» 58 / Mücâdele  8:

Kuran Sırası: 58
İniş Sırası: 105
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22

 » 58 / Mücâdele  Suresi: 8
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. أَلَمْ (ÊLM) = elem :
2. تَرَ (TR) = tera : görmedin mi?
3. إِلَى (ÎL) = ilā :
4. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseleri
5. نُهُوا (NHVE) = nuhū : menedilen(ler)
6. عَنِ (AN) = ǎni : -tan
7. النَّجْوَىٰ (ELNCV) = n-necvā : gizli gizli konuşmak-
8. ثُمَّ (S̃M) = ṧumme : sonra yine
9. يَعُودُونَ (YAVD̃VN) = yeǔdūne : dönüyorlar
10. لِمَا (LME) = limā : şeye
11. نُهُوا (NHVE) = nuhū : menedildikleri
12. عَنْهُ (ANH) = ǎnhu : ondan
13. وَيَتَنَاجَوْنَ (VYTNECVN) = ve yetenācevne : ve gizli gizli konuşuyorlar
14. بِالْإِثْمِ (BELÎS̃M) = bil-iṧmi : günah hususunda
15. وَالْعُدْوَانِ (VELAD̃VEN) = vel'ǔdvāni : ve düşmanlık
16. وَمَعْصِيَتِ (VMAṦYT) = ve meǎ'Siyeti : ve isyan
17. الرَّسُولِ (ELRSVL) = r-rasūli : Elçiye
18. وَإِذَا (VÎZ̃E) = ve iƶā : ve zaman
19. جَاءُوكَ (CEÙVK) = cā'ūke : sana geldikleri
20. حَيَّوْكَ (ḪYVK) = Hayyevke : seni selamlıyorlar
21. بِمَا (BME) = bimā : bir tarzda
22. لَمْ (LM) = lem :
23. يُحَيِّكَ (YḪYK) = yuHayyike : selamlamadığı
24. بِهِ (BH) = bihi : onu
25. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah'ın
26. وَيَقُولُونَ (VYGVLVN) = ve yeḳūlūne : ve diyorlar
27. فِي (FY) = fī : içlerinde
28. أَنْفُسِهِمْ (ÊNFSHM) = enfusihim : kendi
29. لَوْلَا (LVLE) = levlā : değil miydi?
30. يُعَذِّبُنَا (YAZ̃BNE) = yuǎƶƶibunā : bize azab etmeli
31. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
32. بِمَا (BME) = bimā : ötürü
33. نَقُولُ (NGVL) = neḳūlu : dediğimizden
34. حَسْبُهُمْ (ḪSBHM) = Hasbuhum : onlara yeter
35. جَهَنَّمُ (CHNM) = cehennemu : cehennem
36. يَصْلَوْنَهَا (YṦLVNHE) = yeSlevnehā : oraya gireceklerdir
37. فَبِئْسَ (FBÙS) = fe bi'se : ne kötü
38. الْمَصِيرُ (ELMṦYR) = l-meSīru : gidilecek yerdir
| görmedin mi? | | kimseleri | menedilen(ler) | -tan | gizli gizli konuşmak- | sonra yine | dönüyorlar | şeye | menedildikleri | ondan | ve gizli gizli konuşuyorlar | günah hususunda | ve düşmanlık | ve isyan | Elçiye | ve zaman | sana geldikleri | seni selamlıyorlar | bir tarzda | | selamlamadığı | onu | Allah'ın | ve diyorlar | içlerinde | kendi | değil miydi? | bize azab etmeli | Allah | ötürü | dediğimizden | onlara yeter | cehennem | oraya gireceklerdir | ne kötü | gidilecek yerdir |

[] [REY] [] [] [NHY] [] [NCV] [] [AVD̃] [] [NHY] [] [NCV] [ES̃M] [AD̃V] [AṦY] [RSL] [] [CYE] [ḪYY] [] [] [ḪYY] [] [] [GVL] [] [NFS] [] [AZ̃B] [] [] [GVL] [ḪSB] [] [ṦLY] [BES] [ṦYR]
ÊLM TR ÎL ELZ̃YN NHVE AN ELNCV S̃M YAVD̃VN LME NHVE ANH VYTNECVN BELÎS̃M VELAD̃VEN VMAṦYT ELRSVL VÎZ̃E CEÙVK ḪYVK BME LM YḪYK BH ELLH VYGVLVN FY ÊNFSHM LVLE YAZ̃BNE ELLH BME NGVL ḪSBHM CHNM YṦLVNHE FBÙS ELMṦYR

elem tera ilā elleƶīne nuhū ǎni n-necvā ṧumme yeǔdūne limā nuhū ǎnhu ve yetenācevne bil-iṧmi vel'ǔdvāni ve meǎ'Siyeti r-rasūli ve iƶā cā'ūke Hayyevke bimā lem yuHayyike bihi llahu ve yeḳūlūne enfusihim levlā yuǎƶƶibunā llahu bimā neḳūlu Hasbuhum cehennemu yeSlevnehā fe bi'se l-meSīru
ألم تر إلى الذين نهوا عن النجوى ثم يعودون لما نهوا عنه ويتناجون بالإثم والعدوان ومعصيت الرسول وإذا جاءوك حيوك بما لم يحيك به الله ويقولون في أنفسهم لولا يعذبنا الله بما نقول حسبهم جهنم يصلونها فبئس المصير

 » 58 / Mücâdele  Suresi: 8
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ألم | ÊLM elem Do not
تر ر ا ي | REY TR tera görmedin mi? you see
إلى | ÎL ilā [to]
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseleri those who
نهوا ن ه ي | NHY NHVE nuhū menedilen(ler) were forbidden
عن | AN ǎni -tan from
النجوى ن ج و | NCV ELNCV n-necvā gizli gizli konuşmak- secret counsels,
ثم | S̃M ṧumme sonra yine then
يعودون ع و د | AVD̃ YAVD̃VN yeǔdūne dönüyorlar they return
لما | LME limā şeye to what
نهوا ن ه ي | NHY NHVE nuhū menedildikleri they were forbidden
عنه | ANH ǎnhu ondan from [it],
ويتناجون ن ج و | NCV VYTNECVN ve yetenācevne ve gizli gizli konuşuyorlar and they hold secret counsels
بالإثم ا ث م | ES̃M BELÎS̃M bil-iṧmi günah hususunda for sin
والعدوان ع د و | AD̃V VELAD̃VEN vel'ǔdvāni ve düşmanlık and aggression
ومعصيت ع ص ي | AṦY VMAṦYT ve meǎ'Siyeti ve isyan and disobedience
الرسول ر س ل | RSL ELRSVL r-rasūli Elçiye (to) the Messenger?
وإذا | VÎZ̃E ve iƶā ve zaman And when
جاءوك ج ي ا | CYE CEÙVK cā'ūke sana geldikleri they come to you,
حيوك ح ي ي | ḪYY ḪYVK Hayyevke seni selamlıyorlar they greet you
بما | BME bimā bir tarzda with what
لم | LM lem not
يحيك ح ي ي | ḪYY YḪYK yuHayyike selamlamadığı greets you
به | BH bihi onu therewith
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah,
ويقولون ق و ل | GVL VYGVLVN ve yeḳūlūne ve diyorlar and they say
في | FY içlerinde among
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusihim kendi themselves,
لولا | LVLE levlā değil miydi? """Why (does) not"
يعذبنا ع ذ ب | AZ̃B YAZ̃BNE yuǎƶƶibunā bize azab etmeli Allah punish us
الله | ELLH llahu Allah Allah punish us
بما | BME bimā ötürü for what
نقول ق و ل | GVL NGVL neḳūlu dediğimizden "we say?"""
حسبهم ح س ب | ḪSB ḪSBHM Hasbuhum onlara yeter Sufficient (for) them
جهنم | CHNM cehennemu cehennem (is) Hell,
يصلونها ص ل ي | ṦLY YṦLVNHE yeSlevnehā oraya gireceklerdir they will burn in it
فبئس ب ا س | BES FBÙS fe bi'se ne kötü and worst is
المصير ص ي ر | ṦYR ELMṦYR l-meSīru gidilecek yerdir the destination.

58:8 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

| görmedin mi? | | kimseleri | menedilen(ler) | -tan | gizli gizli konuşmak- | sonra yine | dönüyorlar | şeye | menedildikleri | ondan | ve gizli gizli konuşuyorlar | günah hususunda | ve düşmanlık | ve isyan | Elçiye | ve zaman | sana geldikleri | seni selamlıyorlar | bir tarzda | | selamlamadığı | onu | Allah'ın | ve diyorlar | içlerinde | kendi | değil miydi? | bize azab etmeli | Allah | ötürü | dediğimizden | onlara yeter | cehennem | oraya gireceklerdir | ne kötü | gidilecek yerdir |

[] [REY] [] [] [NHY] [] [NCV] [] [AVD̃] [] [NHY] [] [NCV] [ES̃M] [AD̃V] [AṦY] [RSL] [] [CYE] [ḪYY] [] [] [ḪYY] [] [] [GVL] [] [NFS] [] [AZ̃B] [] [] [GVL] [ḪSB] [] [ṦLY] [BES] [ṦYR]
ÊLM TR ÎL ELZ̃YN NHVE AN ELNCV S̃M YAVD̃VN LME NHVE ANH VYTNECVN BELÎS̃M VELAD̃VEN VMAṦYT ELRSVL VÎZ̃E CEÙVK ḪYVK BME LM YḪYK BH ELLH VYGVLVN FY ÊNFSHM LVLE YAZ̃BNE ELLH BME NGVL ḪSBHM CHNM YṦLVNHE FBÙS ELMṦYR

elem tera ilā elleƶīne nuhū ǎni n-necvā ṧumme yeǔdūne limā nuhū ǎnhu ve yetenācevne bil-iṧmi vel'ǔdvāni ve meǎ'Siyeti r-rasūli ve iƶā cā'ūke Hayyevke bimā lem yuHayyike bihi llahu ve yeḳūlūne enfusihim levlā yuǎƶƶibunā llahu bimā neḳūlu Hasbuhum cehennemu yeSlevnehā fe bi'se l-meSīru
ألم تر إلى الذين نهوا عن النجوى ثم يعودون لما نهوا عنه ويتناجون بالإثم والعدوان ومعصيت الرسول وإذا جاءوك حيوك بما لم يحيك به الله ويقولون في أنفسهم لولا يعذبنا الله بما نقول حسبهم جهنم يصلونها فبئس المصير

[] [ر ا ي] [] [] [ن ه ي] [] [ن ج و] [] [ع و د] [] [ن ه ي] [] [ن ج و] [ا ث م] [ع د و] [ع ص ي] [ر س ل] [] [ج ي ا] [ح ي ي] [] [] [ح ي ي] [] [] [ق و ل] [] [ن ف س] [] [ع ذ ب] [] [] [ق و ل] [ح س ب] [] [ص ل ي] [ب ا س] [ص ي ر]

 » 58 / Mücâdele  Suresi: 8
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ألم | ÊLM elem Do not
,Lam,Mim,
,30,40,
INTG – prefixed interrogative alif
NEG – negative particle
الهمزة همزة استفهام
حرف نفي
تر ر ا ي | REY TR tera görmedin mi? you see
Te,Re,
400,200,
V – 2nd person masculine singular imperfect verb, jussive mood
فعل مضارع مجزوم
إلى | ÎL ilā [to]
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseleri those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
نهوا ن ه ي | NHY NHVE nuhū menedilen(ler) were forbidden
Nun,He,Vav,Elif,
50,5,6,1,
V – 3rd person masculine plural passive perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض مبني للمجهول والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
عن | AN ǎni -tan from
Ayn,Nun,
70,50,
P – preposition
حرف جر
النجوى ن ج و | NCV ELNCV n-necvā gizli gizli konuşmak- secret counsels,
Elif,Lam,Nun,Cim,Vav,,
1,30,50,3,6,,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
ثم | S̃M ṧumme sonra yine then
Se,Mim,
500,40,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
يعودون ع و د | AVD̃ YAVD̃VN yeǔdūne dönüyorlar they return
Ye,Ayn,Vav,Dal,Vav,Nun,
10,70,6,4,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لما | LME limā şeye to what
Lam,Mim,Elif,
30,40,1,
P – prefixed preposition lām
REL – relative pronoun
جار ومجرور
نهوا ن ه ي | NHY NHVE nuhū menedildikleri they were forbidden
Nun,He,Vav,Elif,
50,5,6,1,
V – 3rd person masculine plural passive perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض مبني للمجهول والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
عنه | ANH ǎnhu ondan from [it],
Ayn,Nun,He,
70,50,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
ويتناجون ن ج و | NCV VYTNECVN ve yetenācevne ve gizli gizli konuşuyorlar and they hold secret counsels
Vav,Ye,Te,Nun,Elif,Cim,Vav,Nun,
6,10,400,50,1,3,6,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form VI) imperfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بالإثم ا ث م | ES̃M BELÎS̃M bil-iṧmi günah hususunda for sin
Be,Elif,Lam,,Se,Mim,
2,1,30,,500,40,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
والعدوان ع د و | AD̃V VELAD̃VEN vel'ǔdvāni ve düşmanlık and aggression
Vav,Elif,Lam,Ayn,Dal,Vav,Elif,Nun,
6,1,30,70,4,6,1,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – genitive masculine noun
الواو عاطفة
اسم مجرور
ومعصيت ع ص ي | AṦY VMAṦYT ve meǎ'Siyeti ve isyan and disobedience
Vav,Mim,Ayn,Sad,Ye,Te,
6,40,70,90,10,400,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – genitive feminine noun
الواو عاطفة
اسم مجرور
الرسول ر س ل | RSL ELRSVL r-rasūli Elçiye (to) the Messenger?
Elif,Lam,Re,Sin,Vav,Lam,
1,30,200,60,6,30,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
وإذا | VÎZ̃E ve iƶā ve zaman And when
Vav,,Zel,Elif,
6,,700,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
T – time adverb
الواو عاطفة
ظرف زمان
جاءوك ج ي ا | CYE CEÙVK cā'ūke sana geldikleri they come to you,
Cim,Elif,,Vav,Kef,
3,1,,6,20,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
حيوك ح ي ي | ḪYY ḪYVK Hayyevke seni selamlıyorlar they greet you
Ha,Ye,Vav,Kef,
8,10,6,20,
V – 3rd person masculine plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بما | BME bimā bir tarzda with what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
لم | LM lem not
Lam,Mim,
30,40,
NEG – negative particle
حرف نفي
يحيك ح ي ي | ḪYY YḪYK yuHayyike selamlamadığı greets you
Ye,Ha,Ye,Kef,
10,8,10,20,
V – 3rd person masculine singular (form II) imperfect verb, jussive mood
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع مجزوم والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
به | BH bihi onu therewith
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
الله | ELLH llahu Allah'ın Allah,
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
ويقولون ق و ل | GVL VYGVLVN ve yeḳūlūne ve diyorlar and they say
Vav,Ye,Gaf,Vav,Lam,Vav,Nun,
6,10,100,6,30,6,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
في | FY içlerinde among
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusihim kendi themselves,
,Nun,Fe,Sin,He,Mim,
,50,80,60,5,40,
N – genitive feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لولا | LVLE levlā değil miydi? """Why (does) not"
Lam,Vav,Lam,Elif,
30,6,30,1,
EXH – exhortation particle
حرف تحضيض
يعذبنا ع ذ ب | AZ̃B YAZ̃BNE yuǎƶƶibunā bize azab etmeli Allah punish us
Ye,Ayn,Zel,Be,Nun,Elif,
10,70,700,2,50,1,
V – 3rd person masculine singular (form II) imperfect verb
PRON – 1st person plural object pronoun
فعل مضارع و«نا» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الله | ELLH llahu Allah Allah punish us
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
بما | BME bimā ötürü for what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
نقول ق و ل | GVL NGVL neḳūlu dediğimizden "we say?"""
Nun,Gaf,Vav,Lam,
50,100,6,30,
V – 1st person plural imperfect verb
فعل مضارع
حسبهم ح س ب | ḪSB ḪSBHM Hasbuhum onlara yeter Sufficient (for) them
Ha,Sin,Be,He,Mim,
8,60,2,5,40,
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
جهنم | CHNM cehennemu cehennem (is) Hell,
Cim,He,Nun,Mim,
3,5,50,40,
"PN – nominative proper noun → Hell"
اسم علم مرفوع
يصلونها ص ل ي | ṦLY YṦLVNHE yeSlevnehā oraya gireceklerdir they will burn in it
Ye,Sad,Lam,Vav,Nun,He,Elif,
10,90,30,6,50,5,1,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فبئس ب ا س | BES FBÙS fe bi'se ne kötü and worst is
Fe,Be,,Sin,
80,2,,60,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الفاء عاطفة
فعل ماض
المصير ص ي ر | ṦYR ELMṦYR l-meSīru gidilecek yerdir the destination.
Elif,Lam,Mim,Sad,Ye,Re,
1,30,40,90,10,200,
N – nominative noun
اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |أَلَمْ: | تَرَ: görmedin mi? | إِلَى: | الَّذِينَ: kimseleri | نُهُوا: menedilen(ler) | عَنِ: -tan | النَّجْوَىٰ: gizli gizli konuşmak- | ثُمَّ: sonra yine | يَعُودُونَ: dönüyorlar | لِمَا: şeye | نُهُوا: menedildikleri | عَنْهُ: ondan | وَيَتَنَاجَوْنَ: ve gizli gizli konuşuyorlar | بِالْإِثْمِ: günah hususunda | وَالْعُدْوَانِ: ve düşmanlık | وَمَعْصِيَتِ: ve isyan | الرَّسُولِ: Elçiye | وَإِذَا: ve zaman | جَاءُوكَ: sana geldikleri | حَيَّوْكَ: seni selamlıyorlar | بِمَا: bir tarzda | لَمْ: | يُحَيِّكَ: selamlamadığı | بِهِ: onu | اللَّهُ: Allah'ın | وَيَقُولُونَ: ve diyorlar | فِي: içlerinde | أَنْفُسِهِمْ: kendi | لَوْلَا: değil miydi? | يُعَذِّبُنَا: bize azab etmeli | اللَّهُ: Allah | بِمَا: ötürü | نَقُولُ: dediğimizden | حَسْبُهُمْ: onlara yeter | جَهَنَّمُ: cehennem | يَصْلَوْنَهَا: oraya gireceklerdir | فَبِئْسَ: ne kötü | الْمَصِيرُ: gidilecek yerdir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ألم ÊLM | تر TR görmedin mi? | إلى ÎL | الذين ELZ̃YN kimseleri | نهوا NHWE menedilen(ler) | عن AN -tan | النجوى ELNCW gizli gizli konuşmak- | ثم S̃M sonra yine | يعودون YAWD̃WN dönüyorlar | لما LME şeye | نهوا NHWE menedildikleri | عنه ANH ondan | ويتناجون WYTNECWN ve gizli gizli konuşuyorlar | بالإثم BELÎS̃M günah hususunda | والعدوان WELAD̃WEN ve düşmanlık | ومعصيت WMAṦYT ve isyan | الرسول ELRSWL Elçiye | وإذا WÎZ̃E ve zaman | جاءوك CEÙWK sana geldikleri | حيوك ḪYWK seni selamlıyorlar | بما BME bir tarzda | لم LM | يحيك YḪYK selamlamadığı | به BH onu | الله ELLH Allah'ın | ويقولون WYGWLWN ve diyorlar | في FY içlerinde | أنفسهم ÊNFSHM kendi | لولا LWLE değil miydi? | يعذبنا YAZ̃BNE bize azab etmeli | الله ELLH Allah | بما BME ötürü | نقول NGWL dediğimizden | حسبهم ḪSBHM onlara yeter | جهنم CHNM cehennem | يصلونها YṦLWNHE oraya gireceklerdir | فبئس FBÙS ne kötü | المصير ELMṦYR gidilecek yerdir |
Kırık Meal (Okunuş) : |elem: | tera: görmedin mi? | ilā: | elleƶīne: kimseleri | nuhū: menedilen(ler) | ǎni: -tan | n-necvā: gizli gizli konuşmak- | ṧumme: sonra yine | yeǔdūne: dönüyorlar | limā: şeye | nuhū: menedildikleri | ǎnhu: ondan | ve yetenācevne: ve gizli gizli konuşuyorlar | bil-iṧmi: günah hususunda | vel'ǔdvāni: ve düşmanlık | ve meǎ'Siyeti: ve isyan | r-rasūli: Elçiye | ve iƶā: ve zaman | cā'ūke: sana geldikleri | Hayyevke: seni selamlıyorlar | bimā: bir tarzda | lem: | yuHayyike: selamlamadığı | bihi: onu | llahu: Allah'ın | ve yeḳūlūne: ve diyorlar | : içlerinde | enfusihim: kendi | levlā: değil miydi? | yuǎƶƶibunā: bize azab etmeli | llahu: Allah | bimā: ötürü | neḳūlu: dediğimizden | Hasbuhum: onlara yeter | cehennemu: cehennem | yeSlevnehā: oraya gireceklerdir | fe bi'se: ne kötü | l-meSīru: gidilecek yerdir |
Kırık Meal (Transcript) : |ÊLM: | TR: görmedin mi? | ÎL: | ELZ̃YN: kimseleri | NHVE: menedilen(ler) | AN: -tan | ELNCV: gizli gizli konuşmak- | S̃M: sonra yine | YAVD̃VN: dönüyorlar | LME: şeye | NHVE: menedildikleri | ANH: ondan | VYTNECVN: ve gizli gizli konuşuyorlar | BELÎS̃M: günah hususunda | VELAD̃VEN: ve düşmanlık | VMAṦYT: ve isyan | ELRSVL: Elçiye | VÎZ̃E: ve zaman | CEÙVK: sana geldikleri | ḪYVK: seni selamlıyorlar | BME: bir tarzda | LM: | YḪYK: selamlamadığı | BH: onu | ELLH: Allah'ın | VYGVLVN: ve diyorlar | FY: içlerinde | ÊNFSHM: kendi | LVLE: değil miydi? | YAZ̃BNE: bize azab etmeli | ELLH: Allah | BME: ötürü | NGVL: dediğimizden | ḪSBHM: onlara yeter | CHNM: cehennem | YṦLVNHE: oraya gireceklerdir | FBÙS: ne kötü | ELMṦYR: gidilecek yerdir |
Abdulbaki Gölpınarlı : Bakmaz mısın gizli ve fısıltıyla konuşmadan vazgeçmeleri emredilenlere, sonradan gene vazgeçmeleri emredilen şeye dönerler ve suça ve düşmanlığa ve Peygambere isyana ait şeyleri gizlice konuşurlar ve senin yanına gelince de Allah'ın, sana verdiği selamdan başka bir tarzda selam verirler sana ve birbirlerine de şu söylediklerimiz yüzünden derler, Allah'ın bizi azaplandırması gerekmez miydi? Cehennem yeter onlara, oraya atılıp yanacaklardır ve gerçekten de orası, dönülüp gidilecek ne de kötü yerdir.
Adem Uğur : Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o yasaklananı yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gelmek hususunda gizlice konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selamlamadığı bir şekilde selamlıyorlar. Kendi içlerinden de: Bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi? derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir. Ne kötü dönüş yeridir orası!
Ahmed Hulusi : Görmedin mi şu kimseleri ki, fısıldaşmaktan (ikiyüzlülükten) yasaklandıkları hâlde tekrar yasaklandıkları şeye döndüler. Kötülük, düşmanlık ve Rasûle isyan konusunda fısıldaşıyorlar. . . (Yahudiler) sana geldiklerinde, Allâh'ın seni selâmlamadığı şeyle selâmlıyorlar; içlerinde ise: "Dediğimiz yanlış olsaydı Allâh bize azap verirdi" derler. . . Cehennem yeter onlara! Ona maruz kalacaklar. . . Ne kötü dönüş yeridir o! (Not: Yahudiler, fonetik yakınlık dolayısıyla, ağız - dil çabukluğu da yaparak "es Selâm'u aleyke" yerine "es Samu aleyke" derlerdi ki anlamı "sana ölüm olsun" demektir. . . Münafıkların bu tür selâmlarına Hz. Rasûlullâh sadece "Aleyküm" der, o bedduayı üzerine almadığını ifade için "VE aleyküm" demezdi! Hz. Rasûlullâh'a bu tür hitap eden Yahudilere, Hz. Ayşe "aleykümüs Sam ve laanekümüllah ve ğadibe aleyküm" yani "ölüm size olsun, Allâh size lânet ve gazap etsin" deyince Hz. Rasûlullâh: "Yâ Ayşe. . . Allâh gereğinden fazla söyleyeni sevmez" buyurarak; aksiyona, aksiyon ölçüsünü aşan reaksiyondan engelledi. )
Ahmet Tekin : Fısıltı yayarak ortalık bulandırmaktan menedildikten sonra, kendilerine yasak edilen o tür davranışları yapmaya kalkışarak, bile bile günah işleme, zarar verme, düşmanlık ve Rasulullah’a, sünnetine bağlılığı ve saygıyı terketme, emirlerine itaat etmeme, savsaklama ve rızasını gözetmeme hususunda gizlice konuşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman Allah’ın asla hoş görmeyeceği tarzda seni selâmlıyorlar. Kendi içlerinde de: 'Bu söylediklerimiz yüzünden Allah’ın bize azap etmesi gerekmeyecek mi?' diyorlar. Cehennem onlara yeter. Onlar Cehenneme girecekler. Orası ne kötü bir cezalandırma ve nihaî bir dönüş yeridir!
Ahmet Varol : Gizli konuşmaktan menedilip de sonra menedildikleri şeye dönenleri ve günâh, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gelme konusunda aralarında gizli konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde de seni, Allah'ın selâmlamadığı bir şekilde selâmlarlar ve kendi aralarında: 'Söylediğimizden dolayı Allah bize azap etse ya!' derler. Cehennem onlara yeter. Oraya girerler. Orası ne kötü bir varış yeridir!
Ali Bulaç : 'Gizli toplantıların fısıldaşmalarından' (kulis) men edilip sonra men edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygamber'e isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selamlamadığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azab etse ya!" derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.
Ali Fikri Yavuz : (Ey Rasûlüm), bakmaz mısın şunlara, (o münafıklarla yahudilere): Gizli konuşmaktan yasaklandılar da, sonra dönüb yasaklandıkları şeyi yapıyorlar ve yalan, zulüm, Peygambere isyan fısıldaşıyorlar. Senin yanına geldiklerinde de, seni Allah’ın selâmlamadığı bir suretle selâmlıyorlar. (Es-selâmü Aleyk yerine, üzerine ölüm olsun manâsına gelen Es-Sâmü Aleyk diyorlar). Kendi aralarında da: “- Allah bizi, söylediklerimizle azablandırsa ya!” diyorlar. Onlara cehennem yeter; oraya girecekler. Artık o, ne kötü dönüş yeridir...
Bekir Sadak : Gizli toplantidan menedilen, sonra menolunduklari seyi yapmaya kalkisarak gunah islemek, dusmanlik etmek ve Peygambere karsi gelmek konusunda gizli gizli konusanlari gormedin mi? Sana geldiklerinde, Allah'in seni selamlamadigi bir sekilde seni selamlarlar; iclerinden, «Gercekten peygamber olsaydi Allah'in bizi, soylediklerimizden oturu, cezalandirmasi gerekmez miydi?» derler. Cehennem onlara yeter. Oraya girerler, ne kotu donustur!
Celal Yıldırım : Görmedin mi, gizli toplantıdan men'edilmelerinden sonra men'edildlkleri şeye dönüyorlar; günah, düşmanlık ve Peygambere karşı gelme hususunda fısıldaşıp duruyorlar. Sana geldikleri zaman Allah'ın seni selâmlamadığı bir şey (bir söz ve ifadeyle selâmlıyorlar ve kendi kendilerine, «bu dediklerimize karşılık Allah bize azâb etse ya» diye söylenirler. Cehennem onlara yeter, oraya girecekler. Varış yeri olarak ne kötü !
Diyanet İşleri : Gizlice konuşmaktan menedilip de, menedildikleri şeyi işleyen ve günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde Allah’ın seni selâmlamadığı selâmla selâmlıyorlar. İçlerinden de, “Söylediklerimizden dolayı Allah bize azap etse ya!” diyorlar. Cehennem onlara yeter! Oraya girecekler. Ne kötü varış yeridir orası!
Diyanet İşleri (eski) : Gizli toplantıdan menedilen, sonra menolundukları şeyi yapmaya kalkışarak günah işlemek, düşmanlık etmek ve Peygambere karşı gelmek konusunda gizli gizli konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde, Allah'ın seni selamlamadığı bir şekilde seni selamlarlar; içlerinden, 'Gerçekten peygamber olsaydı Allah'ın bizi, söylediklerimizden ötürü, cezalandırması gerekmez miydi?' derler. Cehennem onlara yeter. Oraya girerler, ne kötü dönüştür!
Diyanet Vakfi : Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o yasaklananı yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gelmek hususunda gizlice konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selamlamadığı bir şekilde selamlıyorlar. Kendi içlerinden de: Bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi? derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir. Ne kötü dönüş yeridir orası!
Edip Yüksel : Gizli toplantılar yapmaktan menedildikleri halde hâlâ menedildikleri işte israr edenler dikkatini çekmedi mi? Onlar günah işlemek, düşmanlıkta bulunmak ve elçiye itaatsizlik etmek amacıyla kulis yapıyorlar. Sana geldiklerinde, ALLAH'ın seni selamlamadığı bir biçimde selamlıyorlar. Kendi aralarında, 'Söylediklerimizden ötürü ALLAH bizi cezalandırsa ya!' derler. Cehennem onlara yeter. Orada yanarlar; ne kötü bir duraktır orası.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o menedildikleri şeyi yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gelmek hususunda gizlice konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selamlamadığı bir tarzda selamlıyorlar. Kendi içlerinden de «bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi?» derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir, ne kötü dönüş yeridir orası!
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bakmaz mısın şunlara ki, gizli konuşmaktan yasaklandılar da sonra dönüp yasaklandıkları şeyi yapıyorlar; günah, düşmanlık ve peygambere karşı gelme hususunda fısıldaşıyorlar. Yanına geldikleri zaman da seni Allah'ın sağlıklamadığı (selamlamadığı) bir tarzda sağlıklıyorlar ve kendi içlerinden de: «Allah, bize söylediklerimiz yüzünden azap etse ya!» diyorlar. Cehennem onlara yeter, ona yaslanacaklardır. Artık o ne kötü akibettir!
Elmalılı Hamdi Yazır : Bakmaz mısın şunlara: Gizli konuşmadan nehyedildiler de sonra dönüp nehyolundukları şeyi yapıyorlar, günah, udvan ve Peygambere ısyan fısıldaşıyorlar, yanına geldiklerinde de seni Allahın sağlıklamadığı bir suretle sağlıklıyorlar, kendi içlerinde de Allah bizi söylediklerimizle ta'zib etse ya! Diyorlar, Cehennem onlara yeter, ona yaslanacaklar, artık o, ne fena âkıbettir
Fizilal-il Kuran : Görmedin mi şu adamları ki gizli gizli konuşmaları yasaklandığı halde yine o yasaklanan işi yapıyorlar. Günah, düşmanlık ve Resule isyan hususunda gizli gizli konuşuyorlar. Onlar sana geldiklerinde seni, Allah'ın selamlamadığı bir tarzda selamlıyorlar. Kendi içlerinden de «Bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi?» derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir, ne kötü gidilecek yerdir orası.
Gültekin Onan : 'Gizli toplantıların fısıldaşmalarından' (kulis) men edilip sonra men edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygambere isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman seni Tanrı'nın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Tanrı bize azab etse ya" derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.
Hakkı Yılmaz : Fısıldaşmaktan yasaklandıktan sonra yine o yasaklananı yapmaya kalkışanları ve günah, düşmanlık ve Elçi'ye karşı gelmek hususunda fısıldaşanları görmedin mi? Onlar, sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selâmlamadığı ile selâmlıyorlar. Kendi içlerinden de: “Bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi?” derler. Cehennem onlara yeter. Oraya yaslanacaklardır. Ne kötü dönüş yeridir!
Hasan Basri Çantay : Fısıltı (ile konuşmak) dan men'edilib de sonra men'edildikleri (o haale) dönmekde ve günâhı, düşmanlığı ve peygambere ısyaanı fısıldaşmakda olanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni Allahın selâmlamadığı bir şeyle selâmlarlar. Kendi aralarında da «Allah bizi söyleye geldiğimiz yüzünden azâblandırmalı değil miydi?» derler. Onlara cehennem yeter. Oraya girecekler, işte o, ne kötü dönüş yeridir!
Hayrat Neşriyat : Gizli konuşmaktan yasaklanıp da sonra kendisinden yasaklandıkları şeye dönenleri, hem günah, düşmanlık ve peygambere isyan husûsunda birbirleriyle gizlice konuşanları(yahudilerle münâfıkları) görmedin mi? Sana geldikleri zaman, seni Allah’ın kendisiyle selâmlamadığı bir şekilde selâmlıyorlar. Hâlbuki kendi içlerinde: '(Eğer peygamber olsaydı, bu) söylemekte olduklarımızdan dolayı Allah’ın bize azâb etmesi gerekmez miydi?' diyorlar. Cehennem onlara yeter! Oraya gireceklerdir! Artık o, ne kötü varılacak yerdir!
İbni Kesir : Gizli gizli konuşmaktan men'edildikleri halde, men'edildikleri şeyi yapmaya kalkışanlarla günah işlemek, düşmanlık etmek ve Peygambere karşı gelmek konusunda gizlice konuşanları görmedin mi? Sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selamladığı bir şeyle selamlarlar. Kendi aralarında da: Söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azab etmesi gerekmez miydi? derler. Onlara cehennem yeter. Oraya gireceklerdir. Ne kötü dönüş yeridir.
İskender Evrenosoğlu : Gizli konuşmaktan nehyedilenleri (men edilenleri) görmedin mi? Sonra nehyedildikleri şeye dönüyorlar. Aralarında günah, düşmanlık ve resûle isyan konularında gizli gizli konuşuyorlar. Ve sana geldikleri zaman, Allah'ın selâmlamadığı bir şekilde seni selâmladılar. Ve kendi aralarında: “Öyle ise (o gerçekten peygamber ise) Allah, söylediklerimizden dolayı bize azap etmeli değil mi?” diyorlar. Onlara cehennem yeter. Ona yaslanacaklar (atılacaklar). İşte o varılacak yer ne kötü.
Muhammed Esed : (Ve sen ey Muhammed!) gizli konuşmalar (yoluyla dolap çevirmek)ten men edilen, ama men edildikleri şeye (tekrar) başvurmaktan kaçınmayanların ve kötülükte bulunmaya, saldırganlığa ve Elçi'ye karşı gelmeye niyetlenerek fesatlık kuranların farkında değil misin? Bu (insan)lar, sana ne zaman yaklaşsalar Allah'ın asla hoş görmeyeceği tarzda seni selamlarlar ve birbirlerine: "Allah neden söylediklerimizden dolayı bizi cezalandırmıyor?" derler. Cehennemdir onların payına düşecek olan, onlar işte oraya girecekler; o, ne kötü bir duraktır!
Ömer Nasuhi Bilmen : Bakmaz mısın o kimselere ki gizlice konuşmadan nehyedilmişlerdir, sonra da nehyedilmiş oldukları şeye dönüverirler ve günah ile ve adavet ile ve Peygambere isyan ile fısıldaşırlar ve sana geldikleri zaman da seni Allah'ın selâmlamadığı bir şey ile selâmladılar ve kendi içlerinde de derler ki, «Allah bizi söylediğimiz şey ile muazzep etmeli değil mi?». Onlara cehennem kâfidir, ona yaslanacaklardır. Artık ne fena bir dönüş yeri.
Ömer Öngüt : Gizli fısıldaşmaları yasak edildikten sonra kendilerine yasaklanan şeye dönenleri ve aralarında günahı, düşmanlığı ve Peygamber'e isyanı gizlice fısıldaşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selâmlamadığı bir şekilde selâmlarlar. İçlerinden de: "Bu söylediğimiz şeyler yüzünden Allah'ın bize gazap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter! Oraya gireceklerdir. Orası ne kötü dönüş yeridir!
Şaban Piriş : Gizli toplantıları yasaklanıp da sonra yine de yasaklandıkları şeye dönenleri görmez misin? Günah, düşmanlık ve peygambere isyan hususunda gizlice fısıldaşıyorlar. Senin yanına geldiklerinde seni Allah’ın selamlamadığı bir şekilde selamlıyorlar. Kendi kendilerine de: -Bu söylediklerimiz sebebiyle Allah’ın bizi cezalandırması gerekmez miydi? diyorlar. Onlara Cehennem yeter. Oraya atılacaklar. Ne kötü bir yer!
Suat Yıldırım : Böyle kulis yapmaları men edilmişken, kendilerine yasaklanan bir işi tekrar yapıp günah, zulüm, Peygambere isyan hususunda kulis yapan, fısıldaşan kimseleri görmüyor musun?Senin yanına vardıklarında, sana Allah’ın öğrettiği selâmdan başka bir şekilde selâm verirler. Kendi içlerinden de: "Allah bizi bu söylediklerimizden dolayı cezalandırsa ya!" diye alay ederler. Onların hakkından ancak cehennem gelir! Muhakkak onlar oraya girecekler. Orası gidilecek ne fena yerdir!
Süleyman Ateş : Görmedin mi şu adamları ki gizli gizli konuşmaktan menedildikleri halde yine o menedildikleri işe dönüyorlar; günâh, düşmanlık, Elçiye isyân hususunda gizli gizli konuşuyorlar. Sana geldikleri zaman seni, Allâh'ın selâmlamadığı bir tarzda selâmlıyorlar ve kendi içlerinde de: "Bu dediğimizden ötürü Allâh bize azâb etse ya" diyorlar. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir, ne kötü gidilecek yerdir orası!
Tefhim-ul Kuran : 'Gizli toplantıların (kulis) fısıldaşmaları'ndan men edilip sonra men edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve peygambere karşı isyanı (aralarında) fısıldaşmakta olanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selâmlamadığı biçimde selâmlıyorlar. Ve kendi kendilerine: «Söylemekte olduklarımız dolayısıyla Allah bize azab etse ya!» derler. Onlara cehennem yeter, oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.
Ümit Şimşek : Gizlice konuşmaktan men olunan o kimseleri görmedin mi? Yine kendilerine yasaklanan şeye dönüyorlar ve günah işlemek, düşmanlık etmek ve Peygambere karşı gelmek için fısıldaşıyorlar. Sana geldiklerinde de seni Allah'ın selâmlamadığı bir şekilde selâmlıyorlar ve kendi kendilerine, 'Söylediğimiz şey yüzünden Allah bizi cezalandırsa ya!' diyorlar. Onları ancak Cehennem paklar. Oraya gireceklerdir. Varılacak ne kötü bir yerdir orası!
Yaşar Nuri Öztürk : Görmedin mi şu fısıldaşmaktan yasaklananları ki, biraz sonra, yasaklanmış oldukları şeye dönüyorlar ve günah, düşmanlık, peygambere isyan konusunda fısıldaşıyorlar. Sana geldiklerinde, seni Allah'ın selamlamadığı biçimde selamlıyorlar. Kendi içlerinde ise şöyle diyorlar: "Söylediğimiz şey yüzünden Allah bize azap etse ya!" Cehennem yeter onlara. Girecekler oraya. Ne kötü dönüş yeridir o!


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}