» 14 / Ibrahim  9:

Kuran Sırası: 14
İniş Sırası: 72
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52

 » 14 / Ibrahim  Suresi: 9
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. أَلَمْ (ÊLM) = elem :
2. يَأْتِكُمْ (YÊTKM) = ye'tikum : size gelmedi mi?
3. نَبَأُ (NBÊ) = nebeu : haberi
4. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimselerin
5. مِنْ (MN) = min :
6. قَبْلِكُمْ (GBLKM) = ḳablikum : sizden öncekilerin
7. قَوْمِ (GVM) = ḳavmi : kavimlerinin
8. نُوحٍ (NVḪ) = nūHin : Nuh
9. وَعَادٍ (VAED̃) = ve ǎādin : ve Ad
10. وَثَمُودَ (VS̃MVD̃) = ve ṧemūde : ve Semud
11. وَالَّذِينَ (VELZ̃YN) = velleƶīne : ve kimselerin
12. مِنْ (MN) = min :
13. بَعْدِهِمْ (BAD̃HM) = beǎ'dihim : onlardan sonra gelen
14. لَا (LE) = lā :
15. يَعْلَمُهُمْ (YALMHM) = yeǎ'lemuhum : onları kimse bilmez
16. إِلَّا (ÎLE) = illā : başka
17. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah'tan
18. جَاءَتْهُمْ (CEÙTHM) = cā'ethum : onlara getirdi
19. رُسُلُهُمْ (RSLHM) = rusuluhum : elçileri
20. بِالْبَيِّنَاتِ (BELBYNET) = bil-beyyināti : kanıtlar
21. فَرَدُّوا (FRD̃VE) = feraddū : fakat koydular
22. أَيْدِيَهُمْ (ÊYD̃YHM) = eydiyehum : onlar ellerini
23. فِي (FY) = fī :
24. أَفْوَاهِهِمْ (ÊFVEHHM) = efvāhihim : ağızlarına
25. وَقَالُوا (VGELVE) = ve ḳālū : ve dediler ki
26. إِنَّا (ÎNE) = innā : muhakkak biz
27. كَفَرْنَا (KFRNE) = kefernā : tanımayız
28. بِمَا (BME) = bimā : şeyi
29. أُرْسِلْتُمْ (ÊRSLTM) = ursiltum : sizinle gönderilen
30. بِهِ (BH) = bihi : onunla
31. وَإِنَّا (VÎNE) = ve innā : ve biz
32. لَفِي (LFY) = lefī : içindeyiz
33. شَكٍّ (ŞK) = şekkin : bir kuşku
34. مِمَّا (MME) = mimmā : şeye karşı
35. تَدْعُونَنَا (TD̃AVNNE) = ted'ǔnenā : bizi çağırdığınız
36. إِلَيْهِ (ÎLYH) = ileyhi : ona
37. مُرِيبٍ (MRYB) = murībin : derin
| size gelmedi mi? | haberi | kimselerin | | sizden öncekilerin | kavimlerinin | Nuh | ve Ad | ve Semud | ve kimselerin | | onlardan sonra gelen | | onları kimse bilmez | başka | Allah'tan | onlara getirdi | elçileri | kanıtlar | fakat koydular | onlar ellerini | | ağızlarına | ve dediler ki | muhakkak biz | tanımayız | şeyi | sizinle gönderilen | onunla | ve biz | içindeyiz | bir kuşku | şeye karşı | bizi çağırdığınız | ona | derin |

[] [ETY] [NBE] [] [] [GBL] [GVM] [] [AVD̃] [] [] [] [BAD̃] [] [ALM] [] [] [CYE] [RSL] [BYN] [RD̃D̃] [YD̃Y] [] [FVH] [GVL] [] [KFR] [] [RSL] [] [] [] [ŞKK] [] [D̃AV] [] [RYB]
ÊLM YÊTKM NBÊ ELZ̃YN MN GBLKM GVM NVḪ VAED̃ VS̃MVD̃ VELZ̃YN MN BAD̃HM LE YALMHM ÎLE ELLH CEÙTHM RSLHM BELBYNET FRD̃VE ÊYD̃YHM FY ÊFVEHHM VGELVE ÎNE KFRNE BME ÊRSLTM BH VÎNE LFY ŞK MME TD̃AVNNE ÎLYH MRYB

elem ye'tikum nebeu elleƶīne min ḳablikum ḳavmi nūHin ve ǎādin ve ṧemūde velleƶīne min beǎ'dihim yeǎ'lemuhum illā llahu cā'ethum rusuluhum bil-beyyināti feraddū eydiyehum efvāhihim ve ḳālū innā kefernā bimā ursiltum bihi ve innā lefī şekkin mimmā ted'ǔnenā ileyhi murībin
ألم يأتكم نبأ الذين من قبلكم قوم نوح وعاد وثمود والذين من بعدهم لا يعلمهم إلا الله جاءتهم رسلهم بالبينات فردوا أيديهم في أفواههم وقالوا إنا كفرنا بما أرسلتم به وإنا لفي شك مما تدعوننا إليه مريب

 » 14 / Ibrahim  Suresi: 9
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ألم | ÊLM elem Has not
يأتكم ا ت ي | ETY YÊTKM ye'tikum size gelmedi mi? come to you
نبأ ن ب ا | NBE NBÊ nebeu haberi (the) news
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin (of) those who
من | MN min (were) before you,
قبلكم ق ب ل | GBL GBLKM ḳablikum sizden öncekilerin (were) before you,
قوم ق و م | GVM GVM ḳavmi kavimlerinin the people
نوح | NVḪ nūHin Nuh of Nuh,
وعاد ع و د | AVD̃ VAED̃ ve ǎādin ve Ad and Aad
وثمود | VS̃MVD̃ ve ṧemūde ve Semud and Thamud
والذين | VELZ̃YN velleƶīne ve kimselerin and those who
من | MN min (were) after them?
بعدهم ب ع د | BAD̃ BAD̃HM beǎ'dihim onlardan sonra gelen (were) after them?
لا | LE None
يعلمهم ع ل م | ALM YALMHM yeǎ'lemuhum onları kimse bilmez knows them
إلا | ÎLE illā başka except
الله | ELLH llahu Allah'tan Allah.
جاءتهم ج ي ا | CYE CEÙTHM cā'ethum onlara getirdi Came to them
رسلهم ر س ل | RSL RSLHM rusuluhum elçileri their Messengers
بالبينات ب ي ن | BYN BELBYNET bil-beyyināti kanıtlar with clear proofs
فردوا ر د د | RD̃D̃ FRD̃VE feraddū fakat koydular but they returned
أيديهم ي د ي | YD̃Y ÊYD̃YHM eydiyehum onlar ellerini their hands
في | FY in
أفواههم ف و ه | FVH ÊFVEHHM efvāhihim ağızlarına their mouths
وقالوا ق و ل | GVL VGELVE ve ḳālū ve dediler ki and they said,
إنا | ÎNE innā muhakkak biz """Indeed we"
كفرنا ك ف ر | KFR KFRNE kefernā tanımayız [we] disbelieve
بما | BME bimā şeyi in what
أرسلتم ر س ل | RSL ÊRSLTM ursiltum sizinle gönderilen you have been sent
به | BH bihi onunla with [it],
وإنا | VÎNE ve innā ve biz and indeed, we
لفي | LFY lefī içindeyiz (are) surely in
شك ش ك ك | ŞKK ŞK şekkin bir kuşku doubt
مما | MME mimmā şeye karşı about what
تدعوننا د ع و | D̃AV TD̃AVNNE ted'ǔnenā bizi çağırdığınız you invite us
إليه | ÎLYH ileyhi ona to it
مريب ر ي ب | RYB MRYB murībin derin "suspicious."""

14:9 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

| size gelmedi mi? | haberi | kimselerin | | sizden öncekilerin | kavimlerinin | Nuh | ve Ad | ve Semud | ve kimselerin | | onlardan sonra gelen | | onları kimse bilmez | başka | Allah'tan | onlara getirdi | elçileri | kanıtlar | fakat koydular | onlar ellerini | | ağızlarına | ve dediler ki | muhakkak biz | tanımayız | şeyi | sizinle gönderilen | onunla | ve biz | içindeyiz | bir kuşku | şeye karşı | bizi çağırdığınız | ona | derin |

[] [ETY] [NBE] [] [] [GBL] [GVM] [] [AVD̃] [] [] [] [BAD̃] [] [ALM] [] [] [CYE] [RSL] [BYN] [RD̃D̃] [YD̃Y] [] [FVH] [GVL] [] [KFR] [] [RSL] [] [] [] [ŞKK] [] [D̃AV] [] [RYB]
ÊLM YÊTKM NBÊ ELZ̃YN MN GBLKM GVM NVḪ VAED̃ VS̃MVD̃ VELZ̃YN MN BAD̃HM LE YALMHM ÎLE ELLH CEÙTHM RSLHM BELBYNET FRD̃VE ÊYD̃YHM FY ÊFVEHHM VGELVE ÎNE KFRNE BME ÊRSLTM BH VÎNE LFY ŞK MME TD̃AVNNE ÎLYH MRYB

elem ye'tikum nebeu elleƶīne min ḳablikum ḳavmi nūHin ve ǎādin ve ṧemūde velleƶīne min beǎ'dihim yeǎ'lemuhum illā llahu cā'ethum rusuluhum bil-beyyināti feraddū eydiyehum efvāhihim ve ḳālū innā kefernā bimā ursiltum bihi ve innā lefī şekkin mimmā ted'ǔnenā ileyhi murībin
ألم يأتكم نبأ الذين من قبلكم قوم نوح وعاد وثمود والذين من بعدهم لا يعلمهم إلا الله جاءتهم رسلهم بالبينات فردوا أيديهم في أفواههم وقالوا إنا كفرنا بما أرسلتم به وإنا لفي شك مما تدعوننا إليه مريب

[] [ا ت ي] [ن ب ا] [] [] [ق ب ل] [ق و م] [] [ع و د] [] [] [] [ب ع د] [] [ع ل م] [] [] [ج ي ا] [ر س ل] [ب ي ن] [ر د د] [ي د ي] [] [ف و ه] [ق و ل] [] [ك ف ر] [] [ر س ل] [] [] [] [ش ك ك] [] [د ع و] [] [ر ي ب]

 » 14 / Ibrahim  Suresi: 9
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ألم | ÊLM elem Has not
,Lam,Mim,
,30,40,
INTG – prefixed interrogative alif
NEG – negative particle
الهمزة همزة استفهام
حرف نفي
يأتكم ا ت ي | ETY YÊTKM ye'tikum size gelmedi mi? come to you
Ye,,Te,Kef,Mim,
10,,400,20,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع مجزوم والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
نبأ ن ب ا | NBE NBÊ nebeu haberi (the) news
Nun,Be,,
50,2,,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimselerin (of) those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
من | MN min (were) before you,
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
قبلكم ق ب ل | GBL GBLKM ḳablikum sizden öncekilerin (were) before you,
Gaf,Be,Lam,Kef,Mim,
100,2,30,20,40,
N – genitive noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
قوم ق و م | GVM GVM ḳavmi kavimlerinin the people
Gaf,Vav,Mim,
100,6,40,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
نوح | NVḪ nūHin Nuh of Nuh,
Nun,Vav,Ha,
50,6,8,
"PN – genitive masculine proper noun → Nuh"
اسم علم مجرور
وعاد ع و د | AVD̃ VAED̃ ve ǎādin ve Ad and Aad
Vav,Ayn,Elif,Dal,
6,70,1,4,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – genitive indefinite proper noun → Aad"
الواو عاطفة
اسم علم مجرور
وثمود | VS̃MVD̃ ve ṧemūde ve Semud and Thamud
Vav,Se,Mim,Vav,Dal,
6,500,40,6,4,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – genitive proper noun → Thamud"
الواو عاطفة
اسم علم مجرور بالفتحة بدلاً من الكسرة لأنه ممنوع من الصرف
والذين | VELZ̃YN velleƶīne ve kimselerin and those who
Vav,Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
6,1,30,700,10,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – masculine plural relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
من | MN min (were) after them?
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
بعدهم ب ع د | BAD̃ BAD̃HM beǎ'dihim onlardan sonra gelen (were) after them?
Be,Ayn,Dal,He,Mim,
2,70,4,5,40,
N – genitive noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لا | LE None
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يعلمهم ع ل م | ALM YALMHM yeǎ'lemuhum onları kimse bilmez knows them
Ye,Ayn,Lam,Mim,He,Mim,
10,70,30,40,5,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
إلا | ÎLE illā başka except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
الله | ELLH llahu Allah'tan Allah.
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
جاءتهم ج ي ا | CYE CEÙTHM cā'ethum onlara getirdi Came to them
Cim,Elif,,Te,He,Mim,
3,1,,400,5,40,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
رسلهم ر س ل | RSL RSLHM rusuluhum elçileri their Messengers
Re,Sin,Lam,He,Mim,
200,60,30,5,40,
N – nominative masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
بالبينات ب ي ن | BYN BELBYNET bil-beyyināti kanıtlar with clear proofs
Be,Elif,Lam,Be,Ye,Nun,Elif,Te,
2,1,30,2,10,50,1,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine plural noun
جار ومجرور
فردوا ر د د | RD̃D̃ FRD̃VE feraddū fakat koydular but they returned
Fe,Re,Dal,Vav,Elif,
80,200,4,6,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أيديهم ي د ي | YD̃Y ÊYD̃YHM eydiyehum onlar ellerini their hands
,Ye,Dal,Ye,He,Mim,
,10,4,10,5,40,
N – accusative feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
أفواههم ف و ه | FVH ÊFVEHHM efvāhihim ağızlarına their mouths
,Fe,Vav,Elif,He,He,Mim,
,80,6,1,5,5,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وقالوا ق و ل | GVL VGELVE ve ḳālū ve dediler ki and they said,
Vav,Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
6,100,1,30,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إنا | ÎNE innā muhakkak biz """Indeed we"
,Nun,Elif,
,50,1,
ACC – accusative particle
PRON – 1st person plural object pronoun
حرف نصب و«نا» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
كفرنا ك ف ر | KFR KFRNE kefernā tanımayız [we] disbelieve
Kef,Fe,Re,Nun,Elif,
20,80,200,50,1,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
بما | BME bimā şeyi in what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
أرسلتم ر س ل | RSL ÊRSLTM ursiltum sizinle gönderilen you have been sent
,Re,Sin,Lam,Te,Mim,
,200,60,30,400,40,
V – 2nd person masculine plural (form IV) passive perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض مبني للمجهول والتاء ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
به | BH bihi onunla with [it],
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
وإنا | VÎNE ve innā ve biz and indeed, we
Vav,,Nun,Elif,
6,,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
ACC – accusative particle
PRON – 1st person plural object pronoun
الواو عاطفة
حرف نصب و«نا» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
لفي | LFY lefī içindeyiz (are) surely in
Lam,Fe,Ye,
30,80,10,
EMPH – emphatic prefix lām
P – preposition
اللام لام التوكيد
حرف جر
شك ش ك ك | ŞKK ŞK şekkin bir kuşku doubt
Şın,Kef,
300,20,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
مما | MME mimmā şeye karşı about what
Mim,Mim,Elif,
40,40,1,
P – preposition
REL – relative pronoun
حرف جر
اسم موصول
تدعوننا د ع و | D̃AV TD̃AVNNE ted'ǔnenā bizi çağırdığınız you invite us
Te,Dal,Ayn,Vav,Nun,Nun,Elif,
400,4,70,6,50,50,1,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 1st person plural object pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«نا» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
إليه | ÎLYH ileyhi ona to it
,Lam,Ye,He,
,30,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
مريب ر ي ب | RYB MRYB murībin derin "suspicious."""
Mim,Re,Ye,Be,
40,200,10,2,
N – genitive masculine indefinite (form IV) active participle
اسم مجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |أَلَمْ: | يَأْتِكُمْ: size gelmedi mi? | نَبَأُ: haberi | الَّذِينَ: kimselerin | مِنْ: | قَبْلِكُمْ: sizden öncekilerin | قَوْمِ: kavimlerinin | نُوحٍ: Nuh | وَعَادٍ: ve Ad | وَثَمُودَ: ve Semud | وَالَّذِينَ: ve kimselerin | مِنْ: | بَعْدِهِمْ: onlardan sonra gelen | لَا: | يَعْلَمُهُمْ: onları kimse bilmez | إِلَّا: başka | اللَّهُ: Allah'tan | جَاءَتْهُمْ: onlara getirdi | رُسُلُهُمْ: elçileri | بِالْبَيِّنَاتِ: kanıtlar | فَرَدُّوا: fakat koydular | أَيْدِيَهُمْ: onlar ellerini | فِي: | أَفْوَاهِهِمْ: ağızlarına | وَقَالُوا: ve dediler ki | إِنَّا: muhakkak biz | كَفَرْنَا: tanımayız | بِمَا: şeyi | أُرْسِلْتُمْ: sizinle gönderilen | بِهِ: onunla | وَإِنَّا: ve biz | لَفِي: içindeyiz | شَكٍّ: bir kuşku | مِمَّا: şeye karşı | تَدْعُونَنَا: bizi çağırdığınız | إِلَيْهِ: ona | مُرِيبٍ: derin |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ألم ÊLM | يأتكم YÊTKM size gelmedi mi? | نبأ NBÊ haberi | الذين ELZ̃YN kimselerin | من MN | قبلكم GBLKM sizden öncekilerin | قوم GWM kavimlerinin | نوح NWḪ Nuh | وعاد WAED̃ ve Ad | وثمود WS̃MWD̃ ve Semud | والذين WELZ̃YN ve kimselerin | من MN | بعدهم BAD̃HM onlardan sonra gelen | لا LE | يعلمهم YALMHM onları kimse bilmez | إلا ÎLE başka | الله ELLH Allah'tan | جاءتهم CEÙTHM onlara getirdi | رسلهم RSLHM elçileri | بالبينات BELBYNET kanıtlar | فردوا FRD̃WE fakat koydular | أيديهم ÊYD̃YHM onlar ellerini | في FY | أفواههم ÊFWEHHM ağızlarına | وقالوا WGELWE ve dediler ki | إنا ÎNE muhakkak biz | كفرنا KFRNE tanımayız | بما BME şeyi | أرسلتم ÊRSLTM sizinle gönderilen | به BH onunla | وإنا WÎNE ve biz | لفي LFY içindeyiz | شك ŞK bir kuşku | مما MME şeye karşı | تدعوننا TD̃AWNNE bizi çağırdığınız | إليه ÎLYH ona | مريب MRYB derin |
Kırık Meal (Okunuş) : |elem: | ye'tikum: size gelmedi mi? | nebeu: haberi | elleƶīne: kimselerin | min: | ḳablikum: sizden öncekilerin | ḳavmi: kavimlerinin | nūHin: Nuh | ve ǎādin: ve Ad | ve ṧemūde: ve Semud | velleƶīne: ve kimselerin | min: | beǎ'dihim: onlardan sonra gelen | : | yeǎ'lemuhum: onları kimse bilmez | illā: başka | llahu: Allah'tan | cā'ethum: onlara getirdi | rusuluhum: elçileri | bil-beyyināti: kanıtlar | feraddū: fakat koydular | eydiyehum: onlar ellerini | : | efvāhihim: ağızlarına | ve ḳālū: ve dediler ki | innā: muhakkak biz | kefernā: tanımayız | bimā: şeyi | ursiltum: sizinle gönderilen | bihi: onunla | ve innā: ve biz | lefī: içindeyiz | şekkin: bir kuşku | mimmā: şeye karşı | ted'ǔnenā: bizi çağırdığınız | ileyhi: ona | murībin: derin |
Kırık Meal (Transcript) : |ÊLM: | YÊTKM: size gelmedi mi? | NBÊ: haberi | ELZ̃YN: kimselerin | MN: | GBLKM: sizden öncekilerin | GVM: kavimlerinin | NVḪ: Nuh | VAED̃: ve Ad | VS̃MVD̃: ve Semud | VELZ̃YN: ve kimselerin | MN: | BAD̃HM: onlardan sonra gelen | LE: | YALMHM: onları kimse bilmez | ÎLE: başka | ELLH: Allah'tan | CEÙTHM: onlara getirdi | RSLHM: elçileri | BELBYNET: kanıtlar | FRD̃VE: fakat koydular | ÊYD̃YHM: onlar ellerini | FY: | ÊFVEHHM: ağızlarına | VGELVE: ve dediler ki | ÎNE: muhakkak biz | KFRNE: tanımayız | BME: şeyi | ÊRSLTM: sizinle gönderilen | BH: onunla | VÎNE: ve biz | LFY: içindeyiz | ŞK: bir kuşku | MME: şeye karşı | TD̃AVNNE: bizi çağırdığınız | ÎLYH: ona | MRYB: derin |
Abdulbaki Gölpınarlı : Sizden önce gelip geçen Nûh, Âd ve Semûd kavimleriyle onlardan sonra gelip geçen ve ancak Allah'ın bildiği kavimlere âit olan haberler gelmedi mi size? Onlara peygamberleri, apaçık delillerle gelmişti de onlar, elleriyle peygamberlerinin ağızlarını örtmüşler ve biz demişlerdi, sizinle gönderilenleri inkâr ediyoruz ve gerçekten de bizi dâvet ettiğiniz şeyler hakkında şüphe ve tereddüt içindeyiz.
Adem Uğur : Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri kendilerine mucizeler getirdi de onlar, ellerini peygamberlerinin ağızlarına bastılar ve dediler ki: Biz, size gönderileni inkâr ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz.
Ahmed Hulusi : Sizden öncekilerin, Nuh halkının, Ad'ın, Semud'un ve onlardan sonrakilerin haberleri gelmedi mi size? (Ki) onları Allâh'tan başkası bilmez! Onlara Rasûlleri delillerle gelmişti de; onlar ellerini ağızlarına götürüp (Arap âdetinde bir fikri ret jesti) şöyle dediler: "Doğrusu biz kendisiyle irsâl olunduğunuzu inkâr ediyoruz; gerçekten bizi kendisine davet ettiğine karşı, endişe verici bir kuşku içindeyiz. "
Ahmet Tekin : Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve kimliklerini yalnızca Allah’ın bildiği onlardan sonraki kavimlerin cezalandırılma haberleri sana gelmedi mi? Rasulleri, deliller ve mucizelerle hak dine davet için geldi de, onlar kendilerine uzatılan rahmet ve lütuf ellerini lafa boğarak geri çevirdiler: 'Biz, sizin özgürce tebliğ ile görevlendirildiğiniz dini kabul etmiyoruz. Bizi davet ettiğiniz şeye karşı sû-i zannımızın beslediği şüpheler içindeyiz.' dediler.
Ahmet Varol : Size, sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad'ın, Semud'un ve onlardan sonrakilerin -ki onları Allah'tan başkası bilmez- haberi gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık belgelerle geldiler de onlar ellerini ağızlarına götürüp şöyle dediler: 'Biz sizinle gönderileni inkar ettik ve doğrusu sizin bizi kendisine çağırdığın şeyden kuşkulu bir şüphe içindeyiz.'
Ali Bulaç : Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Allah'tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: "Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkâr ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz."
Ali Fikri Yavuz : Size, sizden önce gelip geçen Nûh kavminin, Âd kavminin, Semûd kavminin ve onlaradan sonra da tafsilâtını ancak Allah’ın bildiği kavimlerin haberleri gelmedi mi? Onlara, Peygamberleri mûcizelerle gelmişlerdi de ellerini (hayretlerinden kendi ağızlarına veya konuşturmamak için Peygamberlerin) ağızlarına itip şöyle demişlerdi: “- Biz, sizinle gönderilen şeyi tanımıyoruz, ona inanmıyoruz ve bizi davet ettiğiniz şeyden, kuşku veren bir şüphe içindeyiz.”
Bekir Sadak : Sizden once gecen Nuh, Ad, Semud milletlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri ki onlari Allah'tan baskasi bilmez size ulasmadi mi? Onlara peygamberleri belgelerle geldiler, fakat ellerini agizlarina goturup: «Biz sizinle gonderilene inanmiyoruz. Bizi cagirdiginiz seyden de suphe ve endise icindeyiz» dediler.
Celal Yıldırım : Sizden önce gelip geçen Nûh, Âd, Semûd'un ve onlardan sonra gelip (ismini, sayısını, kıssalarını) Allah' tan başkasının bilmediği kavimlerin (ve milletlerin) haberleri size gelmedi mi ? Peygamberleri onlara açık belgelerle, mu'cizelerle geldiler; onlar ise (peygamberleri konuşturmamak için) ellerini (onların) ağızlarına doğru uzatıp, «doğrusu biz sizinle gönderilen şeyleri inkâr ediyoruz; bizi davet ettiğiniz şeyden de iyice şüphe içindeyiz!» dediler.
Diyanet İşleri : Sizden önceki Nûh, Âd, ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin –ki onları Allah’tan başkası bilmez- haberi size gelmedi mi? Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, “Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz” dediler.
Diyanet İşleri (eski) : Sizden önce gecen Nuh, Ad, Semud milletlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri ki onları Allah'tan başkası bilmez size ulaşmadı mı? Onlara peygamberleri belgelerle geldiler, fakat ellerini ağızlarına götürüp: 'Biz sizinle gönderilene inanmıyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de şüphe ve endişe içindeyiz' dediler.
Diyanet Vakfi : Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri kendilerine mucizeler getirdi de onlar, ellerini peygamberlerinin ağızlarına bastılar ve dediler ki: Biz, size gönderileni inkâr ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz.
Edip Yüksel : Sizden öncekilerin, Nuh, Aad ve Semud halkının ve onlardan sonra gelip de sadece ALLAH'ın bildiği kimselerin haberleri size ulaşmadı mı? Elçileri onlara apaçık delillerle gittiler, fakat onları küçümsediler ve 'Biz getirdiğiniz şeyi inkar ediyoruz ve bizi çağırdığınız mesaj hakkında kuşkumuz ve şüphemiz var,' dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sizden öncekilerin; Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Onları, Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri onlara mucizeler getirdi de onlar ellerini ağızlarına koydular ve dediler ki: «Biz sizinle gönderileni inkâr ettik ve bizi çağırdığınız şeyden de şüphe ve endişe içindeyiz.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Size, sizden önce gelip geçenlerin haberleri gelmedi mi? Nuh, Ad ve Semud kavminin ve onlardan sonrakilerin ki, ayrıntılarını ancak Allah bilir! Onlara peygamberleri açık delillerle geldiler de onlar, ellerini ağızlarına ittiler ve: «Biz, sizinle gönderilen şeyi tanımıyoruz ve biz, bizi davet ettiğiniz şeyden kuşkulu bir şüphe içindeyiz.» dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Size önünüzden geçenlerin haberleri gelmedi mi? Kavmi Nuhun, Âdın ve Semudun ve daha onlardan sonrakilerin ki tafsıllerini ancak Allah bilir, onlara resulleri beyyinelerle geldiler de ellerini ağızlarına ittiler ve biz dediler: sizin gönderildiğiniz şey'i tanımıyoruz ve biz, sizin bizi da'vet ettiğiniz şeyden bir şekk içindeyiz
Fizilal-il Kuran : Daha önce yaşamış Nuh, Ad, Semud kavimlerine, ayrıca bunlardan sonra gelen ve haklarında Allah'dan başka hiç kimsenin bir şey bilmediği toplumlara ilişkin bilgi size ulaşmadı mı? Peygamberleri, bu toplumlara açık belgeler ile geldiler. Fakat onlar (sesleri yankılanarak gürleşsin diye) ellerini ağızlarına tutarak sizin bize getirdiğiniz mesajı reddediyoruz, bizi benimsemeye çağırdığınız ilkeler konusunda koyu bir kuşku içindeyiz» dediler.
Gültekin Onan : Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Tanrı'dan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: "Tartışmasız biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeylere küfrettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz."
Hakkı Yılmaz : "Sizden öncekilerin; Nûh toplumunun, Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık kanıtlarla geldi de onlar, ellerini, elçilerin ağızlarına götürdüler. Ve: “Biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi bilerek reddettik/ inanmadık ve şüphesiz biz, bizi çağırdığınız şey hakkında yetersiz bilgi ve endişe içindeyiz” dediler. "
Hasan Basri Çantay : Sizden evvelkilerin, Nur, Âd ve Semud kavmlerinin ve onlardan sonra (gelib sayılarını) Allahdan başkasının bilmediği (kavmlerin) haberi size gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık bürhanlar getirmişdi de onlar ellerini ağızlarına itib: «Biz size gönderileni inkâr etdik ve biz sizin da'vet eder olduğunuz (dîn) den kat'î ve kocundurucu bir şek ve şübhe içindeyiz» demişlerdi.
Hayrat Neşriyat : Sizden öncekilerin, Nûh, Âd ve Semûd kavminin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Ki onları(n gerçek mâhiyetini) ancak Allah bilir. Peygamberleri onlara apaçık delillerle geldi de (onlar) ellerini (peygamberlerin) ağızlarına götürüp (onların teblîğine dahi karşı çıkarak): 'Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkâr ettik ve gerçekten biz, bizi kendisine da'vet etmekte olduğunuz şeyden kuşku veren kesin bir şübhe içindeyiz' dediler.
İbni Kesir : Sizden önce geçenlerin Nuh, Ad, Semud kavimlerinin ve onlardan sonra Allah'tan başka kimsenin bilmediği kavimlerin haberi size gelmedi mi? Peygamberleri onlara ayetlerle geldiler de onlar, ellerini ağızlarına koyup: Biz, sizin gönderilmiş olduğunuz şeyi inkar ettik, bizi çağırdığınız şeyden şüphe ve endişe içindeyiz, dediler.
İskender Evrenosoğlu : Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad kavminin ve Semud kavminin ve onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Onları, Allah'tan başkası bilemez. Onların resûlleri, onlara beyyinelerle (delillerle) geldiler. Fakat onlar, ellerini ağızlarına götürdüler (öfkelendiler). Ve şöyle dediler: “Gerçekten biz onunla gönderildiğiniz şeyi inkâr ettik. Ve muhakkak ki; biz, bizi kendisine (ona) davet ettiğiniz şeye karşı tereddüt ediyoruz, şüphe içindeyiz.”
Muhammed Esed : Sizden önce gelip geçen (inkarcı toplum)ların başına gelenlerden hiç haberiniz olmadı mı; Nuh kavminin, 'Ad ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonra gelip geçen daha nicelerinin? Onlar(ın başına gelenleri) Allah'tan başka kimse bilmez. Onlara da kendileri için görevlendirilmiş olan elçiler, hakkı bütün açıklığıyla gösteren delillerle gelmişlerdi; fakat onlar, ellerini şaşkınlıkla ağızlarına götürüp "Biz, sizinle gönderildiğini iddia ettiğiniz mesajın hak olduğuna inanmıyoruz" dediler, "ve doğrusu bizi çağırdığınız şey(in mahiyetin)den yana ciddi bir şüphe ve şaşkınlık içindeyiz".
Ömer Nasuhi Bilmen : Size sizden evvelkilerin, Nûh, Âd ve Semûd kavminin ve onlardan sonrakilerin (ki onları Allah'tan başkası bilmez) haberleri gelmedi mi? Onlara peygamberleri mûcizelerle gelmişlerdi. Onlar ellerini ağızlarına itmişler ve demişlerdi ki: «Biz kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyi inkar ettik ve biz kendisine bizi dâvet ettiğiniz şey hakkında şüphe yok ki, kuşkulandırıcı bir şey içindeyiz.
Ömer Öngüt : Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi de, ellerini ağızlarına koydular. “Biz sizinle gönderilene inanmıyoruz. Bizi dâvet ettiğiniz şeyden de kuşkulu bir şüphe içindeyiz. ” dediler.
Şaban Piriş : Sizden önce geçen Nuh, Ad, Semûd halklarının ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size ulaşmadı mı? -ki onları Allah’tan başkası bilmez-. Onlara peygamberleri belgelerle geldiler, fakat elleriyle ağızlarını kapatıp: -Biz sizinle gönderilene inanmıyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de şüphe ve endişe içindeyiz, dediler.
Suat Yıldırım : Sizden önce gelip geçmiş ümmetlerin, Nuh, Âd ve Semûd halklarının ve onlardan sonra gelip de Allah’tan başkasının tamtamına bilemeyeceği halkların başlarından geçen olaylardan haberdar olmadınız mı? Elçileri kendilerine delil ve mûcizeler getirdiler de onlar ellerini ağızlarına götürüp: "Biz, dediler, sizinle gönderilen talimatları kabul etmiyoruz. Çünkü biz, bize yaptığınız dâvetin mahiyetinden derin bir kuşku içindeyiz."
Süleyman Ateş : Sizden öncekilerin: Nûh, 'Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin -ki onları(n sayısını) Allah'tan başka kimse bilmez- haberi size gelmedi mi? Elçileri onlara kanıtlar getirdi de onlar, ellerini ağızlarına koydu (öfkelerinden parmaklarını ısırdı)lar (yahut: peygamberlerin ağızlarını tuttular): "Biz sizinle gönderilen mesajı tanımadık ve biz sizin bizi çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz!" dediler.
Tefhim-ul Kuran : Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: «Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkâr ettik ve bizi kendisine çağırmakta olduğunuz şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz.»
Ümit Şimşek : Sizden önce geçen Nuh kavminin, Âd ve Semud'un ve daha sonra gelenlerin-ki bunların hepsini birden ancak Allah bilir-haberi size ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık deliller getirmiş, onlar ise öfkelerinden ellerini dişleyerek 'Sizinle gönderileni biz inkâr ediyoruz; bizi davet ettiğiniz şey hakkında da derin bir kuşku içindeyiz' demişlerdi.
Yaşar Nuri Öztürk : Sizden öncekilerin, Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un ve onlardan sonrakilerin haberleri ulaşmadı mı size? Allah'tan başkası bilmez onları. Peygamberleri onlara açık deliller getirmişti de onlar ellerini ağızlarına itip şöyle demişlerdi: "Biz size gönderileni kesinlikle tanımıyoruz ve biz sizin çağırdığınız şey konusunda karmaşa ve çıkmaza iten bir kuşku içindeyiz."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}