» 21 / Enbiyâ  79:

Kuran Sırası: 21
İniş Sırası: 73
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 79
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَفَهَّمْنَاهَا (FFHMNEHE) = fe fe hhemnāhā : onu bellettik
2. سُلَيْمَانَ (SLYMEN) = suleymāne : Süleyman'a
3. وَكُلًّا (VKLE) = ve kullen : ve hepsine
4. اتَيْنَا ( ËTYNE) = āteynā : verdik
5. حُكْمًا (ḪKME) = Hukmen : hükümdarlık
6. وَعِلْمًا (VALME) = ve ǐlmen : ve bilgi
7. وَسَخَّرْنَا (VSḢRNE) = ve seḣḣarnā : ve boyun eğdirdik
8. مَعَ (MA) = meǎ : onunla beraber
9. دَاوُودَ (D̃EVVD̃) = dāvūde : Davud'a
10. الْجِبَالَ (ELCBEL) = l-cibāle : dağları
11. يُسَبِّحْنَ (YSBḪN) = yusebbiHne : tesbih eden
12. وَالطَّيْرَ (VELŦYR) = ve TTayra : ve kuşları
13. وَكُنَّا (VKNE) = ve kunnā : ve biz
14. فَاعِلِينَ (FEALYN) = fāǐlīne : (bunları) yaparız
onu bellettik | Süleyman'a | ve hepsine | verdik | hükümdarlık | ve bilgi | ve boyun eğdirdik | onunla beraber | Davud'a | dağları | tesbih eden | ve kuşları | ve biz | (bunları) yaparız |

[FHM] [] [KLL] [ETY] [ḪKM] [ALM] [SḢR] [] [] [CBL] [SBḪ] [ŦYR] [KVN] [FAL]
FFHMNEHE SLYMEN VKLE ËTYNE ḪKME VALME VSḢRNE MA D̃EVVD̃ ELCBEL YSBḪN VELŦYR VKNE FEALYN

fe fe hhemnāhā suleymāne ve kullen āteynā Hukmen ve ǐlmen ve seḣḣarnā meǎ dāvūde l-cibāle yusebbiHne ve TTayra ve kunnā fāǐlīne
ففهمناها سليمان وكلا آتينا حكما وعلما وسخرنا مع داوود الجبال يسبحن والطير وكنا فاعلين

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 79
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ففهمناها ف ه م | FHM FFHMNEHE fe fe hhemnāhā onu bellettik And We gave understanding of it
سليمان | SLYMEN suleymāne Süleyman'a (to) Sulaiman,
وكلا ك ل ل | KLL VKLE ve kullen ve hepsine and (to) each
آتينا ا ت ي | ETY ËTYNE āteynā verdik We gave
حكما ح ك م | ḪKM ḪKME Hukmen hükümdarlık judgment
وعلما ع ل م | ALM VALME ve ǐlmen ve bilgi and knowledge.
وسخرنا س خ ر | SḢR VSḢRNE ve seḣḣarnā ve boyun eğdirdik And We subjected
مع | MA meǎ onunla beraber with
داوود | D̃EVVD̃ dāvūde Davud'a Dawud
الجبال ج ب ل | CBL ELCBEL l-cibāle dağları the mountains
يسبحن س ب ح | SBḪ YSBḪN yusebbiHne tesbih eden (to) glorify Our praises
والطير ط ي ر | ŦYR VELŦYR ve TTayra ve kuşları and the birds.
وكنا ك و ن | KVN VKNE ve kunnā ve biz And We were
فاعلين ف ع ل | FAL FEALYN fāǐlīne (bunları) yaparız the Doers.

21:79 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

onu bellettik | Süleyman'a | ve hepsine | verdik | hükümdarlık | ve bilgi | ve boyun eğdirdik | onunla beraber | Davud'a | dağları | tesbih eden | ve kuşları | ve biz | (bunları) yaparız |

[FHM] [] [KLL] [ETY] [ḪKM] [ALM] [SḢR] [] [] [CBL] [SBḪ] [ŦYR] [KVN] [FAL]
FFHMNEHE SLYMEN VKLE ËTYNE ḪKME VALME VSḢRNE MA D̃EVVD̃ ELCBEL YSBḪN VELŦYR VKNE FEALYN

fe fe hhemnāhā suleymāne ve kullen āteynā Hukmen ve ǐlmen ve seḣḣarnā meǎ dāvūde l-cibāle yusebbiHne ve TTayra ve kunnā fāǐlīne
ففهمناها سليمان وكلا آتينا حكما وعلما وسخرنا مع داوود الجبال يسبحن والطير وكنا فاعلين

[ف ه م] [] [ك ل ل] [ا ت ي] [ح ك م] [ع ل م] [س خ ر] [] [] [ج ب ل] [س ب ح] [ط ي ر] [ك و ن] [ف ع ل]

 » 21 / Enbiyâ  Suresi: 79
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ففهمناها ف ه م | FHM FFHMNEHE fe fe hhemnāhā onu bellettik And We gave understanding of it
Fe,Fe,He,Mim,Nun,Elif,He,Elif,
80,80,5,40,50,1,5,1,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
الفاء عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
سليمان | SLYMEN suleymāne Süleyman'a (to) Sulaiman,
Sin,Lam,Ye,Mim,Elif,Nun,
60,30,10,40,1,50,
"PN – genitive proper noun → Solomon"
اسم علم مجرور بالفتحة بدلاً من الكسرة لأنه ممنوع من الصرف
وكلا ك ل ل | KLL VKLE ve kullen ve hepsine and (to) each
Vav,Kef,Lam,Elif,
6,20,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
آتينا ا ت ي | ETY ËTYNE āteynā verdik We gave
,Te,Ye,Nun,Elif,
,400,10,50,1,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
حكما ح ك م | ḪKM ḪKME Hukmen hükümdarlık judgment
Ha,Kef,Mim,Elif,
8,20,40,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
وعلما ع ل م | ALM VALME ve ǐlmen ve bilgi and knowledge.
Vav,Ayn,Lam,Mim,Elif,
6,70,30,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
وسخرنا س خ ر | SḢR VSḢRNE ve seḣḣarnā ve boyun eğdirdik And We subjected
Vav,Sin,Hı,Re,Nun,Elif,
6,60,600,200,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
مع | MA meǎ onunla beraber with
Mim,Ayn,
40,70,
LOC – accusative location adverb
ظرف مكان منصوب
داوود | D̃EVVD̃ dāvūde Davud'a Dawud
Dal,Elif,Vav,Vav,Dal,
4,1,6,6,4,
"PN – genitive proper noun → David"
اسم علم مجرور بالفتحة بدلاً من الكسرة لأنه ممنوع من الصرف
الجبال ج ب ل | CBL ELCBEL l-cibāle dağları the mountains
Elif,Lam,Cim,Be,Elif,Lam,
1,30,3,2,1,30,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
يسبحن س ب ح | SBḪ YSBḪN yusebbiHne tesbih eden (to) glorify Our praises
Ye,Sin,Be,Ha,Nun,
10,60,2,8,50,
V – 3rd person feminine plural (form II) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والنون ضمير متصل في محل رفع فاعل
والطير ط ي ر | ŦYR VELŦYR ve TTayra ve kuşları and the birds.
Vav,Elif,Lam,Tı,Ye,Re,
6,1,30,9,10,200,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine noun → Bird"
الواو عاطفة
اسم منصوب
وكنا ك و ن | KVN VKNE ve kunnā ve biz And We were
Vav,Kef,Nun,Elif,
6,20,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
فاعلين ف ع ل | FAL FEALYN fāǐlīne (bunları) yaparız the Doers.
Fe,Elif,Ayn,Lam,Ye,Nun,
80,1,70,30,10,50,
N – accusative masculine plural active participle
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَفَهَّمْنَاهَا: onu bellettik | سُلَيْمَانَ: Süleyman'a | وَكُلًّا: ve hepsine | اتَيْنَا: verdik | حُكْمًا: hükümdarlık | وَعِلْمًا: ve bilgi | وَسَخَّرْنَا: ve boyun eğdirdik | مَعَ: onunla beraber | دَاوُودَ: Davud'a | الْجِبَالَ: dağları | يُسَبِّحْنَ: tesbih eden | وَالطَّيْرَ: ve kuşları | وَكُنَّا: ve biz | فَاعِلِينَ: (bunları) yaparız |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ففهمناها FFHMNEHE onu bellettik | سليمان SLYMEN Süleyman'a | وكلا WKLE ve hepsine | آتينا ËTYNE verdik | حكما ḪKME hükümdarlık | وعلما WALME ve bilgi | وسخرنا WSḢRNE ve boyun eğdirdik | مع MA onunla beraber | داوود D̃EWWD̃ Davud'a | الجبال ELCBEL dağları | يسبحن YSBḪN tesbih eden | والطير WELŦYR ve kuşları | وكنا WKNE ve biz | فاعلين FEALYN (bunları) yaparız |
Kırık Meal (Okunuş) : |fe fe hhemnāhā: onu bellettik | suleymāne: Süleyman'a | ve kullen: ve hepsine | āteynā: verdik | Hukmen: hükümdarlık | ve ǐlmen: ve bilgi | ve seḣḣarnā: ve boyun eğdirdik | meǎ: onunla beraber | dāvūde: Davud'a | l-cibāle: dağları | yusebbiHne: tesbih eden | ve TTayra: ve kuşları | ve kunnā: ve biz | fāǐlīne: (bunları) yaparız |
Kırık Meal (Transcript) : |FFHMNEHE: onu bellettik | SLYMEN: Süleyman'a | VKLE: ve hepsine | ËTYNE: verdik | ḪKME: hükümdarlık | VALME: ve bilgi | VSḢRNE: ve boyun eğdirdik | MA: onunla beraber | D̃EVVD̃: Davud'a | ELCBEL: dağları | YSBḪN: tesbih eden | VELŦYR: ve kuşları | VKNE: ve biz | FEALYN: (bunları) yaparız |
Abdulbaki Gölpınarlı : O hükmü, biz anlatmıştık Süleyman'a ve hepsine de peygamberlik ve bilgi vermiştik ve berâberce Tanrıyı tenzîh etmek için dağları ve kuşları, Dâvûd'a râm ettik ve bunları yaptık, gücümüz yeter yapmaya.
Adem Uğur : Böylece bunu (bu fetvayı) Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. (Bunları) biz yapmaktayız.
Ahmed Hulusi : Biz Süleyman'ı bu konuda anlayışlı kıldık! Her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Davud da tespih ederken, dağları ve kuş cinsini hizmetine verirdik. . . Fâiller biz idik.
Ahmet Tekin : Süleyman’ın dava konusu yapılan ihtilâfı daha iyi anlamasını biz sağlamıştık. Biz onların her birine hikmete dayalı hükümranlık yargı ve icra yetkisi, şeriat ve ilim vermiştik. Dâvûd ile beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları da emrimize boyun eğdirmiştik. Bunları biz yapmaktaydık.
Ahmet Varol : Biz bunu(n hükmünü) Süleyman'a bildirdik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etmeleri üzere dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bütün bunları) yapan bizdik.
Ali Bulaç : Biz bunu (hükmü) Süleyman'a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar biz idik.
Ali Fikri Yavuz : Biz, o meselenin hükmünü Süleymân’a bildirdik. Bununla beraber her birine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Davud ile birlikte tesbih etmek üzere, dağları ve kuşları (ona) bağlı kılmıştık. Biz (bu gibi acaib işleri peygamberlere) yapanlarız.
Bekir Sadak : Suleyman'a bu meselenin hukmunu bildirmistik; her birine hukum ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etsinler diye daglari ve kuslari buyruk altina aldik. Bunlari Biz yapmistik.
Celal Yıldırım : Biz onun (çözümünü gerektiren hükmü) Süleyman'a anlattık. Her ikisine de ayrı bir hüküm, ayrı bir bilgi verdik. Dâvud'la beraber tesbîh etsinler diye dağlara ve kuşlara baş eğdirdik; (evet) biz idik (bunları düzenleyip) yapanlar..
Diyanet İşleri : Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik.
Diyanet İşleri (eski) : Süleyman'a bu meselenin hükmünü bildirmiştik; her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları Biz yapmıştık.
Diyanet Vakfi : Böylece bunu (bu fetvayı) Süleyman'a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud'a boyun eğdirdik. (Bunları) biz yapmaktayız.
Edip Yüksel : Süleyman'a, doğru anlama yeteneği bağışladık. Herbirine bilgi ve bilgelik verdik. Davud'un emrine dağları ve kuşları verdik. Biz bunları yapmıştık.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Biz onu(n hükmünü) hemen Süleyman'a bildirmiştik; (zaten) herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. (Bütün bunları) yapan bizdik.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Derhal onu Süleyman'a anlattık; bununla beraber herbirine bir hüküm ve bir ilim vermiştik. Dağları Davud'un emrine amade kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı; Biz bunları yaparız!
Elmalılı Hamdi Yazır : Derhal onu Süleymana anlattık, bununla berâber her birine bir huküm ve bir ılim vermiştik ve Davudun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık, kuşlarla beraber tesbih ediyorlardı ve biz bunları yaparız
Fizilal-il Kuran : Davud'un verdiği bu hükmü, Süleyman'ın kavrayıp onaylamasını sağladık. Her ikisine de egemenlik ve bilgi verdik. Allah'ı noksanlıklardan tenzih etme konusunda dağları ve kuşları Davud'a boyun eğdirdik. Biz bunları yaparız.
Gültekin Onan : Biz bunu (hükmü) Süleyman'a kavrattık (fefehhemnaha), her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birtikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları ) Yapanlar biz idik.
Hakkı Yılmaz : Sonra da Biz, onu Süleymân'a hemen iyice kavrattık. Ve hepsine yasa ve bilgi verdik. Dâvûd'la beraber Allah'ı noksan sıfatlardan arındırsınlar diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık/onları insanların yararlanacağı ölçüler içinde yarattık. Ve Biz yapanlarız.
Hasan Basri Çantay : Biz onu (n fetvasını) hemen Süleymana anlatmışdık. (Zâten) biz, her birine hüküm, ve ilim vermişdik. Dağları ve kuşları, Dâvud ile birlikde tesbîh etmek üzere, râm etmişdik. (Bütün bunları) yapanlar bizdik.
Hayrat Neşriyat : Bunun üzerine onu (o hâdise hakkındaki hükmü) Süleymân’a anlattık. Bununla berâber her birine hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, Dâvûd’la berâber tesbîh etmek üzere (ona) itaatkâr kıldık. Ve (bütün bunları) yapanlar (biz) idik.
İbni Kesir : Biz bu hükmü hemen Süleyman'a belletmiştik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları yapanlar Bizdik.
İskender Evrenosoğlu : Böylece onu (bu hükmü), Süleyman (a.s)'a anlattık. Ve hepsine hikmet ve ilim verdik. Dâvud (a.s)'la beraber tesbih eden (etsinler diye) dağları ve kuşları musahhar (emrine amade) kıldık. Ve (bunları) yapan, Biziz.
Muhammed Esed : ve bu olayda Süleyman'ın dava konusunu (daha derinden) anlamasını sağladık; bununla birlikte, Biz her ikisine de sağlam bir muhakeme gücü ve ilim bahşetmiştik. Bizim sınırsız kudret ve yüceliğimizi anarken, dağı taşı ve kuşları Davud'un çağrısına boyun eğdirdik; ve Biz (dilediğimiz her şeyi) yapabilme kudretine sahibiz.
Ömer Nasuhi Bilmen : Onu (onun hükmünü) derhal Süleyman'a anlattık ve herbirine bir hüküm ve bir ilim ihsan ettik. Ve Dâvud'a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Ve (bunları) yapanlar olduk.
Ömer Öngüt : Biz Süleyman'a bu meselenin hükmünü belletmiştik. Biz onların her birine hüküm ve ilim verdik. Davut'a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Bunları yapan bizdik.
Şaban Piriş : Onu Süleyman’a belletmiştik. Her birine hikmet ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları hizmetine verdik. Bunları yapan biz idik.
Suat Yıldırım : Biz çözümü ihtiva eden hükmü Süleyman’a bildirdik. Bununla beraber, her birine bir hüküm ve bir ilim verdik. Dağları ve kuşları Davud’un emrine verdik. Onunla beraber takdis ve ibadet ederlerdi. Biz dilediğimiz her şeyi yapma kudretine sahibiz.
Süleyman Ateş : O hükmü Süleymân'a bellettik. Onların hepsine de hükümdarlık ve bilgi verdik. Dâvûd'a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber tesbih ediyorlardı. Biz (bunları) yaparız.
Tefhim-ul Kuran : Biz bunu (hükmü) Süleymana kavrattık, her birine de hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar biz idik.
Ümit Şimşek : Biz onu Süleyman'a anlattık. Onların herbirine Biz hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları, onunla beraber tesbih etsinler diye Davud'un emrine verdik. Bütün bunları yapan Bizdik.
Yaşar Nuri Öztürk : Onu Süleyman'a derhal kavrattık. Herbirine hükümdarlık ve bilgi verdik. Dâvud'a dağları boyun eğdirdik. Kuşlarla beraber tespih ediyorlardı. Yapmak isteyince yapanlarız biz.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}