» 35 / Fâtir  42:

Kuran Sırası: 35
İniş Sırası: 43
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45

 » 35 / Fâtir  Suresi: 42
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَأَقْسَمُوا (VÊGSMVE) = ve eḳsemū : ve yemin ettiler
2. بِاللَّهِ (BELLH) = billahi : Allah'a
3. جَهْدَ (CHD̃) = cehde : bütün gücüyle
4. أَيْمَانِهِمْ (ÊYMENHM) = eymānihim : yeminlerinin
5. لَئِنْ (LÙN) = lein : andolsun eğer
6. جَاءَهُمْ (CEÙHM) = cā'ehum : kendilerine gelirse
7. نَذِيرٌ (NZ̃YR) = neƶīrun : bir uyarıcı (peygamber)
8. لَيَكُونُنَّ (LYKVNN) = leyekūnunne : olacaklarına
9. أَهْدَىٰ (ÊHD̃) = ehdā : daha çok doğru yolda
10. مِنْ (MN) = min :
11. إِحْدَى (ÎḪD̃) = iHdā : herbir
12. الْأُمَمِ (ELÊMM) = l-umemi : milletten
13. فَلَمَّا (FLME) = felemmā : fakat
14. جَاءَهُمْ (CEÙHM) = cā'ehum : gelince
15. نَذِيرٌ (NZ̃YR) = neƶīrun : uyarıcı
16. مَا (ME) = mā :
17. زَادَهُمْ (ZED̃HM) = zādehum : onların arttırmadı
18. إِلَّا (ÎLE) = illā : başka bir şey
19. نُفُورًا (NFVRE) = nufūran : nefretten
ve yemin ettiler | Allah'a | bütün gücüyle | yeminlerinin | andolsun eğer | kendilerine gelirse | bir uyarıcı (peygamber) | olacaklarına | daha çok doğru yolda | | herbir | milletten | fakat | gelince | uyarıcı | | onların arttırmadı | başka bir şey | nefretten |

[GSM] [] [CHD̃] [YMN] [] [CYE] [NZ̃R] [KVN] [HD̃Y] [] [EḪD̃] [EMM] [] [CYE] [NZ̃R] [] [ZYD̃] [] [NFR]
VÊGSMVE BELLH CHD̃ ÊYMENHM LÙN CEÙHM NZ̃YR LYKVNN ÊHD̃ MN ÎḪD̃ ELÊMM FLME CEÙHM NZ̃YR ME ZED̃HM ÎLE NFVRE

ve eḳsemū billahi cehde eymānihim lein cā'ehum neƶīrun leyekūnunne ehdā min iHdā l-umemi felemmā cā'ehum neƶīrun zādehum illā nufūran
وأقسموا بالله جهد أيمانهم لئن جاءهم نذير ليكونن أهدى من إحدى الأمم فلما جاءهم نذير ما زادهم إلا نفورا

 » 35 / Fâtir  Suresi: 42
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وأقسموا ق س م | GSM VÊGSMVE ve eḳsemū ve yemin ettiler And they swore
بالله | BELLH billahi Allah'a by Allah
جهد ج ه د | CHD̃ CHD̃ cehde bütün gücüyle (the) strongest
أيمانهم ي م ن | YMN ÊYMENHM eymānihim yeminlerinin (of) their oaths
لئن | LÙN lein andolsun eğer that if
جاءهم ج ي ا | CYE CEÙHM cā'ehum kendilerine gelirse came to them
نذير ن ذ ر | NZ̃R NZ̃YR neƶīrun bir uyarıcı (peygamber) a warner,
ليكونن ك و ن | KVN LYKVNN leyekūnunne olacaklarına surely, they would be
أهدى ه د ي | HD̃Y ÊHD̃ ehdā daha çok doğru yolda more guided
من | MN min than
إحدى ا ح د | EḪD̃ ÎḪD̃ iHdā herbir any
الأمم ا م م | EMM ELÊMM l-umemi milletten (of) the nations.
فلما | FLME felemmā fakat But when
جاءهم ج ي ا | CYE CEÙHM cā'ehum gelince came to them
نذير ن ذ ر | NZ̃R NZ̃YR neƶīrun uyarıcı a warner,
ما | ME not
زادهم ز ي د | ZYD̃ ZED̃HM zādehum onların arttırmadı it increased them
إلا | ÎLE illā başka bir şey but
نفورا ن ف ر | NFR NFVRE nufūran nefretten (in) aversion,

35:42 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve yemin ettiler | Allah'a | bütün gücüyle | yeminlerinin | andolsun eğer | kendilerine gelirse | bir uyarıcı (peygamber) | olacaklarına | daha çok doğru yolda | | herbir | milletten | fakat | gelince | uyarıcı | | onların arttırmadı | başka bir şey | nefretten |

[GSM] [] [CHD̃] [YMN] [] [CYE] [NZ̃R] [KVN] [HD̃Y] [] [EḪD̃] [EMM] [] [CYE] [NZ̃R] [] [ZYD̃] [] [NFR]
VÊGSMVE BELLH CHD̃ ÊYMENHM LÙN CEÙHM NZ̃YR LYKVNN ÊHD̃ MN ÎḪD̃ ELÊMM FLME CEÙHM NZ̃YR ME ZED̃HM ÎLE NFVRE

ve eḳsemū billahi cehde eymānihim lein cā'ehum neƶīrun leyekūnunne ehdā min iHdā l-umemi felemmā cā'ehum neƶīrun zādehum illā nufūran
وأقسموا بالله جهد أيمانهم لئن جاءهم نذير ليكونن أهدى من إحدى الأمم فلما جاءهم نذير ما زادهم إلا نفورا

[ق س م] [] [ج ه د] [ي م ن] [] [ج ي ا] [ن ذ ر] [ك و ن] [ه د ي] [] [ا ح د] [ا م م] [] [ج ي ا] [ن ذ ر] [] [ز ي د] [] [ن ف ر]

 » 35 / Fâtir  Suresi: 42
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وأقسموا ق س م | GSM VÊGSMVE ve eḳsemū ve yemin ettiler And they swore
Vav,,Gaf,Sin,Mim,Vav,Elif,
6,,100,60,40,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بالله | BELLH billahi Allah'a by Allah
Be,Elif,Lam,Lam,He,
2,1,30,30,5,
"P – prefixed preposition bi
PN – genitive proper noun → Allah"
جار ومجرور
جهد ج ه د | CHD̃ CHD̃ cehde bütün gücüyle (the) strongest
Cim,He,Dal,
3,5,4,
N – accusative masculine verbal noun
اسم منصوب
أيمانهم ي م ن | YMN ÊYMENHM eymānihim yeminlerinin (of) their oaths
,Ye,Mim,Elif,Nun,He,Mim,
,10,40,1,50,5,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لئن | LÙN lein andolsun eğer that if
Lam,,Nun,
30,,50,
EMPH – emphatic prefix lām
COND – conditional particle
اللام لام التوكيد
حرف شرط
جاءهم ج ي ا | CYE CEÙHM cā'ehum kendilerine gelirse came to them
Cim,Elif,,He,Mim,
3,1,,5,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
نذير ن ذ ر | NZ̃R NZ̃YR neƶīrun bir uyarıcı (peygamber) a warner,
Nun,Zel,Ye,Re,
50,700,10,200,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
ليكونن ك و ن | KVN LYKVNN leyekūnunne olacaklarına surely, they would be
Lam,Ye,Kef,Vav,Nun,Nun,
30,10,20,6,50,50,
EMPH – emphatic prefix lām
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
EMPH – emphatic suffix nūn
اللام لام التوكيد
فعل مضارع والنون للتوكيد
أهدى ه د ي | HD̃Y ÊHD̃ ehdā daha çok doğru yolda more guided
,He,Dal,,
,5,4,,
N – nominative masculine singular noun
اسم مرفوع
من | MN min than
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
إحدى ا ح د | EḪD̃ ÎḪD̃ iHdā herbir any
,Ha,Dal,,
,8,4,,
N – genitive feminine noun
اسم مجرور
الأمم ا م م | EMM ELÊMM l-umemi milletten (of) the nations.
Elif,Lam,,Mim,Mim,
1,30,,40,40,
N – genitive feminine plural noun
اسم مجرور
فلما | FLME felemmā fakat But when
Fe,Lam,Mim,Elif,
80,30,40,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
جاءهم ج ي ا | CYE CEÙHM cā'ehum gelince came to them
Cim,Elif,,He,Mim,
3,1,,5,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
نذير ن ذ ر | NZ̃R NZ̃YR neƶīrun uyarıcı a warner,
Nun,Zel,Ye,Re,
50,700,10,200,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
ما | ME not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
زادهم ز ي د | ZYD̃ ZED̃HM zādehum onların arttırmadı it increased them
Ze,Elif,Dal,He,Mim,
7,1,4,5,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
إلا | ÎLE illā başka bir şey but
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
نفورا ن ف ر | NFR NFVRE nufūran nefretten (in) aversion,
Nun,Fe,Vav,Re,Elif,
50,80,6,200,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَأَقْسَمُوا: ve yemin ettiler | بِاللَّهِ: Allah'a | جَهْدَ: bütün gücüyle | أَيْمَانِهِمْ: yeminlerinin | لَئِنْ: andolsun eğer | جَاءَهُمْ: kendilerine gelirse | نَذِيرٌ: bir uyarıcı (peygamber) | لَيَكُونُنَّ: olacaklarına | أَهْدَىٰ: daha çok doğru yolda | مِنْ: | إِحْدَى: herbir | الْأُمَمِ: milletten | فَلَمَّا: fakat | جَاءَهُمْ: gelince | نَذِيرٌ: uyarıcı | مَا: | زَادَهُمْ: onların arttırmadı | إِلَّا: başka bir şey | نُفُورًا: nefretten |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وأقسموا WÊGSMWE ve yemin ettiler | بالله BELLH Allah'a | جهد CHD̃ bütün gücüyle | أيمانهم ÊYMENHM yeminlerinin | لئن LÙN andolsun eğer | جاءهم CEÙHM kendilerine gelirse | نذير NZ̃YR bir uyarıcı (peygamber) | ليكونن LYKWNN olacaklarına | أهدى ÊHD̃ daha çok doğru yolda | من MN | إحدى ÎḪD̃ herbir | الأمم ELÊMM milletten | فلما FLME fakat | جاءهم CEÙHM gelince | نذير NZ̃YR uyarıcı | ما ME | زادهم ZED̃HM onların arttırmadı | إلا ÎLE başka bir şey | نفورا NFWRE nefretten |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve eḳsemū: ve yemin ettiler | billahi: Allah'a | cehde: bütün gücüyle | eymānihim: yeminlerinin | lein: andolsun eğer | cā'ehum: kendilerine gelirse | neƶīrun: bir uyarıcı (peygamber) | leyekūnunne: olacaklarına | ehdā: daha çok doğru yolda | min: | iHdā: herbir | l-umemi: milletten | felemmā: fakat | cā'ehum: gelince | neƶīrun: uyarıcı | : | zādehum: onların arttırmadı | illā: başka bir şey | nufūran: nefretten |
Kırık Meal (Transcript) : |VÊGSMVE: ve yemin ettiler | BELLH: Allah'a | CHD̃: bütün gücüyle | ÊYMENHM: yeminlerinin | LÙN: andolsun eğer | CEÙHM: kendilerine gelirse | NZ̃YR: bir uyarıcı (peygamber) | LYKVNN: olacaklarına | ÊHD̃: daha çok doğru yolda | MN: | ÎḪD̃: herbir | ELÊMM: milletten | FLME: fakat | CEÙHM: gelince | NZ̃YR: uyarıcı | ME: | ZED̃HM: onların arttırmadı | ÎLE: başka bir şey | NFVRE: nefretten |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve bütün kuvvetleriyle adamakıllı ant içtiler Allah adına, onlara bir korkutucu gelirse ümmetler arasında doğru yolu bulan en mükemmel bir ümmet olacağız diye; fakat onlara korkutucu gelince de bu, ancak onların uzaklaşmalarını sağladı.
Adem Uğur : Kendilerine bir uyarıcı (peygamber) gelirse, herhangi bir milletten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara uyarıcı (Muhammed) gelince, bu, onların haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi arttırmadı.
Ahmed Hulusi : Var güçleriyle (billahi diye) Allâh'a yemin ettiler ki, eğer onlara uyarıcı gelir ise, mutlaka (geçmiş ve gelecek diğer) ümmetlerin (herhangi) birinden daha çok hidâyette olacaklardı. . . Kendilerine bir uyarıcı geldiğindeyse, (bu) onlarda nefretten başka bir şey artırmadı!
Ahmet Tekin : Onlar, peşpeşe Allah’a büyük yeminler ettiler: Kendilerine sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan bir uyarıcı bir peygamber gelirse eğer, diğer ümmetlerin her birinden daha doğru yolda olacaklardı. Kendilerine bir uyarıcı, bir peygamber, Muhammed geldiği zaman bu onların sadece nefretlerini artırdı.
Ahmet Varol : Kendilerine bir uyarıcının gelmesi durumunda ümmetlerden herhangi birinden daha doğru yolda olacakları konusunda bütün güçleriyle Allah'a yemin ettiler. Ancak kendilerine uyarıcı gelince sadece onların haktan uzaklaşmalarını artırdı.
Ali Bulaç : Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı, korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler. Ancak onlara bir uyarıcı, korkutucu geldiğinde (bu) nefretlerinden başkasını artırmadı.
Ali Fikri Yavuz : (Mekke kâfirleri, Hz. Peygamber gelmeden önce) yeminlerinin en kuvvetlisi ile Allah’a yemin etmişlerdi ki, kendilerine azab ile korkutan bir peygamber gelirse, muhakkak (yahudi ve hristiyan) milletlerinin herhangi birinden daha çabuk doğru yolu bulacaklar. Fakat, kendilerine azap ile korkutan bir peygamber (Hz. Muhammed Aleyhisselâtü vesselâm) geldiği zaman, onlara, ancak hakdan uzaklaşmayı artırdı.
Bekir Sadak : (42-43) Kendilerine bir uyarici gelince, ummetler icinde en dogru yolda gidenlerden biri olacaklarina, and olsun ki, butun gucleriyle Allah'a yemin etmislerdi; fakat kendilerine uyaricinin gelmesi, yuryuzunde buyukluk taslamak ve kotu duzen kurmak ile ugrastiklarindan sadece nefretlerini arttirdi. Oysa pis pis kurulan ktu tuzaga ancak sahibi duser. Oncekilere uygulanagelen yasayi grmezler mi? Sen Allah'in yasasinda bir degisiklik bulamazsin. Sen Allah'in yasasinda bir baskalasma da bulamazsin.
Celal Yıldırım : Olanca yeminleriyle yemin edip, eğer kendilerine uyarıcı bir peygamber gelecek olursa, elbette, ümmetlerden en ileri olanından daha çok doğru yolu bulacaklarını (söylemişlerdi). Ne vakit ki, kendilerine uyarıcı peygamber geldi, (aksine) bu onların ancak nefretini artırdı.
Diyanet İşleri : Müşrikler, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerden herhangi birinden daha çok doğru yol üzere olacaklarına dair en güçlü şekilde Allah’a yemin etmişlerdi. Fakat onlara bir uyarıcı gelince, bu ancak onların nefretlerini artırdı.
Diyanet İşleri (eski) : (42-43) Kendilerine bir uyarıcı gelince, ümmetler içinde en doğru yolda gidenlerden biri olacaklarına, and olsun ki, bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi; fakat kendilerine uyarıcının gelmesi, yeryüzünde büyüklük taslamak ve kötü düzen kurmak ile uğraştıklarından sadece nefretlerini arttırdı. Oysa pis pis kurulan kötü tuzağa ancak sahibi düşer. Öncekilere uygulanagelen yasayı görmezler mi? Sen Allah'ın yasasında bir değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın yasasında bir başkalaşma da bulamazsın.
Diyanet Vakfi : Kendilerine bir uyarıcı (peygamber) gelirse, herhangi bir milletten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara uyarıcı (Muhammed) gelince, bu, onların haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi arttırmadı.
Edip Yüksel : Kendilerine bir uyarıcı gitse tüm topluluklardan daha doğru yolda olacaklarına dair var güçleriyle ALLAH'a yemin ettiler. Kendilerine bir elçi gittiğinde, bu durum, onların ancak nefretini artırdı
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Olanca güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi ki, kendilerine uyarıcı bir peygamber gelirse, mutlaka ilerideki ümmetlerin herhagi birinden daha doğru yolda olacaklardı. Fakat kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiği zaman bu, onların sırf ürküntülerini artırdı.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onlar kendilerine uyarıcı bir peygamber gelirse kesinlikle ilerideki ümmetlerin en birincisinden daha kabiliyetli olacaklarına daha çok doğru yola gideceklerine dair Allah'a en ağır yeminleriyle yemin etmişlerdi. Fakat kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiği zaman, bu onların yalnızca ürkekliklerini artırdı.
Elmalılı Hamdi Yazır : Yeminlerinin en kuvvetlisiyle Allaha kasem de etmişlerdi ki: billâhi kendilerine inzar edici bir Peygamber gelse her halde ilerideki ümmetlerin en birincisinden daha kabiliyyetli olacaklar, daha iyi yola geleceklerdi, fakat kendilerine inzar edici bir Peygamber geldiği vakıt onlara sırf bir ürküntü artırdı
Fizilal-il Kuran : Onlar, Allah kendilerine uyarıcı gönderdiği taktirde herhangi bir milletten daha sıkı biçimde doğru yola bağlanacaklarına dair kesin bir dille Allah adına yemin etmişlerdi. Fakat kendilerine uyarıcı gelince bu olay nefretlerini arttırmaktan başka bir işe yaramadı.
Gültekin Onan : Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı, korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair Tanrı'ya and içtiler. Ancak onlara bir uyarıcı, korkutucu geldiğinde (bu) nefretlerinden başkasını arttırmadı.
Hakkı Yılmaz : (42,43) Ve onlar, var güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi ki, kendilerine uyarıcı bir peygamber gelirse, kesinlikle önderli toplumların her birinden daha doğru yolda olacaklardı. Buna rağmen ne zaman ki kendilerine bir uyarıcı geldi, bu, yeryüzünde bir kibirlenme ve kötülük düzeni yönünden onların sadece nefretlerini artırdı. Hâlbuki kötü düzen ancak kendi düzenbazını çepeçevre kuşatır. O hâlde öncekilerin kanunundan/ onlara uygulanandan başka ne gözetiyorlar? Onun için sen, Allah'ın uygulamasında asla bir değişme bulamazsın. Sen, Allah'ın uygulamasında asla bir başkalaşma da bulamazsın.
Hasan Basri Çantay : Onlar, kendilerine azâb ile korkutucu (bir peygamber) gelirse her halde (diğer) ümmetlerden herhangi birinden daha ziyâde doğru yolu tutacaklarını yeminlerinin bütün hızıyle Allaha andetmişlerdi. Fakat onlara azâb ile korkutan (bir peygamber) gelince bu, onların (hakdan) uzaklaşmalarından başka bir şey attırmadı.
Hayrat Neşriyat : Ve (o müşrikler) eğer kendilerine gerçekten bir korkutucu (peygamber) gelirse, o ümmetlerin her birinden, elbette daha doğru yolda olacaklarına dâir bütün güçleriyle Allah’a yemîn ettiler. Fakat kendilerine bir korkutucu gelince, (bu) onlara nefretten başka bir şey arttırmadı.
İbni Kesir : Var güçleriyle Allah'a yemin ettiler ki; kendilerine bir uyarıcı gelecek olursa; muhakkak ki, ümmetlerin herhangi birinden daha doğru yolda olacaklardır. Fakat kendilerine bir uyarıcı gelince; onların sadece nefretlerini artırdı.
İskender Evrenosoğlu : Ve Allah'a en kuvvetli yeminleri ile kasem ettiler. Eğer gerçekten onlara nezir gelirse, mutlaka en çok hidayete eren ümmetlerden biri olacaklarına. Fakat (bu), onlara nezir (uyarıcı) geldiği zaman onların nefretlerinden başka bir şeyi artırmadı.
Muhammed Esed : Onlar, (hakikate her fırsatta muhalefet edenler,) eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, o'nun rehberliğine, (kendilerine gönderilen uyarıcıya tabi olan eski) toplumlardan daha çok bağlanacaklarına bütün güçleriyle yemin ederler: İşte şimdi onlara bir uyarıcı geldi, ama (o'nun çağrısı) onların sadece muhalefetlerini artırdı,
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Allah'a en kuvvetli yeminleriyle yemin ettiler ki, eğer onlara bir korkutucu (peygamber) gelecek olursa elbette ki, kendileri herhangi bir ümmetten daha ziyâde hidâyete ermiş olacaklardır. Vaktâ ki, kendilerine bir korkutucu geldi, onlara nefretten başka bir şey arttırmış olmadı.
Ömer Öngüt : Kendilerine uyarıcı bir peygamber gelirse, herhangi bir ümmetten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle yemin etmişlerdi. Fakat onlara bir uyarıcı gelince, uzaklaşmalarından başka bir şeylerini artırmadı.
Şaban Piriş : Eğer kendilerine bir uyarıcı gelecek olursa, ümmetlerin içinde en doğru yolda giden biri olacaklarına dair tüm güçleriyle Allah’a yemin etmişlerdi. Onlara bir uyarıcı gelince, nefretle uzaklaşmaktan başka birşey yapmadılar.
Suat Yıldırım : Kendilerini uyaracak bir peygamber geldiği takdirde, milletler içinde, hidâyette en ileri derecede yer alacaklarına dair var güçleri ile yemin ettiler. Ama kendilerine bir peygamber gelip uyarınca bu, onların sadece nefretlerini artırdı.
Süleyman Ateş : "Andolsun eğer kendilerine bir uyarıcı (peygamber) gelirse, her milletten daha çok doğru yolda olacaklar" diye, yeminlerinin bütün gücüyle Allah'a yemin ettiler. Fakat kendilerine uyarıcı gelince, onlara Hak'tan uzaklaşmaktan başka bir katkı sağlamadı.
Tefhim-ul Kuran : Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı, korkutucu gelecek olsa, ümmetlerin herhangi birinden mutlaka daha doğru yolda olacaklarına dair, Allah'a and içtiler. Ancak onlara uyarıcı, korkutucu geldiğinde, nefretlerinden başkasını artırmadı.
Ümit Şimşek : Kendilerine bir uyarıcı geldiği takdirde, başka hiçbir ümmetin erişemeyeceği kadar doğru yolda olacaklarına dair var güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Kendilerine uyarıcı geldiğinde ise, bu onları haktan daha da uzaklaştırdı.
Yaşar Nuri Öztürk : Yeminlerinin tüm gücüyle Allah'a ant içmişlerdi ki, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerin herhangi birinden çok daha doğru bir gidiş üzere olacaklar. Fakat uyarıcı onlara gelince, bu onlara nefretle kaçıştan başka bir katkı sağlamadı.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}