» 33 / Ahzâb  Suresi:

Kuran Sırası: 33
İniş Sırası: 90

Kırık Meal (Arapça) Meali
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: peygamber | اتَّقِ: kork | اللَّهَ: Allah'tan | وَلَا: ve asla | تُطِعِ: ita'at etme | الْكَافِرِينَ: kafirlere | وَالْمُنَافِقِينَ: ve münafıklara | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | كَانَ: | عَلِيمًا: bilendir | حَكِيمًا: hüküm ve hikmet sahibidir | (33:1)
|وَاتَّبِعْ: ve uy | مَا: şeye | يُوحَىٰ: vahyedilen | إِلَيْكَ: sana | مِنْ: -den | رَبِّكَ: Rabbin- | إِنَّ: muhakkak ki | اللَّهَ: Allah | كَانَ: | بِمَا: şeyleri | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınız | خَبِيرًا: haber almaktadır | (33:2)
|وَتَوَكَّلْ: ve dayan | عَلَى: | اللَّهِ: Allah'a | وَكَفَىٰ: yeter | بِاللَّهِ: Allah | وَكِيلًا: vekil olarak | (33:3)
|مَا: | جَعَلَ: yaratmadı | اللَّهُ: Allah | لِرَجُلٍ: bir adama | مِنْ: | قَلْبَيْنِ: iki kalb | فِي: | جَوْفِهِ: (göğüs) boşluğunda | وَمَا: ve | جَعَلَ: yapmadı | أَزْوَاجَكُمُ: eşlerinizi | اللَّائِي: | تُظَاهِرُونَ: zıhar yaptığınız | مِنْهُنَّ: onlarla | أُمَّهَاتِكُمْ: sizin anneleriniz | وَمَا: ve | جَعَلَ: kılmadı | أَدْعِيَاءَكُمْ: evlatlıklarınızı | أَبْنَاءَكُمْ: sizin öz oğullarınız | ذَٰلِكُمْ: bunlar | قَوْلُكُمْ: sizin sözlerinizdir | بِأَفْوَاهِكُمْ: ağızlarınıza gelen | وَاللَّهُ: Allah | يَقُولُ: söyler | الْحَقَّ: gerçeği | وَهُوَ: ve O | يَهْدِي: iletir | السَّبِيلَ: doğru yola | (33:4)
|ادْعُوهُمْ: onları çağırın | لِابَائِهِمْ: babalarına nisbetle | هُوَ: bu | أَقْسَطُ: daha adaletlidir | عِنْدَ: yanında | اللَّهِ: Allah | فَإِنْ: eğer | لَمْ: | تَعْلَمُوا: bilmiyorsanız | ابَاءَهُمْ: babalarını | فَإِخْوَانُكُمْ: onlar sizin kardeşlerinizdir | فِي: | الدِّينِ: dinde | وَمَوَالِيكُمْ: ve dostlarınızdır | وَلَيْسَ: ve yoktur | عَلَيْكُمْ: size | جُنَاحٌ: bir günah | فِيمَا: yaptığınızda | أَخْطَأْتُمْ: yanılarak | بِهِ: bu konuda | وَلَٰكِنْ: fakat vardır | مَا: | تَعَمَّدَتْ: bile bile yaptığında | قُلُوبُكُمْ: kalblerinizin | وَكَانَ: ve | اللَّهُ: Allah | غَفُورًا: çok bağışlayandır | رَحِيمًا: çok esirgeyendir | (33:5)
|النَّبِيُّ: peygamber | أَوْلَىٰ: daha yakındır | بِالْمُؤْمِنِينَ: mü'minlere | مِنْ: -ndan | أَنْفُسِهِمْ: canları- | وَأَزْوَاجُهُ: ve onun eşleri | أُمَّهَاتُهُمْ: onların anneleridir | وَأُولُو: (anne tarafından akrabalar) | الْأَرْحَامِ: (anne tarafından akrabalar) | بَعْضُهُمْ: bir kısmı | أَوْلَىٰ: daha yakındırlar | بِبَعْضٍ: diğerine | فِي: | كِتَابِ: kitabında | اللَّهِ: Allah'ın | مِنَ: öteki | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minlerden | وَالْمُهَاجِرِينَ: ve muhacirlerden | إِلَّا: ancak hariç | أَنْ: | تَفْعَلُوا: yapmanız | إِلَىٰ: | أَوْلِيَائِكُمْ: dostlarınıza | مَعْرُوفًا: bir iyilik | كَانَ: | ذَٰلِكَ: bunlar | فِي: | الْكِتَابِ: Kitapta | مَسْطُورًا: yazılmıştır | (33:6)
|وَإِذْ: ve hani | أَخَذْنَا: biz almıştık | مِنَ: -den | النَّبِيِّينَ: peygamberler- | مِيثَاقَهُمْ: ahidlerini | وَمِنْكَ: ve senden | وَمِنْ: ve | نُوحٍ: Nuh'dan | وَإِبْرَاهِيمَ: ve İbrahim'den | وَمُوسَىٰ: ve Musa'dan | وَعِيسَى: ve Îsa'dan | ابْنِ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | وَأَخَذْنَا: ve almıştık | مِنْهُمْ: onlardan | مِيثَاقًا: söz | غَلِيظًا: sapasağlam | (33:7)
|لِيَسْأَلَ: sorması için | الصَّادِقِينَ: doğrulara | عَنْ: -ndan | صِدْقِهِمْ: doğrulukları- | وَأَعَدَّ: ve hazırlamıştır | لِلْكَافِرِينَ: kafirler için | عَذَابًا: bir azab | أَلِيمًا: acıklı | (33:8)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | اذْكُرُوا: hatırlayın | نِعْمَةَ: ni'metini | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْكُمْ: size olan | إِذْ: hani bir zaman | جَاءَتْكُمْ: size gelmişti | جُنُودٌ: ordular | فَأَرْسَلْنَا: ve biz göndermiştik | عَلَيْهِمْ: onların üzerine | رِيحًا: bir rüzgar | وَجُنُودًا: ve ordular | لَمْ: | تَرَوْهَا: sizin görmediğiniz | وَكَانَ: ve idi | اللَّهُ: Allah | بِمَا: şeyleri | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınız | بَصِيرًا: görmekte | (33:9)
|إِذْ: hani | جَاءُوكُمْ: onlar gelmişlerdi | مِنْ: -den | فَوْقِكُمْ: üstünüz- | وَمِنْ: ve | أَسْفَلَ: alt tarafınızdan | مِنْكُمْ: sizin | وَإِذْ: ve hani | زَاغَتِ: kaymıştı | الْأَبْصَارُ: gözler | وَبَلَغَتِ: ve dayanmıştı | الْقُلُوبُ: yürekler | الْحَنَاجِرَ: hançerelere | وَتَظُنُّونَ: ve zanda bulunuyordunuz | بِاللَّهِ: Allah hakında | الظُّنُونَا: türlü düşüncelerle | (33:10)
|هُنَالِكَ: işte orada | ابْتُلِيَ: denenmişti | الْمُؤْمِنُونَ: mü'minler | وَزُلْزِلُوا: ve sarsılmışlardı | زِلْزَالًا: bir sarsıntı ile | شَدِيدًا: şiddetli | (33:11)
|وَإِذْ: ve hani | يَقُولُ: diyordu | الْمُنَافِقُونَ: münafıklar | وَالَّذِينَ: ve bulunanlar | فِي: | قُلُوبِهِمْ: kalblerinde | مَرَضٌ: hastalık | مَا: | وَعَدَنَا: bize vaadde bulunmadı | اللَّهُ: Allah | وَرَسُولُهُ: ve Resulü | إِلَّا: dışında | غُرُورًا: boş vaatler | (33:12)
|وَإِذْ: ve hani | قَالَتْ: demişti ki | طَائِفَةٌ: bir grup | مِنْهُمْ: onlardan | يَا: EY/HEY/AH | أَهْلَ: halk | يَثْرِبَ: Yesrib (Medine) | لَا: artık yoktur | مُقَامَ: duracak yer | لَكُمْ: size | فَارْجِعُوا: dönün | وَيَسْتَأْذِنُ: ve izin istiyordu | فَرِيقٌ: bir topluluk | مِنْهُمُ: onlardan | النَّبِيَّ: peygamberden | يَقُولُونَ: diyerek | إِنَّ: gerçekten | بُيُوتَنَا: evlerimiz | عَوْرَةٌ: (sağlam değil) açıktır | وَمَا: oysa değildi | هِيَ: onlar(ın evleri) | بِعَوْرَةٍ: açık | إِنْ: | يُرِيدُونَ: istemiyorlardı | إِلَّا: başka bir şey | فِرَارًا: kaçmak(tan) | (33:13)
|وَلَوْ: ve eğer | دُخِلَتْ: girilseydi | عَلَيْهِمْ: onların üzerine | مِنْ: -dan | أَقْطَارِهَا: her yan- | ثُمَّ: sonra | سُئِلُوا: istenseydi | الْفِتْنَةَ: baskı ve işkence yapmaları | لَاتَوْهَا: elbette yaparlardı | وَمَا: ve | تَلَبَّثُوا: gecikmezlerdi | بِهَا: bunda | إِلَّا: dışında | يَسِيرًا: azıcık | (33:14)
|وَلَقَدْ: oysa | كَانُوا: idiler | عَاهَدُوا: söz vermişler | اللَّهَ: Allah'a | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | لَا: | يُوَلُّونَ: dön(üp kaç)mayacaklarına | الْأَدْبَارَ: arkalarına | وَكَانَ: ve idiler | عَهْدُ: verilen sözden | اللَّهِ: Allah'a | مَسْئُولًا: sorumlu | (33:15)
|قُلْ: de ki | لَنْ: | يَنْفَعَكُمُ: size fayda vermez | الْفِرَارُ: kaçmak | إِنْ: eğer | فَرَرْتُمْ: kaçıyorsanız | مِنَ: -den | الْمَوْتِ: ölüm- | أَوِ: veya | الْقَتْلِ: öldürülmekten | وَإِذًا: o zaman bile | لَا: | تُمَتَّعُونَ: yaşatılmazsınız | إِلَّا: dışında | قَلِيلًا: pek az | (33:16)
|قُلْ: de ki | مَنْ: kimdir? | ذَا: şu | الَّذِي: kimse ki | يَعْصِمُكُمْ: sizi koruyacak | مِنَ: -dan | اللَّهِ: Allah- | إِنْ: eğer | أَرَادَ: istese | بِكُمْ: size | سُوءًا: bir kötülük | أَوْ: veya | أَرَادَ: dilese | بِكُمْ: size | رَحْمَةً: rahmet | وَلَا: | يَجِدُونَ: bulamazlar | لَهُمْ: kendilerine | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | وَلِيًّا: bir dost | وَلَا: ne de | نَصِيرًا: bir yardımcı | (33:17)
|قَدْ: elbette | يَعْلَمُ: biliyor | اللَّهُ: Allah | الْمُعَوِّقِينَ: alıkoyanları | مِنْكُمْ: içinizden | وَالْقَائِلِينَ: ve diyenleri | لِإِخْوَانِهِمْ: kardeşlerine | هَلُمَّ: gelin | إِلَيْنَا: bize | وَلَا: | يَأْتُونَ: onlar gelmezler | الْبَأْسَ: savaşa | إِلَّا: dışında | قَلِيلًا: pek azı | (33:18)
|أَشِحَّةً: cimriler olarak | عَلَيْكُمْ: size karşı | فَإِذَا: ne zaman ki | جَاءَ: gelince | الْخَوْفُ: korku | رَأَيْتَهُمْ: görürsün | يَنْظُرُونَ: baktıklarını | إِلَيْكَ: sana | تَدُورُ: dönerek | أَعْيُنُهُمْ: gözleri | كَالَّذِي: gibi | يُغْشَىٰ: baygınlığı | عَلَيْهِ: onların üstüne | مِنَ: | الْمَوْتِ: ölüm | فَإِذَا: ne zaman ki | ذَهَبَ: gidince | الْخَوْفُ: korku | سَلَقُوكُمْ: sizi incitirler | بِأَلْسِنَةٍ: dillerle | حِدَادٍ: sivri | أَشِحَّةً: düşkünlük göstererek | عَلَى: karşı | الْخَيْرِ: hayra | أُولَٰئِكَ: onlar | لَمْ: | يُؤْمِنُوا: inanmamışlar | فَأَحْبَطَ: bu yüzden boşa çıkarmıştır | اللَّهُ: Allah | أَعْمَالَهُمْ: onların işlerini | وَكَانَ: ve | ذَٰلِكَ: bu | عَلَى: göre | اللَّهِ: Allah'a | يَسِيرًا: kolaydır | (33:19)
|يَحْسَبُونَ: sanıyorlardı | الْأَحْزَابَ: orduların | لَمْ: | يَذْهَبُوا: gitmediklerini | وَإِنْ: eğer | يَأْتِ: gelseler | الْأَحْزَابُ: ordular | يَوَدُّوا: arzu ederlerdi | لَوْ: keşke | أَنَّهُمْ: kendileri | بَادُونَ: çölde bulunmayı | فِي: arasında | الْأَعْرَابِ: Araplar | يَسْأَلُونَ: sorup öğrenmeyi | عَنْ: --den | أَنْبَائِكُمْ: sizin haberleriniz- | وَلَوْ: ve şayet | كَانُوا: bulunsalardı | فِيكُمْ: içinizde | مَا: | قَاتَلُوا: dövüşmezlerdi | إِلَّا: dışında | قَلِيلًا: pek azı | (33:20)
|لَقَدْ: andolsun | كَانَ: vardır | لَكُمْ: sizin için | فِي: | رَسُولِ: Elçisinde | اللَّهِ: Allah'ın | أُسْوَةٌ: bir örnek | حَسَنَةٌ: en güzel | لِمَنْ: kimseler için | كَانَ: | يَرْجُو: kavuşmaya inanan | اللَّهَ: Allah'a | وَالْيَوْمَ: ve gününe | الْاخِرَ: ahiret | وَذَكَرَ: ve anan | اللَّهَ: Allah'ı | كَثِيرًا: çokça | (33:21)
|وَلَمَّا: zaman | رَأَى: gördükleri | الْمُؤْمِنُونَ: mü'minler | الْأَحْزَابَ: (düşman) orduları | قَالُوا: dediler | هَٰذَا: bu | مَا: | وَعَدَنَا: bize va'dettiğidir | اللَّهُ: Allah'ın | وَرَسُولُهُ: ve Resulünün | وَصَدَقَ: ve doğrudur | اللَّهُ: Allah | وَرَسُولُهُ: ve Resulü | وَمَا: ve | زَادَهُمْ: artırmadı | إِلَّا: başka bir şey | إِيمَانًا: imanlarını | وَتَسْلِيمًا: ve teslimiyetlerini | (33:22)
|مِنَ: -den | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minler- | رِجَالٌ: erkekler | صَدَقُوا: durdular | مَا: | عَاهَدُوا: verdikleri sözde | اللَّهَ: Allah | عَلَيْهِ: üzerine | فَمِنْهُمْ: onlardan | مَنْ: kimi | قَضَىٰ: yerine getirdi | نَحْبَهُ: adağını | وَمِنْهُمْ: ve onlardan | مَنْ: kimi | يَنْتَظِرُ: (şehidlik) beklemektedir | وَمَا: ve asla | بَدَّلُوا: (sözlerini) değiştirmemişlerdir | تَبْدِيلًا: değişiklikle | (33:23)
|لِيَجْزِيَ: mükafatladırsın | اللَّهُ: Allah | الصَّادِقِينَ: doğruları | بِصِدْقِهِمْ: doğruluklarıyle | وَيُعَذِّبَ: ve azabetsin | الْمُنَافِقِينَ: iki yüzlülere | إِنْ: şayet | شَاءَ: dilerse | أَوْ: yahut | يَتُوبَ: tevbelerini kabul buyursun | عَلَيْهِمْ: onlardan | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | كَانَ: | غَفُورًا: çok bağışlayandır | رَحِيمًا: çok esirgeyendir | (33:24)
|وَرَدَّ: geri çevirdi | اللَّهُ: Allah | الَّذِينَ: kimseleri | كَفَرُوا: inkar edenleri | بِغَيْظِهِمْ: öfkeleriyle | لَمْ: | يَنَالُوا: eremediler | خَيْرًا: hayra | وَكَفَى: ve yeter | اللَّهُ: Allah | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minlere | الْقِتَالَ: savaşta | وَكَانَ: ve | اللَّهُ: Allah | قَوِيًّا: güçlüdür | عَزِيزًا: üstündür | (33:25)
|وَأَنْزَلَ: ve indirdi | الَّذِينَ: kimseleri | ظَاهَرُوهُمْ: onlara yardım eden | مِنْ: -nden | أَهْلِ: ehli- | الْكِتَابِ: Kitap | مِنْ: -nden | صَيَاصِيهِمْ: kaleleri- | وَقَذَفَ: ve düşürdü | فِي: içine | قُلُوبِهِمُ: kalbleri | الرُّعْبَ: korku | فَرِيقًا: bir kısmını | تَقْتُلُونَ: öldürüyordunuz | وَتَأْسِرُونَ: ve esir alıyordunuz | فَرِيقًا: bir kısmını da | (33:26)
|وَأَوْرَثَكُمْ: ve size miras verdi | أَرْضَهُمْ: topraklarını | وَدِيَارَهُمْ: ve yurtlarını | وَأَمْوَالَهُمْ: ve mallarını | وَأَرْضًا: ve bir toprağı | لَمْ: | تَطَئُوهَا: henüz ayak basmadığınız | وَكَانَ: ve | اللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | قَدِيرًا: kadirdir | (33:27)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: peygamber | قُلْ: söyle | لِأَزْوَاجِكَ: eşlerine | إِنْ: eğer | كُنْتُنَّ: siz | تُرِدْنَ: istiyorsanız | الْحَيَاةَ: hayatını | الدُّنْيَا: dünya | وَزِينَتَهَا: ve süsünü | فَتَعَالَيْنَ: gelin | أُمَتِّعْكُنَّ: size (boşanma bedeli) vereyim | وَأُسَرِّحْكُنَّ: ve sizi salayım | سَرَاحًا: bir salışla | جَمِيلًا: güzel | (33:28)
|وَإِنْ: ve eğer | كُنْتُنَّ: siz | تُرِدْنَ: istiyorsanız | اللَّهَ: Allah'ı | وَرَسُولَهُ: ve Eçisini | وَالدَّارَ: ve yurdunu | الْاخِرَةَ: ahiret | فَإِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | أَعَدَّ: hazırlamıştır | لِلْمُحْسِنَاتِ: güzel hareket edenlere | مِنْكُنَّ: sizden | أَجْرًا: bir mükafat | عَظِيمًا: büyük | (33:29)
|يَا: EY/HEY/AH | نِسَاءَ: kadınları | النَّبِيِّ: peygamber | مَنْ: kim | يَأْتِ: yaparsa | مِنْكُنَّ: sizden | بِفَاحِشَةٍ: bir fuhuş (edepsizlik) | مُبَيِّنَةٍ: açık | يُضَاعَفْ: artırılır | لَهَا: onun için | الْعَذَابُ: azab | ضِعْفَيْنِ: iki kat | وَكَانَ: ve | ذَٰلِكَ: bu | عَلَى: göre | اللَّهِ: Allah'a | يَسِيرًا: kolaydır | (33:30)
|وَمَنْ: fakat kim | يَقْنُتْ: ita'ate devam ederse | مِنْكُنَّ: sizden | لِلَّهِ: Allah'a | وَرَسُولِهِ: ve Resulüne | وَتَعْمَلْ: ve yaparsa | صَالِحًا: yararlı iş | نُؤْتِهَا: ona veririz | أَجْرَهَا: mükafatını | مَرَّتَيْنِ: iki kez | وَأَعْتَدْنَا: ve hazırlamışızdır | لَهَا: onun için | رِزْقًا: bir rızık | كَرِيمًا: bol | (33:31)
|يَا: EY/HEY/AH | نِسَاءَ: kadınları | النَّبِيِّ: peygamber | لَسْتُنَّ: siz değilsiniz | كَأَحَدٍ: herhangi biri gibi | مِنَ: -dan | النِّسَاءِ: kadınlar- | إِنِ: eğer | اتَّقَيْتُنَّ: (Allah'tan) sakınıyorsanız | فَلَا: | تَخْضَعْنَ: yumuşak bir eda yapmayın | بِالْقَوْلِ: sözlerinizde | فَيَطْمَعَ: böylece tamah etmesin | الَّذِي: bulunan | فِي: | قَلْبِهِ: kalbinde | مَرَضٌ: hastalık | وَقُلْنَ: ve söyleyin | قَوْلًا: bir söz | مَعْرُوفًا: güzel | (33:32)
|وَقَرْنَ: ve vakarla oturun | فِي: | بُيُوتِكُنَّ: evlerinizde | وَلَا: asla | تَبَرَّجْنَ: açılıp kırıtmayın | تَبَرُّجَ: açılıp kırıtması gibi | الْجَاهِلِيَّةِ: cahiliyenin | الْأُولَىٰ: ilk | وَأَقِمْنَ: ve -doğrulun | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe- | وَاتِينَ: ve verin | الزَّكَاةَ: zekatı | وَأَطِعْنَ: ve uyun | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Resulüne | إِنَّمَا: şüphesiz | يُرِيدُ: istiyor | اللَّهُ: Allah | لِيُذْهِبَ: gidermek | عَنْكُمُ: sizden | الرِّجْسَ: kiri | أَهْلَ: -halkı | الْبَيْتِ: Yapı | وَيُطَهِّرَكُمْ: ve sizi temizlemek | تَطْهِيرًا: tertemiz | (33:33)
|وَاذْكُرْنَ: ve hatırlayın | مَا: şeyleri | يُتْلَىٰ: okunan | فِي: -a dair | بُيُوتِكُنَّ: Yapılanmanız | مِنْ: -nden | ايَاتِ: ayetleri- | اللَّهِ: Allah'ın | وَالْحِكْمَةِ: ve hikmeti | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | كَانَ: | لَطِيفًا: latiftir | خَبِيرًا: haber alandır | (33:34)
|إِنَّ: şüphesiz | الْمُسْلِمِينَ: müslüman erkekler | وَالْمُسْلِمَاتِ: ve müslüman kadınlar | وَالْمُؤْمِنِينَ: mü'min erkekler | وَالْمُؤْمِنَاتِ: ve mü'min kadınlar | وَالْقَانِتِينَ: ta'ate devam eden erkekler | وَالْقَانِتَاتِ: ve ta'ate devam eden kadınlar | وَالصَّادِقِينَ: doğru erkekler | وَالصَّادِقَاتِ: ve doğru kadınlar | وَالصَّابِرِينَ: sabreden erkekler | وَالصَّابِرَاتِ: ve sabreden kadınlar | وَالْخَاشِعِينَ: saygılı erkekler | وَالْخَاشِعَاتِ: ve saygılı kadınlar | وَالْمُتَصَدِّقِينَ: sadaka veren erkekler | وَالْمُتَصَدِّقَاتِ: ve sadaka veren kadınlar | وَالصَّائِمِينَ: oruç tutan erkekler | وَالصَّائِمَاتِ: ve oruç tutan kadınlar | وَالْحَافِظِينَ: koruyan erkekler | فُرُوجَهُمْ: ırzlarını | وَالْحَافِظَاتِ: ve koruyan kadınlar | وَالذَّاكِرِينَ: zikreden erkekler | اللَّهَ: Allah'ı | كَثِيرًا: çok | وَالذَّاكِرَاتِ: ve zikreden kadınlar | أَعَدَّ: hazırlamıştır | اللَّهُ: Allah | لَهُمْ: bunlar için | مَغْفِرَةً: bağışlanma | وَأَجْرًا: ve bir mükafat | عَظِيمًا: büyük | (33:35)
|وَمَا: artık yoktur | كَانَ: | لِمُؤْمِنٍ: inanmış bir erkek için | وَلَا: ve | مُؤْمِنَةٍ: inanmış kadın (için) | إِذَا: zaman | قَضَى: hüküm verdiği | اللَّهُ: Allah | وَرَسُولُهُ: ve Resulü | أَمْرًا: bir işte | أَنْ: | يَكُونَ: olması | لَهُمُ: onlar için | الْخِيَرَةُ: seçme hakkı | مِنْ: | أَمْرِهِمْ: o işi | وَمَنْ: ve kim | يَعْصِ: karşı gelirse | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Resulüne | فَقَدْ: elbette | ضَلَّ: sapıklığa düşer | ضَلَالًا: bir sapkınlıkla | مُبِينًا: apaçık | (33:36)
|وَإِذْ: ve hani | تَقُولُ: diyordun | لِلَّذِي: kimseye | أَنْعَمَ: ni'met verdiği | اللَّهُ: Allah'ın | عَلَيْهِ: ona | وَأَنْعَمْتَ: ve senin ni'met verdiğin | عَلَيْهِ: kendisine | أَمْسِكْ: tut | عَلَيْكَ: yanında | زَوْجَكَ: eşini | وَاتَّقِ: ve kork | اللَّهَ: Allah'tan | وَتُخْفِي: fakat gizliyordun | فِي: | نَفْسِكَ: içinde | مَا: şeyi | اللَّهُ: Allah'ın | مُبْدِيهِ: açığa vuracağı | وَتَخْشَى: ve çekiniyordun | النَّاسَ: insanlardan | وَاللَّهُ: Allah'tır | أَحَقُّ: layık olan | أَنْ: | تَخْشَاهُ: çekinmene | فَلَمَّا: ne zaman ki | قَضَىٰ: kesince | زَيْدٌ: Zeyd | مِنْهَا: o kadından | وَطَرًا: ilişiğini | زَوَّجْنَاكَهَا: biz onu sana nikahladık | لِكَيْ: için | لَا: | يَكُونَ: olmaması | عَلَى: üzerine | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minler | حَرَجٌ: bir güçlük | فِي: hususunda | أَزْوَاجِ: evlenmek | أَدْعِيَائِهِمْ: evlatlıkları | إِذَا: zaman | قَضَوْا: kestikleri | مِنْهُنَّ: kadınlarıyle | وَطَرًا: ilişkilerini | وَكَانَ: ve | أَمْرُ: buyruğu | اللَّهِ: Allah'ın | مَفْعُولًا: yerine getirilmiştir | (33:37)
|مَا: yoktur | كَانَ: | عَلَى: üzerine | النَّبِيِّ: Peygamber | مِنْ: herhangi | حَرَجٍ: bir güçlük | فِيمَا: bir şeyde | فَرَضَ: takdir ettiği | اللَّهُ: Allah'ın | لَهُ: kendisine | سُنَّةَ: yasasıdır | اللَّهِ: Allah'ın | فِي: arasında | الَّذِينَ: | خَلَوْا: geçenler | مِنْ: | قَبْلُ: sizden önce | وَكَانَ: ve | أَمْرُ: emri | اللَّهِ: Allah'ın | قَدَرًا: bir kaderdir | مَقْدُورًا: takdir edilmiş | (33:38)
|الَّذِينَ: onlar ki | يُبَلِّغُونَ: duyururlar | رِسَالَاتِ: elçiliğini | اللَّهِ: Allah'ın | وَيَخْشَوْنَهُ: ve O'ndan korkarlar | وَلَا: ve | يَخْشَوْنَ: korkmazlar | أَحَدًا: kimseden | إِلَّا: başka | اللَّهَ: Allah'dan | وَكَفَىٰ: ve yeter | بِاللَّهِ: Allah | حَسِيبًا: hesap görücü olarak | (33:39)
|مَا: değildir | كَانَ: | مُحَمَّدٌ: Muhammed | أَبَا: babası | أَحَدٍ: birinin | مِنْ: -den | رِجَالِكُمْ: sizin erkekleriniz- | وَلَٰكِنْ: fakat | رَسُولَ: Elçisidir | اللَّهِ: Allah'ın | وَخَاتَمَ: ve sonuncusudur | النَّبِيِّينَ: peygamberlerin | وَكَانَ: ve | اللَّهُ: Allah | بِكُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | عَلِيمًا: bilendir | (33:40)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | اذْكُرُوا: anın | اللَّهَ: Allah'ı | ذِكْرًا: anışla | كَثِيرًا: çok | (33:41)
|وَسَبِّحُوهُ: ve O'nu tesbih edin | بُكْرَةً: sabah | وَأَصِيلًا: akşam | (33:42)
|هُوَ: O | الَّذِي: (Allah) ki | يُصَلِّي: desteklemektedir | عَلَيْكُمْ: üzerinize | وَمَلَائِكَتُهُ: ve melekleri | لِيُخْرِجَكُمْ: çıkasınız diye | مِنَ: -dan | الظُّلُمَاتِ: karanlıklar- | إِلَى: | النُّورِ: aydınlığa | وَكَانَ: ve | بِالْمُؤْمِنِينَ: inananlara karşı | رَحِيمًا: çok esirgeyendir | (33:43)
|تَحِيَّتُهُمْ: karşılanırlar | يَوْمَ: gün | يَلْقَوْنَهُ: kendisine kavuştukları | سَلَامٌ: selam ile | وَأَعَدَّ: ve hazırlanmıştır | لَهُمْ: onlara | أَجْرًا: bir mükafat | كَرِيمًا: güzel | (33:44)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: peygamber | إِنَّا: elbette biz | أَرْسَلْنَاكَ: seni gönderdik | شَاهِدًا: şahid | وَمُبَشِّرًا: ve müjdeci | وَنَذِيرًا: ve uyarıcı | (33:45)
|وَدَاعِيًا: ve da'vetçi | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | بِإِذْنِهِ: izniyle | وَسِرَاجًا: ve bir lamba | مُنِيرًا: aydınlatıcı | (33:46)
|وَبَشِّرِ: ve müjdele | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minlere | بِأَنَّ: ki gerçekten | لَهُمْ: onlara vardır | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | فَضْلًا: bir lutuf | كَبِيرًا: büyük | (33:47)
|وَلَا: ve asla | تُطِعِ: ita'at etme | الْكَافِرِينَ: kafirlere | وَالْمُنَافِقِينَ: ve münafıklara | وَدَعْ: ve aldırma | أَذَاهُمْ: onların eziyetlerine | وَتَوَكَّلْ: ve dayan | عَلَى: | اللَّهِ: Allah'a | وَكَفَىٰ: ve yeter | بِاللَّهِ: Allah | وَكِيلًا: vekil olarak | (33:48)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | إِذَا: zaman | نَكَحْتُمُ: nikahladığınız | الْمُؤْمِنَاتِ: inanan kadınları | ثُمَّ: sonra | طَلَّقْتُمُوهُنَّ: boşarsanız | مِنْ: | قَبْلِ: önce | أَنْ: | تَمَسُّوهُنَّ: onlara dokunmadan | فَمَا: yoktur | لَكُمْ: size | عَلَيْهِنَّ: onların üzerinde | مِنْ: | عِدَّةٍ: bir iddet (hakkınız) | تَعْتَدُّونَهَا: sayacağınız | فَمَتِّعُوهُنَّ: hemen geçimliklerini verin | وَسَرِّحُوهُنَّ: ve onları serbest bırakın | سَرَاحًا: bir bırakışla | جَمِيلًا: güzel | (33:49)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: peygamber | إِنَّا: şüphesiz biz | أَحْلَلْنَا: helal kıldık | لَكَ: sana | أَزْوَاجَكَ: eşlerini | اللَّاتِي: | اتَيْتَ: verdiğin | أُجُورَهُنَّ: ücretlerini (mehirlerini) | وَمَا: ve | مَلَكَتْ: bulunanları | يَمِينُكَ: elinde | مِمَّا: -nden | أَفَاءَ: ganimet verdiği- | اللَّهُ: Allah'ın | عَلَيْكَ: sana | وَبَنَاتِ: ve kızlarını | عَمِّكَ: amcanın | وَبَنَاتِ: ve kızlarını | عَمَّاتِكَ: halalarının | وَبَنَاتِ: ve kızlarını | خَالِكَ: dayının | وَبَنَاتِ: ve kızlarını | خَالَاتِكَ: teyzelerinin | اللَّاتِي: | هَاجَرْنَ: hicret eden | مَعَكَ: seninle beraber | وَامْرَأَةً: ve kadını | مُؤْمِنَةً: inanmış | إِنْ: eğer | وَهَبَتْ: hibe ederse | نَفْسَهَا: kendisini | لِلنَّبِيِّ: peygambere | إِنْ: eğer | أَرَادَ: dilediyse | النَّبِيُّ: peygamberi | أَنْ: | يَسْتَنْكِحَهَا: kendisini nikahlamayı | خَالِصَةً: mahsus olarak | لَكَ: sana | مِنْ: | دُونِ: dışında | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minlerin | قَدْ: elbette | عَلِمْنَا: biz biliyoruz | مَا: şeyi | فَرَضْنَا: gerekli kıldığımız | عَلَيْهِمْ: onlara | فِي: hakkında | أَزْوَاجِهِمْ: eşleri | وَمَا: ve | مَلَكَتْ: bulunanlar | أَيْمَانُهُمْ: ellerinin | لِكَيْلَا: için | يَكُونَ: olmaması | عَلَيْكَ: sana | حَرَجٌ: bir zorluk | وَكَانَ: ve | اللَّهُ: Allah | غَفُورًا: çok bağışlayan | رَحِيمًا: çok esirgeyendir | (33:50)
|تُرْجِي: geri bırakır | مَنْ: kimseyi | تَشَاءُ: dilediği | مِنْهُنَّ: onlardan | وَتُؤْوِي: ve alırsın | إِلَيْكَ: yanına | مَنْ: kimseyi | تَشَاءُ: dilediğin | وَمَنِ: ve kimseye | ابْتَغَيْتَ: arzu ettiği(ne dönmekte) | مِمَّنْ: | عَزَلْتَ: ayrıldıklarından | فَلَا: yoktur | جُنَاحَ: bir günah | عَلَيْكَ: senin üzerine | ذَٰلِكَ: budur | أَدْنَىٰ: en elverişli olan | أَنْ: | تَقَرَّ: aydınlanmasına | أَعْيُنُهُنَّ: onların gözlerinin | وَلَا: ve | يَحْزَنَّ: tasalanmamalarına | وَيَرْضَيْنَ: ve razı olmalarına | بِمَا: | اتَيْتَهُنَّ: senin verdiklerine | كُلُّهُنَّ: hepsinin | وَاللَّهُ: Allah | يَعْلَمُ: bilir | مَا: olanı | فِي: | قُلُوبِكُمْ: sizin kalblerinizde | وَكَانَ: ve | اللَّهُ: Allah | عَلِيمًا: bilendir | حَلِيمًا: halimdir | (33:51)
|لَا: değildir | يَحِلُّ: helal | لَكَ: sana | النِّسَاءُ: (başka) kadınlar | مِنْ: | بَعْدُ: bundan sonra | وَلَا: ve yoktur | أَنْ: | تَبَدَّلَ: değiştirmen | بِهِنَّ: bunları | مِنْ: | أَزْوَاجٍ: başka eşlerle | وَلَوْ: şayet | أَعْجَبَكَ: çok hoşuna gitse de | حُسْنُهُنَّ: güzellikleri | إِلَّا: bunun dışındadır | مَا: | مَلَكَتْ: bulunanlar (cariyeler) | يَمِينُكَ: elinde | وَكَانَ: ve | اللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | رَقِيبًا: gözetleyicidir | (33:52)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تَدْخُلُوا: girmeyin | بُيُوتَ: evlerine | النَّبِيِّ: Peygamber'in | إِلَّا: ancak hariçtir | أَنْ: | يُؤْذَنَ: izin verilmesi | لَكُمْ: size | إِلَىٰ: | طَعَامٍ: yemeğe | غَيْرَ: olmadan | نَاظِرِينَ: gözetleyiciler | إِنَاهُ: vaktini | وَلَٰكِنْ: fakat | إِذَا: zaman | دُعِيتُمْ: çağrıldığınız | فَادْخُلُوا: girin | فَإِذَا: | طَعِمْتُمْ: yemeği yeyince | فَانْتَشِرُوا: dağılın | وَلَا: | مُسْتَأْنِسِينَ: dalmayın | لِحَدِيثٍ: söze | إِنَّ: çünkü | ذَٰلِكُمْ: bu | كَانَ: | يُؤْذِي: incitiyordu | النَّبِيَّ: Peygamberi | فَيَسْتَحْيِي: fakat o utanıyordu | مِنْكُمْ: sizden | وَاللَّهُ: fakat Allah | لَا: | يَسْتَحْيِي: utanmaz | مِنَ: -ten | الْحَقِّ: gerçek(i söylemek)- | وَإِذَا: zaman | سَأَلْتُمُوهُنَّ: onlarda istediğiniz | مَتَاعًا: bir şey | فَاسْأَلُوهُنَّ: isteyin | مِنْ: -ndan | وَرَاءِ: arkası- | حِجَابٍ: perde | ذَٰلِكُمْ: bu | أَطْهَرُ: daha temizdir | لِقُلُوبِكُمْ: sizin kalbleriniz için | وَقُلُوبِهِنَّ: ve onların kalbleri için | وَمَا: ve olamaz | كَانَ: | لَكُمْ: sizin | أَنْ: | تُؤْذُوا: incitmeniz | رَسُولَ: Elçisini | اللَّهِ: Allah'ın | وَلَا: ve olamaz | أَنْ: | تَنْكِحُوا: nikahlamanız | أَزْوَاجَهُ: onun eşlerini | مِنْ: | بَعْدِهِ: kendisinden sonra | أَبَدًا: asla | إِنَّ: çünkü | ذَٰلِكُمْ: bu | كَانَ: | عِنْدَ: katında | اللَّهِ: Allah | عَظِيمًا: büyük(bir günah)tır | (33:53)
|إِنْ: eğer | تُبْدُوا: açığa vursanız | شَيْئًا: bir şeyi | أَوْ: yahut | تُخْفُوهُ: onu gizleseniz | فَإِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | كَانَ: | بِكُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | عَلِيمًا: bilmektedir | (33:54)
|لَا: yoktur | جُنَاحَ: bir günah | عَلَيْهِنَّ: onlara | فِي: hakkında | ابَائِهِنَّ: babaları | وَلَا: ve yoktur | أَبْنَائِهِنَّ: oğulları | وَلَا: ve yoktur | إِخْوَانِهِنَّ: kardeşleri | وَلَا: ve yoktur | أَبْنَاءِ: oğulları | إِخْوَانِهِنَّ: kardeşlerinin | وَلَا: ve yoktur | أَبْنَاءِ: oğulları | أَخَوَاتِهِنَّ: kızkardeşlerinin | وَلَا: ve yoktur | نِسَائِهِنَّ: kadınları | وَلَا: ve yoktur | مَا: | مَلَكَتْ: bulunan(köle)leri | أَيْمَانُهُنَّ: ellerinde | وَاتَّقِينَ: ve korkun | اللَّهَ: Allah'tan | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | كَانَ: | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | شَهِيدًا: şahittir | (33:55)
|إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | وَمَلَائِكَتَهُ: ve melekleri | يُصَلُّونَ: -desteklemektedirler | عَلَى: | النَّبِيِّ: Nebiyi- | يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: -kimseler | امَنُوا: doğrulamış- | صَلُّوا: -destekleşin | عَلَيْهِ: üzerine(ona)- | وَسَلِّمُوا: ve barışarak | تَسْلِيمًا: barıştırın | (33:56)
|إِنَّ: | الَّذِينَ: -kimselerdir | يُؤْذُونَ: inciten- | اللَّهَ: Allah'ı | وَرَسُولَهُ: ve Elçisini | لَعَنَهُمُ: -lanetledikleri | اللَّهُ: Allah'ın- | فِي: | الدُّنْيَا: dünyada | وَالْاخِرَةِ: ve ahirette | وَأَعَدَّ: ve hazırlamıştır | لَهُمْ: onlar için | عَذَابًا: bir azab | مُهِينًا: alçaltıcı | (33:57)
|وَالَّذِينَ: | يُؤْذُونَ: incitenler | الْمُؤْمِنِينَ: mü'min erkekleri | وَالْمُؤْمِنَاتِ: ve mü'min kadınları | بِغَيْرِ: dışındaki | مَا: bir şeyle | اكْتَسَبُوا: yaptıklarının | فَقَدِ: elbette | احْتَمَلُوا: yüklenmişlerdir | بُهْتَانًا: bir iftira | وَإِثْمًا: ve bir günah | مُبِينًا: açık | (33:58)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: Peygamber | قُلْ: söyle | لِأَزْوَاجِكَ: eşlerine | وَبَنَاتِكَ: ve kızlarına | وَنِسَاءِ: ve kadınlarına | الْمُؤْمِنِينَ: inananların | يُدْنِينَ: salsınlar | عَلَيْهِنَّ: üstlerine | مِنْ: | جَلَابِيبِهِنَّ: örtülerini | ذَٰلِكَ: budur | أَدْنَىٰ: en elverişli olan | أَنْ: | يُعْرَفْنَ: onların tanınması için | فَلَا: | يُؤْذَيْنَ: incitilmemesi için | وَكَانَ: ve | اللَّهُ: Allah | غَفُورًا: çok bağışlayandır | رَحِيمًا: çok esirgeyendir | (33:59)
|لَئِنْ: andolsun eğer | لَمْ: | يَنْتَهِ: vazgeçmezlerse | الْمُنَافِقُونَ: iki yüzlüler | وَالَّذِينَ: ve | فِي: bulunanlar | قُلُوبِهِمْ: kalblerinde | مَرَضٌ: bir hastalık | وَالْمُرْجِفُونَ: kötü haberler yayanlar | فِي: | الْمَدِينَةِ: şehirde | لَنُغْرِيَنَّكَ: seni üstüne süreriz | بِهِمْ: onların | ثُمَّ: sonra | لَا: | يُجَاوِرُونَكَ: senin yanında kalamazlar | فِيهَا: orada | إِلَّا: dışında | قَلِيلًا: az bir zaman | (33:60)
|مَلْعُونِينَ: la'netlenirler | أَيْنَمَا: nerede | ثُقِفُوا: bulunsalar | أُخِذُوا: yakalanırlar | وَقُتِّلُوا: ve öldürülürler | تَقْتِيلًا: şiddetle | (33:61)
|سُنَّةَ: sünneti (yasası) budur | اللَّهِ: Allah'ın | فِي: arasındaki | الَّذِينَ: | خَلَوْا: geçen(millet)ler | مِنْ: | قَبْلُ: önceden | وَلَنْ: ve | تَجِدَ: (imkan) bulamazsın | لِسُنَّةِ: sünnetini (yasasını) | اللَّهِ: Allah'ın | تَبْدِيلًا: değiştirmeğe | (33:62)
|يَسْأَلُكَ: sana soruyorlar | النَّاسُ: insanlar | عَنِ: | السَّاعَةِ: sa'atten | قُلْ: de ki | إِنَّمَا: şüphesiz | عِلْمُهَا: onun bilgisi | عِنْدَ: yanındadır | اللَّهِ: Allah'ın | وَمَا: ve ne? | يُدْرِيكَ: bilirsin | لَعَلَّ: belki | السَّاعَةَ: sa'at | تَكُونُ: olur | قَرِيبًا: yakın | (33:63)
|إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَعَنَ: la'net etmiştir | الْكَافِرِينَ: kafirlere | وَأَعَدَّ: ve hazırlamıştır | لَهُمْ: onlar için | سَعِيرًا: çılgın bir ateş | (33:64)
|خَالِدِينَ: kalacaklardır | فِيهَا: orada | أَبَدًا: ebediyyen | لَا: | يَجِدُونَ: bulamayacaklardır | وَلِيًّا: bir dost | وَلَا: ve ne de | نَصِيرًا: yardımcı | (33:65)
|يَوْمَ: gün | تُقَلَّبُ: çevrildiği | وُجُوهُهُمْ: yüzleri | فِي: içinde | النَّارِ: ateşin | يَقُولُونَ: derler ki | يَا: EY/HEY/AH | لَيْتَنَا: keşke biz | أَطَعْنَا: ita'at etseydik | اللَّهَ: Allah'a | وَأَطَعْنَا: ve ita'at etseydik | الرَّسُولَا: elçiye | (33:66)
|وَقَالُوا: ve dediler ki | رَبَّنَا: rabbimiz | إِنَّا: şüphesiz biz | أَطَعْنَا: uyduk | سَادَتَنَا: beylerimize | وَكُبَرَاءَنَا: ve büyüklerimize | فَأَضَلُّونَا: bizi saptırdılar | السَّبِيلَا: yoldan | (33:67)
|رَبَّنَا: rabbimiz | اتِهِمْ: onlara ver | ضِعْفَيْنِ: iki kat | مِنَ: -dan | الْعَذَابِ: azab- | وَالْعَنْهُمْ: ve onlara la'net eyle | لَعْنًا: bir la'netle | كَبِيرًا: büyük | (33:68)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَا: | تَكُونُوا: olmayın | كَالَّذِينَ: kimseler gibi | اذَوْا: eziyet eden | مُوسَىٰ: Musa'ya | فَبَرَّأَهُ: onu beraat ettirdi | اللَّهُ: Allah | مِمَّا: | قَالُوا: onların dediklerinden | وَكَانَ: ve idi | عِنْدَ: yanında | اللَّهِ: Allah | وَجِيهًا: itibarlı | (33:69)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | اتَّقُوا: korkun | اللَّهَ: Allah'tan | وَقُولُوا: ve söyleyin | قَوْلًا: söz | سَدِيدًا: doğru | (33:70)
|يُصْلِحْ: düzeltsin | لَكُمْ: sizin | أَعْمَالَكُمْ: işlerinizi | وَيَغْفِرْ: ve bağışlasın | لَكُمْ: sizin | ذُنُوبَكُمْ: günahlarınızı | وَمَنْ: ve kim | يُطِعِ: ita'at ederse | اللَّهَ: Allah'a | وَرَسُولَهُ: ve Resulüne | فَقَدْ: elbette | فَازَ: ermiş olur | فَوْزًا: bir başarıya | عَظِيمًا: büyük | (33:71)
|إِنَّا: şüphesiz biz | عَرَضْنَا: sunduk | الْأَمَانَةَ: emaneti | عَلَى: | السَّمَاوَاتِ: göklere | وَالْأَرْضِ: ve yere | وَالْجِبَالِ: ve dağlara | فَأَبَيْنَ: fakat kaçındılar | أَنْ: | يَحْمِلْنَهَا: onu yüklenmekten | وَأَشْفَقْنَ: ve korktular | مِنْهَا: ondan | وَحَمَلَهَا: ve onu yüklendi | الْإِنْسَانُ: insan | إِنَّهُ: doğrusu o | كَانَ: | ظَلُومًا: çok zalimdir | جَهُولًا: çok cahildir | (33:72)
|لِيُعَذِّبَ: azab etsin diye | اللَّهُ: Allah | الْمُنَافِقِينَ: iki yüzlü erkeklere | وَالْمُنَافِقَاتِ: ve iki yüzlü kadınlara | وَالْمُشْرِكِينَ: ve ortak koşan erkeklere | وَالْمُشْرِكَاتِ: ve ortak koşan kadınlara | وَيَتُوبَ: ve bağışlasın diye | اللَّهُ: Allah | عَلَى: | الْمُؤْمِنِينَ: inanan erkekleri | وَالْمُؤْمِنَاتِ: ve inanan kadınları | وَكَانَ: ve | اللَّهُ: Allah | غَفُورًا: çok bağışlayandır | رَحِيمًا: çok esirgeyendir | (33:73)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}