» 47 / Muhammed  18:

Kuran Sırası: 47
İniş Sırası: 95
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38

 » 47 / Muhammed  Suresi: 18
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَهَلْ (FHL) = fehel : -mı?
2. يَنْظُرُونَ (YNƵRVN) = yenZurūne : bekliyorlar-
3. إِلَّا (ÎLE) = illā : yalnızca
4. السَّاعَةَ (ELSEAT) = s-sāǎte : sa'atin
5. أَنْ (ÊN) = en :
6. تَأْتِيَهُمْ (TÊTYHM) = te'tiyehum : kendilerine gelmesini
7. بَغْتَةً (BĞTT) = beğteten : ansızın
8. فَقَدْ (FGD̃) = feḳad : işte
9. جَاءَ (CEÙ) = cā'e : geldi
10. أَشْرَاطُهَا (ÊŞREŦHE) = eşrāTuhā : onun belirtileri
11. فَأَنَّىٰ (FÊN) = feennā : neden mümkün olsun?
12. لَهُمْ (LHM) = lehum : onlara
13. إِذَا (ÎZ̃E) = iƶā : sonra
14. جَاءَتْهُمْ (CEÙTHM) = cā'ethum : kendilerine geldikten
15. ذِكْرَاهُمْ (Z̃KREHM) = ƶikrāhum : öğüt almaları
-mı? | bekliyorlar- | yalnızca | sa'atin | | kendilerine gelmesini | ansızın | işte | geldi | onun belirtileri | neden mümkün olsun? | onlara | sonra | kendilerine geldikten | öğüt almaları |

[] [NƵR] [] [SVA] [] [ETY] [BĞT] [] [CYE] [ŞRŦ] [ENY] [] [] [CYE] [Z̃KR]
FHL YNƵRVN ÎLE ELSEAT ÊN TÊTYHM BĞTT FGD̃ CEÙ ÊŞREŦHE FÊN LHM ÎZ̃E CEÙTHM Z̃KREHM

fehel yenZurūne illā s-sāǎte en te'tiyehum beğteten feḳad cā'e eşrāTuhā feennā lehum iƶā cā'ethum ƶikrāhum
فهل ينظرون إلا الساعة أن تأتيهم بغتة فقد جاء أشراطها فأنى لهم إذا جاءتهم ذكراهم

 » 47 / Muhammed  Suresi: 18
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فهل | FHL fehel -mı? Then do
ينظرون ن ظ ر | NƵR YNƵRVN yenZurūne bekliyorlar- they wait
إلا | ÎLE illā yalnızca but
الساعة س و ع | SVA ELSEAT s-sāǎte sa'atin (for) the Hour
أن | ÊN en that
تأتيهم ا ت ي | ETY TÊTYHM te'tiyehum kendilerine gelmesini it should come to them
بغتة ب غ ت | BĞT BĞTT beğteten ansızın suddenly?
فقد | FGD̃ feḳad işte But indeed,
جاء ج ي ا | CYE CEÙ cā'e geldi have come
أشراطها ش ر ط | ŞRŦ ÊŞREŦHE eşrāTuhā onun belirtileri its indications.
فأنى ا ن ي | ENY FÊN feennā neden mümkün olsun? Then how
لهم | LHM lehum onlara to them
إذا | ÎZ̃E iƶā sonra when
جاءتهم ج ي ا | CYE CEÙTHM cā'ethum kendilerine geldikten has come to them
ذكراهم ذ ك ر | Z̃KR Z̃KREHM ƶikrāhum öğüt almaları their reminder.

47:18 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

-mı? | bekliyorlar- | yalnızca | sa'atin | | kendilerine gelmesini | ansızın | işte | geldi | onun belirtileri | neden mümkün olsun? | onlara | sonra | kendilerine geldikten | öğüt almaları |

[] [NƵR] [] [SVA] [] [ETY] [BĞT] [] [CYE] [ŞRŦ] [ENY] [] [] [CYE] [Z̃KR]
FHL YNƵRVN ÎLE ELSEAT ÊN TÊTYHM BĞTT FGD̃ CEÙ ÊŞREŦHE FÊN LHM ÎZ̃E CEÙTHM Z̃KREHM

fehel yenZurūne illā s-sāǎte en te'tiyehum beğteten feḳad cā'e eşrāTuhā feennā lehum iƶā cā'ethum ƶikrāhum
فهل ينظرون إلا الساعة أن تأتيهم بغتة فقد جاء أشراطها فأنى لهم إذا جاءتهم ذكراهم

[] [ن ظ ر] [] [س و ع] [] [ا ت ي] [ب غ ت] [] [ج ي ا] [ش ر ط] [ا ن ي] [] [] [ج ي ا] [ذ ك ر]

 » 47 / Muhammed  Suresi: 18
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فهل | FHL fehel -mı? Then do
Fe,He,Lam,
80,5,30,
REM – prefixed resumption particle
INTG – interrogative particle
الفاء استئنافية
حرف استفهام
ينظرون ن ظ ر | NƵR YNƵRVN yenZurūne bekliyorlar- they wait
Ye,Nun,Zı,Re,Vav,Nun,
10,50,900,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
إلا | ÎLE illā yalnızca but
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
الساعة س و ع | SVA ELSEAT s-sāǎte sa'atin (for) the Hour
Elif,Lam,Sin,Elif,Ayn,Te merbuta,
1,30,60,1,70,400,
N – accusative feminine noun
اسم منصوب
أن | ÊN en that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
تأتيهم ا ت ي | ETY TÊTYHM te'tiyehum kendilerine gelmesini it should come to them
Te,,Te,Ye,He,Mim,
400,,400,10,5,40,
V – 3rd person feminine singular imperfect verb, subjunctive mood
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع منصوب و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بغتة ب غ ت | BĞT BĞTT beğteten ansızın suddenly?
Be,Ğayn,Te,Te merbuta,
2,1000,400,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
فقد | FGD̃ feḳad işte But indeed,
Fe,Gaf,Dal,
80,100,4,
REM – prefixed resumption particle
CERT – particle of certainty
الفاء استئنافية
حرف تحقيق
جاء ج ي ا | CYE CEÙ cā'e geldi have come
Cim,Elif,,
3,1,,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
أشراطها ش ر ط | ŞRŦ ÊŞREŦHE eşrāTuhā onun belirtileri its indications.
,Şın,Re,Elif,Tı,He,Elif,
,300,200,1,9,5,1,
N – nominative masculine plural noun
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun
اسم مرفوع و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فأنى ا ن ي | ENY FÊN feennā neden mümkün olsun? Then how
Fe,,Nun,,
80,,50,,
REM – prefixed resumption particle
INTG – interrogative noun
الفاء استئنافية
اسم استفهام
لهم | LHM lehum onlara to them
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
إذا | ÎZ̃E iƶā sonra when
,Zel,Elif,
,700,1,
T – time adverb
ظرف زمان
جاءتهم ج ي ا | CYE CEÙTHM cā'ethum kendilerine geldikten has come to them
Cim,Elif,,Te,He,Mim,
3,1,,400,5,40,
V – 3rd person feminine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ذكراهم ذ ك ر | Z̃KR Z̃KREHM ƶikrāhum öğüt almaları their reminder.
Zel,Kef,Re,Elif,He,Mim,
700,20,200,1,5,40,
N – nominative feminine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَهَلْ: -mı? | يَنْظُرُونَ: bekliyorlar- | إِلَّا: yalnızca | السَّاعَةَ: sa'atin | أَنْ: | تَأْتِيَهُمْ: kendilerine gelmesini | بَغْتَةً: ansızın | فَقَدْ: işte | جَاءَ: geldi | أَشْرَاطُهَا: onun belirtileri | فَأَنَّىٰ: neden mümkün olsun? | لَهُمْ: onlara | إِذَا: sonra | جَاءَتْهُمْ: kendilerine geldikten | ذِكْرَاهُمْ: öğüt almaları |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فهل FHL -mı? | ينظرون YNƵRWN bekliyorlar- | إلا ÎLE yalnızca | الساعة ELSEAT sa'atin | أن ÊN | تأتيهم TÊTYHM kendilerine gelmesini | بغتة BĞTT ansızın | فقد FGD̃ işte | جاء CEÙ geldi | أشراطها ÊŞREŦHE onun belirtileri | فأنى FÊN neden mümkün olsun? | لهم LHM onlara | إذا ÎZ̃E sonra | جاءتهم CEÙTHM kendilerine geldikten | ذكراهم Z̃KREHM öğüt almaları |
Kırık Meal (Okunuş) : |fehel: -mı? | yenZurūne: bekliyorlar- | illā: yalnızca | s-sāǎte: sa'atin | en: | te'tiyehum: kendilerine gelmesini | beğteten: ansızın | feḳad: işte | cā'e: geldi | eşrāTuhā: onun belirtileri | feennā: neden mümkün olsun? | lehum: onlara | iƶā: sonra | cā'ethum: kendilerine geldikten | ƶikrāhum: öğüt almaları |
Kırık Meal (Transcript) : |FHL: -mı? | YNƵRVN: bekliyorlar- | ÎLE: yalnızca | ELSEAT: sa'atin | ÊN: | TÊTYHM: kendilerine gelmesini | BĞTT: ansızın | FGD̃: işte | CEÙ: geldi | ÊŞREŦHE: onun belirtileri | FÊN: neden mümkün olsun? | LHM: onlara | ÎZ̃E: sonra | CEÙTHM: kendilerine geldikten | Z̃KREHM: öğüt almaları |
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlar, kıyâmetin gelmesinden, apansızın başlarına kopuvermesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Gerçekten de alâmetleri geldi; onlara gelip çatınca ibret almaları neye yarar?
Adem Uğur : Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!
Ahmed Hulusi : İlle de O Saat'in (ölümün) ansızın kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? Onun şartları gerçekten geldi! (O Saat) onlara geldiğinde, ne yapabilecekler ki!
Ahmet Tekin : Artık onlar, yalnız cezalandırılacakları ânın, kıyametin kopacağı ânın ansızın kendilerine gelmesine mi bakıyorlar? Kıyameti doğuracak şartlar kesinlikle gerçekleşiyor, alâmetleri kesinkes geliyor. Kıyamet gelip çattıktan, felâketle yüz yüze geldikten sonra, ondan ibret almaları neye yarar?
Ahmet Varol : Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? İşte onun alametleri gelmiştir. (Kıyamet) kendilerine geldikten sonra öğüt almaları onlara ne yarar verir?
Ali Bulaç : Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp düşünmeleri onlara neyi sağlar?
Ali Fikri Yavuz : Artık onlar, yalnız o kıyametin kopmasını, onun birdenbire kendilerine gelivermesini bekliyorlar. İşte onun alâmetleri (sayılan ahir zaman Peygamberi) gelmiştir. Fakat o (kıyamet ansızın) başlarına geldiği vakit, anlamaları kendilerine ne fayda verir?
Bekir Sadak : Onlar kiyamet gununun kendilerine ansizin gelmesini mi bekliyorlar. suphesiz onun alametleri belirmistir. Kendilerine gelip catinca ibret almalari neye yarar?
Celal Yıldırım : Yoksa onlar, ancak Kıyâmet'in kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar ? Oysa onun alâmetleri gerçekten gelmiştir. Ama kendilerine (o gün) geldiği vakit anlayıp ibret almaları neye yarar?
Diyanet İşleri : Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek?
Diyanet İşleri (eski) : Onlar kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar. Şüphesiz onun alametleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar?
Diyanet Vakfi : Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!
Edip Yüksel : Saatin kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar? Kuşkusuz onun alametleri gelmiş bulunuyor. Onlara gelip çatınca kendilerine gelen mesajın ne yararı olur?
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Artık onlar, yalnızca o Kıyametin kendilerine ansızın gelivermesine bakıyorlar. Çünkü işte onun alametleri geldi. Fakat o başlarına geldiğinde anlamaları kendilerine ne fayda verir?
Elmalılı Hamdi Yazır : Artık onlar yalnız o saate, onun birdenbire kendilerine gelivermesine bakıyorlar, çünkü işte alâmetleri geldi, fakat o başlarına geldiği vakıt anlamaları kendilerine ne faide verir?
Fizilal-il Kuran : Onlar kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? İşte onun belirtileri geldi. O uyarıldıkları saat kendilerine gelip çatınca öğüt almaları neye yarar?
Gültekin Onan : Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp düşünmeleri onlara neyi sağlar?
Hakkı Yılmaz : Artık onlar, kıyâmetin kopuş anının kendilerine ansızın gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte, şüphesiz o kıyâmetin alâmetleri gelmiştir. Artık o, kendilerine geldiği zaman, kendilerinin öğüt alması, onlar için ne ifade eder ki!
Hasan Basri Çantay : Haalâ onlar o sâatden ve onun kendilerine ansızın geleceğinden başkasını mı bekliyorlar? işte onun alâmetleri gelmişdir, öyleyse bu, onlara geldiği vakit düşünüb ibret almaları kendilerine ne fâide verecek?
Hayrat Neşriyat : Artık (onlar), kıyâmetin ansızın kendilerine gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Hâlbuki onun alâmetleri gerçekten gelmiştir! Fakat (kıyâmet) başlarına geldiği zaman ibret almaları kendilerine ne fayda verir?
İbni Kesir : Onlar, kıyamet saatının ansızın kendilerine gelip çatmasından başka bir şey mi bekliyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Kendilerine gelip çatınca öğüt almaları neye yarar?
İskender Evrenosoğlu : Öyleyse “o saatin” gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Halbuki onun alâmetleri (işaretleri) gelmiştir. Fakat (o saat) kendilerine geldiği zaman, onlara hatırlatmanın ne (faydası) olur ki?
Muhammed Esed : Öyleyse onlar, (kalpleri mühürlenmiş olanlar,) Son Saati mi bekliyorlar, onun ansızın gelmesini mi? Şüphesiz o(nun geleceği) şimdiden haber verilmiştir! O bir kez başlarına geldikten sonra, (geçmiş günahlarını) hatırlamalarının onlara ne faydası olacak?
Ömer Nasuhi Bilmen : Onlar, Kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şeye muntazır bulunmuyorlar. İşte muhakkak ki, onun alâmetleri gelmiştir. Artık onlara geldiği vakit düşünmeleri (anlamaları) kendilerine ne faide verecektir?
Ömer Öngüt : Onlar kıyamet zamanının ansızın başlarına gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onun âlametleri gerçekten gelmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar?
Şaban Piriş : Onlar, kendilerine ansızın gelecek kıyametten başka bir şey mi bekliyorlar? Oysa onun alametleri gelmiştir. Kendilerine geldiği zaman nasıl öğüt alacaklar?
Suat Yıldırım : Yoksa onlar, kıyametin kendilerine ansızın gelmesini mi gözlüyorlar? Zaten alâmetleri geldi bile! Ama kıyamet gelip çattıktan sonra, ibret almaları neye yarar ki!
Süleyman Ateş : (İnanmayanlar) İlle (helâk edilecekleri) sâ'atin ansızın kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? İşte onun belirtileri geldi. O uyarıldıkları sâ'at kendilerine geldikten sonra artık öğüt almaları nereden mümkün olsun?
Tefhim-ul Kuran : Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp düşünmeleri onlara neyi sağlar?
Ümit Şimşek : Kıyametin âniden başlarına gelmesinden başka birşey mi bekliyorlar? Onun alâmetleri şimdiden gelmiştir. Kıyamet koptuğunda ibret almaları neye yarar?
Yaşar Nuri Öztürk : Kıyametin ansızın tepelerine inmesinden başka neyi bekliyorlar? Onun belirtileri zaten gelmiştir. O onlara gelip çatınca, ibret almaları neye yarar?!


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}