» 12 / Yûsuf  Suresi:

Kuran Sırası: 12
İniş Sırası: 53

Kırık Meal (Arapça) Meali
|الر: Elif Lâm Râ | تِلْكَ: bunlar | ايَاتُ: ayetleridir | الْكِتَابِ: Kitabın | الْمُبِينِ: apaçık | (12:1)
|إِنَّا: elbette biz | أَنْزَلْنَاهُ: onu indirdik | قُرْانًا: bir Kur'an olarak | عَرَبِيًّا: arapça | لَعَلَّكُمْ: diye | تَعْقِلُونَ: anlayasınız | (12:2)
|نَحْنُ: biz | نَقُصُّ: anlatıyoruz | عَلَيْكَ: sana | أَحْسَنَ: en güzelini | الْقَصَصِ: kıssaların | بِمَا: | أَوْحَيْنَا: vahyetmekle | إِلَيْكَ: sana | هَٰذَا: bu | الْقُرْانَ: Kur'an'ı | وَإِنْ: ve oysa | كُنْتَ: sen idin | مِنْ: | قَبْلِهِ: ondan önce | لَمِنَ: kimselerden | الْغَافِلِينَ: bilmeyen | (12:3)
|إِذْ: hani | قَالَ: demişti | يُوسُفُ: Yusuf | لِأَبِيهِ: babasına | يَا: EY/HEY/AH | أَبَتِ: babacığım | إِنِّي: ben | رَأَيْتُ: (rü'yada) gördüm | أَحَدَ: (on) bir | عَشَرَ: on (bir) | كَوْكَبًا: yıldız | وَالشَّمْسَ: ve güneşi | وَالْقَمَرَ: ve ayı | رَأَيْتُهُمْ: gördüm ki onlar | لِي: bana | سَاجِدِينَ: secde ediyorlardı | (12:4)
|قَالَ: dedi | يَا: EY/HEY/AH | بَنِي: Çocukları | لَا: | تَقْصُصْ: anlatma | رُؤْيَاكَ: rü'yanı | عَلَىٰ: | إِخْوَتِكَ: kardeşlerine | فَيَكِيدُوا: sonra kurarlar | لَكَ: sana | كَيْدًا: bir tuzak | إِنَّ: şüphesiz | الشَّيْطَانَ: şeytan | لِلْإِنْسَانِ: insan için | عَدُوٌّ: bir düşmandır | مُبِينٌ: apaçık | (12:5)
|وَكَذَٰلِكَ: ve böyece | يَجْتَبِيكَ: seni seçecek | رَبُّكَ: Rabbin | وَيُعَلِّمُكَ: ve sana öğretecektir | مِنْ: | تَأْوِيلِ: yorumunu | الْأَحَادِيثِ: düşlerin | وَيُتِمُّ: ve tamamlayacaktır | نِعْمَتَهُ: ni'metini | عَلَيْكَ: sana | وَعَلَىٰ: ve üzerine | الِ: soyu | يَعْقُوبَ: Ya'kub | كَمَا: gibi | أَتَمَّهَا: tamamladığı | عَلَىٰ: üzerine | أَبَوَيْكَ: ataları | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim | وَإِسْحَاقَ: ve İshak | إِنَّ: şüphesiz | رَبَّكَ: Rabbin | عَلِيمٌ: bilendir | حَكِيمٌ: hüküm ve hikmet sahibidir | (12:6)
|لَقَدْ: andolsun | كَانَ: vardır | فِي: | يُوسُفَ: Yusuf | وَإِخْوَتِهِ: ve kardeşlerinde | ايَاتٌ: ibretler | لِلسَّائِلِينَ: soranlar için | (12:7)
|إِذْ: hani | قَالُوا: demişlerdi ki | لَيُوسُفُ: Yusuf | وَأَخُوهُ: ve kardeşi | أَحَبُّ: daha sevgilidir | إِلَىٰ: | أَبِينَا: babamıza | مِنَّا: bizden | وَنَحْنُ: oysa biz | عُصْبَةٌ: bir cemaatiz | إِنَّ: şüphesiz | أَبَانَا: babamız | لَفِي: içindedir | ضَلَالٍ: bir yanlışlık | مُبِينٍ: açık | (12:8)
|اقْتُلُوا: öldürün | يُوسُفَ: Yusuf'u | أَوِ: ya da | اطْرَحُوهُ: onu bırakın | أَرْضًا: bir yere | يَخْلُ: yönelsin | لَكُمْ: yalnız size | وَجْهُ: yüzü | أَبِيكُمْ: babanızın | وَتَكُونُوا: olursunuz | مِنْ: | بَعْدِهِ: ondan sonra | قَوْمًا: bir topluluk | صَالِحِينَ: iyi | (12:9)
|قَالَ: dedi | قَائِلٌ: bir sözcü | مِنْهُمْ: içlerinden | لَا: | تَقْتُلُوا: öldürmeyin | يُوسُفَ: Yusuf'u | وَأَلْقُوهُ: onu atın | فِي: | غَيَابَتِ: dibine | الْجُبِّ: kuyunun | يَلْتَقِطْهُ: onu (görüp) alsın | بَعْضُ: biri | السَّيَّارَةِ: kervanlardan | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | فَاعِلِينَ: yapacak | (12:10)
|قَالُوا: dediler ki | يَا: EY/HEY/AH | أَبَانَا: babamız | مَا: neden | لَكَ: sen | لَا: | تَأْمَنَّا: bize güvenmiyorsun | عَلَىٰ: hakkında | يُوسُفَ: Yusuf | وَإِنَّا: oysa biz | لَهُ: ona | لَنَاصِحُونَ: öğüt verenleriz | (12:11)
|أَرْسِلْهُ: onu gönder | مَعَنَا: bizimle beraber | غَدًا: yarın | يَرْتَعْ: gezsin | وَيَلْعَبْ: ve oynasın | وَإِنَّا: ve biz elbette | لَهُ: onu | لَحَافِظُونَ: koruruz | (12:12)
|قَالَ: dedi ki | إِنِّي: şüphesiz | لَيَحْزُنُنِي: beni üzer | أَنْ: | تَذْهَبُوا: götürmeniz | بِهِ: onu | وَأَخَافُ: ve korkarım | أَنْ: diye | يَأْكُلَهُ: onu yer | الذِّئْبُ: bir kurt | وَأَنْتُمْ: sizin | عَنْهُ: ondan | غَافِلُونَ: haberiniz yokken | (12:13)
|قَالُوا: dediler ki | لَئِنْ: andolsun | أَكَلَهُ: onu yerse | الذِّئْبُ: kurt | وَنَحْنُ: biz (olduğumuz halde) | عُصْبَةٌ: bir topluluk | إِنَّا: elbette biz | إِذًا: o zaman | لَخَاسِرُونَ: tamamen kaybedenlerdeniz | (12:14)
|فَلَمَّا: nihayet | ذَهَبُوا: götürdüler | بِهِ: onu | وَأَجْمَعُوا: ve karar verdiler | أَنْ: | يَجْعَلُوهُ: atmaya | فِي: | غَيَابَتِ: dibine | الْجُبِّ: kuyunun | وَأَوْحَيْنَا: ve biz vahyettik | إِلَيْهِ: O'na | لَتُنَبِّئَنَّهُمْ: andolsun haber vereceksin | بِأَمْرِهِمْ: onların işlerini | هَٰذَا: bu | وَهُمْ: ve onlar | لَا: hiç değillerken | يَشْعُرُونَ: farkında | (12:15)
|وَجَاءُوا: ve geldiler | أَبَاهُمْ: babalarına | عِشَاءً: akşamleyin | يَبْكُونَ: ağlayarak | (12:16)
|قَالُوا: dediler | يَا: EY/HEY/AH | أَبَانَا: babamız | إِنَّا: biz | ذَهَبْنَا: gittik | نَسْتَبِقُ: yarışıyorduk | وَتَرَكْنَا: ve bırakmıştık | يُوسُفَ: Yusuf'u | عِنْدَ: yanında | مَتَاعِنَا: yiyeceğimizin | فَأَكَلَهُ: onu yemiş | الذِّئْبُ: kurt | وَمَا: fakat değilsin | أَنْتَ: sen | بِمُؤْمِنٍ: inanacak | لَنَا: bize | وَلَوْ: şayet | كُنَّا: (söylesek de) | صَادِقِينَ: dosdoğru | (12:17)
|وَجَاءُوا: ve getirdiler | عَلَىٰ: üzeri | قَمِيصِهِ: gömleğinin | بِدَمٍ: kanlı | كَذِبٍ: yalandan | قَالَ: dedi ki | بَلْ: herhalde | سَوَّلَتْ: aldattıp sürüklemiş | لَكُمْ: sizi | أَنْفُسُكُمْ: nefisleriniz | أَمْرًا: bir işe | فَصَبْرٌ: artık (tek çarem) sabretmektir | جَمِيلٌ: güzelce | وَاللَّهُ: ancak Allan'tan | الْمُسْتَعَانُ: yardım istenir | عَلَىٰ: kaşı | مَا: | تَصِفُونَ: dediğinize | (12:18)
|وَجَاءَتْ: ve geldi | سَيَّارَةٌ: bir kervan | فَأَرْسَلُوا: gönderdiler | وَارِدَهُمْ: sucularını | فَأَدْلَىٰ: sarkıttı | دَلْوَهُ: kovasını | قَالَ: dedi ki | يَا: EY/HEY/AH | بُشْرَىٰ: müjde! | هَٰذَا: bu | غُلَامٌ: bir oğlan! | وَأَسَرُّوهُ: ve onu sakladılar | بِضَاعَةً: ticaret için | وَاللَّهُ: halbuki Allah | عَلِيمٌ: biliyordu | بِمَا: şeyleri | يَعْمَلُونَ: onların yaptıkları | (12:19)
|وَشَرَوْهُ: ve onu sattılar | بِثَمَنٍ: bir pahaya | بَخْسٍ: düşük | دَرَاهِمَ: paraya | مَعْدُودَةٍ: birkaç | وَكَانُوا: ve idiler | فِيهِ: ona karşı | مِنَ: | الزَّاهِدِينَ: isteksiz | (12:20)
|وَقَالَ: ve dedi ki | الَّذِي: kimse | اشْتَرَاهُ: onu satın alan | مِنْ: | مِصْرَ: Mısır'lı | لِامْرَأَتِهِ: karısına | أَكْرِمِي: ona kıymet ver | مَثْوَاهُ: iyi bak | عَسَىٰ: belki | أَنْ: | يَنْفَعَنَا: bize yararı dokunur | أَوْ: ya da | نَتَّخِذَهُ: onu ediniriz | وَلَدًا: evlad | وَكَذَٰلِكَ: ve böylece | مَكَّنَّا: bir imkan verdik | لِيُوسُفَ: Yusuf'a | فِي: | الْأَرْضِ: o yerde | وَلِنُعَلِّمَهُ: ve ona öğrettik | مِنْ: | تَأْوِيلِ: yorumunu | الْأَحَادِيثِ: düşlerin | وَاللَّهُ: ve Allah | غَالِبٌ: galip olandır | عَلَىٰ: | أَمْرِهِ: işinde | وَلَٰكِنَّ: ama | أَكْثَرَ: çoğu | النَّاسِ: insanların | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (12:21)
|وَلَمَّا: ne zaman ki | بَلَغَ: erişince | أَشُدَّهُ: kuvvetli çağına | اتَيْنَاهُ: ona verdik | حُكْمًا: hüküm | وَعِلْمًا: ve ilim | وَكَذَٰلِكَ: işte böyle | نَجْزِي: mükafatlandırırız | الْمُحْسِنِينَ: güzel hareket edenleri | (12:22)
|وَرَاوَدَتْهُ: ve murad almak istedi | الَّتِي: kadın | هُوَ: o (Yusuf) | فِي: --nda | بَيْتِهَا: Yapısı | عَنْ: | نَفْسِهِ: onun nefsinden | وَغَلَّقَتِ: ve kilitledi | الْأَبْوَابَ: kapıları | وَقَالَتْ: ve dedi | هَيْتَ: haydi gelsene | لَكَ: sen | قَالَ: dedi | مَعَاذَ: sığınırım | اللَّهِ: Allah'a | إِنَّهُ: şüphesiz | رَبِّي: efendim | أَحْسَنَ: en güzel şekilde | مَثْوَايَ: bana baktı | إِنَّهُ: şüphesiz | لَا: | يُفْلِحُ: iflah olmaz | الظَّالِمُونَ: zalimler | (12:23)
|وَلَقَدْ: andolsun | هَمَّتْ: kadın arzu etmişti | بِهِ: onu | وَهَمَّ: o da arzu etmişti | بِهَا: onu | لَوْلَا: eğer | أَنْ: | رَأَىٰ: görmeseydi | بُرْهَانَ: doğruyu gösteren delilini | رَبِّهِ: Rabbinin | كَذَٰلِكَ: böylece | لِنَصْرِفَ: çevirmek istedik | عَنْهُ: ondan | السُّوءَ: kötülüğü | وَالْفَحْشَاءَ: ve fuhşu | إِنَّهُ: çünkü o | مِنْ: | عِبَادِنَا: kullarımızdandır | الْمُخْلَصِينَ: ihlasa erdirilmiş | (12:24)
|وَاسْتَبَقَا: ve koşuştular | الْبَابَ: kapıya doğru | وَقَدَّتْ: ve kadın yırttı | قَمِيصَهُ: gömleğini | مِنْ: | دُبُرٍ: arkasından | وَأَلْفَيَا: ve rastladılar | سَيِّدَهَا: kadının kocasına | لَدَى: yanında | الْبَابِ: kapının | قَالَتْ: (kadın) dedi ki | مَا: nedir? | جَزَاءُ: cezası | مَنْ: kimsenin | أَرَادَ: isteyen | بِأَهْلِكَ: senin ailene | سُوءًا: kötülük | إِلَّا: başka | أَنْ: | يُسْجَنَ: hapsolunmaktan | أَوْ: veya | عَذَابٌ: bir azaptan | أَلِيمٌ: acıklı | (12:25)
|قَالَ: (Yusuf) dedi ki | هِيَ: O | رَاوَدَتْنِي: murad almak istedi | عَنْ: | نَفْسِي: benden | وَشَهِدَ: ve şahidlik etti | شَاهِدٌ: bir şahid | مِنْ: -nden | أَهْلِهَا: kadının ailesi- | إِنْ: eğer | كَانَ: ise | قَمِيصُهُ: gömleği | قُدَّ: yırtılmış | مِنْ: | قُبُلٍ: önden | فَصَدَقَتْ: kadın doğrudur | وَهُوَ: o ise | مِنَ: | الْكَاذِبِينَ: yalancılardandır | (12:26)
|وَإِنْ: ve şayet | كَانَ: ise | قَمِيصُهُ: onun gömleği | قُدَّ: yırtılmış | مِنْ: | دُبُرٍ: arkadan | فَكَذَبَتْ: kadın yalancıdır | وَهُوَ: o ise | مِنَ: | الصَّادِقِينَ: doğrulardandır | (12:27)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | رَأَىٰ: gördüler | قَمِيصَهُ: gömleğinin | قُدَّ: yırtıldığını | مِنْ: | دُبُرٍ: arkadan | قَالَ: (kadına) dedi ki | إِنَّهُ: şüphesiz bu | مِنْ: | كَيْدِكُنَّ: sizin hilenizdir | إِنَّ: gerçekten | كَيْدَكُنَّ: sizin hileniz | عَظِيمٌ: büyüktür | (12:28)
|يُوسُفُ: Yusuf | أَعْرِضْ: sen vazgeç | عَنْ: | هَٰذَا: bundan | وَاسْتَغْفِرِي: (kadın) sen de bağışlanmasını dile | لِذَنْبِكِ: günahının | إِنَّكِ: çünkü sen | كُنْتِ: oldun | مِنَ: | الْخَاطِئِينَ: günahkarlardan | (12:29)
|وَقَالَ: ve dediler ki | نِسْوَةٌ: birtakım kadınlar | فِي: | الْمَدِينَةِ: şehirde | امْرَأَتُ: karısı | الْعَزِيزِ: Vezir'in | تُرَاوِدُ: murad almak istemiş | فَتَاهَا: uşağının | عَنْ: | نَفْسِهِ: nefsinden | قَدْ: muhakak | شَغَفَهَا: onun bağrını yakmış | حُبًّا: sevda | إِنَّا: elbette biz | لَنَرَاهَا: onu görüyoruz | فِي: içinde | ضَلَالٍ: bir sapıklık | مُبِينٍ: açık | (12:30)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | سَمِعَتْ: (kadın) işitti | بِمَكْرِهِنَّ: onların hilelerini | أَرْسَلَتْ: (haber) gönderdi | إِلَيْهِنَّ: onlara | وَأَعْتَدَتْ: ve hazırladı | لَهُنَّ: onlar için | مُتَّكَأً: dayanacak yastıklar | وَاتَتْ: ve verdi | كُلَّ: her | وَاحِدَةٍ: birine | مِنْهُنَّ: onlardan | سِكِّينًا: birer bıçak | وَقَالَتِ: ve dedi | اخْرُجْ: çık! | عَلَيْهِنَّ: karşılarına | فَلَمَّا: ne zaman ki | رَأَيْنَهُ: O'nu görünce | أَكْبَرْنَهُ: onu (gözlerinde) büyüttüler | وَقَطَّعْنَ: ve kestiler | أَيْدِيَهُنَّ: ellerini | وَقُلْنَ: ve dediler | حَاشَ: haşa | لِلَّهِ: Allah için | مَا: değildir | هَٰذَا: bu | بَشَرًا: insan | إِنْ: | هَٰذَا: bu | إِلَّا: ancak | مَلَكٌ: bir melektir | كَرِيمٌ: güzel | (12:31)
|قَالَتْ: dedi ki | فَذَٰلِكُنَّ: işte siz | الَّذِي: ki | لُمْتُنَّنِي: beni kınamıştınız | فِيهِ: bunun için | وَلَقَدْ: andolsun | رَاوَدْتُهُ: ben murad almak istedim | عَنْ: | نَفْسِهِ: kendisinden | فَاسْتَعْصَمَ: o reddetti | وَلَئِنْ: ama | لَمْ: | يَفْعَلْ: yapmazsa | مَا: şeyi | امُرُهُ: emrettiğim | لَيُسْجَنَنَّ: elbette zindana atılacaktır | وَلَيَكُونًا: ve olacaktır | مِنَ: | الصَّاغِرِينَ: alçalanlardan | (12:32)
|قَالَ: (Yusuf) dedi ki | رَبِّ: Rabbim | السِّجْنُ: zindan | أَحَبُّ: daha iyidir | إِلَيَّ: bana göre | مِمَّا: şeyden | يَدْعُونَنِي: beni çağırdığı | إِلَيْهِ: bunların | وَإِلَّا: ve eğer | تَصْرِفْ: savmazsan | عَنِّي: benden | كَيْدَهُنَّ: onların hilelerini | أَصْبُ: kayarım | إِلَيْهِنَّ: onlara | وَأَكُنْ: ve olurum | مِنَ: | الْجَاهِلِينَ: cahillerden | (12:33)
|فَاسْتَجَابَ: du'asını kabul etti | لَهُ: onun | رَبُّهُ: Rabbi | فَصَرَفَ: savdı | عَنْهُ: ondan | كَيْدَهُنَّ: onların hilelerini | إِنَّهُ: şüphesiz | هُوَ: O | السَّمِيعُ: işitendir | الْعَلِيمُ: bilendir | (12:34)
|ثُمَّ: sonra | بَدَا: uygun geldi | لَهُمْ: onlara | مِنْ: | بَعْدِ: sonra (bile) | مَا: | رَأَوُا: gördükten | الْايَاتِ: delilleri | لَيَسْجُنُنَّهُ: onu zindana atmaları | حَتَّىٰ: kadar | حِينٍ: bir süreye | (12:35)
|وَدَخَلَ: ve girdi | مَعَهُ: onunla beraber | السِّجْنَ: zindana | فَتَيَانِ: iki genç daha | قَالَ: dedi ki | أَحَدُهُمَا: onlardan biri | إِنِّي: şüphesiz ben | أَرَانِي: (düşümde) görüyorum | أَعْصِرُ: sıktığımı | خَمْرًا: şarap | وَقَالَ: ve dedi | الْاخَرُ: öteki de | إِنِّي: ben de | أَرَانِي: görüyorum ki | أَحْمِلُ: taşıyorum | فَوْقَ: üstünde | رَأْسِي: başımın | خُبْزًا: ekmek | تَأْكُلُ: yiyor | الطَّيْرُ: kuşlar | مِنْهُ: ondan | نَبِّئْنَا: bize haber ver | بِتَأْوِيلِهِ: bunun yorumunu | إِنَّا: zira biz | نَرَاكَ: seni görüyoruz | مِنَ: | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananlardan | (12:36)
|قَالَ: (Yusuf) şöyle dedi | لَا: | يَأْتِيكُمَا: size gelmez | طَعَامٌ: bir yemek | تُرْزَقَانِهِ: rızık olarak verilen | إِلَّا: mutlaka | نَبَّأْتُكُمَا: size haber vermiş olurum | بِتَأْوِيلِهِ: bunun yorumunu | قَبْلَ: önceden | أَنْ: | يَأْتِيَكُمَا: size gelmeden | ذَٰلِكُمَا: bu | مِمَّا: şeylerdendir | عَلَّمَنِي: bana öğrettiği | رَبِّي: Rabbimin | إِنِّي: şüphesiz ben | تَرَكْتُ: terk ettim | مِلَّةَ: dinini | قَوْمٍ: bir kavmin | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmıyorlar | بِاللَّهِ: Allah'a | وَهُمْ: ve onlar | بِالْاخِرَةِ: ahireti | هُمْ: onlar | كَافِرُونَ: inkar ediyorlar | (12:37)
|وَاتَّبَعْتُ: ve uydum | مِلَّةَ: dinine | ابَائِي: atalarım | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim'in | وَإِسْحَاقَ: ve İshak'ın | وَيَعْقُوبَ: ve Ya'kub'un | مَا: (hakkımız) yoktur | كَانَ: | لَنَا: bizim | أَنْ: | نُشْرِكَ: ortak koşmağa | بِاللَّهِ: Allah'a | مِنْ: herhangi bir | شَيْءٍ: şeyi | ذَٰلِكَ: bu | مِنْ: | فَضْلِ: bir lutfudur | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْنَا: üzerimize | وَعَلَى: ve üzerine | النَّاسِ: insanların | وَلَٰكِنَّ: ama | أَكْثَرَ: çoğu | النَّاسِ: insanların | لَا: | يَشْكُرُونَ: şükretmezler | (12:38)
|يَا: EY/HEY/AH | صَاحِبَيِ: arkadaşlarım | السِّجْنِ: zindan | أَأَرْبَابٌ: tanrılar mı? | مُتَفَرِّقُونَ: çeşitli | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | أَمِ: yoksa | اللَّهُ: Allah (mı?) | الْوَاحِدُ: tek | الْقَهَّارُ: kahhar olan | (12:39)
|مَا: | تَعْبُدُونَ: siz tapmıyorsunuz | مِنْ: | دُونِهِ: o'nu bırakıp | إِلَّا: başkasına | أَسْمَاءً: (boş) isimlerden | سَمَّيْتُمُوهَا: isimlendirdiği | أَنْتُمْ: sizin | وَابَاؤُكُمْ: ve atalarınızın | مَا: | أَنْزَلَ: indirmemiştir | اللَّهُ: Allah | بِهَا: onlar hakkında | مِنْ: hiçbir | سُلْطَانٍ: delil | إِنِ: yoktur | الْحُكْمُ: (hiçbir) Hüküm | إِلَّا: dışında | لِلَّهِ: Allah'ın | أَمَرَ: O emretmiştir | أَلَّا: | تَعْبُدُوا: tapmamanızı | إِلَّا: başkasına | إِيَّاهُ: kendisinden | ذَٰلِكَ: işte budur | الدِّينُ: din | الْقَيِّمُ: doğru | وَلَٰكِنَّ: ama | أَكْثَرَ: çoğu | النَّاسِ: insanların | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (12:40)
|يَا: EY/HEY/AH | صَاحِبَيِ: arkadaşlarım | السِّجْنِ: zindan | أَمَّا: | أَحَدُكُمَا: ikinizden biriniz | فَيَسْقِي: yine sunacak | رَبَّهُ: efendisine | خَمْرًا: şarap | وَأَمَّا: | الْاخَرُ: diğeri ise | فَيُصْلَبُ: asılacak | فَتَأْكُلُ: yiyecek | الطَّيْرُ: kuşlar | مِنْ: | رَأْسِهِ: onun başından | قُضِيَ: kesinleşmiştir | الْأَمْرُ: | الَّذِي: | فِيهِ: hakkında | تَسْتَفْتِيَانِ: sorduğunuz | (12:41)
|وَقَالَ: ve dedi ki | لِلَّذِي: kişiye | ظَنَّ: sandığı | أَنَّهُ: onun | نَاجٍ: kurtulacağını | مِنْهُمَا: o iki kişiden | اذْكُرْنِي: beni an | عِنْدَ: yanında | رَبِّكَ: efendin(kralın)ın | فَأَنْسَاهُ: fakat ona unutturdu | الشَّيْطَانُ: şeytan | ذِكْرَ: söylemeyi | رَبِّهِ: efendisine | فَلَبِثَ: (böylece) kaldı | فِي: | السِّجْنِ: zindanda | بِضْعَ: birkaç | سِنِينَ: yıl | (12:42)
|وَقَالَ: ve dedi ki | الْمَلِكُ: Kral | إِنِّي: şüphesiz ben | أَرَىٰ: (düşümde) görüyorum | سَبْعَ: yedi | بَقَرَاتٍ: inek | سِمَانٍ: semiz | يَأْكُلُهُنَّ: bunları yiyor | سَبْعٌ: yedi | عِجَافٌ: zayıf inek | وَسَبْعَ: ve yedi | سُنْبُلَاتٍ: başak | خُضْرٍ: yeşil | وَأُخَرَ: ve diğerleri de | يَابِسَاتٍ: kuru | يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الْمَلَأُ: efendiler | أَفْتُونِي: bana anlatın | فِي: | رُؤْيَايَ: bu rü'yamı | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: siz | لِلرُّؤْيَا: rü'ya | تَعْبُرُونَ: ta'bir ediyorsanız | (12:43)
|قَالُوا: dediler ki | أَضْغَاثُ: karmakarışık | أَحْلَامٍ: düşler | وَمَا: değiliz | نَحْنُ: biz | بِتَأْوِيلِ: yorumunu | الْأَحْلَامِ: düşlerin | بِعَالِمِينَ: bilen(kişi)ler | (12:44)
|وَقَالَ: dedi ki | الَّذِي: | نَجَا: kurtulanı | مِنْهُمَا: iki kişiden | وَادَّكَرَ: hatırladı | بَعْدَ: sonra | أُمَّةٍ: uzun bir süre | أَنَا: ben | أُنَبِّئُكُمْ: size haber veririm | بِتَأْوِيلِهِ: onun yorumunu | فَأَرْسِلُونِ: hemen beni gönderin | (12:45)
|يُوسُفُ: Yusuf | أَيُّهَا: ey | الصِّدِّيقُ: çok doğru söyleyen | أَفْتِنَا: bize bilgi ver | فِي: hakkında | سَبْعِ: yedi | بَقَرَاتٍ: ineği | سِمَانٍ: semiz | يَأْكُلُهُنَّ: yiyorlar | سَبْعٌ: yedi | عِجَافٌ: zayıf (inek) | وَسَبْعِ: ve yedi | سُنْبُلَاتٍ: başak | خُضْرٍ: yeşil | وَأُخَرَ: diğeri de | يَابِسَاتٍ: kuru | لَعَلِّي: umarım ki | أَرْجِعُ: dönerim | إِلَى: | النَّاسِ: insanlara | لَعَلَّهُمْ: onlar da | يَعْلَمُونَ: bilirler | (12:46)
|قَالَ: (Yusuf) dedi ki | تَزْرَعُونَ: siz (ürünü) ekin | سَبْعَ: yedi | سِنِينَ: yıl | دَأَبًا: âdetiniz üzere | فَمَا: ne ki | حَصَدْتُمْ: biçtiniz | فَذَرُوهُ: bırakın onu | فِي: | سُنْبُلِهِ: başağında | إِلَّا: hariç | قَلِيلًا: az bir mikdar | مِمَّا: | تَأْكُلُونَ: yiyeceğiniz | (12:47)
|ثُمَّ: sonra | يَأْتِي: gelir | مِنْ: | بَعْدِ: ardından | ذَٰلِكَ: onun | سَبْعٌ: yedi | شِدَادٌ: zorlu (yıl) | يَأْكُلْنَ: yeyip bitirir | مَا: | قَدَّمْتُمْ: önceden (biriktirdiklerinizi) | لَهُنَّ: onlardan | إِلَّا: dışında | قَلِيلًا: az miktar | مِمَّا: | تُحْصِنُونَ: sakladığınız | (12:48)
|ثُمَّ: sonra | يَأْتِي: gelir | مِنْ: | بَعْدِ: ardından | ذَٰلِكَ: bunun | عَامٌ: bir yıl | فِيهِ: o (yılda) | يُغَاثُ: bol yağmur verilir | النَّاسُ: insanlara | وَفِيهِ: ve o (yıl) | يَعْصِرُونَ: (insanlar meyve) sıkarlar | (12:49)
|وَقَالَ: dedi ki | الْمَلِكُ: Kral | ائْتُونِي: bana getirin | بِهِ: onu | فَلَمَّا: ne zaman ki | جَاءَهُ: gelince (Yusuf'a) | الرَّسُولُ: elçi | قَالَ: dedi | ارْجِعْ: dön | إِلَىٰ: | رَبِّكَ: efendine | فَاسْأَلْهُ: ve ona sor | مَا: neydi? | بَالُ: maksadı | النِّسْوَةِ: kadınların | اللَّاتِي: | قَطَّعْنَ: kesen | أَيْدِيَهُنَّ: ellerini | إِنَّ: şüphesiz | رَبِّي: Rabbim | بِكَيْدِهِنَّ: onların tuzaklarını | عَلِيمٌ: biliyor | (12:50)
|قَالَ: dedi | مَا: neydi? | خَطْبُكُنَّ: durumunuz | إِذْ: zaman | رَاوَدْتُنَّ: murad almak istediğiniz | يُوسُفَ: Yusuf'un | عَنْ: | نَفْسِهِ: nefsinden | قُلْنَ: dediler ki | حَاشَ: haşa | لِلَّهِ: Allah için | مَا: | عَلِمْنَا: biz bilmiyoruz | عَلَيْهِ: onun | مِنْ: hiçbir | سُوءٍ: kötülüğünü | قَالَتِ: dedi | امْرَأَتُ: karısı da | الْعَزِيزِ: Aziz'in | الْانَ: işte şimdi | حَصْحَصَ: yerini buldu | الْحَقُّ: hak | أَنَا: ben | رَاوَدْتُهُ: murad almak istemiştim | عَنْ: | نَفْسِهِ: onun nefsinden | وَإِنَّهُ: şüphesiz o | لَمِنَ: | الصَّادِقِينَ: doğrulardandır | (12:51)
|ذَٰلِكَ: bu (sözlerim) | لِيَعْلَمَ: bilmesi içindir | أَنِّي: benim | لَمْ: | أَخُنْهُ: kendisine hainlik etmediğimi | بِالْغَيْبِ: arkadan | وَأَنَّ: ve muhakkak | اللَّهَ: Allah'ın | لَا: | يَهْدِي: başarıya ulaştırmayacağını | كَيْدَ: tuzağını | الْخَائِنِينَ: hainlerin | (12:52)
|وَمَا: | أُبَرِّئُ: ben temize çıkarmam | نَفْسِي: nefsimi | إِنَّ: çünkü | النَّفْسَ: nefis | لَأَمَّارَةٌ: daima emredicidir | بِالسُّوءِ: kötülüğü | إِلَّا: hariç | مَا: | رَحِمَ: esirgediği | رَبِّي: Rabbimin | إِنَّ: şüphesiz | رَبِّي: Rabbim | غَفُورٌ: bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (12:53)
|وَقَالَ: dedi | الْمَلِكُ: Kral | ائْتُونِي: bana getirin | بِهِ: onu | أَسْتَخْلِصْهُ: onu özel (dost) yapayım | لِنَفْسِي: kendime | فَلَمَّا: ne zaman ki | كَلَّمَهُ: onunla konuşunca | قَالَ: dedi ki | إِنَّكَ: şüphesiz sen | الْيَوْمَ: bugün | لَدَيْنَا: yanımızda | مَكِينٌ: mevki sahibisin | أَمِينٌ: güvenilir(bir kimse)sin | (12:54)
|قَالَ: dedi | اجْعَلْنِي: beni tayin et | عَلَىٰ: üstüne | خَزَائِنِ: hazineleri | الْأَرْضِ: ülkenin | إِنِّي: çünkü ben | حَفِيظٌ: iyi korur | عَلِيمٌ: iyi bilirim | (12:55)
|وَكَذَٰلِكَ: böylece | مَكَّنَّا: biz iktidar verdik | لِيُوسُفَ: Yusuf'a | فِي: | الْأَرْضِ: o ülke'de | يَتَبَوَّأُ: konaklardı | مِنْهَا: orada | حَيْثُ: yerde | يَشَاءُ: dilediği | نُصِيبُ: biz ulaştırırız | بِرَحْمَتِنَا: rahmetimizi | مَنْ: kimseye | نَشَاءُ: dilediğimiz | وَلَا: | نُضِيعُ: zayi etmeyiz | أَجْرَ: ecrini | الْمُحْسِنِينَ: güzel davrananların | (12:56)
|وَلَأَجْرُ: elbette ödülü | الْاخِرَةِ: ahiret | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | لِلَّذِينَ: kimseler için | امَنُوا: inanan(lar) | وَكَانُوا: ve (için) | يَتَّقُونَ: korunanlar | (12:57)
|وَجَاءَ: ve geldiler | إِخْوَةُ: kardeşleri | يُوسُفَ: Yusuf'un | فَدَخَلُوا: girdiler | عَلَيْهِ: onun yanına | فَعَرَفَهُمْ: o onları tanıdı | وَهُمْ: fakat onlar | لَهُ: onu | مُنْكِرُونَ: tanımıyorlardı | (12:58)
|وَلَمَّا: ve ne zaman ki | جَهَّزَهُمْ: yükletti | بِجَهَازِهِمْ: onların yüklerini | قَالَ: dedi ki | ائْتُونِي: bana getirin | بِأَخٍ: kardeşinizi | لَكُمْ: sizin | مِنْ: -dan (olan) | أَبِيكُمْ: babanız- | أَلَا: | تَرَوْنَ: görmüyor musunuz? | أَنِّي: ben | أُوفِي: tam yapıyorum | الْكَيْلَ: ölçüyü | وَأَنَا: ve ben | خَيْرُ: en iyisiyim | الْمُنْزِلِينَ: konukseverlerin | (12:59)
|فَإِنْ: eğer | لَمْ: | تَأْتُونِي: bana getirmezseniz | بِهِ: onu | فَلَا: artık yoktur | كَيْلَ: ölçecek bir şey | لَكُمْ: size | عِنْدِي: benim yanımda | وَلَا: | تَقْرَبُونِ: (bir daha) bana yaklaşmayın | (12:60)
|قَالُوا: dediler ki | سَنُرَاوِدُ: istemeğe çalışacağız | عَنْهُ: onu | أَبَاهُ: babasından | وَإِنَّا: ve biz muhakkak | لَفَاعِلُونَ: mutlaka yapacağız | (12:61)
|وَقَالَ: ve dedi ki | لِفِتْيَانِهِ: uşaklarına | اجْعَلُوا: koyun! | بِضَاعَتَهُمْ: onların sermayelerini | فِي: içine | رِحَالِهِمْ: yüklerinin | لَعَلَّهُمْ: belki onlar | يَعْرِفُونَهَا: bunun farkına varırlar | إِذَا: zaman | انْقَلَبُوا: döndükleri | إِلَىٰ: | أَهْلِهِمْ: ailelerine | لَعَلَّهُمْ: belki de | يَرْجِعُونَ: geri dönerler | (12:62)
|فَلَمَّا: zaman | رَجَعُوا: döndükleri | إِلَىٰ: | أَبِيهِمْ: babalarına | قَالُوا: dediler ki | يَا: EY/HEY/AH | أَبَانَا: babamız | مُنِعَ: men'edildi | مِنَّا: bizden | الْكَيْلُ: ölçü | فَأَرْسِلْ: (oyüzden) gönder | مَعَنَا: bizimle beraber | أَخَانَا: kardeşimizi | نَكْتَلْ: ölç(üp al)alım | وَإِنَّا: şüphesiz biz | لَهُ: onu | لَحَافِظُونَ: mutlaka koruruz | (12:63)
|قَالَ: dedi ki | هَلْ: mi? | امَنُكُمْ: size güveneyim | عَلَيْهِ: onun hakkında | إِلَّا: ancak | كَمَا: gibi | أَمِنْتُكُمْ: size güvendiğim | عَلَىٰ: (için) | أَخِيهِ: kardeşi | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | فَاللَّهُ: Allah'tır | خَيْرٌ: en iyi | حَافِظًا: koruyan | وَهُوَ: ve O | أَرْحَمُ: en merhametlisidir | الرَّاحِمِينَ: merhametlilerin | (12:64)
|وَلَمَّا: ne zaman ki | فَتَحُوا: açtılar | مَتَاعَهُمْ: (zahire) yüklerini | وَجَدُوا: buldular | بِضَاعَتَهُمْ: sermayelerini | رُدَّتْ: geri verilmiş | إِلَيْهِمْ: kendilerine | قَالُوا: dediler ki | يَا: EY/HEY/AH | أَبَانَا: babamız | مَا: daha ne? | نَبْغِي: istiyoruz | هَٰذِهِ: işte | بِضَاعَتُنَا: sermayemiz | رُدَّتْ: geri verilmiş | إِلَيْنَا: bize | وَنَمِيرُ: yine yiyecek getiririz | أَهْلَنَا: ailemize | وَنَحْفَظُ: ve koruruz | أَخَانَا: kardeşimizi | وَنَزْدَادُ: ve fazla alırız | كَيْلَ: yükü | بَعِيرٍ: bir deve | ذَٰلِكَ: bu | كَيْلٌ: bir ölçüdür | يَسِيرٌ: az | (12:65)
|قَالَ: dedi ki | لَنْ: | أُرْسِلَهُ: onu asla göndermem | مَعَكُمْ: sizinle | حَتَّىٰ: kadar | تُؤْتُونِ: siz bana verinceye | مَوْثِقًا: sağlam bir söz | مِنَ: | اللَّهِ: Allah adına | لَتَأْتُنَّنِي: bana getireceğinize | بِهِ: onu | إِلَّا: dışında | أَنْ: | يُحَاطَ: kuşatılıp engellenmeniz | بِكُمْ: sizin | فَلَمَّا: ne zaman ki | اتَوْهُ: verdiler | مَوْثِقَهُمْ: sözlerini | قَالَ: dedi | اللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: üzerine | مَا: şey | نَقُولُ: söylediğimiz | وَكِيلٌ: vekildir | (12:66)
|وَقَالَ: ve dedi ki | يَا: EY/HEY/AH | بَنِي: Çocukları | لَا: | تَدْخُلُوا: girmeyin | مِنْ: | بَابٍ: kapıdan | وَاحِدٍ: bir | وَادْخُلُوا: (fakat) girin | مِنْ: | أَبْوَابٍ: kapılardan | مُتَفَرِّقَةٍ: ayrı ayrı | وَمَا: ve | أُغْنِي: savamam | عَنْكُمْ: sizden | مِنَ: | اللَّهِ: Allah'tan gelecek | مِنْ: hiçbir | شَيْءٍ: şeyi | إِنِ: yoktur | الْحُكْمُ: (hiçbir) Hüküm | إِلَّا: dışında | لِلَّهِ: Allah'ın | عَلَيْهِ: O'na | تَوَكَّلْتُ: tevekkül ettim | وَعَلَيْهِ: ve O'na | فَلْيَتَوَكَّلِ: tevekkül etsinler | الْمُتَوَكِّلُونَ: tevekkül edenler | (12:67)
|وَلَمَّا: ne zaman ki | دَخَلُوا: girdiler | مِنْ: | حَيْثُ: yerden | أَمَرَهُمْ: emrettiği | أَبُوهُمْ: babalarının | مَا: | كَانَ: idi | يُغْنِي: savamaz | عَنْهُمْ: onlardan | مِنَ: -tan (gelecek) | اللَّهِ: Allah | مِنْ: hiçbir | شَيْءٍ: şeyi | إِلَّا: ama sadece | حَاجَةً: bir dileği | فِي: içindeki | نَفْسِ: nefsi | يَعْقُوبَ: Ya'kub'un | قَضَاهَا: açığa çıkardı | وَإِنَّهُ: şüphesiz O | لَذُو: sahibi idi | عِلْمٍ: bilgi | لِمَا: ötürü | عَلَّمْنَاهُ: ona öğrettiğimizden | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَ: çoğu | النَّاسِ: insanların | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (12:68)
|وَلَمَّا: ne zaman ki | دَخَلُوا: girince | عَلَىٰ: huzuruna | يُوسُفَ: Yusuf'un | اوَىٰ: aldı | إِلَيْهِ: yanına | أَخَاهُ: kardeşini | قَالَ: dedi | إِنِّي: gerçekten ben | أَنَا: ben | أَخُوكَ: senin kardeşinim | فَلَا: | تَبْتَئِسْ: üzülme | بِمَا: sebebiyle | كَانُوا: | يَعْمَلُونَ: onların yaptıkları | (12:69)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | جَهَّزَهُمْ: hazırlatırken | بِجَهَازِهِمْ: onların yüklerini | جَعَلَ: koydu | السِّقَايَةَ: su tasını | فِي: içine | رَحْلِ: yükünün | أَخِيهِ: kardeşinin | ثُمَّ: sonra | أَذَّنَ: seslendi | مُؤَذِّنٌ: bir tellal | أَيَّتُهَا: Ey | الْعِيرُ: kervan | إِنَّكُمْ: şüphesiz siz | لَسَارِقُونَ: hırsızsınız | (12:70)
|قَالُوا: dediler ki | وَأَقْبَلُوا: dönerek | عَلَيْهِمْ: bunlara | مَاذَا: ne? | تَفْقِدُونَ: kaybettiniz | (12:71)
|قَالُوا: dediler ki | نَفْقِدُ: kaybettik | صُوَاعَ: su tasını | الْمَلِكِ: Kralın | وَلِمَنْ: kimseye | جَاءَ: ve getiren | بِهِ: onu | حِمْلُ: yükü (mükafat) var | بَعِيرٍ: bir deve | وَأَنَا: ve ben | بِهِ: buna | زَعِيمٌ: kefilim | (12:72)
|قَالُوا: dediler | تَاللَّهِ: Allah'a and olsun | لَقَدْ: elbette | عَلِمْتُمْ: siz de bilmişsinizdir ki | مَا: | جِئْنَا: biz gelmedik | لِنُفْسِدَ: bozgunculuk yapmak için | فِي: | الْأَرْضِ: bu yere | وَمَا: ve | كُنَّا: değiliz | سَارِقِينَ: hırsız | (12:73)
|قَالُوا: dediler | فَمَا: nedir? | جَزَاؤُهُ: cezası | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | كَاذِبِينَ: yalancı | (12:74)
|قَالُوا: dediler | جَزَاؤُهُ: cezası | مَنْ: kimin | وُجِدَ: bulunursa | فِي: | رَحْلِهِ: yükünde | فَهُوَ: işte o | جَزَاؤُهُ: onun karşılığıdır | كَذَٰلِكَ: böylece | نَجْزِي: biz cezalandırırız | الظَّالِمِينَ: haksızları | (12:75)
|فَبَدَأَ: (aramağa) başladı | بِأَوْعِيَتِهِمْ: onların yüklerini | قَبْلَ: önce | وِعَاءِ: yükünden | أَخِيهِ: kardeşinin | ثُمَّ: sonra | اسْتَخْرَجَهَا: (tası) çıkardı | مِنْ: | وِعَاءِ: yükünden | أَخِيهِ: kardeşinin | كَذَٰلِكَ: işte böyle | كِدْنَا: bir çare öğrettik | لِيُوسُفَ: Yusuf'a | مَا: | كَانَ: idi | لِيَأْخُذَ: yoksa alamaz | أَخَاهُ: kardeşini | فِي: göre | دِينِ: dini(kanunu)na | الْمَلِكِ: kralın | إِلَّا: dışında | أَنْ: eğer | يَشَاءَ: dilemesi | اللَّهُ: Allah'ın | نَرْفَعُ: biz yükseltiriz | دَرَجَاتٍ: derecelerle | مَنْ: kimseyi | نَشَاءُ: dilediğimiz | وَفَوْقَ: ve üstünde (vardır) | كُلِّ: her | ذِي: sahibinin | عِلْمٍ: bilgi | عَلِيمٌ: daha bir bilen | (12:76)
|قَالُوا: dediler ki | إِنْ: eğer | يَسْرِقْ: çaldıysa | فَقَدْ: elbette | سَرَقَ: çalmıştı | أَخٌ: kardeşi de | لَهُ: onun | مِنْ: | قَبْلُ: bundan önce | فَأَسَرَّهَا: bunu sakladı | يُوسُفُ: Yusuf | فِي: | نَفْسِهِ: içinde | وَلَمْ: | يُبْدِهَا: açmadı | لَهُمْ: onlara | قَالَ: dedi | أَنْتُمْ: siz | شَرٌّ: fena | مَكَانًا: durumdasınız | وَاللَّهُ: ve Allah | أَعْلَمُ: çok iyi biliyor | بِمَا: (içyüzünü) | تَصِفُونَ: anlattığınızın | (12:77)
|قَالُوا: dediler ki | يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الْعَزِيزُ: vezir | إِنَّ: şüphesiz | لَهُ: onun vardır | أَبًا: babası | شَيْخًا: bir ihtiyar | كَبِيرًا: büyük | فَخُذْ: o yüzden al | أَحَدَنَا: (bizden) birimizi | مَكَانَهُ: onun yerine | إِنَّا: doğrusu biz | نَرَاكَ: seni görüyoruz | مِنَ: -den | الْمُحْسِنِينَ: iyilik edenler- | (12:78)
|قَالَ: dedi | مَعَاذَ: sığınırız | اللَّهِ: Allah'a | أَنْ: | نَأْخُذَ: almaktan | إِلَّا: başkasını | مَنْ: kimseden | وَجَدْنَا: bulduğumuz | مَتَاعَنَا: eşyamızı | عِنْدَهُ: yanında | إِنَّا: yoksa biz | إِذًا: o zaman | لَظَالِمُونَ: zulmedenler (oluruz) | (12:79)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | اسْتَيْأَسُوا: umudu kesince | مِنْهُ: ondan | خَلَصُوا: (bir kenara) çekildiler | نَجِيًّا: fısıldaşarak | قَالَ: dedi ki | كَبِيرُهُمْ: büyükleri | أَلَمْ: | تَعْلَمُوا: bilmiyor musunuz? | أَنَّ: ki | أَبَاكُمْ: babanız | قَدْ: muhakkak | أَخَذَ: aldı | عَلَيْكُمْ: sizden | مَوْثِقًا: kesin söz | مِنَ: (adına) | اللَّهِ: Allah | وَمِنْ: ve | قَبْلُ: daha önce | مَا: işlediğiniz | فَرَّطْتُمْ: kusurunuz | فِي: hakkında | يُوسُفَ: Yusuf | فَلَنْ: asla | أَبْرَحَ: ayrılmayacağım | الْأَرْضَ: bu yerden | حَتَّىٰ: kadar | يَأْذَنَ: izin verinceye | لِي: bana | أَبِي: babam | أَوْ: yahut | يَحْكُمَ: hükmedinceye | اللَّهُ: Allah | لِي: benim için | وَهُوَ: ve O | خَيْرُ: en iyisidir | الْحَاكِمِينَ: hükmedenlerin | (12:80)
|ارْجِعُوا: dönün | إِلَىٰ: | أَبِيكُمْ: babanıza | فَقُولُوا: deyin ki | يَا: EY/HEY/AH | أَبَانَا: babamız | إِنَّ: şüphesiz | ابْنَكَ: oğlun | سَرَقَ: hırsızlık etti | وَمَا: değiliz | شَهِدْنَا: biz şahid | إِلَّا: dışındakine | بِمَا: şeyin | عَلِمْنَا: bildiğimiz | وَمَا: ve | كُنَّا: biz değiliz | لِلْغَيْبِ: gaybın | حَافِظِينَ: muhafızları | (12:81)
|وَاسْأَلِ: (istersen) sor | الْقَرْيَةَ: kente | الَّتِي: | كُنَّا: bulunduğumuz | فِيهَا: İçinde | وَالْعِيرَ: ve kervana | الَّتِي: | أَقْبَلْنَا: geldiğimiz | فِيهَا: İçinde | وَإِنَّا: ve biz | لَصَادِقُونَ: doğru söylüyoruz | (12:82)
|قَالَ: dedi | بَلْ: herhalde | سَوَّلَتْ: süsledi | لَكُمْ: size | أَنْفُسُكُمْ: nefisleriniz | أَمْرًا: bir işi | فَصَبْرٌ: artık sabretmek gerek | جَمِيلٌ: güzelce | عَسَى: belki de | اللَّهُ: Allah | أَنْ: | يَأْتِيَنِي: bana getirir | بِهِمْ: onların | جَمِيعًا: hepsini | إِنَّهُ: çünkü o | هُوَ: O | الْعَلِيمُ: bilendir | الْحَكِيمُ: herşeyi hikmetle yapandır | (12:83)
|وَتَوَلَّىٰ: ve yüzünü çevirdi | عَنْهُمْ: onlardan | وَقَالَ: ve dedi | يَا: EY/HEY/AH | أَسَفَىٰ: kederim | عَلَىٰ: üzerindeki | يُوسُفَ: Yusuf | وَابْيَضَّتْ: ve ağardı | عَيْنَاهُ: gözleri | مِنَ: -den | الْحُزْنِ: keder- | فَهُوَ: O | كَظِيمٌ: yutkunuyordu | (12:84)
|قَالُوا: dediler ki | تَاللَّهِ: Vallahi | تَفْتَأُ: sen hâlâ | تَذْكُرُ: anıyorsun | يُوسُفَ: Yusuf'u | حَتَّىٰ: sonunda | تَكُونَ: olacaksın | حَرَضًا: hasta | أَوْ: yahut | تَكُونَ: olacaksın | مِنَ: -dan | الْهَالِكِينَ: helak olanlar- | (12:85)
|قَالَ: dedi | إِنَّمَا: şüphesiz ben | أَشْكُو: arz ederim | بَثِّي: üzüntümü | وَحُزْنِي: ve tasamı | إِلَى: yalnız | اللَّهِ: Allah'a | وَأَعْلَمُ: ve bilirim | مِنَ: tarafından | اللَّهِ: Allah | مَا: şeyleri | لَا: | تَعْلَمُونَ: sizin bilmediğiniz | (12:86)
|يَا: EY/HEY/AH | بَنِي: Çocukları | اذْهَبُوا: gidin | فَتَحَسَّسُوا: araştırın | مِنْ: | يُوسُفَ: Yusuf'u | وَأَخِيهِ: ve kardeşini | وَلَا: | تَيْأَسُوا: umut kesmeyin | مِنْ: -nden | رَوْحِ: rahmeti- | اللَّهِ: Allah'ın | إِنَّهُ: zira | لَا: | يَيْأَسُ: umut kesmez | مِنْ: | رَوْحِ: rahmetinden | اللَّهِ: Allah'ın | إِلَّا: başkası | الْقَوْمُ: kavimden | الْكَافِرُونَ: kafir | (12:87)
|فَلَمَّا: böylece | دَخَلُوا: girdiklerinde | عَلَيْهِ: onun huzuruna | قَالُوا: dediler ki | يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الْعَزِيزُ: vezir | مَسَّنَا: bize dokundu | وَأَهْلَنَا: ve çocuklarımıza | الضُّرُّ: darlık | وَجِئْنَا: ve geldik | بِبِضَاعَةٍ: bir sermaye ile | مُزْجَاةٍ: değersiz | فَأَوْفِ: tam ver | لَنَا: bize | الْكَيْلَ: ölçyü | وَتَصَدَّقْ: ve tasadduk eyle | عَلَيْنَا: bize | إِنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | يَجْزِي: mükafatlandırır | الْمُتَصَدِّقِينَ: tasadduk edenleri | (12:88)
|قَالَ: dedi ki | هَلْ: mi? | عَلِمْتُمْ: bildiniz | مَا: neler | فَعَلْتُمْ: yaptığınızı | بِيُوسُفَ: Yusuf'a | وَأَخِيهِ: ve kardeşine | إِذْ: iken | أَنْتُمْ: sizler | جَاهِلُونَ: cahiller | (12:89)
|قَالُوا: dediler | أَإِنَّكَ: yoksa sen misin? | لَأَنْتَ: sen | يُوسُفُ: Yusuf | قَالَ: dedi | أَنَا: ben | يُوسُفُ: Yusuf'um | وَهَٰذَا: ve bu da | أَخِي: kardeşimdir | قَدْ: muhakkak | مَنَّ: lutfetti | اللَّهُ: Allah | عَلَيْنَا: bize | إِنَّهُ: doğrusu o | مَنْ: kim | يَتَّقِ: korkarsa | وَيَصْبِرْ: ve sabrederse | فَإِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَا: | يُضِيعُ: zayi etmez | أَجْرَ: ecrini | الْمُحْسِنِينَ: iyilik edenlerin | (12:90)
|قَالُوا: dediler | تَاللَّهِ: vallahi | لَقَدْ: doğrusu | اثَرَكَ: seni üstün kıldı | اللَّهُ: Allah | عَلَيْنَا: bize | وَإِنْ: ve doğrusu | كُنَّا: biz | لَخَاطِئِينَ: suç işlemiştik | (12:91)
|قَالَ: dedi | لَا: yoktur | تَثْرِيبَ: kınama | عَلَيْكُمُ: size | الْيَوْمَ: bugün | يَغْفِرُ: bağışlar | اللَّهُ: Allah | لَكُمْ: sizi | وَهُوَ: ve O | أَرْحَمُ: en merhametlisidir | الرَّاحِمِينَ: merhametlilerin | (12:92)
|اذْهَبُوا: götürün | بِقَمِيصِي: benim gömleğimi | هَٰذَا: şu | فَأَلْقُوهُ: koyun | عَلَىٰ: üzerine | وَجْهِ: yüzü | أَبِي: babamın | يَأْتِ: başlasın | بَصِيرًا: görmeye | وَأْتُونِي: ve bana gelin | بِأَهْلِكُمْ: ailenizle birlikte | أَجْمَعِينَ: bütün | (12:93)
|وَلَمَّا: ne zaman ki | فَصَلَتِ: ayrıldı | الْعِيرُ: kervan | قَالَ: dedi ki | أَبُوهُمْ: babaları | إِنِّي: ben | لَأَجِدُ: alıyorum | رِيحَ: kokusunu | يُوسُفَ: Yusuf'un | لَوْلَا: eğer | أَنْ: | تُفَنِّدُونِ: bana bunak demezseniz | (12:94)
|قَالُوا: dediler | تَاللَّهِ: vallahi | إِنَّكَ: elbette sen | لَفِي: içindesin | ضَلَالِكَ: şaşkınlığının | الْقَدِيمِ: eski | (12:95)
|فَلَمَّا: zaman | أَنْ: | جَاءَ: geldiği | الْبَشِيرُ: müjdeci | أَلْقَاهُ: koyunca | عَلَىٰ: üzerine | وَجْهِهِ: yüzü | فَارْتَدَّ: derhal | بَصِيرًا: görür oldu | قَالَ: dedi ki | أَلَمْ: | أَقُلْ: demedim mi? | لَكُمْ: size | إِنِّي: elbett ben | أَعْلَمُ: bilirim | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | مَا: şeyleri | لَا: | تَعْلَمُونَ: sizin bilmediğiniz | (12:96)
|قَالُوا: dediler | يَا: EY/HEY/AH | أَبَانَا: babamız | اسْتَغْفِرْ: bağışlanmasını dile | لَنَا: bizim | ذُنُوبَنَا: günahlarımızın | إِنَّا: gerçekten biz | كُنَّا: | خَاطِئِينَ: günah işledik | (12:97)
|قَالَ: dedi | سَوْفَ: (şimdi) | أَسْتَغْفِرُ: mağfiret dileyeceğim | لَكُمْ: sizin için | رَبِّي: Rabbimden | إِنَّهُ: şüphesiz O | هُوَ: O | الْغَفُورُ: bağışlayandır | الرَّحِيمُ: esirgeyendir | (12:98)
|فَلَمَّا: nihayet | دَخَلُوا: vardıklarında | عَلَىٰ: yanına | يُوسُفَ: Yusuf'un | اوَىٰ: çekip kucakladı | إِلَيْهِ: kendine | أَبَوَيْهِ: ana-babasını | وَقَالَ: ve dedi | ادْخُلُوا: girin | مِصْرَ: Mısır'a | إِنْ: | شَاءَ: dileğiyle | اللَّهُ: Allah'ın | امِنِينَ: güven içinde | (12:99)
|وَرَفَعَ: ve çıkardı | أَبَوَيْهِ: ana-babasını | عَلَى: üstüne | الْعَرْشِ: tahtın | وَخَرُّوا: ve hepsi kapandılar | لَهُ: onun için | سُجَّدًا: secdeye | وَقَالَ: ve dedi | يَا: EY/HEY/AH | أَبَتِ: babacığım | هَٰذَا: işte bu | تَأْوِيلُ: yorumudur | رُؤْيَايَ: rü'yanın | مِنْ: | قَبْلُ: önceki | قَدْ: muhakkak | جَعَلَهَا: onu yaptı | رَبِّي: Rabbim | حَقًّا: gerçek | وَقَدْ: ve gerçekten | أَحْسَنَ: iyilik etti | بِي: bana | إِذْ: zira | أَخْرَجَنِي: beni çıkardı | مِنَ: -dan | السِّجْنِ: zindan- | وَجَاءَ: ve getirdi | بِكُمْ: sizi de | مِنَ: -den | الْبَدْوِ: çöl- | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | أَنْ: | نَزَغَ: fitne soktuktan | الشَّيْطَانُ: şeytan | بَيْنِي: aramıza | وَبَيْنَ: ve arasına | إِخْوَتِي: kardeşlerim | إِنَّ: gerçekten | رَبِّي: Rabbim | لَطِيفٌ: çok ince düzenler | لِمَا: şeyi | يَشَاءُ: dilediği | إِنَّهُ: şüphesiz O | هُوَ: O | الْعَلِيمُ: bilendir | الْحَكِيمُ: her şeyi yerli yerince yapandır | (12:100)
|رَبِّ: Rabbim | قَدْ: gerçekten | اتَيْتَنِي: bana verdin | مِنَ: | الْمُلْكِ: mülk | وَعَلَّمْتَنِي: ve bana öğrettin | مِنْ: | تَأْوِيلِ: yorumunu | الْأَحَادِيثِ: düşlerin | فَاطِرَ: yaratıcısı | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | أَنْتَ: sensin | وَلِيِّي: benim velim | فِي: | الدُّنْيَا: dünyada | وَالْاخِرَةِ: ve ahirette | تَوَفَّنِي: beni öldür | مُسْلِمًا: müslüman olarak | وَأَلْحِقْنِي: ve beni kat | بِالصَّالِحِينَ: iyilere | (12:101)
|ذَٰلِكَ: bu | مِنْ: | أَنْبَاءِ: haberlerindendir | الْغَيْبِ: gayb | نُوحِيهِ: vahyettiğimiz | إِلَيْكَ: sana | وَمَا: değildin | كُنْتَ: sen | لَدَيْهِمْ: onların yanında | إِذْ: zaman | أَجْمَعُوا: toplandıkları | أَمْرَهُمْ: yapacakları işleri için | وَهُمْ: ve onlar | يَمْكُرُونَ: tuzak kurarlarken | (12:102)
|وَمَا: ve değildir | أَكْثَرُ: çoğu | النَّاسِ: insanların | وَلَوْ: ama | حَرَصْتَ: ne kadar istesen de | بِمُؤْمِنِينَ: inanacak | (12:103)
|وَمَا: | تَسْأَلُهُمْ: sen istemiyorsun | عَلَيْهِ: buna karşılık | مِنْ: bir | أَجْرٍ: ücret | إِنْ: | هُوَ: O | إِلَّا: sadece | ذِكْرٌ: bir öğüttür | لِلْعَالَمِينَ: bütün alemler için | (12:104)
|وَكَأَيِّنْ: nice var ki | مِنْ: | ايَةٍ: ayet(ler) | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَالْأَرْضِ: ve yerde | يَمُرُّونَ: uğrarlar da | عَلَيْهَا: yanlarına | وَهُمْ: ve onlar | عَنْهَا: ondan | مُعْرِضُونَ: yüzlerini çevirirler | (12:105)
|وَمَا: ve | يُؤْمِنُ: inanmazlar | أَكْثَرُهُمْ: onların çoğu | بِاللَّهِ: Allah'a | إِلَّا: dışında | وَهُمْ: onlar | مُشْرِكُونَ: ortak koşmaları | (12:106)
|أَفَأَمِنُوا: onlar emin midirler? | أَنْ: | تَأْتِيَهُمْ: kendilerine gelmeyeceğinden | غَاشِيَةٌ: sargın bir belanın | مِنْ: | عَذَابِ: azabından | اللَّهِ: Alah'ın | أَوْ: veya | تَأْتِيَهُمُ: kendilerine gelmeyeceğinden | السَّاعَةُ: O sa'atin | بَغْتَةً: ansızın | وَهُمْ: ve onlar | لَا: hiç | يَشْعُرُونَ: farkında değillerken | (12:107)
|قُلْ: de ki | هَٰذِهِ: işte budur | سَبِيلِي: benim yolum | أَدْعُو: da'vet ederim | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | عَلَىٰ: | بَصِيرَةٍ: basiretle | أَنَا: ben | وَمَنِ: ve kimseler | اتَّبَعَنِي: bana uyan(lar) | وَسُبْحَانَ: ve şanı yücedir | اللَّهِ: Allah'ın | وَمَا: ve değilim | أَنَا: ben | مِنَ: -dan | الْمُشْرِكِينَ: ortak koşanlar- | (12:108)
|وَمَا: | أَرْسَلْنَا: göndermedik | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önce | إِلَّا: başka | رِجَالًا: erkeklerden | نُوحِي: vahyettiğimiz | إِلَيْهِمْ: kendilerine | مِنْ: -dan | أَهْلِ: halkın- | الْقُرَىٰ: kentler | أَفَلَمْ: | يَسِيرُوا: hiç gezmediler mi? | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَيَنْظُرُوا: görsünler | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: olduğunu | عَاقِبَةُ: sonunun | الَّذِينَ: kimselerin | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: kendilerinden önceki | وَلَدَارُ: ve yurdu | الْاخِرَةِ: ahiret | خَيْرٌ: daha iyidir | لِلَّذِينَ: | اتَّقَوْا: korunanlar için | أَفَلَا: | تَعْقِلُونَ: aklınızı kullanmıyor musunuz? | (12:109)
|حَتَّىٰ: hatta | إِذَا: ne zaman ki | اسْتَيْأَسَ: umutlarını kestiler | الرُّسُلُ: elçiler | وَظَنُّوا: ve sandılar | أَنَّهُمْ: kendilerinin | قَدْ: gerçekten | كُذِبُوا: yalanlandıklarını | جَاءَهُمْ: onlara geldi | نَصْرُنَا: yardımımız | فَنُجِّيَ: ve kurtarıldı | مَنْ: kimseler | نَشَاءُ: dilediğimiz | وَلَا: asla | يُرَدُّ: geri çevrilmez | بَأْسُنَا: azabımız | عَنِ: -ndan | الْقَوْمِ: topluluğu- | الْمُجْرِمِينَ: suçlular | (12:110)
|لَقَدْ: elbette | كَانَ: | فِي: vardır | قَصَصِهِمْ: onların hikayelerinde | عِبْرَةٌ: ibret | لِأُولِي: sahipleri için | الْأَلْبَابِ: akıl | مَا: | كَانَ: (bu) değildir | حَدِيثًا: bir söz | يُفْتَرَىٰ: uydurulacak | وَلَٰكِنْ: ancak | تَصْدِيقَ: doğrulanmasıdır | الَّذِي: kimsenin | بَيْنَ: | يَدَيْهِ: kendinden öncekinin | وَتَفْصِيلَ: ve açıklamasıdır | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyin | وَهُدًى: ve bir hidayettir | وَرَحْمَةً: ve rahmettir | لِقَوْمٍ: toplumlar için | يُؤْمِنُونَ: inanan | (12:111)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}