» 30 / Rûm  Suresi:

Kuran Sırası: 30
İniş Sırası: 84

Kırık Meal (Arapça) Meali
|الم: Elif Lâm Mîm | (30:1)
|غُلِبَتِ: yenildi | الرُّومُ: Rum(lar) | (30:2)
|فِي: | أَدْنَى: en yakın | الْأَرْضِ: bir yerde | وَهُمْ: ve onlar | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | غَلَبِهِمْ: yenilgilerinden | سَيَغْلِبُونَ: yeneceklerdir | (30:3)
|فِي: içinde | بِضْعِ: birkaç | سِنِينَ: yıl | لِلَّهِ: Allah'ındır | الْأَمْرُ: emir | مِنْ: | قَبْلُ: (bundan) önce | وَمِنْ: ve | بَعْدُ: sonra | وَيَوْمَئِذٍ: ve o gün | يَفْرَحُ: sevinir(ler) | الْمُؤْمِنُونَ: mü'minler | (30:4)
|بِنَصْرِ: yardımıyle | اللَّهِ: Allah'ın | يَنْصُرُ: yardım eder | مَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | وَهُوَ: ve O | الْعَزِيزُ: galiptir | الرَّحِيمُ: esirgeyendir | (30:5)
|وَعْدَ: va'didir | اللَّهِ: Allah'ın | لَا: | يُخْلِفُ: caymaz | اللَّهُ: Allah | وَعْدَهُ: va'dinden | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَ: çoğu | النَّاسِ: insanların | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (30:6)
|يَعْلَمُونَ: bilirler | ظَاهِرًا: dış yüzünü | مِنَ: | الْحَيَاةِ: hayatının | الدُّنْيَا: dünya | وَهُمْ: ve onlar | عَنِ: -ten | الْاخِرَةِ: ahiret- | هُمْ: onlar | غَافِلُونَ: gafildirler | (30:7)
|أَوَلَمْ: | يَتَفَكَّرُوا: hiç düşünmediler mi? | فِي: içlerinde | أَنْفُسِهِمْ: kendi | مَا: | خَلَقَ: yaratmamıştır | اللَّهُ: Allah | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَالْأَرْضَ: ve yerde | وَمَا: ve bulunanları | بَيْنَهُمَا: bu ikisi arasında | إِلَّا: dışında | بِالْحَقِّ: hak olması | وَأَجَلٍ: ve bir süre | مُسَمًّى: belirtilmiştir | وَإِنَّ: ve şüphesiz | كَثِيرًا: çoğu | مِنَ: -dan | النَّاسِ: insanlar- | بِلِقَاءِ: kavuşmayı | رَبِّهِمْ: Rabblerine | لَكَافِرُونَ: inkar etmektedirler | (30:8)
|أَوَلَمْ: | يَسِيرُوا: gezmediler mi? | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَيَنْظُرُوا: baksınlar | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: olduğuna | عَاقِبَةُ: sonunun | الَّذِينَ: kimselerin | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: kendilerinden önceki | كَانُوا: idiler | أَشَدَّ: daha güçlü | مِنْهُمْ: kendilerinden | قُوَّةً: kuvvet bakımından | وَأَثَارُوا: alt-üst etmişlerdi | الْأَرْضَ: toprağı | وَعَمَرُوهَا: ve onu imar etmişlerdi | أَكْثَرَ: daha çok | مِمَّا: | عَمَرُوهَا: bunların imar ettiklerinden | وَجَاءَتْهُمْ: onlara gelmişti | رُسُلُهُمْ: elçiler | بِالْبَيِّنَاتِ: delillerle | فَمَا: fakat | كَانَ: değildi | اللَّهُ: Allah | لِيَظْلِمَهُمْ: onlara zulmedecek | وَلَٰكِنْ: fakat | كَانُوا: onlar | أَنْفُسَهُمْ: kendi kendilerine | يَظْلِمُونَ: zulmediyorlardı | (30:9)
|ثُمَّ: sonra | كَانَ: oldu | عَاقِبَةَ: sonu | الَّذِينَ: kimselerin | أَسَاءُوا: kötülük eden(lerin) | السُّوأَىٰ: çok kötü | أَنْ: çünkü | كَذَّبُوا: yalanladılar | بِايَاتِ: ayetlerini | اللَّهِ: Allah'ın | وَكَانُوا: ve -idiler | بِهَا: onlarla | يَسْتَهْزِئُونَ: alay ediyor- | (30:10)
|اللَّهُ: Allah | يَبْدَأُ: başlar | الْخَلْقَ: yaratmağa | ثُمَّ: sonra | يُعِيدُهُ: onu devam ettirir | ثُمَّ: sonra | إِلَيْهِ: O'na | تُرْجَعُونَ: döndürülürsünüz | (30:11)
|وَيَوْمَ: ve gün | تَقُومُ: başladığı | السَّاعَةُ: sa'at | يُبْلِسُ: susarlar | الْمُجْرِمُونَ: suçlular | (30:12)
|وَلَمْ: ve | يَكُنْ: olmaz | لَهُمْ: kendilerine | مِنْ: -ndan | شُرَكَائِهِمْ: ortakları- | شُفَعَاءُ: hiçbir şefa'atçi | وَكَانُوا: o zaman oldular | بِشُرَكَائِهِمْ: ortaklarını | كَافِرِينَ: inkar eder(ler) | (30:13)
|وَيَوْمَ: ve gün | تَقُومُ: başladığı | السَّاعَةُ: sa'at | يَوْمَئِذٍ: o gün | يَتَفَرَّقُونَ: ayrılırlar | (30:14)
|فَأَمَّا: ancak | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | وَعَمِلُوا: ve yapanlar | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | فَهُمْ: onlar | فِي: içinde | رَوْضَةٍ: bir bahçe | يُحْبَرُونَ: neş'elendirilirler | (30:15)
|وَأَمَّا: fakat | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | وَكَذَّبُوا: ve yalanlayanlar | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | وَلِقَاءِ: ve buluşmasını | الْاخِرَةِ: ahiret | فَأُولَٰئِكَ: onlar da | فِي: içine | الْعَذَابِ: azabın | مُحْضَرُونَ: getirilirler | (30:16)
|فَسُبْحَانَ: öyle ise tesbih edin | اللَّهِ: Allah'ı | حِينَ: zaman | تُمْسُونَ: akşama girdiğiniz | وَحِينَ: ve zaman | تُصْبِحُونَ: sabaha erdiğiniz | (30:17)
|وَلَهُ: O'na mahsustur | الْحَمْدُ: hamd | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَالْأَرْضِ: ve yerde | وَعَشِيًّا: ve günün sonunda | وَحِينَ: ve zaman | تُظْهِرُونَ: öğleye erdiğiniz | (30:18)
|يُخْرِجُ: çıkarır | الْحَيَّ: diri | مِنَ: -den | الْمَيِّتِ: ölü- | وَيُخْرِجُ: ve çıkarır | الْمَيِّتَ: ölü | مِنَ: -den | الْحَيِّ: diri- | وَيُحْيِي: ve diriltir | الْأَرْضَ: yeri | بَعْدَ: sonra | مَوْتِهَا: ölümünden | وَكَذَٰلِكَ: işte siz de öyle | تُخْرَجُونَ: çıkarılacaksınız | (30:19)
|وَمِنْ: -nden (biri) | ايَاتِهِ: O'nun ayetleri- | أَنْ: | خَلَقَكُمْ: sizi yaratmasıdır | مِنْ: -tan | تُرَابٍ: toprak- | ثُمَّ: sonra | إِذَا: bir de bakarsın ki | أَنْتُمْ: siz | بَشَرٌ: insan(lar) | تَنْتَشِرُونَ: yayılıyorsunuz | (30:20)
|وَمِنْ: -nden (biri de) | ايَاتِهِ: O'nun ayetleri- | أَنْ: | خَلَقَ: yaratmasıdır | لَكُمْ: sizin için | مِنْ: -den | أَنْفُسِكُمْ: nefisleriniz- | أَزْوَاجًا: eşler | لِتَسْكُنُوا: sakinleşeceğiniz | إِلَيْهَا: onunla | وَجَعَلَ: ve koymasıdır | بَيْنَكُمْ: aranıza | مَوَدَّةً: sevgi | وَرَحْمَةً: ve acıma | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ibretler | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَتَفَكَّرُونَ: düşünen | (30:21)
|وَمِنْ: -nden (biri de) | ايَاتِهِ: O'nun ayetleri- | خَلْقُ: yaratılmasıdır | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | وَاخْتِلَافُ: ve değişik olmasıdır | أَلْسِنَتِكُمْ: dillerinizin | وَأَلْوَانِكُمْ: ve renklerinizin | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ibretler | لِلْعَالِمِينَ: bilenler için | (30:22)
|وَمِنْ: -nden (biri de) | ايَاتِهِ: O'nun ayetleri- | مَنَامُكُمْ: uyumanızdır | بِاللَّيْلِ: geceleyin | وَالنَّهَارِ: ve gündüzün | وَابْتِغَاؤُكُمْ: ve aramanızdır | مِنْ: -ndan | فَضْلِهِ: O'nun lutfu- | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ibretler | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَسْمَعُونَ: işiten | (30:23)
|وَمِنْ: -nden (biri de) | ايَاتِهِ: O'nun ayetleri- | يُرِيكُمُ: size göstermesidir | الْبَرْقَ: şimşeği | خَوْفًا: korku | وَطَمَعًا: ve umut | وَيُنَزِّلُ: ve indirmesidir | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | مَاءً: bir su | فَيُحْيِي: ve diriltmesidir | بِهِ: onunla | الْأَرْضَ: yeri | بَعْدَ: sonra | مَوْتِهَا: ölümünden | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ibretler | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَعْقِلُونَ: aklını kullanan | (30:24)
|وَمِنْ: -nden (biri de) | ايَاتِهِ: O'nun ayetleri- | أَنْ: | تَقُومَ: durmasıdır | السَّمَاءُ: göğün | وَالْأَرْضُ: ve yerin | بِأَمْرِهِ: O'nun buyruğuyla | ثُمَّ: sonra | إِذَا: zaman | دَعَاكُمْ: sizi çağırdığı | دَعْوَةً: bir tek da'vetle | مِنَ: -den | الْأَرْضِ: yer- | إِذَا: bir de bakarsınız ki | أَنْتُمْ: siz | تَخْرُجُونَ: çıkıyorsunuz | (30:25)
|وَلَهُ: ve onlar | مَنْ: kimseler | فِي: bulunan | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَالْأَرْضِ: ve yerde | كُلٌّ: hepsi | لَهُ: O'na | قَانِتُونَ: ita'at etmektedirler | (30:26)
|وَهُوَ: ve O | الَّذِي: ki | يَبْدَأُ: başlar | الْخَلْقَ: yaratmağa | ثُمَّ: sonra | يُعِيدُهُ: onu tekrarlar | وَهُوَ: ve bu | أَهْوَنُ: daha kolaydır | عَلَيْهِ: O'na | وَلَهُ: ve onlar | الْمَثَلُ: durum | الْأَعْلَىٰ: en yüce | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَالْأَرْضِ: ve yerde | وَهُوَ: ve O | الْعَزِيزُ: üstündür | الْحَكِيمُ: hüküm ve hikmet sahibidir | (30:27)
|ضَرَبَ: misal verdi | لَكُمْ: size | مَثَلًا: bir benzetmeyle | مِنْ: -den | أَنْفُسِكُمْ: kendiniz- | هَلْ: -mı dır? | لَكُمْ: sizin için var- | مِنْ: -dan | مَا: | مَلَكَتْ: bulunanlar(köleler)- | أَيْمَانُكُمْ: sizin ellerinde | مِنْ: -dan | شُرَكَاءَ: ortaklar- | فِي: | مَا: şeylerde | رَزَقْنَاكُمْ: sizi rızıklandırdığımız | فَأَنْتُمْ: sizinle | فِيهِ: onda | سَوَاءٌ: eşit olan | تَخَافُونَهُمْ: onlardan çekindiğiniz | كَخِيفَتِكُمْ: çekindiğiniz gibi | أَنْفُسَكُمْ: birbirinizden | كَذَٰلِكَ: işte böyle | نُفَصِّلُ: biz açıklıyoruz | الْايَاتِ: ayetleri | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَعْقِلُونَ: aklını kullanan | (30:28)
|بَلِ: hayır | اتَّبَعَ: uydular | الَّذِينَ: | ظَلَمُوا: zulmedenler | أَهْوَاءَهُمْ: keyiflerine | بِغَيْرِ: olmaksızın | عِلْمٍ: bilgi(leri) | فَمَنْ: kim? | يَهْدِي: yola getirebilir | مَنْ: kimseyi | أَضَلَّ: şaşırttığı | اللَّهُ: Allah'ın | وَمَا: ve yoktur | لَهُمْ: onların | مِنْ: hiçbir | نَاصِرِينَ: yardımcıları | (30:29)
|فَأَقِمْ: çevir | وَجْهَكَ: yüzünü | لِلدِّينِ: dine | حَنِيفًا: Hanif olarak | فِطْرَتَ: yaratmasına | اللَّهِ: Allah'ın | الَّتِي: ki | فَطَرَ: yaratmıştır | النَّاسَ: insanları | عَلَيْهَا: ona göre | لَا: | تَبْدِيلَ: değiştirilemez | لِخَلْقِ: yaratması | اللَّهِ: Allah'ın | ذَٰلِكَ: işte odur | الدِّينُ: din | الْقَيِّمُ: doğru | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَ: çoğu | النَّاسِ: insanların | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (30:30)
|مُنِيبِينَ: yönelin | إِلَيْهِ: yalnız O'na | وَاتَّقُوهُ: ve erdemlenmeleri | وَأَقِيمُوا: ve -doğrulup | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe- | وَلَا: ve | تَكُونُوا: olmayın | مِنَ: -dan | الْمُشْرِكِينَ: ortak koşanlar- | (30:31)
|مِنَ: | الَّذِينَ: onlar ki | فَرَّقُوا: parçaladılar | دِينَهُمْ: dinlerini | وَكَانُوا: ve oldular | شِيَعًا: bölük bölük | كُلُّ: her | حِزْبٍ: gurup | بِمَا: olanla | لَدَيْهِمْ: kendi yanında | فَرِحُونَ: sevinmektedir | (30:32)
|وَإِذَا: ve zaman | مَسَّ: dokunduğu | النَّاسَ: insanlara | ضُرٌّ: bir zarar | دَعَوْا: yalvarırlar | رَبَّهُمْ: Rablerine | مُنِيبِينَ: yönelerek | إِلَيْهِ: O'na | ثُمَّ: sonra | إِذَا: zaman | أَذَاقَهُمْ: onlara taddırdığı | مِنْهُ: kendinden | رَحْمَةً: bir rahmet | إِذَا: hemen | فَرِيقٌ: bir grup | مِنْهُمْ: onlardan | بِرَبِّهِمْ: Rablerine | يُشْرِكُونَ: ortak koşarlar | (30:33)
|لِيَكْفُرُوا: inkar etmeleri için | بِمَا: şeyi | اتَيْنَاهُمْ: kendilerine verdiğimiz | فَتَمَتَّعُوا: şimdi zevk içinde yaşayın | فَسَوْفَ: yakında | تَعْلَمُونَ: bileceksiniz | (30:34)
|أَمْ: yoksa | أَنْزَلْنَا: indirdik de | عَلَيْهِمْ: onlara | سُلْطَانًا: bir delil | فَهُوَ: o (delil) | يَتَكَلَّمُ: söylüyor | بِمَا: | كَانُوا: olmalarını | بِهِ: onunla | يُشْرِكُونَ: ortak koşmalarını | (30:35)
|وَإِذَا: ve zaman | أَذَقْنَا: biz taddırdığımız | النَّاسَ: insanlara | رَحْمَةً: bir rahmet | فَرِحُوا: sevinirler | بِهَا: onunla | وَإِنْ: ve eğer | تُصِبْهُمْ: onlara erişirse | سَيِّئَةٌ: bir kötülük | بِمَا: dolayı | قَدَّمَتْ: öne sürdüklerinden | أَيْدِيهِمْ: elleriyle (yapıp) | إِذَا: derhal | هُمْ: onlar | يَقْنَطُونَ: umutsuzluğa düşerler | (30:36)
|أَوَلَمْ: | يَرَوْا: görmediler mi? | أَنَّ: gerçekten | اللَّهَ: Allah | يَبْسُطُ: genişletiyor | الرِّزْقَ: rızkı | لِمَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | وَيَقْدِرُ: ve daraltıyor | إِنَّ: şüphesiz | فِي: vardır | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ibretler | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يُؤْمِنُونَ: inanan | (30:37)
|فَاتِ: o halde ver | ذَا: | الْقُرْبَىٰ: akrabaya | حَقَّهُ: hakkını | وَالْمِسْكِينَ: ve yoksula | وَابْنَ: | السَّبِيلِ: ve yolcuya | ذَٰلِكَ: bu | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | لِلَّذِينَ: için | يُرِيدُونَ: isteyenler | وَجْهَ: yüzünü (rızasını) | اللَّهِ: Allah'ın | وَأُولَٰئِكَ: ve işte | هُمُ: onlar | الْمُفْلِحُونَ: başarıya erenlerdir | (30:38)
|وَمَا: ne ki | اتَيْتُمْ: verdiniz | مِنْ: | رِبًا: riba (faiz) | لِيَرْبُوَ: artması için | فِي: içinde | أَمْوَالِ: malları | النَّاسِ: insanların | فَلَا: asla | يَرْبُو: artmaz | عِنْدَ: katında | اللَّهِ: Allah | وَمَا: ama | اتَيْتُمْ: verdiğiniz | مِنْ: -tan | زَكَاةٍ: zekat- | تُرِيدُونَ: isteyerek | وَجْهَ: yüzünü (rızasını) | اللَّهِ: Allah'ın | فَأُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlar | الْمُضْعِفُونَ: kat kat artıranlardır | (30:39)
|اللَّهُ: Allah | الَّذِي: ki | خَلَقَكُمْ: sizi yarattı | ثُمَّ: sonra | رَزَقَكُمْ: besledi | ثُمَّ: sonra | يُمِيتُكُمْ: öldürüyor | ثُمَّ: sonra | يُحْيِيكُمْ: diriltiyor | هَلْ: var mı? | مِنْ: -dan | شُرَكَائِكُمْ: ortaklarınız- | مَنْ: kimse | يَفْعَلُ: yapan | مِنْ: | ذَٰلِكُمْ: bunlardan | مِنْ: hiç | شَيْءٍ: birini | سُبْحَانَهُ: O münezzehtir | وَتَعَالَىٰ: ve yücedir | عَمَّا: şeylerden | يُشْرِكُونَ: onların ortak koştukları | (30:40)
|ظَهَرَ: çıktı | الْفَسَادُ: fesat | فِي: | الْبَرِّ: karada | وَالْبَحْرِ: ve denizde | بِمَا: yüzünden | كَسَبَتْ: kazandıkları | أَيْدِي: elleriyle | النَّاسِ: insanların | لِيُذِيقَهُمْ: onlara taddırıyor | بَعْضَ: bir kısmını | الَّذِي: | عَمِلُوا: yaptıklarının | لَعَلَّهُمْ: belki onlar | يَرْجِعُونَ: dönerler (diye) | (30:41)
|قُلْ: de ki | سِيرُوا: gezin | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَانْظُرُوا: ve bakın | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: olduğuna | عَاقِبَةُ: sonunun | الَّذِينَ: kimselerin | مِنْ: | قَبْلُ: önceki | كَانَ: idi | أَكْثَرُهُمْ: onların çoğu | مُشْرِكِينَ: ortak koşanlardan | (30:42)
|فَأَقِمْ: yönelt | وَجْهَكَ: yüzünü | لِلدِّينِ: dine | الْقَيِّمِ: dosdoğru | مِنْ: | قَبْلِ: önce | أَنْ: | يَأْتِيَ: gelmesinden | يَوْمٌ: gün | لَا: | مَرَدَّ: geri çevirilmeyen | لَهُ: | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | يَوْمَئِذٍ: o gün | يَصَّدَّعُونَ: bölük bölük ayrılırlar | (30:43)
|مَنْ: kim | كَفَرَ: inkar ederse | فَعَلَيْهِ: kendi aleyhinedir | كُفْرُهُ: inkarı | وَمَنْ: ve kim | عَمِلَ: yapasa | صَالِحًا: iyi bir iş | فَلِأَنْفُسِهِمْ: kendileri için | يَمْهَدُونَ: hazırlamaktadırlar | (30:44)
|لِيَجْزِيَ: mükafatlandırması için | الَّذِينَ: kimseleri | امَنُوا: inanan(ları) | وَعَمِلُوا: ve yapanları | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | مِنْ: -ndan | فَضْلِهِ: lutfu- | إِنَّهُ: doğrusu O | لَا: | يُحِبُّ: sevmez | الْكَافِرِينَ: kafirleri | (30:45)
|وَمِنْ: -nden (biri de) | ايَاتِهِ: O'nun ayetleri- | أَنْ: | يُرْسِلَ: göndermesidir | الرِّيَاحَ: rüzgarları | مُبَشِّرَاتٍ: müjdeler olarak | وَلِيُذِيقَكُمْ: size tattırması için | مِنْ: -nden | رَحْمَتِهِ: rahmeti- | وَلِتَجْرِيَ: ve yürümesi için | الْفُلْكُ: gemilerin | بِأَمْرِهِ: buyruğuyla | وَلِتَبْتَغُوا: ve aramanız için | مِنْ: -ndan | فَضْلِهِ: O'nun lutfu- | وَلَعَلَّكُمْ: belki | تَشْكُرُونَ: şükredersiniz (diye) | (30:46)
|وَلَقَدْ: andolsun ki | أَرْسَلْنَا: biz gönderdik | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önce | رُسُلًا: elçileri | إِلَىٰ: | قَوْمِهِمْ: kavimlerine | فَجَاءُوهُمْ: onlara geldiler | بِالْبَيِّنَاتِ: delillerle | فَانْتَقَمْنَا: ve biz öc aldık | مِنَ: -den | الَّذِينَ: kimseler- | أَجْرَمُوا: suç işleyen(ler) | وَكَانَ: ve idi | حَقًّا: borç | عَلَيْنَا: üzerimize | نَصْرُ: yardım etmek | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minlere | (30:47)
|اللَّهُ: Allah | الَّذِي: ki | يُرْسِلُ: gönderir | الرِّيَاحَ: rüzgarları | فَتُثِيرُ: kaldırır | سَحَابًا: bulutu | فَيَبْسُطُهُ: sonra onu yayar | فِي: | السَّمَاءِ: gökte | كَيْفَ: nasıl | يَشَاءُ: diliyorsa | وَيَجْعَلُهُ: ve eder | كِسَفًا: parça parça | فَتَرَى: ve görürsün | الْوَدْقَ: yağmurun | يَخْرُجُ: çıktığını | مِنْ: | خِلَالِهِ: arasından | فَإِذَا: derken | أَصَابَ: uğratınca | بِهِ: onu | مَنْ: | يَشَاءُ: dilediğine | مِنْ: -ndan | عِبَادِهِ: kulları- | إِذَا: hemen | هُمْ: onlar | يَسْتَبْشِرُونَ: sevinirler | (30:48)
|وَإِنْ: halbuki | كَانُوا: onlar idiler | مِنْ: -den | قَبْلِ: daha önce- | أَنْ: | يُنَزَّلَ: (yağmurun) indirilmesinden | عَلَيْهِمْ: kendilerine | مِنْ: | قَبْلِهِ: önce | لَمُبْلِسِينَ: umutsuz(dular) | (30:49)
|فَانْظُرْ: bir bak | إِلَىٰ: | اثَارِ: eserlerine | رَحْمَتِ: rahmetinin | اللَّهِ: Allah'ın | كَيْفَ: nasıl | يُحْيِي: diriltiyor | الْأَرْضَ: yeri | بَعْدَ: -nden sonra | مَوْتِهَا: ölümü- | إِنَّ: şüphe yok ki | ذَٰلِكَ: böylece | لَمُحْيِي: diriltecektir | الْمَوْتَىٰ: ölüleri | وَهُوَ: ve O | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | قَدِيرٌ: kadirdir | (30:50)
|وَلَئِنْ: andolsun eğer | أَرْسَلْنَا: göndersek | رِيحًا: bir rüzgar | فَرَأَوْهُ: ve (ekini) görseler | مُصْفَرًّا: sararmış | لَظَلُّوا: başlarlar | مِنْ: | بَعْدِهِ: ondan sonra | يَكْفُرُونَ: nankörlük etmeğe | (30:51)
|فَإِنَّكَ: şüphesiz sen | لَا: asla | تُسْمِعُ: söz dinletemezsin | الْمَوْتَىٰ: ölülere | وَلَا: ve asla | تُسْمِعُ: işittiremezsin | الصُّمَّ: sağırlara | الدُّعَاءَ: çağrıyı | إِذَا: | وَلَّوْا: giderlerken | مُدْبِرِينَ: arkalarını dönüp | (30:52)
|وَمَا: ve değilsin | أَنْتَ: sen | بِهَادِ: yola getirecek | الْعُمْيِ: körleri | عَنْ: -ndan | ضَلَالَتِهِمْ: sapıklıkları- | إِنْ: | تُسْمِعُ: sen işittiremezsin | إِلَّا: başkasına | مَنْ: kimseler(den) | يُؤْمِنُ: inanan(lar) | بِايَاتِنَا: ayetlerimize | فَهُمْ: ve onlar | مُسْلِمُونَ: müslüman olurlar | (30:53)
|اللَّهُ: Allah | الَّذِي: ki | خَلَقَكُمْ: sizi yarattı | مِنْ: -tan | ضَعْفٍ: zayıflık- | ثُمَّ: sonra | جَعَلَ: verdi | مِنْ: | بَعْدِ: ardından | ضَعْفٍ: zayıflığın | قُوَّةً: bir kuvvet | ثُمَّ: sonra | جَعَلَ: verdi | مِنْ: | بَعْدِ: (-ten) sonra | قُوَّةٍ: kuvvet- | ضَعْفًا: zayıflık | وَشَيْبَةً: ve ihtiyarlık | يَخْلُقُ: yaratır | مَا: | يَشَاءُ: dilediğini | وَهُوَ: ve O | الْعَلِيمُ: bilendir | الْقَدِيرُ: gücü yetendir | (30:54)
|وَيَوْمَ: ve gün | تَقُومُ: başladığı | السَّاعَةُ: sa'at | يُقْسِمُ: yemin ederler | الْمُجْرِمُونَ: suçlular | مَا: | لَبِثُوا: kalmadıklarına | غَيْرَ: -ten başka | سَاعَةٍ: bir sa'at- | كَذَٰلِكَ: işte | كَانُوا: onlar | يُؤْفَكُونَ: (böyle) çevriliyorlardı | (30:55)
|وَقَالَ: ve dedi(ler) ki | الَّذِينَ: kimseler | أُوتُوا: verilen(ler) | الْعِلْمَ: bilgi | وَالْإِيمَانَ: ve iman | لَقَدْ: andolsun | لَبِثْتُمْ: siz kaldınız | فِي: | كِتَابِ: yazgısınca | اللَّهِ: Allah'ın | إِلَىٰ: kadar | يَوْمِ: gününe | الْبَعْثِ: yeniden dirilme | فَهَٰذَا: işte bu | يَوْمُ: günüdür | الْبَعْثِ: dirilme | وَلَٰكِنَّكُمْ: fakat siz | كُنْتُمْ: idiniz | لَا: | تَعْلَمُونَ: bilmiyor(lar) | (30:56)
|فَيَوْمَئِذٍ: artık o gün | لَا: asla | يَنْفَعُ: fayda vermez | الَّذِينَ: kimselere | ظَلَمُوا: zulmetmiş olan(lara) | مَعْذِرَتُهُمْ: mazeretleri | وَلَا: ve ne de | هُمْ: onlardan | يُسْتَعْتَبُونَ: rıza talebetmeleri istenir | (30:57)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | ضَرَبْنَا: biz anlattık | لِلنَّاسِ: insanlara | فِي: | هَٰذَا: bu | الْقُرْانِ: Kur'an'da | مِنْ: | كُلِّ: her çeşit | مَثَلٍ: misali ile | وَلَئِنْ: ve eğer | جِئْتَهُمْ: onlara getirsen | بِايَةٍ: bir ayet | لَيَقُولَنَّ: derler | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar edenler | إِنْ: değil(siniz) | أَنْتُمْ: siz | إِلَّا: başka | مُبْطِلُونَ: iptal edenler(den) | (30:58)
|كَذَٰلِكَ: işte böyle | يَطْبَعُ: mühürler | اللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: üzerini | قُلُوبِ: kalbleri | الَّذِينَ: kimselerin | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmeyen(lerin) | (30:59)
|فَاصْبِرْ: sabret | إِنَّ: şüphe yok ki | وَعْدَ: va'di | اللَّهِ: Allah'ın | حَقٌّ: haktır | وَلَا: ve | يَسْتَخِفَّنَّكَ: seni telaşa düşürmesin | الَّذِينَ: kimseler | لَا: | يُوقِنُونَ: inanmayan(lar) | (30:60)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}