» 27 / Neml  82:

Kuran Sırası: 27
İniş Sırası: 48
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93

 » 27 / Neml  Suresi: 82
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَإِذَا (VÎZ̃E) = ve iƶā : ve zaman
2. وَقَعَ (VGA) = veḳaǎ : geldiği
3. الْقَوْلُ (ELGVL) = l-ḳavlu : söz
4. عَلَيْهِمْ (ALYHM) = ǎleyhim : başlarına
5. أَخْرَجْنَا (ÊḢRCNE) = eḣracnā : çıkarırız
6. لَهُمْ (LHM) = lehum : onlara
7. دَابَّةً (D̃EBT) = dābbeten : bir Dabbe (canlı)
8. مِنَ (MN) = mine : -den
9. الْأَرْضِ (ELÊRŽ) = l-erDi : yer-
10. تُكَلِّمُهُمْ (TKLMHM) = tukellimuhum : o onlara söyler
11. أَنَّ (ÊN) = enne : elbetteki
12. النَّاسَ (ELNES) = n-nāse : insanların
13. كَانُوا (KENVE) = kānū : olduklarını
14. بِايَاتِنَا (B ËYETNE) = biāyātinā : ayetlerimize
15. لَا (LE) = lā :
16. يُوقِنُونَ (YVGNVN) = yūḳinūne : inanmıyor(lar)
ve zaman | geldiği | söz | başlarına | çıkarırız | onlara | bir Dabbe (canlı) | -den | yer- | o onlara söyler | elbetteki | insanların | olduklarını | ayetlerimize | | inanmıyor(lar) |

[] [VGA] [GVL] [] [ḢRC] [] [D̃BB] [] [ERŽ] [KLM] [] [NVS] [KVN] [EYY] [] [YGN]
VÎZ̃E VGA ELGVL ALYHM ÊḢRCNE LHM D̃EBT MN ELÊRŽ TKLMHM ÊN ELNES KENVE B ËYETNE LE YVGNVN

ve iƶā veḳaǎ l-ḳavlu ǎleyhim eḣracnā lehum dābbeten mine l-erDi tukellimuhum enne n-nāse kānū biāyātinā yūḳinūne
وإذا وقع القول عليهم أخرجنا لهم دابة من الأرض تكلمهم أن الناس كانوا بآياتنا لا يوقنون

 » 27 / Neml  Suresi: 82
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذا | VÎZ̃E ve iƶā ve zaman And when
وقع و ق ع | VGA VGA veḳaǎ geldiği (is) fulfilled
القول ق و ل | GVL ELGVL l-ḳavlu söz the word
عليهم | ALYHM ǎleyhim başlarına against them,
أخرجنا خ ر ج | ḢRC ÊḢRCNE eḣracnā çıkarırız We will bring forth
لهم | LHM lehum onlara for them
دابة د ب ب | D̃BB D̃EBT dābbeten bir Dabbe (canlı) a creature
من | MN mine -den from
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDi yer- the earth
تكلمهم ك ل م | KLM TKLMHM tukellimuhum o onlara söyler speaking to them,
أن | ÊN enne elbetteki that
الناس ن و س | NVS ELNES n-nāse insanların the people
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū olduklarını were,
بآياتنا ا ي ي | EYY B ËYETNE biāyātinā ayetlerimize of Our Signs,
لا | LE not
يوقنون ي ق ن | YGN YVGNVN yūḳinūne inanmıyor(lar) certain.

27:82 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve zaman | geldiği | söz | başlarına | çıkarırız | onlara | bir Dabbe (canlı) | -den | yer- | o onlara söyler | elbetteki | insanların | olduklarını | ayetlerimize | | inanmıyor(lar) |

[] [VGA] [GVL] [] [ḢRC] [] [D̃BB] [] [ERŽ] [KLM] [] [NVS] [KVN] [EYY] [] [YGN]
VÎZ̃E VGA ELGVL ALYHM ÊḢRCNE LHM D̃EBT MN ELÊRŽ TKLMHM ÊN ELNES KENVE B ËYETNE LE YVGNVN

ve iƶā veḳaǎ l-ḳavlu ǎleyhim eḣracnā lehum dābbeten mine l-erDi tukellimuhum enne n-nāse kānū biāyātinā yūḳinūne
وإذا وقع القول عليهم أخرجنا لهم دابة من الأرض تكلمهم أن الناس كانوا بآياتنا لا يوقنون

[] [و ق ع] [ق و ل] [] [خ ر ج] [] [د ب ب] [] [ا ر ض] [ك ل م] [] [ن و س] [ك و ن] [ا ي ي] [] [ي ق ن]

 » 27 / Neml  Suresi: 82
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذا | VÎZ̃E ve iƶā ve zaman And when
Vav,,Zel,Elif,
6,,700,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
T – time adverb
الواو عاطفة
ظرف زمان
وقع و ق ع | VGA VGA veḳaǎ geldiği (is) fulfilled
Vav,Gaf,Ayn,
6,100,70,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
القول ق و ل | GVL ELGVL l-ḳavlu söz the word
Elif,Lam,Gaf,Vav,Lam,
1,30,100,6,30,
N – nominative masculine verbal noun
اسم مرفوع
عليهم | ALYHM ǎleyhim başlarına against them,
Ayn,Lam,Ye,He,Mim,
70,30,10,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
أخرجنا خ ر ج | ḢRC ÊḢRCNE eḣracnā çıkarırız We will bring forth
,Hı,Re,Cim,Nun,Elif,
,600,200,3,50,1,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
لهم | LHM lehum onlara for them
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
دابة د ب ب | D̃BB D̃EBT dābbeten bir Dabbe (canlı) a creature
Dal,Elif,Be,Te merbuta,
4,1,2,400,
"N – accusative feminine indefinite noun → Beast of the Earth"
اسم منصوب
من | MN mine -den from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الأرض ا ر ض | ERŽ ELÊRŽ l-erDi yer- the earth
Elif,Lam,,Re,Dad,
1,30,,200,800,
"N – genitive feminine noun → Earth"
اسم مجرور
تكلمهم ك ل م | KLM TKLMHM tukellimuhum o onlara söyler speaking to them,
Te,Kef,Lam,Mim,He,Mim,
400,20,30,40,5,40,
V – 3rd person feminine singular (form II) imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
أن | ÊN enne elbetteki that
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب من اخوات «ان»
الناس ن و س | NVS ELNES n-nāse insanların the people
Elif,Lam,Nun,Elif,Sin,
1,30,50,1,60,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
كانوا ك و ن | KVN KENVE kānū olduklarını were,
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
بآياتنا ا ي ي | EYY B ËYETNE biāyātinā ayetlerimize of Our Signs,
Be,,Ye,Elif,Te,Nun,Elif,
2,,10,1,400,50,1,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine plural noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
جار ومجرور و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لا | LE not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يوقنون ي ق ن | YGN YVGNVN yūḳinūne inanmıyor(lar) certain.
Ye,Vav,Gaf,Nun,Vav,Nun,
10,6,100,50,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَإِذَا: ve zaman | وَقَعَ: geldiği | الْقَوْلُ: söz | عَلَيْهِمْ: başlarına | أَخْرَجْنَا: çıkarırız | لَهُمْ: onlara | دَابَّةً: bir Dabbe (canlı) | مِنَ: -den | الْأَرْضِ: yer- | تُكَلِّمُهُمْ: o onlara söyler | أَنَّ: elbetteki | النَّاسَ: insanların | كَانُوا: olduklarını | بِايَاتِنَا: ayetlerimize | لَا: | يُوقِنُونَ: inanmıyor(lar) |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وإذا WÎZ̃E ve zaman | وقع WGA geldiği | القول ELGWL söz | عليهم ALYHM başlarına | أخرجنا ÊḢRCNE çıkarırız | لهم LHM onlara | دابة D̃EBT bir Dabbe (canlı) | من MN -den | الأرض ELÊRŽ yer- | تكلمهم TKLMHM o onlara söyler | أن ÊN elbetteki | الناس ELNES insanların | كانوا KENWE olduklarını | بآياتنا B ËYETNE ayetlerimize | لا LE | يوقنون YWGNWN inanmıyor(lar) |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve iƶā: ve zaman | veḳaǎ: geldiği | l-ḳavlu: söz | ǎleyhim: başlarına | eḣracnā: çıkarırız | lehum: onlara | dābbeten: bir Dabbe (canlı) | mine: -den | l-erDi: yer- | tukellimuhum: o onlara söyler | enne: elbetteki | n-nāse: insanların | kānū: olduklarını | biāyātinā: ayetlerimize | : | yūḳinūne: inanmıyor(lar) |
Kırık Meal (Transcript) : |VÎZ̃E: ve zaman | VGA: geldiği | ELGVL: söz | ALYHM: başlarına | ÊḢRCNE: çıkarırız | LHM: onlara | D̃EBT: bir Dabbe (canlı) | MN: -den | ELÊRŽ: yer- | TKLMHM: o onlara söyler | ÊN: elbetteki | ELNES: insanların | KENVE: olduklarını | B ËYETNE: ayetlerimize | LE: | YVGNVN: inanmıyor(lar) |
Abdulbaki Gölpınarlı : Sözün, onlar hakkında yerine geleceği, tahakkuk edeceği zaman gelip çatınca yeryüzünden, onlara bir mahlûk çıkarırız ki o, konuşur onlarla ve gerçekten de insanlar, delillerimize adamakıllı inanmazlar der.
Adem Uğur : O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çıkarırız da, bu onlara insanların âyetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.
Ahmed Hulusi : O hüküm (kıyametleri veya genel kıyamet öncesi) onlara eriştiğinde, onlar için Dabbet-ül Arz'dan (arzın {beden} bir tür konuşanı - bedenden ayrılık saati olan ölümün tadılma sürecinde) çıkarırız ki; onlara, insanların varlıklarındaki işaretlerimize (hakikatlerine) ikân sahibi olmadıklarını söyler!
Ahmet Tekin : İlâhî kelâmdaki tehdidin, kesinlikle gerçekleşeceği vakit, Kıyamet koparken onlara yerden bir canlı mahlûk çıkarırız. Bu, insanların âyetlerimize, Kur’ân’ımıza, kâinattaki kudretimizin delillerine, ilme, gerekçeye itibar etmediklerini, kesinlikle inanmadıklarını söyleyerek onları yaralar.
Ahmet Varol : (Kendilerine söylenmiş olan) söz başlarına geldiği zaman yerden bir canlı çıkarırız ki o onlara, insanların ayetlerimize kesin bir inançla inanmadıklarını söyler.
Ali Bulaç : O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.
Ali Fikri Yavuz : (Kıyametin kopacağına dair), o sözün, üzerlerine vukuu yaklaştığı zaman, onlar için yerden bir Dabbe (kıyamet âlâmetlerinden olup, mümin ile kâfiri işaretliyerek birbirinden ayıracak olan bir hayvan) çıkarırız da, insanların âyetlerimize yakînen iman etmemiş olduklarını kendilerine söyler.
Bekir Sadak : Kendilerine soylenmis olan baslarina geldigi zaman, yerden bir cesit hayvan cikaririz ki o, onlara, insanlarin ayetlerimize kesin olarak inanmadiklarin soyler. *
Celal Yıldırım : Söylenen (tehdîd edildikleri şey) başlarına gelince, onlara yerden bir DÂBBE çıkarırız da, o, insanların âyetlerimize kesin kesin inanmadıklarını kendilerine bildirir.
Diyanet İşleri : (Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler.
Diyanet İşleri (eski) : Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman, yerden bir çeşit hayvan çıkarırız ki o, onlara, insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıkların söyler.
Diyanet Vakfi : O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çıkarırız da, bu onlara insanların âyetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.
Edip Yüksel : Zamanı gelince, onlara topraktan mamul bir yaratık çıkaracağız; onlara, halkın ayet ve mucizelerimize inanmadığını bildirecek.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Söylenen başlarına geleceği vakit, bunlar için yerden bir «dâbbe» (canlı) çıkarırız ki bu, onlara insanların âyetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Söylenen söz başlarına geleceği zaman, onlar için yerden bir dabbe çıkarırız, insanların ayetlerimize kesin inanmadıklarını kendilerine söyler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Söylenen başlarına geleceği vakıt da onlar için Arzdan bir dâbbe çıkarırız, nâsın âyetlerimize yakîn ile inanmaz idiklerini kendilerine söyler
Fizilal-il Kuran : insanlara yönelttiğimiz o tehdidin gerçekleşme günü yaklaşınca karşılarına yerden bitme bir hayvan çıkarırız. Bu hayvan dile gelerek insanların ayetlerimize inanmadıklarını açıklar.
Gültekin Onan : O söz başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.
Hakkı Yılmaz : Ve Söz üzerlerine vaki olduğu/gerçekleştiği zaman onlar için, insanların âyetlerimize gerektiği gibi inanmadıklarını onlara söyleyen/anlatan, topraktan/maddeden yapılmış hareket eden, konuşan bir varlık çıkardık.
Hasan Basri Çantay : O söz (ün ma'nâsı) kendilerinin aleyhinde (tahakkuk edib) vukuu (ve zuhuur) a geldiği zaman yerden bunlar için bir dâbbe çıkarırız ki bu, onlara insanların âyetlerimize kat'î bir kanâat beslemezler idiğini (başlarına kakarak) söyler.
Hayrat Neşriyat : O (azab) söz(ü) başlarına geldiği (kıyâmet yaklaştığı) zaman ise, onlara yerden bir dâbbe (hareketli bir canlı) çıkarırız; (o,) gerçekten insanların âyetlerimize kat'î olarak inanmıyor olduklarını kendilerine söyler.
İbni Kesir : Kendilerine söylenmiş olan, başlarına geldiği zaman; yerden bir canlı çıkarılır ki insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyleyerek konuşur.
İskender Evrenosoğlu : Ve onların üzerine (Allah'ın Kitap'ta söylediği) söz vuku bulunca, onlara arzdan dabbe çıkardık (çıkarırız). İnsanların (Kitap'taki) âyetlerimize yakîn hasıl etmediklerini söyleyecek.
Muhammed Esed : Ve (o kalben sağır ve kör olanlara gelince: Haktan yana kendilerine söylenen) söz bütün açıklığıyla gerçekleştiği zaman, onların karşısına yerden, kendilerine insanlığın mesajlarımıza gerçek bir imanla inanmadığını söyleyen bir yaratık çıkaracağız.
Ömer Nasuhi Bilmen : Söylenen söz, başlarına geldiği zaman, onlar için yerden bir dâbbe çıkarırız da Bizim âyetlerimize nâsın kat'i sûrette inanmaz olduklarını onlara söyler.
Ömer Öngüt : (Kıyametin kopacağına dair) o sözün tahakkuk zamanı yaklaşınca onlara yerden bir dabbe çıkarırız da insanların âyetlerimize yakînen iman etmemiş olduklarını söyler.
Şaban Piriş : Onlara verilen söz gerçekleştiği zaman, yerden bir dabbe (canlı) çıkarırız da onlara konuşarak; insanların gerçekten ayetlerimize inanmadıklarını söyler.
Suat Yıldırım : Kıyamet hakkındaki sözün gerçekleşme zamanı yaklaşınca onlara yerden bir dabbe (canlı) çıkarırız. O da insanların bizim ayetlerimize, (özellikle kıyamete dair ayetlerimize) inanmadıklarını söyler.
Süleyman Ateş : O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dâbbe (canlı) çıkarırız; o, onlara insanların, âyetlerimize inanmadıklarını söyler.
Tefhim-ul Kuran : O söz, kendi başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.
Ümit Şimşek : Söz verilen zaman gelip çattığında, onlara yerden bir dâbbe çıkarırız ki, kendileriyle konuşur da insanların âyetlerimize kesin bir şekilde inanmadıklarını söyler.
Yaşar Nuri Öztürk : O söz tepelerine indiğinde, yeryüzünden onlar için bir dâbbe/debelenir gibi yürüyen bir canlı çıkarırız da o onlara, insanların bizim ayetlerimize gereğince inanmadıklarını söyler.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}