve yetimlere | وَالْمَسَاكِينِ: ve yoksullara | وَابْنِ: | السَّبِيلِ: ve yolcu(lar)a | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | امَنْتُمْ: inanmış | بِاللَّهِ: Allah'a | وَمَا: ve | أَنْزَلْنَا: indirdiğimize | عَلَىٰ: | عَبْدِنَا: kulumuza | يَوْمَ: gününde | الْفُرْقَانِ: ayrılma | يَوْمَ: günde | الْتَقَى: karşılaştığı | الْجَمْعَانِ: o iki topluluğun | وَاللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | قَدِيرٌ: kadirdir | (8:41)
|إِذْ: o vakit | أَنْتُمْ: siz | بِالْعُدْوَةِ: vadinin | الدُّنْيَا: yakın kenarında idiniz | وَهُمْ: ve onlar da | بِالْعُدْوَةِ: vadinin | الْقُصْوَىٰ: uzak kenarında idiler | وَالرَّكْبُ: ve kervan da | أَسْفَلَ: daha aşağıda idi | مِنْكُمْ: sizden | وَلَوْ: ve eğer | تَوَاعَدْتُمْ: sözleşmiş olsaydınız dahi | لَاخْتَلَفْتُمْ: buluşamazdınız | فِي: | الْمِيعَادِ: sözleştiğiniz vakitte | وَلَٰكِنْ: fakat bu | لِيَقْضِيَ: yerine getirmesi içindir | اللَّهُ: Allah'ın | أَمْرًا: bir işi | كَانَ: | مَفْعُولًا: yapılması gereken | لِيَهْلِكَ: helak olsun diye | مَنْ: kimse | هَلَكَ: helak olan | عَنْ: | بَيِّنَةٍ: açık delille | وَيَحْيَىٰ: ve yaşasın diye | مَنْ: kimse (de) | حَيَّ: yaşayan | عَنْ: | بَيِّنَةٍ: açık delille | وَإِنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | لَسَمِيعٌ: işitendir | عَلِيمٌ: bilendir | (8:42)
|إِذْ: hani | يُرِيكَهُمُ: sana onları gösteriyordu | اللَّهُ: Allah | فِي: | مَنَامِكَ: uykunda | قَلِيلًا: az | وَلَوْ: ve eğer | أَرَاكَهُمْ: sana onları gösterseydi | كَثِيرًا: çok | لَفَشِلْتُمْ: çekinirdiniz | وَلَتَنَازَعْتُمْ: ve çekişirdiniz | فِي: | الْأَمْرِ: (savaş) iş(in)de | وَلَٰكِنَّ: fakat | اللَّهَ: Allah | سَلَّمَ: kurtardı | إِنَّهُ: doğrusu O | عَلِيمٌ: bilir | بِذَاتِ: özünü | الصُّدُورِ: göğüslerin | (8:43)
|وَإِذْ: ta ki | يُرِيكُمُوهُمْ: onları gösteriyor | إِذِ: zaman | الْتَقَيْتُمْ: karşılaştığınız | فِي: | أَعْيُنِكُمْ: sizin gözlerinize | قَلِيلًا: az | وَيُقَلِّلُكُمْ: ve sizi de azaltıyordu | فِي: | أَعْيُنِهِمْ: onların gözlerinde | لِيَقْضِيَ: yerine getirmesi için | اللَّهُ: Allah'ın | أَمْرًا: bir işi | كَانَ: | مَفْعُولًا: yapılması gereken | وَإِلَى: ve | اللَّهِ: Allah'a | تُرْجَعُ: döndürülecektir | الْأُمُورُ: (bütün) işler | (8:44)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | إِذَا: zaman | لَقِيتُمْ: karşılaştığınız | فِئَةً: bir toplulukla | فَاثْبُتُوا: sebat edin | وَاذْكُرُوا: ve anın | اللَّهَ: Allah'ı | كَثِيرًا: çok | لَعَلَّكُمْ: belki | تُفْلِحُونَ: başarıya erişirsiniz | (8:45)
|وَأَطِيعُوا: ve ita'at edin | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Elçisine | وَلَا: | تَنَازَعُوا: birbirinizle çekişmeyin | فَتَفْشَلُوا: yoksa korkuya kapılırsınız da | وَتَذْهَبَ: ve gider | رِيحُكُمْ: gücünüz (devletiniz) | وَاصْبِرُوا: ve sabredin | إِنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | مَعَ: beraberdir | الصَّابِرِينَ: sabredenlerle | (8:46)
|وَلَا: | تَكُونُوا: olmayın | كَالَّذِينَ: gibi | خَرَجُوا: çıkan | مِنْ: -ndan | دِيَارِهِمْ: yurtları- | بَطَرًا: çalım satarak | وَرِئَاءَ: ve gösteriş yaparak | النَّاسِ: insanlara | وَيَصُدُّونَ: ve men'edenler | عَنْ: -ndan | سَبِيلِ: yolu- | اللَّهِ: Allah | وَاللَّهُ: ve Allah | بِمَا: | يَعْمَلُونَ: onların bütün yaptıklarını | مُحِيطٌ: kuşatmıştı | (8:47)
|وَإِذْ: O zaman | زَيَّنَ: süslemiş | لَهُمُ: onlara | الشَّيْطَانُ: şeytan | أَعْمَالَهُمْ: yaptıkları işi | وَقَالَ: ve demişti | لَا: yoktur | غَالِبَ: yenecek kimse | لَكُمُ: sizi | الْيَوْمَ: bugün | مِنَ: -dan | النَّاسِ: insanlar- | وَإِنِّي: ve elbette ben | جَارٌ: yanınızdayım | لَكُمْ: sizin | فَلَمَّا: fakat ne zaman | تَرَاءَتِ: birbirini görünce | الْفِئَتَانِ: iki topluluk | نَكَصَ: (geriye) dönüp | عَلَىٰ: üzerine | عَقِبَيْهِ: iki ökçesi | وَقَالَ: ve dedi ki | إِنِّي: elbette ben | بَرِيءٌ: uzağım | مِنْكُمْ: sizden | إِنِّي: elbette ben | أَرَىٰ: görüyorum | مَا: şeyleri | لَا: | تَرَوْنَ: sizin görmediğinizi | إِنِّي: elbette ben | أَخَافُ: korkarım | اللَّهَ: Allah'tan | وَاللَّهُ: zira Allah'ın | شَدِيدُ: çetindir | الْعِقَابِ: cezası | (8:48)
|إِذْ: o vakit | يَقُولُ: diyorlardı | الْمُنَافِقُونَ: Münafıklar | وَالَّذِينَ: ve kimseler | فِي: bulunan | قُلُوبِهِمْ: kalblerinde | مَرَضٌ: hastalık | غَرَّ: aldatmış | هَٰؤُلَاءِ: bunları | دِينُهُمْ: dinleri | وَمَنْ: oysa kim | يَتَوَكَّلْ: dayanırsa | عَلَى: | اللَّهِ: Allah'a | فَإِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | عَزِيزٌ: daima galibtir | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (8:49)
|وَلَوْ: ve keşke | تَرَىٰ: görseydin | إِذْ: | يَتَوَفَّى: canlarını alırken | الَّذِينَ: kimseleri | كَفَرُوا: o inkar eden(leri) | الْمَلَائِكَةُ: Melekler | يَضْرِبُونَ: vuruyorlar | وُجُوهَهُمْ: yüzlerine | وَأَدْبَارَهُمْ: ve kıçlarına | وَذُوقُوا: haydi tadın | عَذَابَ: azabını | الْحَرِيقِ: yangın | (8:50)
|ذَٰلِكَ: işte bu | بِمَا: yüzündendir | قَدَّمَتْ: yapıp öne sürdüğü işler | أَيْدِيكُمْ: ellerinizin | وَأَنَّ: yoksa şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَيْسَ: değildir | بِظَلَّامٍ: zulmedici | لِلْعَبِيدِ: kullara | (8:51)
|كَدَأْبِ: tıpkı gidişi gibidir | الِ: ailesi | فِرْعَوْنَ: Fir'avn | وَالَّذِينَ: ve kimselerin | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: onlardan öncekilerin | كَفَرُوا: (onlar da) inkar etmişlerdi | بِايَاتِ: ayetlerini | اللَّهِ: Allah'ın | فَأَخَذَهُمُ: onları yakalamıştı | اللَّهُ: Allah | بِذُنُوبِهِمْ: günahlarıyla | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | قَوِيٌّ: güçlüdür | شَدِيدُ: çetindir | الْعِقَابِ: cezası | (8:52)
|ذَٰلِكَ: bu böyledir | بِأَنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | لَمْ: asla | يَكُ: | مُغَيِّرًا: değiştirmez | نِعْمَةً: ni'meti | أَنْعَمَهَا: onları nimetlendirdiği | عَلَىٰ: | قَوْمٍ: bir millet | حَتَّىٰ: sürece | يُغَيِّرُوا: değiştirmediği | مَا: bulunanı | بِأَنْفُسِهِمْ: kendilerinde | وَأَنَّ: ve şüphesiz | اللَّهَ: Allah | سَمِيعٌ: işitendir | عَلِيمٌ: bilendir | (8:53)
|كَدَأْبِ: (Evet) gidişi gibi | الِ: ailesi | فِرْعَوْنَ: Fir'avn | وَالَّذِينَ: ve kimselerin | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: onlardan öncekilerin | كَذَّبُوا: yalanlamışlardı | بِايَاتِ: ayetlerini | رَبِّهِمْ: Rablerinin | فَأَهْلَكْنَاهُمْ: biz de onları mahvetmiştik | بِذُنُوبِهِمْ: günahlarıyle | وَأَغْرَقْنَا: ve boğmuştuk | الَ: ailesini | فِرْعَوْنَ: Fir'avn | وَكُلٌّ: ve hepsi de | كَانُوا: | ظَالِمِينَ: zulmedicilerdi | (8:54)
|إِنَّ: şüphesiz | شَرَّ: en kötüsü | الدَّوَابِّ: canlıların | عِنْدَ: göre | اللَّهِ: Allah'a | الَّذِينَ: kimselerdir | كَفَرُوا: kafirlerdir | فَهُمْ: artık onlar | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmazlar | (8:55)
|الَّذِينَ: kimseler | عَاهَدْتَ: sen andlaşma yaptığın | مِنْهُمْ: kendileriyle | ثُمَّ: sonra | يَنْقُضُونَ: bozarlar | عَهْدَهُمْ: andlaşmalarını | فِي: | كُلِّ: her | مَرَّةٍ: defasında | وَهُمْ: ve onlar | لَا: hiç | يَتَّقُونَ: çekinmeden | (8:56)
|فَإِمَّا: bundan dolayı | تَثْقَفَنَّهُمْ: onları yakalarsan | فِي: | الْحَرْبِ: savaşta | فَشَرِّدْ: dağıt | بِهِمْ: onları | مَنْ: kimseleri de | خَلْفَهُمْ: arkalarında ki | لَعَلَّهُمْ: böylece | يَذَّكَّرُونَ: ibret alsınlar | (8:57)
|وَإِمَّا: ve eğer | تَخَافَنَّ: korkarsan | مِنْ: | قَوْمٍ: bir kavmin | خِيَانَةً: hiyanet etmesinden | فَانْبِذْ: sen de davran | إِلَيْهِمْ: onlara | عَلَىٰ: | سَوَاءٍ: aynı şekilde | إِنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | لَا: | يُحِبُّ: sevmez | الْخَائِنِينَ: hainleri | (8:58)
|وَلَا: | يَحْسَبَنَّ: sanmasınlar | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar edenler | سَبَقُوا: kaçabileceklerini | إِنَّهُمْ: şüphesiz onlar | لَا: | يُعْجِزُونَ: (bizi) aciz bırakamazlar | (8:59)
|وَأَعِدُّوا: hazırlayın | لَهُمْ: onlara karşı | مَا: | اسْتَطَعْتُمْ: gücünüz yettiği kadar | مِنْ: | قُوَّةٍ: kuvvet | وَمِنْ: | رِبَاطِ: ve cihad için bağlanıp beslenen | الْخَيْلِ: atlar | تُرْهِبُونَ: korkutursunuz | بِهِ: bununla | عَدُوَّ: düşmanını | اللَّهِ: Allah'ın | وَعَدُوَّكُمْ: ve sizin düşmanınızı | وَاخَرِينَ: ve başkalarını | مِنْ: | دُونِهِمْ: onların dışında | لَا: | تَعْلَمُونَهُمُ: sizin bilmediğiniz | اللَّهُ: Allah'ın | يَعْلَمُهُمْ: bildiği | وَمَا: ne ki | تُنْفِقُوا: harcarsanız | مِنْ: | شَيْءٍ: herşeyden | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | يُوَفَّ: tam olarak ödenir | إِلَيْكُمْ: size | وَأَنْتُمْ: ve siz | لَا: | تُظْلَمُونَ: hiç haksızlığa uğratılmazsınız | (8:60)
|وَإِنْ: ve eğer | جَنَحُوا: onlar yanaşırlarsa | لِلسَّلْمِ: barışa | فَاجْنَحْ: sen de yanaş | لَهَا: ona | وَتَوَكَّلْ: ve dayan | عَلَى: | اللَّهِ: Allah'a | إِنَّهُ: çünkü | هُوَ: O | السَّمِيعُ: işitendir | الْعَلِيمُ: bilendir | (8:61)
|وَإِنْ: eğer | يُرِيدُوا: isterlerse | أَنْ: | يَخْدَعُوكَ: sana hile yapmak | فَإِنَّ: şüphesiz | حَسْبَكَ: sana yeter | اللَّهُ: Allah | هُوَ: O | الَّذِي: ki | أَيَّدَكَ: seni destekledi | بِنَصْرِهِ: yardımıyle | وَبِالْمُؤْمِنِينَ: ve mü'minleri | (8:62)
|وَأَلَّفَ: ve uzlaştırdı | بَيْنَ: arasını | قُلُوبِهِمْ: onların kalblerinin | لَوْ: şayet | أَنْفَقْتَ: sen verseydin | مَا: | فِي: bulunan | الْأَرْضِ: yeryüzünde | جَمِيعًا: herşeyi | مَا: | أَلَّفْتَ: yine de uzlaştıramazdın | بَيْنَ: arasını | قُلُوبِهِمْ: onların kalblerinin | وَلَٰكِنَّ: fakat | اللَّهَ: Allah | أَلَّفَ: uzlaştırdı | بَيْنَهُمْ: onların arasını | إِنَّهُ: çünkü O | عَزِيزٌ: daima üstündür | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (8:63)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: peygamber | حَسْبُكَ: sana yeter | اللَّهُ: Allah | وَمَنِ: ve kimselere | اتَّبَعَكَ: sana tabi olanlara | مِنَ: -den | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minler- | (8:64)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: peygamber | حَرِّضِ: teşvik et | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minleri | عَلَى: | الْقِتَالِ: savaşa | إِنْ: eğer | يَكُنْ: olursa | مِنْكُمْ: sizden | عِشْرُونَ: yirmi (kişi) | صَابِرُونَ: sabreden | يَغْلِبُوا: yenerler | مِائَتَيْنِ: iki yüz(kafir)i | وَإِنْ: ve eğer | يَكُنْ: olursa | مِنْكُمْ: sizden | مِائَةٌ: yüz (kişi) | يَغْلِبُوا: yenerler | أَلْفًا: bin (kişiyi) | مِنَ: -den | الَّذِينَ: kimseler- | كَفَرُوا: kafir(ler) | بِأَنَّهُمْ: çünkü onlar | قَوْمٌ: bir topluluktur | لَا: | يَفْقَهُونَ: anlamaz | (8:65)
|الْانَ: şimdi | خَفَّفَ: hafifletti | اللَّهُ: Allah | عَنْكُمْ: sizden | وَعَلِمَ: ve bildi | أَنَّ: | فِيكُمْ: sizde bulunduğunu | ضَعْفًا: zayıflık | فَإِنْ: bundan böyle | يَكُنْ: olsa | مِنْكُمْ: sizden | مِائَةٌ: yüz (kişi) | صَابِرَةٌ: sabreden | يَغْلِبُوا: yenerler | مِائَتَيْنِ: iki yüz(kafir)i | وَإِنْ: ve eğer | يَكُنْ: olsa | مِنْكُمْ: sizden | أَلْفٌ: bin (kişi) | يَغْلِبُوا: yenerler | أَلْفَيْنِ: iki bin(kafir)i | بِإِذْنِ: izniyle | اللَّهِ: Allah'ın | وَاللَّهُ: Allah | مَعَ: beraberdir | الصَّابِرِينَ: sabredenlerle | (8:66)
|مَا: | كَانَ: yakışmaz | لِنَبِيٍّ: hiçbir peygambere | أَنْ: | يَكُونَ: olmak | لَهُ: sahibi | أَسْرَىٰ: esirler | حَتَّىٰ: kadar | يُثْخِنَ: ağır basıncaya | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | تُرِيدُونَ: siz istiyorsunuz | عَرَضَ: geçici malını | الدُّنْيَا: dünya | وَاللَّهُ: Allah ise | يُرِيدُ: istiyor | الْاخِرَةَ: ahireti | وَاللَّهُ: Allah | عَزِيزٌ: daima üstün | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (8:67)
|لَوْلَا: eğer olmasaydı | كِتَابٌ: bir yazı | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | سَبَقَ: geçmiş | لَمَسَّكُمْ: size mutlaka dokunurdu | فِيمَا: dolayı | أَخَذْتُمْ: aldığınız fidyeden | عَذَابٌ: bir azab | عَظِيمٌ: büyük | (8:68)
|فَكُلُوا: artık yeyin | مِمَّا: | غَنِمْتُمْ: aldığınız ganimetten | حَلَالًا: helal | طَيِّبًا: (ve) temiz olarak | وَاتَّقُوا: ve korkun | اللَّهَ: Allah'tan | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (8:69)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: peygamber | قُلْ: söyle | لِمَنْ: kimselere | فِي: bulunan | أَيْدِيكُمْ: ellerinizde | مِنَ: -den | الْأَسْرَىٰ: esirler- | إِنْ: eğer | يَعْلَمِ: bilirse | اللَّهُ: Allah | فِي: olduğunu | قُلُوبِكُمْ: sizin kalblerinizde | خَيْرًا: bir hayır | يُؤْتِكُمْ: size verir | خَيْرًا: daha hayırlısını | مِمَّا: (fidye)den | أُخِذَ: alınan | مِنْكُمْ: sizden | وَيَغْفِرْ: ve bağışlar | لَكُمْ: sizi | وَاللَّهُ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (8:70)
|وَإِنْ: eğer | يُرِيدُوا: isterlerse | خِيَانَتَكَ: sana hainlik yapmak | فَقَدْ: muhakkak | خَانُوا: hainlik yapmışlardı | اللَّهَ: Allah'a da | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | فَأَمْكَنَ: bu yüzden imkan verdi | مِنْهُمْ: onlara karşı | وَاللَّهُ: Allah | عَلِيمٌ: bilendir | حَكِيمٌ: yerli yerince yapandır | (8:71)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: onlar ki | امَنُوا: inandılar | وَهَاجَرُوا: ve hicret ettiler | وَجَاهَدُوا: ve savaştılar | بِأَمْوَالِهِمْ: mallarıyla | وَأَنْفُسِهِمْ: ve canlarıyla | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | وَالَّذِينَ: ve onlar ki | اوَوْا: barındırdılar | وَنَصَرُوا: ve yardım ettiler | أُولَٰئِكَ: işte onlar | بَعْضُهُمْ: bir kısmı | أَوْلِيَاءُ: velisidir | بَعْضٍ: bir kısmının | وَالَّذِينَ: ve kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | وَلَمْ: ve | يُهَاجِرُوا: hicret etmeyenler | مَا: yoktur | لَكُمْ: size | مِنْ: -nden | وَلَايَتِهِمْ: onların velayeti- | مِنْ: | شَيْءٍ: bir şey | حَتَّىٰ: kadar | يُهَاجِرُوا: onlar hicret edinceye | وَإِنِ: fakat | اسْتَنْصَرُوكُمْ: yardım isterlerse | فِي: | الدِّينِ: dinde | فَعَلَيْكُمُ: sizin üzerinize borçtur | النَّصْرُ: yardım etmeniz | إِلَّا: yalnız olmaz | عَلَىٰ: karşı | قَوْمٍ: bir topluma | بَيْنَكُمْ: aranızda | وَبَيْنَهُمْ: ve aralarında | مِيثَاقٌ: andlaşma bulunan | وَاللَّهُ: Allah | بِمَا: | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınızı | بَصِيرٌ: görmektedir | (8:72)
|وَالَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | بَعْضُهُمْ: bazıları | أَوْلِيَاءُ: velisidirler | بَعْضٍ: diğerlerinin | إِلَّا: | تَفْعَلُوهُ: eğer bunu yapmazsanız | تَكُنْ: olur | فِتْنَةٌ: fitne | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | وَفَسَادٌ: ve bir kargaşa | كَبِيرٌ: büyük | (8:73)
|وَالَّذِينَ: onlar ki | امَنُوا: inandılar | وَهَاجَرُوا: ve hicret ettiler | وَجَاهَدُوا: ve savaştılar | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | وَالَّذِينَ: ve onlar ki | اوَوْا: barındırdılar | وَنَصَرُوا: ve yardım ettiler | أُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlardır | الْمُؤْمِنُونَ: mü'minler | حَقًّا: gerçek | لَهُمْ: onlar için vardır | مَغْفِرَةٌ: bağışlanma | وَرِزْقٌ: ve rızık | كَرِيمٌ: bol | (8:74)
|وَالَّذِينَ: ve onlar ki | امَنُوا: inandılar | مِنْ: -dan | بَعْدُ: sonra- | وَهَاجَرُوا: ve hicret ettiler | وَجَاهَدُوا: ve savaştılar | مَعَكُمْ: sizinle beraber | فَأُولَٰئِكَ: işte onlar | مِنْكُمْ: sizdendir | وَأُولُو: ve sahipleri | الْأَرْحَامِ: rahim (akrabalar) | بَعْضُهُمْ: birbirlerine | أَوْلَىٰ: daha yakındırlar | بِبَعْضٍ: birbirlerine | فِي: göre | كِتَابِ: Kitabına | اللَّهِ: Allah'ın | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | بِكُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | عَلِيمٌ: bilir | (8:75)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}