» 46 / Ahkâf  8:

Kuran Sırası: 46
İniş Sırası: 66
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35

 » 46 / Ahkâf  Suresi: 8
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. أَمْ (ÊM) = em : yoksa
2. يَقُولُونَ (YGVLVN) = yeḳūlūne : (-mu) diyorlar?
3. افْتَرَاهُ (EFTREH) = fterāhu : onu kendisi uydurdu-
4. قُلْ (GL) = ḳul : de ki
5. إِنِ (ÎN) = ini : eğer
6. افْتَرَيْتُهُ (EFTRYTH) = fteraytuhu : ben onu uydurmuşsam
7. فَلَا (FLE) = felā : olmaz
8. تَمْلِكُونَ (TMLKVN) = temlikūne : sizin hiçbir yararınız
9. لِي (LY) = lī : bana
10. مِنَ (MN) = mine : -tan
11. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah-
12. شَيْئًا (ŞYÙE) = şey'en : bir şeye (gelecek cezaya)
13. هُوَ (HV) = huve : O
14. أَعْلَمُ (ÊALM) = eǎ'lemu : daha iyi bilir
15. بِمَا (BME) = bimā : şeyleri
16. تُفِيضُونَ (TFYŽVN) = tufīDūne : taşkınlık yaptığınız
17. فِيهِ (FYH) = fīhi : onda
18. كَفَىٰ (KF) = kefā : yeter
19. بِهِ (BH) = bihi : O'nun
20. شَهِيدًا (ŞHYD̃E) = şehīden : şahid olması
21. بَيْنِي (BYNY) = beynī : benimle
22. وَبَيْنَكُمْ (VBYNKM) = ve beynekum : sizin aranızda
23. وَهُوَ (VHV) = ve huve : ve O
24. الْغَفُورُ (ELĞFVR) = l-ğafūru : bağışlayandır
25. الرَّحِيمُ (ELRḪYM) = r-raHīmu : esirgeyendir
yoksa | (-mu) diyorlar? | onu kendisi uydurdu- | de ki | eğer | ben onu uydurmuşsam | olmaz | sizin hiçbir yararınız | bana | -tan | Allah- | bir şeye (gelecek cezaya) | O | daha iyi bilir | şeyleri | taşkınlık yaptığınız | onda | yeter | O'nun | şahid olması | benimle | sizin aranızda | ve O | bağışlayandır | esirgeyendir |

[] [GVL] [FRY] [GVL] [] [FRY] [] [MLK] [] [] [] [ŞYE] [] [ALM] [] [FYŽ] [] [KFY] [] [ŞHD̃] [BYN] [BYN] [] [ĞFR] [RḪM]
ÊM YGVLVN EFTREH GL ÎN EFTRYTH FLE TMLKVN LY MN ELLH ŞYÙE HV ÊALM BME TFYŽVN FYH KF BH ŞHYD̃E BYNY VBYNKM VHV ELĞFVR ELRḪYM

em yeḳūlūne fterāhu ḳul ini fteraytuhu felā temlikūne mine llahi şey'en huve eǎ'lemu bimā tufīDūne fīhi kefā bihi şehīden beynī ve beynekum ve huve l-ğafūru r-raHīmu
أم يقولون افتراه قل إن افتريته فلا تملكون لي من الله شيئا هو أعلم بما تفيضون فيه كفى به شهيدا بيني وبينكم وهو الغفور الرحيم

 » 46 / Ahkâf  Suresi: 8
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
أم | ÊM em yoksa Or
يقولون ق و ل | GVL YGVLVN yeḳūlūne (-mu) diyorlar? they say,
افتراه ف ر ي | FRY EFTREH fterāhu onu kendisi uydurdu- """He has invented it."""
قل ق و ل | GVL GL ḳul de ki Say,
إن | ÎN ini eğer """If"
افتريته ف ر ي | FRY EFTRYTH fteraytuhu ben onu uydurmuşsam I have invented it
فلا | FLE felā olmaz then not
تملكون م ل ك | MLK TMLKVN temlikūne sizin hiçbir yararınız you have power
لي | LY bana for me
من | MN mine -tan against
الله | ELLH llahi Allah- Allah
شيئا ش ي ا | ŞYE ŞYÙE şey'en bir şeye (gelecek cezaya) anything.
هو | HV huve O He
أعلم ع ل م | ALM ÊALM eǎ'lemu daha iyi bilir knows best
بما | BME bimā şeyleri of what
تفيضون ف ي ض | FYŽ TFYŽVN tufīDūne taşkınlık yaptığınız you utter
فيه | FYH fīhi onda concerning it.
كفى ك ف ي | KFY KF kefā yeter Sufficient is He
به | BH bihi O'nun Sufficient is He
شهيدا ش ه د | ŞHD̃ ŞHYD̃E şehīden şahid olması (as) a Witness
بيني ب ي ن | BYN BYNY beynī benimle between me
وبينكم ب ي ن | BYN VBYNKM ve beynekum sizin aranızda and between you,
وهو | VHV ve huve ve O and He
الغفور غ ف ر | ĞFR ELĞFVR l-ğafūru bağışlayandır (is) the Oft-Forgiving,
الرحيم ر ح م | RḪM ELRḪYM r-raHīmu esirgeyendir the Most Merciful.

46:8 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

yoksa | (-mu) diyorlar? | onu kendisi uydurdu- | de ki | eğer | ben onu uydurmuşsam | olmaz | sizin hiçbir yararınız | bana | -tan | Allah- | bir şeye (gelecek cezaya) | O | daha iyi bilir | şeyleri | taşkınlık yaptığınız | onda | yeter | O'nun | şahid olması | benimle | sizin aranızda | ve O | bağışlayandır | esirgeyendir |

[] [GVL] [FRY] [GVL] [] [FRY] [] [MLK] [] [] [] [ŞYE] [] [ALM] [] [FYŽ] [] [KFY] [] [ŞHD̃] [BYN] [BYN] [] [ĞFR] [RḪM]
ÊM YGVLVN EFTREH GL ÎN EFTRYTH FLE TMLKVN LY MN ELLH ŞYÙE HV ÊALM BME TFYŽVN FYH KF BH ŞHYD̃E BYNY VBYNKM VHV ELĞFVR ELRḪYM

em yeḳūlūne fterāhu ḳul ini fteraytuhu felā temlikūne mine llahi şey'en huve eǎ'lemu bimā tufīDūne fīhi kefā bihi şehīden beynī ve beynekum ve huve l-ğafūru r-raHīmu
أم يقولون افتراه قل إن افتريته فلا تملكون لي من الله شيئا هو أعلم بما تفيضون فيه كفى به شهيدا بيني وبينكم وهو الغفور الرحيم

[] [ق و ل] [ف ر ي] [ق و ل] [] [ف ر ي] [] [م ل ك] [] [] [] [ش ي ا] [] [ع ل م] [] [ف ي ض] [] [ك ف ي] [] [ش ه د] [ب ي ن] [ب ي ن] [] [غ ف ر] [ر ح م]

 » 46 / Ahkâf  Suresi: 8
Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
أم | ÊM em yoksa Or
,Mim,
,40,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
يقولون ق و ل | GVL YGVLVN yeḳūlūne (-mu) diyorlar? they say,
Ye,Gaf,Vav,Lam,Vav,Nun,
10,100,6,30,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
افتراه ف ر ي | FRY EFTREH fterāhu onu kendisi uydurdu- """He has invented it."""
Elif,Fe,Te,Re,Elif,He,
1,80,400,200,1,5,
V – 3rd person masculine singular (form VIII) perfect verb
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
قل ق و ل | GVL GL ḳul de ki Say,
Gaf,Lam,
100,30,
V – 2nd person masculine singular imperative verb
فعل أمر
إن | ÎN ini eğer """If"
,Nun,
,50,
COND – conditional particle
حرف شرط
افتريته ف ر ي | FRY EFTRYTH fteraytuhu ben onu uydurmuşsam I have invented it
Elif,Fe,Te,Re,Ye,Te,He,
1,80,400,200,10,400,5,
V – 1st person singular (form VIII) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فلا | FLE felā olmaz then not
Fe,Lam,Elif,
80,30,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الفاء استئنافية
حرف نفي
تملكون م ل ك | MLK TMLKVN temlikūne sizin hiçbir yararınız you have power
Te,Mim,Lam,Kef,Vav,Nun,
400,40,30,20,6,50,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لي | LY bana for me
Lam,Ye,
30,10,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person singular personal pronoun
جار ومجرور
من | MN mine -tan against
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الله | ELLH llahi Allah- Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
شيئا ش ي ا | ŞYE ŞYÙE şey'en bir şeye (gelecek cezaya) anything.
Şın,Ye,,Elif,
300,10,,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
هو | HV huve O He
He,Vav,
5,6,
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
ضمير منفصل
أعلم ع ل م | ALM ÊALM eǎ'lemu daha iyi bilir knows best
,Ayn,Lam,Mim,
,70,30,40,
N – nominative masculine singular noun
اسم مرفوع
بما | BME bimā şeyleri of what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
تفيضون ف ي ض | FYŽ TFYŽVN tufīDūne taşkınlık yaptığınız you utter
Te,Fe,Ye,Dad,Vav,Nun,
400,80,10,800,6,50,
V – 2nd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
فيه | FYH fīhi onda concerning it.
Fe,Ye,He,
80,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
كفى ك ف ي | KFY KF kefā yeter Sufficient is He
Kef,Fe,,
20,80,,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
به | BH bihi O'nun Sufficient is He
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
شهيدا ش ه د | ŞHD̃ ŞHYD̃E şehīden şahid olması (as) a Witness
Şın,He,Ye,Dal,Elif,
300,5,10,4,1,
N – accusative masculine singular indefinite noun
اسم منصوب
بيني ب ي ن | BYN BYNY beynī benimle between me
Be,Ye,Nun,Ye,
2,10,50,10,
LOC – location adverb
PRON – 1st person singular possessive pronoun
ظرف مكان والياء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وبينكم ب ي ن | BYN VBYNKM ve beynekum sizin aranızda and between you,
Vav,Be,Ye,Nun,Kef,Mim,
6,2,10,50,20,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
LOC – accusative location adverb
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
الواو عاطفة
ظرف مكان منصوب والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وهو | VHV ve huve ve O and He
Vav,He,Vav,
6,5,6,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
الواو عاطفة
ضمير منفصل
الغفور غ ف ر | ĞFR ELĞFVR l-ğafūru bağışlayandır (is) the Oft-Forgiving,
Elif,Lam,Ğayn,Fe,Vav,Re,
1,30,1000,80,6,200,
N – nominative masculine singular noun
اسم مرفوع
الرحيم ر ح م | RḪM ELRḪYM r-raHīmu esirgeyendir the Most Merciful.
Elif,Lam,Re,Ha,Ye,Mim,
1,30,200,8,10,40,
ADJ – nominative masculine singular adjective
صفة مرفوعة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |أَمْ: yoksa | يَقُولُونَ: (-mu) diyorlar? | افْتَرَاهُ: onu kendisi uydurdu- | قُلْ: de ki | إِنِ: eğer | افْتَرَيْتُهُ: ben onu uydurmuşsam | فَلَا: olmaz | تَمْلِكُونَ: sizin hiçbir yararınız | لِي: bana | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | شَيْئًا: bir şeye (gelecek cezaya) | هُوَ: O | أَعْلَمُ: daha iyi bilir | بِمَا: şeyleri | تُفِيضُونَ: taşkınlık yaptığınız | فِيهِ: onda | كَفَىٰ: yeter | بِهِ: O'nun | شَهِيدًا: şahid olması | بَيْنِي: benimle | وَبَيْنَكُمْ: sizin aranızda | وَهُوَ: ve O | الْغَفُورُ: bağışlayandır | الرَّحِيمُ: esirgeyendir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |أم ÊM yoksa | يقولون YGWLWN (-mu) diyorlar? | افتراه EFTREH onu kendisi uydurdu- | قل GL de ki | إن ÎN eğer | افتريته EFTRYTH ben onu uydurmuşsam | فلا FLE olmaz | تملكون TMLKWN sizin hiçbir yararınız | لي LY bana | من MN -tan | الله ELLH Allah- | شيئا ŞYÙE bir şeye (gelecek cezaya) | هو HW O | أعلم ÊALM daha iyi bilir | بما BME şeyleri | تفيضون TFYŽWN taşkınlık yaptığınız | فيه FYH onda | كفى KF yeter | به BH O'nun | شهيدا ŞHYD̃E şahid olması | بيني BYNY benimle | وبينكم WBYNKM sizin aranızda | وهو WHW ve O | الغفور ELĞFWR bağışlayandır | الرحيم ELRḪYM esirgeyendir |
Kırık Meal (Okunuş) : |em: yoksa | yeḳūlūne: (-mu) diyorlar? | fterāhu: onu kendisi uydurdu- | ḳul: de ki | ini: eğer | fteraytuhu: ben onu uydurmuşsam | felā: olmaz | temlikūne: sizin hiçbir yararınız | : bana | mine: -tan | llahi: Allah- | şey'en: bir şeye (gelecek cezaya) | huve: O | eǎ'lemu: daha iyi bilir | bimā: şeyleri | tufīDūne: taşkınlık yaptığınız | fīhi: onda | kefā: yeter | bihi: O'nun | şehīden: şahid olması | beynī: benimle | ve beynekum: sizin aranızda | ve huve: ve O | l-ğafūru: bağışlayandır | r-raHīmu: esirgeyendir |
Kırık Meal (Transcript) : |ÊM: yoksa | YGVLVN: (-mu) diyorlar? | EFTREH: onu kendisi uydurdu- | GL: de ki | ÎN: eğer | EFTRYTH: ben onu uydurmuşsam | FLE: olmaz | TMLKVN: sizin hiçbir yararınız | LY: bana | MN: -tan | ELLH: Allah- | ŞYÙE: bir şeye (gelecek cezaya) | HV: O | ÊALM: daha iyi bilir | BME: şeyleri | TFYŽVN: taşkınlık yaptığınız | FYH: onda | KF: yeter | BH: O'nun | ŞHYD̃E: şahid olması | BYNY: benimle | VBYNKM: sizin aranızda | VHV: ve O | ELĞFVR: bağışlayandır | ELRḪYM: esirgeyendir |
Abdulbaki Gölpınarlı : Yoksa bunu, kendisi uyduruyor mu derler? De ki: Ben uyduruyorsam Allah'ın azâbından hiçbir şeyi gideremezsiniz benden; o, Kur'ân hakkında neler dediğinizi daha iyi bilir; benimle sizin aranızda tanık olarak o yeter ve odur suçları örten, rahîm.
Adem Uğur : Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek şeyi savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayan, esirgeyendir.
Ahmed Hulusi : "Onu (kendi) uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Onu uydurmuşsam, beni Allâh'tan (koruyacak) bir güce sahip değilsiniz. . . 'HÛ', O'nun hakkında ileri gittiğinizi daha iyi bilir. . . Benimle sizin aranızda şahidim olarak O kâfidir. . . O, Ğafûr'dur, Rahıym'dir. "
Ahmet Tekin : Yoksa onu: 'Muhammed uydurdu.' mu, diyorlar. 'Eğer onu ben uydurmuşsam, Allah’tan bana gelecek cezayı önlemeye sizin gücünüz yetmez. O sizin Kur’ân’a karşı yaptığınız hücumları, taşkınlıkları iyi bilir. Benim hak peygamber olduğuma ve tebliğ görevimi yaptığıma sizin de yalanlamanıza ve inkârınıza şâhit olarak Allah kâfidir. O çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.' de.
Ahmet Varol : Yoksa: 'Onu kendisi uydurdu' mu diyorlar? De ki: 'Eğer onu ben uydurduysam, Allah'tan gelecek (cezaya) karşı siz bana hiç bir şey sağlamaya güç yetiremezsiniz. O, sizin ne taşkınlıklar yaptığınızı daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O bağışlayan, rahmet edendir.
Ali Bulaç : Yoksa: "Kendisi onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer ben uydurdumsa, bu durumda siz, Allah'tan bana (gelecek) hiç bir şeye malik (engel) olamazsınız. Sizin kendisi (Kur'an) hakkında, ne taşkınlıklar yaptığınızı O daha iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O yeter. O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."
Ali Fikri Yavuz : Yahud: “-Kur’an’ı kendisi uydurdu.” derler. (Ey Rasûlüm), de ki: Eğer ben onu uydurdumsa, siz beni Allah’dan kurtaracak hiç bir şeye sahib olamazsınız; O, sizin içine dalıb durduğunuz (Kur’an’a dair) itirafları çok iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O yeter. O, Gafûr’dur = mağfireti boldur, Rahîm’dir = çok merhametlidir.
Bekir Sadak : Veya, «onu uydurdu» derler. De ki: «Eger onu uydurdumsa, beni Allah'a karsi hicbir sekilde savunmazsiniz; O, Kuran icin yaptiginiz taskinliklari daha iyi bilir. Benimle sizin aranizda sahit olarak O yeter. O, bagislayandir, merhamet edendir.
Celal Yıldırım : Yoksa onlar, Kur'ân'ı O (Muhammed) uydurdu mu diyorlar?! De ki: Eğer onu uydurdumsa, o takdirde siz beni Allah'tan (O'nun vereceği azâb'dan) kurtaracak hiçbir şeye sahip değilsinizdir. Ve O, Kur'ân hakkında kopardığınız yaygara ve sergilediğiniz taşkınlığı çok iyi bilir. Benimle sizin aramızda şâhid olarak Allah yeter. O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Diyanet İşleri : Yoksa, “Onu uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah’tan gelecek olana (cezaya) karşı siz benim için hiçbir şey yapamazsınız. O, sizin, hakkında (düşüncesizce) yaygara kopardığınız şeyi daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter! O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Diyanet İşleri (eski) : Veya, 'onu uydurdu' derler. De ki: 'Eğer onu uydurdumsa, beni Allah'a karşı hiçbir şekilde savunamazsınız; O, Kuran için yaptığınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayandır, merhamet edendir.'
Diyanet Vakfi : Yoksa «Onu uydurdu» mu diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek şeyi savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayan, esirgeyendir.
Edip Yüksel : Yoksa 'Onu uydurdu' mu diyorlar? De ki, 'Onu ben uydurduysam siz beni ALLAH'tan gelecek hiç bir şeye karşı koruyamazsınız. O, sizin taşkınlığınızı en iyi bilendir. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. O Bağışlayandır, Rahimdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Yoksa, «Onu (Muhammed) uydurdu.» mu diyorlar? Sen de ki: «Eğer onu ben uydurmuşsam Allah'tan bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez. O sizin yaptığınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. O çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Yoksa: «Onu uydurdu.» mu diyorlar? De ki: «Ben onu uydurduysam, siz beni Allah'tan kurtaracak hiçbir güce sahip olamazsınız ve O, sizin niye yaygara edip durduğunuzu en iyi bilir. Benimle aranızda şahit olarak ona O yeter. O, bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Yok, iftirâ etti mi diyorlar? De ki: ben onu iftirâ ettimse siz beni Allahdan kurtaracak hiçbir şey'e mâlik olamazsınız ve o sizin neye yaygara edip durduğunuzu pek âlâ bilir, ona benimle aranızda şâhid o yeter, hem de gafûr, rahîm o.
Fizilal-il Kuran : veya «Onu Muhammed uydurdu» derler. De ki: «Eğer ben onu uydurduysam, beni Allah'a karşı hiçbir şekilde savunamazsınız. O Kur'an için yaptıklarınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, bağışlayandır, merhamet edendir.»
Gültekin Onan : Yoksa: "Kendisi onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer ben uydurdumsa, bu durumda siz, Tanrı'dan bana (gelecek) hiçbir şeye malik (engel) olamazsınız. Sizin kendisi (Kuran) hakkında ne taşkınlıklar yaptığınızı O daha iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O yeter. O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."
Hakkı Yılmaz : "Ya da onlar, “Kur’ân'ı, Muhammed uydurdu” diyorlar. De ki: “Eğer onu ben uydurmuşsam bana Allah'tan olacak şeye güç yetiremezsiniz; beni Allah gibi cezalandıramazsınız. O, sizin neyin içine atıldığınızı daha iyi bilir. Sizinle benim aramda tanık olarak O yeter. Ve O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” "
Hasan Basri Çantay : Yahud «Onu kendisi uydurdu» diyorlar. De ki: «Eğer onu ben (bilfarz) uydurdumsa o halde siz Allahdan bana (gelecek azâbı savmıya) hiçbir vech ile güc yetiremezsiniz. O, sizin ona dâir ne taşkınlıklar yapıb durduğunuzu çok iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şâhid olarak O yeter. O (küfürden rücû' ile îman edenleri) çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir».
Hayrat Neşriyat : Yoksa, 'Onu (Muhammed) uydurdu!' mu diyorlar? De ki: 'Eğer (ben) onu uydurmuşsam, o takdirde benim için Allah’dan (gelecek) bir şeye (bir azâba karşı, onu benden def' edecek bir güce) mâlik olamazsınız. O, (sizin) onun hakkında (Kur’ân’ın aleyhinde) yapmakta olduğunuz taşkınlıkları en iyi bilendir! Benimle sizin aranızda (buna)şâhid olarak O yeter! Çünki O, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.'
İbni Kesir : Yoksa: Onu kendiliğinden uydurdu mu diyorlar; De ki: Eğer onu ben uydurmuşsam; Allah tarafından bana gelecek hiçbir şeye sizin gücünüz yetmez. O; yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah, yeter. O; Gafur'dur, Rahim'dir.
İskender Evrenosoğlu : Yoksa “Onu uydurdu.” mu diyorlar? De ki: “Eğer onu ben uyduruyorsam, o taktirde Allah'tan bana gelecek bir şeye siz mani olamazsınız. O, O'nun (Kur'ân) hakkında daldığınız şeyleri (yaptığınız iftiraları) en iyi bilir. Benimle sizin aranızda O'na (Kur'ân-ı Kerim'e) şahit olarak O (Allah) yeter. Ve O; Gafur'dur, Rahîm'dir.
Muhammed Esed : Yoksa, "Bütün bunları o uydurdu" mu diyorlar? De ki (ey Muhammed): "Eğer onu ben uydursaydım Allah'a karşı bana hiçbir faydanız dokunmazdı. O, düşüncesizce bulaştığınız bu (iftira)nın tamamen farkındadır. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter! Ve yalnız O, gerçek bağışlayıcıdır, gerçek bir rahmet kaynağıdır".
Ömer Nasuhi Bilmen : Yoksa, «İftira etti,» mi diyorlar? De ki: «Eğer onu ben iftira ettim ise benim için Allah'tan hiçbir şeye mâlik olamazsınız. O sizin neye daldığınızı pek iyi bilendir. O benimle sizin aranızda şâhit olmaya kafidir. Ve O gafûrdur, rahîmdir.»
Ömer Öngüt : Yoksa: "Onu kendiliğinden uydurdu!" mu diyorlar? De ki: "Eğer onu ben uydurdumsa, Allah tarafından bana gelecek hiçbir şeyi benden savamazsınız. O, sizin yaptığınız taşkınlıkları çok iyi bilir. Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter. O çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Şaban Piriş : Veya: -Onu uydurmuş! diyorlar. De ki: -Eğer onu uydurmuşsam, beni Allah’tan (kurtaracak) hiçbir şeye sahip değilsiniz. O, sizin onun hakkında yaptığınız taşkınlığı daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak o yeter. O, çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
Suat Yıldırım : Yoksa, "Kur’ân’ı kendisi uydurdu!" mu diyorlar? De ki: "Eğer ben uydurduysam zaten Allah, çok geçmeden cezamı verir. Siz bana yardım etmek isteseniz bile Allah’ın azabından beni kurtaramazsınız. (Ben cezamı çekmeye hazırım. Siz rahat olun). Demek ki sizin bu kabil laflarınız boş sözlerden, içine daldığınız yaygaradan ibarettir. Allah da bunu pek iyi bilmektedir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O, kâfidir. O gafurdur, rahîmdir (affı, merhamet ve ihsanı pek boldur).
Süleyman Ateş : Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah'tan gelecek cezâya karşı sizin bana hiçbir yararınız olmaz. O, sizin yaptığınız taşkınlığı daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda O'nun şâhid olması yeter. O, bağışlayan, esirgeyendir.
Tefhim-ul Kuran : Yoksa: «Kendisi onu uydurdu» mu diyorlar? De ki: «Eğer onu ben uydurdumsa, bu durumda siz, Allah'tan bana (gelecek) olan hiçbir şeye (karşı) malik olamazsınız. Sizin kendisi (Kur'an) hakkında, ne taşkınlıklar yapmakta olduğunuzu O daha iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O yeter. O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.»
Ümit Şimşek : Veya 'Onu kendisi uydurdu' mu diyorlar? De ki: Onu ben uydurmuşsam, sizin gücünüz beni Allah'ın azabından kurtarmaya yetmez. İçine daldığınız şeyi O pek iyi biliyor; sizinle benim aramızda şahit olarak O yeter. Aynı zamanda da O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.
Yaşar Nuri Öztürk : Yahut da şöyle diyorlar: "Uyduruyor onu!" De ki: "Eğer uydursaydım onu, hiçbir şeye sahip olamazdınız Allah'tan kurtarmak için beni. İçine gömüldüğünüz yaygarayı en iyi bilen O'dur. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. Çok affedici, çok merhametlidir O."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}