» 39 / Zümer  49:

Kuran Sırası: 39
İniş Sırası: 59
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75

 » 39 / Zümer  Suresi: 49
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَإِذَا (FÎZ̃E) = feiƶā : zaman
2. مَسَّ (MS) = messe : dokunduğu
3. الْإِنْسَانَ (ELÎNSEN) = l-insāne : insana
4. ضُرٌّ (ŽR) = Durrun : bir zarar
5. دَعَانَا (D̃AENE) = deǎānā : bize du'a eder
6. ثُمَّ (S̃M) = ṧumme : sonra
7. إِذَا (ÎZ̃E) = iƶā : vakit
8. خَوَّلْنَاهُ (ḢVLNEH) = ḣavvelnāhu : ona verdiğimiz
9. نِعْمَةً (NAMT) = niǎ'meten : bir ni'met
10. مِنَّا (MNE) = minnā : bizden
11. قَالَ (GEL) = ḳāle : der
12. إِنَّمَا (ÎNME) = innemā : elbette
13. أُوتِيتُهُ (ÊVTYTH) = ūtītuhu : bu bana verildi
14. عَلَىٰ (AL) = ǎlā : sayesinde
15. عِلْمٍ (ALM) = ǐlmin : bilgi(m)
16. بَلْ (BL) = bel : hayır
17. هِيَ (HY) = hiye : o
18. فِتْنَةٌ (FTNT) = fitnetun : bir imtihandır
19. وَلَٰكِنَّ (VLKN) = velākinne : fakat
20. أَكْثَرَهُمْ (ÊKS̃RHM) = ekṧerahum : çokları
21. لَا (LE) = lā :
22. يَعْلَمُونَ (YALMVN) = yeǎ'lemūne : bilmiyorlar
zaman | dokunduğu | insana | bir zarar | bize du'a eder | sonra | vakit | ona verdiğimiz | bir ni'met | bizden | der | elbette | bu bana verildi | sayesinde | bilgi(m) | hayır | o | bir imtihandır | fakat | çokları | | bilmiyorlar |

[] [MSS] [ENS] [ŽRR] [D̃AV] [] [] [ḢVL] [NAM] [] [GVL] [] [ETY] [] [ALM] [] [] [FTN] [] [KS̃R] [] [ALM]
FÎZ̃E MS ELÎNSEN ŽR D̃AENE S̃M ÎZ̃E ḢVLNEH NAMT MNE GEL ÎNME ÊVTYTH AL ALM BL HY FTNT VLKN ÊKS̃RHM LE YALMVN

feiƶā messe l-insāne Durrun deǎānā ṧumme iƶā ḣavvelnāhu niǎ'meten minnā ḳāle innemā ūtītuhu ǎlā ǐlmin bel hiye fitnetun velākinne ekṧerahum yeǎ'lemūne
فإذا مس الإنسان ضر دعانا ثم إذا خولناه نعمة منا قال إنما أوتيته على علم بل هي فتنة ولكن أكثرهم لا يعلمون

 » 39 / Zümer  Suresi: 49
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فإذا | FÎZ̃E feiƶā zaman So when
مس م س س | MSS MS messe dokunduğu touches
الإنسان ا ن س | ENS ELÎNSEN l-insāne insana [the] man
ضر ض ر ر | ŽRR ŽR Durrun bir zarar adversity,
دعانا د ع و | D̃AV D̃AENE deǎānā bize du'a eder "he calls upon Us;"
ثم | S̃M ṧumme sonra then
إذا | ÎZ̃E iƶā vakit when
خولناه خ و ل | ḢVL ḢVLNEH ḣavvelnāhu ona verdiğimiz We bestow (on) him
نعمة ن ع م | NAM NAMT niǎ'meten bir ni'met a favor
منا | MNE minnā bizden from Us,
قال ق و ل | GVL GEL ḳāle der he says,
إنما | ÎNME innemā elbette """Only,"
أوتيته ا ت ي | ETY ÊVTYTH ūtītuhu bu bana verildi I have been given it
على | AL ǎlā sayesinde for
علم ع ل م | ALM ALM ǐlmin bilgi(m) "knowledge."""
بل | BL bel hayır Nay,
هي | HY hiye o it
فتنة ف ت ن | FTN FTNT fitnetun bir imtihandır (is) a trial,
ولكن | VLKN velākinne fakat but
أكثرهم ك ث ر | KS̃R ÊKS̃RHM ekṧerahum çokları most of them
لا | LE (do) not
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yeǎ'lemūne bilmiyorlar know.

39:49 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

zaman | dokunduğu | insana | bir zarar | bize du'a eder | sonra | vakit | ona verdiğimiz | bir ni'met | bizden | der | elbette | bu bana verildi | sayesinde | bilgi(m) | hayır | o | bir imtihandır | fakat | çokları | | bilmiyorlar |

[] [MSS] [ENS] [ŽRR] [D̃AV] [] [] [ḢVL] [NAM] [] [GVL] [] [ETY] [] [ALM] [] [] [FTN] [] [KS̃R] [] [ALM]
FÎZ̃E MS ELÎNSEN ŽR D̃AENE S̃M ÎZ̃E ḢVLNEH NAMT MNE GEL ÎNME ÊVTYTH AL ALM BL HY FTNT VLKN ÊKS̃RHM LE YALMVN

feiƶā messe l-insāne Durrun deǎānā ṧumme iƶā ḣavvelnāhu niǎ'meten minnā ḳāle innemā ūtītuhu ǎlā ǐlmin bel hiye fitnetun velākinne ekṧerahum yeǎ'lemūne
فإذا مس الإنسان ضر دعانا ثم إذا خولناه نعمة منا قال إنما أوتيته على علم بل هي فتنة ولكن أكثرهم لا يعلمون

[] [م س س] [ا ن س] [ض ر ر] [د ع و] [] [] [خ و ل] [ن ع م] [] [ق و ل] [] [ا ت ي] [] [ع ل م] [] [] [ف ت ن] [] [ك ث ر] [] [ع ل م]

 » 39 / Zümer  Suresi: 49
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فإذا | FÎZ̃E feiƶā zaman So when
Fe,,Zel,Elif,
80,,700,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
مس م س س | MSS MS messe dokunduğu touches
Mim,Sin,
40,60,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
الإنسان ا ن س | ENS ELÎNSEN l-insāne insana [the] man
Elif,Lam,,Nun,Sin,Elif,Nun,
1,30,,50,60,1,50,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
ضر ض ر ر | ŽRR ŽR Durrun bir zarar adversity,
Dad,Re,
800,200,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
دعانا د ع و | D̃AV D̃AENE deǎānā bize du'a eder "he calls upon Us;"
Dal,Ayn,Elif,Nun,Elif,
4,70,1,50,1,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 1st person plural object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ثم | S̃M ṧumme sonra then
Se,Mim,
500,40,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
إذا | ÎZ̃E iƶā vakit when
,Zel,Elif,
,700,1,
T – time adverb
ظرف زمان
خولناه خ و ل | ḢVL ḢVLNEH ḣavvelnāhu ona verdiğimiz We bestow (on) him
Hı,Vav,Lam,Nun,Elif,He,
600,6,30,50,1,5,
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
نعمة ن ع م | NAM NAMT niǎ'meten bir ni'met a favor
Nun,Ayn,Mim,Te merbuta,
50,70,40,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
منا | MNE minnā bizden from Us,
Mim,Nun,Elif,
40,50,1,
P – preposition
PRON – 1st person plural object pronoun
جار ومجرور
قال ق و ل | GVL GEL ḳāle der he says,
Gaf,Elif,Lam,
100,1,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
إنما | ÎNME innemā elbette """Only,"
,Nun,Mim,Elif,
,50,40,1,
ACC – accusative particle
PREV – preventive particle
كافة ومكفوفة
أوتيته ا ت ي | ETY ÊVTYTH ūtītuhu bu bana verildi I have been given it
,Vav,Te,Ye,Te,He,
,6,400,10,400,5,
V – 1st person singular (form IV) passive perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض مبني للمجهول والتاء ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
على | AL ǎlā sayesinde for
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
علم ع ل م | ALM ALM ǐlmin bilgi(m) "knowledge."""
Ayn,Lam,Mim,
70,30,40,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
بل | BL bel hayır Nay,
Be,Lam,
2,30,
RET – retraction particle
حرف اضراب
هي | HY hiye o it
He,Ye,
5,10,
PRON – 3rd person feminine singular personal pronoun
ضمير منفصل
فتنة ف ت ن | FTN FTNT fitnetun bir imtihandır (is) a trial,
Fe,Te,Nun,Te merbuta,
80,400,50,400,
N – nominative feminine indefinite noun
اسم مرفوع
ولكن | VLKN velākinne fakat but
Vav,Lam,Kef,Nun,
6,30,20,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
ACC – accusative particle
الواو عاطفة
حرف نصب من اخوات «ان»
أكثرهم ك ث ر | KS̃R ÊKS̃RHM ekṧerahum çokları most of them
,Kef,Se,Re,He,Mim,
,20,500,200,5,40,
N – accusative masculine singular noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لا | LE (do) not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يعلمون ع ل م | ALM YALMVN yeǎ'lemūne bilmiyorlar know.
Ye,Ayn,Lam,Mim,Vav,Nun,
10,70,30,40,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَإِذَا: zaman | مَسَّ: dokunduğu | الْإِنْسَانَ: insana | ضُرٌّ: bir zarar | دَعَانَا: bize du'a eder | ثُمَّ: sonra | إِذَا: vakit | خَوَّلْنَاهُ: ona verdiğimiz | نِعْمَةً: bir ni'met | مِنَّا: bizden | قَالَ: der | إِنَّمَا: elbette | أُوتِيتُهُ: bu bana verildi | عَلَىٰ: sayesinde | عِلْمٍ: bilgi(m) | بَلْ: hayır | هِيَ: o | فِتْنَةٌ: bir imtihandır | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَهُمْ: çokları | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmiyorlar |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فإذا FÎZ̃E zaman | مس MS dokunduğu | الإنسان ELÎNSEN insana | ضر ŽR bir zarar | دعانا D̃AENE bize du'a eder | ثم S̃M sonra | إذا ÎZ̃E vakit | خولناه ḢWLNEH ona verdiğimiz | نعمة NAMT bir ni'met | منا MNE bizden | قال GEL der | إنما ÎNME elbette | أوتيته ÊWTYTH bu bana verildi | على AL sayesinde | علم ALM bilgi(m) | بل BL hayır | هي HY o | فتنة FTNT bir imtihandır | ولكن WLKN fakat | أكثرهم ÊKS̃RHM çokları | لا LE | يعلمون YALMWN bilmiyorlar |
Kırık Meal (Okunuş) : |feiƶā: zaman | messe: dokunduğu | l-insāne: insana | Durrun: bir zarar | deǎānā: bize du'a eder | ṧumme: sonra | iƶā: vakit | ḣavvelnāhu: ona verdiğimiz | niǎ'meten: bir ni'met | minnā: bizden | ḳāle: der | innemā: elbette | ūtītuhu: bu bana verildi | ǎlā: sayesinde | ǐlmin: bilgi(m) | bel: hayır | hiye: o | fitnetun: bir imtihandır | velākinne: fakat | ekṧerahum: çokları | : | yeǎ'lemūne: bilmiyorlar |
Kırık Meal (Transcript) : |FÎZ̃E: zaman | MS: dokunduğu | ELÎNSEN: insana | ŽR: bir zarar | D̃AENE: bize du'a eder | S̃M: sonra | ÎZ̃E: vakit | ḢVLNEH: ona verdiğimiz | NAMT: bir ni'met | MNE: bizden | GEL: der | ÎNME: elbette | ÊVTYTH: bu bana verildi | AL: sayesinde | ALM: bilgi(m) | BL: hayır | HY: o | FTNT: bir imtihandır | VLKN: fakat | ÊKS̃RHM: çokları | LE: | YALMVN: bilmiyorlar |
Abdulbaki Gölpınarlı : İnsana bir zarar geldi mi bizi çağırır, sonra katımızdan bir nîmet verdik mi ona, der ki: Bana bu nîmet, bilgim yüzünden verilmiştir; hayır, o bir sınamadır ve fakat çoğu bilmez.
Adem Uğur : İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, "Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
Ahmed Hulusi : İnsana bir zarar, hastalık, sıkıntı geldiğinde bizden yardım ister. . . Sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde "O, bana bilgim sayesinde verilmiştir" (der). . . Hayır; o (nimet) bir sınav objesidir! Ne var ki onların çoğunluğu bunu bilmezler.
Ahmet Tekin : İnsanın başına bir felâket, bir sıkıntı geldiği, ekonomik darboğaza düştüğü zaman bize kulluk ve ibadet eder, yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, 'Bu, bana yalnızca ticarî bilgimden, maharetimden dolayı verildi' der. Doğrusu bu ağır bir imtihandır. Fakat onların çokları bunu bilmezler.
Ahmet Varol : İnsana bir darlık dokunduğunda bize dua eder. Sonra ona kendi katımızdan bir nimet verdiğimizde: 'Bu bana ancak bir bilgi dolayısıyla verildi' der. Hayır, o bir imtihandır. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.
Ali Bulaç : İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.
Ali Fikri Yavuz : (Nankör) insana bir zarar dokundu mu, bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdik mi: “-Bu, bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir.” der. Doğrusu bu bir imtihandır; fakat çokları bilmezler.
Bekir Sadak : Insanin basina bir sikinti gelince Bize yalvarir. Sonra katimizdan ona bir nimet verdigimiz zaman: «Bu bana bilgimden dolayi verilmistir» der. Hayir; o bir imtihandir, fakat coklari bilmezler.
Celal Yıldırım : İnsana bir sıkıntı dokununca bize duâ edip yalvarır. Sonra kendisine katımızdan bir nîmet bağışlanıp verildiğinde, «bu bana ancak (kazanma yolunu) bildiğim için verilmiştir,» der. Hayır o, bir deneme ve sınavdır. Ama çoğu bilmezler.
Diyanet İşleri : İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.
Diyanet İşleri (eski) : İnsanın başına bir sıkıntı gelince Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: 'Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir' der. Hayır; o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
Diyanet Vakfi : İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
Edip Yüksel : İnsana bir kötülük dokunduğu zaman bizi çağırır; ancak ona bir nimet verdiğimiz zaman ise: 'Bu, bana bilgimden dolayı verilmiştir,' der. Aslında o bir testtir, ne var ki çokları bilmez
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimiz zaman da: «O bana bir bilgi üzerine verildi.» der. Belki bu bir imtihandır, fakat pek çokları bilmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Fakat insana bir sıkıntı dokunduğunda Bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimizde de: «O, bana bir bilgi sayesinde verildi.» der. Aslında o bir imtihandır, fakat pek çokları bilmezler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir ni'met bahşediverdiğimiz zaman da o bana bir bilgi üzerine verildi der, belki o bir fitnedir velâkin pek çokları bilmezler
Fizilal-il Kuran : İnsanın başına bir sıkıntı geldiği zaman bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: «Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır, bir imtihandır; fakat çokları bilmezler.
Gültekin Onan : İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.
Hakkı Yılmaz : İşte, insana bir sıkıntı dokunuverince Bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimiz zaman da: “O, bana bir bilgi üzerine verildi” der. Aslında verilen nimetler, bir imtihan aracıdır. Velâkin onların çoğu bilmezler.
Hasan Basri Çantay : İnsana bir zarar dokunduğu zaman bizi çağırır (yalvarır). Sonra kendisine bizden bir ni'met verdiğimiz vakit «Bu, bana ancak bilgi (m) den dolayı verilmişdir» der. Hayır bu, bir imtihandır. Lâkin onların çoğu bilmezler.
Hayrat Neşriyat : Fakat insana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir ni'met verdiğimiz zaman: '(Bu) bana ancak (bendeki) bir bilgi sâyesinde verildi' der. Hayır! O (kendilerine verdiğimiz ni'metler) bir imtihandır; fakat onların çoğu bilmezler.
İbni Kesir : İnsana bir sıkıntı gelince; Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimizde; bu, bana bilgimden dolayı verilmiştir, der. Hayır, bu bir denemedir. Fakat çokları bilmezler.
İskender Evrenosoğlu : İnsana bir zarar dokunduğu zaman Bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan bir ni'met gönderdiğimizde: "Bu ancak bana bir ilim üzerine verildi." der. Hayır, o bir imtihandır. Ve lâkin onların çoğu bilmezler.
Muhammed Esed : İşte (böyle:) İnsanın başına bir bela geldiğinde bize yardım için yalvarır; fakat ona katımızdan bir iyilikte bulunduğumuz zaman, (kendi kendine,) "(Bütün) bunlar bana (benim kendi) hikmetimden dolayı verilmiştir!" der. Hayır! Bu (rahmetin verilmesi) bir imtihandır, ama çoğu onu anlamaz.
Ömer Nasuhi Bilmen : Fakat insana bir zarar dokunduğu vakit Bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan bir nîmet verdiğimiz vakit de: «Bana o, şüphe yok ki bir bilgi üzerine verilmiştir» der. Belki o, bir imtihandır. Fakat onların birçokları bilmezler.
Ömer Öngüt : İnsana bir zarar dokunduğu zaman, (başına bir sıkıntı gelince) bize yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir. " der. Hayır! O bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
Şaban Piriş : İnsana bir zarar dokundu mu hemen bize dua eder. Onu bizden bir rahmet ile değiştirdiğimiz zaman da: -Bu bana, bilgim dolayısıyla verilmiştir der. Oysa o bir imtihandır. Fakat çokları bilmez.
Suat Yıldırım : İnsanın başı derde girdi mi Biz’e yalvarır, ama sonra ona tarafımızdan nimet verince: "Ben bilgi ve becerim sayesinde bu serveti elde ettim" der. Hayır! Bu bir imtihandır, ama çokları bunu anlamazlar.
Süleyman Ateş : İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize du'â eder. Sonra, ona bizden bir ni'met verdiğimiz vakit; "Bu, (benim) bilgi(m) sayesinde bana verildi" der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmiyorlar.
Tefhim-ul Kuran : İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: «Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.» Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.
Ümit Şimşek : İnsan bir sıkıntıya düştüğünde Bize yakarır. Ona tarafımızdan bir nimet tattırdığımızda ise 'Bilgim sayesinde bu benim oldu' deyiverir. Oysa o bir sınamadır; fakat çokları bunu bilmez.
Yaşar Nuri Öztürk : İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: "Bu bir ilim sayesinde verildi bana!". Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}