» 32 / Secde  21:

Kuran Sırası: 32
İniş Sırası: 75
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30

 » 32 / Secde  Suresi: 21
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَنُذِيقَنَّهُمْ (VLNZ̃YGNHM) = velenuƶīḳannehum : mutlaka onlara taddıracağız
2. مِنَ (MN) = mine : -dan
3. الْعَذَابِ (ELAZ̃EB) = l-ǎƶābi : azab-
4. الْأَدْنَىٰ (ELÊD̃N) = l-ednā : daha yakın
5. دُونَ (D̃VN) = dūne : ayrı olarak
6. الْعَذَابِ (ELAZ̃EB) = l-ǎƶābi : azabdan
7. الْأَكْبَرِ (ELÊKBR) = l-ekberi : büyük
8. لَعَلَّهُمْ (LALHM) = leǎllehum : belki
9. يَرْجِعُونَ (YRCAVN) = yerciǔne : dönerler
mutlaka onlara taddıracağız | -dan | azab- | daha yakın | ayrı olarak | azabdan | büyük | belki | dönerler |

[Z̃VG] [] [AZ̃B] [D̃NV] [D̃VN] [AZ̃B] [KBR] [] [RCA]
VLNZ̃YGNHM MN ELAZ̃EB ELÊD̃N D̃VN ELAZ̃EB ELÊKBR LALHM YRCAVN

velenuƶīḳannehum mine l-ǎƶābi l-ednā dūne l-ǎƶābi l-ekberi leǎllehum yerciǔne
ولنذيقنهم من العذاب الأدنى دون العذاب الأكبر لعلهم يرجعون

 » 32 / Secde  Suresi: 21
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولنذيقنهم ذ و ق | Z̃VG VLNZ̃YGNHM velenuƶīḳannehum mutlaka onlara taddıracağız And surely, We will let them taste
من | MN mine -dan of
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ELAZ̃EB l-ǎƶābi azab- the punishment
الأدنى د ن و | D̃NV ELÊD̃N l-ednā daha yakın the nearer
دون د و ن | D̃VN D̃VN dūne ayrı olarak before
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ELAZ̃EB l-ǎƶābi azabdan the punishment
الأكبر ك ب ر | KBR ELÊKBR l-ekberi büyük the greater,
لعلهم | LALHM leǎllehum belki so that they may
يرجعون ر ج ع | RCA YRCAVN yerciǔne dönerler return.

32:21 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

mutlaka onlara taddıracağız | -dan | azab- | daha yakın | ayrı olarak | azabdan | büyük | belki | dönerler |

[Z̃VG] [] [AZ̃B] [D̃NV] [D̃VN] [AZ̃B] [KBR] [] [RCA]
VLNZ̃YGNHM MN ELAZ̃EB ELÊD̃N D̃VN ELAZ̃EB ELÊKBR LALHM YRCAVN

velenuƶīḳannehum mine l-ǎƶābi l-ednā dūne l-ǎƶābi l-ekberi leǎllehum yerciǔne
ولنذيقنهم من العذاب الأدنى دون العذاب الأكبر لعلهم يرجعون

[ذ و ق] [] [ع ذ ب] [د ن و] [د و ن] [ع ذ ب] [ك ب ر] [] [ر ج ع]

 » 32 / Secde  Suresi: 21
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولنذيقنهم ذ و ق | Z̃VG VLNZ̃YGNHM velenuƶīḳannehum mutlaka onlara taddıracağız And surely, We will let them taste
Vav,Lam,Nun,Zel,Ye,Gaf,Nun,He,Mim,
6,30,50,700,10,100,50,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
EMPH – emphatic prefix lām
V – 1st person plural (form IV) imperfect verb
EMPH – emphatic suffix nūn
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الواو عاطفة
اللام لام التوكيد
فعل مضارع والنون للتوكيد و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
من | MN mine -dan of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ELAZ̃EB l-ǎƶābi azab- the punishment
Elif,Lam,Ayn,Zel,Elif,Be,
1,30,70,700,1,2,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
الأدنى د ن و | D̃NV ELÊD̃N l-ednā daha yakın the nearer
Elif,Lam,,Dal,Nun,,
1,30,,4,50,,
ADJ – nominative masculine singular adjective
صفة مرفوعة
دون د و ن | D̃VN D̃VN dūne ayrı olarak before
Dal,Vav,Nun,
4,6,50,
LOC – accusative location adverb
ظرف مكان منصوب
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ELAZ̃EB l-ǎƶābi azabdan the punishment
Elif,Lam,Ayn,Zel,Elif,Be,
1,30,70,700,1,2,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
الأكبر ك ب ر | KBR ELÊKBR l-ekberi büyük the greater,
Elif,Lam,,Kef,Be,Re,
1,30,,20,2,200,
ADJ – genitive masculine singular adjective
صفة مجرورة
لعلهم | LALHM leǎllehum belki so that they may
Lam,Ayn,Lam,He,Mim,
30,70,30,5,40,
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
حرف نصب من اخوات «ان» و«هم» ضمير متصل في محل نصب اسم «لعل»
يرجعون ر ج ع | RCA YRCAVN yerciǔne dönerler return.
Ye,Re,Cim,Ayn,Vav,Nun,
10,200,3,70,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَنُذِيقَنَّهُمْ: mutlaka onlara taddıracağız | مِنَ: -dan | الْعَذَابِ: azab- | الْأَدْنَىٰ: daha yakın | دُونَ: ayrı olarak | الْعَذَابِ: azabdan | الْأَكْبَرِ: büyük | لَعَلَّهُمْ: belki | يَرْجِعُونَ: dönerler |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولنذيقنهم WLNZ̃YGNHM mutlaka onlara taddıracağız | من MN -dan | العذاب ELAZ̃EB azab- | الأدنى ELÊD̃N daha yakın | دون D̃WN ayrı olarak | العذاب ELAZ̃EB azabdan | الأكبر ELÊKBR büyük | لعلهم LALHM belki | يرجعون YRCAWN dönerler |
Kırık Meal (Okunuş) : |velenuƶīḳannehum: mutlaka onlara taddıracağız | mine: -dan | l-ǎƶābi: azab- | l-ednā: daha yakın | dūne: ayrı olarak | l-ǎƶābi: azabdan | l-ekberi: büyük | leǎllehum: belki | yerciǔne: dönerler |
Kırık Meal (Transcript) : |VLNZ̃YGNHM: mutlaka onlara taddıracağız | MN: -dan | ELAZ̃EB: azab- | ELÊD̃N: daha yakın | D̃VN: ayrı olarak | ELAZ̃EB: azabdan | ELÊKBR: büyük | LALHM: belki | YRCAVN: dönerler |
Abdulbaki Gölpınarlı : Biz, belki dönerler diye pek büyük azaptan önce de onlara yakın bir azâbı tattıracağız mutlaka.
Adem Uğur : En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın azaptan tattıracağız; olur ki (imana) dönerler.
Ahmed Hulusi : Belki dönerler diye onlara, en büyük (sonsuz) azaptan önce en yakın (dünyalarından) bir azaptan mutlaka tattıracağız.
Ahmet Tekin : En büyük azaptan, cehennem azâbından önce, onlara korku, esâret, zillet, açlık, hastalık, deprem, âfet gibi en yakın felâketlerden tattıracağız. Olur ki, şirkten ve isyandan vazgeçip imana dönerler.
Ahmet Varol : Andolsun ki onlara en büyük azaptan önce yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki dönerler.
Ali Bulaç : Andolsun, biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azabdan önce, yakın (dünyevi) azabtan da taddıracağız.
Ali Fikri Yavuz : Şu da muhakkak ki, o kâfirlere, o en büyük azabdan (cehennem azabından) önce, yakın azabdan (dünyadaki esaret, ölüm, açlık gibi felâketlerden) taddıracağız. Olur ki, (küfürlerinden) dönerler, tevbe ederler.
Bekir Sadak : Belki yollarindan donerler diye and olsun onlara buyuk azabdan once dunya azabindan tattiririz.
Celal Yıldırım : And olsun ki biz onlara —belki dönerler diye— o en büyük azâbdan önce yakın azabı mutlaka tattıracağız.
Diyanet İşleri : Andolsun, dönsünler diye biz onlara (ahiretteki) en büyük azaptan önce (dünyadaki) yakın azabı elbette tattıracağız.
Diyanet İşleri (eski) : Belki yollarından dönerler diye and olsun onlara büyük azabdan önce dünya azabından tattırırız.
Diyanet Vakfi : En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın azaptan tattıracağız; olur ki (imana) dönerler.
Edip Yüksel : Belki (ibret alıp) dönerler diye büyük azaptan önce biz onlara yakın (dünya) azabı tattırırız.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Şu bir gerçek ki, onlara o en büyük azabdan önce yakın azabdan (dünyada) da tattıracağız. Umulur ki, (kötülükten) dönerler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Şu da bir gerçek ki, onlara en büyük azaptan önce o yakın azaptan (dünya azabından) da tattıracağız, belki dönerler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Şu da muhakkak ki onlara o en büyük azâbdan beride o yakın azabdan da tattıracağız, gerek ki rücu' edeler
Fizilal-il Kuran : Belki dönüp yola gelirler diye onlara büyük azapdan önce mutlaka daha yakın azabı da tattıracağız.
Gültekin Onan : Andolsun, biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azabdan önce, yakın (dünyevi) azabtan da tattıracağız.
Hakkı Yılmaz : (20,21) Ve yoldan çıkanlara gelince, onların varacağı yer de Ateş'tir. Her çıkmak istediklerinde oraya yeniden çevrilecekler ve onlara, “Yalanlayıp durduğunuz Ateş'in azabını tadın” denilecektir. Hiç kuşkusuz, dönerler diye onlara, büyük cezanın biraz hafifinden, en yakın cezadan da tattıracağız.
Hasan Basri Çantay : Biz, o en büyük azâbdan önce de onlara mutlakaa yakın azâbdan tatdıracağız. Tâki ric'et etsinler.
Hayrat Neşriyat : (Âhiretteki) en büyük azabdan ayrı olarak, daha yakın azabdan (dünya azâbından)da onlara mutlaka tattıracağız; tâ ki (isyankâr hâllerinden) dönsünler.
İbni Kesir : Belki dönerler diye andolsun ki onlara büyük azabdan önce de mutlaka yakın azabdan tattıracağız.
İskender Evrenosoğlu : Ve Biz, mutlaka büyük azaptan önce, daha yakın olan azaptan onlara elbette tattıracağız. Umulur ki, böylece onlar (Allah'a ulaşmayı dileyerek, Allah'a) dönerler.
Muhammed Esed : Fakat o şiddetli azab(a onları mahkum etme)den önce belki (pişman olup) yollarını düzeltirler diye hemen yanı başlarındaki azabı tattıracağız.
Mustafa İslamoğlu : Ama onlara, daha büyük mahrumiyeti tattırmadan önce daha yakın (dünya) mahrumiyetini kısmet elbette tattıracağız; umulur ki (yol yakınken) dönerler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve elbette onlara o en büyük azaptan önce o yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki, onlar ric'at ediverirler.
Ömer Öngüt : Andolsun ki biz onlara, en büyük azaptan öncede mutlaka yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki dönerler.
Şaban Piriş : Belki dönerler diye onlara büyük azaptan önce daha yakın bir azap tattıracağız.
Suat Yıldırım : O kâfirlerin dönüş yapmaları ümidiyle, onlara en büyük azaptan önce, dünyada açlık, musîbet, esaret, ölüm gibi peşin bir azap tattıracağız.
Süleyman Ateş : Belki dön(üp yola gel)irler diye, mutlaka onlara o büyük azâbdan ayrı olarak, daha yakın azâbı da taddıracağız.
Tefhim-ul Kuran : Andolsun, biz onlara belki (küfürden İslam'a) dönerler diye o büyük (uhrevi) azabtan önce, yakın (dünyevi) azabtan da taddıracağız.
Ümit Şimşek : Belki vazgeçerler diye, Biz onlara en büyük azaptan önce, dünyada da bazı azapları tattıracağız.
Yaşar Nuri Öztürk : Belki dönerler diye, onlara o büyük azaptan ayrı olarak, o küçük azaptan da mutlaka tattıracağız.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}