» 12 / Yûsuf  15:

Kuran Sırası: 12
İniş Sırası: 53
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111

 » 12 / Yûsuf  Suresi: 15
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَلَمَّا (FLME) = felemmā : nihayet
2. ذَهَبُوا (Z̃HBVE) = ƶehebū : götürdüler
3. بِهِ (BH) = bihi : onu
4. وَأَجْمَعُوا (VÊCMAVE) = ve ecmeǔ : ve karar verdiler
5. أَنْ (ÊN) = en :
6. يَجْعَلُوهُ (YCALVH) = yec'ǎlūhu : atmaya
7. فِي (FY) = fī :
8. غَيَابَتِ (ĞYEBT) = ğayābeti : dibine
9. الْجُبِّ (ELCB) = l-cubbi : kuyunun
10. وَأَوْحَيْنَا (VÊVḪYNE) = veevHaynā : ve biz vahyettik
11. إِلَيْهِ (ÎLYH) = ileyhi : O'na
12. لَتُنَبِّئَنَّهُمْ (LTNBÙNHM) = letunebbiennehum : andolsun haber vereceksin
13. بِأَمْرِهِمْ (BÊMRHM) = biemrihim : onların işlerini
14. هَٰذَا (HZ̃E) = hāƶā : bu
15. وَهُمْ (VHM) = vehum : ve onlar
16. لَا (LE) = lā : hiç değillerken
17. يَشْعُرُونَ (YŞARVN) = yeş'ǔrūne : farkında
nihayet | götürdüler | onu | ve karar verdiler | | atmaya | | dibine | kuyunun | ve biz vahyettik | O'na | andolsun haber vereceksin | onların işlerini | bu | ve onlar | hiç değillerken | farkında |

[] [Z̃HB] [] [CMA] [] [CAL] [] [ĞYB] [CBB] [VḪY] [] [NBE] [EMR] [] [] [] [ŞAR]
FLME Z̃HBVE BH VÊCMAVE ÊN YCALVH FY ĞYEBT ELCB VÊVḪYNE ÎLYH LTNBÙNHM BÊMRHM HZ̃E VHM LE YŞARVN

felemmā ƶehebū bihi ve ecmeǔ en yec'ǎlūhu ğayābeti l-cubbi veevHaynā ileyhi letunebbiennehum biemrihim hāƶā vehum yeş'ǔrūne
فلما ذهبوا به وأجمعوا أن يجعلوه في غيابت الجب وأوحينا إليه لتنبئنهم بأمرهم هذا وهم لا يشعرون

 » 12 / Yûsuf  Suresi: 15
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فلما | FLME felemmā nihayet So when
ذهبوا ذ ه ب | Z̃HB Z̃HBVE ƶehebū götürdüler they took him
به | BH bihi onu they took him
وأجمعوا ج م ع | CMA VÊCMAVE ve ecmeǔ ve karar verdiler and agreed
أن | ÊN en that
يجعلوه ج ع ل | CAL YCALVH yec'ǎlūhu atmaya they put him
في | FY in
غيابت غ ي ب | ĞYB ĞYEBT ğayābeti dibine (the) bottom
الجب ج ب ب | CBB ELCB l-cubbi kuyunun (of) the well.
وأوحينا و ح ي | VḪY VÊVḪYNE veevHaynā ve biz vahyettik But We inspired
إليه | ÎLYH ileyhi O'na to him,
لتنبئنهم ن ب ا | NBE LTNBÙNHM letunebbiennehum andolsun haber vereceksin """Surely, you will inform them"
بأمرهم ا م ر | EMR BÊMRHM biemrihim onların işlerini about this affair,
هذا | HZ̃E hāƶā bu about this affair,
وهم | VHM vehum ve onlar while they
لا | LE hiç değillerken (do) not
يشعرون ش ع ر | ŞAR YŞARVN yeş'ǔrūne farkında "perceive."""

12:15 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

nihayet | götürdüler | onu | ve karar verdiler | | atmaya | | dibine | kuyunun | ve biz vahyettik | O'na | andolsun haber vereceksin | onların işlerini | bu | ve onlar | hiç değillerken | farkında |

[] [Z̃HB] [] [CMA] [] [CAL] [] [ĞYB] [CBB] [VḪY] [] [NBE] [EMR] [] [] [] [ŞAR]
FLME Z̃HBVE BH VÊCMAVE ÊN YCALVH FY ĞYEBT ELCB VÊVḪYNE ÎLYH LTNBÙNHM BÊMRHM HZ̃E VHM LE YŞARVN

felemmā ƶehebū bihi ve ecmeǔ en yec'ǎlūhu ğayābeti l-cubbi veevHaynā ileyhi letunebbiennehum biemrihim hāƶā vehum yeş'ǔrūne
فلما ذهبوا به وأجمعوا أن يجعلوه في غيابت الجب وأوحينا إليه لتنبئنهم بأمرهم هذا وهم لا يشعرون

[] [ذ ه ب] [] [ج م ع] [] [ج ع ل] [] [غ ي ب] [ج ب ب] [و ح ي] [] [ن ب ا] [ا م ر] [] [] [] [ش ع ر]

 » 12 / Yûsuf  Suresi: 15
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فلما | FLME felemmā nihayet So when
Fe,Lam,Mim,Elif,
80,30,40,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
ذهبوا ذ ه ب | Z̃HB Z̃HBVE ƶehebū götürdüler they took him
Zel,He,Be,Vav,Elif,
700,5,2,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
به | BH bihi onu they took him
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
وأجمعوا ج م ع | CMA VÊCMAVE ve ecmeǔ ve karar verdiler and agreed
Vav,,Cim,Mim,Ayn,Vav,Elif,
6,,3,40,70,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أن | ÊN en that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
يجعلوه ج ع ل | CAL YCALVH yec'ǎlūhu atmaya they put him
Ye,Cim,Ayn,Lam,Vav,He,
10,3,70,30,6,5,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع منصوب والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
غيابت غ ي ب | ĞYB ĞYEBT ğayābeti dibine (the) bottom
Ğayn,Ye,Elif,Be,Te,
1000,10,1,2,400,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
الجب ج ب ب | CBB ELCB l-cubbi kuyunun (of) the well.
Elif,Lam,Cim,Be,
1,30,3,2,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
وأوحينا و ح ي | VḪY VÊVḪYNE veevHaynā ve biz vahyettik But We inspired
Vav,,Vav,Ha,Ye,Nun,Elif,
6,,6,8,10,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
إليه | ÎLYH ileyhi O'na to him,
,Lam,Ye,He,
,30,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
لتنبئنهم ن ب ا | NBE LTNBÙNHM letunebbiennehum andolsun haber vereceksin """Surely, you will inform them"
Lam,Te,Nun,Be,,Nun,He,Mim,
30,400,50,2,,50,5,40,
EMPH – emphatic prefix lām
V – 2nd person masculine singular (form II) imperfect verb
EMPH – emphatic suffix nūn
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
اللام لام التوكيد
فعل مضارع والنون للتوكيد و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بأمرهم ا م ر | EMR BÊMRHM biemrihim onların işlerini about this affair,
Be,,Mim,Re,He,Mim,
2,,40,200,5,40,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
جار ومجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
هذا | HZ̃E hāƶā bu about this affair,
He,Zel,Elif,
5,700,1,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
وهم | VHM vehum ve onlar while they
Vav,He,Mim,
6,5,40,
CIRC – prefixed circumstantial particle
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
الواو حالية
ضمير منفصل
لا | LE hiç değillerken (do) not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يشعرون ش ع ر | ŞAR YŞARVN yeş'ǔrūne farkında "perceive."""
Ye,Şın,Ayn,Re,Vav,Nun,
10,300,70,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَلَمَّا: nihayet | ذَهَبُوا: götürdüler | بِهِ: onu | وَأَجْمَعُوا: ve karar verdiler | أَنْ: | يَجْعَلُوهُ: atmaya | فِي: | غَيَابَتِ: dibine | الْجُبِّ: kuyunun | وَأَوْحَيْنَا: ve biz vahyettik | إِلَيْهِ: O'na | لَتُنَبِّئَنَّهُمْ: andolsun haber vereceksin | بِأَمْرِهِمْ: onların işlerini | هَٰذَا: bu | وَهُمْ: ve onlar | لَا: hiç değillerken | يَشْعُرُونَ: farkında |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فلما FLME nihayet | ذهبوا Z̃HBWE götürdüler | به BH onu | وأجمعوا WÊCMAWE ve karar verdiler | أن ÊN | يجعلوه YCALWH atmaya | في FY | غيابت ĞYEBT dibine | الجب ELCB kuyunun | وأوحينا WÊWḪYNE ve biz vahyettik | إليه ÎLYH O'na | لتنبئنهم LTNBÙNHM andolsun haber vereceksin | بأمرهم BÊMRHM onların işlerini | هذا HZ̃E bu | وهم WHM ve onlar | لا LE hiç değillerken | يشعرون YŞARWN farkında |
Kırık Meal (Okunuş) : |felemmā: nihayet | ƶehebū: götürdüler | bihi: onu | ve ecmeǔ: ve karar verdiler | en: | yec'ǎlūhu: atmaya | : | ğayābeti: dibine | l-cubbi: kuyunun | veevHaynā: ve biz vahyettik | ileyhi: O'na | letunebbiennehum: andolsun haber vereceksin | biemrihim: onların işlerini | hāƶā: bu | vehum: ve onlar | : hiç değillerken | yeş'ǔrūne: farkında |
Kırık Meal (Transcript) : |FLME: nihayet | Z̃HBVE: götürdüler | BH: onu | VÊCMAVE: ve karar verdiler | ÊN: | YCALVH: atmaya | FY: | ĞYEBT: dibine | ELCB: kuyunun | VÊVḪYNE: ve biz vahyettik | ÎLYH: O'na | LTNBÙNHM: andolsun haber vereceksin | BÊMRHM: onların işlerini | HZ̃E: bu | VHM: ve onlar | LE: hiç değillerken | YŞARVN: farkında |
Abdulbaki Gölpınarlı : Sonucu onu götürüp kuyuya atmaya hep berâber karar verdikleri zaman ona, andolsun ki farkında bile olmadıkları bir anda şu yaptıklarını haber vereceksin onlara diye vahyetmiştik.
Adem Uğur : Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusufa: Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar (işin) farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.
Ahmed Hulusi : Nihayet Onu alıp götürdüler ve Onu kuyunun dibinde bırakmaya karar verdiler. . . Biz de Ona: "Andolsun ki, onların seni tanımadıkları bir ortamda, yaptıklarını yüzlerine vuracaksın!" diye vahyettik.
Ahmet Tekin : Onu götürüp, suyu çekilmek üzere olan bir kuyuya atmaya birlikte karar verdikleri zaman biz Yûsuf’a: 'Andolsun ki, sen onların bu planlarını, onlar farkında değillerken, kendilerine haber vereceksin' diye vahyettik.
Ahmet Varol : Sonuçda onu götürdüklerinde ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca karar verdiklerinde biz de ona: 'Andolsun sen, onların bu işlerini farkında olmayacakları bir sırada kendilerine bildireceksin' diye vahyettik.
Ali Bulaç : Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."
Ali Fikri Yavuz : Nihayet kardeşleri, Yûsuf’u alıp götürünce, onu kuyunun dibine koymaya karar verdiler. Biz de Yûsuf’a şöyle vahyettik: “- Muhakkak sen onlara, hiç farkında değillerken bu işlerini haber vereceksin.”
Bekir Sadak : Yusuf'u goturup bir kuyunun derinliklerine birakmayi kararlastirdilar. Biz ona, kardeslerinin bu islerini kendileri farkina varmadan haber vereceksin, diye vahyettik.
Celal Yıldırım : Ne vakit ki Yûsuf'u alıp götürdüler ve toplanıp onu kuyunun dibine bırakmayı kararlaştırdılar; biz de ona, «And olsun ki, sen (bir gün) onların bu yaptıklarını kendilerine, farkına varmadıkları bir halde haber vereceksin!» diye vahyettik.
Diyanet İşleri : Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, “Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin” diye vahyettik.
Diyanet İşleri (eski) : Yusuf'u oturup bir kuyunun derinliklerine bırakmayı kararlaştırdılar. Biz ona, kardeşlerinin bu işlerini kendileri farkına varmadan haber vereceksin, diye vahyettik.
Diyanet Vakfi : Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusuf'a: Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar (işin) farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.
Edip Yüksel : Onu götürdükleri ve kuyunun dibine atmak için topluca karar verdikleri sırada biz ona: '(Üzülme) Onların bu yaptıklarını, hiç farkında olmayacakları bir anda onlara anlatacaksın,' diye vahyettik
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Nihayet kardeşleri, Yusuf'u alıp götürdüler ve kuyunun dibine bırakmaya topluca karar verdiler. Biz de ona şöyle vahyettik: «Andolsun ki, sen onlara ilerde hiç beklemedikleri bir sırada bu yaptıklarını haber vereceksin».
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Yusuf'u alıp götürdükleri ve onu kuyunun dibine koymaya karar verdikleri zaman, Biz ona: «Andolsun ki, sen onlara, hiç farkında değillerken, bu işlerini haber vereceksin!» diye vahyettik.
Elmalılı Hamdi Yazır : Bunun üzerine vaktâ ki onu götürdüler ve kuyunun dibine koymağa karar verdiler, biz de ona şöyle vahyettik, kasem olsun ki sen onlara hiç farkında değillerken bu işlerini haber vereceksin
Fizilal-il Kuran : Kardeşleri Yusuf'u kıra götürüp onu bir kuyunun dibine atmayı kararlaştırdıklarında, kendisine «İlerde, hiç beklemedikleri bir sırada, sana yaptıkları bu işi kardeşlerine hatırlatacaksın» diye vahyettik.
Gültekin Onan : Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri farkında değilken bu buyruklarını / buyrultularını haber vereceksin."
Hakkı Yılmaz : Sonunda Yûsuf'un kardeşleri, Yûsuf'u götürdüler ve hepbirlikte o kuyunun dibine bırakmaya karar verdiler. Biz de Yûsuf'a vahyettik: “Andolsun ki sen onlara ilerde onlar hiç farkında değilken bu işlerini haber vereceksin.”
Hasan Basri Çantay : Nihayet vaktaki onu götürdüler, onu kuyunun dibine bırakmayı elbirlik kararlaşdırdılar. Biz de kendisine: «Andolsun ki sen onlara, hiç farkında değillerken, (bir gün) bu işlerini haber vereceksin» diye vahyetdik.
Hayrat Neşriyat : Nihâyet (kardeşleri) onu götürüp, kendisini kuyunun dibine bırakmaya hep berâber karar verdiklerinde (ona eziyet ettiler de biz) ona: 'Şânım hakkı için, bu işlerini onlar hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine haber vereceksin!' diye vahyettik.
İbni Kesir : Onu götürdükleri vakit, kuyunun derinliklerine bırakmayı birlikte kararlaştırdılar. Biz de kendisine vahyettik ki: Sen; onlara, kendileri hiç farkına varmadan yaptıklarını bir bir haber vereceksin.
İskender Evrenosoğlu : Böylece hep beraber, onu kuyunun dibine atmak için götürdükleri zaman Biz, ona (Yusuf'a): "Onlar, farkında değillerken onlara bu yaptıklarını anlatacağını…” vahyettik.
Muhammed Esed : Ve böylece, onu kuyunun dibine atmaya karar verip yanlarında götürürlerken, kendisine "Gün gelecek (senin kim olduğunu) kavrayamayacakları bir anda bu yaptıklarını kendilerine hatırlatacaksın!" diye vahyettik.
Ömer Nasuhi Bilmen : Vaktâ ki, Yusuf ile beraber gittiler ve O'nu kuyunun dibine atmaya müttefikan karar verdiler. Biz de O'na şöyle vahyettik: «Kasem olsun ki, sen onlara hiç farkında olmadıkları halde bu işlerinden elbette haber vereceksin.»
Ömer Öngüt : Onu götürüp de kuyunun derinliklerine atmaya topluca karar verdikleri zaman biz Yusuf'a: “Andolsun ki sen onların bu işlerini, hiç farkında olmayacakları bir sırada kendilerine haber vereceksin!” diye vahyettik.
Şaban Piriş : Yusuf’u götürdüler, kararlaştırdıkları gibi onu bir kuyunun dibine bıraktılar. Biz de ona, onlara bu yaptıklarını haber vereceksin, fakat onlar seni tanımayacak diye vahyettik.
Suat Yıldırım : Derken kardeşleri onu alıp götürünce ve onu kuyunun dibine bırakma konusunda görüş birliğine varınca, Biz de Yusuf’a şöyle vahyettik: "Zamanı gelecek, onların hiç hatırlarına gelmediği ve seni hiç tanımadıkları bir sırada, kendilerine yaptıkları bu işi hatırlatacaksın."
Süleyman Ateş : Nihâyet onu götürüp de kuyunun dibine atmağa topluca karar verdikleri zaman biz, Yûsuf'a: "Andolsun sen onların bu işlerini, hiç farkında olmayacakları bir sırada kendilerine haber vereceksin!" diye vahyettik.
Tefhim-ul Kuran : Nitekim onu götürdükleri ve onu kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz de ona (şöyle) vahyettik: «Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin.»
Ümit Şimşek : Yusuf'u götürdüklerinde, onu kuyu dibine bırakmaya karar verdiler. Biz de ona 'Sen onlara bu yaptıklarını, farkında olmadıkları bir sırada haber vereceksin' diye vahyettik.
Yaşar Nuri Öztürk : Onu götürüp kuyunun dibine koymaya karar verdiklerinde biz de ona şöyle vahyettik: "Yemin olsun ki sen onlara, şu yaptıklarını hiç farkında olmayacakları bir sırada haber vereceksin."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}