» 12 / Yûsuf  3:

Kuran Sırası: 12
İniş Sırası: 53
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111

 » 12 / Yûsuf  Suresi: 3
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. نَحْنُ (NḪN) = neHnu : biz
2. نَقُصُّ (NGṦ) = neḳuSSu : anlatıyoruz
3. عَلَيْكَ (ALYK) = ǎleyke : sana
4. أَحْسَنَ (ÊḪSN) = eHsene : en güzelini
5. الْقَصَصِ (ELGṦṦ) = l-ḳaSaSi : kıssaların
6. بِمَا (BME) = bimā :
7. أَوْحَيْنَا (ÊVḪYNE) = evHaynā : vahyetmekle
8. إِلَيْكَ (ÎLYK) = ileyke : sana
9. هَٰذَا (HZ̃E) = hāƶā : bu
10. الْقُرْانَ (ELGR ËN) = l-ḳurāne : Kur'an'ı
11. وَإِنْ (VÎN) = vein : ve oysa
12. كُنْتَ (KNT) = kunte : sen idin
13. مِنْ (MN) = min :
14. قَبْلِهِ (GBLH) = ḳablihi : ondan önce
15. لَمِنَ (LMN) = lemine : kimselerden
16. الْغَافِلِينَ (ELĞEFLYN) = l-ğāfilīne : bilmeyen
biz | anlatıyoruz | sana | en güzelini | kıssaların | | vahyetmekle | sana | bu | Kur'an'ı | ve oysa | sen idin | | ondan önce | kimselerden | bilmeyen |

[] [GṦṦ] [] [ḪSN] [GṦṦ] [] [VḪY] [] [] [GRE] [] [KVN] [] [GBL] [] [ĞFL]
NḪN NGṦ ALYK ÊḪSN ELGṦṦ BME ÊVḪYNE ÎLYK HZ̃E ELGR ËN VÎN KNT MN GBLH LMN ELĞEFLYN

neHnu neḳuSSu ǎleyke eHsene l-ḳaSaSi bimā evHaynā ileyke hāƶā l-ḳurāne vein kunte min ḳablihi lemine l-ğāfilīne
نحن نقص عليك أحسن القصص بما أوحينا إليك هذا القرآن وإن كنت من قبله لمن الغافلين

 » 12 / Yûsuf  Suresi: 3
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
نحن | NḪN neHnu biz We
نقص ق ص ص | GṦṦ NGṦ neḳuSSu anlatıyoruz relate
عليك | ALYK ǎleyke sana to you
أحسن ح س ن | ḪSN ÊḪSN eHsene en güzelini the best
القصص ق ص ص | GṦṦ ELGṦṦ l-ḳaSaSi kıssaların of the narrations
بما | BME bimā in what
أوحينا و ح ي | VḪY ÊVḪYNE evHaynā vahyetmekle We have revealed
إليك | ÎLYK ileyke sana to you
هذا | HZ̃E hāƶā bu (of) this
القرآن ق ر ا | GRE ELGR ËN l-ḳurāne Kur'an'ı the Quran,
وإن | VÎN vein ve oysa although
كنت ك و ن | KVN KNT kunte sen idin you were,
من | MN min before it,
قبله ق ب ل | GBL GBLH ḳablihi ondan önce before it,
لمن | LMN lemine kimselerden surely among
الغافلين غ ف ل | ĞFL ELĞEFLYN l-ğāfilīne bilmeyen the unaware.

12:3 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

biz | anlatıyoruz | sana | en güzelini | kıssaların | | vahyetmekle | sana | bu | Kur'an'ı | ve oysa | sen idin | | ondan önce | kimselerden | bilmeyen |

[] [GṦṦ] [] [ḪSN] [GṦṦ] [] [VḪY] [] [] [GRE] [] [KVN] [] [GBL] [] [ĞFL]
NḪN NGṦ ALYK ÊḪSN ELGṦṦ BME ÊVḪYNE ÎLYK HZ̃E ELGR ËN VÎN KNT MN GBLH LMN ELĞEFLYN

neHnu neḳuSSu ǎleyke eHsene l-ḳaSaSi bimā evHaynā ileyke hāƶā l-ḳurāne vein kunte min ḳablihi lemine l-ğāfilīne
نحن نقص عليك أحسن القصص بما أوحينا إليك هذا القرآن وإن كنت من قبله لمن الغافلين

[] [ق ص ص] [] [ح س ن] [ق ص ص] [] [و ح ي] [] [] [ق ر ا] [] [ك و ن] [] [ق ب ل] [] [غ ف ل]

 » 12 / Yûsuf  Suresi: 3
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
نحن | NḪN neHnu biz We
Nun,Ha,Nun,
50,8,50,
PRON – 1st person plural personal pronoun
ضمير منفصل
نقص ق ص ص | GṦṦ NGṦ neḳuSSu anlatıyoruz relate
Nun,Gaf,Sad,
50,100,90,
V – 1st person plural imperfect verb
فعل مضارع
عليك | ALYK ǎleyke sana to you
Ayn,Lam,Ye,Kef,
70,30,10,20,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
أحسن ح س ن | ḪSN ÊḪSN eHsene en güzelini the best
,Ha,Sin,Nun,
,8,60,50,
N – accusative masculine singular noun
اسم منصوب
القصص ق ص ص | GṦṦ ELGṦṦ l-ḳaSaSi kıssaların of the narrations
Elif,Lam,Gaf,Sad,Sad,
1,30,100,90,90,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
بما | BME bimā in what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
أوحينا و ح ي | VḪY ÊVḪYNE evHaynā vahyetmekle We have revealed
,Vav,Ha,Ye,Nun,Elif,
,6,8,10,50,1,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
إليك | ÎLYK ileyke sana to you
,Lam,Ye,Kef,
,30,10,20,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
هذا | HZ̃E hāƶā bu (of) this
He,Zel,Elif,
5,700,1,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
القرآن ق ر ا | GRE ELGR ËN l-ḳurāne Kur'an'ı the Quran,
Elif,Lam,Gaf,Re,,Nun,
1,30,100,200,,50,
"PN – accusative masculine proper noun → Quran"
اسم علم منصوب
وإن | VÎN vein ve oysa although
Vav,,Nun,
6,,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
COND – conditional particle
الواو عاطفة
حرف شرط
كنت ك و ن | KVN KNT kunte sen idin you were,
Kef,Nun,Te,
20,50,400,
V – 2nd person masculine singular perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
من | MN min before it,
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
قبله ق ب ل | GBL GBLH ḳablihi ondan önce before it,
Gaf,Be,Lam,He,
100,2,30,5,
N – genitive noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لمن | LMN lemine kimselerden surely among
Lam,Mim,Nun,
30,40,50,
EMPH – emphatic prefix lām
P – preposition
اللام لام التوكيد
حرف جر
الغافلين غ ف ل | ĞFL ELĞEFLYN l-ğāfilīne bilmeyen the unaware.
Elif,Lam,Ğayn,Elif,Fe,Lam,Ye,Nun,
1,30,1000,1,80,30,10,50,
N – genitive masculine plural active participle
اسم مجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |نَحْنُ: biz | نَقُصُّ: anlatıyoruz | عَلَيْكَ: sana | أَحْسَنَ: en güzelini | الْقَصَصِ: kıssaların | بِمَا: | أَوْحَيْنَا: vahyetmekle | إِلَيْكَ: sana | هَٰذَا: bu | الْقُرْانَ: Kur'an'ı | وَإِنْ: ve oysa | كُنْتَ: sen idin | مِنْ: | قَبْلِهِ: ondan önce | لَمِنَ: kimselerden | الْغَافِلِينَ: bilmeyen |
Kırık Meal (Harekesiz) : |نحن NḪN biz | نقص NGṦ anlatıyoruz | عليك ALYK sana | أحسن ÊḪSN en güzelini | القصص ELGṦṦ kıssaların | بما BME | أوحينا ÊWḪYNE vahyetmekle | إليك ÎLYK sana | هذا HZ̃E bu | القرآن ELGR ËN Kur'an'ı | وإن WÎN ve oysa | كنت KNT sen idin | من MN | قبله GBLH ondan önce | لمن LMN kimselerden | الغافلين ELĞEFLYN bilmeyen |
Kırık Meal (Okunuş) : |neHnu: biz | neḳuSSu: anlatıyoruz | ǎleyke: sana | eHsene: en güzelini | l-ḳaSaSi: kıssaların | bimā: | evHaynā: vahyetmekle | ileyke: sana | hāƶā: bu | l-ḳurāne: Kur'an'ı | vein: ve oysa | kunte: sen idin | min: | ḳablihi: ondan önce | lemine: kimselerden | l-ğāfilīne: bilmeyen |
Kırık Meal (Transcript) : |NḪN: biz | NGṦ: anlatıyoruz | ALYK: sana | ÊḪSN: en güzelini | ELGṦṦ: kıssaların | BME: | ÊVḪYNE: vahyetmekle | ÎLYK: sana | HZ̃E: bu | ELGR ËN: Kur'an'ı | VÎN: ve oysa | KNT: sen idin | MN: | GBLH: ondan önce | LMN: kimselerden | ELĞEFLYN: bilmeyen |
Abdulbaki Gölpınarlı : Sana bu Kur'ân'ı vahyederek kıssaların en güzelini hikâye edeceğiz ve bundan önce sen elbette onu bilmeyenlerdendin.
Adem Uğur : (Ey Muhammed!) Biz, sana bu Kur'an'ı vahyetmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmeyenlerden idin.
Ahmed Hulusi : Şu Kurân'ı (OKUnası, kavranılası metni) sana vahyederek (hakikatin olan Esmâ mertebesindeki ilimden bilincine yönlendirerek) biz (Esmâ özelliklerimiz itibarıyla biz), ibret verici olaylardan birini en güzel anlatımla sende açığa çıkartıyoruz. . . Önceden şüphesiz bu bilgi sana kapalıydı!
Ahmet Tekin : Sana, bu Kur’ân’ı vahyetmekle, geçmiş milletlerin kıssalarını, kıssaların en güzelini biz anlatmış oluyoruz. Daha önce bunlardan senin haberin yoktu.
Ahmet Varol : Biz, bu Kur'an'ı sana vahyetmekle kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz. Oysa daha önce (bunlardan) haberi olmayanlardandın.
Ali Bulaç : Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz, oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın.
Ali Fikri Yavuz : Sana bu sûreyi vahyetmemizle, en güzel kıssayı sana anlatacağız. Halbuki sen, daha önce bundan asla haberdar değildin.
Bekir Sadak : Biz bu Kuran'i vahyederek, sana en guzel kissalari anlatiyoruz.. Oysa daha once sen bunlardan habersizdin.
Celal Yıldırım : Sana bu Kur'ân'ı vahyetmemizle, kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki daha önce bundan haberin yoktu.
Diyanet İşleri : Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.
Diyanet İşleri (eski) : Biz bu Kuran'ı vahyederek, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz.. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin.
Diyanet Vakfi : (Ey Muhammed!) Biz, sana bu Kur'an'ı vahyetmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmeyenlerden idin.
Edip Yüksel : Sana bu Kuran'ı vahyederek, sana en güzel bir anlatımla tarihi aktarıyoruz. Sen daha önce bundan habersizdin.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, daha önce senin bundan hiç haberin yoktu.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Biz sana bu Kuran'ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Doğrusu, senin bundan önce hiç haberin yoktu.
Elmalılı Hamdi Yazır : Sana bu Kur'anı vahyetmemizle biz bir kıssa anlatıyoruz ki ahsenülkasas senin ise doğrusu bundan evvel hiç hâberin yoktu
Fizilal-il Kuran : Biz bu Kur'an'ı vahyetmekle sana kıssaların, eski milletler ile ilgili hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysa daha önce bu hikâyeleri hiç bilmiyordun.
Gültekin Onan : Biz bu Kuran'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz; oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın.
Hakkı Yılmaz : Sana bu Kur’ân'ı vahyetmekle Biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki sen, bundan önce, kesinlikle bu konu hakkında duyarsız/ bilgisizlerdendin.
Hasan Basri Çantay : Biz sana bu Kur'ânı (bu sûreyi) vahyetmek suretiyle en güzel beyânı kıssa olarak anlatacağız. Halbuki sen daha evvel bundan elbet haberdâr olmayanlardandın.
Hayrat Neşriyat : Biz, bu Kur’ân’ı sana vahyetmekle, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Elbette(sen) ondan önce (bunlardan) habersiz olanlardan idin.
İbni Kesir : Biz; sana, bu Kur'an'ı vahyetmekle; kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki sen, daha önce bundan habersizdin.
İskender Evrenosoğlu : Sana vahyettiğimiz bu Kur'ân ile en güzel kıssaları sana anlatıyoruz. Ve oysa sen, ondan önce elbette gâfillerdendin.
Muhammed Esed : Biz bu Kuran'ı sana vahyettikçe, (ey Peygamber,) bundan önce senin de (vahyin ne olduğundan) habersiz kimselerden olduğunu bilerek onu sana mümkün olan en iyi, en güzel üslupla açıklıyoruz.
Ömer Nasuhi Bilmen : Biz sana bu Kur'an'ı vahyetmemizle sana en güzel kıssayı naklediyoruz. Halbuki, sen ondan evvel elbette bundan habersizdin.
Ömer Öngüt : Resulüm! Biz sana bu Kur'an'ı vahyetmekle sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen daha önce bunlardan habersizdin.
Şaban Piriş : Biz, sana bu Kur’an’ı vahyederek daha önce haberdar olmadığın en güzel olayı hikaye edeceğiz.
Suat Yıldırım : Biz, bu Kur’ân’ı sana vahyetmekle, geçmiş ümmetlerin birtakım haberlerini en güzel şekilde beyan ediyoruz. Şu bir gerçek ki daha önce senin bundan hiç haberin yoktu.
Süleyman Ateş : Biz, bu Kur'ân'ı vahyetmekle sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Sen ondan önce (bunları) bilmeyenlerden idin.
Tefhim-ul Kuran : Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarmaktayız, oysa sen, daha önce bundan haberi olmayanlardandın.
Ümit Şimşek : Sana vahyettiğimiz bu Kur'ân ile, Biz kıssaların en güzelini sana anlatıyoruz. Daha önce ise sen bunlardan habersizdin.
Yaşar Nuri Öztürk : Biz bu Kur'an'ı sana vahyederek, hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysaki sen, bundan önce bunlardan tamamen habersiz olanlardandın.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}