Yaşar Nuri Öztürk Meali |
|
O tozutup savuranlara/o kırıp un ufak edenlere,(51:1) | |
O ağırlık taşıyanlara,(51:2) | |
O kolayca akıp gidenlere/o rahatça yüzenlere,(51:3) | |
O iş ve oluşu bölüştürenlere yemin olsun ki,(51:4) | |
Hiç kuşkusuz, o size vaat olunan kesinlikle doğrudur.(51:5) | |
Ve din, şaşmaz bir olgudur.(51:6) | |
Yemin olsun o ahenkli yollar taşıyan göğe,(51:7) | |
Ki siz gerçekten tartışmalarla dolu bir söz içindesiniz.(51:8) | |
Yüzgeri çevrilen onun yüzünden çevrilir.(51:9) | |
Kahrolsun o düzenbaz yalancılar,(51:10) | |
Ki onlar bir sersemlik içinde ne yaptıklarından habersizdirler.(51:11) | |
Sorarlar: "Ne zaman o din günü?"(51:12) | |
O gün onlar ateş üzerinde deneme ve elemeye tâbi tutulacaklardır.(51:13) | |
Tadın imtihan ve ıstırabınızı. İşte budur o çarçabuk gelmesini istediğiniz!(51:14) | |
Şu da bir gerçek ki, sakınıp korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır;(51:15) | |
Rablerinin kendilerine verdiğini almış kişiler olarak. Doğrusu, onlar bundan önce de iyilik ve güzellik sergilemekteydiler.(51:16) | |
Gecenin pek azında uyumaktaydılar.(51:17) | |
Seher vakitlerinde af dilemekteydi onlar.(51:18) | |
İhtiyaç sahibi için, yoksul için bir hak vardı mallarında onların.(51:19) | |
Yeryüzünde ayetler vardır görürcesine bilenler için.(51:20) | |
Benliklerimizin içinde de. Hâlâ bakıp görmeyecek misiniz?(51:21) | |
Sizin, rızkınız da göktedir, tehdit edildiğiniz şey de.(51:22) | |
Göğün ve yerin Rabbine yemin olsun ki, o tıpkı sizin konuşabildiğiniz gibi kesin bir gerçektir.(51:23) | |
Geldi mi sana İbrahim'in ikram edilen konuklarının haberi?(51:24) | |
Hani, İbrahim'in yanına girmişlerdi de "Selam!" demişlerdi. İbrahim: "Selam! Tanınmayan bir topluluk bu." demişti.(51:25) | |
Hemen ailesinin yanına gitti; semiz bir dana getirdi.(51:26) | |
Danayı misafirlerin önüne sürdü. "Yemez misiniz?" dedi.(51:27) | |
O arada, içine bunlardan bir kuşku düştü. "Korkma!" dediler. Ve ona bilgin bir oğlan müjdelediler.(51:28) | |
Derken, karısı bir çığlık içinde döndü; yüzüne vurarak şöyle dedi: "Ben, doğurma yaşını geçmiş bir kocakarıyım!"(51:29) | |
Dediler ki: "Rabbin öyle buyurmuştur. Hüküm ve hikmet sahibi O'dur, en iyisini bilen de O'dur."(51:30) | |
İbrahim sordu: "Amacınız ne, ey elçiler?"(51:31) | |
Dediler: "Biz, suçlulardan oluşan bir topluma gönderildik."(51:32) | |
"Üzerlerine çamurdan taş atalım diye."(51:33) | |
"Rabbin katında, sınır tanımazlar için işaretlenmiş taşlar."(51:34) | |
Orada, müminlerden kim varsa çıkardık.(51:35) | |
Artık orada, bir ev dışında, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan hiç kimse bulamıyorduk.(51:36) | |
Acıklı azaptan korkanlar için orada bir işaret bıraktık;(51:37) | |
Mûsa'da da. Biz onu açık bir kanıtla Firavun'a gönderdik.(51:38) | |
O tüm gücüyle/tüm seçkin adamlarıyla birlikte yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Bir büyücü yahut mecnun."(51:39) | |
Bunun üzerine, onu da ordusunu da yakalayıp suyun ortasına fırlattık. Kendi kendini kınayıp duruyordu.(51:40) | |
Âd kavminde de bir ibret var. Onlar üzerine, her şeyi yerinden söken rüzgârı göndermiştik.(51:41) | |
Üzerinden geçtiği her şeyi kül haline getirmeden bırakmıyordu.(51:42) | |
Semûd'da da bir ibret var. Onlara şöyle denmişti: "Bir vakte kadar yiyip içip eğlenin."(51:43) | |
Daha sonra onlar, Rablerinin emrine kafa tuttular da gözleri baka baka yıldırım kendilerini yakaladı.(51:44) | |
Ne kalkıp kaçabildiler ne de kendilerine yardım eden oldu.(51:45) | |
Daha önce de Nûh kavmini batırmıştık. Çünkü onlar da doğruluktan ayrılmış bir topluluktu.(51:46) | |
Göğe gelince, onu biz ellerimizle kurduk. Hiç kuşkusuz, biz, genişleticileriz.(51:47) | |
Yeri de biz döşedik. Ne güzel döşeyicileriz!(51:48) | |
Herşeyden iki çift yarattık ki düşünüp anlayabilesiniz.(51:49) | |
O halde Allah'a kaçın/sığının! Ben size O'ndan gelmiş açıklayıcı bir uyarıcıyım.(51:50) | |
Allah'ın yanına başka bir ilah koymayın! Ben size O'ndan gelmiş açıklayıcı bir uyarıcıyım.(51:51) | |
İşte böyle! Onlardan önce herhangi bir resul geldiğinde, mutlaka şöyle dediler: "Ya büyücüdür ya deli."(51:52) | |
Bunu aralarında vasiyetleştiler mi? Hayır, azıp sapmış bir topluluk bunlar.(51:53) | |
Artık onlardan yüz çevir. Sen bu yüzden kınanmayacaksın.(51:54) | |
Hatırlat/öğüt ver; çünkü hatırlatıp öğüt vermek müminlere yarar sağlar.(51:55) | |
Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.(51:56) | |
Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni yedirip doyurmalarını da istemiyorum.(51:57) | |
Hiç kuşkusuz, Allah Rezzâk'tır, bol bol rızık verir. Kuvvet sahibidir, Metîn'dir, güçlü ve dayanıklıdır.(51:58) | |
Şu bir gerçek ki, zulmedenlerin, tıpkı arkadaşlarının günahları gibi günahları vardır. O halde acele etmesinler.(51:59) | |
O vaat edildikleri günlerinden dolayı vay kâfirlerin haline!(51:60) | |