» 25 / Furkân  Suresi:

Kuran Sırası: 25
İniş Sırası: 42

Kırık Meal (Arapça) Meali
|تَبَارَكَ: pek kutludur | الَّذِي: | نَزَّلَ: indiren | الْفُرْقَانَ: Furkanı | عَلَىٰ: üzerine | عَبْدِهِ: kulu | لِيَكُونَ: olması için | لِلْعَالَمِينَ: alemlere | نَذِيرًا: uyarıcı | (25:1)
|الَّذِي: öyle ki | لَهُ: O'nundur | مُلْكُ: mülkü | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | وَلَمْ: ve | يَتَّخِذْ: O edinmemiştir | وَلَدًا: bir çocuk | وَلَمْ: ve | يَكُنْ: yoktur | لَهُ: O'nun | شَرِيكٌ: ortağı | فِي: | الْمُلْكِ: mülkünde | وَخَلَقَ: ve yaratmıştır | كُلَّ: her | شَيْءٍ: şeyi | فَقَدَّرَهُ: ve takdir etmiştir ona | تَقْدِيرًا: ölçü biçim ve düzen | (25:2)
|وَاتَّخَذُوا: ve edindiler | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan ayrı olarak | الِهَةً: birtakım tanrılar | لَا: | يَخْلُقُونَ: yaratmayan | شَيْئًا: hiçbir şey | وَهُمْ: ve kendileri | يُخْلَقُونَ: yaratılan | وَلَا: ve | يَمْلِكُونَ: güçleri yetmeyen | لِأَنْفُسِهِمْ: kendilerine dahi | ضَرًّا: zarar vermeye | وَلَا: ne de | نَفْعًا: yarar vermeye | وَلَا: ve | يَمْلِكُونَ: güçleri yetmeyen | مَوْتًا: öldüremeye | وَلَا: ne de | حَيَاةً: yaşatamaya | وَلَا: ve ne de | نُشُورًا: (ölüleri diriltip) kaldıramaya | (25:3)
|وَقَالَ: ve dedi ki | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | إِنْ: değildir | هَٰذَا: bu | إِلَّا: başka bir şey | إِفْكٌ: yalandan | افْتَرَاهُ: onu uydurdu | وَأَعَانَهُ: ve yardım etti | عَلَيْهِ: kendisine | قَوْمٌ: bir topluluk | اخَرُونَ: başka | فَقَدْ: böylece | جَاءُوا: vardılar | ظُلْمًا: kesin bir haksızlığa | وَزُورًا: ve iftiraya | (25:4)
|وَقَالُوا: ve dediler | أَسَاطِيرُ: masalları | الْأَوَّلِينَ: evvelkilerin | اكْتَتَبَهَا: onları yazmış | فَهِيَ: onlar | تُمْلَىٰ: yazdırılıyor | عَلَيْهِ: kendisine | بُكْرَةً: sabah | وَأَصِيلًا: ve akşam | (25:5)
|قُلْ: de ki | أَنْزَلَهُ: onu indirdi | الَّذِي: | يَعْلَمُ: bilen | السِّرَّ: gizleri | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerdeki | وَالْأَرْضِ: ve yerdeki | إِنَّهُ: şüphesiz o | كَانَ: | غَفُورًا: çok bağışlayandır | رَحِيمًا: çok esirgeyendir | (25:6)
|وَقَالُوا: ve dediler ki | مَالِ: ne oluyor ki? | هَٰذَا: bu | الرَّسُولِ: elçiye | يَأْكُلُ: yiyor | الطَّعَامَ: yemek | وَيَمْشِي: ve geziyor | فِي: | الْأَسْوَاقِ: çarşılarda | لَوْلَا: değil mi? | أُنْزِلَ: indirilmeli | إِلَيْهِ: ona | مَلَكٌ: bir melek | فَيَكُونَ: olsun | مَعَهُ: kendisiyle beraber | نَذِيرًا: uyarıcı | (25:7)
|أَوْ: yahut değil mi? | يُلْقَىٰ: atılmalı | إِلَيْهِ: üstüne | كَنْزٌ: bir hazine | أَوْ: yahut | تَكُونُ: olmalı değil mi? | لَهُ: kendisinin | جَنَّةٌ: bir bahçesi | يَأْكُلُ: yiyeceği | مِنْهَا: ondan (ürününden) | وَقَالَ: ve dediler ki | الظَّالِمُونَ: zalimler | إِنْ: | تَتَّبِعُونَ: siz uymuyorsunuz | إِلَّا: başkasına | رَجُلًا: bir adam(dan) | مَسْحُورًا: büyülenmiş | (25:8)
|انْظُرْ: bak | كَيْفَ: nasıl | ضَرَبُوا: misal verdiler | لَكَ: senin için | الْأَمْثَالَ: benzetmelerle | فَضَلُّوا: saptılar | فَلَا: artık | يَسْتَطِيعُونَ: bulamazlar | سَبِيلًا: yolu | (25:9)
|تَبَارَكَ: yücedir | الَّذِي: O ki | إِنْ: eğer | شَاءَ: dilerse | جَعَلَ: verir | لَكَ: sana | خَيْرًا: daha hayırlısını | مِنْ: -ndan | ذَٰلِكَ: bu- | جَنَّاتٍ: bahçeler | تَجْرِي: akan | مِنْ: -ndan | تَحْتِهَا: altları- | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | وَيَجْعَلْ: ve yapar | لَكَ: senin için | قُصُورًا: saraylar | (25:10)
|بَلْ: bilakis | كَذَّبُوا: onlar yalanladılar | بِالسَّاعَةِ: (duruşma) sa'atini | وَأَعْتَدْنَا: ve biz hazırlamışızdır | لِمَنْ: kimselere | كَذَّبَ: yalanlayan | بِالسَّاعَةِ: sa'ati | سَعِيرًا: alevli bir ateş | (25:11)
|إِذَا: ne zaman ki | رَأَتْهُمْ: onları görünce | مِنْ: | مَكَانٍ: bir yerden | بَعِيدٍ: uzak | سَمِعُوا: onlar işitirler | لَهَا: bunun | تَغَيُّظًا: öfkesini | وَزَفِيرًا: ve homurtusunu | (25:12)
|وَإِذَا: ve zaman | أُلْقُوا: atıldıkları | مِنْهَا: onun | مَكَانًا: bir yerine | ضَيِّقًا: dar | مُقَرَّنِينَ: bağlı olarak | دَعَوْا: çağırırlar | هُنَالِكَ: orada | ثُبُورًا: helâki | (25:13)
|لَا: | تَدْعُوا: çağırmayın | الْيَوْمَ: bugün | ثُبُورًا: helâki | وَاحِدًا: bir tek | وَادْعُوا: çağırın | ثُبُورًا: helâki | كَثِيرًا: birçok | (25:14)
|قُلْ: de ki | أَذَٰلِكَ: bu mu? | خَيْرٌ: daha iyi | أَمْ: yoksa | جَنَّةُ: cennet (mi?) | الْخُلْدِ: ebedi | الَّتِي: | وُعِدَ: va'dedilen | الْمُتَّقُونَ: muttakilere | كَانَتْ: olan | لَهُمْ: onlar için | جَزَاءً: mükafat | وَمَصِيرًا: ve varış yeri | (25:15)
|لَهُمْ: onlara vardır | فِيهَا: orada | مَا: ne | يَشَاءُونَ: istiyorlarsa | خَالِدِينَ: ve sürekli kalırlar | كَانَ: bu | عَلَىٰ: üzerine | رَبِّكَ: Rabbinin | وَعْدًا: bir va'didir | مَسْئُولًا: sorumluluk gerektiren | (25:16)
|وَيَوْمَ: ve gün | يَحْشُرُهُمْ: onları toplayacağı | وَمَا: şeyleri | يَعْبُدُونَ: taptıkları | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | فَيَقُولُ: der ki | أَأَنْتُمْ: siz mi? | أَضْلَلْتُمْ: saptırdınız | عِبَادِي: kullarımı | هَٰؤُلَاءِ: bu | أَمْ: yoksa | هُمْ: kendileri (mi) | ضَلُّوا: sapıttılar | السَّبِيلَ: yolu | (25:17)
|قَالُوا: derler ki | سُبْحَانَكَ: senin şanın yücedir | مَا: | كَانَ: değildi | يَنْبَغِي: yaraşır | لَنَا: bize | أَنْ: | نَتَّخِذَ: edinmek | مِنْ: | دُونِكَ: senden başka | مِنْ: | أَوْلِيَاءَ: veliler | وَلَٰكِنْ: fakat | مَتَّعْتَهُمْ: sen onları ni'metlendirdin | وَابَاءَهُمْ: ve atalarını | حَتَّىٰ: kadar | نَسُوا: unutuncaya | الذِّكْرَ: anmayı | وَكَانُوا: ve oldular | قَوْمًا: bir topluluk | بُورًا: helaki hak eden | (25:18)
|فَقَدْ: işte | كَذَّبُوكُمْ: sizi yalanladılar | بِمَا: şeyler | تَقُولُونَ: dedikleriniz | فَمَا: artık | تَسْتَطِيعُونَ: gücünüz yetmez | صَرْفًا: (azabı) geri çevirmeğe | وَلَا: ne de | نَصْرًا: yardım bulabilirsiniz | وَمَنْ: ve kim | يَظْلِمْ: zulmederse | مِنْكُمْ: sizden | نُذِقْهُ: ona taddırırız | عَذَابًا: bir azab | كَبِيرًا: büyük | (25:19)
|وَمَا: ve | أَرْسَلْنَا: göndermedik | قَبْلَكَ: senden önce | مِنَ: -den | الْمُرْسَلِينَ: elçiler- | إِلَّا: başkasını | إِنَّهُمْ: şüphesiz onlar | لَيَأْكُلُونَ: yerlerdi | الطَّعَامَ: yemek | وَيَمْشُونَ: ve gezerlerdi | فِي: | الْأَسْوَاقِ: çarşılarda | وَجَعَلْنَا: ve biz yaptık | بَعْضَكُمْ: kiminizi | لِبَعْضٍ: kiminiz için | فِتْنَةً: bir sınav | أَتَصْبِرُونَ: sabrediyor musunuz? | وَكَانَ: ve | رَبُّكَ: Rabbin | بَصِيرًا: (herşeyi) görendir | (25:20)
|وَقَالَ: ve dedi(ler) | الَّذِينَ: kimseler | لَا: | يَرْجُونَ: ummayan(lar) | لِقَاءَنَا: bizimle karşılaşmayı | لَوْلَا: değil mi? | أُنْزِلَ: indirilmeli | عَلَيْنَا: bize | الْمَلَائِكَةُ: melekler | أَوْ: yahut | نَرَىٰ: görmeliydik | رَبَّنَا: Rabbimizi | لَقَدِ: andolsun ki | اسْتَكْبَرُوا: onlar büyüklük tasladılar | فِي: içlerinde | أَنْفُسِهِمْ: kendi | وَعَتَوْا: ve haddi aştılar | عُتُوًّا: bir azgınlıkla | كَبِيرًا: büyük | (25:21)
|يَوْمَ: gün | يَرَوْنَ: gördükleri | الْمَلَائِكَةَ: melekleri | لَا: yoktur | بُشْرَىٰ: müjde | يَوْمَئِذٍ: işte o gün | لِلْمُجْرِمِينَ: suçlulara | وَيَقُولُونَ: ve onlar derler | حِجْرًا: yasaktır | مَحْجُورًا: yasaklanmıştır | (25:22)
|وَقَدِمْنَا: önüne geçiririz | إِلَىٰ: | مَا: şeyi | عَمِلُوا: yaptıkları | مِنْ: her | عَمَلٍ: işin | فَجَعَلْنَاهُ: ve onu getiririrz | هَبَاءً: toz zerreleri haline | مَنْثُورًا: saçılmış | (25:23)
|أَصْحَابُ: halkının | الْجَنَّةِ: cennet | يَوْمَئِذٍ: o gün | خَيْرٌ: daha iyidir | مُسْتَقَرًّا: kalacakları yer | وَأَحْسَنُ: ve daha güzeldir | مَقِيلًا: dinlenecekleri yer | (25:24)
|وَيَوْمَ: ve gün | تَشَقَّقُ: parçalandığı | السَّمَاءُ: göğün | بِالْغَمَامِ: bulutları | وَنُزِّلَ: ve indirildiği | الْمَلَائِكَةُ: meleklerin | تَنْزِيلًا: bir indirilişle | (25:25)
|الْمُلْكُ: mülk | يَوْمَئِذٍ: o gün | الْحَقُّ: gerçek | لِلرَّحْمَٰنِ: Rahmanın'dır | وَكَانَ: ve | يَوْمًا: bir gündür | عَلَى: için | الْكَافِرِينَ: kafirler | عَسِيرًا: çetin | (25:26)
|وَيَوْمَ: ve o gün | يَعَضُّ: ısırır | الظَّالِمُ: zalim | عَلَىٰ: | يَدَيْهِ: ellerini | يَقُولُ: der | يَا: EY/HEY/AH | لَيْتَنِي: keşke ben | اتَّخَذْتُ: ben edineydim | مَعَ: beraber | الرَّسُولِ: elçiyle | سَبِيلًا: bir yol | (25:27)
|يَا: EY/HEY/AH | وَيْلَتَىٰ: vah bana | لَيْتَنِي: keşke ben | لَمْ: | أَتَّخِذْ: ben tutmasaydım | فُلَانًا: falanı | خَلِيلًا: dost | (25:28)
|لَقَدْ: gerçekten | أَضَلَّنِي: o beni saptırdı | عَنِ: -den | الذِّكْرِ: Zikir- | بَعْدَ: sonra | إِذْ: | جَاءَنِي: bana gelen | وَكَانَ: zaten | الشَّيْطَانُ: şeytan | لِلْإِنْسَانِ: insan için | خَذُولًا: yüzüstü bırakandır | (25:29)
|وَقَالَ: ve dedi ki | الرَّسُولُ: Elçi | يَا: EY/HEY/AH | رَبِّ: Rabbi | إِنَّ: şüphesiz | قَوْمِي: kavmim | اتَّخَذُوا: bıraktılar | هَٰذَا: bu | الْقُرْانَ: Kur'an'ı | مَهْجُورًا: terk edilmiş | (25:30)
|وَكَذَٰلِكَ: ve böylece | جَعَلْنَا: biz var ettik | لِكُلِّ: her | نَبِيٍّ: elçiye | عَدُوًّا: bir düşman | مِنَ: -dan | الْمُجْرِمِينَ: suçlular- | وَكَفَىٰ: yeter | بِرَبِّكَ: Rabbin | هَادِيًا: yol gösterici olarak | وَنَصِيرًا: ve yardımcı olarak | (25:31)
|وَقَالَ: ve dedi(ler) | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | لَوْلَا: değil miydi? | نُزِّلَ: indirilmeli | عَلَيْهِ: ona | الْقُرْانُ: Kur'an | جُمْلَةً: toptan | وَاحِدَةً: bir defada | كَذَٰلِكَ: böyle yaptık | لِنُثَبِّتَ: biz sağlamlaştırmak için | بِهِ: onunla | فُؤَادَكَ: senin kalbini | وَرَتَّلْنَاهُ: ve onu okuduk | تَرْتِيلًا: ağır ağır | (25:32)
|وَلَا: ve | يَأْتُونَكَ: sana getiremezler | بِمَثَلٍ: hiçbir misal | إِلَّا: dışında | جِئْنَاكَ: sana getirdiğimiz | بِالْحَقِّ: gerçeği | وَأَحْسَنَ: ve en güzel | تَفْسِيرًا: açıklamayı | (25:33)
|الَّذِينَ: olanlar | يُحْشَرُونَ: toplanacak | عَلَىٰ: üzerine | وُجُوهِهِمْ: yüzleri | إِلَىٰ: | جَهَنَّمَ: cehenneme | أُولَٰئِكَ: işte onlar | شَرٌّ: çok kötüdür | مَكَانًا: yerleri | وَأَضَلُّ: ve çok sapıktır | سَبِيلًا: yolları | (25:34)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | اتَيْنَا: biz verdik | مُوسَى: Musa'ya | الْكِتَابَ: Kitabı | وَجَعَلْنَا: ve yaptık | مَعَهُ: kendisinin yanında | أَخَاهُ: kardeşi | هَارُونَ: Harun'u | وَزِيرًا: vezir | (25:35)
|فَقُلْنَا: dedik ki | اذْهَبَا: gidin | إِلَى: | الْقَوْمِ: kavme | الَّذِينَ: onlar ki | كَذَّبُوا: yalanlıyorlar | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | فَدَمَّرْنَاهُمْ: ve onları yok ettik | تَدْمِيرًا: yıkılışla | (25:36)
|وَقَوْمَ: ve kavmi | نُوحٍ: Nuh | لَمَّا: vakit | كَذَّبُوا: yalanladıkları | الرُّسُلَ: peygamberleri | أَغْرَقْنَاهُمْ: onları boğduk | وَجَعَلْنَاهُمْ: ve onları yaptık | لِلنَّاسِ: insanlara | ايَةً: bir ibret | وَأَعْتَدْنَا: ve hazırladık | لِلظَّالِمِينَ: zalimlere | عَذَابًا: bir azab | أَلِيمًا: acıklı | (25:37)
|وَعَادًا: ve Ad'ı | وَثَمُودَ: ve Semud'u | وَأَصْحَابَ: ve halkını | الرَّسِّ: Res | وَقُرُونًا: ve nesilleri | بَيْنَ: arasında | ذَٰلِكَ: bunun | كَثِيرًا: daha birçoğunu | (25:38)
|وَكُلًّا: hepsine | ضَرَبْنَا: getirdik | لَهُ: onlara | الْأَمْثَالَ: misaller | وَكُلًّا: ve hepsini | تَبَّرْنَا: helak ettik | تَتْبِيرًا: helakla | (25:39)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | أَتَوْا: vardılar | عَلَى: | الْقَرْيَةِ: kente | الَّتِي: | أُمْطِرَتْ: yağmura tutulan | مَطَرَ: yağmuruna | السَّوْءِ: bela | أَفَلَمْ: -mıydı? | يَكُونُوا: | يَرَوْنَهَا: onu görmüyorlar- | بَلْ: hayır | كَانُوا: onlar | لَا: | يَرْجُونَ: ummuyorlardı | نُشُورًا: tekrar dirilip kalkmayı | (25:40)
|وَإِذَا: ve zaman | رَأَوْكَ: seni gördükleri | إِنْ: | يَتَّخِذُونَكَ: seni yapmıyorlar | إِلَّا: başka bir şey | هُزُوًا: eğlence konusundan | أَهَٰذَا: bunu mu? | الَّذِي: | بَعَثَ: göndermiş | اللَّهُ: Allah | رَسُولًا: elçi | (25:41)
|إِنْ: | كَادَ: nerdeyse | لَيُضِلُّنَا: bizi saptıracaktı (diyorlar) | عَنْ: -dan | الِهَتِنَا: tanrılarımız- | لَوْلَا: eğer etmeseydik | أَنْ: | صَبَرْنَا: biz kararlılık | عَلَيْهَا: onda | وَسَوْفَ: ve yakında | يَعْلَمُونَ: bileceklerdir | حِينَ: zaman | يَرَوْنَ: gördükleri | الْعَذَابَ: azabı | مَنْ: kimin | أَضَلُّ: sapık olduğunu | سَبِيلًا: yolunun | (25:42)
|أَرَأَيْتَ: gördün mü? | مَنِ: kimseyi | اتَّخَذَ: edinen | إِلَٰهَهُ: tanrı | هَوَاهُ: arzusunu | أَفَأَنْتَ: sen mi? | تَكُونُ: olacaksın | عَلَيْهِ: onun üstüne | وَكِيلًا: bekçi | (25:43)
|أَمْ: yoksa | تَحْسَبُ: sanıyor musun ki? | أَنَّ: gerçekten | أَكْثَرَهُمْ: onların çoğu | يَسْمَعُونَ: işitiyorlar | أَوْ: veya | يَعْقِلُونَ: düşünüyorlar | إِنْ: değildir | هُمْ: onlar | إِلَّا: ancak | كَالْأَنْعَامِ: hayvanlar gibidir | بَلْ: hatta | هُمْ: onlar | أَضَلُّ: daha sapıktır | سَبِيلًا: yolca | (25:44)
|أَلَمْ: | تَرَ: görmedin mi? | إِلَىٰ: | رَبِّكَ: Rabbini | كَيْفَ: nasıl? | مَدَّ: uzattı | الظِّلَّ: gölgeyi | وَلَوْ: ve şayet | شَاءَ: dileseydi | لَجَعَلَهُ: onu yapardı | سَاكِنًا: durgun | ثُمَّ: sonra | جَعَلْنَا: kıldık | الشَّمْسَ: güneşi | عَلَيْهِ: ona | دَلِيلًا: bir delil | (25:45)
|ثُمَّ: sonra | قَبَضْنَاهُ: çekip aldık | إِلَيْنَا: kendimize | قَبْضًا: yavaş yavaş | يَسِيرًا: kolayca | (25:46)
|وَهُوَ: O | الَّذِي: ki | جَعَلَ: yaptı | لَكُمُ: sizin için | اللَّيْلَ: geceyi | لِبَاسًا: elbise | وَالنَّوْمَ: ve uykuyu | سُبَاتًا: dinlenme | وَجَعَلَ: ve yaptı | النَّهَارَ: gündüzü | نُشُورًا: kalkıp çalışma zamanı | (25:47)
|وَهُوَ: ve O | الَّذِي: ki | أَرْسَلَ: gönderdi | الرِّيَاحَ: rüzgarları | بُشْرًا: müjdeci | بَيْنَ: arasında (önünde) | يَدَيْ: ellerinin (önünde) | رَحْمَتِهِ: rahmetinin | وَأَنْزَلْنَا: ve indirdik | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | مَاءً: bir su | طَهُورًا: tertemiz | (25:48)
|لِنُحْيِيَ: diriltelim diye | بِهِ: onunla | بَلْدَةً: bir ülkeyi | مَيْتًا: ölü | وَنُسْقِيَهُ: ve onunla sulayalım diye | مِمَّا: | خَلَقْنَا: yarattığımız | أَنْعَامًا: hayvanlardan | وَأَنَاسِيَّ: ve insanlardan | كَثِيرًا: birçoğunu | (25:49)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | صَرَّفْنَاهُ: etraflıca anlattık | بَيْنَهُمْ: onların aralarında | لِيَذَّكَّرُوا: öğüt alsınlar diye | فَأَبَىٰ: ama direnmektedir | أَكْثَرُ: çoğu | النَّاسِ: insanların | إِلَّا: ancak | كُفُورًا: inkarda | (25:50)
|وَلَوْ: ve eğer | شِئْنَا: biz dileseydik | لَبَعَثْنَا: gönderirdik | فِي: | كُلِّ: her | قَرْيَةٍ: kente | نَذِيرًا: bir uyarıcı | (25:51)
|فَلَا: | تُطِعِ: boyun eğme | الْكَافِرِينَ: kafirlere | وَجَاهِدْهُمْ: ve onlarla cihad et | بِهِ: bununla (Kur'an) | جِهَادًا: bir cihadla | كَبِيرًا: büyük | (25:52)
|وَهُوَ: ve O | الَّذِي: | مَرَجَ: birbirine salmıştır | الْبَحْرَيْنِ: iki denizi | هَٰذَا: bu | عَذْبٌ: tatlı | فُرَاتٌ: susuzluğu giderici | وَهَٰذَا: ve bu | مِلْحٌ: tuzlu | أُجَاجٌ: ve acıdır | وَجَعَلَ: ve koymuştur | بَيْنَهُمَا: ikisinin arasına | بَرْزَخًا: bir engel | وَحِجْرًا: ve bir perde | مَحْجُورًا: kavuşmalarına engel | (25:53)
|وَهُوَ: ve O | الَّذِي: | خَلَقَ: yarattı | مِنَ: -dan | الْمَاءِ: su- | بَشَرًا: bir insan | فَجَعَلَهُ: ve onu kıldı | نَسَبًا: nesep | وَصِهْرًا: ve sıhr | وَكَانَ: ve | رَبُّكَ: Rabbin | قَدِيرًا: her şeye gücü yetendir | (25:54)
|وَيَعْبُدُونَ: ve tapıyorlar | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | مَا: şeylere | لَا: | يَنْفَعُهُمْ: fayda vermeyen | وَلَا: ve ne de | يَضُرُّهُمْ: zarar vermeyen | وَكَانَ: ve olan | الْكَافِرُ: kafir | عَلَىٰ: karşı | رَبِّهِ: Rabbine | ظَهِيرًا: (şeytana) yardımcıdır | (25:55)
|وَمَا: ve | أَرْسَلْنَاكَ: biz seni göndermedik | إِلَّا: dışında | مُبَشِّرًا: müjdeleyici olmak | وَنَذِيرًا: ve uyarıcı | (25:56)
|قُلْ: de ki | مَا: | أَسْأَلُكُمْ: istemiyorum | عَلَيْهِ: sizden | مِنْ: hiçbir | أَجْرٍ: ücret | إِلَّا: dışında | مَنْ: | شَاءَ: istemeniz | أَنْ: | يَتَّخِذَ: tutmak | إِلَىٰ: varan | رَبِّهِ: Rabbine | سَبِيلًا: yolu | (25:57)
|وَتَوَكَّلْ: ve tevekkül et | عَلَى: | الْحَيِّ: diri olana | الَّذِي: öyle ki o | لَا: asla | يَمُوتُ: ölmez | وَسَبِّحْ: ve tesbih et | بِحَمْدِهِ: O'nu överek | وَكَفَىٰ: ve kafidir | بِهِ: O'nun | بِذُنُوبِ: günahlarını | عِبَادِهِ: kullarının | خَبِيرًا: bilmesi | (25:58)
|الَّذِي: O ki | خَلَقَ: yarattı | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | وَمَا: ve bulunanları | بَيْنَهُمَا: ikisinin arasında | فِي: | سِتَّةِ: altı | أَيَّامٍ: günde | ثُمَّ: sonra | اسْتَوَىٰ: kuruldu | عَلَى: üzerine | الْعَرْشِ: Arş | الرَّحْمَٰنُ: Rahman'dır | فَاسْأَلْ: sor | بِهِ: bunu | خَبِيرًا: bir bilene | (25:59)
|وَإِذَا: ve ne zaman ki | قِيلَ: denildi | لَهُمُ: onlara | اسْجُدُوا: secde edin | لِلرَّحْمَٰنِ: Rahman'a | قَالُوا: derler | وَمَا: nedir? | الرَّحْمَٰنُ: Rahman | أَنَسْجُدُ: secde eder miyiz hiç? | لِمَا: şeye | تَأْمُرُنَا: senin bize emrettiğin | وَزَادَهُمْ: ve onların artırır | نُفُورًا: nefretini | (25:60)
|تَبَارَكَ: yücedir | الَّذِي: O ki | جَعَلَ: yaptı | فِي: | السَّمَاءِ: gökte | بُرُوجًا: burçlar | وَجَعَلَ: ve var etti | فِيهَا: orada | سِرَاجًا: bir kandil | وَقَمَرًا: ve bir ay | مُنِيرًا: aydınlatıcı | (25:61)
|وَهُوَ: ve O | الَّذِي: ki | جَعَلَ: yaptı | اللَّيْلَ: geceyi | وَالنَّهَارَ: ve gündüzü | خِلْفَةً: birbirini izler | لِمَنْ: için | أَرَادَ: isteyenler | أَنْ: | يَذَّكَّرَ: öğüt almak | أَوْ: veya | أَرَادَ: isteyenler için | شُكُورًا: şükretmek | (25:62)
|وَعِبَادُ: ve kulları | الرَّحْمَٰنِ: Rahman'ın | الَّذِينَ: öyle kimselerdir ki | يَمْشُونَ: yürürler | عَلَى: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | هَوْنًا: mütevazi olarak | وَإِذَا: ne zaman ki | خَاطَبَهُمُ: kendilerine laf atarsa | الْجَاهِلُونَ: cahiller | قَالُوا: derler | سَلَامًا: Selam | (25:63)
|وَالَّذِينَ: | يَبِيتُونَ: gecelerini geçirirler | لِرَبِّهِمْ: Rablerine | سُجَّدًا: secde ederek | وَقِيَامًا: ve (Onun divanında) durarak | (25:64)
|وَالَّذِينَ: ve | يَقُولُونَ: derler | رَبَّنَا: Rabbimiz | اصْرِفْ: uzaklaştır | عَنَّا: bizden | عَذَابَ: azabını | جَهَنَّمَ: cehennemin | إِنَّ: doğrusu | عَذَابَهَا: onun azabı | كَانَ: | غَرَامًا: sargındır | (25:65)
|إِنَّهَا: orası | سَاءَتْ: ne kötü | مُسْتَقَرًّا: bir karargahtır | وَمُقَامًا: ve bir makamdır | (25:66)
|وَالَّذِينَ: ve | إِذَا: zaman | أَنْفَقُوا: infak ettikleri | لَمْ: | يُسْرِفُوا: israf etmezler | وَلَمْ: ve etmezler | يَقْتُرُوا: cimrilik | وَكَانَ: ve olur | بَيْنَ: arasında | ذَٰلِكَ: bu (ikisinin) | قَوَامًا: dengeli | (25:67)
|وَالَّذِينَ: ve onlar | لَا: | يَدْعُونَ: yalvarmazlar | مَعَ: ile beraber | اللَّهِ: Allah | إِلَٰهًا: tanrıya | اخَرَ: başka | وَلَا: ve | يَقْتُلُونَ: öldürmezler | النَّفْسَ: canı | الَّتِي: öyle ki | حَرَّمَ: haram ettiği | اللَّهُ: Allah'ın | إِلَّا: dışında | بِالْحَقِّ: hak(lı sebep) | وَلَا: ve | يَزْنُونَ: zina etmezler | وَمَنْ: ve kim | يَفْعَلْ: yaparsa | ذَٰلِكَ: bunları | يَلْقَ: bulur | أَثَامًا: cezasını | (25:68)
|يُضَاعَفْ: kat kat yapılır | لَهُ: onun için | الْعَذَابُ: azab | يَوْمَ: günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | وَيَخْلُدْ: ve kalır | فِيهِ: onun içinde | مُهَانًا: hor ve hakir olarak | (25:69)
|إِلَّا: dışında | مَنْ: kimse(ler) | تَابَ: tevbe eden | وَامَنَ: ve iman eden | وَعَمِلَ: ve yapanlar | عَمَلًا: bir iş | صَالِحًا: faydalı | فَأُولَٰئِكَ: işte | يُبَدِّلُ: değiştirecektir | اللَّهُ: Allah | سَيِّئَاتِهِمْ: onların kötülüklerini | حَسَنَاتٍ: iyiliklere | وَكَانَ: ve | اللَّهُ: Allah | غَفُورًا: çok bağışlayandır | رَحِيمًا: çok esirgeyendir | (25:70)
|وَمَنْ: ve kim | تَابَ: tevbe eder | وَعَمِلَ: ve yaparsa | صَالِحًا: faydalı iş | فَإِنَّهُ: şüphesiz | يَتُوبُ: döner | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | مَتَابًا: tevbesi kabul edilmiş olarak | (25:71)
|وَالَّذِينَ: onlar | لَا: | يَشْهَدُونَ: şahitlik etmezler | الزُّورَ: yalan ve boş söze | وَإِذَا: ve ne zaman ki | مَرُّوا: rastlarlar | بِاللَّغْوِ: boş söze | مَرُّوا: geçip giderler | كِرَامًا: vekar ile | (25:72)
|وَالَّذِينَ: ve onlar | إِذَا: zaman | ذُكِّرُوا: hatırlatıldığı | بِايَاتِ: ayetleri | رَبِّهِمْ: Rablerinin | لَمْ: | يَخِرُّوا: davranmazlar | عَلَيْهَا: onlara karşı | صُمًّا: sağır | وَعُمْيَانًا: ve kör | (25:73)
|وَالَّذِينَ: ve onlar | يَقُولُونَ: derler | رَبَّنَا: Rabbimiz | هَبْ: lutfeyle | لَنَا: bize | مِنْ: | أَزْوَاجِنَا: eşlerimizi | وَذُرِّيَّاتِنَا: ve çocuklarımızı | قُرَّةَ: sevinci | أَعْيُنٍ: gözler | وَاجْعَلْنَا: ve bizi yap | لِلْمُتَّقِينَ: muttakilere | إِمَامًا: önder | (25:74)
|أُولَٰئِكَ: işte onlar | يُجْزَوْنَ: ödüllendireleceklerdir | الْغُرْفَةَ: saraylarda | بِمَا: karşılık | صَبَرُوا: sabretmelerine | وَيُلَقَّوْنَ: ve karşılanacaklardır | فِيهَا: orada | تَحِيَّةً: bir sağlık dileği | وَسَلَامًا: ve selam ile | (25:75)
|خَالِدِينَ: ebedi kalacaklardır | فِيهَا: orada | حَسُنَتْ: ne güzel | مُسْتَقَرًّا: karargahtır | وَمُقَامًا: ve makamdır | (25:76)
|قُلْ: de ki | مَا: ne diye? | يَعْبَأُ: değer versin | بِكُمْ: size | رَبِّي: Rabbim | لَوْلَا: olmadıktan sonra | دُعَاؤُكُمْ: du'anız (ibadetiniz) | فَقَدْ: andolsun | كَذَّبْتُمْ: yalanladınız | فَسَوْفَ: bu yüzden | يَكُونُ: olacaktır | لِزَامًا: (azab) kaçınılmaz | (25:77)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}