» 34 / Sebe’  19:

Kuran Sırası: 34
İniş Sırası: 58
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54

 » 34 / Sebe’  Suresi: 19
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَقَالُوا (FGELVE) = feḳālū : dediler
2. رَبَّنَا (RBNE) = rabbenā : Rabbimiz
3. بَاعِدْ (BEAD̃) = bāǐd : uzaklaştır
4. بَيْنَ (BYN) = beyne : arasını
5. أَسْفَارِنَا (ÊSFERNE) = esfārinā : seferlerimizin
6. وَظَلَمُوا (VƵLMVE) = ve Zelemū : ve zulmettiler
7. أَنْفُسَهُمْ (ÊNFSHM) = enfusehum : kendilerine
8. فَجَعَلْنَاهُمْ (FCALNEHM) = feceǎlnāhum : biz de onları çevirdik
9. أَحَادِيثَ (ÊḪED̃YS̃) = eHādīṧe : efsanelere
10. وَمَزَّقْنَاهُمْ (VMZGNEHM) = ve mezzeḳnāhum : onları darmadağın ettik
11. كُلَّ (KL) = kulle : hepsini
12. مُمَزَّقٍ (MMZG) = mumezzeḳin : parçalayarak
13. إِنَّ (ÎN) = inne : şüphesiz
14. فِي (FY) = fī : vardır
15. ذَٰلِكَ (Z̃LK) = ƶālike : bunda
16. لَايَاتٍ (L ËYET) = lāyātin : ibretler
17. لِكُلِّ (LKL) = likulli : herkes için
18. صَبَّارٍ (ṦBER) = Sabbārin : sabreden
19. شَكُورٍ (ŞKVR) = şekūrin : şükreden
dediler | Rabbimiz | uzaklaştır | arasını | seferlerimizin | ve zulmettiler | kendilerine | biz de onları çevirdik | efsanelere | onları darmadağın ettik | hepsini | parçalayarak | şüphesiz | vardır | bunda | ibretler | herkes için | sabreden | şükreden |

[GVL] [RBB] [BAD̃] [BYN] [SFR] [ƵLM] [NFS] [CAL] [ḪD̃S̃] [MZG] [KLL] [MZG] [] [] [] [EYY] [KLL] [ṦBR] [ŞKR]
FGELVE RBNE BEAD̃ BYN ÊSFERNE VƵLMVE ÊNFSHM FCALNEHM ÊḪED̃YS̃ VMZGNEHM KL MMZG ÎN FY Z̃LK L ËYET LKL ṦBER ŞKVR

feḳālū rabbenā bāǐd beyne esfārinā ve Zelemū enfusehum feceǎlnāhum eHādīṧe ve mezzeḳnāhum kulle mumezzeḳin inne ƶālike lāyātin likulli Sabbārin şekūrin
فقالوا ربنا باعد بين أسفارنا وظلموا أنفسهم فجعلناهم أحاديث ومزقناهم كل ممزق إن في ذلك لآيات لكل صبار شكور

 » 34 / Sebe’  Suresi: 19
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فقالوا ق و ل | GVL FGELVE feḳālū dediler But they said,
ربنا ر ب ب | RBB RBNE rabbenā Rabbimiz """Our Lord"
باعد ب ع د | BAD̃ BEAD̃ bāǐd uzaklaştır lengthen (the distance)
بين ب ي ن | BYN BYN beyne arasını between
أسفارنا س ف ر | SFR ÊSFERNE esfārinā seferlerimizin "our journeys."""
وظلموا ظ ل م | ƵLM VƵLMVE ve Zelemū ve zulmettiler And they wronged
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusehum kendilerine themselves,
فجعلناهم ج ع ل | CAL FCALNEHM feceǎlnāhum biz de onları çevirdik so We made them
أحاديث ح د ث | ḪD̃S̃ ÊḪED̃YS̃ eHādīṧe efsanelere narrations
ومزقناهم م ز ق | MZG VMZGNEHM ve mezzeḳnāhum onları darmadağın ettik and We dispersed them
كل ك ل ل | KLL KL kulle hepsini (in) a total
ممزق م ز ق | MZG MMZG mumezzeḳin parçalayarak dispersion.
إن | ÎN inne şüphesiz Indeed,
في | FY vardır in
ذلك | Z̃LK ƶālike bunda that
لآيات ا ي ي | EYY L ËYET lāyātin ibretler surely (are) Signs
لكل ك ل ل | KLL LKL likulli herkes için for everyone,
صبار ص ب ر | ṦBR ṦBER Sabbārin sabreden patient
شكور ش ك ر | ŞKR ŞKVR şekūrin şükreden (and) grateful.

34:19 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

dediler | Rabbimiz | uzaklaştır | arasını | seferlerimizin | ve zulmettiler | kendilerine | biz de onları çevirdik | efsanelere | onları darmadağın ettik | hepsini | parçalayarak | şüphesiz | vardır | bunda | ibretler | herkes için | sabreden | şükreden |

[GVL] [RBB] [BAD̃] [BYN] [SFR] [ƵLM] [NFS] [CAL] [ḪD̃S̃] [MZG] [KLL] [MZG] [] [] [] [EYY] [KLL] [ṦBR] [ŞKR]
FGELVE RBNE BEAD̃ BYN ÊSFERNE VƵLMVE ÊNFSHM FCALNEHM ÊḪED̃YS̃ VMZGNEHM KL MMZG ÎN FY Z̃LK L ËYET LKL ṦBER ŞKVR

feḳālū rabbenā bāǐd beyne esfārinā ve Zelemū enfusehum feceǎlnāhum eHādīṧe ve mezzeḳnāhum kulle mumezzeḳin inne ƶālike lāyātin likulli Sabbārin şekūrin
فقالوا ربنا باعد بين أسفارنا وظلموا أنفسهم فجعلناهم أحاديث ومزقناهم كل ممزق إن في ذلك لآيات لكل صبار شكور

[ق و ل] [ر ب ب] [ب ع د] [ب ي ن] [س ف ر] [ظ ل م] [ن ف س] [ج ع ل] [ح د ث] [م ز ق] [ك ل ل] [م ز ق] [] [] [] [ا ي ي] [ك ل ل] [ص ب ر] [ش ك ر]

 » 34 / Sebe’  Suresi: 19
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فقالوا ق و ل | GVL FGELVE feḳālū dediler But they said,
Fe,Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
80,100,1,30,6,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ربنا ر ب ب | RBB RBNE rabbenā Rabbimiz """Our Lord"
Re,Be,Nun,Elif,
200,2,50,1,
N – accusative masculine noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم منصوب و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
باعد ب ع د | BAD̃ BEAD̃ bāǐd uzaklaştır lengthen (the distance)
Be,Elif,Ayn,Dal,
2,1,70,4,
V – 2nd person masculine singular (form III) imperative verb
فعل أمر
بين ب ي ن | BYN BYN beyne arasını between
Be,Ye,Nun,
2,10,50,
LOC – accusative location adverb
ظرف مكان منصوب
أسفارنا س ف ر | SFR ÊSFERNE esfārinā seferlerimizin "our journeys."""
,Sin,Fe,Elif,Re,Nun,Elif,
,60,80,1,200,50,1,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم مجرور و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وظلموا ظ ل م | ƵLM VƵLMVE ve Zelemū ve zulmettiler And they wronged
Vav,Zı,Lam,Mim,Vav,Elif,
6,900,30,40,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أنفسهم ن ف س | NFS ÊNFSHM enfusehum kendilerine themselves,
,Nun,Fe,Sin,He,Mim,
,50,80,60,5,40,
N – accusative feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فجعلناهم ج ع ل | CAL FCALNEHM feceǎlnāhum biz de onları çevirdik so We made them
Fe,Cim,Ayn,Lam,Nun,Elif,He,Mim,
80,3,70,30,50,1,5,40,
REM – prefixed resumption particle
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
أحاديث ح د ث | ḪD̃S̃ ÊḪED̃YS̃ eHādīṧe efsanelere narrations
,Ha,Elif,Dal,Ye,Se,
,8,1,4,10,500,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
ومزقناهم م ز ق | MZG VMZGNEHM ve mezzeḳnāhum onları darmadağın ettik and We dispersed them
Vav,Mim,Ze,Gaf,Nun,Elif,He,Mim,
6,40,7,100,50,1,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
كل ك ل ل | KLL KL kulle hepsini (in) a total
Kef,Lam,
20,30,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
ممزق م ز ق | MZG MMZG mumezzeḳin parçalayarak dispersion.
Mim,Mim,Ze,Gaf,
40,40,7,100,
N – genitive masculine indefinite (form II) passive participle
اسم مجرور
إن | ÎN inne şüphesiz Indeed,
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
في | FY vardır in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
ذلك | Z̃LK ƶālike bunda that
Zel,Lam,Kef,
700,30,20,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
لآيات ا ي ي | EYY L ËYET lāyātin ibretler surely (are) Signs
Lam,,Ye,Elif,Te,
30,,10,1,400,
EMPH – emphatic prefix lām
N – genitive feminine plural indefinite noun
اللام لام التوكيد
اسم مجرور
لكل ك ل ل | KLL LKL likulli herkes için for everyone,
Lam,Kef,Lam,
30,20,30,
P – prefixed preposition lām
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
صبار ص ب ر | ṦBR ṦBER Sabbārin sabreden patient
Sad,Be,Elif,Re,
90,2,1,200,
ADJ – genitive masculine singular indefinite adjective
صفة مجرورة
شكور ش ك ر | ŞKR ŞKVR şekūrin şükreden (and) grateful.
Şın,Kef,Vav,Re,
300,20,6,200,
ADJ – genitive masculine singular indefinite adjective
صفة مجرورة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَقَالُوا: dediler | رَبَّنَا: Rabbimiz | بَاعِدْ: uzaklaştır | بَيْنَ: arasını | أَسْفَارِنَا: seferlerimizin | وَظَلَمُوا: ve zulmettiler | أَنْفُسَهُمْ: kendilerine | فَجَعَلْنَاهُمْ: biz de onları çevirdik | أَحَادِيثَ: efsanelere | وَمَزَّقْنَاهُمْ: onları darmadağın ettik | كُلَّ: hepsini | مُمَزَّقٍ: parçalayarak | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ibretler | لِكُلِّ: herkes için | صَبَّارٍ: sabreden | شَكُورٍ: şükreden |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فقالوا FGELWE dediler | ربنا RBNE Rabbimiz | باعد BEAD̃ uzaklaştır | بين BYN arasını | أسفارنا ÊSFERNE seferlerimizin | وظلموا WƵLMWE ve zulmettiler | أنفسهم ÊNFSHM kendilerine | فجعلناهم FCALNEHM biz de onları çevirdik | أحاديث ÊḪED̃YS̃ efsanelere | ومزقناهم WMZGNEHM onları darmadağın ettik | كل KL hepsini | ممزق MMZG parçalayarak | إن ÎN şüphesiz | في FY vardır | ذلك Z̃LK bunda | لآيات L ËYET ibretler | لكل LKL herkes için | صبار ṦBER sabreden | شكور ŞKWR şükreden |
Kırık Meal (Okunuş) : |feḳālū: dediler | rabbenā: Rabbimiz | bāǐd: uzaklaştır | beyne: arasını | esfārinā: seferlerimizin | ve Zelemū: ve zulmettiler | enfusehum: kendilerine | feceǎlnāhum: biz de onları çevirdik | eHādīṧe: efsanelere | ve mezzeḳnāhum: onları darmadağın ettik | kulle: hepsini | mumezzeḳin: parçalayarak | inne: şüphesiz | : vardır | ƶālike: bunda | lāyātin: ibretler | likulli: herkes için | Sabbārin: sabreden | şekūrin: şükreden |
Kırık Meal (Transcript) : |FGELVE: dediler | RBNE: Rabbimiz | BEAD̃: uzaklaştır | BYN: arasını | ÊSFERNE: seferlerimizin | VƵLMVE: ve zulmettiler | ÊNFSHM: kendilerine | FCALNEHM: biz de onları çevirdik | ÊḪED̃YS̃: efsanelere | VMZGNEHM: onları darmadağın ettik | KL: hepsini | MMZG: parçalayarak | ÎN: şüphesiz | FY: vardır | Z̃LK: bunda | L ËYET: ibretler | LKL: herkes için | ṦBER: sabreden | ŞKVR: şükreden |
Abdulbaki Gölpınarlı : Rabbimiz dediler, gidip geleceğimiz yerlerin aralarını uzaklaştır ve kendilerine zulmettiler, derken onları masala çevirdik, paramparça ettik onları; şüphe yok ki bunda, adamakıllı sabreden ve iyiden iyiye şükreden her kişiye deliller var elbet.
Adem Uğur : Bunun üzerine: Ey Rabbimiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır, dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları, ibret kıssaları haline getirdik ve onları büsbütün parçaladık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.
Ahmed Hulusi : "Rabbimiz, sefer alanımızı uzat - yay" dediler ve nefslerine zulmettiler. . . Biz de onları anlatılan ibretlikler kıldık ve onları darmadağın ettik. . . Muhakkak ki bu olayda çok sabreden ve çok şükreden herkes için elbette işaretler vardır.
Ahmet Tekin : Bunun üzerine onlar: 'Ey Rabbimiz! Seyahatlerimizde, öğle vakti ve akşamleyin konakladığımız yerler arasındaki mesafeyi uzat' dediler. Kendilerine, birbirlerine yazık ettiler. Biz de onları ibret verici kıssalar haline getirdik. Onları darmadağın ettik. Bunda, çok sabrederek mücadeleye devam eden, çok şükreden herkes için ibretler, uyarılar vardır.
Ahmet Varol : Ama onlar: 'Rabbimiz! Yolculuklarımızın mesafelerini uzaklaştır' dediler ve kendi kendilerine haksızlık ettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve kendilerini darmadağın ettik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve çokça şükreden herkes için ibretler vardır.
Ali Bulaç : Onlar ise: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır)" dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece biz de onları efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.
Ali Fikri Yavuz : Buna karşı onlar: “-Ey Rabbimiz! (çok kâr yapabilmemiz için bulunduğumuz bu şehirle, mal getirdiğimiz o bereketli şehir arasındaki mesafeyi), seferlerimizin arasını uzaklaştır.” dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları, (kendilerinden sonra gelenlerin dillerinde dolaşan) masallara çevirdik ; ve kendilerini (başka yerlere göç suretiyle) darma dağınık ettik. Şübhesiz ki bunda, çok şükreden her sabırlı için ibretler vardır.
Bekir Sadak : Ama onlar: «Rabbimiz! Yolculuklarimizin mesafesini uzak kil» deyip kendilerine yazik ettiler. Biz de onlari efsane yapiverdik, darmadagin ettik. Dogrusu bunlarda, pek sabreden ve cok sukreden kimseler icin dersler vardir.
Celal Yıldırım : Onlar ise (bu bereket, güven ve rahatlığı anlayamadılar da) «Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzun konaklarını (birbirinden) uzaklaştır» dediler ve böylece kendilerine haksızlık ettiler. Biz de onları bu yüzden dillerde dolaşan masallara çevirdik ve parçalayıp dağıttık. Şüphesiz ki bunda çokça şükredebilen her çok sabırlı kimse için öğütler ve ibretler vardır.
Diyanet İşleri : Onlar ise, “Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzun konakları arasını uzaklaştır” dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve kendilerini darmadağın ettik. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.
Diyanet İşleri (eski) : Ama onlar: 'Rabbimiz! Yolculuklarımızın mesafesini uzak kıl' deyip kendilerine yazık ettiler. Biz de onları efsane yapıverdik, darmadağın ettik. Doğrusu bunlarda, pek sabreden ve çok şükreden kimseler için dersler vardır.
Diyanet Vakfi : Bunun üzerine: Ey Rabbimiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır, dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları, ibret kıssaları haline getirdik ve onları büsbütün parçaladık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.
Edip Yüksel : 'Rabbimiz, seferlerimizin arası uzaklaştı,' diyerek kendilerine zulmettiler. Sonunda onları darmadağın edip tarihe gömdük. Her sabırlı ve şükreden kişi için bunda dersler vardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Buna karşı onlar: «Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasını uzaklaştır» dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve tamamen didik didik dağıttık. Şüphesiz ki bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette ibretler vardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Buna karşı onlar: «Ey Rabbimiz, yolculuklarımızın mesafesini uzaklaştır!» dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve tamamen didik didik dağıttık. Şüphesiz ki, bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette ibretler vardır.
Elmalılı Hamdi Yazır : Buna karşı onlar «ya rabbenâ, seferlerimizin arasını uzaklaştır» dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve temamen didik didik dağıttık, şübhesiz ki bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette âyetler var
Fizilal-il Kuran : Fakat onlar «Ey Rabbimiz! Seferlerimizi uzun aralıklı yap!» diyerek kendilerine yazık ettiler. Bunun üzerine onları dillere düşürdük, toplumlarını parçalayarak öteye beriye dağıttık. Hiç kuşkusuz sabırlıların ve şükredenlerin bu olaylardan çıkaracakları bir çok dersler vardır.
Gültekin Onan : Onlar ise: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç [şehirlerimiz birbirine çok yakındır]" dediler ve kendi nefslerine zulmetmiş oldular. Böylece biz de onları efsaneler[e konu olan bir halk] kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.
Hakkı Yılmaz : "Sonra da onlar: “Rabbimiz! Seferlerimizin arasını uzaklaştır!” dediler ve nefislerine yanlış; kendi zararlarına işler yaparak haksızlık ettiler. Şimdi de Biz onları efsaneler yaptık ve tamamen didik didik dağıttık. Şüphesiz ki bunda tüm kendisine verilen nimetlerin karşılığını çokça ödeyen sabreden için elbette alâmetler/göstergeler vardır. "
Hasan Basri Çantay : Onlar ise (buna karşı). «Ey Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaşdır» demişler, kendilerine yazık etmişlerdi. İşte biz de onları masallara çeviriverdik. Onları darma dağınık etdik. Şübhesiz ki bunda çok sabır (ve) çok şükreden herkes için elbette ibretler vardır.
Hayrat Neşriyat : Fakat (onlar:) 'Rabbimiz! Seferlerimizin (yolculuk yaptığımız şehirlerin) arasını uzaklaştır!' dediler ve kendilerine zulmettiler; nihâyet onları efsânelere çevirdik ve onları tamâmen parçalanmış olarak darmadağın ettik. Şübhesiz ki bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için nice ibretler vardır.
İbni Kesir : Fakat onlar dediler ki: Rabbım, yolculuklarımızın arasını uzaklaştır. Ve kendi öz nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsaneler kılıverdik, darmadağınık ettik. Muhakkak ki bunda; çok sabreden ve çok şükreden herkes için ayetler vardır.
İskender Evrenosoğlu : Fakat onlar: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzak kıl." dediler. Ve kendilerine zulmettiler. Böylece onları (nesilden nesile anlatılan) "hadîs" kıldık Ve onları tamamen parça parça dağıttık. Muhakkak ki bunda, çok sabredenlerin ve çok şükredenlerin hepsi için elbette ayetler (ibretler) vardır.
Muhammed Esed : Buna rağmen onlar, "Rabbimiz seyahat menzillerimiz arasındaki mesafeyi uzattı!" dediler. Ve böylece kendi kendilerine zulmetmiş oldular. Biz de bunun üzerine onları (geçmişin) efsane(lerinden biri)si haline döndürdük ve darmadağın ettik. Kuşkusuz bunda, sıkıntılara göğüs geren ve (Allah'a) gönülden şükredenler için alınacak dersler vardır.
Ömer Nasuhi Bilmen : Fakat onlar: «Rabbimiz! Bizim seferlerimiz arasını uzaklaştır» dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları dillere destan ettik ve onları büsbütün parçalamakla parçaladık. Şüphe yok ki, bunda her bir sabreden, şükreyleyen için elbette ibretler vardır.
Ömer Öngüt : "Ey Rabbimiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır. " dediler ve onlar kendilerine yazık ettiler. Biz de onları bu yüzden efsane yapıverdik ve onları darmadağın ettik. Şüphesiz ki bunda çok sabreden ve çok şükreden kimseler için âyetler (ibretler) vardır.
Şaban Piriş : - Rabbimiz, yolculuklarımızın mesafesini uzaklaştır, dediler. Kendi kendilerine zulmettiler. Biz de onları efsane haline getirdik, darmadağın ettik. İşte bunda her sabırlı ve şükür eden kimse için bir ibret vardır.
Suat Yıldırım : Fakat onlar: "Ya Rabbena, seferlerimizin arasını uzaklaştır (şehirlerimiz birbirine çok yakın, bunların arasını uzat, daha uzun mesafelere gidelim, ülkemizi genişlet)" diye dua ettiler ve böylece kendilerine yazık ettiler. Biz de onları dillere destan olan, hayret ve ibretle bahsedilen masal haline getirdik, başka yerlere göç etmeleri suretiyle darmadağın ettik. Bunda elbette çok sabırlı, çok şükürlü olan kimselerin alacakları hayli ibretler vardır.
Süleyman Ateş : "Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaştır (şehirlerimiz birbirine çok yakın, bunlarını arasını uzat da daha uzun mesafelere gidelim)" dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları efsânelere çevirdik, onları darmadağın ettik. Şüphesiz bunda, sabreden, şükreden herkes için ibretler vardır.
Tefhim-ul Kuran : Onlar ise: «Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır)» dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece biz de onları efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Hiç şüphe yok bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.
Ümit Şimşek : Fakat onlar 'Rabbimiz, konaklarımızın arasını uzat' dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları darmadağın edip dillere düşürdük. Çok sabredip çok şükretmesini bilen herbir kul için bunda ibretler vardır.
Yaşar Nuri Öztürk : Ama onlar, tutup şöyle dediler: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaştır!" Böylece kendilerine zulmettiler de biz de onları efsaneler haline getirdik; hepsini darmadağın ettik. İşte bunda, gereğince sabreden, yeterince şükreden herkes için elbette ibretler vardır.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}